Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@zeynepzy

“Duygu o video ne? Murat’ın yanında ki kız kim? Neden senin hakkında konuşuyorlar? Sana ne söylemeleri gerekiyor?” Su art arda soruları dizdiğinde ne cevap vereceğimi bilememiş bir şekilde telefonumla bakışmıştım. Ona ne söyleyecektim? Gerçekleri mi? Her şeyi mi?

“Duygu bir şey söylemeyecek misin?” Yutkundum. Zor durumda kaldığım anlardan birindeydim. Onu ikna edecek bir yalan ortaya atmalıydım ama ne diyecektim? Ona ne anlatacaktım? Hiçbir şey bilmiyordum!

“Su sana bir gerçekten bahsetmek istiyorum.” dedim yutkunarak. Ter damlaları şakağımdan aşağı inerken vücudum stres altına girdiği için hiç olmadık tepkiler veriyordu. Yapabilirdim. O kadar da zor değildi.

Su merakla, “Ne gerçeği?” dedi. “Murat ve ben, ben aslında- biz önceden aynı okulda okuyorduk! Buraya taşınmadan önce ailelerimiz çok yakınlardı ve biz de aynı sınıftaydık. Sonra önden ben buraya gelince ailesi de bana göz kulak olması için onu da peşimden gönderdi.” Tamam, hiç fena değildi. Bu da yeterince inandırıcıydı.

“Öyle mi? Ama video da-“

“Video da Murat ve Vildan birlikte izlediğimiz bir filmin bir kesitini canlandırıyordu. Hatta onları da ben videoya alıyordum.”

“Bayağı eski görünüyor-“

“Evet, ben videonun üzerinde oynadım.”

“Neden birbirinizi tanımıyormuş gibi davranıyorsunuz peki?”

“Ben ve Murat pek anlaşamıyoruz da. Okula başlamadan önce birbirimizi hiç tanımıyormuşuz gibi yapmaya karar verdik.”

Su hareketlerimde bir gariplik sezmiş gibiydi ama bir şey demeyip ağzını kapalı tutmuştu. Yol ayrımına gelince de veda edip yanımdan giderken kafasında ki karışıklığa nasıl son vereceğimi düşünmüştüm. Aslında benim video konusunda daha dikkatli olmam gerekiyordu. Sokak ortasında değil de evde de izleyebilirdim ama ne yapayım işte? Kendimi kaptırıvermiştim.

Foyamızın ortaya çıkmasına az kalmış gibi hissediyordum. Bu sefer atlattım ama bir sonrakinin olmasına izin vermemeliydim.

Eve geldiğimde kendimi çalışma masasında bulmuştum. Telefonum da elimdeydi ve videoyu açıp açmamak arasında gidip gelmiştim bir süre. Vildan yalan söylemezdi. Bir kere söyledi diye bundan sonra ki söyledikleri de yalan olacak hali yoktu ama bu da benim elimde değildi. Herkese karşı kuşkulanıyordum. Neredeyse kafayı yiyecektim bu durum yüzünden.

Üniversiteye ilk başladığım zamanlar arkadaş olmak isteyen çok fazla erkek olmuştu ama ben onların da beni Murat Yalçın gibi hayatımı mahvedeceğini düşünüp yanıma yaklaştırmamıştım. Erkeklerden uzak durmuştum. Uzun yıllar toparlanamamıştım. 18 yaşında ki bir kıza göre yaşadıklarım fazla değil miydi?

Bu videoyu izlesem bile ona eskisi gibi bakabilecek miydim?

Bir fikrim yoktu.

Telefonumun şifresini açtığımda halihazırda bekleyen videoyu başa sardım. İzlemek için oynatma tuşuna bastım.

Murat ve Vildan öğretmenler masasının arkasında ki cama sinmişlerdi. Etraf kalabalık ve biraz da gürültülüydü. Okul formalarımız ikisinin de üzerindeydi. Buradakine göre sade ve güzeldi. Simsiyah ve diz kapaklarımın üzerine kadar gelen bir etek ve beyaz bir gömlekti. Erkeklerinkisi de pantolon ve gömlekti. Bu okulun üniformaları kadar havalı değildi ama güzeldi.

“Ben daha fazla Duygu’ya yalan söyleyemem Murat. Onu kandıramam. Sen onu seviyorsun. Siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Lütfen ona gerçekleri anlatalım.”

Vildan’ın kıvırcık saçları birbirine girmiş ve ağlayacak kıvama gelmişti videoda.

“Vildan her şey için çok özür dilerim ama Duygu’ya anlatamam. Baba benimkiyle yetinmez onun da ailesini perişan eder. Seni bile üzebilir.”

Murat ellerini Vildan’ın kollarına koyup konuşmuştu. İkisi de pişman olmuş gibi görünüyorlardı. Biri bir şey duydu mu endişesiyle etraflarını kontrol edip duruyorlardı. Beden dillerini çok da olmasa analiz edebiliyordum. Burada ikisinin de bilerek kamera önünde durup dram yapmadıklarını anlayabiliyordum.

“Ama Duygu ne olacak? Birbirinize olan hislerinizi unutacak mısın?”

“Bunu yapmayı hiç istemiyorum ama mecburum. Herkesi koruyabilmek için susmak zorundayım.”

“Hayır, zorunda falan değilsin. Baban hak ettiği cezayı alırsa her şey çözülür ve sen de devlet koruması altında geleceğini kurarsın.”

“Her şey sadece Duygu için. Ona bir şey olursa yaşayamam. Benim gibi hayatı cehennem olursa dayanamam. O yüzden Vildan ısrar etme.”

Ve video son buldu.

Altında bulunan mesajı görünce kaydırıp onu okumaya başlamıştım.

Murat ve sen harika bir ikiliydiniz. Herkes olmasa da okulda size imrenen çok kişi oldu Duygu. Sizi seven de, kıskanan da vardı. Sizin gibi olmak isteyen de. Aslında önemli olan şey sizin birbirinize verdiğiniz sevginizdi ve bunu fark etmeseniz de sevginiz son bulmak yerine katlanarak artmış. Murat ne dediyse onu dinleme. Senden ayrılmasının en büyük sebebi senin de kendisinin gibi annesiz kalmandan korkmasıydı. Senin de annesizliğin acısını tatmandan korktu. Daha küçük olduğu için en doğru yolun bu olduğuna inandı ve yaptı. Ona bir şans verirsen kaybettiğiniz seneleri telafi etmek için elinden geleni yapacaktır. Kendine iyi bak. Vildan.

Aynı mesajı en az 2 kere okuduktan sonra ekrana bakakalmıştım. Aramızda eskisi gibi bir şeyler olması sanki artık mümkün değildi. Birkaç kez ona karşı çekimler hissetmiştim ama ondan fazlası yaşanmamıştı. Aramıza çektiğim sınırı aşmamıştı. Beni ondan korumuştu.

Ekran mı buğulanıyordu? Yoksa benim gözlerim mi?

Korkağın teki olduğunu biliyordum ama bunun arkasında gerçekten de beni koruyacağını hiç düşünmemiştim.

Kafam yine allak bullaktı.

Düşünmek için zamana ihtiyacım varken telefonum çalmıştı. Alara arıyordu.

“Alo Duygu. Gece kulübüne gelmek ister misin?”

Hasta olan da Mavi de dahil olmak üzere toplam da 8 kişiydik. Alara’nın attığı konuma giderken ayaklarım geriye gitmişti. Alara beni ikna etmeye çabasına girince bu durumu uzatmadan kabul etmiştim. Hep birlikte şu anda bana konum attığı yerdeydik. Alara’da yurt dışından gelen 2 kuzenini gezdirmek için burayı seçip yalnız kalmamak adına da bizi çağırmıştı anladığım kadarıyla. Çok güzel!

“Mavi seni iyi gördüm. Sena Nur hasta olduğunu söylemişti.” dedim.

“Evet, sabah biraz kötüydüm ama şimdi iyiyim.”

Belki de hiç kötü değildin. Öyleymiş gibi yaptın.

“Sevindim.” diye mırıldandım. Mavi artık beni rahatsız ediyordu. Murat’a olan davranışları yüzünden mi, bilmiyorum ama rahatsız ediciydi.

Alara kuzenleriyle birlikte piste giderken Çınar elindeki bardağı dikmişti. Bunların bu yaşta her istediklerini yapabiliyor olmaları çok korkunçtu.

“Mavi benimle 2 dakika gelir misin?” Çınar, arkadaşının kolundan tutup götürürken Murat’la hareketlenmiştik. “İkimiz de gitmeyelim dikkat çekeriz. Sen kal. Ben giderim.” deyip ona itiraz hakkı tanımadan peşlerinden gitmiştim.

“Nasıl Bade’nin yanına gidersin? Biri görse ne olacaktı?” Mavi kollarını göğsünden topladı. “Kimse görmedi Çınar. Annem gibi üzerime gelme sen de.” Çınar elini saçına atıp karıştırdı. “Mavi bu şakaya gelmez anlıyor musun? Başın belaya girerse seni kimse kurtaramaz.”

“Sen niye bu kadar dert ediyorsun ki? Annem arkamda benim. Bana hiçbir şey olmaz. Bu kadar panik yapmasan iyi olur.” Biraz daha açık konuşsalar daha kolay olacak ama. “Hadi geri dönelim. Murat beni bekliyordur.”

“Mavi beni dinle. Bu kadar rahat olma. Okulda dedektifler dolanıyormuş. Asude hoca söyledi. Nerede ne konuştuğuna dikkat et.” İnanamıyorum herkes öğrenmişti. Herkes! “O çatlak kadın bunu dediyse kesin ortada bir şey yoktur.”

Yandık yani. Yandık! Yandık! Bunlar yakında bizim kim olduğumuzu da öğrenirdi.

Ben onlardan önce davranıp yerime geçerken birkaç dakika sonra onlar da geri gelmişti. Artık korkuyordum.

“Bir şey duyabildin mi?” diyen Murat’a cevap vermeye vaktimin olmadığını fark edince susmuştum. Şimdi değildi.

“Murat dans edelim mi? Çok sıkıldım.”

Saatler birbirini kovalayıp nihayet gece 1’i bulduğunda artık daha fazla bu gürültüyü çekemeyeceğimi anlamıştım. Alara ve kuzenleri bir yerlere savrulmuş deli gibi dans ederlerken Çınar, Mavi’yi ikna edip oradan ayrılmışlardı. Sena da Çınar’a takılmış ve o da gitmişti. Ben ve Murat da bir köşe de durmuş bardaklarımızda ki içeceği yudumluyorduk.

“Çınar Efe’yi konuşturmalıyız. O bir şeyler biliyor ve korkuyor da. Onu konuşturursak her şeyi öğrenebiliriz.”

“Onu kaçıracak mıyız?”

“Gerekirse evet.”

Murat bardağını bitirip “İyiymiş.” dediğinde ağzının kokusu burnuma kadar gelmişti. İçtiği şey her neyse gerçekten ağırdı ve oldukça kötü kokuyordu. “Peki biz? Bizim hakkımızda bir şeyler düşündün mü?” Harflerde ki küçük kaymalar içkinin etkisine yavaş yavaş girdiğini gösteriyordu.

“Bunun ne yeri ne de zamanı. Başka zaman konuşalım.”

“Gerçeği, tüm gerçeği önüne döktüm ama sen hala bizim hakkımızda ufacık bir laf etmiyorsun.” Baş ve işaret parmaklarını birbirine yaklaştırıp ne kadar ufak olduğunu gösterirken kendi kendine gülüyordu. İnci dişleri ortaya çıkınca gülümsemesi biraz tatlılaşıyordu. Yıllar geçse de bu değişmemişti. Zaten bu benim kabul ettiğim bir gerçekti.

“Ben seni hala çok seviyorum.”

“Murat kendinde değilsin.”

“Hayır, kendimdeyim. Hem de hiç olmadığım kadar.” Aslında duruşunda bir bozulma yoktu. Ağzı kayıyordu arada. Hala kafasın yerinde gibiydi. “Bir derdim vardı. Uzun zamandır içimde tutuyordum ama artık buna mecbur değilim çünkü ben büyüdüm. Artık özgür bir adamım. Kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum. Sana bahsettiğim davayı da çoktan açtım. Müdür beyin yardımı sayesinde duruşma daha erken bir zamanda yapılacak ve o zaman senin benim yanımda olmanı istiyorum. Aynı şekilde ben de senin yanında olacağım. Sonsuza dek seninle olacağım.”

Yere baktı bir müddet. “Seni hala seviyorum. Seninle yeniden olabilmek için yıllarca bekledim. Bazı geceler seni düşünmekten uyuyamadım.”

“Murat daha fazla devam etme.” Yanımızdan geçen garsonun tepsisinden bir bardak aldı. “Neden? Beni dinlemek istemiyor musun? Seni sevdiğimi söylememi beklemiyor muydun?” Bardağı dudaklarına götürüp kocaman bir yudum aldığında işin sonu pek de iyiye gidecek gibi değildi.

“Biliyorum ben hep korkaktım. Sana lisede de sevdiğimi söyleyememiştim. O zamanlar bir cümle bile kuramıyordum ki. Şimdi kursam da fayda etmiyor çünkü sen beni sevmiyorsun. Çok haklısın. Ben de olsam kendimi sevmezdim. Bence bana yüz vermemelisin.” Son cümlelerini gülümseyerek dinlemiştim. Şu an bir bebek kadar masumlaşmıştı.

“Murat-“

“Sonuna kadar dinle. İlker ve Melih sana yaklaşmaya çalıştıkça kendimi nasıl sıkıyorum biliyor musun?”

“Nasıl sıkıyorsun?”

“İşte böyle.” Dişlerini sıkıp kaşlarını çatmıştı. Çenesini de gerince ortaya garip bir şey çıkmıştı. “O veletleri dövesim geliyor. İkisi de çok yakışıklı ve sana asılıyorlar.” Elimi yanağına değdirdim. “Sen daha yakışıklısın üzülme.”

“Duygu sadece beni beğeniyorsun değil mi? Sadece beni beğen.” Elini elimin üzerine koyup yanağından uzaklaştırdı ve dudaklarına götürdü. Küçücük bir öpücük kondurdu. İçimi nasıl kıpır kıpır edeceğini biliyordu. “Lise balosuna gitmedim. O gün boyunca evde oturdum. Odamdan hiç çıkmadım. Sadece seni düşündüm.” Bir damla gözünden düşünce bana baktı ve iç çekti. “Seni çok özledim.”

“Murat biliyorum-“

“Duygu ben konuşacağım. Sen de dinleyeceksin. Sensiz neler yaptığımı bilmeni istiyorum.” Elinde ki bardakta boşaldığında yenisini almasına mani olmuştum. Madem anlatmak istiyordu o zaman doğru düzgün anlatacaktı.

“Bu mor elbise sana çok yakışmış. İpli elbiseler sana yakışıyor zaten. Beyaz elbise giydiğin zaman dans ettiğimizde kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Çok heyecanlanmıştım. Bir melek olup karşıma çıkmıştın. Seninle dans ederken kokun burnuma her çarptığında kalbime hançer saplandı. Sana o an her şeyi anlatmak istedim ama yapamadım yine. Bir şeyler geveledim.”

Ağlamak istemiyordum ama buna engel de olamıyordum. Duygulanıyordum. Onun çaresiz oluşunu gözlerinden okuyabiliyordum sadece.

“Peki neden beni kendinden uzaklaştırdın? Beni kendinden uzaklaştırmasaydın şu anda birlikte olabilirdik Murat.”

“Olamazdık ki yine. Babam iyi bir adam değil. İstediği olmadığında kıyameti koparıyor. Annem de erken yaşta gitti onun yüzünden. Kadının canını çok sıktı. O gidince korktu. Ben de onun öfkesine dayanamam diye. Beni güzel bir şekilde büyüttü ama olmadı işte. Düzelmedi. Senin annene kafayı takınca herkesi, her şeyi hiçe saydı. Ben de çok korktum.”

Babasının adını anmaya çekiniyordu.

“Sen de ondan uzak dur. Bu çok tehlikeli.” Kafamı salladım.

“Artık gidelim mi? Çok geç oldu.”

“Hayır, biraz daha kalalım.” Annesine parkta kalmak için ısrar eden çocuklar gibiydi adeta.

Murat’ı kolay kolay ikna edeceğimi bildiğim için Rıfkı beyi aramaya karar verdim. O çalan şarkıya odaklanmış bir şekilde sallanırken rehberimden müdür beye tıklayıp kulağıma götürmüştüm fakat bu gürültü de ben kendi sesimi zor duyardım. O yüzden biraz sessiz bir yere gitsem daha iyi olurdu.

“Gecenin bu vaktinde ne var Duygu hanım?”

“Rıfkı bey çok üzgünüm rahatsız ettiğim için ama küçük bir problem ile karşı karşıyayız.”

“Ne oldu?”

“Murat biraz sarhoş oldu ve ben de onu götüremem. Siz gelip yardım etseniz olur mu?”

“Bir taksiye binin işte.”

“Onun evini bilmiyorum. Lütfen gelin.”

“OF! Tamam, geliyorum. Siz de başıma bela oldunuz.” diyerek kapattığında konumu atmıştım. Müdür beyi de sinirlendirmiştim. Uykusundan ayrılmayı sevmiyordu. Ha bir de kebaptan ayrılmayı! Bu saatte de kimse rahatsız edilmezdi ama işte Murat yüzünden mecbur kalmıştım. Ayı gibiydi ben onu taşıyamazdım. Altında kalırdım. Müdür bey kısa olsa da hallederdi bir şekilde.

Murat Yalçın bıraktığım yerde aynı şekilde sallanırken elinde bir bardak görmüştüm. Ben gidince bunu fırsat bilip almış olmalıydı.

“Murat orada durma bence. Biraz dans edelim.” dedim dans pistine çekmeye çalışarak. Oradan da onu dışarı çıkarmayı hedefliyordum. “Olur!” Elimi tutup yanımda sallanmaya devam ederken parlayan gözleriyle, “Sen ışığın altında daha güzelmişsin.” dedi.

“Murat dans et.” dedim utanarak.

Kafasını sağ tarafa eğdi. Yanağımda ki saçları geriye itti. “Çok güzel.” Baş parmağıyla dudağımın kenarını okşarken gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Boşta kalan kolunu belime attı. Bu hissin tarifi yoktu. Bir sıcaklık bedenime giriş yapmış ve mayıştırmıştı beni. Eskiden ufak bir temas için canımı bile verebilirdim. Aslında sadece eskiden değil. Şimdi de…

“Seni öpebilir miyim?” dediğinde sakin olmamı söylüyordum kendime.

“Sabah olduğunda bunu hatırlayacak mısın?”

“Bilmiyorum.”

“Hatırlama o zaman.”

Ve sonra da aramızda sayılamayacak kadar olan az olan boşluğun kapanmasıyla birbirine hasret olan dudaklarımız buluşmuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

______

Artık yavaş yavaş olsun bunlar bence bir türlü yakınlaştıramıyordum zaten bu iyi oldu didgdbks

Yakında daha da yakınlaşıcaz merak etmeyinn💪💪

Güle güle💞💞

Loading...
0%