Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@zeynepyasar

Yaklaşan tim ile araçtan çıkan gözcüler sessizdi. Çünkü yaklaşık yarım saat önce Albay uslu durmalarını belirten bir konuşma yapmıştı. Yapmıştı yapmasına ama atladığı bir şey vardı; bu görev aslında yoktu.


Yüzbaşı Kuzey ' Bir karar vermemiz lazım komutanım, buluşma yerine dört saat sonra helikopter gelecek '


Yüzbaşı ' Yapılacak şey belli Yüzbaşı '.


Akif ' Komutanım farz edelim ki biz aptalız ve – ' derken Kuzey lafını keserek ' aptalsın zaten ' dediğinde onun sallamadan devam etti ' ne yapacağımızı anlamadık o sebeple diyorum net bir şekilde söyleseniz ' .


Yüzbaşı Ali ' Merak etme Üsteğmen bu bir emirdir ve tüm sorumluluk tarafıma aittir '


Akif ' komutanım ben onu mu diyorum ya '


Seyit ' Ya ne diyorsunuz komutanım '


Akif ' sen çeneni kapa ' derken Yüzbaşıya dönüp ' bazen kurala uyuyoruz bazen de uymuyoruz ya bu hangisi? ' dedi.


Kuzey ' Burada değilsek ve gereken olduysa suç bize mi kalır Üsteğmen? '


Akif ' Kalmaz komutanım '


Kuzey ' Aferin yüz puan '


Yüzbaşı Ali ' Telsizleri kapatın '


Emir herkesi hazır ola geçirirken yüzlerine de cani bir gülümseme yerleştirmişti. Telsizler kapatılınca harekete geçen tim, sabahın ilk ışıklarıyla gökyüzünü güneş yerine aydınlatmayı istiyorlardı. Kısıtlı zaman yüzünden olabildiğince hızlı ve sessiz hareket ediyorlardı. Durmadan katledilen otuz beş kilometreyle şafak sökmeden çukurları kazıp, yerlerini için biraz daha ilerlediler. Normalden fazla yakın bulundukları için konuşma gerçekleşmiyordu. Yüzbaşı eliyle timi dağıtırken, tek kurşun ile başlayacakları emrini verdi ve silahını kayanın ardına çantasıyla birlikte bıraktı. İçeriye sızıp kodları girecekti çünkü etrafta sivil yoktu ve bu iş bitecekti. Adeta bir rüzgâr gibi içeriye sızan Yüzbaşı, beraberinde dört ceset götürmüştü. Füzenin bulunduğu odaya girerken kasaturasını kabına geri koydu ve ezberlediği kodları yazmaya başladı. Ezberlemişti çünkü olası bir durumda kodlarla yakalanmak normalden fazla bela demekti ve Yüzbaşı halihazırda bir bela ile yeni tanışmıştı. Büyük bir baş belasıyla hem de. Kodları hızla yazarken nefes dahi almamaya özen gösteriyordu çünkü bu füze oldukça yaşlıydı. Zarar görmüş gövdesiyle içindekini tetiklememek için bu gerekliydi. Kod yazılımı bittiğinde dışarıda silah sesleri yükseldi. Füze iki dakika geriye doğru sayarken, Yüzbaşı çoktan yok olmuştu. Kuzey, kendilerini fark eden gözcü ile mecbur kalarak sıcak temasa planlanandan erken başlamıştı. Yanına gelen Yüzbaşı Ali' ile seri atışa başladılar. Yaklaşık otuz saniye kadar süren seri atışın ardından hızla kademeli olarak geri çekilmeye başladılar. Karşı taraftan yükselen çığlıklarla zafer kazandıklarını zannedenlerle gülümseyen tim, kazdıkları çukurlara girerek patlamadan kıl payı kurtulmuştu.


Dönüşe yetiştiklerinde helikopterdeki telsizden bir ses yükselti ' Kara Hilal timi direkt Ankara üssüne getirilecek ' .


Yüzbaşı ve timi Albay'ın odasında yaklaşık yarım saattir Albay ile bakışıyorlardı. Albay sinirliydi ve hala bu siniri geçmemişti. Derince bir nefes bıraktıktan sonra usulca sormayı denedi zira aksi olsaydı karısının çenesi ile başı dertte olurdu ki yeterince derdi vardı.


' Yüzbaşı hadi bana telsizinizin hasar aldığını söyle '


Ali ' Almadı komutanım '


' O zaman iletişimde bir sorun yaşadık '


' Yaşamadık komutanım '


' O zaman Yüzbaşı verdiğim emir açıkken neden devam ettiniz? He? Hadi söyle '


' Yasal olarak bölgede bulunmadığımız için komutanım '


' Oğlum bakın hepinize söylüyorum; bir görev emri yasal olarak gelmedi diye yasanın gerektirdiğini yapmayacağız anlamına gelmez hele verilen emirleri çiğnemenizi hiç gerektirmez '


Sessiz kalan tim ile ' çok mu film izlediniz oğlum siz? Ne demek telsiz kapatmak lan! Kaç savunma daha yazacağım ben? Hepinizin dosyası ayrı kabarık, hepiniz ayrı boksunuz? Hepiniz savunmanızı yazın, askeri mahkemeye çıkacaksınız ona kadar gözüme gözükmeyin ' diye kükredi. Sakin kalmakta bire yere kadardı.


Hep bir ağızdan ' Emredersiniz komutanım ' çıkarken Albay ' siktirin gidin evlerinize ' dedi. Yüzbaşı haricinde herkes çıktığında Albay, Yüzbaşıya bakarak tek kaşını kaldırdı.


' Hayırdır Yüzbaşı savunmanı da mı ben yazayım? '


' Kendim yazarım komutanım, bir maruzatım vardı '


' Benimde sizin yüzünden yüksek tansiyonum var yüzbaşı ' dedikten sonra ' Ne söyleyeceğini biliyorum, diğerlerini cezasız bırakmayacağım ama mahkemeye tim komutanı olarak sadece sen çıkarsın. Geri kalan için bir şeyler düşünürüm ' dedi. Bu eşek heriflere gürlemek istemiyordu ama zorluyorlardı.


Yüzbaşı ' Emredersiniz komutanım ' dedikten sonra, hangara timin yanına geçti. Yüzbaşının geri de kalma sebebini elbette ki biliyorlardı ama kimse bunu istemiyordu. Sadece komutanlarının onayını da alacak olmaları içlerini rahatlatıyordu.


Yüzbaşı ' herkes evlerine, savunma yazdıktan sonra gidecek ' dediğinde Akif ' komutanım ya sicil sicil nereye kadar azıcık dolduraydık bizde ' dedi.


Seyit ' Vallahi komutanım ya şu mahkemeyi bir de biz görseydik '


Hasan ' komutanım alayda ki tüm kağıtlar bizim savunmalara gidiyor, bizde yazmaktan yorulduk. Derdimizi konuşarak daha iyi anlatıyoruz '


Akif, Hasan'a dönüp ' derdin ne? ' diye sorunca Hasan kitlendi.


' III- şey işte komutanım ' dediğinde Akif yanına gidip, omzunu sıvazlarken ' Çok iyi anlattığın için çok iyi anladım Hasan ' dedi.


Hasan gözlerini devirerek ' Ne anladınız komutanım 'diye sordu.


Akif ' sikmediğimiz bir deve kuşu kaldığını '


Yüzbaşı Kuzey ' Komutanım, hepimiz savunma yazacağız ve o mahkemeye birlikte çıkacağız '


Akif ' Aynen komutanım, en fazla ne olabilir ki? Kadıya derdimizi yanarız o da bize sikini sallar '


Yüzbaşı Ali ' Türkçe konuşuyorum tim, sadece savunma yazacaksınız. Konu kapandı ' dedikten sonra ' bir saat sonra uçağımız var ona göre hazırlanın hava alanına gideceğiz ' dedi ve üzerini değiştirmek için odasına doğru yol aldı.


Hasan ' Kadının sikinden en fazla ne olabilir Yüzbaşım? '


Yüzbaşı ' disiplin cezası yani umarım ama en fazla rütbe cezası verilir '


' Bence o kadar taşaklı değildir '


Akif banyoya geçerken mırıldandı.


' Elin sikini görmeyen kendi sikini piyade tüfeği sanırmış '


DURU'DAN  ( GÜNÜMÜZ )


' – böylelikle sonuç istediğimiz gibi oluşacak '


Şeyma ' Hatta finansal olarak da zorlanma yaşanmayacak. Eğer karşı taraf anlaşma konusunda bir sıkıntı çıkarmaz ise ' dedi.


' O zaman anlaşma şartlarını düzenleyelim ve hukuksal olarak da önlemlerimizi alalım. Daha sonrasında ise karşı tarafla bir toplantı düzenleyip imzaları atalım. Biliyorsunuz ki bu ilk yapım işimiz ve hepinizden normalden daha dikkatli olmanızı rica ediyorum. Hata kaldıramayız ve oluşacak bir hata bize büyük ölçüde maddi sıkıntı yaratır. Anlaşma maddeleri düzenlenene kadar şirkete kendimizi unutturmayalım ve bu süreyi minimum seviyeye çekmeye çalışalım. Şimdilik bu kadar, hepinize güveniyorum. Kolay gelsin '


Herkesten olumlu mırıltılar çıkarken toplanıyorlardı. Şeyma, Duru'nun yanına gelerek ' Harcamaları minimuma indirmek için birkaç film setiyle görüştüm ama piyasa hep aynı ölçüde ilerlediğinden çok fazla kar güdemedik, raporlarım sana gün içerisinde ' dediğinde dudaklarımdan cılız bir ' Tamam ' döküldü. Herkes çıktığında da ' Şimdi dökül bakalım, on gündür neredeydin sen? Kafanı toplamak için gittin ama sonra döndün ve on gün yoktun ' dedi.


' Dedim ya bölüm yazamıyordum ondan gittim '


' Ben onu demiyorum, şu on gündür eve tıkılmanın sebebini soruyorum '


' Aynı sebepten '


' Yemedim '


' Bu defa yesen olmaz mı? '


' Fazlasıyla tokum Duru, o yüzden bunu kolay yoldan mı zor yoldan mı halledelim? '


' Şöyle yapalım, gecikmeli halledelim '


' Ne kadar süreli bu gecikme? '


' Kafam bana geri döndüğünde '


' Hım, yine rüya gördün değil mi ? ondan bu Leyla hallerin '


' Evet, toparlanmam lazım '


' Peki dostum peki '


' Teşekkür ederim '


Bana güzel bir gülümsemeyle baktıktan sonra ayaklandı ve toplantı odasından çıktığında bir süre öylece kaldım. Bana bıraktıklarını aldığımda, telefon listesinin sonuna kendi ismini yazmasına aldırış etmemiş, hatta hoşuma bile gitmişti. Hiç eklemeyebilirdi de ama o eklemişti. Başkası hazırlasaydı da rütbeye göre olacağından en üstlerde olması gerekirdi. Kendi ismini de yazmıştı çünkü onu aramamı istiyordu. Bunu umuyordu. Son da olsa bile, olası bir durumda ilk ona ulaşıp ulaşmayacağımı merak ediyordu. Elbette ona ulaşmayacaktım!


Telefon numaralarını kayıt ettikten sonra whatsapplarının olmamasına içerlemiştim ama sonrasında güvenlik için olabileceği gerçeğine ulaşmıştım. Ama bu beni huzursuz etmişti. Profil de olsa bir resim elimde yoktu. Çevrimiçi aralığını öğrenemezdim. Ne zaman görevde olup olmadığını bilemezdim. Daha da önemlisi, onun da benim numaramı ekleyip eklemediğin öğrenemeyecektim. Ah ne büyük dertler bunlar! Kendi kendime gülerken mırıldandım ' dönen şansıma sıçayım ' .


Başımı iki yana sallayıp koltuktan katlım ve dosyalarımı toplarken boynumdan sarkan kolyeme baktım. Ah! Bunu yaptırdığım zaman böyle bir şekilde kullanacağım aklıma gelmezdi. Küçük vericiyi kolyeye yerleştirmiştim. Dosyaları kucaklayıp toplantı odasından çıktım. Herkes yemeğe çıktığından ofis boştu. Odama doğru ilerlerken Mahir'in hala orada olduğunu gördüğümde ' Mahir, sen neden yemeğe çıkmadın? ' diye sordum.


' Duru Hanım, birkaç düzenleme yapmam gerekiyordu da birazdan çıkacağım '


' Anladım, kolay gelsin ama kendi zamanından bir daha çalma '


' Peki, teşekkür ederim '


Başımı sallayıp odama geçtim ve dosyaları masama bırakıp, koltuğuma oturduğumda hemen solumdaki kutuyu fark ettim. Bu da neydi? Telefondan Mahir 'i arayıp ' Mahir, masamdaki kutu ne zaman geldi? ' diye sordum.


' Toplantıyla eş zamanlı geldi Duru Hanım '


' Kargo şirketi miydi yoksa özel kurye miydi? '


' Özel kurye getirdi '


' Tamam, teşekkür ederim ' dedikten sonra telefonu kapatıp, kutuya sert bir bakış attım. Evet kutuya! Özel kurye ise bomba falan olmasın? Siktir! Cep telefonumu çekmeceden alıp hemen Yüzbaşı Kuzey 'i buldum ve aradım. Cevap vermesini beklerken kutudan uzaklaşıp odanın diğer ucuna gitmiştim bile.


' Duru Hanım? ' diye telefonu açtığında vakit kaybetmeden ' Kuzey, iş yerime özel kurye ile bir kutu gelmiş yaklaşık iki saat önce, üzerinde not falan yok. Ne yapmam gerek? Açayım mı? Bomba falan olabilir mi? ' diye sordum.


' Dokunma geliyoruz '


' Tamam ' deyip telefonu kapattığımda odamdan çıktım ve çıkışa doğru yürüyen Mahir' e ' Mahir, herkese söyle bugünlük bu kadar çalışma yeterli. Evlerine gitsinler ' diye seslendim.


Mahir anlamsızca bakınca ' Bakma öyle hadi, eşyalarını beş dakika içinde alıp paydos etsinler ' dediğimde ' Hemen ' diye ekledim. Mahir ' tabi Duru Hanım ' der demez şirket grubuna mesajı bırakmıştı. Herkes toparlanırken sakin görünmek için ofisime geçip oturdum, tam kutunun yanına! Kapı açıldığında içeri giren Şeyma ' Tamam bu kadar gecikme yeterli, ne oluyor? ' diye sorduğunda soğukkanlılığımı koruyarak ' Önemli bir şey yok! Yarından itibaren sıkıntılı bir sürece gireceğiz o sebeple herkese izin verdim ' dedim.


' Hım aslında haklısın ve bu herkese bende ekli miyim? '


' Eğer istersen tabi ki '


' Harika, eve alınacak bir şeylerim vardı onları alırım. Sende gel benimle akşam yemek yeriz '


' Sana kolay gelsin çünkü ben bu herkese dahil değilim maalesef '


' E patron olmak kolay değil '


' Ya ne demezsin, hadi görüşürüz yarın '


' Tamam, bebeğim ama akşam yemeğe bekliyorum ' dediğinde itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki ' İtiraz kabul etmiyorum ' dedi ve gitti. Hemen koltuğumdan kalkıp odanın diğer ucuna geçtim ve toparlananları izledim. Yaklaşık yirmi dakika sonunda ofiste sadece ben ve kutu kalmıştı. Yerimde huzursuzca dolaşırken dış kapının açılmasıyla ofisimden çıktım. Gelenlere hayretle bakarken Yüzbaşıyı yok saymak imkânsız hala gelmişti. Tamam, üniformalı en mükemmeliydi ama sivilken da ondan aşağı kalır değildi.


Gözleriyle beni baştan ayağı iki kere tarayıp, hasar kontrolü yaptığını anladığımda kıvrılmak için yanaklarımı zorlayan dudaklarımı içten ısırıp durdurmaya çalışırken ' Kutu nerede? ' diye sormuştu. Bakışlarımı anlık olarak gözlerine çevirdikten sonra direkt ona ithafen ' odamda, masanın üzerinde ' dediğimde yanımdan geçerek odama ilerlediğinde peşinden koşup kolundan tuttum ve ' Sen delirdin mi? Bomba olabilir, bu şekilde mi kontrol edeceksin ' diye tek nefeste konuştum. Bakışlarını önce kolunu tuttuğum elime sonra da gözlerime çevirip sakince ' Herkes kendi işini yapabilir Duru Hanım, dışarıda bekleyin ' dedi ve elimi kolundan kurtarıp odama girdiğinde arkasından hayretle kapanan kapıya bakıyordum. Vay anasını ya! Elim kolunun yarısını bile saramamıştı. Zalımın oğlu! O nasıl kol! O ne biçim kas!


Yüzbaşı Kuzey ' Duru sen dışarıda bekle ' dediğinde arkamı dönüp ona ve Akif' e bakarak ' Hepinizde bir kırıklık var sanırım. Bomba ihtimali üzerine buraya geldiniz, Allah aşkına? Uzaktan kumanda da edilebilir, zamanlayıcı da olabilir. Ne akla hizmet hiçbir önlem almadan geldiniz? ' diye söylendim.


Akif şirince gülümserken ' Sende bomba ihtimali olan bir kutunun yanında bizi beklemişsin bence kim daha kırık tartışmayalım ' dediğinde gözlerimi devirip Yüzbaşıya bir açıklama yapmasını beklediğimi belirtircesine baktım.


' Uzaktan kumandası ihtimaline ve zamanlayıcıya karşı önlemimizi aldık Duru '


' Nasıl? ' diye sorarken başımda parlayan ampul ile ' sinyal önleyici ' diye mırıldandım.


Akif ' Aferin yüz puan ' derken Kuzey ' Şimdi her ihtimale karşı çıkışta bekle, uzun sürmez ' dedi. Omuz silkip, Mahir'in sandalyesine oturdum ve kollarımı göğsümde birleştirip ofis kapıma bakmaya başladım.


Bu hareketime Akif kahkaha atarken Kuzey ya sabır çekmişti. Odamın açılan kapısından elinde kutuyla sinirli bir ifade ile çıkan Ali ile ayağa kalkmış ama ilerleyememiştim. Bu ne sinir yiğidim? Elindeki kutuyu sertçe göğsüme fırlatılmasıyla, refleks ile sıkıca tuttum ve bu hareketiyle sinirlendiğimden ayağımı yere sertçe çarpıp ' Yavaş ' diye tısladım. Sonra bakışlarımı onun sinirli yüzünden zorlukla çekip açık kutuya baktım. Aklımda sinirli ifadesinin mükemmelliği varken gözlerimin önünde beyaz tek yaprak zambak, küçük bir zarf ve bir not kağıdı vardı. Notu boş verip Zambağı elime aldım ve burnuma götürdüm. Ah! Ne güzel kokuyordu! Kokuya dalmışken beni izleyen bir bomba etkisiyle aklıma düşünce kirpiklerimin altından onlara baktım. Biri sinirli, ikisi anlamsızca bana bakıyordu. Siktir! Hemen toparlanıp zambağı kutuya geri koydum.


Kuzey ' Bir sorun yok anlaşılan ' derken Ali'nin sert ve keskin sesi tüm vücudumu titretmişti.


' Yavşak birinden başka '


Ne dedi?


Anlamsızca bakmaya devam ederken sinirli sesi tekrar duyuldu ' bir daha emin olmadan bizi meşgul etmeyin Duru Hanım, sizin aşk ilişkinizden daha önemli işlerimiz var ' dedi ve yeri sallayan adımlarla gitti. Kaşlarımı kaldırıp arkasından bakarken içimde yeşeren umuda engel olmadım. Kıskanmış mıydı?


Akif ' Vallahi duramayacağım artık ' dedi ve elimden kutu alıp içindeki notu çıkardı ve yüksek sesle okudu.


' Seni saat sekizde en sevdiğin restoran da bekliyorum. Hangisini sevdiğini biliyorum tıpkı zambakları çok sevdiğini bildiğim gibi. Seni daha da yakından tanımak ve babam adına da özür dilemek istiyorum. Bekleyeceğim. Aslan '


Devam edecek..


Keyifler nasıl?


Loading...
0%