1. Bölüm

1. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Gerçeklik Payı

Masallara inanır mısın?

Hani şu efsânevî olan masallar. Uçmalı kaçmalı, ışınlanmalı falan. Ha bir de zamanda yolculuk yapanlar var. Dizi-filmlerde gördüğümde "yok artık, biraz daha abartın" gibi tepkiler veriyordum.

Ta ki merhum dedemden, Eskici Mehmed Dede'nin fakir bir adamla oldukları yerden bir anda hacca gittiklerini öğrenene kadar.

-Demek ki bazı efsaneler gerçek. Belki de senaristler bu olaylardan esinlenerek böyle aksiyon sahneleri çekmişlerdir. dedim sessizce.

- Yine ne konuşuyorsun kendi kendine. dedi nenem merdivenleri çıkarken.

- Efsanevî olayların gerçeklik payını ölçüyorum.

Yatağımın üzerine kitaplarımı sermiş ders çalışıyordum. Böyle çalışmayı çok seviyorum. Nenem ise hiç hoşlanmaz dağınıklıktan.

- Sermişsin yine kitaplarını çarşaf gibi. dedi yatağımın üzerine bakarak.

- Çalışıyorum neneciğim. dedim sağ yanağından öperek. Biraz daha yumuşamıştı.

- Nene, hayatında hiç olağanüstü bir olay yaşadın mı? Ya da olmaz dediğin bir şeye şahitlik ettin mi?

- Yaşadım tabii yaşamam mı hiç?

- Ne yaşadın? dedim heyecanla.

- Deden gibi biriyle evlendim bundan daha olağanüstü bir şey mi var? deyince öylece kalakaldım.

- Neden öyle diyorsun nene? Dedem gayet aklı başında, iyi biriydi.

- Yaa ne demezsin. Yolda giderken aklı on adım geriden gelirdi.

- Tövbe tövbe ölmüş adamın arkasından niye böyle konuşuyorsun?

- Yaşarken de söylerdim bunları ben ona. Yok bir yerden bir yere hiç alet olmadan gidilebilirmiş, yok evliyalar gidip gelmiş neden o da gidemesinmiş?

- E doğru söylemiş.

- Heh! Al birini vur ötekine. Kime çektiğin anlaşıldı.

- Neneciğim Allah dostları; keramet ehli insanlardır. Biliyorsun ki keramet haktır. Allah'ın izni ile dünyanın bir ucundan diğer ucuna vasıtasız gidebilirler. Bizim gibi insanlar gidebilir mi? dersen, orasını Allah bilir.

- Keramet ehline sözüm yok. Benim sözüm bizim deliye.

-Kim bilir dedem de deli kılıklı velî biriydi belki de. dediğimde buruk bir şekilde nenem gözlerimin içine baktı şefkatle. Elini yanağıma koydu.

- Hakikaten dedene benziyorsun. dedi gözleri dolu dolu.

- Ee benim karnım acıktı Makbule Sultan yemek yemeyecek miyiz? dedim ortamdaki havayı dağıtmaya çalışarak.

- Fırında patates yaptım. Hadi soğumadan inelim aşağı.

- Ooh o yemek şimdi nasıl da lezzetli olmuştur. Akşam yemeği benden olsun ama. Kaşla göz arasında yapıyorsun. Ne zaman yaptığını anlamıyorum.

- Ziyanı yok, ben yaparım sen derslerine çalış.

- Bugün Arapça sınavım var dua et bana.

- Allah zihin açıklığı versin. Hangi şık doğruysa kalemini oraya çektirsin.

- Ay amin amin. Ne güzel bir dua nenem ya. dedim neşeyle.

Evet neşeli biriyim ben. Ufacık bir şeyle mutlu olmayı başarabilen biriyim. Hergün medreseye gidip geliyorum. Bana kalsa yatılı kalırım medresede ama nenem tek kalıyor diye gündüz gidip geliyorum.Ailem yurtdışında olduğu için tek akrabam olan nenemle kalıyorum. Bir yandan Arapça ilmimi genişletmeye çalışırken diğer yandan az önce bahsettiğim siz deyin olağanüstü olayları, ben diyeyim kerametleri okuyup biriktiriyorum. Hobi gibi bir şey işte. Dedem; namazında niyazında, zikir ehli, ihlaslı bir adamdı. Küçükken beni yanına oturtur keramet ehli insanların hayat hikayelerini okurdu. Herhalde bu konuya olan ilgim o zamandan kaldı. Neneme de " Hatun bir bakıyormuşsun göz açıp kapayıncaya kadar bizde Mekke de oluyormuşuz." diye Kabe'ye olan özlemini de dile getirerek bazen takılırdı. Ancak ölümüne yakın yatağında söylediği o sözleri hiç unutamıyorum. "Keramet, kimine lütuf kimine istidrac" Ne demek istediğini çok sonra anlamıştım.

...

Kahvaltımı yapıp medreseme doğru yola koyuldum. Sınavıma çok iyi çalışmıştım. Artık konuları ezbere anlatacak kıvama gelmiştim. Belki size de oluyordur. Bir şeye çok odaklandığımda ağzımdan istemsizce aklımdaki şeyler dökülüyor hatta bazen gece çalıştığım dersi uykumda da çalıştığımı fark ediyorum.

Sınav kağıdı önüme konulduğunda yüzüme yerleşen gülümseme genişledi. Tam da tahmin ettiğim gibi. Saate baktım ardından kağıdı doldurmaya başladım. 5 dakika dolmamıştı ki kağıdı doldurmuş hocamın eline vermiştim. Hocam yine şaşırmamış, övgü dolu bakışlarını atmıştı.

Belki zekisin diyeceksiniz ama o kadar çok zeki değilim. Rabbime nankörlük olmasın akıl fikir verdi çok şükür. İlmi isteyene veririm buyuruyor Mevlâ. Bende bu kıvama gelebilmek için çok istedim, çok çalıştım ve hâlâ çalışmaktayım. Çoğu zaman çalışırken kendini kaybedebiliyorum ya da kimseyi duymadığım oluyor.

Neyse ders sınav diyerek sıkmayayım sizi. Daha neler mi yapıyorum? Eve gelince neneme yardım edip bahçeye çıkıyorum. Tahta çivi gibi şeylerle uğraşmayı sevdiğim için komşumuz Marangoz Kemal Amca bana artan kalaslardan veriyor bir süre onlarla oyalanıyordum. Küçücük şeylerden neler yapılıyor neler... Bir canlıya faydalı olma hissi bile yetiyor da artıyor insana.

İkindi vakti girince abdestimi tazeleyip namazımı kılıp, akşam yemeği için mutfağa girdim. Nenemi bir köşeye oturtup zorda olsa iş yapmamaya ikna ettim.

- Sen otur tesbihini çek tamam mı? Kalkma sakın burdan.

Ama ne var ki nenem oturduğu yerden bile karışma potansiyeline sahipti. Tesbihin arasında bile bir şeyler söyleme derdindeydi.

- Soğanı iyi kavur.

- Çorbaya tuz atmayı unutma.

- Dibi tutacak ocağın altını az kısıver.

Nenem de böyleydi işte. Birine karışmadan duramazdı. Neyse ki ben bu hâline alışmıştım.

Selametle akşam yemeğine oturup karnımızı doyurduk Elhamdülillah. Şükrettik, rızkı veren Rabbimize.

Aklıma gelen şeyle ağzımdaki lokmayı hızlıca çiğneyip yuttum.

- Nene?

- Efendim kuzum

- Dersim için boş defter lazım bana.Dedemin defterleri vardı.Nerde onlar? Bulamadım ben.

- Geçen sene kolileyip çatı katına çıkarmıştın ya.

- Haa evet hatırladım. Sağol sultanım.

- Benden daha çok unutkansın tortor.

- Öyle vallahi.

Sofrayı toparlayıp çatı katına çıktım. Fazla karanlık olduğu için yanıma nenemin gaz lambasını almayı ihmal etmedim.

- Buraya acilen lamba takılması gerekiyor. diyerek söylendim kendi kendime. Kutuyu bulduktan sonra çömelip kapağını açtım. Tozlar havada uçuşurken öksürmeye başladım.

- Ve bir de temizlik.. diye ekledim. Dedemin defterleri çok hoşuma giderdi hâlâ da öyle. Dışı işlemeli, içi gayet sade olurdu. Böyle sanki eski zamandan getirmiş gibi defterleri vardı. Bazıları bomboştu. Elime geçen boş defterlerden üç tanesini aldım ve aşağı indim.

- Buldun mu?

-Buldum.

- İyi bari.

- Nene bu defteri ilk defa görüyorum. Dedem bu defteri nereden buldu acaba?

-Ne bileyim? Deden bir sürü defter biriktirirdi. Antikacıdan bile aldığı oluyordu.

- Defter koleksiyonu yapıyordu yani?

- Neyse ne. Nerede eski şeyleri bulsa eve toplar getirirdi. Kızıyorum diye bazen bana göstermeden yukarı çıkartıp kutulara saklardı.

-Ne yapsın adamcağız? Tek uğraşı bunlardı. dedim elimdeki defterleri göstererek.

- Amaan açtın yine eski defterleri. Hadi namazımı kılacağım, oyalama beni. deyip huysuzca yanımdan kalktı. Tebessüm ettim ardından.

Yatsı namazımı kılıp, üzerimi değiştirdim. Defterleri alıp yatağıma oturdum. Defterlerden en eski görüneni elime aldım. Kapağını açıp sayfalarını çevirmeye başladım. Güzel bir defterdi. Sayfaları geri çevirirken o an çok tuhaf bir şey oldu. İlk sayfada yazılar yazıyordu, hem de Osmanlıca. Ama bu defter bomboştu.

-Neler oluyor?

Parlaklarımı sayfada gezdirmeye başladım. Okumaya çalıştım.

Vaktiyle Payitaht'ta bir genç yaşardı.Payitaht'ın en cihangir,en gözü kara aynı zamanda mahallenin en varlıklı ve en yardımsever genciydi. Mahallenin kızları onunla göz göze gelmek için yarışırlardı. Kimisi yoluna mendil atar ama genç oralı bile olmazdı. İşinde gücünde, hâli vakti yerinde biriydi. Ailesinin miras olarak geride bıraktıkları evde kız kardeşiyle birlikte yaşardı. Bu gencin sevdikleri olduğu kadar sevmedikleri de çoktu. Sırf devletine faydalı oluyor diye Payitaht'ın içindeki düşmanlar genci ortadan kaldırmak için kumpas üstüne kumpas kuruyorlardı.

Bir gün mahallesinde bir hırsızı yaşlı kadının çantasını çalmaya çalışırken gördü. Celallendi tabii.Hemen olaya müdahale etti.

- Bre gafil burası Payitaht! Bu nasıl cürret! deyip Osmanlı tokadını yapıştırdı. Zaptiyeler hırsızı yaka paça alıp nezarethaneye götürdüler.Çantayı yaşlı kadına geri teslim ederken kadın hayır dualarla teşekkürünü sundu. Evine giderken onu takip eden bir kız dikkatini çekti.

Sayfayı çevirdiğimde hikayenin devamını göremeyince şaşırmıştım.

- Ee hikayenin devamı yok mu?

Tuhaf şeyler olduğunu seziyordum. İçim ürperdi bir anda. Gözlerimi kapatıp salavat getirdim. Defterin kapağını kapatırken kendimi başka bir yerde buldum. Burası...benim odam değildi. Burası evin içi bile değildi.

Neredeydim ben?

*******

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 10.09.2024 23:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...