34. Bölüm

34. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Özür

 

 

Akşam üzeri sofra kurma telaşesinden Rabia da nasibini almıştı.

 

- Kızım kaşıklar sağ tarafa konacak!

 

- Tamam anne.

 

- Ama kaç defa daha söyleyeceğim evladım aa.

 

- Sağımı solumu karıştırıyorum n'apayım.

 

- Bir eline sarımsak bir eline soğan vermedim diye oldu böyle aah ah.

 

- Ne alakası var anne ya millet sarımsak soğan taşıyarak mı öğreniyor sağını solunu.

 

- Senin gibi aklı bir karış havada olanlar öyle öğreniyor.

 

Deva bu anne-kız arasındaki sürtüşmeyi sonlandırmak için konuyu değiştirmeye çalıştı.

 

- Teyzeciğim içecek ayarlamadık. Ne yapalım?

 

- Bu saatten sonra çay yetişir. Yemek arasında soğuk içecek aranır ama. Mus'ab'a söyle de marketten alsın.

 

- Her dediğini yaparım teyzem ama şununla beni muhatap etme n'olur.

 

- O zaman ben gidiyorum. Sizden hayır yok.

 

- Teyze dur, tamam söylerim ben, alır gelir.

 

Geldiğinden beri sözlerini kısa cevaplarla geçiştirip kardeşiyle muhatap olmuyordu. Teyzesi konuşsunlar diye bir sürü bahane buluyordu. Gerçi teyzesinin ne yaptığının farkındaydı. O da barışmak istiyordu. Sımsıkı sarılmak, bunca zaman neredeydi, ne yapmıştı hepsini öğrenmek istiyordu. Ama bir yanı da kırgındı ona. Odasının önüne geldiğinde kapıya birkaç kez hafifçe vurdu. İçeriden gel sesi gelince kapıyı açtı. Arasından kardeşine baktı.

 

- İçecek alınması gerekiyor da alır mısın?

 

Mus'ab, ablasına şaşkınca baktı. Ondan bir şey istiyordu. Boğazını temizleyip konuştu.

 

- Alırım. Ne alayım peki?

 

Mus'ab bu konuşmayı uzatmaya niyetliydi.

 

- Ne bileyim limonata, şerbet, meyve suyu falan. Hangisi olursa.

 

- Tamam.

 

Deva kapıyı tam kapatacaktı ki aklına gelen şeyle tekrar yüzünü kardeşine döndü.

 

- Kola alma. deyip çıktı odadan.

Mus'ab yalandan dudağını büktü. Kardeşinin kola sevdiğini biliyordu ama zararlı olduğu için ona asla kola almazdı, almasına da izin vermezdi.

 

Markete çıkarken teyzesine ve ablasına hitaben konuştu.

 

- Onlar geldiğinde odamdan çağırmak gibi bir hatada bulunmayın.

 

- Aman çıkma sen mağarandan. diye takışdı Rabia.

 

- Ben mağaramda çok mutluyum. diye karşılık verdi Mus'ab.

İkisi de birbirine yüzlerini ekşiterek baktılar. Hümeyra Hanım tartışma büyümesin diye araya girdi.

 

- Birazdan gelirler, karşılaşmak istemiyorsan bir an önce al gel şu içecekleri.

 

Mus'ab bir şey demeden ayakkabılarını giyip, portmantodan hırkasını alıp çıktı.

 

Sofra hazırlığı bittikten sonra kızlar üzerlerine yemek kokusu sinen kıyafetlerini değiştirip yine cilbablarını giydiler. Hazırlanma süreci biter bitmez Mus'ab onun ardından da Yiğit Efe ile Mert geldi. Kapıya Hümeyra Hanım baktı. İçeri buyur ederken ev terliklerini önlerine sürmeyi ihmal etmedi. Ellerindeki poşetlere bakınca Mert konuşma ihtiyacı duydu.

 

- Ne alacağımızı bilemedik. Hepsinden azar azar alalım dedik. Nereye koyalım bunları?

 

- Teşekkür ederiz. Mutfağa, tezgahın üzerine bırakın çocuğum. Başıyla onaylayıp mutfağa girdiler. Ellerini yıkayıp salona geçtiler.

 

Masanın diğer ucunda duran, göz göze gelmemeye çalışan Rabia'yı görünce bıyık altından güldü Mert. Yiğit Efe ise Deva'nın bakışlarını görebilmek için ara ara göremediği yüzüne bakıyordu. Evet göremediği; çünkü yine onlar gelmeden yemeğini yemiş, peçesini takmıştı. Yine sadece sofradakilere hizmet etmek için sofrada duracaktı. Herkes yemek masasına yerleştikten sonra Deva ve Rabia çorbaları koyup yemeğe başladılar. Yiğit Efe ve Mert yan yana otururken, Mert'in karşısına Hümeyra Hanım, Yiğit Efe'nin karşısına Rabia oturdu. Deva servisi kolayca yapabilmek için masanın başına oturdu.

 

- Yine çok güzel şeyler hazırlamışsınız Hümeyra Teyze. diye şakıdı Mert.

 

- Ellerinize sağlık her şey çok güzel görünüyor. diye onayladı Yiğit Efe sakince.

 

- Afiyet olsun gençler. deyip elleriyle "buyurun başlayalım" işaretini yaptı Hümeyra Hanım. Çorbalarını bitirene kadar kimseden çıt çıkmadı. Deva biten çorba kaselerini toparlayıp yemek servisini yapmaya başladı. Rabia da kuzenine yardım etmek için masadan kalktı.

 

Hümeyra Hanım bu gerginlik içeren sessizliği dağıtmak amacıyla sohbet etmeye başladı.

 

- Yiğit Efe, nasılsın evladım?

 

- Hamdolsun, bugünümüze şükür.

 

- Duyduğuma göre hem derneğe hem de işe gidiyormuşsun. Zor olmuyor mu?

 

- Evet, zor tabii ama alıştım artık. Şuan sabit bir gelirim var Elhamdülillah. Onunla şuan evin eksiklerini tamamlamaya çalışıyorum.

 

 

- Maşaallah evladım, gayretine hayran kaldım.

 

- Estağfirullah.

 

- Mert, sen nasılsın evladım?

 

- İyiyim çok şükür Hümeyra Teyze, sağlığına duacıyım.

 

- Sen neler yapıyorsun? En son gastronomi falan diyordun sanki?

 

- Evet, ama kendimi geliştirmek için çalışmalarım devam ediyor. Restoranda şef olmayı istiyorum. Belki bir gün kendi restoranım olur.

 

- İnşaallah, nasip...Ha bu arada ikinizde namaza başlamışsınız, Rabbim daim etsin. dedi Hümeyra Hanım ikisinin de yüz ifadelerini takip ederek. İkisi de mahcup bir şekilde sessizce onayladılar. Rabia'nın titrek elleriyle Mert'in tabağını koyması da gözünden kaçmadı Hümeyra Hanım'ın.

 

- Niye mahcup oluyorsunuz canım, bu övülmeye değer bir şey. Mutlu olmalısınız.

 

Ortamdaki gerginliğin kalktığına kanaat eden Hümeyra Hanım yemeğine devam etti.

 

Yemeklerini bitirmek üzereyken bu sefer de Mert konuşmaya başladı.

 

- Hümeyra Teyze, biz aslında buraya bazı şeyleri konuşmak için geldik. dedi ve sende sıra der gibi Yiğit Efe'ye baktı. Yiğit Efe peçeteyle ağzını silip konuşmasına başladı.

 

- Mus'ab'a bir özür borçluyum. Kendisi buradaysa eğer bizzat özür dilemek istiyorum.

 

Masadakiler böyle bir şey beklemedikleri için Mert hariç herkes çok şaşkındı. Kapı arkasında salondaki konuşmaları dinleyen Mus'ab bile şaşırmıştı doğrusu.

 

- Evde tabii. Çağırayım ben.

 

Hümeyra Hanım yeğeninin yanına gittiğinde yatağında uzanmış telefonuyla uğraştığını gördü.

 

- Mus'ab, salona gelir misin oğlum?

 

- Gittiler mi?

- Yok, henüz gitmediler. Yiğit Efe seninle konuşmak istiyormuş.

 

- Ne konuşacakmış benimle?

- Gel sen bi, hadi bak bekliyorum.

Yalandan istemiyormuş gibi yapıp uflayarak yerinden kalktı. Salona masada oturanların yanına geldiğinde Yiğit Efe ayağa kalktı ve Mus'ab 'ın karşısına dikildi.

 

- Mus'ab, ben o gün senin kim olduğunu bilmiyordum. Deva'yı da öyle görünce bir anda gözüm döndü. Ben, özür dilerim.

 

Mus'ab birkaç saniye Yiğit Efe'nin yüz ifadelerine baktı, baktı..

 

- Elinde çok ağırmış ha, kaç gün çenemin acısından doğru düzgün yemek yiyemedim. Ama oyuncu yerine bir boksör olurmuş senden. dedi gülümseyerek. Yiğit Efe şaşkınca Mus'ab'a baktı.

- Affettin mi yani?

- Çenemin acısı geçince unuttum zaten. deyince Mus'ab, Yiğit Efe sevinçten hemen sarıldı.

- Bize niye tripleniyordun sabahtan beri? diye çıkıştı Rabia.

Hümeyra Hanım bu güzel ortamı bozmasın diye kızını dürttü.

 

Rabia'nın gözü Mert'e ilişince kendisine çevrili gülen bir yüz beklemiyordu. Bakışlarını hemen başka yöne çevirdi.

 

Tatlı faslına Mus'ab da katılmıştı. Yiğit Efe ve Mert'in söyleyecekleri daha bir çok şey vardı ama ortam şuan buna müsait değildi. Şuan bu atmosferi bozmamak için birbirlerine bakışlarıyla anlatıp sohbete dahil oldular.

*****

 

 

Bölüm : 02.10.2025 00:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...