20. Bölüm

20. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Mesteraha

 

- Şansa bak kıza sürpriz kutlama yapacakken asıl bize fena sürpriz yapıldı. Mehmet Amca'yı da yeni tanımıştım. İyi biri daha göçtü gitti.


- Hep iyiler gitmez mi zaten?

- Yiğit, toparlanmamız gerek. Deva için kendine gelmen lazım. Mutlu olduklarını görmek istiyorsak onlara iyi gelmemiz lazım.

-Gördüğün gibi benim halim hal değil. Aklında var mı bir şeyler?

- Var gibi. Hadi hazırlan sen.

.....

- Çok gecikmeyin evlâdım. Deva'nın pek keyfi yok zaten rahatsızlanır diye korkuyorum.

-Merak etme Hümeyra Teyze kızlar bizimle güvende.

- Ablam senden bahsetmişti, iyi biri olduğunu söylemişti. O yüzden bu kadar rahat olabiliyorum. Yoksa bu kadar geniş biri değilim.

- Onların hakkını ödeyemem. Geldiğimden beri beni hiç yalnız bırakmadılar. Hep bir sıkıntım var mı diye kapımı çaldılar. Ben de sizi bırakmayacağım. Ne sıkıntınız olursa olsun beni arayın.

- Allah razı olsun evlâdım. Deva'mın yüzü gülsün de ben daha bir şey istemem.. Ha bir de komşulara görünmeden girin çıkın Allah aşkına. Zaten birkaç kişi sizi mahallede görmüş dün mevlütte onun lafını yapıyorlardı.

- Dikkat ederiz Hümeyra Teyze.

....

Mert arabasını mahallenin biraz aşağısına park etmiş Yiğit Efe ile kızları bekliyordu. Geldiklerini görünce arabanın farlarını yakıp söndürdü. Kızlar farkedince arabanın yanına doğru ilerlediler.

- Ben hâlâ şaşkınım. dedi Rabia arabaya binerken. "Annem sizinle gitmemize nasıl izin verdi hâlâ şaşkınım."

Mert şoför koltuğundan arkaya doğru dönerek konuştu.

- Niye? Kötü çocuk muyuz biz?

- Niye? İyi çocuk musun sen? diyerek Rabia karşılık verdi.

Koltuğunda kendini düzelterek aynaya baktı Mert. Biraz düşündükten sonra konuştu.

- Yani.. Çok iyi biri olmasamda o yolda ilerliyoruz çok şükür.

Mert'in söylediği sözler komik gelmişti arabadakilere. Küçük bir kıkırtı kaçtı ağızlarından.

- Neyse nereye gidiyoruz? dedi Rabia bilmiyormuşcasına.

- Gidince görürsünüz hanımefendi. dedi Mert.

....

Yol boyunca sakinliğini korumuştu Deva. Hiçbir şey düşünmeden öylece boş boş bakıyordu bir noktaya. Düşünmek istemiyordu. Sessizce sürdürmek istiyordu yolculuğunu. Ancak geldikleri yeri görünce yerinden doğruldu bir anda. Arabanın camını açtı etrafı seyretmeye başladı. Burası..yıllardır gelmeyi çok istediği yerdi. Hatta bunun için para biriktiriyordu.

Deniz manzaralı sırasıyla dizilmiş ahşap evler, ileride el yapımı süslemeler satan seyyarlar, ah evet işte şuradan sola dönünce internette sadece resimlerinde gördüğü o yer; "Mesteraha!"

Deva'nın dikkatini sonunda bir şeyin çekmiş olması Yiğit Efe'yi mutlu etmişti.

- Önce kahvaltı yapalım. Sonra geliriz buraya. dedi.

Sonunda koca demir kapıların önünde durdular. Kapı açılınca arabayla ilerlemeye devam ettiler. Evin önüne park ettikten sonra bagajdaki eşyaları çıkartıp eve taşımaya başladılar.

- Burası kimin?

- Babam bu yaz itibariyle bana devretti. Arasıra arkadaşlarla geliyoruz. Sessiz sakin bir yer, iyi oluyor.

- Gerçekten çok güzel bir yer. dedi Rabia evin içini incelerken.

- Bugün bir sürprizle karşılaşmayız değil mi kardeşim? diye fısıldadı Yiğit Efe.

- Yok, gelirken telefonumu kapattım. Konum falan da paylaşmadım.

- İyi.

- Evet, kızlar yemekler benden. Merak etmeyin sırf sizin için abdest aldım. Dua bilmiyorum ama en azından abdest almayı öğrendim. Şimdi sizi arka bahçeye alalım hazır olana kadar dinlenmiş olursunuz. diye şakıdı Mert.

Rabia Deva Ablasıyla bahçeye geçerken fısıldadı.

- Çok şaşkın be bu.

- Birilerinin bacası tutuşuyor galiba. dedi imayla Deva.

- Yok ya. Sadece biraz sempatik bir çocuk. Güldürmeyi bilen bir tip yani.

- Sadece bu yüzden yani.

- Deva Abla ya. Hem Yiğit Bey geldiğimizden beri etrafında pervane. Yok o ağırdır ben taşıyayım falan.

- Ay saçmalama Rabia. Çok meraklıydı taşımaya bende veriverdim eline.

-Hee eşya taşımaya meraklı olduğu için yani.

- Rabia sus ve yürü duyacaklar şimdi yanlış anlayacaklar.

- Nasıl oluyormuş?

....

-Hanımlar kahvaltınızı rahat yapın diye size ayrı bir sofra kurduk. dedi Yiğit Efe. Bir yandan da Deva'nın tepkilerini ölçüyordu, her ne kadar yüzünü göremese de...

- Teşekkür ederiz. dedi sadece Deva.

- Çok düşüncelisiniz, sağolun. diye ekledi Rabia.

Masalarına oturup kahvaltılarına başladılar.

- Oha bunları ne ara hazırladı? Donatmış sofrayı resmen.

- Bu çocuk becerikli gerçekten, tam sana göre. Mert'i kaçırmamalısın bence.

- Şaka bir yana bir erkeğin hiç iyi bir özelliği olmasa sadece eli lezzetli olsa yine de severdim herhalde. Hatta evlenirdim. Yemekleri kocam yapardı bende temizlik yapardım.

Arkalarından hafif bir öksürme sesi geldi.

- Çayı şuraya bırakıyorum kızlar, alırsınız. dedi Mert. Ses tonundan gülerek söylediği çok kolay anlaşılıyordu.

Rabia gözlerini olabildiğince açtı.

- Duydu mu? dedi içine kaçmış sesiyle.

- Yüksek ihtimal. dedi Deva gülerek.

Kahvaltı faslından sonra toparlanıp yola çıktılar.

Mesteraha' ya varmışlardı. Deva kapıdan içeri girerken sanki farklı bir âleme girmişti. Krem rengi ahşap işlemeli duvarlar, sütlü kahve tonlarında ahşap raflar, kitap okumak isteyenler için gayet rahat koltuk ve masalar, hem de kızlar için ayrı yer erkekler için ayrı bir yer, köşede suyu kaynayan semâverler, kitap kokusu...Deva da Rabia da mest olmuştu bu görüntüye.

- Niye Mesteraha denmiş acaba? dedi Rabia.

Yiğit Efe anlatmaya başladı.

- Mesteraha Arapça bir kelime. Anlamı dinlenilen yer demek. Ama benim için buranın derin ve çok özel bir manası daha var.

- Gönlünü ve ruhunu dinlendirdiğin yer.

Yiğit Efe şaşırmıştı açıkçası. Çünkü bu cümleyi yıllar önce kendisinden başkası kurmamıştı.

- Evet. dedi hayret ederek.

- Yani ben olsam öyle adlandırırdım. dedi Deva etrafını incelemeye devam ederek. Yiğit Efe bir kez daha Deva'nın doğru kişi olduğu kanaatine vardı.

Saatlerce kitap raflarının arasında dolaştı, kitapları alıp kokladı, ilgisini çekenleri alıp bazı kısımlarını okudu.

Bu sırada Rabia sıkıldığı için Mert ile dışarı çıktı.

- Deva Ablam aşıktır kitaplara. Bende severim ama bizim sevgimiz biraz mesafeli. Uzaktan çok güzel sevebiliriz bence.

Mert, Rabia'nın sözlerine gülerken bir şey farketti. Yüzündeki gülümseme soldu bir anda.

- Rabia içeri gir.

- N'oldu?

- Çabuk ol. deyip kolundan tuttu ve markete girdiler. Rabia, Mert'in ona rahat bir şekilde dokunmasından hoşlanmamıştı.

- Ya sen niye benim kolumu...

- Şşş diye uyarınca sessizce konuşmak zorunda kaldı.

- Niye benim kolumu tutuyorsun?! diye fısıldadı.

-Keyfimden değil herhalde. Kapının önünde magazinciler vardı.

- Ne?!

-Buradan görünmeden çıkmamız lazım.

....

- Bizimkiler çok uzaklaşmasa bâri.

- Dur, ben bi bakayım.

- Yakında market var mı? Soğuk bir şeyler alalım diyecektim.

- Var. Ben alırım istersen.

- Ben de geleyim.

- Olur.

Markete doğru ilerlerken fotoğraf makinasının flaşları yüzlerine doğru patlamaya başladı.

-Efe Bey merhaba

- Çekmeyin arkadaşlar.

- Geçen haftalarda youtube kanalınızdan bir paylaşım yapmıştınız, sözlerinizde hâlâ kararlı mısınız?

Yiğit Efe spikerlerin sorusunu cevaplamadan Deva'yı arkasına alıp yürümeye devam etti.

- Efe Bey yanınızdaki kız kim?

- Birlikte misiniz?

- Çekmeyin arkadaşlar,lütfen.

- Bir şey söylemeyecek misiniz efendim?

Hızlı hızlı markete girdikten sonra Mert ile Rabia'yla karşılaştılar.

- Eh be kardeşim arıyorum niye açmıyorsun.

- Sessizdeymiş telefon. Yakalandık zaten. Siz?

- Biz daha yakalanmadık.

- Tamam siz arka kapıdan çıkın ben onları oyalarım.

- Emin misin?

- Eminim hadi gidin.

Yiğit Efe onları oyalarken Mert, Rabia ve Deva marketin arka kapısından çıktılar.

Eve geldiklerinde Deva paniklemişti. Ya haberlere çıktıysa ya teyzesinin kulağına gittiyse?! diye hop oturup hop kalkıyordu.

- Deva Abla biz kötü bir şey yapmadık.

- Biliyorum ama dışarıdan görenler farklı bakıyor. Bizim komşular şekil 1.

- Annem yanlış anlamaz merak etme. Ama komşuları nasıl susturur onu bende bilmiyorum.

- Eveet şu üzerimizdeki gerginliği atalım bir. diyerek elinde çilekli pasta ile geldi odaya Yiğit Efe. Pastanın üzerinde "Hafız Deva" yazıyordu.

- Aslında buraya gelmemizin ana sebebi hafızlığını kutlamaktı. Hafızlığın mübarek olsun.

Deva ne diyeceğini şaşırmış bir halde pastaya bakıyordu. Çok duygulanmıştı.

- Ben..Çok teşekkür ederim. İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum.

- Sen mutlu ol yeter. dedi Yiğit içtenlikle.

- Ben pastayı kesip getireyim diyerek ayaklandı Rabia.

- Bende geleyim diye ardından koşar adımlarla gitti Deva.

...

Pastalarını yedikten sonra toparlanıp geç olmadan evin yolunu tuttular. Mahalleye girerken de yine aynı gizlilikle girdiler. Apartmana girdikten sonra sessizce başarı nâraları atarak kapının önüne geldiler. Anahtarı çantasından çıkarmadan kapı açılmıştı. Kimin açtığına bakmak için başını kaldırdığında teyzesini karşısında gördü. Yüz ifadesinden her şeyi duyduğu belki de gördüğü anlaşılıyordu.

- İçeri geçin. dedi düz bir sesle. Yiğit Efe'yi de çağırdı.

- Bakın evlâdım siz aklı başında insanlarsınız. Bu insanlar kimin hangi açığını yakalasam acaba diye etrafında pür dönüyor. Konu komşuya yakalanmayın dedim tüm dünyaya yakalandınız. Hadi üçüne beşine hakikat böyle diye anlatırsın ama tüm dünyaya nasıl anlatacağız?

- Ben bir video yayımlarım.

- Ne diyeceksin evlâdım? Deva ile görüntülenmişsin.

- Komşum olduğunu söylerim.

- Çok masum düşünürler sanki.. Benim aklıma bir şey geliyor ama siz ne dersiniz bilmiyorum.

- Neymiş teyze?

- Evlenin.

******

 

 

 

 

 

Bölüm : 15.02.2025 23:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...