@zeynepzy
|
“Murat artık sus! İlker’in önünde neredeyse her şeyi anlatacaktın, farkında mısın?” Öfkeme yenik düşmek üzereydim. Murat Yalçın sanki onu kolayca affedebileceğime sanıyor olup yanıma gelme cüretinde bulunmasına inanamıyordum. Erkekler böyleydi işte. Tuhaflardı. En tuhafı da oydu. “Duygu zamanında benim yapamadığımı senin yapman için yardımcı olacağım. Susmak zorunda kaldığım günler geride kaldı. Artık haklının yanında olup savaşacağım. Lütfen bana bir şans ver. Söz veriyorum bir korkak gibi davranmayacağım.” “Murat sana güvenmem için bana bir neden söyleyebilir misin? Bana düzgün bir neden sunarsan sana bir şans vereceğim.” Saçlarını karıştırdı. Düşünüyordu sanırım. Ne bulabilirdi ki? Bir şey bulabileceğine inanıyor muydu gerçekten? “Vildan ile konuş. O sana gerçekleri anlatacak.” Bir dakika ne? Vildan mı? Bir olup beni okulun önünde rezil ettiği kızdan mı bahsediyordu? Murat’ın bu kadar saçmalayacağını düşünmemiştim. Bana o günlerin acısını yeniden tattırmaya mı çalışıyordu? “Vildan her şeyi biliyor. Babası da babamla aynı hastane de çalışıyordu. Babasını ziyaret edince duymuş her şeyi. Bana gelip detaylı bir şekilde anlatan da oydu zaten.” “Vildan’ı arayıp onu tembihlemediğini nereden bileceğim?” Tökezleyip ne diyeceğini bilemedi. Durdu ve düşündü. Kafasında kurduğu ama söylediği zaman anlamsız cümleler ortaya çıkan ağzını araladı. “Vildan asla yalan söylemez. Tüm sınıf anlaşıp kopya çektiğimiz zaman öğretmen bunu anlayıp kimin organize ettiğini öğrenmek için hepimizi sorguya çekmişti ve bir tek Vildan doğruyu söylemişti. Her konu da ne olursa olsun doğruyu söyler. Hatta ona doğrucu Vildan diye lakap takmıştık.” Aslında doğru söylüyordu. Vildan ve ben 9’dan 12’ye kadar hep aynı sınıftaydık. Çok yakın olmasak da hep doğruyu konuştuğunu biliyordum ama bu bana yetersiz gibi geliyordu. Beni yeterince tatmin etmemişti. “Peki o zaman seninle bana oyun oynamana niye yardım etti? Sonuçta bu da bir yalandı.” “Babamın beni tehdit ettiğini, bundan dolayı senin ve ailenin zarar göreceğini de biliyordu. O yüzden bana yardım etmeyi kabul etti.” İkna etme kabiliyetinin yüksek olması benim açımdan iyi bir şey değildi. Sözcükleri güzel kullanmasını bilirdi Murat ama konu ben olunca çoğu zaman dili tutulurdu. Yani eskiden. Şimdi bir halt yapamıyordu. Yapsa da umurumda değildi zaten. “O günden sonra o da çok üzüldü. Onunla her konuştuğumuzda ağlıyordu. Büyük vebale girdiğini söylüyordu. Her seferinde ondan özür dileyip sakinleştirmeye çalıştım. Hatırlıyor musun bir keresinde karşı karşıya geldiğinizde sana çok önemli bir şey anlatmam gerek demişti. Söyleyecek gibi de olmuştu ama sen onu dinlememiştin. Ben de onu alıp senden uzaklaştırmıştım.” O günleri unutmam mümkün müydü sence? Murat Yalçın’ın bahsettiği olay yaşanmıştı. Koridordaydık ve Vildan bir anda önüme çıkmıştı. Gözlerinin dolu olduğunu hatırlıyordum. Kıvırcık saçlarını düzleştirmemişti. Okul üniformasının kravatını bağlamamıştı. Gömleğinin de birkaç düğmesi açıktı. Bu bana bir şeyden bunaldığı izlenimini vermişti. Sonra da konuşmak istediğini söylemişti. “Evet, hatırlıyorum.” “İşte o gün sana her şeyi anlatacaktı.” Murat karşıma geçip Vildan’la konuşmamı isteyip onu affedeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. 2 şey doğru söyledi diye ona güvenemezdim. “Eğer bir gün Vildan ile konuşmak istersen ben elimden geleni yaparım.” Onun ismini duymak bile rahatsız ediciyken nasıl yüz yüze gelecektim? Murat’ın yüzüne bakabiliyorsam ona da pekala bakabilirdim aslında. “Bana inanmamak da çok haklısın. Ben de yıllar sonra karşıma çıkan birinin aslında arkamdan işler çevirdiğini öğrensem inanmazdım.” “O zaman daha neden zorluyorsun?” “Hikayemizin yarım kalmasını istemiyorum. Senin buraya geleceğini arkadaşının da sana katılamayacağını öğrenince kendimi öne attım yeniden başlayabilmek için. Bir şey anlama diye seni görünce şaşırmış gibi yaptım. Yalansız dolansız yanında olmak istedim çünkü artık küçük bir çocuk değildim. Babama karşı güçlüydüm.” Benimle görüşebilmek adına bir yalana başvurduğu için onu ayakta alkışlayacağımı falan mı zannediyordu? Her geçen dakika beni daha çok hayrete düşürüyordu. Zaten karşılaştığımız an ben bunu anlamıştım. O kadar da salak değildim. “Demek beni görebilmek için bu davaya sen de dahil oldun. Aferin. Peki neden babanı yakalatmak için yüz yüze gelmemizi bekledin? Daha önce de babanın foyasını ortaya çıkarabilirdin.” “Evet, ama o zaman sana hiçbir şeyi açıklayamazdım. Onun babam olduğunu öğrendiğinde vereceğin tepki ‘babasının oğluymuş’ olsun istemedim. Bir şeyleri beraber düzeltelim istedim.” “Bu yaptığın fikrimi değiştirmedi Murat. Sana karşı hala aynı şeyleri hissediyorum.” Tartışmamız benim söylediklerimle son bulmuştu. Bundan sonra ayrılmamız gerektiğini düşünerek ona sırtımı dönmüştüm. “Babamla ilgili delillerin bir kısmını topladım ama yeterli değil. Senin ve ailen için daha fazlasını yapacağım. Belki o zaman beni affedersin ve istediğin gibi adalet yerini bulur.” Onun hakkında olumlu düşüncelere kapılmak istemiyordum ama beni geri kazanmak için babasından vazgeçiyordu. Hayatta babasından başka kimsesi yoktu. Annesi lisedeyken vefat etmişti ve o da babasıyla bir kalmıştı. Olaya bir de bu taraftan bakınca kafam karışıyordu. Annesini yeni kaybeden, babasının yaptıkları yüzünden susmak zorunda kalan bir genç. Onun içinde hayat kolay değildi. Yine de yaptıklarının yanında bu sebepler hafif kalıyordu. Gerçekleri tarafsız birinden dinlemeyi isterdim ama bunun için kimse yoktu. … “Rıfkı bey,” dedim. “Elimizde ki delillerden sonra benim aklımda birden fazla isim belirmeye başladı. Olay çözüleceği yerde daha da garipleşiyor.” “Geçen gün ben de karakola gittim. Bir delil bulamadıkları için olayın kapanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Herkesin telefon konuşmalarını, ne kadar süre konuştuklarını, kartlarından ne için alışveriş yaptıkları incelenmiş ama ortaya kayda değer bir şey çıkmamış.” Gerçekten de garipti. “Katil kendisini gizlemekte bir ustaymış resmen.” “Haklısın Muratcığım ama onu bulacağız.” Müdür beyin kendisine olan inancı gözlerimi yaşartmıştı. Teneffüste kaybolduğumuzu kimsenin fark etmemesi gerekiyordu. Aynı anda kaybolunca biri bir şey anlayacak diye korkuyordum. Özellikle de Mavi’nin bakışları hiç hoş değildi. Bir keresinde Murat’la aynı anda sınıfa girdiğimizi görünce bana sinirlenir gibi olmuştu. Erkek arkadaşını yeni kaybeden birine göre fazla iyi durumdaydı. Başkalarına göz dikecek kadar hem de. “Aslında Bade Gül beni son zamanlarda şüphelendiriyor. Poyraz Ali ile konuşmalarına şahit oldum. Bade’ye artık onun arkasını toplamak istemediğini söylüyordu.” Mavi ile lavaboda yaşadıkları olayı da anlatmıştım. Bir de bu üstüne denk gelince ortaya pek de hoş şeyler çıkmıyordu. “Diyelim ki Bade öldürdü ama bunu neden yapsın? Amacı sadece Mavi’yi kıskandırmak değil mi? Rüzgar’ı öldürerek eline bir şey geçmez ki.” dedi Murat. “O zaman bir de Rüzgar’ın onunla isteyerek birlikte olmadığını düşünelim. Bade, Mavi’nin canını sıkabilmek için Rüzgar’ın bir açığını buldu ve onu tehdit etti. Rüzgar da mecbur kaldı.” “Rıfkı bey bu da mantıklı geliyor ama işin sonu ölüme varacak kadar değil sanki.” dedim. “Siz onları gerçekten tanımıyorsunuz. Paraları olduğu için her şeyi yapabileceklerini sanıyorlar.” Bu aslında çok kötü bir şeydi. Aileleri terbiye vermek yerine onlar 2 ağlayınca susturmak için önlerine her şeyi serince mükemmel evlat olacaklarını zannediyorlardı. Zengin çocuklara üzüleceğim aklıma gelmezdi. Duvarda ki saati kontrol ederken ayrılma vaktimizin geldiğini de fark etmiştim. Bu konuda kendimi çok fazla tedirgin hissediyordum. Kızlarla aramı iyi tutmalıydım. Açık vermemeliydim ama bazenleri istediğim gibi olmuyordu. “Rıfkı bey teneffüs bitmeden çıksak iyi olacak.” “Tamam, sonra devam ederiz.” Önden hızlı adımlarla odadan çıkarken dikkatlice etrafa bakmıştım. Sınıftan biri ortalıkta yoktu. Kaç kere okuldayken bu meseleyi konuşmayalım dememe rağmen sözüm dinlenmiyordu. Ben de hafta sonu sıcak yatağımdan kalkıp bir yerlerde buluşup bu konuyu tartışmak ya da telefonda konuşmak istemiyordum ama bu seçenekler şu ankinden daha iyiydi. Murat’ı hiç görmemiş gibi yaparak müdürün odasından olabildiğince uzağa gittim. Camdan etrafı izliyormuş gibi yapıp kızları kontrol ediyordum. Alara elinde telefonla ilgileniyordu. Sena Nur da ondan 1-2 adım uzaktaydı. Çınar Efe basketbol sahasındaydı. Mavi de bir bankta oturuyordu. Tamam, bu güzeldi. Tatmin olduktan sonra geri geri giderken birine çarpmıştım. Şaşkınlıkla çarptığım kişiye döndüm. Poyraz Ali’ydi. “Çok özür dilerim. Görmedim.” “Önemli değil Duygu.” Düz bir ifadeyle bana bakıyordu. Aslında daha çok mutsuz gibiydi. “Diğerleri nerede?” dedim. “Bade ve İlker’den mi bahsediyorsun?” Kafamı aşağı yukarı salladım. “Onlar- bilmem. Sen neden teksin?” Konuyu bana çeviriyordu. “Ben lavaboya geldim. Şimdi bahçeye inecektim. Benimle gelmek ister misin?” “Yok teşekkür ederim. Ben almayayım.” Ona sormalı mıydım? Ya da daha beklemem gerekir miydi? Yok ya sorayım en iyisi. Bu fırsatı bir daha nereden bulacağım? “Bade ile aranızda bir şey mi var? Sevgili falan mısınız?” Kaşları çatıldı Poyraz’ın. “Yok değiliz. Bunu da nereden çıkardın?” “Çok yakınsınız gibi geldi bana. O olmasa bile sen onu seviyorsun sanki.” Bunu söyleme cesaretinde bulunduğum için kendimi tebrik ediyordum. “Duygu bunu konuşmasak iyi olur. Hem sen bahçeye gidecektin. Arkadaşların merak eder. Bekletme onları.” Tamam, canım konuşmak istemiyorsan konuşmazdık. “Peki, sen bilirsin.” Ben de sizin aşk hayatınızla ilgilenmiyordum elbette. İşime yarayacak bir şeyler arıyordum. Bana kalırsa sen Bade cinayet işlese bile onun arkasında olursun gibime geliyordu. Belki de gizlice o köşke girip işinizi hallettikten sonra her şeyi sen yok etmişsindir. Ya da Bade’nin takıntısı yüzünden Rüzgar’ı sen öldürmüş bile olabilirdin. Öyle değil mi Poyraz Ali Kılınç? “Ben geldim.” diyerek Sena’nın yanına oturdum. “Okul çıkışı keman dersim var ve ben gitmek istemiyorum. Bugün ekip bir yerlere mi gitsek hep birlikte?” “Olmaz. Geçen hafta ekmiştik zaten. Bu hafta git bari.” “Of! Mavi.” Sena’nın sinirlenmesi Mavi’nin hoşuna gitmişti. Ayakta kalan Alara ise isyan etmişti. Ben camdan bakarken hepsi kendi aleminde gibiydi. Gelene kadar da Sena ve Mavi kendi aralarında sohbete dalmış ve Alara da ortada kalmıştı. “Sen nerelerdeydin bu arada?” dedi Alara. “Babam aradı. Onunla konuştuk biraz.” Kısa süren sessizlikten sonra pek de ikna edici bir yalan bulamadığımı anlamıştım. Bu konuda biraz çalışmalıydım. “Kızlar ben bir parti vermeye karar verdim. Annem ve babam hafta sonu İtalya’ya gidiyorlar. Onlar yokken sabaha kadar eğleniriz.” Alara ve mükemmel fikirleri. “Sizin evde mi? Bir mekan ayarlasak daha iyi olur bence.” dedi Mavi. “Şu okula başlayalı herkes evinde parti verdi. Bir ben veremedim. Ben de vermek istiyorum. Tabii varoşlar içeri giremeyecek.” Kastettiği kişiler arasında kuzeni de vardı. Su bir gün hazır hissettiğinde seni çok güzel patlatmayı hedefliyordum. “Hazırlıkları yetiştirebilecek misin ki? Hafta sonuna şurada ne kaldı?” dedim. “Yetiştiririm tatlım. Sen orasını dert etme.” “İyi o zaman ver bakalım partiyi.” Sena Nur onay verince Mavi de kabul etmişti. Benim de bir şey dememe gerek yoktu zaten. Alara sosyal medya hesabından partiyi duyururken gerçekten ‘Varoşlar gelemez!’ ibaresi de koymuştu. Bunun havalı bir şey olduğunu zannetmesi üzücüydü. Beni ise aynı telaş sarmıştı. Ne giyecektim? … “Selam. Ne yapıyorsun burada?” “Selam İlker. Eve gitmek istemedi canım. Oturuyorum.” Okulun yakınında ki parka gelmiştim. Birazdan kalkmayı düşünürken o yanıma gelmişti. “Ben de sana katılabilir miyim?” “Tabii.” Çantasını çıkarıp yere koydu ve oturdu. “Alara’nın vereceği partiyi duydun mu?” Konu açmaya çalışıyordu. İkimiz yan yana gelince nedense konuşamıyorduk. “Duydum. Sen gidecek misin?” “Evet.” Kafasını bana çevirdi. Parmaklarını kütletti. “Seninle konuşmaya evine geldiğim gün Murat’ın orada ne işi vardı?” Bu sorunun bir gün beni bulacağını biliyordum. İlker bazı şeyler de fazla dayanıksızdı. Hemen her şey olsun istiyordu ve muhtemelen de bu soru onu içten içe yiyip durmuştu. “Murat,” dedim. “Birinden hoşlanıyormuş. Ben de tesadüfen tanık oldum buna. Sonra da ona yardım ettim. O günde hoşlandığı kız hakkında konuşmaya gelmiş.” “Anladım.” diye mırıldandı. Umarım ikna olmuşsundur. Telefonunun zil sesi yükseldiğinde cebine uzandı ve çıkardı. Ardından da ayağa kalkıp benden birkaç metre uzaklaştı. “Arabamı almadım yanıma.” dedi karşıdakine. Beni kontrol etmek için arada bir bakarken duymuyormuş gibi davrandım. “Bade’nin evi mi?” “Tamam, geliyorum.” deyip telefonu kapatmıştı. Çantasını sol omzuna takarken “Seninle burada daha fazla oturmak isterdim ama işim çıktı Duygu.” dedi. “Önemli değil. Görüşürüz.” “Görüşürüz.” Adımları parkın çıkışını bulduğunda ben de arkasından hareketlenmiştim. Gündüz vakti birini takip etmek pek de hoş değildi ama elime geçen fırsatı değerlendirmek zorunda olan biriydim. İlker elindeki telefonu kontrol ederken ben de merakla onun peşinden gidiyordum. Bade’nin evinde ne yapacaklardı ki? 2 sokak döndükten sonra lüks bir villanın önüne gelmiştik. İlker rahat bir şekilde içeri girerken ben dışarı da kalmıştım maalesef. Bir çözümüm yoktu. Çıkana kadar bekleyecektim artık. Belki bir şey bulurum düşüncesiyle çöp konteynerın arkasına girip eğilmiştim. Villayı bu şekilde gayet net görebiliyordum. Oraya bakarken de aklımdan İlker’in de bu işin içinde olma ihtimalini hesaplamaya çalışıyordum. Benim gözümde şapşal biriydi. Biraz da sevimli ama bu sadece bana özel olabilirdi. Beni etkilemek için bu tür yöntemlere başvurmuş olabilirdi. O yüzden iyi düşünmeliydim. Görünüşüne aldanmamalıydım. 5 dakika ya sürdü ya da sürmedi villanın girişinde bir kadın ve bir adam daha içeri geçerken Bade’nin çıktığını görmüştüm. Arkasından da Poyraz ve İlker de görünür hale gelmişti. Beni çok bekletmediğiniz için teşekkür ediyorum gençler. “Şimdi de Murat mı çıktı gerçekten? Saçmalama ya.” dedi İlker. “Ben de laf anlatamıyorum ki. Çocukken Mavi ile yaşadıklarını bir kenara atması gerekiyor ama o hala saçma sapan işlerin peşinde.” Poyraz’ın ne kadar kızgın olduğu ses tonundan anlaşılıyordu. “Bakın bu benim için ölüm kalım meselesi. Mavi hep beni ezen kişi oldu. Biraz da ben onun canının yanmasını istiyorum. Bu işte var mısınız, yok musunuz? Parti günü minik bir olay çıkaracağız sadece.” “Ben yokum.” dedi Poyraz Ali. Aklında bir plan olması beni korkutmuştu. Klozete başı sokulmasına rağmen hala intikam peşinde olan bir kızdan bahsediyorduk burada. Elbette korkmalıydım. “Ben de yokum.” İlker de konuştuktan sonra buradan ayrılır ayrılmaz Murat’ı uyarmam gerekiyordu.
________ Nasıl güzel yazıyor muyum🥺 Kendim bir türlü ikna olamıyorum da buna lawjvwndkxm Yine bölüm sonlarında görüşelim💪💪 |
0% |