@zeynepzorkirisci
|
İyi okumalar...
Ben onayladıktan sonra odadan çıktılar, ve dinlenmem gerektiğini söylediler çünkü yarın eğitimlere başlayacakmışız. Rahat bir yatakta yatmamak ya da en azından bir yatakta yatmamakta eğitimin başlangıcı sanırım...
Gün doğumu...
"Uyan öğrenci, uyan, uyan..." kapım sertçe açılmıştı ve başımın ucunda en az sinek vızıltısı kadar rahatsız edici olan bu ses sinirlerimi bozuyordu. Ama ben gözlerim kapalı uyuma numarası yapıyordum, belki gider diye. Ama umutsuz vaka bir de üstüne başka biri odaya girmiş yere ağır şeyler atmıştı, ne olduğunu kestiremiyorum.
Başımda konuşan kişinin Vector olduğunu Nick'in kalın ve sert sesini duyunca anladım.
"Uyanık olduğunun farkındayım, ilk gün diye bir şey demiyorum ama hemen kalkmazsan ağır zırhları senin üstüne atarım."
Vector'un şaşkın sesini duydum, "Uyanıksan niye kalkmıyorsun ki? Sesimi beğenmedin mi yoksa sevgili öğrenci?" Son iki kelimeyi öyle baskın söylediki sinir etmek istediğini anladım. Söylemeye başladığından beri sinir olduğumu sezdi sanki.
Ve sinirime yenik düştüm, yattığım yerden hızla kalktım ve bağırıcasına, "Rahat bir yerde bile yatmadım ve siz başımda bir susmadınız ya! İzniniz olursa uyumak istiyorum!" ikiside sinir bozukluğumun ve öfkemi komik olduğuna kanaat getirdi ve kahkaha atarak öfkeme karşılık verdiler.
Sonra ikiside bir anda ciddileşip aynı anda "İznimiz yok." dediler, ne dediklerini anlamaz bir şekilde baktım.
"Nasıl yani, neye izniniz yok anlayamadım?"
"İzniniz olursa uyuyabilir miyim dedin, bizde izin vermediğimiz söyledik." diyerek açıkladı Vektor, sabahın erken saatlerinde neşeli olan insanları hiç sevmem çünkü ben öyle bir insan değilim.
Sinirlerim sanki yeterince bozulmamış gibi daha çok bozuldu. Sertçe mermerin üstünden kalktım ve bende onlar gibi kahkaha atmaya başladım.
Onların komiğine gitmişti fakat ben sinirden gülüyordum. Nick'in kaşları havalandı, Vector'un ise yüzüne bir tebessüm kondu. Tebessümün anlamını anlayamadım ama çok üstelemedim.
Kahkaham bittiğinde yere oturmuştum. Nick her zamanki sert ifadesini kuşandı ve konuştu,
"Bu kadar gevezelik yeter üstünü giyin gel, biz kapının önünde bekliyoruz."
Yere attığı kıyafetleri ve zırhı çenesiyle işaret etti,
"Bunlar eğitimde giyeceklerin, diğer günlerde sana bir oda hazırlayacağız her şeyin de tam olacak."
Uykusuzluk kontrolümü kaybettirdi ve bu sefer biraz kıkırdadıktan sonra konuştum,
"Çok sağ ol ya, gerçekten! Oda hazırlayacaksanız niye beni gece burada uyuttunuz? " sesim öyle sert ve yüksek çıktı ki ben bile şaşırdım.
Cevap vermeyi Vector seçti, "Kural bir, sana eğitim verecek kişilere ses yükseltmek kesinlikle YASAK!" Nick'in sert mizacına alışmıştım ama nedensiz Vector bana bağırınca biraz kırılmıştım ve o zaman yaptığım şeyin yanlış olduğunu anladım ve yerime iyice sindim.
Kafamı anladığımı belli etmek için aşağı yukarı salladım. Vector yüzüne bir sırıtma kondurdu ve neşeli bir şekilde konuştu,
"Tamam o zaman biz çıkalımda sen giyin değil mi Nick?" Nick'in şaşırdığı her halinden belliydi, kafasını sallamakla yetindi ve Vector'u beklemeden sakince çıktı. Nick çıktıktan sonra Vector yanıma gelip oturdu, kapıya kısa bir bakış attıktan sonra güleç tavrını bozmadan konuştu "Eğitimi konusunda katıyımdır, umarım çok kavga etmeyiz." ayağa kalktı ve koşar adımlarla kapının yanına gitti.
"Neyse ben çıkayım sen giyin, çok bekletme." kaçamak bir bakış atıp hemen odadan çıktı.
Nick'in yere bıraktığı kıyafetleri ve zırhı mermerin üzerine koydum. Getirdikleri; siyah esnek bir pantolon, siyah uzun bir eski zaman gömleği, siyah deri çizmeler, uzun bir pelerin ve şu ana kadar kaldırdığım en ağır şey olabilecek bir zırh.
Üstümdekilerden kurtuldum ve getirdikleri kıyafetleri giydim, zırh yüzünden yere düşecek gibi oldum ama dengemi sağlayabildim. Saçlarımı kafamdam şu ana kadar hiç düşmeyen tokamı çıkardım ve düzgünce toplayıp odadan çıktım.
Çıktığım zaman karşı duvara yaslı duran Vector uzun bir ıslık çaldı ve Nick sertçe onun karnına vurdu. Bense hiçbir şey demeden sadece onlara bakıyordum. Sessizliği bozan Nick oldu. "Zırhı giyebileceğini düşünmüyordum."
Bunu söylediğinde yüzüme alaylı bir gülücük kondurdum.
"Niye oradan bakınca beceriksiz biri olarak mı görünüyorum?"
"Evet."
"Ne!? Gerçekten mi?"
"Evet, ben düşündüklerimi söylerim ve bunu yapmaktan çekinmem."
"Yani patavatsızsın." diyerek ikimizin konuşmasına girdi Vector.
"Hayır doğruları konuşuyorum."
"Anladım." diyerek bu anlamsız sohbeti bitirdim. Nick sıkılmış bir nefes vererek konuştu,
"Eee burada dikilecek miyiz yoksa gidecek miyiz?"
Ne ben ne de Vector bir cevap vermeyince Nick'in gözlerine sinir yer edindi. Hızlı adımlarla sola doğru ilerlemeye başladı. Bizde hemen arkasından gittik.
Sığınaktan tamamen çıktığımızda bir süre kapkara evlere bakakaldım. Duraksadığımı gören Vector kolumu hafifçe sıkıp geri bıraktı. Onu takip etmeye devam ettim. Kasabanın bu kadar büyük olduğunu gerçekten fark edememiştim.
Uzun bir patikayı takip edip durduk, ben her zamanki gibi sakarlığımı yaparak sendeledim ama bu sefer düşmedim.
Küçük dükkan gibi bir yerde durduk. Kasabanın genelinde olduğu gibi siyah ve gri tonları ön plandaydı. Dükkanın önündeki veranda da ise son derece güzel siyah laleler vardı. Tam koklamak için eğilecektimki bir el saçımı buldu ve hafifçe çekti. Elin sahibinin nefesi ise boynum ile buluştu ve yavaşça fısıldadı,
"Onlara dokunamazsın Rüya hanım."
Bu tabir bir yerden çok tanıdıktı. Ne olduğunu anlamdım ve ani bir şekilde çığlık atarak arkamdaki kişinin bacağına sertçe bir tekme geçirdim.
Çığlık attığımda Nick ve Vector bana baktılar ve arkamdaki kişiyi görünce Vector ani bir şekilde beni tutup çekti. Koruma iç güdüsu ile yaptığını anlıyorum ama kendimi koruyamayacak biri olduğumu da düşünmüyorum.
Evet, çığlık atarak ve refleks ile attığım tekmeyle kendimi koruyorum.
"Hey, sakin ol Vector benim yanıma gelip bir de getirdiğin kızı benden mi koruyorsun." dedi tekme attığım adam.
"Korkutacak şekilde yanına gelirsen olacağı buydu, Teon!" diyerek çıkıştı Vector.
Teon ise sadece gözlerini devirdi ve bir daha bize bakmadan küçük dükkanın içine girdi. Vector'un eli belimden saçlarımıma kaydı ve tokamı nazikçe çıkarıp düzgün bir şekilde topladı. Nick ise Vector'a hayretle bakıyordu. Vector ona boş bir bakış attı. Bakışmalarını durdurmak için konuşmaya başladım,
"Ben toplardım."
Vector bana bir gülüş gönderdikten sonra imalı bir sesle Nick'e bakarak,
"Nick sana beceriksiz dedi ya, Nick her zaman doğruyu söyler, hiç hata yapmaz."
Nick'in gözlerine ego ve kibir yerleşti, "Doğru söylüyorsun Vector, hemde ilk defa doğru söylüyorsun."
"İlk defa doğru söylediğimi düşünmüyorum."
Nick öksürmeye başladı, ikiside dengesizin tekiydi ruh durumları ani değişiyordu, ilginç. Teon'un gittiğini hatırlayıp bir anda cırladım,
"Adam gitti farkındasınız değil mi? Hani biz eğitime gidecektik. Ayrıca niye sadece ben zırh giydim? Eğitim almak bahanesiyle işkence mi çektirmeye çalışıyorsunuz?"
Bana hiçbir cevap vermeden dükkana yöneldiler, bende sessizce takip ettim.
İçeriye girdiğimiz zaman içerinin ikiye bölünmüş gibiydi. Bir kısmında kocaman bir demir ocağı vardı, büyük ihtimalle kasabanın kılıç, balta gibi ihtiyaçları karşılanıyordu. Diğer taraftan ise çeşit çeşit yılanlar, akrepler, çiyanlar, çeşit çeşit böcekler vardı. Ve de kafatası gibi uzuvlar vardı. Daha nicesini masanın üstünde bulunduruyordu.
"Evet? Niye gelmiştiniz?"
|
0% |