Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10.Bölüm: Anlaşma

@zeynepzorkirisci

 

 

 

 

Ben dinleme kararı almışken bir çift mavi göz bana takıldı. Hayır, bu gözler Nick'e ait değil. Derin anlamlar içeren kendine has mavilikleri olan göz Hilda'ya aitti. Yapmacık bir gülüş kondurdu soluk pembe dudaklarına.

 

 

 

 

Aynı sahtelikte bir gülücükte ben gönderdim.

 

 

 

 

Ben güldüğümde gülüşü solar gibi oldu ve bakışları sertliğini hiç keybetmeden biraz daha sertleşir gibi oldu.

 

 

 

 

Nick gibiydi; göz renkleri, bakışlarındaki sorgulayıcı anlam, savaşçılık.

 

 

 

 

Kardeş gibilerdi ama sanki araladında daha farklı bir bağ vardı, ne olduğunu kestiremiyorum. Zihnim bakışlarını, hal ve hareketlerini kurcalıyor ama hiç bir sonuca ulaşamıyordu.

 

 

 

 

"Bana kendini tanıtmayacaksın sanırım." Hilda'nın ses tonu kibirliydi.

 

 

 

 

"Sormadın ben de söyleme ihtiyacı duymamıştım." dik başlılık yaptığımın farkındayım.

 

 

 

 

"Şimdi soruyorum o zaman."

 

 

 

 

"Ben ortada bir soru göremiyorum."

 

 

 

 

Derin bir nefes alıp verdi. Sanırım sabrını zorluyorum.

 

 

 

 

"Pekala. Adın ne? Niye buradasın? Niye yanımızdasın? Nereden geldin? Nasıl geldin? Oldu mu?"

 

 

 

 

Yüzüme biraz yersiz olan bir sırıtış yerleşti. Kontrolüm dışında oluşmuştu.

 

 

 

 

"Adım Rüya, burada olmamın nedenini bilmiyorum arkadaşlarına diğer soruları sorabilirsin."

 

 

 

 

Nick ve Vector, şok olmuş şekilde bana ve Hilda'ya bakakaldılar.

 

 

 

 

"Güzel, seni de tanıdığıma göre artık toplantıya geçebiliriz ne dersiniz?"

 

 

 

 

İlk olarak ben, sadece başımı onlaylarcasına salladım ve diğer ikiside bana katıldılar.

 

 

 

"Başlayalım o zaman." Vector yarım bir gülüş kondurmuştu dudaklarına.

 

 

 

"Ne konuşacağız?" Nick sorgulayıcı ifadesini takınmıştı.

 

 

 

Hilda derin bir nefes verdi.

 

 

 

"Sorumu sorayım o zaman, benim görevim daha ne kadar sürecek?"

 

 

 

"Merak ettiklerimizi bir bir öğrendikten sonra görevinin biteceğini biliyorsun."

 

 

 

"Ne zaman öğreneceğiz peki?"

 

 

 

"Sen yeterince bilgi topladıktan sonra."

 

 

 

"Yani her şey bana bağlı. Görevin uzunluğuda kısalığıda."

 

 

 

"Hayır."

 

 

 

Hilda Nick'in verdiği cevaptan pek hoşlanmadığını belki de anlamadığını belli etmek istercesine yüzünü buruşturdu.

 

 

 

"Nasıl yani?"

 

 

 

"Şöyle ki orada yanlız değilsin ama onlar en acil durumda işimize yarayacak olanlar eğer ki işini hızlı halledebilirsen onlara gerek kalmayacak. Ancak beceriksizlik yaparsan sana yardım edecekler."

 

 

 

"Kim olduklarını öğrenebilir miyim?"

 

 

 

"Hayır, öğrenmene gerek yok."

 

 

 

Hilda göz devirmekle yetindi.

 

 

 

"Hamlemiz ne olacak peki?" Vector cevabını biliyor gibi sormuştu.

 

 

 

"İçimizde bir hainin olduğunun farkındayız, haini bulup önce konuşturacağız."

 

 

 

"Ya bulamazsak?"

 

 

 

"O zaman başka planlarım devreye girer."

 

"Diğer planların neler?"dedim.

 

"Planlarımı gerçekleştirmediğim sürece bahsetmekten hoşlanmam."

 

"Anladım."

 

Toplantının geri kalanında çokta anlayamadığım şeyler konuşuldu. Sadece dinlemekle yetinsemde geçmişleri hakkında en ufak bir fikrim dahi olmadığı için kafamda hiçbir şeyi oturtamadım.

 

Toplantıdan sonra Hilda gitti. Beni ilk geldiğimde kaldığım odaya nazaran daha ihtişamlı, konforlu ve güzel görünen bir odaya almışlardı. Oda genellikle altın sarısından daha açık bir sarı, krem ve açık kahverengi tonlarında bir ondaydı. Çift kişilik bir yatak ve odanın genel rengine göre koyuya kaçan kahverengi bir gardırop en dikkat çeken ve de en kullanışlı eşyalarıydı.

 

Odanın içinde de başka bir yere açılan bir kapı vardı. Kapının banyoya açıldığı barizdi. Koyu kahverengi kapıyı açıp banyodan içeriye girdim. Bana verilen odadan bambaşka bir renk kamaştırdı gözlerimi. Yeşil. Duvarları ve tabanı su yeşili hatta yosun rengindeydi. Fayansın karışık deseninden dolayı küçük mavi detaylar da vardı.

 

Deseni her ne kadar karışık gibi görünse de göz yoracak, mide bulandıracak belki de baş döndürecek kadar karışık ve canlı renkte değildi.

 

Yeşil ve mavi detaylar arasında kendini belli eden bembeyaz küvetin içi sıcacık su ile doluydu.

 

Duş aldıktan sonra uyuyacak sonra da yemek yiyecekmişim. Nick böyle söylemişti ben de karşı çıkmadım çünkü ihtiyacımın olduğunun farkındayım.

 

Küvetin önüne geldim. Üzerimdeki kıyafetlerimden kurtulup sıcacık suyun içine girdim.

 

Su beni iyice mayıştırmış, yorgunluğumu gün yüzüne çıkarmıştı. Saçımdaki düşmek üzere olan tokamı tek hamlede çıkarıp yere attım. Suya iyice yerleşip gözlerimi kapattım.

 

Suda bir süre öylede durduktan sonra başıma birkaç kez su döküp küvetten çıktım. Duvarda asılı olan havluyu alıp vücuduma sardım. Saç havlusunu ise saçlarıma iyice sarıp banyodan çıktım.

 

Gardırobun kapağını açıp içine baktım. İçinde fazla fazla elbise, kıyafet gibi şeyler vardı. Elime geçen geceliği aldım.

 

Saç tarama gibi işlerimi hallettim. Tek kalan geceliğim üzerime geçirmek. Hızlıca beyaz geceliği üzerime geçirip yatağa yattım.

 

İlk gün kaldığım mermere göre kat kat rahat ve yumuşaktı. Gözlerimi kapattım. Ve uykuya dalma çok sürmedi.

 

"Uyan, uyan sabah oldu."

 

Vector yine başımda sinek gibi vızıldıyordu. Nick daha gelmemişti. Daha önce de yaptığım gibi yine uyuma numarası yapıyordum.

 

Vector'un vızıldaması devam ederken kapı yine sertçe açıldı.

 

"Hemen uyanmazsan geçen gün giydiğin zırhtan iki tane üstüne atarım."

 

Bunu duymamla yataktan fırlama bir oldu.

 

"Uyumuyordum ki zaten."

 

Benim için ani bir ayılma süreci olmuştu. Yanı başımda duran Vector gücenmiş gibi bana bakıyordu.

 

"Benimle ne derdin var? Ben seni sakin bir şekilde uyandırmaya çalışıyorum, kalkmıyorsun. Adam geliyor tehdit ediyor hemen yataktan fırlıyorsun."

 

Gücendiği ses tonundan belliydi. Ama şakacı bir halide yok değildi.

 

"Vector açık konuşacağım, sabahları ses tonun çok sinir bozuyor. Özür dilerim ama kendi fikrim, beni kaldırmaya çalışma."

 

"Ama ben sana o kadar kahvaltı hazırlayıp getiriyorum."

 

Çenesiyle çalışma masasının üzerinde duran kahvaltı tepsisini gösterdi.

 

"Tekrardan özür dilerim. Kahvaltı için de teşekkür ederim."

 

Vector'un kaşları atıldı. Sert görünmeye çalışıyordu ama komikti. Nick'e döndü;

 

"Bence biz bunun yanına hiç gelmeyelim direkt Teon ve Hilda'nın eline verelim. Ne yapıyorlarsa yapsınlar, ne dersin?"

 

"Daha o kadar acımasız bir adama dönüşmedik Vector."

 

"Haklısın."

 

Anlamayarak sadece yüzlerine baktım.

 

"Neyse, o tepsiyi bitir hazırlan. Biz seni yine bekliyor olacağız. Her zamanki gibi."

 

Başımı salladım ve çıkmaları için kapıya doğru yürüdüm. Sessizce kapıyı açtım ve gitmeleri için başımla işaret verdim. Onlarda benim gibi sessizce çıktılar. Kapıyı kapatıp çalışma masasına doğru ilerledim.

 

Sandalyeye yerleşip tepsiyi önüme çektim. Tepside kahvaltılık bir şeyler vardı. Hızlı hızlı ağzıma birkaç zeytin, domates, peynir attıktan sonra ayağa kalktım.

 

Yine gardırobun önüne gelip içinden simsiyah bir takım seçtim. Takım; esnek bol bir pantolon, siyah bir üstten oluşuyordu.

 

Üstümdeki geceliği çıkarıp onları giydikten sonra hala nemli saçlarımı sıkıca bir at kuyruğu yapıp son olarak siyah çizmeler giydim.

 

Hızla dışarıya çıktığımda Nick ve Vector koridorun sağından geliyorlardı. Yanıma geldiler ve koridorun solundan ilerlemeye başladık.

 

Tekrardan buraya geldiğimiz yerden dışarıya çıktık.

 

Önceden de gittiğimiz çalışma alanına çıkan patikadan ilerlemeye başladık.

 

Kimseden çıt ses çıkmıyordu. Nedeni anlaşılırdı aslında. Konuşacak hiçbir şey yok.

 

Patika bittiğinde bizi Teon karşıladı. Yanında ise hiç beklemediğim bir kişi ile hemde. Hilda. Neler dönüyordu anlayamıyorum. Ama şuanlık sadece gözlem konusunda ilerleme kat etmek istiyorum, bir şeyleri kurcaladıkça benden şüpheneceklerdi çünkü.

 

Teon sırıtarak bize yaklaştı.

 

"Ne çalıştıracağız bugün?"diye sordu.

 

"Kılıç." bu kısa ve net cevabı veren tabii ki de Nick'ten başka kimse değildi.

Loading...
0%