@zeyno_devit_
|
Gerçeklik Payı Masallara inanır mısın? Hani şu efsanevi olan masallar. Uçmalı kaçmalı ışınlanmalı falan. Ha bir de zamanda yolculuk yapanlar var. Dizi filmlerde gördüğümde "yok artık, biraz daha abartın" diyordum. Tâ ki merhum dedemden Eskici Mehmed Dede'nin fakir bir adamla oldukları yerden bir anda hacca gittiklerini öğrenene kadar. - Demek ki bazı efsaneler gerçek. Belki de senaristler bu olaylardan esinlenerek böyle aksiyon sahneleri çekmişlerdir. dedim sessizce. - Yine ne konuşuyorsun kendi kendine. dedi nenem merdivenleri çıkarken. - Efsanevi olayların gerçeklik payını ölçüyorum. Yatağımın üzerine kitaplarımı sermiş ders çalışıyordum. Böyle çalışmayı çok seviyorum. Nenem ise hiç hoşlanmaz dağınıklıktan. - Sermişsin yine kitaplarını çarşaf gibi. dedi yatağımın üzerine bakarak. - Çalışıyorum nineciğim. dedim sağ yanağından öperek. Biraz daha yumuşamıştı. - Nine, hayatında hiç olağanüstü bir olay yaşadın mı? Ya da yok canım olmaz dediğin bir şeye şahit oldun mu? - Yaşadım tabii yaşamam mı hiç. - Ne yaşadın? dedim heyecanla. - Deden gibi biriyle evlendim, bundan daha olağanüstü bir şey mi var? deyince öylece kalakaldım. - Neden öyle diyorsun nene? Dedem gayet aklı başında, iyi biriydi. - Yaa ne demezsin. Yolda yürürken aklı on adım geriden gelirdi. - Tövbe tövbe. Ölmüş adamın arkasından niye böyle konuşuyorsun? - Yaşarken de söylerdim bunları ben ona. Yok bir yerden bir yere hiç âlet olmadan gidilebilirmiş, yok evliyalar gidip gelmiş neden o da gidemesinmiş. - E doğru söylemiş. - Heh al birini vur ötekine! Kime çektiğin anlaşıldı. - Nineciğim, Allah dostları kerâmet ehli insanlardır. Biliyorsun ki kerâmet haktır. Allah'ın izniyle dünyanın bir ucundan diğer ucuna vasıtasız gidebilirler. Bizim gibi insanlar gidebilir mi dersen orasını Allah bilir. - Kerâmet ehline sözüm yok. Benim sözüm bizim deliye. - Kim bilir dedem de deli kılıklı veli biriydi belki de. dediğimde buruk bir şekilde ninem gözlerimin içine baktı şefkatle. Elini yanağıma koydu. - Hakikaten dedene benziyorsun. dedi gözleri dolu dolu. - Ee benim karnım acıktı Makbule sultan yemek yemeyecek miyiz? dedim ortamdaki havayı dağıtmaya çalışarak. - Fırında patates yaptım. Hadi soğumadan inelim aşağı. ... - Nine - Efendim kuzum. - Dersim için boş defter lazım bana. Dedemin defterleri vardı. Nerede onlar bulamadım ben. - Geçen sene kolileyip çatı katına çıkarmıştın ya. - Haa evet hatırladım. Sağol sultanım. - Benden daha çok unutkansın tortor. - Öyle vallahi. .. Sofrayı toparlayıp çatı katına çıktım. Fazla karanlık olduğu için yanıma ninemin gaz lambasını almayı ihmal etmedim. - Buraya acilen lamba takılması gerekiyor. diyerek söylendim kendi kendime. Kutuyu bulduktan sonra çömelip kapağını açtım. Tozlar havada uçuşurken öksürmeye başladım. - ..ve bir de temizlik. diye ekledim. Dedemin defterleri çok hoşuma giderdi hâlâ da öyle. Dışı işlemeli, içi gayet sade olurdu. Böyle sanki eski zamandan getirmiş gibi defterleri vardı. Bazıları bomboştu. Elime geçen defterlerden üç tanesini aldım ve aşağı indim. ... Defterlerden en eski görüneni elime aldım. Kapağını açıp sayfalarını çevirmeye başladım. Güzel bir defterdi. Sayfaları geri çevirirken çok tuhaf bir şey oldu. İlk sayfada yazılar vardı hem de Osmanlıca. Ama..bu defter bomboştu. - Neler oluyor? Parlaklarımı sayfada gezdirmeye başladım. Okumaya çalıştım. ... Tuhaf şeyler olduğunu seziyordum. İçim ürperdi bir anda. Gözlerimi kapatıp salavat getirdim. Defterin kapağını kapatırken kendimi başka bir yerde buldum. Burası..benim odam değildi. Burası evin içi bile değildi. Neredeydim ben?
Arkadaşlar bu uygulamada kopyala-yapıştır olmadığı için bölümün tamamını yazamadım. Hikayeyi okumak isterseniz çizgi stüdyodan okuyabilirsiniz.
|
0% |