@zeynepzorkirisci
|
Kral her zamanki gibi devletlerden gelen mektupları yanıtlamış ve gününü sıradan bir şekilde bitirmişti. Sarayın içinde ilerlerken iki saray hizmetlisinin konuşmasına şahit oldu.
"Bugün kraliçemiz çok güvendiği bir büyücünün yanına gitmiş. Ne için gitti acaba?"
"At arabası hazırlanmadı ki nasıl gitmiş?"
"Kendi atıyla gittiğini söylediler gizli bir şeydi herhalde."
"Herhalde."
Kral bu kısa diyalogdan işkillenmiş ve hemen kraliçenin yanına varmıştı.
"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"
"Hayır, n'oldu ki?"
"Kulağıma bir şeyler çalındı da."
"Ne gibi?"
"Senin bugün çok güvendiğin bir büyücünün yanına gittiğin. Ve bu görüşmenin gizli olduğu gibi."
Kraliçe hafifçe yutkundu. Şimdiden kadını soğuk terler basmıştı bile. Krala hemen cevap vermezse kral daha fazla işkillenecekti. Küçük bir yalan söylemek günü kurtarır, diye geçirdi içinden.
"Bir rüya görmüştüm, onu yorumlaması istedim. Önemli bir şey değil diye de at arabasını kullanmak istemedim."
Kralın bir kaşı havalandı. Mantıklı gelmişti ama yine de içindeki şüphe tohumu tamamen kurumamıştı.
"Peki neden onu çağırmadın da onun ayağına gittin?"
"Dedim ya çok önemli değil diye. Hem at arabasıyla gitseydim ya da buraya çağırsaydın senin haberin olurdu ve endişelenirdin diye düşündüm ama görünüşe göre bu düşüncem gerçekleşti ve sen endişelendin."
Kral bu cevabı sevmişti. Yüzüne nadir kondurduğu bir gülüşünü kondurdu, tam odadan çıkacaktı ki kraliçe seslendi;
"Kralım! Sizin duymanızı sağlayan kimlerdi hatırlıyor musunuz?"
Kral hatırlıyordu.
"Hatırlıyorum. Alt katta çalışan temizlikten sorumlu görevlilerdi. Neden sordun?"
"Herkesi tembihlemiştim kralımızı endişelendirmeyin, diye sanırım onları tekrar uyarmam gerek."
Kafasını salladı kral.
Kraliçe kralın kimden bahsettiğini çok iyi biliyordu. Kral odadan çıktıktan sonra en yakın korumasını çağırdı. Koruma odanın kapısında bekleyip başını eğerek;
"Beni emretmişsiniz majesteleri."
Kadının dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.
"Senden alt kattaki temizlikten sorumlu olan iki hizmetliyi öldürmenin istiyorum. Zaten iki kişi var. Onların yerine ise yeni görevliler bul lütfen. Zaten yıllardır görev yapıyorlardı şimdi dinlenme zamanı olacak onlar için de."
"Anlaşıldı majesteleri."
Koruma odadan uzaklaştı. Kraliçe korumanın en çok bu yönünü seviyordu. Sorgulamadan emri yerine getirmek. Bakışları ya da hak ve hareketleri ile bile sorgulamıyordu.
Koruma odadan çıktıktan sonra önce mutfağa girdi. Mutfakta kimse yoktu çünkü yemekler önceden hazırlanmış servis saati bekleniyordu.
Aşçılar büyük ihtimalle dinlemiyorlardı.
Tezgahtan iki tane bardak ve içi şerbet dolu testiyi aldı. Deri kemerinden ise küçük bir şişe zehir çıkardıktan sonra şerbetin içine hepsini döktü.
Hizmetlilerin olduğu kata inip yanlarına gitti. Hizmetlilerin sordu;
"Ne oldu, bir şey mi vardı."
"Majesteleri siz çok yorulduğunu için size şerbet getirmemi emrettiler."
İki hizmetçide gülerek testiyi ve iki bardağı aldılar.
"Sende içmek ister misin?"
"Hayır, şerbetten hoşlanmam."
"Sen bilirsin."
Koruma oradan uzaklaşmadım ama hizmetçilerinde gözüne görünmedi.
Hizmetçilerin kıkırdamaları duyuluyordu, birazdan öleceklerinden habersiz...
Arkadan birkaç dakika geçti ve artık kimsenin sesi çıkamazdı. Koruma Hizmetlilerin kaldığı odaya girip testi ver bardakları alıp hızla saraydan uzaklaştı.
Şimdi sessiz bir ormanda tek başındaydı. Kalan şerbeti bir ağacın gövdesine döktü. Ağaç ise iyice kuruyarak öldü.
Saraya şimdi gidemezdi. Daha sonra gidecekti sanki kraliçe ona saray dışında bir görev vermiş gibi...
|
0% |