Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@zeynepyasar

DURU'DAN;


Yüzüme acımasızca vuran güneş ile battaniyeyi başıma kadar çektim. Hava buz gibiydi ama güneş yine de işini yapıyordu. O kadar yorgun ve uykusuzdum ki, beynim uyanmayı reddediyordu. Ankara'nın soğuğu, namını leke sürdürmüyordu.


Battaniyeyi kafamdan çektikten sonra gözlerimi yavaşça açtım. Güneşin cama vuran yansıması, gözümün önünde benekler oluşmasına sebep oldu.


' OF, OF '


Yatakta kısa bir tepinme yaşadıktan sonra, doğruldum ve odaya şöyle bir göz gezdirdim. Sabah, odadan çıktığından beri bir daha geri gelmemişti. Göreve gidişini ise pencereden izlemiştim. Kendinden emin duruşu, çatık kaşları ve sivilken bile yakan görüntüsü ile avare gibi uyumuştum. İnsafsız adam! Resmen libidomun sabır sınavıydı.


Kendi kendime kıkırdayarak ayaklandım. Henüz gelen, giden yoktu. İstanbul'a onlarla dönecektim ama göreve gittilerse kendi başıma döneceğim demektir. Bu yüzden rahatça takılıyordum. Yatağı topladıktan sonra bir süre ellerim belimde öylece dikildim. Bu oda çok sıradandı ama sıradanlığın bile bir sınırı vardı. Azıcık el değse hiç fena olmazdı.


Evet.


El değmeliydi.


Hem de benim elim.


Hınzırca gülümserken çantamdan Dalin vücut losyonumu çıkardım. Topladığım yatağı bozduktan sonra her yerine bolca sıktım. Yastığını kılıfını çıkarıp, bir de öyle sıktım ve gerisin geri kılıfı geçirdim. Eğilip yastığı, yorganı ve nevresimi kokladıktan sonra kokladığım yerlere tekrar sıktım ve yatağı topladım.


Psikolojik baskı!


' Sen seversin Yüzbaşı ' diyerek kahkaha attım.


İyice kafayı yedim sanırım. Çantamı, masanın üzerine koyup içinden kolyenin olduğu kutuyu çıkardım ve masanın üzerine koydum. Not defterimi çıkarıp ' İstemeden de olsa odanı ve yatağını benimle paylaşmak zorunda kaldın. Bunun için teşekkür etmek istedim. Teşekkür ederim, Yüzbaşı ' yazdıktan sonra masanın üzerine koydum. Kutunun içindeki notu kontrol ettikten sonra hemen kağıdın yanına yerleştirdim. Çalan kapı ile çantamı kutunun üzerine attım ve kapıya doğru döndüm. İçeriye elinde tepsi ile giren Masal 'a ' Günaydın ' deyiverdim.


Masal ' Günaydın, Nasılsın? Yaran nasıl? Ağrın var mı? Uyuyabildin mi? Gerçi birazcık uyumamışsınız. Kuzey, Ali'nin dudağındaki yaradan bahsetmişti ' derken tepsiyi ellerime bırakıp ' Hani sende de olan yaradan bahsediyorum. Belki bir şeyler anlatmak istersin ' dedi.


Masal'a gözlerimi devirip, tepsideki çikolatalı ekmeğe ve süte bakıp ' Neyim ben ilkokul çocuğu mu? ' deyiverdim.


Masal ' Kaçış demek ' deyip dudağını büzdükten sonra ' Neyse bu defa öyle olsun ' dedi ve ekledi ' Bir saate kalmaz İstanbul'a geçeceğiz. Atıştır diye getirdim çünkü o bir saatte pansumanın için revire uğrayacağız '


' İstanbul mu? Tim görevde değil mi? '


' Görevde ama hepsi değil '


' Hım '


' Ama seni ilgilendiren kişi görevde '


' Biliyorum '


' Bildiğini biliyorum ' deyip göz kırptı ve ' Ben odamdayım. İşin bitince gelirsin çıkarız, tamam mı?' diye sordu.


' Tamam '


Masal,  kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra odadan çıktı. Elimdeki tepsiyi masanın üzerine koyduktan sonra çantamı kutunun üzerinden kaldırıp, düzelttim. Hemen yerde olan görev çantası dikkatimi çekince, ona yöneldim.


Fermuarını açınca darmadağın koyulmuş kıyafetler göz kırptı. İçimden pasaklı diye geçirirken, çantayı boşalttım. İki tişört, bir uzun kollu badi, iç çamaşırı, hımm ... İki eşofman altı. Çantayı geri kapatıp, dolabın yanına düzgünce koydum. Çıkan eşyaları katlayıp yatağın üzerine koyarken bir tişörtü giyinilmiş olduğundan ayırdım. Tişörtü burnuma götürürken depara koşan kalbime hayret ediyordum. Burnuma dolan kokusuyla kapanan gözlerim, beni bambaşka bir diyara sürüklemişti.


İnsafsız adam!


Bari azıcık ter koksaydın da elimde sövecek bir şeylerim olsaydı. Tişörtü çantama koyarken ' illa karşılık alacağım. Kolyeye karşılık tişört ' derken sinsice sırıtıyordum. Dolabını açtığımda askıdaki üniformaya baktıktan sonra, masanın üzerindeki parfümüme baktım. Sinsi sırıtmam yanaklarımı zorlayacak düzeye gelirken, üniformayı askıdan aldım ve masaya doğru ilerledim. Parfümü alıp baştan aşağıya sıktım. Fermuarını ve düğmeleri açıp içine de bolca sıktıktandan sonra ceplerine de sıktım. Elini falan sokarsa çıkardığında parmaklarını bulaşsın diye.


E bu işler teknik ve taktik işi!


Askıya asıp, sandalyenin üzerine düzgünce koydum ve dolaba geri gittim. Katlanmış bir şekilde olan üniformayı çıkarıp, durdum. Şimdi bu sırf benim kokumu almamak için bunu giyinmek ister. Engel olmak lazım. Üniformayı da çantama koyamayacağıma göre başka bir şey düşünmem gerekiyordu. Odayı tarayan gözlerim tepside durdu. Hızla ekmeği aldığımda yukarıya bakarak ' Allahım nimettir biliyorum ama bana da yazık değil mi? Bayatlayacağım yakında o sebeple yapıyorum vallahi, affet 'dedim ve sol elimde ki üniformaya ekmeği sürdüm. Yakasına, önüne ve pantolonun en belirgin yerlere güzelce sürdükten sonra katlayıp dolaba geri koydum. Not defterimden bir sayfa daha kopardıktan sonra 'Üniformana İSTEMEYEREK çikolata sürdüm ' yazdım ve kendi kendime kıkırdadım.


İstemeyerekmiş!


Kendine oynama bari!


Az sinsi değilim he!


Kıkırdamaya devam ederek ' Bu nedenle de diğer üniformanı hazırladım yoksa ne işim olur senin eşyaların ile ' yazdım ve üniformanın arasına sıkıştırdım. Dolabı kapattım ve masaya gidip sütümü tek dikişte içtim.


Sonuçta bu sütü hak etmiştim.


Ne demişler Yüzbaşı?


' Dinsizin hakkından imansız gelir ' diye mırıldanıp tepsiyi ve çantamı alıp odadan çıktım. Koridorda karşılaştığım asker, tepsiyi alınca teşekkür ettim ve Masalın odasının önüne gelip kapıyı tıklattım.


Kapıyı açan Kuzey ile ' Kavgalı olmadığınızı biliyordum ' deyiverdim. Yüzüme bir an için anlamsızca baktıktan sonra bakışları kısa bir an için dudağımdaki yaraya kaydı ama sonra gözlerime bakarak ' Hoş geldin Duru ' dedi.


' Ah hoş buldum. Masal içeride mi? '


' Bilgi işleme gitti ' dedikten sonra ' Buyur geç istersen ' dedi.


' Rahatsız etmeyeyim? '


' Hadi geç ' dedi ve kapıdan çekildi. Oda aynı diğer odalar gibiydi ama çift yatak vardı. Birine geçip oturdum ve çantamı yanıma bıraktım. Kuzey de diğer yatağa oturdu. Tek kaşını kaldırıp bana bakınca ' Ne oldu? ' diye soruverdim.


' Onu sen söyleyeceksin '


' Olmayan bir şeyi söyleyemem '


' Olmayan bir şey iz bırakmaz ' derken dudağımı işaret etti.


' He sen onu soruyorsun ' diyerek salağa yatmaya kalkmama kahkaha atınca öylece kaldım.


ALLAHIM SEN BÜTÜN BOŞ VAKTİNİ BU TİMDEKİLERE Mİ HARCADIN? BUNLAR NASIL BİR SEVİYEDİR?


Kafasını salladığında ' Dengemi kaybettim düşerken beni tuttu, öyle elektrik çarptı ' dedim ve çemkirerek ' Yoksa o dağ ayısından bir bok olmaz ' demiş bulundum.Kuzey öyle bir baktı ki; ayak uçlarıma kadar kızardığıma eminim.


Dudak bükerek ' Öyle diyorsan? ' dedi.


' Diyorum ' diye mırıldandıktan sonra ' Sen neden göreve gitmedin? ' diye sordum.


' Öyle gerekti ' derken çenesini sıvazladı.


' Kuzey ağabey, sana bir şey sorabilir miyim? '


' Buyur? '


' Şu teğmen, ne iş? '


Kaşlarını kaldırınca ' Yani, işte , ııı , yakınlık derecesi nedir? ' deyiverdim.


' Bildiğim kadarıyla bir yakınlık dereceleri yok '


' Yani bilmediğin bir yakınlık derecelenebilir, öyle mi? ' diye hayretle sorduğumda kahkaha atmıştı.


' Karargah dışında ortak oldukları bir yer daha var '


' Neresi? '


' Ev ' dediği anda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.


' Ev mi? ' diye cılızca mırıldandım.


' Evet, ev ' dedikten sonra duraksadı ve ' Aynı apartmanda oturuyorlar ' dedi. Bakışlarım anında yüzünü bulunca ' Tıpkı Bizim gibi ' dedi.


Gözlerindeki parıltıyı yakaladığımda cırlayarak ' Yani aşk olsun Kuzey ağabey, düşmüşüm zaten bir tekmede sen vuruyorsun. Yapılır mı bu bana ? He ? Zaten işim zor, gebermişim. Bir yol bulmuşum sonunda ama yoluma taş koyuyorsun. Senin bir ağabey edasıyla, bana yardımcı olman gerekiyordu. Yolumdaki taşlardan kurtulmam için bir el atman gerekiyordu. Madem yapmayacaksın İçimde yanan ateşe kor olup harlama bari ' dedim.


Kaşlarını kaldırarak ' Bende diyorum ki, sendeki bu yakınlığı nereden hatırlıyorum ' dedi ve ekledi ' Meğer karımla aynı soydan geliyormuşsun '


' Komik değildi '


' Komik olsun diye söylemedim '


' O zaman bu şekilde cevap vermenin bir nedeni olmalı , haksız mıyım? '


' Zekisin '


' Biliyorum '


' Aynı zamanda da küstahsın '


' Aynı zamanda da aşık bir kadınım, yani eğer istersem her şey olabilirim. Yeşilçama dönmesin diye diyorum mevzu '


' Aşık mı? '


' Rabbimin bildiğini kuldan saklamaya gerek yok. Hem zaten bunu sende biliyorsun '


' Bir şeyler hissettiğini fark etmiştim ama Aşk iddialı bir laf '


' Ben kendimden eminim şimdi söyle bakalım; lafı neden dolandırdın? '


' Tepkini merak ettim '


' Merakını giderebildim mi? '


' Oldukça '


' O zaman bana bir şey söyle ' dedim ve ekledim ' İlerleyebilmem için bir şey ver '


' Bu konuda beni es geçmek zorundasın Duru '


' Ketum adam! '


' Eyvallah ' dedikten sonra ' Sana onun 28 yıllık hayatında hiç kimseye yer vermediğini ve aile kurmaya korktuğunu söyleyemem ' dedi.


Gözlerine anlamsızca bakarken düşen jetonum aynen şu sıra ile oldu;


28 yaşında


Kimseyi sevmemiş


Aile kurmaya korkuyor


Kuzey bir şey söylemeyecek


Kuzey bir şey söyledi


Kuzey çok şey söyledi


Hızla ayağa kalkarak zıplamaya ve alkış tutmaya başlayarak ' Kimseyi sevmemiş, kimseyi sevmemiş, kimseyi sevmemiş ' söylenerek kahkaha atmaya başladım.


Açılan kapıdan giren Masal bana deli sikmiş gibi bakarken, ona doğru atılıp sarıldım. Şaşırsa da sarılmama karşılık verdi. Bir süre kahkaha attıktan sonra hıçkırmaya başladığım için geri çekilen Masal ' kızım ne diye yeni sikilmiş kadın gibi kahkaha atıp, zıplıyorsun? ' dedikten sonra ' dikişlerin patlayacak' dedi.


Omuzlarımı kaldırıp kapıdan çıkarken Kuzey'e dönerek ' Teşekkür ederim ' dedim ve Masal'a dönerek ' Hadi gidip pansumanımı yaptıralım sonra da gidelim ' dedim.


Masal ' biz gidemiyoruz maalesef ve sende gitmiyorsun ' dedi.


Kuzey ' Hayırdır hatun? ' diye sorurken ben ' Neden? ' deyiverdim. Dava mı geri tepti acaba?


Masal, kocasına dönerek ' kod turuncu ' dedi ve bana geri dönerek ' Davan ile ilgili bir sorun yok, korkma. Sadece takibe alınan bir terörist var, ele geçirilene kadar lojmanda kalman emredildi ' dedi.


' Turuncu? '


Masal ' Bilmen gerekmiyor ' dedi ve ' çantanı al da revirden sonra direkt lojmana götüreceğim seni ' ekledi.


Çantamı alırken ' Kaç gün sürecek? ' diye sordum.


' Gerektiği kadar '


Gözlerimi devirerek koridora tekrar çıktım. Peşimden gelen Masal ile ' Biliyorum gizli kalınması zorunlu ve söylemezsin ama en azından bir gün süresi verebilirsin. Senin çalıştığın gibi ben de çalışıyorum ve işlerimi ayarlamam gerek ' dedim.


Yanımda yürürken ' Net bir bilgi tarafıma verilmedi ' dedi.


' Emredildi dedin değil mi? Ben asker değilim ve emiri uygulama zorunluluğum yok '


' Doğru '


' O zaman İstanbul'a dönebilirim ' dediğim an durdu ve beni de durdurdu.


' Albayım bunu emir olarak bana söyledi çünkü sana emir veremez ama seni riskede atamaz. Bak Duru, bir bağlantın olmayabilir ama o terörist yakalanmadan seni dışarıya öylece bırakamayız '


' Ben aptal bir kadın da değilim, devlete karşı gelecek biri de değilim '


' Biliyorum '


' O zaman bana bir şey söyle '


' Şu an Ankarada olduğunu biliyoruz. Net bir lokasyon belirlenemedi '


' Yani? '


' Her yerde olabilir'


' Aynı zamanda benimle ilgisi de olmayabilir? '


' Olasılığı yüksek '


' Güzel, şimdi bana gerçek sebebi söyle ' dediğim an göz bebekleri anlık olarak büyüdü ve sonra normale döndü.


Yakalandın bebeğim!


DEVAM EDECEK!


Loading...
0%