17. Bölüm

17. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Sabahın nuru

 

• Mert, evlâdım bak bu önemli bir mesele. Yiğit Efe'nin kariyeri söz konusu. Lütfen yerini biliyorsan söyle. Babası da merak ediyor. Onunla oturup olanları konuşmak istiyoruz.

•Bilmiyorum Firdevs Abla.Evden ilk çıktığında bende kalıyordu. Ama şimdi başka bir yere taşındı.Bana arasıra geliyor yine ama nerede kaldığını söylemedi. Büyük ihtimalle size söylemeyeyim diye.

•Pekala, nerede kaldığını öğrenirsen mutlaka beni ara, tamam mı?

•Tamam Firdevs Abla.

Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes verdi. Firdevs Ablasına yalan söylemek bayağı zordu. Yalan söylediğini bir anlasın, hiç affetmezdi.Rehberine girip arkadaşını aradı. Çalıyor ama açmıyordu. Saate baktı, ezan vakti yaklaştığını gördü.Yine camiide olduğu için sessize almıştır diye düşündü. Aklına gelen şeyle gülümsedi birden. Sahi onun sayesinde ezan vakitlerini de öğrenmişti.

.....

Gün boyu anlatmamak için kuzeni Rabia'dan kaçıyor, oyalanmak için akşama kadar türlü türlü işler çıkartıyordu. Ama yatsı namazından sonra odada başbaşa kalınca anlatmak mecburiyetinde kaldı.

-Ciddi olamazsın.Şaka yapıyorsun değil mi?

- Benim yalan söyleyerek şaka yaptığımı ne zaman gördün?

- D.doğru yani?

- Evet, doğru. Ama bunu senden başka kimse bilmiyor, bilmemeli de.. Rabia?

- Bir dakika hayatımın şokunu yaşıyorum, atlatınca sana dönerim ben.

- Şapşal şapşal bakma öyle ya. Ne anlattıysam o işte. Bak bu aramızda kalacak. Söz ver bana.

-Söz..Benden ne zaman sırrının kaçtığını gördün? Firar etmeye kalkışsa bile topuğundan vururum. dedi parmağını tabanca şeklinde tutarak.

-Deli kız diyerek güldü Deva.

- Vay be dünyaca ünlü Yiğit Efe KORKMAZ ünlü kategorisinden çıkıp ünsüz düşmesi yaşıyor. Hemde burnumuzun dibinde.

- Rabia, sakın delice bir şey yapma tamam mı? Babam duyarsa yanlış anlar sonra çok mahcup olurum.

- Neyi yanlış anlayacak? dedi imalı bir şekilde.

- Ya..işte onunla aramızda..farklı bir şey olduğunu sanar. Allah korusun.

- Niye olmasın ki? Olsa ben gayet normal karşılarım. Bundan gayrı dünya ahret eniştem artık.

- Tövbe tövbe. Yok aramızda bir şey. Hem ben ondan iki yaş büyüğüm.

- Bu beraber olmanıza engel bir sebep mi sence? dedi muzipçe gülerek.

- Senin yine uyku saatin geçmiş belli. Yine abuk sabuk konuşmaya başladın. Ama bana da geliyorlar yavaştan, haberin olsun. Yat yatağına.

- Hayırlı geceler peçeli kahramanım diyerek kahkahayla battaniyeyi üzerine çekti.

- Rabia! dedi uyarı ses tonuyla Deva. Kalbi dengesini şaşmış bir halde atmaya başlamıştı. Neden böyle oldu ki dedi kendi kendine. Rabia'nın söylediklerini düşündü şöyle bir.

Güldü aklına gelen şeyle, kendi kendine itiraz ediyor, kabullenmek istemiyordu.

-Yok canım, olmaz öyle şey.

.....

• Nerdesin be oğlum? Arıyorum arıyorum açmıyorsun.

•Sessizden çıkarmayı unutmuşum be kardeşim kusura bakma.

•Tamam neyse. Söyleyeceklerim var sana.

•N'oldu?

•Firdevs Abla aradı beni. Nerde kaldığını falan sordu. Baban duyarsa oraya gelip olay çıkarmasın diye nerede kaldığını söylemedim.

•İyi etmişsin kardeşim, sağol.

•Ama bunu uzun süre saklayamayız. Seninle bir tek irtibatta ben oluyorum. Eminim senin yanına gelirken peşime adam takar.

•O zaman hiç öyle maceralara atılmayalım ben babamla konuşup bir yerde buluşurum. Konuşup ayrılırız. Ne bu mahallenin ne de senin başını ağrıtmamış oluruz.

•Oğlum mesele baş ağrıtmak falan değil bizim evde de konuşabilirsin babanla. Ev müstakil zaten istediği kadar bağırıp çağırsın. Ben sana, Firdevs Abla'ya bir şey olmasından korkuyorum.

•Ne olacaksa olsun. Kaçtıkça daha kötü oluyor. Belki annemi..

Gözleri doldu Yiğit Efe'nin. Boğazı düğümlendi. Evden ayrılarak, annesini yalnız bırakarak hata mı yaptım acaba diye geçirdi içinden. Babası şiddete meyilli biriydi. Genelde öfkesini annesinden çıkartırdı. Küçüklüğünden beri yüreği ağzında yaşadı. Ama şimdi büyümüştü. Onun elinden kurtarabilecek kadar güçlenmişti.

•Belki annemi de yanıma alırım.

•O zaman ben Fırat Amca'yı bize çağırıyorum.

•Tamam bende 10 dakikaya çıkarım evden.

.....

- Deva Abla.

-Hm

- Deva Abla

-Hmm

- Ya Deva Abla?

-Efendim Rabia

-Bugün Pazar, hava da güzel.

- Eee?

- Dışarı çıksak, çekirdeğimizi, çikolatamızı yanımıza alsak. Şöyle Ayasofya Camii ne doğru yürüsek, bahçesinde oturup sohbet etsek hı?

- İyi güzel düşünmüşsün de, güzel kardeşim sabahın nurunda mı gideceğiz? Allah rızası için, n'olur yat uyu. Battaniyesini başına kadar tekrar çekti.

- Ya ne sabahın nuru ya? Bak güneş doğdu. Saat 09:00'a geliyor.

-Allah'ım aklıma mukayyet ol. Bak kuzen ben uykumu alamadığım zaman çok ters birisi oluyorum ve ayrıca gün boyu başım çatlıyor. Lütfen ama lütfen bir saat sonra uygulayalım senin şirin planını tamam mı canım benim?

-Bende sanmıştım ki, beni gerçekten çok seviyorsun. Üzdünüz hanımefendi, haberiniz olsun.

Battaniyeyi başından indirip yataktan doğruldu Deva.

- Kalk ömrümü yedin kalk hazırlan.

Sevinçle odadan çıkıp çantasıyla beraber geri geldi.

- Ben hazırım dedi heyecanla.

-Yuh! Dur bi bismillah yataktan kalkayım.

- Ben yatağını toplarım sen git hazırlan.

-Bugün iyi saatte olsun günü herhalde. Allah Allah.

*****

Mert'in evine gelmiş hâli hazırda babasının gelmesini bekliyordu Yiğit Efe. Babasıyla en son kötü ayrılmıştı, biraz gergindi doğrusu. Arkadaşı Mert gerginliğinin farkındaydı.

- İyi misin?

-İyiyim.

Kapı zili çalınca Mert kapıyı açmak için kalktı.

- Hoşgeldin Fırat Amca.

-Umarım hoş bulurum. Yiğit içeride mi?

- İçeride, seni bekliyordu o da.

Fırat Bey gayet patlamak üzere olan yanardağ gibi görünüyordu. Mert korkmuştu açıkçası. Bu günü kazasız belasız atlatsalar yeterdi ona.

Yiğit Efe babasını görünce ayağa kalktı. Kur'an'dan öyle öğrenmişti. Anne babaya hürmet etmesi gerekti. Onlara üf bile dememeliydi. Ama bunu sürdürebilecek miydi, o da bilmiyordu.

Babası Fırat Bey oğlunu farklı bir kisve içerisinde görünce korktuğunun başına gelmiş olması içindeki huzursuzluğa sebep olarak yetmişti.

- Görmeyeli bayağı değişmişsin. dedi Yiğit Efe'yi baştan aşağı süzerek.

- Sen hâlâ aynısın ama. diye karşılık verdi.

-Biliyor musun gitgide Ferhat Amca'na çok benziyorsun. O da yıllardır çalışıp didindiği oyunculuğa,senin gibi sefil bir hayatı tercih etti. Sonrasında yaşlı bir adamın cübbesinin eteğine bir yapıştı. Dilenciden farkı kalmadı. Rezil etti bizi elâleme.

- Bir insanın dinini yaşaması niye rezillik olsun ki?.

- Görmüyor musun bu milletin açlıktan ağzı kokuyor. Ama bir de bana bak.

-Hiç değilse gönülleri kibir kokmuyor. Senin gibi malına parasına güvenmiyorlar.Bu insanlar Allah'a tevekkül etmiş insanlar baba. Tek amaçları insanlara Allah'ı anlatmak. Bundan sonra benim de tek derdim bu.

-Aklın karışmış senin. Söylediklerimi anlamıyorsun bile.

-Asıl sen benim söylediklerimi anlamıyorsun baba. Kalbinde kalın bir perde var. Ama kalbin mühürlenmeden bir gün beni anlarsın inşaallah.

-Yeter! Saçma sapan konuşma benimle!

- Baba; ben iki yıl önce içinde bulunduğum hayata baktım. Sorguladım kendimi. Ne yapıyorum ben? Ne için yaşıyorum? dedim. Yaptığım işi sadece eğlendiğim için yaptığımı ve ne bana ne de insanlara faydası olmadığını fark ettim. Daha da ötesi dünya için çırpınırken ahiret hayatıma dair hiç bir yatırım yapmadığımı anladım.

-Ahiret hayatı mı? Ne saçmalıyorsun?

- Evet ahiret hayatı. Her gün kaçtığımız gerçekler bunlar.

-Yeter! Ben daha fazla tahammül edemeyeceğim seni dinlemeye. Senin için o kadar çalışalım ama sen gel yediğin kaba pisle! Nankörsün sen nankör! diyerek öfkeyle kalktı oturduğu yerden.

- Baba.. annemi görmek istiyorum.

-Evime bu halde asla almam seni. Kararından vazgeçersen hiç yaşanmamış gibi hayatımıza devam edebilirim. Ama hâlâ ben artık böyleyim diye inat edersen anneni de göremezsin bundan sonra.. Ha bu arada bütün kartlarını iptal ettirdim. Artık tek kuruş bile vermeyeceğim sana.

-Senin parana ihtiyacım yok benim. Evden çıkarken anahtarı da kartları da bırakmıştım zaten. dedi dişlerinin arasından konuşarak.

-Benimde böyle birine oğlum demeye ihtiyacım yok artık. Ne halin varsa gör. deyip evden çıktı.

Yiğit Efe öfkesinden ağlamak üzereydi, zor tutuyordu kendini. Eli yumruk yapmaktan kızarmıştı bile.

....

- Çok mu ağrıyor?

- Midem bulanıyor.

-Az kaldı geldik eve. Deva Abla lütfen dayan.

Baş ağrısı şiddetlenmişti yine. Aksineymiş gibi bugün dışarısı yığınla insan doluydu. Kalabalığa çıkmak iyi gelmemişti Deva'ya. Kemoterapi gördüğü için ilaçların etkisi de vardı tabi. Deva hastalığının kimsenin bilmesini istemedi. Ailesi dışında sadece teyzesi Hümeyra Hanım ve kuzeni Rabia biliyordu. Kimsenin ona acıyan gözlerle bakmasını istemiyordu. Zaten bir imtihan içinde can çekişiyordu, onların bakışları da tuzu biberi olmasındı. Rahatsızlığı artınca eve taksiyle gelmek zorunda kaldılar.

Taksi evin önünde durdu. Taksiden indirmeye çalışırken mahallenin başında Yiğit Efe göründü. Ondan yardım istese miydi acaba? Olmaz sonra Deva Ablası ona çok kızardı. Arabadan çıkarmaya çalışırken Deva'nın bilinci kapandı. Aman kızarsa kızsın diye düşündü. Şuan yardıma ihtiyacı vardı.

- Deva Abla! Yiğit! Deva Abla bayıldı!

Yiğit Efe duyar duymaz kendi iç âleminden çıkıp kızların yanına koştu.

- Deva Abla bayıldı. Yardım et lütfen! Rabia'nın gözünden sicim sicim yaşlar dökülüyordu.

- Başı çok ağrıyordu. Midem bulanıyor dedi sonra da bayıldı.

- Tamam, sakin ol önce. İndirme arabadan hastaneye götürelim.

Arabaya binip hastaneye doğru yola koyuldular.

....

- Sen, Deva'nın kuzenisin sanırım.

- Evet. Rabia ben.

-Memnun oldum,beni tanıyorsun zaten.

- Yakından ilk defa tanıyorum. İyi çocukmuşsun. Yani sağol bizi buraya kadar getirdin. Annemi aradım o da birazdan burda olur. İşin varsa git istersen.

-Yok, işim yok benim. Bir şey soracağım.Deva nasıl biri? Yani kuzeni olduğun için daha yakından tanıyorsundur onu.

- Deva Ablam; çok iyi biridir. Kimseye yanlış yaptığını görmedim. Duygusaldır. Çok ince düşünür. Düşünceleri davranışı hep samimidir.

-Bana karşı pek samimi değil ama.

-Affedersin ama nesi oluyorsun da sana karşı samimi olsun ki?

-İllâ bir şeyi mi olmam gerekiyor yani?

-Her geçene gül veren birini sever miydin?

- Hayır ama yine de terslemese güzel olacak.

-Damarına basmadığın müddetçe sana tırnaklarını çıkarmaz merak etme uysaldır bizim kızımız.

Tebessüm etti bu söylediğine ikisi de.

- Her gün işe giderken görüyorum kursa gidiyor ama ne için gidiyor bilmiyorum.

-Hafızlık yapıyor Deva Abla. Yani Kur'an'ı başından son..

-Hafızlık ne demek biliyorum. O kadar da değil... Yaptığı iş çok kıymetli.

- Öyle..herkese nasip olmaz. Az kaldı ama.İki hafta sonra bitirecek.

- Vay be. Çok fena imrendim şuan.

Doktor odadan birazdan çıkardı. Deva defalarca tembihlemişti.Kimse bilmeyecekti. Çantasından para çıkartıp Yiğit Efe'ye uzattı.

-Yiğit zahmet olmazsa bana su alabilir misin?

- Alırım ama önce şu parayı geri koy çantana. Bütün fiyakamızı çiziyorsun. deyip yanından ayrıldı.

Ardından doktor odadan çıktı. Deva Hanımın yakını kim?

- Benim. Kuzeniyim ben.

-Ailesi yok mu?

-Ailesi şehir dışında. Doktor hanım kötü bir şey yok değil mi?

- Uyguladığımız tedavi pek sonuç vermemiş. Durumu gitgide ağırlaşıyor.

-Ameliyatla düzelemez mi?!

-Ameliyat onun için çok riskli. Kurtulma şansı %10. Masada kalabilir. Ancak ameliyatsız durumu da pek farklı değil. Üzgünüm çok bir zamanı kalmamış olabilir.

-Ne diyorsun doktor! Ne diyorsun sen ya?! Benim ablam iyileşecek anladın mı beni?! İyileşecek!

- Üzgünüm, geçmiş olsun.

- Üzgün olunca geçiyor mu sanki!


Hümeyra Hanım kızının omuzlarından tutarak kendine çevirdi. Annesini görünce hemen sarıldı.

-Anne ne diyor bunlar anne?! İyileşemez diyorlar, ölecek diyorlar anne!

Hümeyra Hanım durumun ciddiyetinin gayet farkındaydı. Kızını teselli edecek hiçbir söz bulamadı. Sadece sarıldı kızına ve ağladı.

Biraz sakinleşmek için dışarı çıktı. O sırada Yiğit Efe asansörle yukarı çıktı. Rabia'yı göremeyince ona benzeyen bir kadın gördü, annesi olduğu kanaatine vardı ve ona sordu.

-Merhaba ben Deva'nın alt komşusuyum. Rabia diye bir kızla getirmiştik. Siz Rabia'nın annesi oluyorsunuz sanırım.

- Evet evlâdım. Allah razı olsun.

-Cümlemizden. Deva'nın durumu nasılmış öğrenebildiniz mi?

- Çok yoruyor kendini. Bir de çok hassas bünyesi var. Bayılması normal tabi.

-Allah şifa versin.

-Amin evlâdım amin.

Elindeki su şişesini Hümeyra Hanım'a uzattı.

-Sağol.

******

 

Bölüm : 12.02.2025 14:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...