26. Bölüm

26. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Ölüyorum

 

Hayatın gerçekleri bir tokat gibi yüzüne vururken diğer yanı kabullenmek istemez insanoğlunun. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Halbuki son nefesi tükendiğinde hesaba çekileceğini unutuverir insan. İnsanız, unutuyoruz işte. Mayamızda var unutmak. Yaşadığımız onca kötü anılarla beraber yaşayıp her an aynı acıyı hissetmek; kulağa hiç güzel gelmiyor değil mi?Sahi yaşadıklarımızı unutmasaydık yaşanmaya değer bir hayatımız olur muydu acaba?

Düşüncelere dalmış giderken arkadaşı Mert omzunu tuttu.

- Kardeşim, bir haftadır ağzına doğru düzgün bir şey girmedi.

- Aç değilim.

- Yapma böyle. Sen böyle güçsüz durursan ona nasıl destek olacaksın?

Yiğit Efe günlerce tuttuğu sessizlik orucunu bozmuştu artık. Bağırıp çağırmak istiyordu. Belki biri anlardı. İçi içine sığamıyordu. Kalbi gitgide daralıyordu.

- Olamıyorum ki zaten. Allah kahretsin ki olamıyorum! Yanında olmama bile izin vermiyor! Ben nasıl güçlü olayım?! Nasıl?! Nasıl?!

Yiğit Efe tutamıyordu kendini. Çaresizce dökülen gözyaşlarına bile öfkeliydi. Belki de elinden bir şey gelmediği için bu kadar sinirliydi. Mert ise arkadaşına sımsıkı sarıldı. O da ne yapacağını bilmiyordu. Ama güçlü olmalıydı. Beraber ne badireler atlatmışlardı. Bunu da atlatacaklardı Allah'ın izniyle.

- Bunu da atlatacağız kardeşim. Bunu da atlatacağız merak etme.

....

Biri daha sessizlik orucu tutuyordu. Aylardır hastalığını sır gibi saklamıştı ondan. Şimdi ise öğrenmişti. Ne düşünüyordu acaba? Belki artık koşmazdı peşinden. Ölmek üzere olan biriyle neden hayal kursundu ki. Böyle düşünse bile koymazdı herhalde diye düşündü Deva.

Ama düşündüğünün tam tersi olduğunu telefonu günler sonra eline alınca anladı. Defalarca aramış, mesajlar atmıştı. Ama o hiçbirine geri dönüş yapmadı. Yapsaydı belki de ümitvâr olacaktı. Buna izin veremezdi, vermedi de. Belki bir süre sonra sıkılır, bırakırdı peşini.

Kapının açılma sesine kulak verdi. Kapının aralığından teyzesi Hümeyra Hanım göründü.

- Deva'm, en sevdiğin yemeği yaptım. Hadi gel yavrucuğum.

- Aç değilim teyzeciğim. Siz yiyin. dedi durgun bir sesle.

- Ama ilaçlarını alman lazım. Yemek yemeden olmaz. dedi ısrarla Hümeyra Hanım.

- İçmek istemiyorum. dedi derin bir nefes vererek.

- Güzel kızım, yapma ama böyle. Neden üzüyorsun beni? O ilaçlar iyileşmen için.. Hem Yiğit Efe de senin tedavin için...

- O ilaçların hepsi saçmalık! Öleceğim ben. Anladın mı?! Öleceğim!

- Deme öyle şeyler. Ölmeyeceksin çiçeğim, yaşayacaksın sen.

- Kimi kandırıyorsunuz? Solmuş, kökü çürümüş çiçeğe su vermek ne kadar boşsa bana teselli verip durmanız o kadar nafile.
Ben bu gerçeğe hazırladım kendimi.Artık siz de kabullenseniz iyi olur. Beni hayata dair umutlandırıp durmayın.

Yatağa yatıp battaniyesini üzerine çekti. Kimseyi görmek istemiyordu. Kimseyle diyoloğa girmeyi hiç istemiyordu. Öleceğini öğrendiğinde bile bu kadar tepkili değildi. Belki de bu durumu Yiğit Efe'nin öğrenmesi canını çok sıkmıştı.

- Dinlenmek istiyorum. dedi bitkin bir sesle.

Teyzesinin gözleri dolu dolu olmuştu. Sırf onun için güçlü durmaya çalışıyordu. Memleketten geldiğinden beri hiçbir şey olmamış gibi neşeli davranmaya çalışıyordu. Daha ablasının acısını içine gömemeden yeğeninin öleceğini kabullenmeye çalışıyordu. Üstelik hasta, yatalak babası da yeni vefat etmişti. Zor günler geçiriyordu ama bunların hiçbirini yansıtmamaya çalışıyordu. İçine atması zor, hiçbir şey olmamış gibi davranmak daha zordu. Ancak bunu aşması gerektiği kanaatindeydi.

- Neler hissettiğini çok iyi biliyorum. Senin annense benim de ablamdı. Üstüne bir de babamın acısı eklendi. Aynı acıları paylaşıyoruz Deva'm. Bende en az senin kadar yorgunum. Keşke senin yerine ben ölsem de kurtulsam şu acılardan diyorum bazen.

Deva battaniyenin altında sessizce gözyaşlarını döküyordu. Ama teyzesinin son sözü canını o kadar yaktı ki sessiz ağlamanın yerini hıçkırıklar almıştı. Teyzesi yatağının kenarına oturdu. Niyeti onu ağlatmak değil, gönlüne su serpebilmekti.

- Güzel kızım, bu dünyada kimse kalıcı değil. Neyden kaçıyorsun bu kadar? Ölüm utanılacak, kaçacak bir şey değil ki. Aksine sen seni seven, sana değer veren bir zâtın huzuruna gideceksin. Üstelik ömrünü medreselerde geçirmiş biri olarak daha çok şanslısın.

Ağlaması biraz dindikten sonra başından battaniyeyi çekti.

- Teyze.. ben her ne kadar ölümün hak olduğuna inansam da bir türlü ölümün bana geleceğini düşünmek bile istemiyormuşum meğer. Aslında bütün kızgınlıklarım kendimeymiş, bunu anladım. Bu zamana kadar öleceğimi, hesap vereceğimi aklımın ucundan bile geçirmemişim. Ben kendime kızıyorum teyze. Ben nasıl bir müslüman mışım da kendime ölümü yakıştıramıyor muşum? Neden bunca zaman boş bir hayat sürmüşüm? Bildiğim halde unutmuşum; kim olduğumu, neden vâr olduğumu, sonsuz yaşamımın burası değil ahiret olduğunu.. Unutmuşum teyze.. Hastalığımı kimse öğrenmesin istedim. Çünkü kendi nefsime güvenmiyordum. İnsanların sözlerine takılıp Allah'a isyana kalkışmaktan korktum.

- Neden isyana kalkışasın ki? Mevlâ' nın verdiği nimete karşı isyan edilir mi hiç?

- Nimet mi?

- Nimet tabii ya. Allah'ın verdiği nimetler sadece güzellikler ile mi kalır sanırsın? Ezberlediğin ayette geçiyor " sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır." Öyle değil mi güzel kızım?

- Öyle..

- Bu hastalığın bir imtihan. Her imtihanın sonunda bir mükafat verilir. Zorluğu, derecesi mesâbesinde. Demek ki seni çok büyük bir mükafat bekliyor.

....

Âb-ı hayattan kana kana içmiş gibiydi insanoğlu. Ne yaptıklarını ölçüyor, ne de yapacaklarını. Halbuki ölüm bir nefes kadar yakındı. Her an verebilirdi emaneti. Evet emanetti bu beden insanoğluna. Haddimiz olmadan ne kadar da çok sahiplenmiştik.

Günler geçiyor. Kimisi yaralarını sarmaya çalışıyorken kimisinin de yaraları büyüyordu.

Deva her gün Kur'anını okuyor, zikirlerini çekiyordu. Ruhen daha dingindi. Ama Yiğit Efe gitgide eriyordu sanki. Gecelerini dua ile gündüzlerini ise medrese ile doldurmaya çalışıyordu. Zaten bunlar da olmasa şimdiye kadar bunalıma girmişti. Çok şükür ki sığınacağı, dertleşeceği bir Rabbi vardı.

Yine evinde duramadı. Hava almak için dışarı çıkmaya karar verdi. Kapıdan çıkarken merdivenden inen karaltıya baktı. Bu.. Deva'ydı! Hüzün dolu gönlü hareketlenmeye başladı.

- Deva?

Deva ise bu sefer kaçmadı. Aksine kapısının önünde durdu ve konuşmaya başladı.

- Biraz konuşabilir miyiz?

- T.tabi. Konuşalım. dedi Yiğit Efe şaşkınlığı gizleyemeden.

- Burda olmaz. Her zaman ki yerde olsa daha iyi olur. Yanımda Rabia olacak.

- Tamam.

Bu durgunluk fazlaydı. İçi ürpermişti Yiğit Efe'nin. Kötü şeyler duyacaktı sanki. Başını sağa sola salladı, düşüncelerini kovmak istercesine. Hayır, hemen kötüye yormamalıydı.

....

Parka geldikten hemen sonra Deva ve Rabia da çok gecikmeden gelmişti. Rabia biraz uzağa oturduktan sonra Deva konuşmaya başladı.

- Buraya neden çağırdığımı merak ediyorsundur.

- Eh yani..biraz.

- Hatırlıyor musun ilk burada konuşmuştuk.

- Unutmadım ki.

- Ama konuşma amacımızı unutuyor gibiyiz. dedi gözleri masaya sabitlenmiş bir halde.

- O ne demek şimdi? dedi Yiğit Efe kaşlarını çatarak.

- Yani..seninle konuşma sebebim sadece doğru yolu bulasın diye idi. Ama görünen o ki ok hedefinden sapmış.

- Ben..yanlış bir şey yaptığımızı düşünmüyorum.

- Ama görenler öyle düşünüyor.

Güldü genç adam. Sinirleri bozulmuştu.

- Ne yani milletin lafına bakarak mı iş yapıyorsun sen?

- Ben kimsenin lafına bakmıyorum. Sadece namusuma leke sürmelerine izin vermek istemiyorum.

- Burada sebep ben oluyorum öyle mi?

- Sadece.. birbirimizden uzak dursak ikimiz içinde iyi olur diyorum.

- Neden? Neden böyle bir şey yapıyorsun? Neden canımı yakıyorsun Deva? Neden?!

- Çünkü ölüyorum aptal! Ölmek üzere olan biriyle birlikte olmayı seçmek kadar körsün sen! dedi. Gözlerinden dökülen yaşlara engel olamıyordu Deva.

- Evet körüm! Çünkü sana deliler gibi aşığım! Öleceğini bildiğim halde seni seviyorum! Sevgi denen şey, tırnak değil ki söküp atayım. Çıkaramıyorum burdan işte seni! Çıkmıyorsun! diye haykırdı Yiğit Efe elinin tersiyle gözünden dökülen yaşı silerek.

Şaşırma sırası Deva'daydı. Yiğit Efe devam etti konuşmasına.

- Deva..izin ver bâri son zamanlarında yanında olayım.. Evlen benimle.

 

Bölüm : 17.02.2025 22:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...