@zeynepzy
|
Ellerini sevgilisinin göğsüne koymuş ve ayak topuklarını kaldırıp ağırlığını parmaklarına vermişti. Dudakları onun dudaklarının üzerinde geziniyordu. Okulun koridorunun bir köşesinde durmuş ve öpüşüyorlardı fakat bu fazla sürmemişti. Sevgilisi ondan ayrılmayı tercih etmişti. Hemen ardından da kafasını sağa çevirmişti. "Rüzgar ne oldu?" "Bir şey olmadı Mavi. Yemek yemeye gidelim. Acıktım ben."
"Öğle arasına daha 2 ders var." Aralarında ki soğukluk gün geçtikçe artıyor gibiydi. Rüzgar her ne kadar bir şey olmadığını söylese de Mavi bunu hissedebiliyordu. "Ben şimdi acıktım. Kendime tost alacağım. Sen de bir şey istiyor musun?" dedi. "Ben gelmeyecek miyim?" Ensesini kaşıdı genç adam. Eskisi kadar onunla yakın olmak istemiyordu. "Rüzgar Akhan beni sinir etmeye mi çalışıyorsun?"
"Mavi üzerime gelme. Konuşmak istemiyorum." "Rüzgar!" Sesi yükselince koridordakilerin bakışları onlara dönmüştü. "Teneffüs de bitti. Sağ ol Mavi. Sayende aç aç derse gireceğim." Önden ilerleyip 2 adım ileri de olan sınıfa girdi ve sırasına geçti. Mavi üzerine geldikçe bunalıyordu. "Sevgilim beni dinleyecek misin?" Arkasından hışımla girmişti. "Mavi susar mısın artık? Başım ağrıyor." Kız bunun sonunun iyi gitmeyeceğini fark edince susmak zorunda kalmıştı. Sınıfın ortasında kavga etmek istemiyordu. Bir itibarları vardı.
"VAROŞLAR!" İşte o tanıdık ses herkesin kulaklarına ulaşmış ve bedenin sınıfa girişini izlemişti. "Birazdan hoca da gelir. Sen de yerine geç." Şu an Rüzgar'la kavga etmiyor olması onu dinleyeceği anlamına gelmiyordu. Bir şeylerden hıncını almalıydı. Kafasını sola yatırıp çıtlamasını sağladı. Sınıfa şöyle bir baktı. Rüzgar yüzünden yine deliye dönmüştü. İlişkileri toksik bir hal almıştı fakat ondan vazgeçemiyordu. Seviyordu. Peki sevmek böyle bir şey miydi?
Tahtaya doğru yürürken Rüzgar'ın 2 sıra önünde oturan kıza sertçe çarptı. Bunlar günlük şeylerden biriydi. Sınıftakiler alışmıştı bu duruma ama bazenleri pek de kolay geçmiyordu. "Neden dikkat etmiyorsun? Sana takılıp düşebilirdim!" dedi kendisinin suçlu olduğunu bile bile. "Suratıma aval aval bakmayı kes ve özür dile hemen!" Ergenlik kokan ortamla Rüzgar haricinde kimse ilgilenmiyordu. "Ama ben sana çarpmadım ki." Kızın yüzünde ki korkmuş ifade Mavi'nin hoşuna gitmişti. "Yani bu konu da yapabilirim?" Kollarını göğsünde toplayıp kıza yürüdü.
"Ben mi özür dilemeliyim?" Kafasını eğdi. "H-hayır, ben özür dilerim. Çok özür dilerim." "Hiç zevk vermiyorsun tatlı kız." Ellerini onun saçlarına attı. Düzleştirip de gelmişti bugün. Yakışmıştı da. "Saçlarına bayıldım." Birkaç tutamı avuçlarına aldı. "Ama fazla yağlı görünüyorlar. Sana yıkaman da yardımcı olabilir miyim?" Kız kafasını iki yana salladı. "Bundan sonra iyice yıkayacağım. Bir daha yağlı kalmasına izin vermeyeceğim." dedi korkuyla. "Olmaz. Ben yardım edeceğim-"
"MAVİ!" Rüzgar yerinden kalkıp sevgilisini kızdan uzaklaştırdı. "Saçma sapan davranmayı kes. Amacın ne senin?"
"Görmüyor musun? Eğleniyorum. Şimdi çekil önümden!" Sürgülü dolabı açar gibi onu tek eliyle itmişti. Keyfinin kaçık olduğu herkes tarafından biliniyordu ancak sebebini bilen yoktu. Sadece ilişkilerinin çalkantılı bir döneme girdiklerinden haberleri vardı. "Mavi git yerine otur. Benim sabrımı taşırma." Gözlerinin önüne gelen saçlarını itti. "Bana karışamazsın."
"Hey! Hey çocuklar!" Çınar Efe aralarına girip ikisini de birbirinden uzaklaştırmıştı. "Ne oluyor bakayım? Söyleyin bana." Gözleri Mavi'yi bulduğunda kızın tek kaşı havaya kalkmıştı. "Suçlu ben değilim. Git Rüzgar'a sor ne haltlar yediğini." Sinirle sırasına geçip oturdu. Berbat bir gündü! Berbat biteceği de kesindi! "Oğlum yine ne oluyor?" dedi Çınar Efe. "Yok bir şey." Arkadaşlarının akıllarında soru işareti bırakarak yerine geçmişti o da. Bu sorunu bir şekilde çözmezlerse Mavi bir gün çok kötü patlayacaktı. Onu az çok tanıyorsa patlamasına da bir şeyin kalmadığını fark etmiş olmalıydı. "Her seferinde böyle deyip gidiyorsun. Şunu düzgünce anlatsana. Belki bir çözüm yolu buluruz." Rüzgar iç çekti. "Bundan sonra hiçbir şey fark etmez." dedi. "Sen bir şey mi yaptın? Yoksa bu kız bu kadar yükselmezdi." Çınar Efe'nin söyledikleri hoşuna gitmemiş olacaktı ki hemen ayaklanmıştı. "Ne alakası var oğlum? Ben hiçbir şey yapmadım. Kendi kendine uyduruyor."
"Rüzgar," dedi uyarıcı bir tonda. "Sakin ol. Madem bir şey yapmadın neden bu kadar yükseliyorsun?"
"Yükselmiyorum." "Yükseliyorsun abi. Önce bir sakin ol. Sonra da bana neler olduğunu anlat. Aranıza girmeyelim diyoruz ama bu böyle olmayacak. Siz ayrılacak kıvama gelmişsiniz." "Bırak ayrılalım. Mavi hanım da bunu istiyor zaten." Anlatmamak da ısrarcıydı. "İyi tamam. Sonra ağlayarak yanıma gelme de. Gelirsen de ilgilenmem zaten." İkisinin arasında geçen konuşma son bulurken öğretmen de sınıfa giriş yapmıştı. Ders felsefeydi.
......
"Aptala bak ya! Delirtti beni!" Alara üzerine su dökülmüş bir şekilde arkadaşlarının yanına gelmişti. "Ne oldu tatlım?" dedi Sena Nur. "Benim fare bugün gelmeyince mecbur yemekhane sırasına girdim ve sonuç bu. Geri zekalı kızın biri elinde bardakla bana doğru gelip birdenbire suyu üzerime boşalttı. Hatırladıkça saçını başını yolasım geliyor." Kısa süreli bir cinnet geçiriyordu. "Sen ne yaptın peki?"
"Ona yerleri yalatsaydın." Mavi'nin alakasız fikrini kâle almadı. "Tabldotta ki yemekleri üzerinde ki formaya yedirdim." Uzun pembe tırnaklarıyla telefonunu kurcalarken bir yandan da olan biteni anlatıyordu. "Birileri de o anımızı videoya almış. Bakın!" dedi heyecanla.
5 kişilik arkadaş grubunun bir amacı vardı. O da; zorbalık. Bugün yaşananlar pek de bir şey değildi aslında. 9. sınıfta kurulan saçma gruplaşmadan sonra birbirlerini bulan arkadaş grubu Mavi ve Rüzgar bu hale gelene kadar birlik içerisinde hareket etmişlerdi. Çok nadir bağımsız şeyler yaptıkları olmuştu ama şimdi çiftin kavgalarından dolayı grubun arasına sanki soğukluk girmişti.
"Sen bir şeyler yedin mi?" dedi Sena Nur, Mavi'ye. "Hayır, yemedim. Rüzgar beyefendisi iştahımı kapattı." Bakışları ona dönmüştü. Eski heyecan, eski mutluluk yoktu. Toksik bir ilişki vardı. "Boş ver şunu. Yakında senin kıymetini anlayıp ayaklarına kapanacaktır." Sena'nın bu fikrine katılmayı çok isterdi ancak artık geri dönüşünün olmadığını gayet iyi biliyordu. Rüzgar hiçbir şey için çabalamıyordu. Mavi'nin ne yaptığıyla ilgilenmiyordu. Kendi halinde takılıyordu. En çok da bu üzüyordu genç kızı.
"MERHABALAR!" Diğer 12. sınıflardan olan 3'lü tayfa gelmişti. "Hoş geldin kardeşim." Çınar Efe karşısındaki çocukla tokalaşırken Mavi'nin iyice sinirleri bozulmuştu. Onlarla araları iyiydi fakat Mavi aralarında ki kızı sevmiyordu.
Rüzgar da direkt olarak onların yanına giderken Mavi'de hareketlenmişti. "Akşam oyuna girmedin. Hayırdır?" dedi İlker'e.
"Kanka bir yer keşfettim. Olay yani." Cebinden telefonunu çıkarıp Rüzgar'a gösterdi. "Semercioğlu Köşkü." Yıkılmak için ufak bir dokunuşa ihtiyacı var olan köşke baktı. "Diğer adıyla Ağlayan Köşk. Bir hikayesi de var. Anlatıyorum iyi dinleyin. Zamanında bir kadın bir adamdan kaçıyormuş. Çocuğunu almak istediğini zannederek bu köşke sığınmış ama adamın niyeti kadının inci kolyesindeymiş. Kadın, adamın kendisini bırakmayacağını anlayınca çocuğu bir yere saklamaya karar veriyor-"
"Oğlum internetten öğrendiğin saçma sapan hikayeyi ne diye anlatıyorsun şunlara. Korkarlar şimdi." Rüzgar "Biz mi korkacağız Poyraz Ali?" demişti. İşte ortalık kızışıyordu. Tam da istedikleri gibi. "Geçen yıl sinemaya gittiğimizde kim sevgilisine sarılmıştı? Ben mi?"
"Ben korkmadım, tamam mı?"
"Aynen. Şimdi size beraber o köşke gidin desem asla gidemezsin. Hatta altına yaparsın." deyip bir kahkaha patlatmıştı. Biri Rüzgar'a bir şey yapamazsın, beceriksizsin gibi kelimeler kurarsa anında deliye dönüyordu. Gözü kararıyor ve kendinden geçiyordu. "Ben mi altıma yapacağım? Amma da komiksin Poyraz. Sınav kağıtlarını çalamayan bir kişiye göre fazla iddialı konuşuyorsun." Mavi, Rüzgar'ın önüne geçti. "Seni gaza getirmeye çalışıyor. Oyuna gelme." Ne söylerse söylesin asla umurunda değildi. "Mavi sen bir kenara gel." Çınar'ın sözünü dinledi fakat bu sefer odağı Poyraz'ın birkaç adım uzağındaki Bade Gül'deydi. Bu kızı gerçekten hiç sevmiyordu.
"Var mısın," dedi Poyraz Ali. "İddiasına? O köşke bu akşam arkadaşlarınla gidip karış karış gezerken bize Instagram'dan canlı yayın yapacaksınız." Rüzgar gülümsedi. Deli cesareti onu çoktan ele geçirmişti. Kimse neden iki söze bu hale geldiğini anlayamıyordu. Bir anda gözleri kararıyor ve kendisini kanıtlama çabasına giriyordu. Konu ne olursa olsun her şeyi yapmaya hazır oluyordu. Hiç durup düşünmüyordu. "Tamam, biz varız." dedi. "Nasıl varız oğlum?" Çınar evi görünce biraz korkmuştu açıkçası. Bugüne kadar Rüzgar yüzünden çok fazla şey yapmışlardı ama bunu da yapacak değillerdi. "Poyraz Ali'nin bizimle dalga geçmesini mi istiyorsun? Alt tarafı 1-2 saat durup geleceğiz."
"Ben de gelmem. Tırnaklarımı yeni yaptırdım. Orada kırılır falan." Alara da istemeyince Rüzgar kendisine iddiayı sunan kişiye döndü. "Tamam, ben tek giderim."
"Tek başına olmaz ki. İstersen ben de gelebilirim." Bade Gül kendisini ortaya atınca Mavi söze girmişti. "Ben dururken senin sevgilimin yanında ne işin var? Uzaklaş." deyip onu itmişti. Diğerleri de gelmek istemezse Bade yine bir yolunu bulup aralarına girecekti. "Bro tek kabul edemem. Başına bir şey gelir kimse olmaz falan sonra suçlu ben olurum." Böyle saçma bir şeyin içine düştüklerine inanamıyordu Mavi. "Sen Çınar'la ilgilen. Ben kızları bir şekilde ikna ederim." dedi sevgilisi. Rüzgar'dan ses çıkmasa da kızları bir kenara çekmişti.
"Abartılacak kadar korkunç değil bence. Gitmezsek korkak diye dalga geçecekler bizimle." Söyleyebilecek bir şey de bulamıyordu. O da gitmek istemiyordu çünkü. "Mavi bu akla yatkın bir şey değil. Hiç bilmediğimiz bir yere gideceğiz ve kimse de yok. Hadi diyelim ki evde bir şey yok ama dönerken ya bir sorunla karşılaşırsak?" dedi Sena Nur. "Bade Gül'ün, Rüzgar'la gitmesine izin mi vereyim istiyorsunuz?" Bade, sevgilisine göz koymuş gibi bakıyordu. Eline her geçen fırsatta küçük temaslarda bulunuyordu. Bu çok fazla rahatsız ediciydi. "Bade mi? Rüzgar'la Bade ne alaka?" Gözleriyle onları işaret etti. "Hareketlerini izlesenize şunun. Rüzgar'la aramın açık olduğunu bildiği için ona daha çok sokuluyor." Alara'ya baktı yalvaran gözlerle. "Tırnaklarına bir şey olursa söz veriyorum onu ben yaptırırım."
"Mavi sorunun para olduğunu mu düşünüyorsun? İstersem bu tırnakların üzerine on kat daha tırnak yaptırırım. Sadece kırıldıklarını görmek çok acı verici. Birinde minik bir çizik olsa bile rahat edemeyip baştan sona yaptırıyorum. Oraya gidersek daha dün yaptırdığım bu güzel tırnaklardan eser kalmayacak." Alara tırnaklarını teker teker öpücük yerleştirdi. Onları çok seviyordu.
....
Rüzgar arabayı park ettikten sonra arkadaşlarıyla birlikte inmişlerdi. "Bundan sonrasını yürüyerek gideceğiz." Hava kararmadan ormana giriş yapmışlardı. Eve vardıklarında da Rüzgar canlı yayın açıp Poyraz'a kendisini kanıtlayıp rahatlayacaktı ama o ana kadar fazla stresliydi. Ormana girene kadar her şey iyiydi ama şimdi için de bir huzursuzluk vardı. Tabii bunu kimseye belli etmeyecekti. Korktuğunu falan zannederlerdi o zaman.
Önlerinden hızla geçen ceylan yüzünden Alara irkilip Mavi'nin arkasına saklanmıştı. Mavi'ye tamam dediği andan beri pişmanlık yaşıyordu. Burası ona göre bir yer değildi. Onun şu anda bir kulüpte delice dans etmesi gerekiyordu.
Etrafta ise sadece ağaçlar vardı. Ucu bucağı görünmeyen ağaçlar. Arabadan inmeden 5 dakika kadar önce yağmurun durması iyi olmuştu ancak toprak ıslaktı ve her bir adım attıklarında ayakları toprağın içine gömülüyordu. Yağmur sonrasında havaya hakim olan koku da buradaydı. "Hep Poyraz yüzünden bu haldeyiz. Farkında mısınız Rüzgar'ı coşturan kişi hep Poyraz oluyor. Onun yüzünden biz de sürükleniyoruz." Bu zamana kadar yaşananları düşününce evet birçoğu onun Rüzgar'ı kışkırtmasıyla oluyordu. İlker bir fikir atıp ortadan kaybolurken Poyraz Ali bir yerden çıkıp Rüzgar'la kapışıyordu. Kendisini ön plana çıkarmaya çalışıyordu. Eğer Rüzgar bir şeyi reddedecek olursa da tüm okula bunu duyuruyordu. "En son Bungee jumping yapmak zorunda kalmıştık. Yine orada Poyraz, Rüzgar'ı sinirlendirmişti." İşin kötüsü Rüzgar'a sataşınca kendilerinin de buna uymak zorunda kalmalarıydı. Garip bir şekilde kendilerini Poyraz Ali'nin dediklerini yaparken buluyorlardı. Alara bu zamana kadar ne yapmam derse he şeyi yapmıştı. Aynı diğerleri gibi.
"Haklısın Sena. Bundan sonra Rüzgar'ı Poyraz'dan uzak tutmalıyız." dedi Mavi. "Onu nasıl yapacağız? Aynı koridorda sınıflarımız." Doğru söylüyordu. İyi bir yöntem bulması gerekiyordu. "Şuradan bir çıkalım sonra düşünürüz onu."
Giydikleri botlar yeterince ağırken bir de toprağın ıslak olması hiç de iyi olmamıştı. En azından Rüzgar'ı dinlemeyip spor ayakkabılarla da gelebilirlerdi. Gerçi o ayakkabılar da mahvolurdu. 3 kız kol kola öndekileri takip ederek ilerliyorlardı. Hayvan sesleriyle dolu olan ormanda hayvan göremiyorlardı. Kendilerinden korkuyor olabilirler miydi? "Saat kaç?" dedi Alara.
"Saat kaç?" Bir ses onu taklit etmişti. "Saat kaç? Saat kaç? Saat kaç?"
Sesin geldiği yöne çevirdiler kafalarını. Bu bir papağandı. Yağmurdan dolayı biraz ıslanmıştı. Papağan da yakalandığını anlayınca kanatlarını çırparak görünmediği bir dala kondu.
"Kızlar şu ormandan sağ salim bir çıkalım kına yakacağım gerçekten." İkisi de Sena'ya gülerken Rüzgar hala evi arıyordu. Yol tarifine göre gelmiş olmaları gerekiyordu ama burada bir köşk yoktu. Hatta hiçbir şey yoktu. Yürüdükleri yolun aynısı vardı sadece. Acaba biraz daha mı yürümeleri gerekiyordu? Karanlık da tüm şehri ele geçirmek üzereydi. Köşkü bir an önce bulmaları gerekiyordu.
"Rüzgar daha ne kadar yolumuz kaldı?" dedi sevgilisi. "Mavi konuşma. Dikkatimi dağıtıyorsun."
"Ben senin için herkesi ikna edeyim teşekkür edeceğin yere beni azarla!" Kızların önüne geçti. "Sen ne biçim bir insana dönüştün ya?" dedi. "Mavi şu an ne yeri, ne de sırası. Sonra konuşuruz bunları." Canına tak etmişti artık. Rüzgar'ın anlamsız hareketleri yüzünden dengesi bozulmuştu. "Bana bir açıklama yapmadığın sürece şuradan şuraya gitmiyorum!" Rüzgar dudaklarını konuşmak için araladığında telefonu çalmıştı. Poyraz Ali arıyordu. Mavi'ye cevap vermek yerine telefonu açtı.
"Alo Rüzgar." dedi karşı taraf. Bu esnada Mavi'yle göz göze gelmişlerdi. "Efendim Poyraz."
"Hiç ses seda yok. Ne oldu bulamadınız mı evi?" "Hayır, geldik neredeyse. Az bir şey kaldı." dedi emin olmayan bir şekilde. Bulamazsa çok büyük rezil olacaklardı. "Tamam, kanka. Evi bulunca aramayı unutma." "Unutmam." Ve telefonları kapattılar. Rüzgar umutsuzca yola baktı. Hala bir şey görünmüyordu. Yoksa bilerek mi böyle bir şeye kalkışmışlardı? Eğlenmek için mi böyle bir şey uydurmuşlardı? "Rüzgar şu tarafa bak!" Çınar'ın işaret parmağıyla gösterdiği yöne çevirdi kafasını. İlker'in kendisine gösterdiği köşk oradaydı. Kocaman istiridyenin içinde ki küçük inci oradaydı. Yapılış tarihine bakılınca kendilerinden yaklaşık 100 yıl büyük olduğu belliydi fakat nasıl bunca yıl burada tek başına dayanabilmişti? "Hadi girelim." diyen Rüzgar'ı 4 arkadaşı takip etti.
_________
Merhabalar!!
Bir şeyler yazabilmek benim için hep hayaldi ama bugün o hayali gerçekleştirebileceğime inandığım ilk gün✨❤️ Bana destek olursanız çok mutlu olurum🥺 Yazım yanlışlarım varsa da affola🙏🥺 Ve İlk birkaç bölüm İlahi bakış açısı olacak sonra kahraman anlatımından devam edeceğiz :) Aradaki boşlukları bir türlü düzenleyemiyorum kusura bakmayın🙏
|
0% |