Yeni Üyelik
68.
Bölüm

68.Bölüm

@zeynepyasar

 

 

' Ondan önce dokuz ' diye sayıklayan Duru'nun aklı karışıktı. Adamı görevdeydi ve üç haftadır onu görmüyordu. Sesini duymuyordu. Söylemek istediğini de söyleyememişti. Evleneli dört ay olmuştu ve çok iyi gidiyordu. Adamı, kendisine alışmıştı ve normal sayılabilecek düzeye gelmişti.

 

Şeyma, saçmalamalarıyla başını ütüleyen arkadaşına acınası bir yüz ifadesi ile bakıp, içinden ya sabır çekti.

 

' Dokuzdan önce sekiz '

 

' Sekizden önce yedi '

 

' Yediden önce altı '

 

Şeyma ' Altıdan önce de beş ' dedi ve huysuzca ' Ne sayıklıyorsun sen? ' diye ekledi.

 

' Hamileyim '

 

' Ne güzel ' diyen Şeyma, sonradan kelimenin anlamını kavradığından çığlık atarak ayaklandı ve ' Hamile misin? Teyze mi oluyorum yani? ' dedi.

 

Duru, gülümseyerek ' Hamileyim ' diye mırıldandı ama yüzündeki burukluğu fark eden Şeyma ' Kötü bir şey olmuş ' dedi ve arkadaşının yanına oturarak ' Ne oldu? ' diye sordu.

 

' Hamileyim '

 

' Duru? '

 

' Şeyma? '

 

' He kuzum, söyle. Ne oldu? '

 

' Bununla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum '

 

' Bebekle mi? '

 

' Hayır, bunu Ali'ye nasıl söylemem konusunda '

 

' Direkt söyle. Sen öküz, o öküz '

 

' HAYIR ' diye bağırdıktan sonra ' Şaşırmasını istiyorum, ayrıca ' derken sustu.

 

' Ayrıca? '

 

' Yağız? '

 

Şeyma, konuyu anlayınca ' Bebeğim, üzüldüğün şey bu mu? Yağız daha iki yaşında ve kardeşi olacağını kavrayabileceğini sanmıyorum ' dedi.

 

' Evet ama velayetini almadık daha ve üzülür '

 

' Duru? Sendeki tüm oksijeni bebek mi tüketiyor Allah aşkına? Ben kardeşi anlamaz diyorum sen üzülür diyorsun '

 

' Offf!

 

' Oflama boşuna! Hem sen değil miydin, Ali benden habersiz Yağızı kaç kere görmeye gitmiş diyen? '

 

' Evet ' duraksadı ve hülyalı bir şekilde ' Benim güzel adamım ' diye mırıldandı.

 

Flashback

 

' Nerede? ' diyen Duru, annesinin yönlendirmesi ile salona geçti. Yağız, hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Burnunda tütüyordu, onu çok özlemişti.

 

Ali ise kadınının ardından salona doğru ilerlemeden banyoya geçip, elini yüzünü yıkadı. Duru ise yerdeki döşekte oynayan Yağız'ın yanına çöktü.

 

' Merhaba ' diye fısıldayarak çenesine ufak bir öpücük konduran Duru, annesine dönerek ' Bir sıkıntı yaşadınız mı gece? ' diye sordu.

 

' Hiçbir sorun yaşamadı kızım. Hava şeyini de açtık, mis gibi bir uyku çekti '

 

' Çok şükür ' diye mırıldanırken salona giren adamı ile gerildi. Bu ilk karşılaşmalarıydı.

 

Ali, annenin elini öptükten sonra ' Nasılsınız? ' diye sordu.

 

' İyiyim, oğlum. Sen? '

 

' Ben de iyiyim, çok şükür ' dedi ve kadınının hemen yanına çöktü. Kadının titreyen ellerinin üzerine sol elini koyarak, hafifçe sıktı.

 

Yağız ise Ali'yi görür görmez kımıldamaya başlamıştı. Duru, bu durumu sonradan fark etti. Yağız, normalde çok sakin bir çocuktu. Neden böyle hareketlenmişti ki? Diye düşünürken içeriye hemşiresi girdi.

 

' Hoş geldiniz ' diyen hemşireye ' Hoş bulduk Fatma, durumu nasıl? ' diye sordu Duru.

 

' Durumu iyi. Gecelerimiz güzel geçiyor ' diyerek elindeki mama ile koltuğa oturdu ve Yağızın elini tutan Ali'ye doğru ' Ali Bey, alabilir miyim? Mama yemesi gerekiyor ' dedi.

 

Duru, kaşlarını kaldırarak ' Tanışıyor musunuz? ' diye şaşkınca sorunca Fatma ' Tabi ki. Hastaneye geldiği zamanlarda hep karşılaştık ' diye cevap verdi.

 

Duru, Yağızı kucağına alan adamına şaşkınca döndü. Ali, kadınının şaşırdığının farkındaydı ama bunun ile ilgilenmeyi sonraya sakladı. Kucağındaki yakışıklıyı hafifçe öptükten sonra hemşireye uzattı ve ayağa kalktı. Elini, kadınına uzattığında Duru, koruduğu şaşkınlığı ile adamının elini tuttu ve ayağa kalktı. İkili koltuğa oturduğunda Duru, bir nebze de olsa şaşkınlığını yitirdiğinden ' Ne zaman? ' diye sordu.

 

Ali, kadınına yandan bir bakış attıktan sonra ' Orhan Bey, nerede? ' diye sordu.

 

Aklına gelen şeyle gülümsedi. Evlerine gittikten sonra yaşadıkları aklına gelince daha da artan gülümsemesi ile Şeyma ' RTÜK! ' dedi ve kıkırdadı.

 

Duru ' Bilmiyorum Şeyma ' diye sönen gülümsemesi ile mırıldandı.

 

' Ali, Yağızı seviyor ve kabul etti. Neden bu kadar takılıyorsun, anlamıyorum? '

 

' Bilmiyorum ' diye sıkıntı içinde konuşan Duru, çalan telefonu ile ayaklandı. Ekranda gördüğü isim ile gülümseyerek ' Aşkım? ' diye cevap verdi.

 

' Hatun? '

 

' Ohh! Çok şükür! Nasılsın? '

 

' İyiyim, neredesin? '

 

' Ofiste, sen? '

 

' Şimdi geldik, Ankara da. '

 

' Ne zaman geleceksin? '

 

' Albay, İstanbul'da. Helikopter ile İstanbul'daki karargaha geçeceğiz. Akşama anca gelirim '

 

' Sağlık olsun '

 

' Yağız nasıl? Görüştün mü annenle? '

 

' Gece oradaydım, durumu iyi '

 

' Tamam, kadınım. Şimdi hazırlanmam gerekiyor, helikopter bekliyor '

 

' Tamamdır. Dikkat et, görüşürüz '

 

' Görüşürüz, sen de '

 

Kapanan telefon ile Şeyma'ya dönerek ' Ben karargaha geçiyorum ' dedi ve çantasına doğru ilerledi.

 

' Neden? Ne oldu? '

 

' Haberi nasıl vereceğimi buldum '

 

' Nasıl? '

 

' NİAHHAHAHAHA! ' diye kahkaha atan Duru ' Anlatırım, hadi by ' dedikten sonra acele ile çıktı. Arabaya ulaştığında Masalı aradı.

 

' Masalllllll '

 

' He? '

 

' Karargahta mısın? '

 

' NO! Hamileyim ben, izne çıktım '

 

Ben de!

 

' Erkenden? '

 

' O kadarda farkım olsun ama değil mi? '

 

' Doğru ' durdu ve ' Sonra görüşürüz o zaman ' derken Masal ' Dur! Dur! Ne oldu? Neden aradın? 'diye bağırdı.

 

' Karargaha geçiyorum da, oradaysan seni de göreyim demiştim '

 

' He, akşam görüşürüz gerçi akşam olmaz. Neyse ayarlarız '

 

' Tamamdır, görüşürüz '

 

' Görüşüüürrüüzz '

 

Telefonu kapatan Duru, Albay ile görüşmek için karargaha doğru yol aldığında içi, içine sığmıyor gibiydi. Adamı, göreve gitmeden yapmıştı yapacağını. Üstelik...

 

' Offff! Öleceğim heyecandan ' diye kendi kendine fısıldayarak biraz daha gaza bastı. Kısa süren yolculuk sonrasında karargaha vardığında içeriye girmesi kolay oldu çünkü artık kapıdaki askerler tarafından tanınıyordu. Albay'ın odasının önüne geldiğinde, bekleyen askere görüşmek istediğini bildirdi ve beklemeye başladı. Heyecandan geberiyordu.

 

' Albay, sizi bekliyor ' diyen askere ' Teşekkür ederim ' diyen Duru, hızla içeriye geçti. Albay, içeriye giren Duru ile ayağa kalkarak ' Hoş geldin Duru ' dedi ve babacan bir tavırla sarıldı.

 

' Hoş buldum '

 

' Buyur, geç bakalım ' diyerek karşılıklı duran tekli koltuklardan birine geçerek diğerine de Duru'yu yönlendirdi.

 

' Nasılsınız? '

 

' Çok şükür, sen nasılsın kızım? '

 

' Bende iyiyim '

 

' Söyle hadi söyle. Var bir karın ağrın belli ' derken babacan bir tonda gülümseyen Albay'a sesli bir nefes verdikten sonra direkt ' Hamileyim ' dedi.

 

Albay, tek kaşını kaldırıp bir süre duraksadıktan sonra ' Hayırlı olsun. Vatana, millete hayırlı bir evlat olsun inşallah ' dedi ve dolan gözlerini saklamaya çalıştı. Ali'nin küçüklüğünü bilirdi. Onun, böyle bir hayatı olabileceğini düşünmek bile kendisini mutlu ederken, o hayatın içinde olduğunu bilmek, duygulandırmıştı.

 

' Teşekkür ederim, inşallah '

 

' Ama? '

 

Duru, karşısında yaşını almış olan Albay'a mahcup bir şekilde gülümsedikten ' Ama yardımınıza ihtiyacım var. Ali'ye bunu henüz söylemedim ve küçük bir oyun ile söylemek istiyorum ' dedi.

 

Albay, tek kaşını kaldırdıktan sonra ' Nasıl bir oyun? ' diye sorarken Duru kıkırdayarak ' Küçücük ' dedi.

 

Aynı zamanda helikopterde olan timde geyik tüm hızıyla devam ediyordu. Kuzey, karısı ile telefonda olduğundan ' Lan biraz sessiz olun! ' diye böğürdüğü için Akif ' Sese alışsan iyi olur komutanım ' diye pişkince sırıtarak karşılık verdi.

 

Seyit ' Haklı. Sonuçta derin uyku, dinlenme ve sessizlik diye bir şey hayatında olmayacak komutanım '

 

Akif ' Hele hele anası Masal olan bir çocuk ' dedikten sonra yüzüne sahte bir telaş ifadesi yerleştirip ' OOO MAYY GAADDD ' diye cırladı.

 

Kuzey, telefonda cırlayan kadını ile gülümseyerek hoparlöre verdi ve Masalın ' SENİN DE YİĞENİN MAL ÇOCUK! ÇOCUĞUM HAKKINDA DÜZGÜN KONUŞ AKİFFFFF! ' diye cırlayan sesi duyuldu.

 

' Aman be, bir şey demedik ' diyerek burun kıvıran Akif ile Kuzey ' İNSAN OL! ' diye gürledikten sonra yarım kalan konuşmasına devam etti. Özlemişti kadınını, her ne kadar ağzına sıçıyor olsa da bu hamilelik sürecinde, özlemişti.

 

Ali ise gözleri kapalı bir şekilde yerinde oturuyor ve kadınının kendisini yolcu ederken ki halini düşünüyordu.

 

Ahh!

 

Üzerinde seksi geceliklerinden biri ile kapıya kadar geldiği yetmiyormuş gibi bir de ateşli bir sürtünme yaşatmıştı. Bu sürtünme sebebi ile Ali, karargaha gelir gelmez duş almış ve öyle göreve gitmişti. Kadının o haline seyirci kalamayıp, kapı dibinde ona istediğini vermişti. Hızlı ve sertti. Ve unutulmaz.

 

Sertleşmeye başladığını anladığında huzursuz bir gülümseme dudaklarına yerleşti. ULAN dedi içinden hayalin bile ağzıma sıçıyor kadın .

 

Yüzündeki gülümsemeyi yadırgamıyordu artık. Kadını ona büyü yapmış olmalıydı, yoksa böyle köklü bir değişimin başka bir açıklaması olamaz.

 

Canım kadın!

 

Helikopterin inişi sonrasında hangara ilerleyen tim, eşyalarını bırakıp temizlenmek için odalarına çekildi. Ali hızlı bir duş alıp yedek üniformasını giyindikten sonra Albay'ın yanına ilerledi. Giderken yanına yaklaşan asker ' Komutanım, Albay sizi harekat merkezinde bekliyor ' dediğinde ' Sağ ol Çavuş ' diye mırıldandı ve adımlarını hızlandırdı.

 

Harekat merkezine girdiğinde Albay ' Herkes dışarı çıksın ' dedi ve içerideki askerler dışarı çıktığında da ' Görev emri geldi Yüzbaşım ' dedi.

 

' Emredersiniz komutanım '

 

Albay ' Bu görev diğerlerine benzemiyor Yüzbaşı, zorlu bir yolculuk olacak '

 

' Özel bir görev mi? '

 

' Evet, sadece sen gideceksin '

 

' Görev yeri? '

 

' Her yer olabilir '

 

' Yeri saptanmadı mı komutanım? '

 

' Saptandı ama dışarıda değil. Bu sebeple beklemen gerekecek Yüzbaşı '

 

Ali, komutanına kaşlarını çatarak bir süre baktıktan sonra aklına gelen kadını ile sıkıntı ile kımıldandı. Uzun bir görev olacaktı ve bu da, kadının uzun bir süre görememek demekti. Zamanı olsa gidip kadınına bir nebze de olsa doyardı ama aylık döneminde olması gerekiyordu, sikeyim! Diye düşünen Ali ' Ne zaman harekete geçeyim komutanım? ' diye sordu.

 

' Hemen '

 

' Emredersiniz komutanım, şahısın kimliği nedir? '

 

' Henüz tanımlayabilmek için erken '

 

' Bir topluluk mu? '

 

' İki kişilik bir topluluk '

 

' Köken? '

 

' Türk '

 

' Komutanım? '

 

' Bu da eşkalleri ' diyerek masaya ultrason resmini bırakan Albay, Ali'nin yanından geçerken omzuna iki kere babacan bir tavırda dokunup ' Gözün aydın evlat ' dedikten sonra çıktı.

 

Ali, masanın üzerindeki resme bir süre baktıktan sonra ' O resmi saklamak istiyorum aşkım, çok bakarsan eskiyecek ' diyen kadının sesine doğru döndü.

 

Ali, zihnin canlanan farkındalık ile iki avucunu da masaya yaslayıp gözlerini kapattı.

 

Baba mı oluyordu?

 

Yani evet, Yağız da vardı ama şimdi baba mı oluyordu?

 

Kadını hamile miydi?

 

Duru, adamının bu halini telefonu ile çektikten sonra yanına yaklaştı ve alnını adamının geniş omzuna yasladı. Ona, bunu sindirmesi için biraz zaman tanıdı.

 

Tabi fazla bir zaman tanımadı.

 

Tanıyamadı.

 

Özlemişti adamını.

 

' Ali'm? '

 

' Ali'm? '

 

Ali, kendisine seslenen kadınına ani bir hareketle dönerek sarıldı ve yüzünü boynuna gömerek kısılan sesiyle ' Teşekkür ederim ' diye mırıldandı.

 

Duru, adamının sesinden ağladığını anladığında kendisi de tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı. Ahh, ne güzel adamdı! Ve onun çocuklarına hamileydi.

 

' ETME! Beni her gün, bir önceki günden daha çok sev, yeter '

 

' Zaten öyle yapıyorum hatunum ' diye mırıldanan Ali, hafifçe geri çekilip kadınının dudaklarına temas etti ve mırıldandı ' Seni seviyorum '

 

Duru da gülümseyerek ' Bende seni seviyorum ' diye mırıldandı.

 

' Ne zaman öğrendin? '

 

' Çok olmadı '

 

' Bende görmek istiyorum '

 

' Bunu isteyeceğini bildiğimden ayarlamıştım zaten adamım '

 

Ali, kadınının yanağındaki ıslaklığı parmaklarıyla temizlerken Duru da, aynısını yapıyordu.

 

' Gidelim, hadi ' dediğinde Duru kaşlarını çatarak ' Uyuz olmaya şimdiden başladım ' diye ters bir şekilde mırıldandı.

 

Ali kaşlarını çatarak ' 3 haftadır seni görmüyorum ve sen hadi gidelim diyorsun. Nerede benim öpücüğüm? He? Ne çabuk ikinci plana hatta üçüncü plana atıldım Yüzbaşı? ' diye huysuzca söylenen Duruya gülümsedi ve kadınının dudaklarına doğru mırıldandı.

 

' Sen zaten bensin kadınım. En çok sensin, her zamanda sen olacaksın '

 

' Bunu kızımız olursa hatırlatacağım '

 

' Hımm '

 

' HIMM MI? HIMMM MI? HIMMM NE YÜZBAŞI? AÇIK KAPI MI BIRAKIYORSUN SEN? HE? '

 

Ali, masanın üzerindeki resmi alıp kadınının elinden tutarak harekat merkezinden çıktı ama Duru, söylenmeye devam ediyordu.

 

' İnşallah hep oğlum olur da ben seni atarım 4.plana '

 

' İnşallah kızımız olursa bana aşık olur benim sözümü dinler '

 

' İnşallah bana benzer '

 

' İnşallah kadın! ' diye hırlayan Ali'ye üzgün bir suratla baktıktan sonra duraksadı ve omuz silkerek konuştu.

 

' En çok beni seveceksin? '

 

Ali ise kadının bu üzgün haline gülümseyerek baktıktan sonra alnından öperek mırıldandı.

 

' En çok sen ' ve ekledi ' Sende en çok beni seveceksin kadın! '

 

Duru, şımarık bir eda ile ' Önce Yağız ve bebeklerim sonra sen ' dediğinde Ali tek kaşını kaldırıp ' Önce ben sonra çocuklar ' diye homurdandı.

 

' Kusura bakma canım, anayım ben ana! Önce çocuklarım '

 

Ali ise kadının bu haline daha fazla sert kalamayıp gülümsedi ve göğsüne doğru çekti.

 

' Önce can sonra canan yani? '

 

Duru ' Önce canım sonra canımın canı, adamım ' diyerek adamına istediği cevabı verdi.

 

Ali, kadınının saçlarına bir öpücük kondurup, aldığı cevaptan mutlu bir şekilde mırıldandı.

 

' Aferin sana Duru BEYZADE '

 

DEVAM EDECEK!!

Loading...
0%