Yeni Üyelik
48.
Bölüm

48.Bölüm

@zeynepyasar

Baştan söyleyeyim, kontrol edecek zamanım yoktu. Yanlış varsa affolaaa!!

 

DURU'DAN

 

Kafayı yiyeceğim!

Çok az kaldı!

 

Aliyi tam tamına bir buçuk haftadır görmüyordum. Ankara'ya iner inmez yeni bir görev için emir gelmişti ve tekrar başa dönmüştük. Bu defa on gündür haber alamıyordum. Masalı aramaktan, telefon hattım isyan etme derecesine gelmişti. Kafam işlerimle meşguldü ama kalbim? Çoktan mevta olmuştu.

 

Şeyma ' Bu hesaba göre zora çıkabiliriz ' dediğinde ' Risk al diyen sendin şimdi ne oldu? ' diye cevap verdim.

 

' Zaten çoğu şey risk ile gelir '

 

' Ya da gider ' dediğimde gözlerini deviren Şeyma ' Azıcık inansan keşke ' dedi.

 

' Proje güzel ama Türkiye versiyonu sıkıntı yaratabilir '

 

' En fazla ne sorunu yaratabilir? '

 

' Bütçe çöküşü, kar düşmesi, şirket imaj kaybı ve iflas '

 

Şeyma tekrar göz devirirken ' Bence çok güzel ' dedi.

 

' Umarım ' dedim ve biten çayımı tazelemek için mutfak kısmına geçerken Şeyma ' Hala haber yok mu? ' diye sordu.

 

' Maalesef ' dediğimde çayımı dolduruyordum. Elimde fincanım ile çalan kapıya doğru ilerlerken ' Bu aşk çok boktan bir şeymiş ' diye ekledim.

 

' Aşk boktan değil, boktan olan sensin ' diye bağıran Şeyma'ya ' Ama aşık olduğum adam güzel ' derken kapıyı açmıştım. Karşımdaki devasa adama baka kalırken elimden kayan fincanı umursamadan boynuna atladım. Kollarım ile boynunu sararken, yüzümü boynuna gömdüm ve ' sonunda ' diye mırıldandım. Belimi anında kavrayan kollar ile iç çekerken ' Neden haber vermedin? ' diye mırıldandım.

 

Allahım çok şükür!

 

Buradaydı!

 

' Direkt İstanbul'a indik ' derken o da yüzünü benim boynuma gömmüş ve ' Eşyalarım Ankara'da kaldı ' demişti. Dayanamayarak dudaklarımın değdiği tene derin bir öpücük bıraktıktan sonra kafamı hafifçe geri çekip, aşık olduğum mavilerine baktım.

 

Gözlerinde öyle bir parıltı vardı ki, bu parıltı titrek bir nefes alıp-vermeme sebep oldu. Yüzümdeki devasa gülümseme ile burnumu burnuna sürtüp, yüzümü tekrar boynuna gömdüm. Bu hareketim ile aldığı derin nefes, nefesimi kesmişti. Ah!

 

Şeyma'nın ' Kızım kapasana kapıyı, ev buz oldu ' diyen sesini duyduğumda kafamı gömdüğüm yerden kıkırdayarak kaldırdım ve Ali'ye 'Şeyma bendeydi ' dedim.

 

Ali, hala gözlerime bakarken ' istersen o- ' dediğimde ' Sorun olmaz ' dedi. Kafamı hızla salladıktan sonra bir süre daha kımıldayamadım. Kapımın önünde, adamın boynuna çamaşır gibi asılı kalmıştım. Ve bu zerre rahatsızlık vermiyor gibiydi çünkü mutlu görünüyordu. Bakışları içimi delip geçerken boğazımı temizleyip, gözlerimi kaçırarak kucağından aşağıya kaydım. Bu hareketime gerilen çenesi ve kollarını belimden çekerek karşılık vermesiyle aydınlanma yaşadım.

 

Hay lanet!

Az önce adama sürtündüm!

 

Lanet!

 

Ne yapacağımı bilemeyerek saçlarımı karıştırdım ve geriye iki adım atarak ' Geçsene ' dedim. Tek kaşını kaldırıp kolumdan tuttuğu gibi bedenimi hafifçe kaldırıp içeriye doğru büyük iki adım attı ve beni indirdi. Kapıyı kapatırken, yere saçılan çayı ve kırılan fincanı gördüm.

 

YUH KIZIM!

 

NE BU LEYLALIK!

 

OLDU OLACAK AT YATAĞA!

 

HIMM..

 

Gözümün önüne gelen sahnelere kollarımı sallarken Ali'nin bana doğru dönmüş bedenini gördüm.

 

Daha ne kadar rezil olabilirdim?

 

İbreyi fulledim resmen!

 

Ellerimi arkamda birleştirip ' Sen geç ben hemen temizlerim ' dediğimde üzerindeki montu çıkardı ve dilsiz uşağa asıp yere eğildi. Fincanın kırılan parçalarını topladı. Ah kalbim! Henüz durma! Daha yapacak çok işin var bu adamla...

 

Şeyma ' Duru ' diyerek yanımıza geldiğinde hızla üzerini düzeltip ' aa hoş geldiniz ' deyiverdi. Ali, tek avucunda topladığı parçalar ile ayağa kalkıp ' Hoş buldum ' dedi. Sesi temkinliydi. Gerilmişti benim adamım.

 

Gerçi Şeyma daha çok gerilmişti. Karşısındaki adam ondan elli santim uzundu. Başı yukarı kalkmış bir şekilde tek elini uzatıp ' Şeyma ' dediğinde, Ali de elini uzatıp ' Ali ' dedi. Ortamdaki yoğun gerilim, tüylerimi havaya dikerken ' Kapıda kaldık, hadi içeriye geçelim ' dedim. Ali, kafasını sallayıp mutfağa geçti ve elindekileri çöpe attıktan sonra banyoya geçti.

 

Gözden kaybolan adamın ardından hala bakarken kolumdaki acı ile ' Ayy! ' diye hafif tonla bağırıp Şeyma'ya döndüm.

 

' Ne çimdiriyorsun kızım? '

 

Önce kaşları çatık baktı.

 

Sonra tek kaşını kaldırdı.

 

En son ise gülümseyip boynuma atladı ve ' Sonunda! ' dedikten sonra beni de beraberinde zıplatmaya başladı. Bu haline gülümseyerek bir süre zıplamasına eşlik ettim ve ' E dur ama midem bulandı ' diyerek durdum. Kollarını boynumdan uzaklaştırırken ' İnşallah o günleri de göreceğiz ' dedi.

 

' Sus ya duyacak ' deyip mutfak kısmına geçtim ve bir bez alıp dökülen çayı temizledim.

 

Şeyma, kolumu tekrar çimdirip salona geçerken ' Böyle bir adamdan en az beş çocuk yapmazsan seni dostluktan silerim ' dedi.

 

Yüzümdeki sinsi sırıtma ile ' En azından faaliyetlerini yapacağıma emin olabilirsin ' dedim.

 

Şeyma kıkırdayıp ' Az daha kalmak istiyorum ama şimdi sizin yapacak işleriniz vardır ' dedi.

 

' Biraz kal, heyecanım geçsin yoksa üzerine atlayabilirim ' diye tek nefeste mırıldandığımda ' Atlamalısın da ' dedi.

 

Ona dil çıkardığım anda Ali'nin salona girmesi bir oldu.

 

Allahım bu gün rezillik günüm mü?

 

Ali, sakin adımlar ile gelip yanıma oturdu. Yanımdaki ezici varlığını yok sayıp, sakinleşmek çok zordu. Bakışlarım yüzünde ' Aç mısın? Yemek hazırlayayım mı? ' diye sorduğumda sakince ' Çay yeterli ' dedi.

 

Ayaklanıp çayını doldurdum ve yaptığım poğaçalardan ayrı bir tabak hazırlayıp tepsiye koydum. Derin birkaç nefes alıp verdikten sonra tepsiyi alıp salona geçtim.

 

' Sonunda tanışabildik Ali bey ' diyen Şeyma ile duruşumu dikleştirip, bakışlarımı adamıma çevirdim.

 

Çayından bir yudum aldıktan sonra usulca başını sallayıp ' Ali diyebilirsiniz ' dedi.

 

' O zaman sen de Şeyma diyebilirsin '

 

Başını salladıktan sonra çayından bir yudum daha aldı. Gergindi. Yabancı biriyle böyle oturmak onu diken üstünde tutuyordu. Gerçi ben de farklı sayılmazdım. İlk defa benim tarafımdan biri ile bu şekildeydi. Belki de beni gerende buydu çünkü Şeyma'nın ağzından ne zaman, ne çıkacağı hiç belli olmuyordu.

 

Boğazımı temizleyip ' Bir sıkıntı oldu mu? ' diye sordum.

 

Ali, neyi kast ettiğimi bildiğinden ' Olmadı ' dedi. Duruşundan sıkıntıda olduğunu fark ettiğimde, daha fazla dayanamayacağımı anladığımdan Şeyma'ya gözlerimi açarak baktım. Bu bakışım karşısında sinsice sırıtıp çayından bir yudum daha aldı ve ayağa kalktı.

 

' Ben artık gideyim sizin de yapı- ' dediğinde hızla ayağa kalkıp dişlerimin arasından ' Ben de seni yolcu edeyim ' diyerek, o cümleyi tamamlamasına izin vermedim. Bu halime daha da sinsi bir ifade alan yüzü ile ' E et bari ' dedi.

 

Ali de bu arada ayağa kalkmıştı. Şeyma elini uzatıp ' Tanıştığıma ne kadar memnun olduğumu anlatamam Ali, tekrar görüşürüz umarım ' dediğinde Ali de uzatılan eli tutup ' Ben de. Görüşmek üzere ' dedi.

 

Kapıya doğru ilerlediğimizde kolumu sıkıp beni hızlandıran Şeyma'ya ' Kızım bir dur ya ' diyerek söylendim. Bu halime göz devirip ayakkabılarını giyinirken ' Ben durayım ama sen sakın durma ' dedi.

 

Gözlerimi devirip ' Henüz o kadar aptal değilim ' dedim.

 

Montunu giyinirken de ' Aptal olduğunu kabul etmen güzel ' dedi ve ekledi ' Aşk, aptallıktır zaten '

 

Kapıyı açarken ' Hadi arkadaşım, hoşça kal, görüşürüz inşallah ' dediğimde burun kıvırıp ' Hemen de satış be ' dedi. Dalga geçtiğimi bildiğinden gülümseyerek sarıldı ve ' Senin adına çok mutluyum. Ve sanırım, bu gece uyuyamayacağım. Sen sabah uyandığın zaman beni ara mutlaka ' dedi.

 

Gülümseyerek ayrıldığım da ' Sanki gerdeğe sokuyorsun beni, bu kadar mutlu olunmaz ki ama ' dedim.

 

Şeyma, kapıdan çıkarken ' Evet, gerdeğe sokuyorum ve eğer yarın kutlu haberi almazsam seni öldürürüm ' dedi ve asansöre doğru kıkırdayarak ilerledi. Kapıyı kapatıp, derince bir nefes bıraktım ve salona geçtim. Gördüğüm manzara karşısında ister istemez yutkundum. Oturduğu yerde biraz kaymış ve başını koltuğa yaslamıştı. Kavruk olan boynu gözlerimin önünde lezzetli bir tatlı gibi dururken içimde bir şeyler akmıştı. Ah! Bu kadar seksi olunmaz ki ama!

 

İç çekip yanına oturduğum da tek kolunu havaya kaldırdı ve öylece durdu. Kıkırdayarak kolunun altına girdiğimde beni öyle bir sardı ki, öldüm sandım. Saçlarımın üzerinde hissettiğim dudaklar ile tek kolumu gövdesine sarıp ' özledim ' diye mırıldandım. Sesim çok kısıktı ama duymuştu.

 

' Garip ama '

 

' Ama? '

 

' Ben de ' diyen sesi boğuktu. Başımı hafif kaldırıp baktığımda dudaklarımın hizasındaki adem elmasına bir öpücük kondurup, kendimi biraz yükselttim ve ' Ben de ne? ' diye direttim. Sesimdeki oyunbaz tınıyı fark etmiş olacak ki, başını kaldırıp gözlerime baktı. Dudaklarımız arasında milimlik bir boşluk vardı ve bu boşluk, titrek bir nefes bırakmama sebep olmuştu. Bakışlarımı koyulaşan mavilere çevirip tekrar ' Ben de ne Yüzbaşı? ' diye sordum.

 

Dudaklarını dudaklarıma sürtükten sonra boğuk sesinin ben de yarattığı etkiyi bilerek ' Özledim ' dedi. Titrek bir nefesi dudaklarına bırakırken, kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Bu adamla, böyle olacağını biliyordum. Nefesimi keseceğini, kalbimin ritmini bozup aklımı alacağını biliyordum...

 

Bir an sonra dudaklarımın üzerindeki baskıyı arttırıp beni öpmeye başladığında, hazırlıksız yakalanıp, inlemiştim ve bu sertleşmesine neden olmuştu. Dudaklarımın üzerindeki ezici baskıya daha fazla donuk kalamayıp, karşılık verdiğimde kendimi bir an da kucağında buldum. Elleri kalçalarıma indiğinde benim de ellerim saçlarına karışmıştı. Dudaklarımın arasından sızan dili ile sesli bir inleme koy verip, ritmine yetişmeye çalıştım. Beni öyle bir öpüyordu ki, tükenmek üzereydim.

 

Temposuna yetişmeye çalışırken içimde yanan ateş, kalçalarımı avuçlayıp, sıkıştıran ellerini fark etmem ile harlandı. Kalçamdaki sert hareketler kadınlığımda deprem etkisi yaratıyor, beni keşfetmediğim duygulara ulaştırıyordu. Nefes almakta zorlandığım anlarda kendini hafifçe geri çekip laciverte dönmüş mavilerini, kahvelerime dikti. Orada gördüğüm şey, nefesimi kesti. Bu aşktı! Ama sade bir aşk değil, bu tutkunun aşkıydı!

 

'Ali ' diye dudaklarına doğru mırıldandığımda beni kasığının üzerine doğru bastırdı. Özel bölgemde hissettiğim kabarıklık ve sertlikle inleyerek dudaklarına yapıştım.

 

Yanıyordum.

 

Cayır cayır yanıyordum.

 

Ali, öpüşüme anında cevap verirken, başlattığım öpüşmeyi elimden alıp hakimiyet kurması beni deli etmişti. Saçlarını, parmaklarıma dolayıp asıldığımda gebermek üzereydim. Kalçamdaki baskı ile ileri geri hareket etmeye başladığımda Ali de inlemişti. Hem de ne inlemek! İnsafsız!

 

Hareketlerimi, kalçamdaki baskı ile hızlandırırken dudaklarımdaki yakıcı baskıya ayak uydurmakta zorlanıyordum. Beynim, iki farklı hazza başımı döndürerek karşılık veriyordu. Başım dönüyor, midem şahlanıyor ve beynim uyuşuyordu. Hazzın doruk noktasına yaklaşıyordum ama nasıl yaklaştığımı kavrayamıyordum. Dudaklarımızın arasından kaçan inlemelerime engel olmakta zorlanıyordum. O da tıpkı benim gibi bir süre sonra hırlamaya başlamıştı. Ah! Bu ses favorim olmuştu. Tek eli kalçamdan yukarıya doğru hızla çıkıp saçlarıma ulaştığında hafifçe çekerek öpüşüne devam etti. Bu duruma daha fazla dayanamayarak son bir inleme ile ulaştığım yükseklikten düştüm. Hemen peşimden boğuk bir inleme ile geldi.

 

Tamam.

 

Öldüm!

 

Dudaklarını geri çektiğinde ne zaman kapadığımı bilmedim gözlerimi açtım ve kasılan çenesini gördüm. Bu ifadeye bayılmıştım. Dudaklarıma sert bir öpücük bıraktıktan sonra kafasını boynuma gömdü. Durmuştu, ama neden?

 

Sevişmeyecek miydik?

 

Ellerimle saçlarıyla oynamaya devam ederken, bir süre boynuma vuran nefesini dinledim. Harika bir orgazm yaşamıştım. Bu rüyalarımdakileri saymazsam ilkti. Ama tek bir adamdandı. Nefeslerimizin düzene girmesi ve nabzımızın düşmesiyle, utanma duygusu baş göstermişti. Az önce resmen ...!

 

Bana zaman tanımak için boynumda beklediğini biliyordum bu nedenle ne kadar utansam da cesur olmaya karar vererek, saçlarından hafifçe çekip bana bakmasını sağladım. Bu hareketime uyum gösterirken bakışları direkt gözlerimi buldu. Bir şey söyleyecekmiş ama nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi görünüyordu bu nedenle işini kolaylaştırmak istedim.

 

Tek nefeste ' Mükemmeldi ' dedim ve dudağımı ısırıp, alnımı alnına yasladım. Utanmanın sırası değil Duru! Diye içimden söyleniyordum.

 

' Duru ' diyen sesi bir çok anlam barındırıyordu.

 

O nedenle bir süre bu ses tonunu sindirmek için bekledim ve sonrasında dudaklarına bir öpücük kondurup ' Efendim ' diye seslendiğimde en tatlı ses tonumu kullanmıştım.

 

Burnundan bıraktığı nefesin yüzümde dalgalanması, yeni bir haz duygusu tarafından esir alınmama sebep olduğundan kucağında kımıldandım. Bu hareketim ile anında kasılan çenesiyle, dişlerinin arasından ' Uslu dur ' diye tısladı.

 

Ah! Hadi ama!

 

İçimde uyanan sürtüğe engel olamayarak tekrar sürtündüm ve dudaklarına doğru fısıldayarak ' Ya uslu durmazsam? ' dedim. Bunu söylemem ile iyice kararan bakışlarına titrek bir nefes bırakıp, dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. Bir anda kalçamdan tutup benimle birlikte havalandığında küçük çaplı bir çığlık atıp, kıkırdadım. Ah! Gerçekten kendimi aşmıştım.

 

Adımlarının banyoya doğru ilerlediğini anladığımda yerimde huzursuzca kımıldadım. Bu hareketimle gıcırdayan dişlerinin sesini duyduğumda yüzüne küçük küçük öpücükler kondurmaya başladım. Banyoya girdiğimizde, beni lavabonun üzerine bırakıp geri çekilince bacaklarımı beline sarıp engel oldum. Hemen arkamdaki aynaya bakıyor ve bakışlarımı görmezden geliyordu. Sataşmayı seçerek parmaklarımı bileğine sarıp ' Hayırdır Yüzbaşım, utandın mı? ' diyerek kıkırdadım.

 

 

 

Tek kaşını kaldırıp, bacaklarımdan tuttuğu gibi bedenine yasladı ve ' Hayır YA SEN? ' diye sordu.. Kahvelerim, mavilerinden ayrılmadan ' Hımm ' diye mırıldandım.

 

Dudağının kenarı kıvrıldığında ' Ben de akıl bırakmıyorsun ' diye hırladı.

 

Kollarımı boynuna sarıp, burnumu burnuna sürterken ' Ben dekini de zaten sen almıştın' diye mırıldandım.

 

Burnumun ucunu ısırıp, öptükten sonra ' Önce sen gir ' diyerek duşa kabini gösterdiğinde kollarımı sıkılaştırıp dudaklarına iki küçük öpücük kondurduktan sonra ' Sonra? ' diye fısıldadım. İçimdeki sürtüğe engel olamıyordum, ne yapayım?

 

Bacaklarımı sıkıp, dudaklarıma eğildikten sonra ' Sonra ' dedi ve diliyle alt dudağımı ıslatıp ' Ben gireceğim ' dedi.

 

Yaşadığım anlık hayal kırıklığıyla burnumu buruşturup, uzaklaşmasına izin vermeden çenesini öptüm ve ' bu sonrayı sevmedim ' dedim.

 

Derin bir nefes alıp verdikten sonra alnını alnıma yaslayıp ' ama sonsuzluğumuzu seveceksin ' diye mırıldandı.

 

Gözlerimi sonuna kadar açıp geri çekildim ve kafamı hafif sağa yatırıp gülümserken ' Önce EVET demem gerekmez miydi? ' diye şirince sordum.

 

Burnuma burnuyla dokunup alnımdan öptü ve kıskaçımdan çıkıp kapıyı açtı. Tam çıkacakken durdu ve gözlerime munzur bir ifade ile bakıp ' Az önce zaten ' dedi ve tüm vücuduma yakıcı bir bakış atıktan sonra beni talan edip banyodan çıktı.

 

' evet dedin '

 

DEVAM EDECEK!

 

 

Loading...
0%