Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@zeynepyasar

Yüksek gerilim üzerinde bekleyiş devam ediyordu. Kara Hilal timi İstanbul Kara Kuvvetleri Başkanlığında çekilecek iplerinin ellerini verilmesini bekliyorlardı. Bundan yaklaşık iki sene öncesinde izin verilmemesine rağmen müdahale ettikleri teröristler yüzünden alacakları ceza netliğe kavuşacaktı. Açılan kapıdan sinirle çıkan Albay, dar koridora dizilen devasa adamlara keskin bir bakış atarak homurdandı..


' Geçin içeriye '


Tim, Albaya selam durduktan sonra yüksek kurulun odasına girdi. Yerlerini aldıktan sonra üzerlerine sabitlenen öldürücü bakışlara maruz kalmaya başladılar. Yılların acımadığı yüzlerde öfke hakimken omuzlarda rütbe doluydu. General, karşısında ip gibi dizilmiş Kara Hilal timine bakarken sıkıntıyla yerinde kıpırdanmamak için kendini zor tutuyordu çünkü bu adamlara verecekleri her ceza kendilerini de zor duruma sokacaktı. Olası olan tüm illegal durumlarda devreye soktukları bir timi açığa almak aksamalara yol açacaktı ama verilmeyecek bir ceza ise iplerini uzatacaktı. Üniforma üzerlerinde olsun olmasın her durumda kendi doğru bildiklerini yapmaktan çekinmiyorlardı. Dürüst olmak gerekirse bu durumdan yüksek kurul oldukça memnundu çünkü onları bu sebeple bir araya toplamış ve yetiştirmişlerdi. Tabi bu durum hukuki sistemi saf dışı bırakamıyordu. Dirseklerini masaya dayayıp bir süre daha karşısındaki askerleri süzdü ve ' Sizinle uğraşmaktan diğer dosyalara bakamıyoruz, şimdi bana şunu söyleyin; sizi bize sayıyla mı verdiler lan? ' haykırdı.


Askerler kendi aralarında bakışmalarda bulunurken Üsteğmen Akif cevap verecek gibi olunca Yüzbaşı Kuzey devreye girdi ve ' Sayıyı siz belirlediniz Komutanım ' dedi. General ölümcül bakışlarını Kuzey' e çevirdikten sonra ' Damadım olman seni kayıracağım anlamına gelmez Yüzbaşı ' diye homurdanınca Kuzey artık böyle ithamlarda kalmaktan gerçekten sıkıldığından bu defa ' Damat olarak yeterince kayırdınız zaten komutanım ' derken ' Saygılarımla ' diye de eklemeyi unutmadı. Mesajı alan General hiç umursamadan tim komutanına döndü ve ' Yüzbaşı Ali ve ekibi bir ay göreve çıkmayacak ve kolorduya adımlarını atmayacaklar ' ortaya konuştu.


Yüzbaşı Ali bir adım öne çıkıp selamını verdikten sonra ' Komutanım, tim benim emrimi uyguladı ve kurallar haricinde bir girişimde bulunmadılar 'dediğinde General zaten bunu bekliyordu.


' Cezayı tim komutanı olarak üstlenmek mi istiyorsun Yüzbaşı? '


' Hayır komutanım, cezayı sadece benim hak ettiğimi söylüyorum '


' Hak konu bahis ise kurul karar verir Yüzbaşı, ekibinle birlikte aldığınız bir aylık uzaklaştırma ve maaş kesintisini bugünden itibaren başlatıyorum. Şimdi çıkın dışarı! ' 


Kara Hilal timi aynı anda selam verdikten sonra teker teker odadan çıktılar ve üzerlerini değiştirip koridorda bir yuvarlak oluşturdular. Herkes suskundu ama Akif ayrı bir suskun ve üzgündü. 


Kuzey ' Her seferinde şu damat mevzusu açmasa olmaz zaten ' diye mırıldanınca Ümit ' Allahtan damat konusunu açtı komutanım, diğer dosyaları açsaydı sıçmıştık ' dedi.


Seyit, Akif'e yanaşıp ' Hayırdır komutanım, ayrı bir üzüntü var yüzünde? ' diye sordu.


Akif derince bir iç çektikten sonra ' bir ay görev yok, maaş yok ama bunlara ek seks de yok amına koyayım tam da sırasıydı tatilin ' diye söylenince timden hafif tonlamada bir kahkaha yükseldi.


Hasan usulca Akif'e uzanıp ' Bunun içim Ajda ablamızdan esinlenerek yazdığım bir şarkıyı sana mırıldanmak istiyorum izninizle ' dedikten sonra ' inim inim inlesennnnnn, anvajinismuss olsannnn ne olurrrrrrrrrr, seninn bennnimmm farkkk etmezzzzzz, koyarız götlereeeeee birrrr ayy o olurrr ' dedi.


Akif, küçümseyici bir bakışla baktıktan sonra ' Diyar diyar gezsendeee, her vajinayı sevsen deeee, bana buluşmaaa midddyummmm boyyyyyy, çükünüüüüü keserrrrimmm ' dediğinde Yüzbaşı Ali öldürücü bakışlarını ikilinin üzerine çevirdi.


' Lan nerede olduğunuzu hatırlayın, kendinize gelin ' 


Kulaklara yayılan çınlama herkesin yüzünü buruştururken Akif tınlamayarak 'unutulmayacak kadar derin bir yara açtı zaten komutanım ' dediğinde Ali ' O yarayı kendi elinle açtın şimdi siktirin gidin ve bir ay boyunca gözüme gözükmeyin ' dedi ve çemberden ayrıldı. Tim birbirine bakarken Akif ' Bak görüyor musunuz? Beni düşünüyor çünkü beni çok seviyor ' dediğinde Yüzbaşı Kuzey omzuna sertçe vurunca ' Ah komutanım yaa yarama geldi ' dedi.


'  Yaran o omzunda değil Akif '


Akif hızla diğer omzunu tutup yüzünü buruşturdu ve ' öyle bir vurdun ki titreşim yaratmışsın burası da ağrıyor ' dedi.


Kuzey ' İlk söylediğin omzun doğruydu üsteğmen ' dedi ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Seyit, Akif'in dumur olmuş yüzüne bakıp ' senin içinde zor be komutanım, yaran o kadar çok ki neresi olduğunu karıştırman çok doğal ' derken gülümsüyordu. Akif ona küçümseyici bir bakış attıktan sonra mırıldanarak çıkışa doğru ilerledi.


' Kertenkele sikiyor, benden alıyorlar hıncını amına koyayayım ya '


Yüzbaşı Ali ve Kuzey, dışarıda arabanın yanında konuşurken yanlarına gelen Akif ile aynı anda  çalan telefonla hemen yola koyuldular. Çağrı Duru Hanımdan gelmişti ve Kuzey'e gelmişti. Bunu dikkate alan tek kişi Yüzbaşı idi. Tabi bir de anlam veremediği bir şekilde kalbi. Ofisinde bomba olmasından şüphelenmiş ve aramıştı. Sıçanın bir akrabası olduğunu biliyorlardı ama bu denli bir şey yapacaklarını düşünmemişlerdi. 


Akif ' Masal yengeyi arayıp sinyal önleyici çalıştırmasını mesaj attım '


Kuzey ' Geri dönüş yaptı mı? '


' Evet, sorun yok '


Ali ' zamanlayıcı da olabilir, tam olarak ne söyledi? '


Kuzey ' özel kurye ile iki saat önce gelmiş '


' Zamanlayıcı için gereksiz uzun '


Akif ' Büyük ihtimalle tetikleyici bir bombadır '


Kuzey ' Karargaha bildiremeyiz eğer bildirirsek biz müdahale edemeyiz ve geç kalınabilir. Ne yapmamazı önerirsin?'


Ali ' Akif, Masal'a çenesini kapalı tutmasını söyle ' 


' Tamam, söyledim '


Ali, çakalı açıp gaza yüklenirken parmakları direksiyonu sıkıca kavramıştı. Düşündüğü olasılıklar içine huzursuzluğun tohumunu bırakmış ve hızla büyütmeye başlamıştı. Böyle hissetmesinin nedenini elbette ki biliyordu ama onaylamak istemiyordu. Çünkü onaylarsa düşerdi ve o bir daha düşmemeye yeminliydi. Kısa süre sonra adrese geldiklerinde hızla içeriye girdiler. Karşıdan onlara doğru yürüyen Duru'yu görünce hızlıca bir hasar kontrolü yaptı ve sordu.


' Kutu nerede? '


' Odamda, masanın üzerinde '


Yüzbaşı Ali yanından geçerken nefes almamıştı çünkü odaklanma sorunu yaşamak istemediği bir anın içindeydi. Ama kadın kolundan çekip üzerini de ' Sen delirdin mi? Bomba olabilir, bu şekilde mi kontrol edeceksin? ' diye sesini yükseltince kolumu tamamen saramayan eline bakıp sakince ' Herkes kendi işini yapabilir mi Duru Hanım, dışarıda bekleyin ' dedi ve kolunu kolayca kurtarıp devam etti. Odaya girdiğinde aldığı nefes ile burnuna dolan kokuyla çenesini sıktı ve başını iki yana salladı. Masanın üzerindeki kutuya dikkatini verdi ve bir süre inceledi. Kutunun hafifliği,çevresi ve sıcaklığı normal olduğundan dikkatli bir şekilde kapağını açtı. Karşılaştığı görüntü ile öylece kalırken içinde çatırdayan öfke kırıntıları bir an sonra volkan gibi püskürdü. Kutuyu eline alıp içindeki kağıdı okuyunca da patladı. Yavşak! 


Kuzey, sandalyeye oturan kadına şöyle bir baktıktan sonra açılan kapıya döndü. Yüzbaşı Ali elindeki kutuyu ayağa kalkan Duru'ya fırlatırken Duru ' Yavaş ' diye tısladı ve sonrasında kutudan bir zambak çıkarıp umursamazca kokladığında Kuzey ve Akif içinden sıçtıklarını geçirirken Yüzbaşı Ali ise sıçayım diye düşünüyordu. Burnunu zambağa gömerken kirpiklerinin altından bakarken o kadar ...... Kafasından geçen düşüncelere kaşlarını çatarken, Kuzey ' bir sorun yok anlaşılan ' dediğinde kendini tutamadan mırıldandı.


' Yavşak birinden başka ' sonra ne dediğini fark edince ' bir daha emin olmadan bizi meşgul etmeyin Duru Hanım, sizin aşk ilişkinizden daha önemli işlerimiz var ' diye gürledi ve hızla ofisten dışarıya çıktı. Adımlarını öyle sert atıyordu ki şiddetine yer sallanıyordu. Programlanmış gibi hareket ediyordu. Arabasına bindikten sonra kimseyi beklemeden gitmek için çalıştırdığı sırada, Kuzey ve Akif arabaya atlayıvermişti. Yanındakilerin hareketlerini incelediklerini biliyordu ama kontrol etmekte zorlanıyordu çünkü içinde daha önce başına gelmeyen bir duygu patlak vermişti. Duvarlarını sıvıyor gibiydi.


Kuzey ' Korkması normal Ali, yaşadıkları kolay değil '


Akif ' Bence de. Tamam çok iyi idare ediyor ama asker değil ve her ne olursa bize ulaşmasını biz söyledik '


Ali ' Sizi sapakta bırakacağım oradan gidersiniz '


Kuzey ' Bize geçelim yemek yeriz '


Ali ' Siz geçin işim var '


Akif sinsice sırıtarak ' Ne işi ağabey? ' diye sordu.


Ali ' Seni ilgilendirseydi bilirdin Akif '


Sırıtmaya devam ederek arkasına yaslandı ve ima dolu sesle ' Seni ilgilendirmiyor diyorsun yani? ' dediğinde, dikiz aynasından Ali'nin sert bakışlarıyla karşılaştı. Yanaklarını şişirip derince bir nefes alıp verdikten sonra sağa yanaşan arabadan inmek için kapıyı açtı ama piçliği tutmuştu bir kere.


' Ağabey, en sevdiği restoran yazıyordu değil mi? Eğer öyle ise Galata'nın oradaki uzun olana gidecekler ama restoran değilse unkap - ' Kuzey, ensesinden yakaladığı gibi dışarıya çekti ve kapıyı kapattı. Kapanan kapıyla beraber hareket eden arabaya kısa bir bakış attıktan sonra ensesindeki elin sahibine dönüp ' Komutanım ya ' diye mızmızlandı.


' Sen nereden biliyorsun gidecekleri yeri? Bak eğer bir numara falan yapıyorsan, yapma koçum daha gençsin '


' Yok vallahi ağabey, çay içerken konuşmuştuk öylesine '


' Yiyeyim mi? '


' Afiyet olsun ağabey ' 


Kafasına attığı bir şaplak ile yürümeye başlayan Kuzey, içinden sinsice sırıtıyordu. Arkadaşını azıcık tanıyorsa gidecekti. Kendinden ödün vermezdi ama bu defa başkaydı çünkü daha önce böyle bir şeyle hiç karşılaşmamıştı.


DURU'DAN


Bir dağ ayısı ve iki askeri uğurladıktan sonra odama geçip oturmuştum. Hem mecazi hem de gerçek anlamda oturmuştum. O nasıl bir çıkıştı be yiğidim! Hayır yani normal zamanda bana bu tavırda bulunsa alnını karışlamak ile birlikte ağzını da yırtardım ama işte normal bir zaman olsaydı. Mesela rüyalarıma girmeden, göz göze gelmeden, kokusunu bilmediğim zamanlar olsaydı. Hani derler ya ' senden öncesi hardı sonrası yangın ' işte aynen böyleydi. Aşık Duru da çekilmezmiş, bunu öğrenmiş olduk. Derin bir nefes bıraktıktan sonra çantamı aldım ve ofisi kapatıp binadan çıktım. Arabama geçip eve doğru yol almaya niyetlenmişken Şeyma'nın çağrısına cevap verdim. Keşke vermeseydim.


' Efendim bebeğim '


' Çıkmadın mı daha? Boş ofiste ne bok yiyorsun sen? '


' Çıktım, eve geçiyorum. Ne oldu? '


' Elinin körü oldu ne olacak? Eve değil bize geleceksin Duru, çıldırtma beni ya '


' Kızım sen zaten çılgınsın ama bu akşamlık bir işim çıktı '


' İptal et '


' Edemem '


' Bana söz verdin '


' Hayır söz falan vermedim çünkü sen cevabımı beklemeden kapıyı kapattın '


' Ne olmuş? '


' Söz vermemiş oluyorum '


' Ben öyle anladım, itirazın mı var? '


' Uf! Yok geliyorum ama bak şimdiden söylüyorum çok kalamam '


' Hı hı evet, sofrayı kuruyorum ve gelirken üç ekmek al '


' Bu nasıl bir hizmettir ya? '


' Çok konuşma ' dedi ve kapattı. Ay ben akşam için çağırdığını unutmuştum. Artık acele ederim hem biraz da beklesin değil mi ama? Kısa süre sonra elimde ekmeklerle Şeyma'nın kapısındaydım. Kapıyı açarken ' Aferin ' demeyi ihmal etmeyen arkadaşıma ' hoş bulduk canım ' deyip, içeriye geçtim. Hazır olan masaya ağzımı kocaman açıp bakarken, aklımda hayalini kurduğum düşünce gerisin geri kapatmıştı. Tahminimde inşallah yanılmam yoksa boşu boşuna aç kalacaktım. Omuzlarımı düşürüp sofraya oturduğumda karşıma oturan Şeyma'ya ' gidiyorum ben ' dedim ve geri ayaklandım. Elinde çorba kaşığı ile kalan arkadaşım bana bakakalırken onu umursamadan kapıya doğru hızla yürüdüm. Arkamdan hemen gelemeyecek kadar şaşkındı. Sinsice gülümseyip ayakkabılarımı giydiğim gibi merdivenlere koştum. Açılan kapıdan ' Bugün kaçtın ama yarın yakalayacağım seni ' diye bağırdığında sesli bir şekilde kahkaha attım.


Yol boyunca içimden etmediğim dua kalmış mıydı acaba? Arabamı evimin otoparkına bırakıp doğruca taksi ile Galata'ya geçmiştim. Akif'in mesajıyla zaten dallanan umutlarım iyice budaklanmıştı. Yüzbaşıya lokasyonumu vermişti ve ben artık geleceğinden emindim. Ah! Zor adamı oynamak istediğini biliyordum ama bende zor kadındım. 


' SENİ YENECEĞİM YÜZBAŞI ' derken kıkırdıyordum. Taksici bu halime göz devirirken ben parasını verdim ve indim. Kıkırdamamı durduramıyordum. Şu anki yüz halini gözümün önüne getirmek istiyordum ama hep duvar halini gördüğümden net bir görüntü oluşturamıyordum. Köşedeki bir mekana geçip pusuda beklemeye başladım. Gözlerimle etrafı keserken az ileride bir pikap' ın park edildiğini gördüm. Beş dakika boyunca içinden kimse inmeyince o olduğunu anlamıştım. Kendime bir kahve söyleyip arkama yaslandım. Ben beş yıl bekledim azıcıkta sen bekle!


Gelen kahvemi yudumlarken yüzümde inanılmaz bir gülümseme olduğunun farkındaydım. Bir kaç bakışın üzerimde sabitlendiğinin de farkındaydım. Acaba restorandaki ne alemdeydi? Gerçekten böyle bir davete nezaketen de olsa gideceğimi falan mı düşünmüştü? Zaten babasına gereken cevabı vermiştim. Çiçek göndermesi ve özür dilemesi çok ince bir davranıştı kabul ediyorum ama bekleyeceğim nedir yahu? İlk bir saat oyalanmakta sorun yaşamamıştım ama sonraki bir saatte epey zorlanmıştım. Toplamda iki saat beklettiğim ve artık kavuşmak istediğim Ali'me doğru hızla yürümeye başladım. Her adımda kalbim biraz daha hızlı atıyordu. Beni fark edeceği mesafeye geldiğimde dikkatli bir şekilde sürücü kısmına doğru ilerledim ve cama iki kere tıklattım. Kalbim ağzımda atıyordu ve yüzümde devasa büyüklükte bir gülümseme vardı. İnen cam ile birlikte gördüğüm yüze otuz iki diş sırıtarak konuştum.


'Ben çok acıktım. Sence de bu kadar beklemek yetmez mi Yüzbaşı? 


Devam edecek.....


Loading...
0%