Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm👩‍⚖️

@zeynoa4747

 

Bölüm geldi ama sizden ricam oy vermeyi unutmayın

 

Bölüm sınırı 50 oy 100 yorum.

 

Sınır geçilmeden bölüm gelmeyecektir.¯⁠⁠_⁠(⁠ツ⁠)⁠_⁠/⁠¯

 

Bölüm şarkısı 🎤 Şebnem ferah= Deli kızım

 

Keyifli okumalar....

 

_____________________________

 

Hayat çok acımasız.

 

Daha ne kadar canım yanar dedikçe daha çok yakıyor canını.

 

Hayat imtihanlara tâbi.

 

Daha ne kadar canım yanacak derken diri diri mezara gömüleceğimi bilmezdim.

 

Ne demişler; zor olsun ki imtihan olsun.

 

İmtihan üstüne imtihan vardır, benimde imtihanım herkesten herşeyden çok sevdiğim adamla olacaktı.

 

Kadın olmak ne zor bu coğrafyada...

 

Bütün yük omuzlarında.

 

Çık dışarıya kime sorarsan sor adımı ver ne kadar şanslı olduğumu söylerler.

 

Gerçekten de öyle mi?

 

Belki bundan bir yıl önce deselerdi evet derdim ama şimdi.

 

Diyemezdim..

 

Kalbim, ruhum, bedenim paramparça yara bere içinde. kim için? Ne için?

 

Ailem olacaklarını sanırken bana düşman olan kişiler için mi? Yoksa uğruna hiç düşünmeden canımı vereceğim adam için mi?

 

Hoş şuan onun için birşey yapar mıyım? Sanmam değmez..

 

Oysa bundan iki hafta önce ne kadarda mutluydum. Kimse sevmesede biz mutluyduk yada ben öyle sanıyordum.

 

Taki üç gün önceye kadar..

 

Ne olduysa o üç gün içinde oldu

 

Ve ben düştüğüm uçurumdan bir daha sağ kurtulmadım.

 

Herşey aşiret ağalarının konağa gelemesiyle başladi benim haricimde herkesin bildiği aşiret toplantısı...

 

«3 Gün önce »

 

"Serhan'ım ben çıkıyorum. Bugün erkenden dersim var?"

 

"Öyle mi?" Serhan'ın soğuk çıkan sesiyle kutuplarda hissettim kendimi ve bu bir hafta boyunca hep bu ses tonuyla konuşuyordu benimle.

 

Anlam veremiyordum olan bitene ben mi birşey yaptım? Diye düşünüyorum. Ama aklıma hiç birşey gelmiyor.

 

Üniversiteye devam ettigimden beri Ömer abiyle, gidip geliyorum.

 

Kız arkadaşlarım çağırsalar dâhi gitmiyorum, laf söz olmasın diye.

 

Zaten dört yıldır çocuğum olmuyor, diye havadaki rüzgardan bile nem kapıyorlardı. O yüzden gerek yoktu başka bahanelere..

 

Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan serhan'ın telefonda ki sesi oldu.

 

"Efendim dalmışım ne dedin?"

 

"Dedim ki kaçta bitiyor dersin?"

 

"Şey sanırım 13.00 falan biter bir aksilik çıkmazsa?"

 

"Tamam! çıkınca haber ver bana?"

 

"Tamam! haber veririm?" Serhan dememe kalmadan telefonu suratıma kapattı.

 

Kafayı yemek üzereydim.

 

Çığlık atmama ramak kalmıştı.

 

Ne oluyor diye sormamak için zor tutuyordum kendimi.

 

Susuyorum, kimseyi kırmamak için susuyorum, kalp kırmaktan korktuğum için hep içime atıyorum, birgün patlayacaktım ama ne zaman işte onu ben bile kestiremiyorum, ama hissediyorum yakındı..

 

Sabahtan beri içimde bir huzursuzluk vardı serhan'ın bu tavrı daha çok huzursuz olmama sebep oluyordu.

 

Daha fazla kafayı yememek istemediğim için,Ömer abiye döndüm..

 

"Ömer abi benim dersim geç bitecek gibi senin işlerin falan varsa çarşıda sen onları hallet çıkınca haber veririm ben sana?"

 

"Olur gelin hanımağam."

 

"Tamam! O zaman görüşürüz? kolay gelsin?"

 

"Sağolasın gelin hanımağam."

 

Arabanın kapısını açar açmaz kendimi dışarı attım. Boğuluyordum, kapalı alanlarda. Nefesim daralıyordu.

 

Ömer abinin arkasından son bir kez bakıp anfiye doğru ilerledim. İki hafta sonra mevzun oluyorduk.

 

Zaman ne kadarda çabuk geçiyordu, üniversitenin ilk yılı dün gibi aklımda.İçim içime sığmıyordu. Ama şimdi mevzun olmama ramak kaldı.

 

İki sınav vardı önümde, ve bu iki sınav çok önemliydi, sabahımızı gecemize kattıp emeklerimizin karşılığını alma vaktiydi.Yıllardır hayalini kurduğum mesleğimi icraata dökmek paha biçilemez.

 

Bundan üç yıl önce Serhan'nın bana evlenme teklifi etmesi çoğu değiştirdi hayatımda.

 

Okuluma üç yıl ara vermeme neden oldu. O zamanlar neyi düşündüğüm hakkında hiç bir fikrim yoktu.

 

Koskoca Bejgin aşiretinin varisi Serhan ağa..

 

Onun adına laf gelmesin diye hiç düşünmeden üç yıllımı feda ettim.

 

Şuan çoktan mevzun olup mesleğimi yapıyor olurdum.

 

Her ne kâdar Serhan okumama mani olmasada, destek olsada onunla işler bitmiyordu. Annesi ve babası için bu geçerli değildi, hata önde gelen ağalar içinde..

 

Onlara göre Bejgin aşiretinin gelini okuyamazdı.

 

Laf söz olur falan filan. Hep aynı şeyler..

 

Serhan bu konuda hep arkamda durdu hakkını yiyemem, karşı gelen kimse ayırmadan herkesin karşısında durdu benim için.

 

Allah ondan razı olsun.

 

Ama son bu bir hafta birşey dönüyordu bunu hissediyorum ama ne onu bilmiyorum?

 

İnsan derine batınca çıkamıyor kolay kolay. Zihindeki düşünceler sizi alıp götürüyor,dünyayla olan bağınızı tamamıyle kesiyordu.

 

Sınıfa girip her zaman oturduğum sıraya doğru ilerledim.

 

Kimseyle yüz göz olmayı sevmezdim.

 

Çok fazla arkadaşım yoktu bir ellin parmağını geçmeyecek kadar vardı.Üniversite ortamında her türden insan bulunurdu.

 

Bunlardan ilki burnu havada olanlardı.

 

İkincisi, küçük dünyaları ben yaratım havasında gezenler di.

 

Son olarakta maddi durumu olmayan kişileri diğer öğrenciler karşısında rencide edenlerdi.

 

İnsanları malı ve mülküne göre sınıflandırmak. Ona göre muamele etmek, ne kâdar doğru bir davranış.

 

Egoların"nın kurbanı olup karşındaki insanı kırarak, neyi elde edecekler.

 

Ben kalp kırmaktan korkarım, kırmamak içinde genelikle susarım.

 

Okul hayatım boyunca böyle insanlardan da hep uzak durdum.

 

Her insanın düşüncesi farklıdır.

 

Herkesin düşüncesi aynı olacak diyede bir kaide yok.

 

Herkes herkesin düşüncesine saygı duymalı benim saygı duyduğum gibi.

 

Hilal gözümün nuru, biricik arkadaşım

 

Hayır! Kardeşim. Engeller karşısında omuz omuza çarpıştığım yegâne varlığım.

 

En iyi günümde en kötü günümde yanımda olan kişi arkadaşım değil kardeşimdir yanlızca..

 

Merhametiyle, dürüstlüğüyle, edebiyle, herkese örnek olacak bir kişiliği var.

 

Yeri geldiğinde asi ve hırçın, yeri geldiğinde bir karıncayı incitmeyecek kâdarda naif yürekli kardeşim.

 

Başkalarının dediğine bakmayan, kendi doğrularının peşinden giden.

 

İnsanı herkes sever oda öyle biriydi.

 

Ve ben ona sahip olduğum için çok şanslıyım.

 

Üniversitenin sevmediğim yanıda, dedikodudur.

 

Oldum olası sevmem, hoş benimde dedikodum dönmedi değil.Düşünceler... düşünceler değil midir? Bizleri başka yollara sürükleyen.

 

Tıpkı irade gibi, akıl gibi..

 

Üzerimizde tehsiri bol olan..

 

Dedikodular'da aynen öyle bir şeydir.

 

Bir kere yakanıza yapıştımı kurtulmanız mümkün değildir.

 

'Kadının en büyük düşmanı yine kadındır..'

 

Bu üniversitede okuyan çoğu kadının düşüncelerine göre benim okumam onlara yanlış ve saçma geliyordu.

 

Kendi kulaklarıma duyduğum tuvalet köşelerinde hakkımda dönen dedikoduları.

 

 

Benim ne işim varmış, okumakla vakit kaybediyormuşum, Serhan ağa gibi bir adamla evli olsam oturup evimde, çocuklarına analık yaparmışım falan..

 

Kendi hayatları için yaptıkları planlar bundan öteye gitmiyor.

 

Onlara göre ağayla evlenirsen hiçbir şeye ihtiyacın kalmaz istediğini yaparsın.

 

Bunlar onların söyledikleri, peki ne kadarı doğru tartışılır...

 

Zor tutum o gün kendimi, madem öyle sen neden okuyorsun dememek için..

 

Şu hayatta herşey şan, şöhret,para mı?

 

Bu nasıl saçmalık.

 

Ben kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyorum.

 

Kocam istediği kâdar ağa olsun yada aşireti büyük olsun. Bu benim umrumda bile değil. Ben kendi paramı kazanmak istiyorum, kendi ayaklarımın üzerinde dimdik durmak istiyorum.

 

Kimseye muhtaç olmadan, buna kocamda dahil..

 

Bu zamana kadar imtima etmedim etmeyecektimde.

 

Serhan'nın bende en sevdiği huyda buydu..

 

"Selamün aleyküm, hey kime sesleniyorum, nereye daldın kız?"Dedi Hilal.

 

Kafamı o kadar meşgul etmişim ki, düşüncelerle kardeşim dediğim insanın yanıma geldiğini seslendiğini idrak etmedim. Düşünceler böyleydi işte sizi dünyadan soyutluyordu.

 

Kalktım ve ona sarıldım sımsıkı..

 

"Ve aleyküm selam kusura bakma dalmışım kuzum?"

 

"Estağfurullah hayırdır nerelere daldın yakışıklı kocana mı daldın," Deyip kıkırdadı.

 

"Doğru tahmin ettin ama sadece onu değil," dedim.

 

"Hayırdır ne oldu, sende bir haller var?"

 

"Birbilsem Hilal, bir anlayabilsem? Olanı biteni anlatacağım da ne olduğunu henüz bende bilmiyorum?"

 

"Sorun ne kafanı karıştıran seni derin düşüncelere sürükleyen nedir?"

 

"Sorun Serhan son bir haftadır çok garip davranıyor?"

 

"Ne gibi?"

 

"Doğru düzgün yüzüme bakmıyor, konuşmuyor, sabah erkenden çıkıyor gece ben uyuduktan sonra geliyor.

 

En acısıda aramızda soğuk rüzgarlar esiyor, beni kendisinden uzaklaştırıyor?"

 

"Aynı kişiden mi bahsediyoruz? Hani şu bir hafta önce sana yan baktığı diye adamı komalık eden kişiden?"

 

"Evet aynı kişiden bahsediyoruz,

 

Sabahları onu öpmeden çıktığım için bana trip atan adam gitmiş yerine bambaşka biri geldi.

 

Sesimi duymadan işe başlamayan adam son bir haftadır ne arıyor nede soruyor?

 

Bu onun yapacağı şeyler değil, bir sorun var belli ama ne bilmiyorum? Bana da söylemiyor.H er göz göze geldiğimizde bakışlarını kaçırıyor.

 

Aynı ortamda olmaktan kaçınıyor?"

 

"Allah Allah, bunların Serhan'nın yapacağı şeyler değil? Son zamanlarda hiç tartıştınız mı? Ne bileyim aranızda birşey yaşandı mı?"

 

"Sorunda burada olmadı, ne bir tartışma nede başka birşey? Bu sabah dersim erken olduğunu haber vermek için aradım.

 

Açtı konuştuk ne zaman biter falan diye bende bilmediğimi falan söyledim. Konuşmayı bitirdik ağzımı açtım tam birşey diyecektim, telefonu yüzüme kapattı?

 

Bu olan bitene anlam veremiyorum Hilal?"

 

"Ne diyeceğimi bilmiyorum Elfin,

 

Serhan'nın neden öyle davrandığını bende anlayamadım?"

 

"Hilal bir haftadan beri Serhan böyle, soğuk ve ilgisiz, ben bilmeden birşey mi yaptım diye düşüyorum ama yok?

 

Bir derdi var biliyorum bekliyorum bana gelip anlatmasını ama gelmiyor, gelmediği gibi bu durum beni de huzursuz ediyor?"

 

"Var birşey belli ama seninle ne ilgisi var? Hadi diyelim var neden gelipte seninle konuşmuyor? Sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz"

 

"Bilmiyorum Hilal bu eve gelin geldiğimden beri istemeyen gelinim?

 

Bu zamana kadar o ailedeki hiç kimseye bir saygısızlığım yada terbiyesizliğim olmadı.

 

Annesi o evde olmadığı zamanlarda bana sarf ettiği sözleri,yaptıkları hiçbir şeyi bu zamana kadar Serhan'a anlatmadım. Neden biliyor musun?

 

Benim yüzümden ana oğlun arası bozulmasın diye.

 

Sevmiyor beni bugüne kadar sevmesi için herşeyi yaptım ama sevmiyor.

 

Sadece oda değil Fatma hanım ve Rojin de aynı şekilde?

 

Bana baktıklarında düşmanına bakar gibi bakıyorlar.

 

Ezikliyorlar, hor görüyorlar. Yetim olduğumu yüzüme vuruyorlar, en acısıda annem ve babamın kim olduğu belli olduğu halde piç demeleri?

 

Canım ne kadar yandı tahmin bile edemezsin.

 

Ben piç değilim Hilal?" Dedim göz yaşlarımın arasında.

 

"Değilsin kuzum olur mu? Öyle şey bu onların saygısızlığı"beni kollarının arasına alırken. Onun bana sarılmasıyla daha çok ağladım.

 

"kalp kırmamak için susutum. İçime attım yine, onların bana yaptığını onlara yapmak istemedim, onları Rabbime havale ettim?"

 

"Kıyamam sana güzelim, Ağla birtanem ağla, dök içini," ağlasam birşey ifade eder miydi onlar için?

 

Ağlasam neye yarayacaktı? Söyledikleri sözleri unutabilecek miydim?

 

Hıçkırıklarımı serbest bıraktım.

 

Kim neder? Ne düşünür? demeden ağladım. Şuan hiç kimse umurunda değildi. Hilal'in her daim yanımda olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu.

 

Burnum akıyordu. Böyle zamanlarda kendimden iğreniyordum.

 

"Özür dilerim?" Dedim ondan ayrılırken,

 

"Neden özür diliyorsun?"

 

"Şey.. omuzuna sümüğümü bulaştırdım."

 

"Allah iyiliğini versin senden iğrendiğimi mi düşünüyorsun? Unutma ki Efe'yle ilk ayrıldığımızda, salya sümük ağladım haliyle bana tesili verirken. Omuzun sümük içinde kalmıştı." Deyip güldü.

 

Bende onunla birlikte güldüm,

 

Hilal bana iyi geliyordu. Sizi anlayan birinin olması iyi bir şeydir.

 

Yanlız olmadığınızı hissetirir. Yüzümü silerken Hilal'in her zamanki gibi Efe'yle olan atıştırmasını dinliyordum.

 

Biz konuşurken profesör sınıfa girdi.

 

Kendimize çeki düzen verdik,ve dersi dinlemeye başladık...

 

Bir saatin sonunda nihayet ders bitmişti.

 

Hilal'e döndüm.

 

"İkinci dersten sonra ne yapacaksın?"

 

Hilal bana anlamayan gözlerle bakmaya başladı.

 

"İkinci ders derken? Dün sana attım mesajı görmedin mi?"

 

"Hayır görmedim daha doğrusu telefonu ellime alacak vakit bulamadım desek daha doğru olur.

 

Dün misafir vardı da evde. Firuzan hanım yemekleri benim yapmamı buyurdu."

 

"Anladım canım, bugün sadece tek bir ders var, eve gideceğim. Halsizlik var üzerimde. Hasta olma ihtimalim yüksek,

 

Son derse girdik ve bitti.

 

iki hafta sonra mevzuniyet balosunda görürsün beni. Hocanın verdiği ödevi de e-mail yoluyla yollayacağız zaten, acil birşey olmadığı sürece evdeyim."

 

"Anladım bende öyle yaparım her halde, eve gittiğimde ilk iş ödevi bitirip Mehmet hocaya atmak olacak hem kafamda dağılmış olur?"

 

"İyi yaparsın canım eve gideceksen bırakayım senide?"

 

"Gerek yok canım Serhan çıktığında haber ver dedi, beni almaya gelebilir?

 

 

O gelmesede Ömer abi gelecekti beni almaya benim için yolunu uzatma?"

 

"Olur mu öyle şey? Sen benim kardeşimsin değil senin için yolu uzatmak, ta Afrika'ya kadar o yolu uzatırım?"

 

"Doğru söyle Afrika'ya gitmek istiyorsun dimi? Vahşi doğa falan?"

 

"Tamamda üzerine bastın? Gitmek istiyorum ama Efe sıcak bakmıyor?"

 

"Asma suratını gidersiniz? Gün doğmadan neler doğar?"

 

"Haklısın, çocukça davranıyorum farkındayım ama ne yapayım çok istiyorum sevdiğim adamla Afrika'ya gitmeyi,"

 

"Biliyorum nasibinizde varsa gitmek gidersiniz? Takılma şimdiden daha yolun başındasınız?"

 

"Off niye her zamanki gibi haklısın, emin misin? Gelmeyecek misin?"

 

"Yok canım gelmeyeceğim sen git?"

 

"Emin misin? Bak son kez soruyorum."

 

"Eminim git hadi gözlerin uyku uyku diye bağırıyor hadi git?"

 

"Tamam gidiyorum?"

"Git"

 

"Gidiyorum?"

 

"Gitsene kızım?"

 

"Tamam ya neden kızıyorsun?" Bu kız başa belaydı, ama tatlı bela..

 

"Hadi git?"

 

"Seni seviyorum her zaman yanındayım, unutma?"

 

"Unutmam bende seni seviyorum,"

 

"Görüşürüz?"

 

"Görüşürüz," Hilal'in gitmesiyle eşyalarımı toparlayıp ardından bende çıktım. Koridorda yürürken Serhan'ı aradım.

 

Telefonunu açmadı, tekrar aradım yine açmadı

 

içimde bir huzursuzluk baş gösterdi ve her geçen dakika daha da artıyordu.

 

Göğüsümün üstüne bir öküz oturdu, kalkmak bilmiyordu.

 

Şansımı Ömer abi'de denedim.

 

Çaldığı halde cevap vermedi.

 

Birşeyler dönüyordu, hissediyorum.

 

Ama ne? Telefonlarımın açılmaması normal değildi..

 

Tekrar şansımı denedim aradım açmadı.

 

Serhan telefonlarımı açmamazlık etmezdi. Ne olursa olsun açardı.

 

Birşey olmuştu, Serhan'a birşey olmuştu.

 

Koşar adımlarla kampüsten çıktım, boş geçen ilk taksi çevirdim, bindiğim gibi, konağın adresini verdim.

 

Her geçen saniye içimdeki huzursuzluk büyüyordu.

 

Ama nerden bilebilirdim ki bugün hayatımın şokunu yaşayacağı mı?.

 

Nefes almadığımı görücü taksiciyi camı açtı.

 

"Hanımefendi iyi misiniz?" Taksicinin sesi uzaktan geliyormuş gibiydi.

 

Kendimi toparlayıp zorda olsa cevap verdim.

 

"İyi...iyiyim bir an için nefes alamadım?"

 

"Kendinizi iyi hissetmiyorsanız hastaneye götüreyim sizi?"

 

"Hayır gerek yok iyiyim şuan daha iyiyim hastaneye gerek yok teşekür ederim?"

 

"Rica ederim,"deyip önüne döndü.

 

O önüne dönünce camdan dışarıya bakmaya başladım...

 

Konağın olduğu köşeyi dönünce gözlerime inanamadım.

 

Arabalar, korumalar, sokağı doldurmuştu.

 

Bir acı saplandı yüreğimin en ücra köşesine.

 

Bir korku kapladı içimi, kime ne olmuştu? Aklıma ilk gelen Serhan'dı ona mı birşey oldu?..

 

Ellimi boğazıma götürdüm, nefes almaya çalıştım. Yumru boğazımda büyüyordu. Nefes alamıyordum sanki.

 

Konağa yaklaştıkça, kaçma gitme isteği doldurdu içimi..

 

Kafam karma karışıktı, dünya etrafımda dönüyordu.

 

Taksinin durmasıyla, boğazımda olan ellimi çantama attım titreyen ellerimle cüzdanı bulup, taksiciye parasını verdim.

 

Taksiden indiğim gibi konağın kapısına doğru yürüdüm. Attığım her adım beni gerçeğe biraz daha yaklaştırıyordu.

 

Yanından geçtiğim her koruma bana bakıp bakışlarını kaçırıyordu.

 

Onları arkamda bırakıp iki elimle kapıyı açtım, avluya ilk adımı attım durup etrafıma, baktım.

 

Ortalık hadiden fazla sessizdi.

 

Bu saatlerde firuzan hanım ve yaverleri çay içmeyi severdi. Onlarda ortalıklarda görünmüyordu.

 

Serhan'ın yüksek çıkan sesiyle kafamı kaldırıp şark odasına çevirdim.

 

Derin bir nefes aldım Serhan iyidi hayattaydı. Ama Ağalar neden burdaydı? Serhan neden bağırıyordu? Ne için toplanmışlar dı? Serhan neden bağırıyordu yukarıda?

 

Bütün sorularımın cevabını Beritan'dan öğrenecektim. Yönümü mutfağa çevirdim, ve yürümeye başladım.

 

İlerledikçe sesleri daha net duymaya başladım, Beritan ağlıyordu.

 

Kapı dinlemek adetim olmadığı için tam sesleniyordum ki?..

 

Adımı duymamla açılan dudaklarım geri kapandı.

 

 

 

"Yazık değil mi? Elfin ablama?" Yazık mı?

 

Yazık olan neydi?

 

"Bir haftadan beri o bu konaktan çıktığında ağalar toplanıyor?" Nasıl yani ben çıktıktan sonra neden ağalar toplanıyordu. Benim olduğum zamanlarda da toplan bilirlerdi neden ben çıktıktan sonra...

 

Hem ayrıca konunun benimle ne tür bir ilgisi vardı?

 

Gittikçe kafam karışıyordu.

 

"O mesleğinin peşinden koşarken ağalar üzerine kuma gelsin diy uğraşıyor." Kuma mı? Hayır!! Hayır!! ben yanlış duydum kuma demedi Beritan yanlış duydum.

 

Ellerimle kulaklarımı kapattım.

 

"Kendi kocası dahil, kadının gözünün içine baka, baka yalan söylüyorlar her gün. Serhan ağam ondan köşe bucak kaçıyor.

 

Görmedin mi geçen gün söylemek istedim, işten kovulmakla tehdit edildim.

 

Emir kuluyum diye susmak zorunda kaldım, ama içim yanıyor abla?"

 

Serhan bu yüzden mi kaçıyordu benden, bu yüzden mi soğuk davranıyordu.

 

Kuma yüzünden mi. Şuan şu Saniye bir rüyanın içinde olmak isterdim..Serhan bana bunu yapmazdı ki, o beni çok seviyor kıyamaz ki bana?.

 

"Bu nasıl bir yazgı abla? Yetim olduğu yetmediği gibi kuma getirerek onu öldürüyorlar? Bu hangi vicdana sığar,

 

Abla dayanmaz Elfin ablam dayanmaz?"

 

Gözlerimden ardı ardına yaşlar akmaya başladı. Duyduklarımın doğru olmamasını Serhan'nın bana gelip hepsi yalan bu bir rüya demesini istiyordum.

 

Aklı, bedenim, ruhum bunu kabullenmek istemiyordu...

 

 

"Abla ben kahroluyorum yemin ederim sanki benim üzerime kuma geliyormuş gibi cayır cayır yanıyor içim, o duyunca yıkılır abla?" Ağlamaya devam ediyordu.

 

 

"Kimse kaderinde ne olduğunu bilmez kızım, her şer'de bir hayır her hayır da bir şer vardır. Elfin gelinin başına gelen bu olayların bir hikmeti var.

 

Ama Allah katından sabır versin kızıma zor? Çok zor düşmanımın başına gelmesin, Elfin kızımı zorlu bir imtihan bekliyor dilerim Rabbimden en az hasarla bu imtihanın üzerinden gelir.."

 

Herkes ne kâdarda emin benden, benimde bir insan olduğumu unutuyorlar.

 

Oysa bende onlar gibi sıradan bir insanım.

 

Sendelerim, düşerim, hayat kırıklığına uğrarım. Şuan olduğu gibi..

 

Yaşlardan dolayı önümü göremiyordum, avlu etrafında dönüyordu, midem bulanıyordu. Duyduklarım ve öğrendiklerimden dolayı dizlerim beni taşıyamıyordu.

 

Duvar yıkılmış ve ben altında kalmıştım. Bütün doğrularım, inandığım herşeyi yitirdim.

 

Beni aptal yerine koymuşlardı, arkamdan iş çevirmişlerdi ve bunu yaparken yüzüme bakıp gülmüşlerdi.

 

Kendimi dünyanın en aptal ve poliyanası gibi hissediyordum.

 

Adımlarım geri geri gidiyordu.

 

Yıkılmışlık hissi bütün bedenimi sarmıştı.

 

Mutfaktan çıkan beritan'la göz göze geldik.

 

Bana baktıktan sonra gözünden bir yaş düştü.

 

Anlamıştı..

 

Konuştukları herşeyi duyduğumu anlamıştı..

 

O bana adım attıkça ben geri geri gitmeye devam ediyordum.

 

"Doğru değil de Beritan? Sen yanlış duydun de, lütfen?" Sicim sicim yaşlar dökülürken gözümden.

 

"Elfin abl...a üzgünüm?" Deyip benimle birlikte ağlamaya başladı.

 

Gözümün önü karardı, Beritan'nın abla dediğini duydum.

 

"İyi misin? Abla ne olur iyi olduğunu söyle?" Duyduklarımdan sonra iyi olabilir miydim?

 

Sesler uğultu gelmeye başladı. Tek bir kelime çınlıyordu kulaklarımda.

 

kuma... kuma... kuma..

 

Bu nasıl bir yazgıydı. Benim günahım neydi? Neden herşey benim başıma geliyordu.

 

Beritan'ın bana yaklaşmasıyla öyle bir bağırdım ki arş-ı ala titredi..

 

"Sakın! yaklaşma bana? Bana sakın yaklaşma?"

 

"Abla korkuyorum lütfen sana yaklaşmama izin ver?"

 

Eskisinden daha gür bir sesle bağırdım bu sefer..

 

"Yaklaşma dedim sana yaklaşma? Bana kimse yaklaşmasın." Kaldıramıyordum,olan biteni.

 

Benim sesimle birkaç koruma içeri girdi.

 

Delirmiş gibiydim, yanıma kimseyi yaklaştırmıyordum.

 

Bana arkamdan yaklaşan korumaya döndüm, onun dikkatsizliğinden faydalanıp belindeki silahı aldığım gibi havaya bir el ateş açtım.

 

Silahtan çıkan kurşunla korumalar ve çalışanlar benden uzaklaştı.Dışarda kalan korumalar içeriye daldı.

 

Bellerindeki silahları çıkarıp bana doğrultular.

 

Serhan ve ağalar silahın sesiyle çıkmışlardı.

 

Herkesin yüzünde şaşkınlık vardı.

 

Bana bir adım atan korumanın ayağının dibine sıktım.

 

Bu daha başlangıçtı....

 

 

Evet ilk bölüm sizlerleydi neler düşünüyorsunuz?

 

Elfin sizce ne yapacak?

 

Sizi en çok bu bölümde ne etkiledi?

 

Cevaplarınızı bekliyorum..

 

 

Unutmayın köksüz nilüfer'lerim siz kendinize değer verdikçe değerli olursunuz 💜

 

 

Bir dahaki bölüme kadar Allah'a emanet olun...

 

​​​​

 

​​

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%