15. Bölüm

15. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Filistin'e varış

 

Suyumuz tükenmiş, herkes bir köşede karaya yaklaşmayı bekliyordu. Denizin suyunu içmeye çalışsakta içememiş, tuzu ağzımızı kavurmuştu. Dudaklarımız çatlayıp ara ara kanıyordu. İçimizden biri sevinçle haykırdı.

- Kara göründüü!

- Geldik mi?

- Çok şükür.

- Elhamdülillah.

Çoğumuzun ağzından şükür sözcükleri dökülüyordu. Rabbimize bu günü bize gösterdiği için ne kadar şükretsek az gelirdi. Ayağa kalkıp görünen kara parçasına baktığımda elinde beyaz bayrak sallayan yüzü kapalı birini görüyordum.

Nihayet gelmiştik.Ve nihayet Filistin topraklarındaydık.Heyecanım bir kat daha artmıştı.

Ama bir şeyler oluyordu.Hem de çok tuhaf şeyler.Boynumdaki taş parlamaya başladı.Yanımda oturan Hatice'ye baktım, onunda boynundaki taş parlıyordu.Neydi bu şimdi? Görev sahasına girmiş mi oluyorduk? Bunun sinyalini mi veriyordu?

Karada bizi bekleyen iki kişinin silüeti görünmüştü.Yavaş yavaş kıyıya yaklaşan gemi ne kadar sakinse ben de o kadar heyecanlıydım. Bu garip ve özlenen topraklara birazdan adım atacaktım. Ne kadar tuhaftı. Aklımın ucundan dahi geçmezdi buralara geleceğim.

Gemi kıyıya yanaştıktan sonra herkes çantasını alıp sırayla aşağı inmeye başladı. Babam karada bizi bekleyen adamlarla görüşüyordu. Etrafıma şöyle bir bakındım. Çok tuhaf gelmişti. Kerpiçten evler, yanımızdan geçen faytonlar eski zamanı hatırlatırken, babamla görüşen adamlardan birinin kulağındaki kulaklık ve belindeki son model silah bizim zamanımızı yansıtıyordu. Neler oluyordu böyle? Hem eski zamanı hemde şimdiki zamanı mı yaşıyorduk yani?

- Gençler, haydi gidiyoruz. diye seslendi babam. Toparlanıp babamın peşinden yürümeye başladık. Babamın yanındaki adamın konuşmaları ilişti kulağıma.

- Çok sıkıntılı bir durumdayız.

- Geç kalmadık umarım?

- Hayır ancak fazla zamanımız kalmadı. Barınağa gidince anlatırım.

....

Bize rehberlik eden adam eski bir evin kapısını açıp eliyle bizi içeri buyur etti.

- Neden buradan gidiyoruz ki?

- Çok kalabalığız, fazla dikkat çekiyoruz. Haydi bir an önce gidelim burdan.

Seri bir şekilde evin içine girerken bize rehberlik eden adamın yanındakilerden biriyle göz göze geldim. Bakışları hiç hoşuma gitmemişti.İçimden bir ses bizi çok tuhaf şeyler beklediğini söylüyordu. Her an her şeye hazırlıklı olmalıydık.

Bu harabe evin bodrum katına indikten sonra erzak dolabını çevirince sadece dolap olmadığını görmüş olduk.Yeni bir geçit açılmıştı. İçeri girecekken babam konuştu.

- Evlatlarım, buradan sonra siz devam edeceksiniz.

- Sen gelmiyor musun? dedim telaşla. Burada ayrılacağımızı bilmiyordum.

- Benim ufak bir işim var burada. Size yetişirim, merak etmeyin. Bu kapıdan geçtikten sonra kimin taşı parlar ve yön gösterirse o size rehber olacak.

- Yerimizi tespit etmeden gitmemiz lazım. dedi o bakışlarını hazetmediğim şahıs.

- Allah yardımcımız olsun. Haydi Allah'a emanet olun.

Hızlıca geçitten geçtik. Geçitte loş ışıklandırmalar olduğu için yolumuzu rahatlıkla görebiliyorduk. 5 dakika sonra önümüze bir kapı çıktı. Ama bize rehberlik eden adam eliyle açmadı. Asaf'ı bakışlarıyla yanına çağırdı. Asaf ise kapının önüne geldi. Elini kapının kilidine koydu ve bir anda kapı açıldı.

B.bu nasıl oldu?

Sanırım o kendi gücünün farkındaydı. Biz hariç..

Kapının ardında çok farklı bir yer vardı. Çok farklı bir Kudüs vardı. Kimin taşı parlayacak diye birbirimize bakarken kolyemden bir kez daha ışıltı çıktı ve yön göstermeye başladı. Etrafımdaki bakışlar rehberin kim olduğunu öğrendikten sonra beni önlerine aldılar ve yolumuza devam ettik.

Yaklaşık yarım saattir yürüyorduk. Nihayet ufukta Kudüs'ü görünce hepimizin yüzü gülmeye başladı. Şehre girmiştik. Ancak yüzümüzdeki tebessüm mukim değil, misafirmiş meğer. Uzaktan görünen silahlı askerler müslüman asker değil, Yahudiymiş. Şehre yaklaştıkça bunu daha net anlayabiliyorduk. Ama bu nasıl olur? Biz geçmişte değil miyiz? Geçmişte değilsek neredeyiz? Bu insanların üzerindeki kıyafet eski zaman kıyafetiyse ellerindeki ileri teknoloji silah nereden çıkmıştı? Aklımdaki soruları bir odaya tıkıp kolyenin bizi götürdüğü yere odaklandım.

Taş bizi eski bir binanın arka bahçesine götürmüştü. Buraya geldiğimizde taş iki kez aşağı yukarı hareket etti. etrafa bakınmaya başladım belki bir kapı bulabilirim diye.

- Her kapı evin girişinde olacak diye bir kaide yok.dedi Mahir tam karşımda durarak.Ayağını üç kez yere vurduktan sonra karşımızda bir kapı belirdi.

Bir şaşkınlığım bitmeden diğeri başlıyordu. Alışmam gerektiğini telkin ettim kendime yeniden.

Kapıdan girdikten sonra nihayet varmamız gereken barınağa geldiğimizi anladım. Ama ne barınak!Teknolojinin kalbindeyiz resmen!

 

 

 

 

Bölüm : 23.02.2025 00:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...