Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm: Aydınlık Okul

@zeynepzorkirisci

 

 

 

 

 

 

 

 

Odun taşımaktan artık kollarım çizilmiş hatta yara olmuştu. Ayaklarım zaten artık beni taşıyamayacak kadar ağrıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben kendi kendime homurdanırken Nick hafif bir sırıtışla yanına geldi. Herhalde yoruldum diye keyiflenmişti.

 

 

 

 

 

 

 

"Ne oldu yoruldun mu yoksa daha yeni başlıyoruz."

 

 

 

 

 

 

 

Sinir olmuş şekilde derin bir nefes alıp verdim. Ve konuştum;

 

 

 

 

 

 

 

"Sen de yoruldum diye keyiflendim herhalde yoksa normalde bu kadar keyifli göremiyoruz seni."

 

 

 

 

 

 

 

"Hayır, sadece yapılması gereken bir işi yaptığın için sana teşekkür edecektim."

 

 

 

 

 

 

 

"Sizde eğitim ayağına bana ayak işlerini yaptırdınız ya bir şey diyemiyorum."

 

 

 

 

 

 

 

"Diyemezsin zaten."

 

 

 

 

 

 

 

"Anlamadım?"

 

 

 

 

 

 

 

"Diyemezsin zaten, eğer bizimle iyi geçinemezsen senin için iyi şeyler olmaz."

 

 

 

 

 

 

 

"Yok ya ne yaparsınız?"

 

 

 

 

 

 

 

"Odunluktaki odunları sığınağın ısınma merkezine götürmeni isteriz." diyerek komik bir giriş yaptı Vector.

 

 

 

 

 

 

"Ben çok yorgunum diyorum siz burada goy goy yapıyorsunuz."

 

 

 

 

 

 

"Bu kadar hızlı yorulman hiç hoş değil ama." Vector artık dalga geçmeyi açmıştı.

 

 

 

 

 

 

Yere çöktüm ve en masum bakışlarımı kuşandım.

 

 

 

 

 

 

"Ama ben çok yoruldum ve saat daha yeni öğlen olmuştur ne yapacağız?"

 

 

 

 

 

 

Havanın en sıcak saatlerindeydik. Öğlen sıcağı üstümüzdeki bez tavana rağmen bizi acayip şekilde etkiliyordu. Ama diğer ikisi alışık olduğundan çokta belli etmiyorlardı. Ya da onları etkilemiyor sadece ve etkiliyordu.

 

 

 

 

 

 

"Bugünlük bu kadar yeter zaten sana biraz kasabayı gezdirelim diyoruz ne dersin?" Nick'in gözlerindeki samimiliği görünce benim yüzüme de kocaman bir gülüş bulaştı.

 

 

 

 

 

 

"Sahiden mi?"

 

 

 

 

 

 

Sadece onaylamış gibi başını aşağı yukarı salladı. Bende hevesle ayağa kalktım. İkiside çalışma alanından hızla çıktılar bende arkalarından koştura koştura gitmek zorunda kaldım. Onlara ulaştığımda Vector omzunun üstünden bana bakarak konuştu;

 

 

 

 

 

 

"Bir bölgenin düzeyini anlamak için ilk olarak nereye giderdin?"

 

 

 

 

 

 

"Okula giderim tabii ki, çünkü orada eğitim sistemini anlarım. Eğitimdeki dinamik ne kadar iyiyse o kadar gelişmiş bir topluluktu olduğunu çıkarırım."

 

 

 

 

 

 

"Pekala o zaman ilk hedefimiz okul."

 

 

 

 

 

"Peki." demekle yetindi. Yavaş yavaş yürümeye başladık. Kasabanın dışına çıkıyorduk. Merakıma yenik düşüp sordum;

 

 

 

 

 

"Neden kasabanın dışına çıktık, okula gitmiyor muyduk?"

 

 

 

 

 

"Sence okul bu kasvetli kasabada olup çocukları okuldan soğutmaya çalışan insanlara mı benziyoruz halk olarak? Okulda dersleri öğretmekle kalmayıp hayatın iyi yönlerini, kasabada ise kötü yönlerini öğretiyoruz."

 

 

 

 

 

Açıklama yapmayı çok seven Vector cevap vermişti bana.

 

 

 

 

 

"Anladım." diyerek başımı aşağı yukarı salladım.

 

 

 

 

 

Kasabanın artık çok uzağındaydık. Kasaba görünmemeye başlamıştı. Ormanın içine biraz daha sokulunca koskocaman saray gibi bembeyaz bir yapı gördük. Saray gibi görünen bu bina ne ağaçlardan ne de havadaki hafif nemden hiç zarar görmemişti. Kasabadan dışarıya çıkarken kasabadaki bazı yapılarda sarmaşık görmüştüm bu binanın ormanın daha içerisinde olmasına rağmen şu ana kadar gördüğüm en yeni bina olarak görünüyordu. Ama eski olduğunu eski olan bina çevreleri ve yapının kendi oymaları binanın yaşını ortaya koyuyordu.

 

 

 

 

 

"Burası neresi?"

 

 

 

 

 

Fazla meraklı gibi görünüyormuş gibi hissediyorum ama bilmediğim bir yerdeyim ve sorularımın fazlalığını görmezden gelinebilir bence.

 

 

 

 

 

"Okul. Eğer neden beyaz ve çok bakımlı olduğunu merak ediyorsan az önce de dediğim gibi biz çocukları okuldan soğutmayı değil, sevdirmeyi amaçlıyoruz."

 

 

 

 

 

Herhangi bir cevap vermeden ilerledim.

 

 

 

 

 

İhtişamlı okulun girişinde hiçbir şey yazmıyordu ama sorgulamadım.

 

 

 

 

 

Nick yolculuk boyunca hiç konuşmamıştı zaten Nick sürekli böyleydi. Firsat buldukça kişiliklerini analiz etmeye çalışıyordum. Nasıl hareket etmem gerektiğini kimin yanındaysam ona göre ayarlıyorum. Nick ile berabersem çok konuşmamam, sorgulamamam ve ne derse onu yapmam gerek.

 

 

 

 

 

Vector ile berabersem istediğim kadar konuşup, soru sorabilirim ama abartmamak gerek.

 

 

 

 

 

Teon ile zaten hiç yanlız kalmadık. Onu çok analiz etmeme gerek yok.

 

 

 

 

 

Okulun içine girmiştik ama kimse yoktu. Bu sefer soruyu Nick'e sordum;

 

 

 

 

 

"Nick, niye kimse yok?" Biraz çekinerek sordum. Terslemesinden korkarak ama yumuşak bir sesle konuştu sanırım çekindiğimi hissetmişti;

 

 

 

 

 

"Okul haftada üç gün olur, yani buradaki. Ve erken gelinip erken gidilir ama öğretmenler burada olur hatta biraz daha ilerde ise öğretmen evleri var, kasaba buraya uzak olduğu için bazı öğretmenler o evlerde konaklamayı tercih ederler."

 

 

 

 

 

Aptala anlatır gibi anlatıyordu ikiside. Normalde Nick böyle biri değildi ama soruyu sormamı beklemişti sanki.

 

 

 

 

 

Bina ilerledikçe büyümüştür gözümde ve artık içerideydik. İçerisi iç açıcı renklerle doluydu. Gerçekten de içte bir heves uyandırıyorum iç tasarımı.

 

 

 

 

 

Direkt olarak öğretmenlerle tanışmak için öğretmenler odasına doğru yöneldik.

 

 

 

 

 

İkinci kattaymış, birinci katın tasarımı gibi burasıda güzel bir tasarımı vardı. Göz kamaştırıyordu.

 

 

 

 

İhtişamlı kapıyı açtılar, öğretmenlerde hararetli bir sohbetin içinde gibilerdi, Nick ve Vector'u görünce öğretmenler ayağa kalkıp selam verdiler.

 

 

 

 

"Siz hangi rüzgar attı buraya?"

 

 

 

 

"Biri ile tanıştırmak istedik sizi."

 

 

 

 

"Öyle mi? Öğrenci mi yoksa?" Güzel bir kadın beni baştan aşağı süzdü.

 

 

 

 

"Öğrenci ama bizim öğrencimiz." Nick cümlesini bitirince içeriye açık olan pencereden keskince bir ok girdi. Okun tüyünün buz mavisi olması dikkatimi çekmişti. Bütün öğretmenler eğilince Vector da beni kolunun altına alıp çöktü. Nick ise ne olduğunu anlamak için gizlenerek bakıyordu.

 

 

 

 

İlk ok atıldıktan bir dakika sonra oklar üstümüze yağıyordu. Camlar kırılmış, cam parçaları üstümüze geliyordu.

 

 

 

 

Öğretmenlerden biri konuştu;

 

 

 

 

"Çabuk sığınağa, yardımı orada çağırırız."

 

 

 

 

Herkes eğilerek ilerliyordu,birinci kata indiğimizde oranında aynı şekilde olduğunu görmüştük. Sağ taraftaki koridordan ilerlerken hızla koridorun sonuna vardık.

 

 

 

Gizli bir kapı açtılar, aşağıya inen merdivenlerden sırayla indik. Sığınağın kapısını Nick kapatınca kalp atışlarım arttı, saldırının etkisi şimdi çıkıyordu vücudumdan. Elim kalbime gitti bunu fark eden Vector beni sakinleştirmek için bana sıkıca sarıldı ve kalbimin atışı düzene girmeye başlarken Nick beni ya da kendini rahatlatmak için alaylı bir havayla konuştu;

 

 

 

"Ne kadar uğurlusun, bayıldım şansına!"

 

 

 

Ama Vector onun ciddi söylediğini zannetti ve öfkeli bir şekilde baktı. Bende onu uyarırcasına kolunu sıktım hemen bakışları düzeldi, çatık olan kaşları düz bir hal aldı.

 

 

 

Biz orada ne yapacağımızı düşünürken sığınağın kapısı açıldı. Korkudan dudaklarımdan tiz bir çığlık koptu. Vector beni arkasına aldı ve Nick ile bakıştılar. Nick duvarda asılı olan baltayı alırken Vector da yerdeki kılıcı eline aldı.

 

 

 

Uzun merdivenler hızla indildi ve karşımıza çok güzel, sık bukleli, kızıl saçlı, masmavi gözlü, sert yüz hatlarına sahip bir kadın çıktı.

 

 

Vetor ve Nick'in dudaklarından aynı anda aynı kelime çıktı.

 

 

"Hilda."

 

 

Onu tanıyorlar mıydı?

 

 

Loading...
0%