@zeynepzorkirisci
|
Vücudumda olan yoğun sızı ile gözlerimi araladım. Tabii ya! Antrenmanda elimi kılıç kesmişti ve ve üstüne bir sargı dahi yapmadan duş alıp uyumuştu. Şimdi ise tekrardan kanamaya başlamıştı.
Yatakta hemen doğrulup masamda duran ve içinde sargı, krem gibi şeylerin bulunduğu çantayı almak için ayağa kalktım.
Elimin kanaması artarken elimdenyere kanlar damlamaya başlamıştı. Kanın daha fazla takmaması için elimi katlamaya çalıştım ancak hem kan daha fazla aktı hem de zaten acısı hat safhada olan elim daha fazla sızlamaya başladı.
Dudaklarımdan küçük bir inleme çıkarken masanın yanına gitmiştim. Sol elimle sandalyeyi çekip oturdum.
Tek elle her ne kadar zorlanırsan zorlanayım çantayı açmayı başardım. Hiç içine bakma zahmetinde bulunmadan çantanın içindeki her şeyi masaya döktüm.
İçindekilere bakarken gözümün gördüğü ilk sargı oldu, onu hemen kenara ayırdık tan sonra elime geçen ilk kremi aldım.
Elimdeki kanı temizlemek için çantada çıkan herhangi bir bez alıp üstüne bastırdım. Elimin acısından dolayı dişlerimi sıktım. Kanı durdurduğumda ise elimin diğer taraflarında olan kanları temizledim.
Bezi masaya koyup elime kremi aldım fakat kremi tek elimle katiyen açamadım. Mecburen kremi sağ elimin baş parmağı ile işaret parmağımın arasına alıp hızlı bir şekilde sol elimle kremin kapağını açtım. Ama elimin acısı dakikalar hatta saniyeler geçtikçe artıyordu.
Dişlerimi daha fazla sıkmaya başladım. Bu gidişle dişlerimi kıracaktım. Dişlerimi kırmamak için ağzıma bez sıkıştırıp daha fazla sıktım. Kapağını açtığım kremi dişlerimi sıka sıka sürdüm. Elime iyice yaydıktan sonra ayırdığım sargıyı aldım ve elime defalarca sardım.
Ağzımdaki bezi çıkardım. Acım hala vardı ama artık elime dokunmadığım için daha katlanabilir.
Sargı işim bittiği için banyoya gidip tek elimle yüzümü yıkayabildiğim kadar yıkadım.
Bayodan çıkıp gardırobun önüne geldim. Siyah bir takım seçtim. Üzerimi değiştirip dışarıya çıkacaktım. Fakat üzerimi değiştirdiğim sırada bazı konuşmalar duydum.
İki kişinin konuşmasıydı. Seslerinden anlayabildiğim kadarıyla konuşanlardan biri Hilda ama diğerini anlayamıyorum. Konuşmanın başları gibiydi. Daha iyi anlamak için kapıyı hafifça araladım. Onları sırada çizmelerimi giymeye başladım.
"Efendim bizim gibi halktan olanlar nasıl gitsinler oraya?"
"Neden gidemesinler? Herkes savunma hakkında az çok bir şeyler biliyor diye biliyorum. Yoksa yanlış mı biliyorum?"
"Yanlış bilmiyorsunuz efendim ama halk bu ani saldırıdan dolayı korku ve paniğe kapılmış durumdalar."
"Yaralılar kaç kişi?"
Saldırı mı, yaralı mı? Ne ara bu kadar olay olmuştu.
"Üç asker, iki sivil efendim. Ama bizim takviye isteğimizi nedeni sığınağım deposunda çok az ilaç ve sargı kalmış olması. Eğer ikinci bir saldırı olursa o zaman ilaç sıkıntılarımız başlayabilir. "
"Kaç yaralı sığınakta?"
"Komutan Vector bize hepsini sığınağa getirmenizi emretti. O yüzden beşi de burada efendim."
"Anladım."
Konuşmaları bittiğinde ben çoktan hazırdım. Kılıcımı ve hançeri i de yanıma alıp yanlarına gittim. Aslında benden uzaktaydılar benim onlar çok net şekilde duyma nedenim koca sığnağın içinde sadece onların sesinin olmasıydı.
Açtığım kapıdan dışarıya çıktım ve koridorun sağ tarafında odamın birkaç oda ilerisinde konuştuklarını gördüm.
Hilda benim odamdan çıktığımı anladığında kafasını bana çevirdi. Keskin maviliklere rahatsızlık ya da tedirginlik diye adlandırabileceğim bir duygu taşıyordu.
Bu duygunun yanında ise sanki yine bir sorgulama vardı. Bunu nasıl başarıyor bilmiyorum ama gözlerinde her ne duyguyu taşırsa taşısın muhakkak sorgulamasın iliklerime kadar hissediyorum.
Uzun uzun baktıktan sonra soluk pembe dudaklarında yarım bir gülüş peydah oldu.
Ben de odanın kapısını kapatıp yanına gitme kararı aldım.
Koridorda yürüdüğüm sırada ben de kaçamak gülüşler atıyor, gözlerimi kısıp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
Aklına o an bir plan geldiği belliydi ama ne olduğu şaibeliydi.
"Bir sorun mu var Hilda?"
Hilda bu soruma sol kaşını kaldırdı. Büyük ihtimalle plan benimle alakalıydı ama benimle ne yapacaktı ki?
"Aslında bir sorunumuz var ve senin yardımınla daha hızlı bu sorunu halledebileceğimizi düşünüyorum. Tabii sen de yardım etmek istersen."
"Elimden gelenin en iyisini yapacağımdan şüphen olmasın. Sorun nedir?"
"Sorunumuz çok da büyük olmasada önemli bir konu. Sığınaktaki ilaç depomuzda ciddi azalma olmuş. Ve haberin var mı bilmiyorum ama düşman ülkelerden uyarı niteliğinde bir saldırı gerçekleşti. Depomuzun açığını kapatmak için kasabanın biraz dışında sayılabilecek olan şifa haneye gitmem lazım. "
"Yani? Bu konuda nasıl bir yardımım dokunabilir?"
Tabii ki de onunla gitmemi isteyecek, bunun farkındayım. Soruyu sorma amacımı ben de tam olarak bilemiyorum."
"Ah, benimle gelmeni istesem acaba çok mu şey istemiş olurum?"
Tam da beklediğim gibi amacı tabii ki de benimle güzel güzel ilaç getirmek değil ama amacı ne gerçekten öğrenmek istediğimden onunla gitmeyi kabul edeceğim.
"Sana yardım etmekten çok onur duyarım."
Hilda gülümsedi. Ama bu gülümseme yapmacık veya sahte değil aksine çok samimi gelmişti bana.
"Gerçekten çok iyisin Rüya, teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Sığınanktan çıkmak için Hilda önden yürümeye başladı. Ben arkasından ilerlerken aramızda hiçbir konuşma dahi geçmeden ilerliyordu.
Sığınağım şu ana kadar hiç görmediğim bir kapısından ve kasabanın hiç görmediğim yerinden dışarıya çıktık.
Aklıma bir soru takıldı ve Hilda'ya sordum;
"Hilda, neden Nick veya Vector'a haber vermedik?"
Hilda kaçamak bir bakış attı.
"Sana güvendiğimden."
"Anlamadım?"
"Eğer sana güvenmeseydim onlara haber verirdim çünkü başımıza bir geleceğinden korkardım ama sana güveniyorum ve bize bir şey olmayacağından neredeyse eminim."
Kesin yalan söylüyordu. Katıksız yalan hem de. Şahsen bana hiç inandırıcı gelmiyordu bu sözleri. Beni bir oyunun içine çekti ne olursa olsun onun kazanacağına emin olarak hem de. Evet ben istedim bunu ve zerre pişmanlık duymuyorum içimde. Hem başıma ne gelebilir ki?
Bir ormanın içinde çok rahat şekilde yürüyorduk. Sanki kasabaya saldırı olmamıştı ve biz saldırıdan dolayı ilaç almaya gitmiyorduk, günlük sporumuzu yapmak için yürüyüşe çıkmıştık.
Hayatımda şimdi ki kadar rahat olduğum tek an uyuduğum andır. Bundan eminim yani.
Yaralı bir elim ve eğitimsiz bir bedenim var. Ben de neyime güvendiğimi anlayamıyorum.
Biz sakin sakin yürürken ormandan fısıltılar gelmeye başladı. Sanırım fazla rahatlığından dolayı delirmiş durumdayım.
Sesleri Hilda'nın da duyduğunda emin olmak için yüzüne baktım. Sanırım delirmemiştim çünkü aynı anda Hilda da benim yüzüme baktı.
"Sanırım delirmemiştim." dedi Hilda.
Aynı anda aynı şeyi düşünmemiz müthişti.
"Ya da ikimizde delirdik." dedim.
Gözleri irice açıldı. Sanırım bunun mantıklı olabileceğini düşünmüştüm.
Fısıltılar sanki saniyeler geçtikçe çoğalıyordu.
"Umarım hayvanları." dedi Hilda.
"Burada hayvanlar konuşabiliyor mu ki?"
"Bilmiyorum ki ben de buranın yabancısıyım."
"Nasıl yani? Vector ve Nick ile nereden tanışıyorduk o zaman?"
"Şu an bunu anlatabilecek durumda olduğumuzu düşünmüyorum."
İkimizde iyice gerilmiştik. Ve şu an ciddi ciddi saçmalıyorduk.
"Neden?"
"Sence neden Rüya?"
"Haklısın unutmuşum."
"Ben sanırım bayılacağım Hilda."
"Bana sakın güvenme seni burada bırakır kaçarım."
"Sağ ol gerçekten çok moral oldun."
"Rica ederim görevim."
"Bu mu görevin?"
"Ne yapmamı istersin acaba?"
Şakayla karışık kendini rahatlatmaya çalışıyordu.
"Beni koruyabilirim mesela."
"Ben kendimi koruyayım yeter Rüya."
"Gençliğimin başı, gençliğimin sonu olacak sanırım."
"Sanırım benimde."
"Umarım çok acı çektirmeden yerler bizi Rüya."
"Kimler?"
"Hayvanlar, kimler olacak?"
"Umarım kaçabiliriz." dedim.
"Umarım." dedi Hilda.
"Diliyorum ki bizi kurtarmaya gelirler." dedim.
"Kayılıyorum." dedi Hilda.
"Sen de ben ne dersem katılıyorsun, hiç ekleme göremiyorum." dedim.
"Ben doğru sözğn üstüne başka hiç bir şey eklemem Rüya. Sonuna kadar haklısın."
Burada çıkabilirsek bizim için eğlenceli geçen bir anı olarak kalabilir fakat çıkmazsak bizim için hiç anı olmaz.
Heç beklemediğimiz bir anda ağaçlardan birinden bir ok geldi. Okula saldırdıklarında da ilk önce ok gelmişti. Bu kokunda tüyü buz mavisiydi.
Garip şeyler oluyordu, çözemediğim şeyler...
Ok geldiğinde Hilda'da bir rahatlama sezdim. Rahatlamak ne kelime adeta güvenilir bir limandaydı.Sanki az önceki panik halinden zerre kalmamıştı. Ondan çıkan panik ve gerginlik sanki bana yüklenmişti.
Ne olduğunu kavrayamazken karşıma daha çok şaşıracağın bir görüntü gelmişti... |
0% |