Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm: Çığlık

@zeynepzorkirisci

 

 

 

 

 

Tiz çığlığı atan kadın bana doğru geldi ve tam önümde durdu. Bende hala yerde oturmuş durumdaydım.

 

 

 

 

 

Uzun sık dalgalı simsiyah saçları önüne dökülüyordu. Mor gözlerini irice açarak bana bakmaya başladı.

 

 

 

 

 

Saniyeler dakikaya dönüştü. O ise gözlerini benden ayırmazken başım ağrımaya, kalbin göğüs kafesimi delecekmiş gibi atmaya başladı.

 

 

 

 

 

Korku kanıma iyice sokulmaya başladı. O kadar korkuyordum ki korku sanki bir insana dönüşmüş ve bana sıkıca sarılıyordu. Sarılmasına dolayı nefeslerimi kesik kesik almaya başlamıştım.

 

 

 

 

 

Kadın gözlerini biraz kıstı ve bir adım geriledi. Ama gözleri hala üzerindeydi. Sessizliği bozan ilk o oldu ve başını arkaya doğru çevirip sakince konuşmaya başladı.

 

 

 

 

 

"Nick sanırım bir misafirimiz var."

 

 

 

 

 

Cümleyi bitirdiğinde arkadan iri cüsseli, mavi gözlü, sarışın bir adam belirdi.

 

 

 

 

 

Korkum atabileceğim kadar arttı ve korkum bana sarılırken diğer yanıma endişe oturmuştu sanki çünkü adamın yüzünde, ellerinde ve kollarında çok fazla yara izi vardı. Savaşçı olduğu iri cüssesinden, yara izlerinden ve elinde tuttuğu koca baltasından belliydi.

 

 

 

 

 

Bana biraz yaklaşıp eğildi, etkileyici bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

 

 

 

 

 

"Seni şerif mi gönderdi yoksa?"

 

 

 

 

 

Söyledikten sonra beni daha fazla inceledi. Sanki bir iz arıyordu. Bende korkunun ve endişeni verdiği aptallıkla söylenecek en son şeyi soyledim.

 

 

 

 

 

"Şerif kim kovboy filminde olduğu gibi mi yoksa?"

 

 

 

 

 

Sonra bir anda ağzımı hızlıca kapattım ama iş işten geçmişti. Adam bir kaşını havaya kaldırdı, sorgulamış gibi. Bir anda ayağa kalktı. Ban ürkütücü bir bakış attıktan sonra kadına,

 

 

 

 

 

"Sığınağa götürelim belki bir şey biliyordur." dedi ve ben yalvarırcasına ona baktım. Adam beni korkutmak istermiş gibi baltasını salladı ve gerisini hatırlamıyorum.

 

 

 

 

 

"Hayatımda bu kadar aptal birini daha görmemiştim" dedi Nick.

 

 

 

 

 

Vector hafifçe sırıttı. Ama belli etmemeye çalıştı.

 

 

 

 

 

"Niye ne yaptı ki?" Vector gülsede neden öyle dediğini merak etmişti.

 

 

 

 

 

Nick hiçbir mimik kullanmadan "Seni şerif mi gönderdi dedim o ise, şerif kim kovboy filminde olduğu gibi mi?, dedi"

 

 

 

 

 

Vector dayanamayıp sordu "Kovboy ne yoksa başka bir diyardaki canlılar mı?" dedi.

 

 

 

 

 

Nick bunu hiç düşünmemişti. Tek kelime ile geçiştirdi. "Bilmiyorum."

 

 

 

 

 

"Peki nasıl bayılttın? Kendi mi bayıldı yoksa?" Vector meraklı bir adamdı, konuşmayı seven ve Nick'e göre yumuşak bir adamdı. Nick ise tam tersiydi.

 

 

 

 

 

Nick bu sefer her zaman attığı sert bakışını atıp sertçe konuştu. "Çok konuşuyorsun." kısa ve öz.

 

 

 

 

 

Vector başını aşağıya eğdi. Bunu gören Nick dayanamadı ve yumuşak bir sesle konuştu. "Baltayı salladığımda onu öldüreceğim sandı salak, hemen bayıldı." dedikten sonra hafifçe güldü.

 

 

 

 

 

Bunu dediğinde ise Vector hafifçe kıkırdadı. Nick konuşmaya devam etti,

 

 

 

 

 

"Sen sormadan ben söyleyeyim, onu küçük bir sorguya çekeceğiz sonra belki geri bırakırız."

 

 

 

 

 

Vector tam konuşacakken Nick onu susturdu.

 

 

 

 

 

"Belki dememin sebebi ona hiç güvenmiyorum, belki de onu gerçekten şerif gönderdi ve salağa yatıyor. Her şeyini öğrenmemiz lazım."

 

 

 

 

 

Başım çalıyordu resmen. Karanlık sayılabilecek bir odanın içindeyim. Işıklar soğuk havadan dolayı titriyor hatta sönüyor. Mermerin üzerinde uzanıyordum. Nerede olduğumu ve ne yapacağımı düşünürken kapı tekmelenircesine açıldı.

 

 

 

 

 

Sonra beni bayıltana adam içeriye girdi. Kapıyı sertçe tekrardan kapattı. Işıklar tamamen sönünce ani bir sinir bozukluğuyla çığlık attım. Adam sinirle mırıldandı ama ne dediğini anlayamadım.

 

 

 

 

 

Işıkları elindeki meşale ile tekrardan yaktı ve etraf tamamen aydınlandı.

 

 

 

 

 

"Sana bazı sorular soracağım umarım istediğim şekilde cevap verirsin, yoksa senin için hiç iyi olmaz."

 

 

 

 

 

Beni korkutmak için yaptığını düşünüyorum, ama gerçekten korkmasamda korkmuş gibi yapıp en masum bakışımı yüzüme kondurdum.

 

 

 

 

 

Yumuşar gibi oldu, en azından çatık kaşları düz bir çizgi halini aldı. Yumuşadığını anladığında yutkundu,

 

 

 

 

 

" Tek bir soru ile direkt konuya giriyorum, şerif seni niye gönderdi?"

 

 

 

 

 

Bu adamda taktı şerife ya, şerif kimde adam bu kadar kinli anlamadım. Ya da kinli mi onu da anlamadım.

 

 

 

 

 

"Özür dileyerek bir soru sorabilir miyim lütfen?"

 

 

 

 

 

Onarlarcasına başını aşağı yukarı salladı. Keskin bakışlar hala üzerimdeydi. Biraz daha yumuşaması için minik bir gülüş kondurdum dudağımın kenarına.

 

 

 

 

 

"Ben başka bir evrenden geliyorum sayılır, şerif kim anlayamadım, kasabanın girişinde biraz saçmaladım. Umarım beni salak zannetmemişsinizdir," son cümleyi söylediğimde adam da dudağının kenarına minik bir gülücük kondurdu. Kesin öyle düşündü, yanımda utanç duygusu boynu bükük şekilde belirdi sanki.

 

 

 

 

 

" Ben buradan gitmek istiyorum, nerede olduğumu sormadım çünkü söylemşyeceğinizden adım gibi eminim," tam devam edeceğimsırada sözümü kesip,

 

 

 

 

 

"Sığınaktasın." dedi. Minik gülüşüm silindi onun yerine şaşkınlık oturdu.

 

 

 

 

 

"Teşekkür ederim ama beni bırakırsanız, beni bir daha görmezsiniz bundan emin olabilirsiniz."

 

 

 

 

 

Adam tam üstten bir bakış atıp cevap vereceksen kapı nazikçe çalındı. Cevap vermemize kalmadan kapı açıldı, elinde biraz yemek olan tepsiyle beraber simsiyah saçlı, kahverengi gözlü ve siyah eldivenli bir adam içeriye gülerek girdi.

 

 

 

 

 

"Vector keşke sonra gelseydin." dedi beni sorguya çekecek olan adam, adın yanlış hatırlamıyorsam Nick'ti. Güler yüzlü adamın ismi ise Vector.

 

 

 

 

 

"Hanımefendi acıkmıştır diye düşündüm hem sorguya da aç girerse doğru cevaplar verebileceğini zannetmiyorum ." Çok nazik bir adamdı, Nick'e göre.

 

 

 

 

 

Nick uzun ve derin bir nefes alıp verdikten sonra kapıyı çarpıp çıktı. Vector bana bakıp göz kırptı.

 

 

 

 

 

"Umarım yemekleri seversin," deyip yanıma oturdu. Tepsiyi ikimizin ortasına koydu. İçinden bir elma alıp bir anda hançeri çekti. Korkunca dudaklarımdan küçük bir hıçkırık koptu. Hıçkırığımı duyunca sırıttı.

 

 

 

 

 

"Korkma ben Nick gibi insan öldürmeyi çok sevmem," duraksadı bu sefer sırıtması genişledi ve devam etti "zorunda olmadıkça." yemekleri yemem için tepsiyi iyice bana yanaştırdı.

 

 

 

 

 

"Ya yemekler zehirliyse?" dedim. Vector'un yüzündeki sırıtma bir anda silindi ve şakayla karışık,

 

 

 

 

 

"İstersen Nick'ti çağırayım onunla beraber ye." cümlesi bittikten sonra yemeklere baktım. Yavaş yavaş yemeye başladım ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, ama çok kötü sayılmaz. Yemekleri yemeye başladığımı göre Vector tebessüm etti.

 

 

 

 

 

"Yemekleri beğendin sanırım sizin diyardaki yemeklere benziyor herhalde, ama sizde daha çok balık olması lazım limanda yaşıyorsunuz ya." anlamayan gözlerle baktım, sonra ne dediğini anladım ve tebessüm ettim,

 

 

 

 

 

"Beni sizin dediğiniz gibi şerif göndermedi, daha adamın kim olduğunu bilmiyorum ki, istersen sana başımdan geçen şeyleri anlatabilirim."

 

 

 

 

 

Dilimin bağı çözüldü resmen ama anlatmazsam onlar beni kurda kuşa yem edeceklermiş gibi bir his vardı içimde.

 

 

 

 

 

"Bana lazım olan sadece burayı nereden bulduğun bu kadar."

 

 

 

 

 

Başımı onaylarcasına salladım.

 

 

 

 

 

"Ben bu ormana nasıl geldiğimi bilmiyorum, sadece uyandığımda bu ormanın içindeydim. Etrafta dolanmaya başladım, bir yerden gıcırtı sesi geliyordu, gıcırtının olduğu yere doğru gittim ve küçük bir kız çocuğu ile karşılaştım. Burası neresi, diye sorduğumda ağlamaya başladı, burası kasabanın sonu buradan giremezsin, girişten girmen gerek, dedi bende sola doğru ilerlediğimde girişi buldum. "

 

 

 

 

 

Derin bir nefes verdim ve yorulduğumu hissettim.

 

 

 

 

 

"Sonra olanları biliyorsundur zaten."

 

 

 

 

 

Başımı yere eğdim. Vector'un kaşları havalanmış şekilde bana bakıyordu. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama kapı sertçe açılınca sustu.

 

 

 

 

 

"O zaman bize masum olduğunu inandır ve bizimle çalış, önemli görevlerimi var eğer kabul edersen beraber yaparız ve seni bırakırız." diyerek içeriye girdi Nick. Şaşırarak kaşlarımı kaldırdım. Anlık olarak konuşmayı unuttum ve ağzımdan mırıltılar çıktı.

 

 

 

 

 

İkiside ne dediğimi anlamamış şekilde baktılar. Derin bir nefes alıp verdim. Toparlanmak için kendime birkaç saniye verdin ve konuşmaya başladım.

 

 

 

 

 

"Önemli görevler diyorsunuz benim hiçbir eğitimim yok ama."

 

 

 

 

 

Vector hevesli bir şekilde söze atıldı, "Öğretiriz önemli değil." Nick güven verir gibi gözlerini açıp kapattı.

 

 

 

 

 

Ne karar verecektim? Yüzümden şaşkınlık düşmüyordu ve ikiside bana odaklanmış şekilde bakıyorlardı.

 

 

 

 

 

Başımı aşağı yukarı salladım. Bunu onaylama gibi anladılar ve ikiside gülümsedi.

 

 

 

 

 

Umarım bu bölümü beğenmişsindir.

Loading...
0%