Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm👩‍⚖️

@zeynoa4747

 

 

Evet Yeni bölüm geldi. Sizden ricam okumadan önce oy vermeyi unutmayın.

 

Bölüm sınırı 100 oy ve 150 yorum.

 

Sınır geçilmeden bölüm gelmeyecektir.¯⁠⁠_⁠(⁠ツ⁠)⁠_⁠/⁠¯

 

Bölüm şarkısı🎤 Şanışer= ne kâdar zor

 

Keyifli okumalar....

 

_____________________

 

 

"Sakın bana yaklaşma, gözümü kırpmam vururum seni?"

 

Beritan'nın çığlığı kulağıma doldu.

 

 

Silahın yönünü balkonda duran Serhan ağa'ya doğru çevirdim. Gözümden akan bir damla yaşla birlikte yutkunduğunu gördüm.

 

Beni biri hafta boyunca aptal yerine koydu, kaçtı ve ben herşeyi kendime yordum.

 

Aptalar gibi..

 

Ben her Allah'ın günü bu konaktan çıkarken onlar celladım olmayı ant inçmişlerdi.

 

Peki ben onlara ne yaptım? Ben sana ne yaptım Serhan seni sevmekten başka ne yaptım..

 

Miro Ağa'nın sesiyle bakışlarımı Serhan'dan çektim ve ona baktım. Fısıltılar çoğaldıkça daha çok sinirim bozuluyordu.

 

"Sen ne yaparsın Eflin gelin?" Ben ne mi yapıyordum.

 

En başından beri yapmam gerekeni yapıyordum.

 

"Duyduğuma göre üzerime kuma getiriliyormuş, kendi

 

kulaklarımla duyayım dedim, nasıl iyi etmiş miyim?

 

Yada durun siz söylemeyin bunu bana namlumun ucundaki adam söylesin hani şu kocam sıfatını taşıyan kişi?" Sözümü bitirmemle Serhan namlunun ucu ona dönük değilmiş gibi aşağıya inmeye başladı.

 

Şu silahı ateş etsem, yaşadığım acıyı söküp atabilir miydi? İçimden. Belki ama bu adam için hayatımı mahfetmeye değer miydi?.

 

Hayır değmezdi. Serhan gelip tam karşımda durdu.

 

Silahın yönünü kalbini gösteriyordu.

 

Geçmişte kuruduğu bazı cümleler geldi aklıma.

 

'Bu kalp bu bedende olduğu müddetçe bir tek senin için atacak.' derken göz bebeklerinin parladığına yemin edebilirdim.

 

Ama şimdi benim için atan kalp ve adam tarafından ihanete uğuruyordum. Sormak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Ama sormaya korkuyordum.

 

Aramızda oluşan sessizlik uzadıkça beni daha da boğuyordu. Dilim değil ama gözlerim konuşuyordum.

 

Sahi Serhan anlıyor muydu?

 

Hani gözler kalbin aynası ya. İçimde kopan fırtınaları görüyor mu?.

 

Boş ve ifadesiz bakışlarla yüzümü incelemeye devam etti. Bir bebeğin annesi'nin yüzünü ilk defa görmesi gibi bir ifade vardı yüzünde, daha çok beynine kazımak istermiş gibiydi.

 

Yüzümün her yerini tavaf etti, ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerimde durdu bakışları.

 

İçimdeki ses durmadan konuşuyordu, o bunu bize yapamadı kıymadı aşkımıza, serhan inci tanesine bunu yapmazdı.

 

Aklım o bunu bize niye yaptı diye sorguluyordu.Onun söylemesine gerek yoktu, o anlmasa bile ben onun gözlerinden bize bunu yaptığını anladım.

 

Gözümden düşen yaşa mâni olamadım. Bakışları düşen göz yaşıma takıldı, yanaklarımdan süzülüp açık olan gerdanıma düşene kadar takip etti.

 

Gözlerini yumdu her iki elli yumruk şeklini almıştı.

 

Söylesin istiyordum, bana verdiği sözlerin hepsini söylesin istiyordum.

 

'Ben bunu bize yapmam ben sana söz verdim baban olurum, annen olurum, abin olurum, eşin olurum, dostun olurum,sana söz verdiğim gibi.

 

Bize ihanet etmem' demesini istiyorum.

 

Çocukça gelecek ama? Ben kuma'yı kabul etmediğim demesine ihtiyacım vardı şuan. Acınası bir şekilde..

 

Ama karşımdaki adamın gözlerinde beni affet nidaları vardı. Ne acı dimi?..

 

"Tek birşey soracağım sana duyduklarım doğru mu?"

 

"Elfin ben nasıl söyleyeceği mi bilemedim?"

 

"Serhan ağa!! Sana dedim ki doğru mu? Evet yada hayır?" Dedim soğuk çıkan sesimle..

 

Sustu bir müddet..

 

"Doğru ama sebeplerim vardı?"

 

"Demek sebeplerin vardı? Neydi o sebepler?"

 

"Evet sebeplerim vardı, biliyorsun seninle dört yıldır evliyiz. Bu süre boyunca hiç çocuğumuz olmadı.

 

Beni biliyorsun çocuk çocuk diye ortalıklarda gezen biri değilim.

 

Bu olay olmadan önce sürekli her yerde bu konu konuşulur oldu, sen duyma diye herşeyi yaptım ama başaramadım? Birini susturmayı başarsam diğeri konuşuyordu.

 

Durum öyle bir hal aldı ki.

 

Konu benim adamlığıma kadar geldi" sustu. Balkonda ki ağalar, Firuzan hanım ve yaverleri, çalışanlar sesiz film izliyormuş gibi bizi izliyordu.

 

"Üç yıl boyunca kim ne derse desin kulak asmadım. Herşeye herkese rağmen dimdik karşılarında durdum.

 

Ama son bir yılda dedikoduların önünü alamaz oldum. Ağaların kulağına kadar gitti olay sessiz kalmayacaklarına dair haber yolladılar.

 

Adamlığıma laf edenleri bulup cezalarını verdim en ağır şekilde ibreti alem olsun diye Mardin meydanında yaptım.

 

Ama bir değil iki değildirler.

 

Çoğaldıkça çoğaldılar.

 

Ne yapabilirim diye çok düşündüm. Günlerce, haftalarca bir çözüm yolu bulamadım. Aileme sırt çeviremezdim. Bejgin aşiretin tek vârisi benim ve soyunmun devamı için çocuk şart.

 

Dört yıldır evliyiz ve çoğumuz olmuyor? Ağalarda çareyi kuma getirmekte buldular?"Ağır, ağır yutkundu ve gözlerini kapattı.

 

"Sen ne dedin ne cevap verdin?" Namlum hala onun kalbindeydi.

 

Gerçi duydum duyacağımı bide onun ağzından duymak istedim .Buna gücüm var mıydı?..

 

Cevabım yoktu.

 

"Bugün son bir defa toplandı ağalar ben onları bir haftadan beri oyaladım. Ama oyalamam boşa çıktı, nihayetinde kuma'ya karar verildi," hangisi daha acı sevdiğini kaybetmek mi? Sevdiğin adam tarafında ihanete uğramak mı

 

"İlk başlarda çok direndim. Sana yemin ederim. Ama kabul etmekten başka çare bırakmadılar bana?"

 

"Ve kabul ettin. Benim neler hissedeceğimi düşünmeden?" Şey gibi oldu..

 

Her masal bir varmış ve bir yokmuş'la başlar..

 

Bizim masalımızda burda bitmişti.

 

Canım yandı hemde çok, gözlerim doldu, ellerimin arasındaki silahı daha sıkı kavradım.

 

Ben daha ne diyebilirdim ki, serhan'a etrafındaki insanlara?

 

Anlatmaya çalışsam anlayan olur muydu? Bağırsam duyan olur muydu?

 

Geçmişte birlikte yaşadığımız bir anıyı hatırladım.

 

'Birgün olurda sana veya aşkımıza ihanet edersem sakın olaki beni affetme. Çünkü ben kendimi asla affetmeyeceğim.

 

Ben yaşadığım sürece bu kalp bir tek sana ve senin aşkın için atacak bilki atmadığı gün ölmüştür.

 

Serhan benim için bu saatten sonra ölmüştü. Onunda dediği gibi onu asla ama asla affetmeyeceğim. Yandım Allah dese bir bardak su bile vermeyeceğim. Sadece ona değil bu hayatı bana revan gören kim varsa affetmeyeceğim..

 

Sırf kendi adamlığına laf gelmesin diye göz bebeğim dedi eşine kısır damgasını vuran insanların ağzına sakız yapan bu adamı affetmeyeceğim.

 

Derin bir nefes aldım, baktım sadece baktım.Geçmişte yaşadıklarımı ve şimdi yaşadığım olayları kıyaslıyordum.

 

Sahne aynı yüzler farklıydı, yirmi iki yıllık hayatım boyunca hep hayatıma birileri müdahil oldu, rolleri icabı oyunlarını oynayıp sahneyi terk ettiler.

 

Hiç var hayatıma dahil olmamış gibi, kaldıklarını yerden devam ettiler hayatlarına..

 

Ölüm sessizliği hâkimdi konakta kimseden çıt çıkmıyordu..

 

Dakikalar, saniyeler geçiyordu..

 

Susan kadın'dan korkmalıydı insan. Çünkü susan kadının arkasında fırtına yatardı, ve o bir kere estimi onu durdurmazdınız..

 

Yutkunduğunu gördüm Serhan'nın yutkunmalıydı, ben bile kendimden korkuyordum çoğu zaman.

 

Yapabileceklerimin bir sınırı yoktu..

 

Ölüm sizi güçlü kılıyordu,hayatta kalma savaşında, ölümden başka herşeyin yalan olduğunu gösteriyordu.Ve bunu bildiğimiz için yapmam dediğiniz şeyleri yaparken buluyordunuz kendinizi.

 

Etrafındaki insanların fısıldaşmalar kulağımı tırmalıyordu.

 

"Bu sessizlik hayrı alamet değil?" Evet değildi..

 

Zira sessizliğimin ardında bir çok neden vardı..

 

Ve susmam onların yararına olurdu.

 

Zira ben konuşmaya başlarsam yer yerinden oynardı.

 

"Serhan ağa sen bunu kabul ederken beni düşünmedin dimi?

 

Yada şöyle sorayım? Bu bir hafta içinde, kuma'yı düşünürken benim neler yaşayacağımı? Sırf senin adamlığına laf gelmesin diye milletin ardımdan neler konuşacağını düşünmedin mi?

 

Milletin ağzını kapatacağım diye, kendi adamlığına laf gelmesin diye sen beni elalemin ağzına sakız edip, Kendi ellerinle kısır damgası yememe sebebiyet verdin?" Gözlerinin içine baktım beni düşürdüğü durumu görsün diye.

 

Bakışlarımı Serhan'dan çekip aşağıya inen ağaların yüzlerin'de gezdirdim, tek tek.

 

Unutmamak için.. insanlar ne sanıyor? Mesela Serhan bu kararı alırken neye güvendi? Ona olan aşkıma mı?

 

Firuzan hanım beni sevmedi Serhan'nın başkasıyla evlenmesi onun işine gelir.

 

Devran ağa peki o hiç itiraz etmedi mi?

 

Torun sevdası bu kadar ağır mı, basıyordu? Dörtlük yıllık gelinlerini gözden çıkarıp harcayarak kadar..

 

Geçen dört yılda bu ailenin hiçbir ferdinde kalplerinin ücra bir köşesinde yer edinemedim mi?

 

Kızgın bir demir parçasını aldıran kalbimin tam orta yerine damgalarını vurdular, kendilerinden geriye bırakılan saf bir acı kaldı..

 

Zihnimde ki küçük kız çocuğu, acıyan bakışlar altında oturduğu köşeden bana cevap verdi..

 

'Hadi ama Elfin.. daha öğrenemedin mi? Bizim bizden başka kimsemiz yok. Kanadımız kırıldığında. Yaralandığımız da, o kanadı ve o yarayı saracak kimsemiz yok. Hiç bir zaman olmadı. Sadece onsekiz yaşımızda yaralarımız sarındı. Ama o bile kısa sürdü.

 

Hiç kimse bir annenin ve babanın yerini tutamaz. Sen yıllarca onları anne ve baban yerine koydun. Koydun da ne oldu?Bir kere bile seni kızları olarak görmediler. Kendi kanından canından olan oğlu bir dururken senin yanında yer alacağını mı sandın. Buna inandın mı? Sen olsan kimi seçerdin? Canından, kanından olan birini mi? Yoksa bir yabancıyı mı

 

Elbette ki oğullarını seçecekler. Kimse senin öksüz ve yetim olmanla ilgilenmiyor. Farkına var artık?

 

Seni gözünde herşeyin olan adam, onun için dünyaları karşına alacağın adam, sana sahip çıkmadı? Bir çocuk uğruna senden vazgeçti

 

Devran ağa neden senden vazgeçemesin sen kimsin ki? Hiç kimse sen bir hiçsin biz bir hiçiz

 

Yapma Elfin büyüdün artık kendine gel, bizim birimizden başka kimsemiz kalmadı.

 

Kimse bize yardım edemez. Allah'tan başka..Aç gözlerini bak karşındaki insanlara. Gerçek yüzlerini gör ve ona göre hareket et?!'

 

O kadar haklıydı ki içimdeki küçük Elfin bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu.

 

Bu gerçek beni parçalara ayırdı. Ben kimsesizdim. Hayatım boyunca en büyük imtihanlara tâbi tutuldum, halada tutuluyorum bu benim en büyük imtihanlarımdan bir tanesiydi

 

Bağırıp çağırmam onlar için birşey ifade etmeyecekti

 

Dilime kilit vurdum. Celladlarıma baktım, Serhan'a ardından diğerlerine.

 

İçine düşmüş olduğum bu durumun izahı yoktu.

 

Değil bir erkek bir kadın bile başka bir kadına kısır damgası vurmamalıydı, bu yanlıştı

 

Geçmişin tozlu rafları arasında sürüklenip duruyordum...

 

Serhan bir iş için İstanbul'a gidecekti, bende evde bunaldığım için onunla gitmek istediğimi söyledim.

 

 

Neden diye sorduğunda sıkıldığımı öne sürmüştüm ama amacım başkaydı.

 

Üstünde çok durmadı gel dedi.

 

Serhan'la bir hafta boyunca tatil yaptık, işinden dolayı Serhan gündüzleri olmazdı, ama geceleri çıkıp İstanbul'u keşfediyorduk.

 

Mardin'e dönmemize bir gün vardı.

 

Ve o günü iyi değerlendirmeliydim. Şansıma Serhan'nın toplantısı'nın uzayacağını öğrendim, vakit kaybetmeden otelden çıktım hastaneye gitmek için..

 

Her genç kadın gibi bende sevdiğim adam'dan bir çocuğum olsun ve sevdiğim adamı baba yapmak istiyordum.

 

Ama olmuyordu bir türlü..

 

Her zaman olduğu gibi hatayı, ilk kendim de aradım. Acaba bende bir sorun mu vardı?

 

Üç yıldır evliydik.

 

Evet bazı insanlar altı yıl boyunca çocuk sahibi olmaya biliyorlardı bu normal bir şeydi ama mutlaka bir uzmana görünmeleri gerekiyordu.

 

İstanbul'a gelmeden önce araştırdım en iyi jinekolog kimse iletişim numaralarını aldım. İstanbul'a gidincede Serhan'nın şirkete olduğu bir gün randevu aldım.

 

Kendimi yiyip bitirmek yerine, kafamdaki soru işaretlerine cevap bulmak daha iyidi.

 

Serhan'nın şirkete gitmesinin ardından hazırlanıp çıktım, taksiye binip gideceğim hastanenin adresini verdim.

 

Olaki ben Mardin'de hastaneye gitseydim sabaha kalmaz sağır sultan bile duyardı, hele ki bir ağayla evliyseniz? İşler ummadık yere kadar gidebilirdi.

 

Bu yüzden İstanbul'da gitmeyi uygun gördüm. Hastaneye ulaştıktan sonra sıramı beklemeye başladım.

 

Önümde üç hasta vardı. Birisinin karnı burnundaydı, nasıl bir duygudur acaba? Eminim güzel bir duygudur, kendi canından başka bir varlığa can vermek bu mucize değilde nedir?..

 

Önümdeki hastaların bir bir girip çıktı sıra bana gelmişti. Odaya girdiğimde tedirgin oldum, korktumda biraz ama hemen gülümseme'min altına sakladım.

 

Doktoruma herşeyi eksiksiz bir şekilde anlattım. Benden kan örneği aldılar,ve adını bilmediğim daha bir sürü testler yaptılar. Tahlilerimin çıkmasını bekledim.

 

Tahlil sonuçlarım çıkınca doktor hanımın yanına gittim

 

Karşındaki koltuğa oturmuş onun ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum. Kötü birşey diyecek diye ödüm kopuyordu..

 

Ağzından çıkan lafları duyduktan sonra içim rahatlandı. Korkacak birşeyim olmadığını söyledi, sağlıklı bir birey olduğumu ve çocuğum olma kapasitesine sahip olduğumu dile getirdi.

 

Ama kanımda belirlenmeyen bir maddeye rastladıklarını söyledi, bu beklemediğim bir şeydi.

 

Nasıl bir madde diye sorduğumda,bitki türü olduğunu söyledi. Şaşırdım. Ben yediğime içtiğime dikkat eden biriydim. Öyle ki sigara bile kullanmazdım.

 

Doktor hanımın anlattıklarına göre doğum hapından farkı yokmuş.Yüzüme dikkatli baktığı için haberim olmadığını anladı.

 

Daha dikkatli olmamı istedi benden..

 

Bana bunu kim niye yapsın dedim.

 

Ne gibi bir amaçları vardı? Çocuğumun olmaması onların ne gibi işine yarayacaktı?

 

Ben hayatım boyunca kimsenin günahını almamaya özen gösterdim. Kimsenin günahını almak istemiyordum ama aklıma tek bir isim geliyordu..

 

Bunun yanı sıra eşiminde muhakkak bir kaç tahlil yapmasını istedi, kısırlık kadına özgü birşey değildi.

 

Çocuğu olmuyor diye kadına kısır demek doğru değildir. Erklerde de kısırlık görülür yapılan araştırmalar sonucunda bu kanıtlanmıştır.

 

Evlendikten yedi yıl sonra muhakkak uzman doktora görünmeli ve muayene edilmesi gerekiyor bu her iki taraf içinde geçerli...

 

Doktor hanımla konuşmamızın bitmesiyle taksiye atlayıp otele geri döndüm. Bana yapılan ne kadar test varsa hepsini valizimin içindeki gizli bölmeye koydum.

 

Bu kağıt parçaları birgün bana lazım olacaktı.

 

Doktorun söylediklerini çok düşündüm. Bunu Serhan'a şimdi söyleyemezdim, emin olmam gerekiyordu.

 

Bana göre herşeyin bir yeri bir zamanı vardır.

 

Ağaçta ki herhangi bir yaprağın kendinden düştüğünü gördünüz mü?

 

Ben cevap vereyim hayır, herşeyin herkesin mesul olduğu bir görevi vardır. Ağaçtaki yaprağın bile..

 

Herşey Rabb'im izniyle hareket eder ve olur, tıpkı anne ve baba olmak gibi.

 

Bekledim Rabbimin izniyle bende anne olacağım günlerin hayalini kurdum, sabrettim, duyduklarımdan sonra param parça oldum.

 

Ve ben bugün bu yüzden susuyordum. Herşeyin bir yeri bir zamanı vardı ve o gün geldiğinde susan dilim konuşacaktı

 

Madem üzerime oynanan bir oyun vardı en başından beri. O zaman bende oyunun kurallarına göre oynardım.Onların istediği gibi aptalı oynamaya devam ederdim taki o güne kadar..

 

"Çok düşündüm Elif'in aklımdan bir an olsun çıkmadın. Yüzüne nasıl bakacağımı bilemedim bu bir hafta bana öyle bir azap verdi ki anlatmam sana? Seni kırmadan üzmeden nasıl halledebilirim diye çok uğraştım ama işin içinden çıkamadım?

 

"Eminim çıkmamışsındır.

 

"Bana inanmıyor musun?"

 

"Neyine inanayım? Sen adamlığıma laf gelmesin diye beni yaktın, Nede olsa Elfin kimsesiz onu koruyup kollayacak kimsesi yok.

 

Kısır damgası yemiş milletinin diline düşmüş arkasından kısır denilmiş kimin umurunda değil mi? Serhan ağa? Ne güzel düşünmüşsün sen beni?" Hayal kırıklığıyla baktı bana.

 

"Sen beni düşünmedin Serhan ağa varsa yoksa kendini ve kendi adamlığını düşündün. Şimdi karşıma geçip bana malav okuma senin yalanlarına karnım tok benim anladın mı?" Bunları söyledikten sonra yüzünde öyle bir afallanma gelip geçti ki bana inanmayan gözlerle baktı

 

Adamlığına gelecek olan laflar karısından daha mı önemliydi? Namusu olduğu kadının anlına yapışacak kısır damgası'nın bir önemi yoktu.

 

"Ben...ben?"

 

"Sen ne? Serhan ağa? Hiç mi kıymetim. yoktu gözünde? Hiç mi sevmedin bu zamana kadar? Öyle ki kendi ellerinle öldürdün beni, sevdiğin kadını diri diri mezara gömdüm, sen?" Şuan güçlü durmalıydım, Bu insanların karşısında ayakta dimdik duracaktım

 

Zira yanlız kaldığımda kendi yaralarımı yine kendim saracaktım.

 

"Birşey diyemiyorsun dimi? Serhan ağa çünkü bu coğrafya'da kusuru hep kadında aradınız. Hepiniz?" Bunları söylerken yüzlerine tek tek baktım

 

"Çocuk olmuyor mu? kesin kadın kısırdır?" Gözlerim rotasını biliyormuşcasına balkonun demirlerine ellini koyan bana küçümseyici bakışlar atan firuzan hanım,kız kardeşi ve Rojin'i buldu.

 

Zira bu oyunu oynayan en başta onlardı. Ve bu oyunda yanacak olan kişi ben değil onlardı.

 

Kuma olan kişi belliydi ilk başından beri.Rojin Dergeş, takıntılı olduğu Serhan'la evlenmek uğruna kuma bile gelmeye razı olan, onu sevmeyen bir adamı, sevecek kadar. Takıntı pisliğin tekiydi.

 

Beni mutsuz etmek için herşeyi yapardı.

 

Buna kuma olmakta dahil...

 

Düşünüyorum bir kadın bu sıfatı kendine niye, yakıştırır? Ben kuma olmaktan sa ölmeyi yeğlerdim.

 

Ama Rojin kendine onuda yakıştırırdı..

 

Hiç bir kadın başka bir kadının hayatı üzerine yuva kuramaz ve mutlu olamazdı.. yuva bozanın yuvası olmaz...

 

Firuzan hanım zeki bir kadındı, zira Fatma hanımda ondan aşağı kalır değildi. Ama ben onlardan daha zekiydim.

 

Ve yetimin ahı ölene kadar onların üzerinde olacaktı.

 

Bakışlarımı onlardan çektim ve tekrar Serhan'a baktım.. bu gözler benim için bir anlam ifade etmiyordu artık.. ben bugün o gözlerde Kendi ölümü mü? gördüm.

 

Gözlerimi ağırınca kapattım. Kendimi dinledim bir müddet. Sonra midemi bulandıracak o kelimeler çıktı ağzımdan.

 

"Bir hafta boyunca kuma konuşuldu, gelecek olan kızı da belirlediniz mi?"Dedim alay içeren sesimle.

 

Serhan görsün istedim, bütün duvarlarımı yıktım, salak olmadığımı görsün. Aptal olmadığımı anlasın.

 

En başından beri annesi'nin gelin.olarak istediği kişinin kuzeni olduğunu bildiğimi görsün istedim...

 

Kapalı kapılar ardında konuşulan konulardan haberdar olduğumu anlasın istedim..

 

Şuan içimde yanan cehennem ateşini görsün istedim..

 

Serhan'nın yerine Miro ağa, söyledi gelecek olan kişiyi.

 

"Kuma olarak Serhan Ağa'nın teyze kızı Rojin dergeş uygun görüldü?"

 

Ve sözün bittiği yerdi benim için...

 

"Hiç şaşırmadım?"Silahın namlusunu yavaşça serhan Ağa'nın kalbînden kaldırıp gökyüzüne doğru kaldırdım ve son bir kez sıktım.

 

Bu coğrafyada kadının sesini erbane temsil eder ama ben bugün erbane'nin yerine silah sıktım, bu açık bir mesajdı...

 

Silahı yere indirdim emniyetini kapattım, bunu yaparken Serhan ağa'nın gözünün içine baktım. Çünkü bu son kurşunu ben onun kalbine sıktım.

 

Benim aşkımın olduğunu söylediği o kalbe sıktım...

 

Bundan böyle o kalpte benim yerim yoktu.

 

Tıpkı bir gün Serhan'nın yeri kalbim'de olmayacağı gibi..

 

Alaylı bakışlarım her birinin üzerinde gezdirdim..

 

"Söyleyecek sözüm yok? Rızam yok desem bile kimsenin umrunda olmayacak. Kabuk etmiyorum desem gene aynı şekilde, ama sizde şunu unutmayın ki özeliklede sen Serhan ağa?

 

Madem kuma'yı kabul ettin? Boşanma Çelebinide kabul etmişsindir. Bu saatten sonra sen benim hiçbir şeyim değilsin?..

 

Töreleriniz sizi bağlar, beni değil. Biz söyleriz karar veririz herkes uyumak zorunda gibi lafları falanda bir yerime takmıyorum.

 

O küçük aklınızdan geçen zamanla alışır düşüncesini kaldırın.Ben hiç bir zaman o tür kadınlardan olmayacağım.

 

Kaderime razı geldim şu zamana kadar, oda Rabbim yazdı diye. Ama siz aciz kulları kaderimde olmayan şeyleri, hayatıma dahil etmeye çalışıyorsunuz? Ben buna müsade etmem?"

 

Tek tek baktım bu yüzlere ve nihayet durması gereken yerde durdu..

 

"Özelikle'de sen Serhan ağa kendi adın çıkmasın diye benim adımın çıkmasını müsade eden sana bir kaç lafım var.

 

Bugün bu yüze iyi bak. Hatta öyle bir bak ki bugünü hatırla. Çünkü bambaşka bir Elfin göreceksin karşında. Bana acımayan babam dâhi olsa ona acımayacağım.

 

Sana acımayacağım gibi? Benden paşa paşa boşanacaksın. Ha olaki boşanmam diye diretirsen. Ki eminim öyle yapacaksın bu beni durdurmaya yetmeyecek sen kuma'yı kabul ettiğim andan itibaren kocam sıfatından çıktın. Benim için bu evliliğinde bir önemi kalmadı bitti.

 

"Sen ne dersin gelin hanım ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Nerde görülmüş kocası ikinci eş alıyor diye resmi nikahlı karısından boşandığını?"

 

 

"Duyuyor Miro ağa, hemde çok güzel duyuyor. Ve ben ucunda ölüm olduğunu bilsem dâhi davamdan vazgeçmem. Ne güzel işte diğer kadınlara örnek oluyorum.

 

Hiç bir kadın bu muameleyi hâk etmez?

 

Hiç bir kadının yuvası çocuk için yıkılmaz ama siz bunu bizlere reva görüyorsunuz? Ama ben bunu kendime reva görmem?"

 

"Bu dediğin imkansızdır buke?" (gelin

 

"Neden imkansız Bahoz ağa? Berdel yoluyla gelmedim? Kaçmadım? Kan davası bitsin diyede bu aileye gelin gelmedim? Sizin töreniz dediniz şeyin içinde var olan hiçbir şey yapmadım. Neden imkansız?

 

Gelinliğiyle gelen kefeniyle çıkar mantığına sığınıyorsanız geçin oraları. Zira karşınızda buyruklarınıza boyun eğecek biri yok." Sözümün bitmesiyle başka bir ses doldurduğu avluyu..

 

"Gelin hanım doğru der Miro ağa?"

 

Konuşan kişiyi ismen ve çevredeki insanların bahsettiği kadar tanıyordum. Dediklerine göre mert bir adam, sevdası için zamanında ailesini ve aşiretini karşısına almış biriydi..

 

Keşke Serhan'da bizim için aynı şeyi yapsaydı. Yarama tuz basalar bu kadar acımazdı.

 

Davudi sesiyle öyle konuştu ki Miro, ağayı haklı bulunanları bile susturmaya yetti..

 

"Size içerdeyken de söyledim ben bu kara itiraz ediyorum, ben evlendikten altı yıl sonra evlat sahibi oldum ve tıpkı Serhan ağa gibi tek erkek çocuktum, ve buna rağmen büyükler dedi diye eşimin üzerine kuma getirmedim.

 

Herşeyde bir hayır vardır dedik, bu bizim imtihanımız diyip sabrettik. Ve bu yolun sonunda ilk oğlum gözümün nuru Hazar'ım daha sonra cennet kokulu kızım'ı verdi bize cenabı hak."Bu duyduklarımdan sonra Devrim ağa için söylenen bütün sözlerin az olduğunu gördüm. Ve bu adam saygıyı sonuna kadar hakkediyordu.

 

Dört yıl boyunca baba dediğim insan bile beni savunmazken ilkez gördüğüm Devrim ağa beni savundu hakkım olduğunu söylüyordu. Ağa demek adaletli olmak demek değil miydi?

 

Her koşulda her iki tarafında dinlemesi ve rızası alınması gerekmez miydi? Ama karşımdaki bu insanlar bırakın beni dinlemeyi, söz hakkı bile bana tanımadı. Bir hafta boyunca arkamdan iş çevirdiler. Şimdi kim diyebilir bu insanlar adaletli diye

 

Bu insanlarda adaletin ası bile yok.

 

Herkes ağayım diye ortalıkta geziyor.Ama herkes ağa olmuyor. Miro ağa ve saz arkadaşları ağa değildi.

 

Devrim Ağa'ysa gerçek bir ağaydı.

 

"Demem o ki nasıl ki Serhan ağa. Kendi hayatı ve geleceği için adımlar atıyorsa gelin kızımızın'da aynı şekilde kendi hayatı ve geleceği için söz hakkına sahiptir ve ben gelin hanımın istediğini kabul ediyorum.

 

Boşanmak istiyorsa boşanacak? Hiç bir kadın bu muameleyi kabul etmez ve ben bu konuda daima onun arkasında olacağım. Ben bugün bu kimsesi olmayan kıza sırtımı dönersem yarın öbür gün siz zalimlerden farkım kalmayacak. Benimde bir kızım var.

 

Yarın öbür gün aynı şeylerin benim kızımın başına gelmeyeceği ne malum?

 

Vallahi olma düşüncesi bile dünyaları yıkmama sebep olur. Bir kız babası olarak bu vebali ben alamam.

 

Kimsenin ahını'da günahına'da almam aldırtmam bana ve aşiretime bağlı ne kadar Cepkan üyesi varsa bu haksızlığın karşsında durmayız durdurmaya kalkışanında eceli olurum buda böyle biline?"

 

Devrim ağanın sözleri avluda derin bir sessizliğe gömülmesine sebep oldu.

 

Ağalar böyle bir çıkış beklemiyorlardı, Devrim ağa'dan. Bazılarının derince yutkunduğunu gördüm. Cepkan aşireti sandığımdan bile güçlüydü..

 

Ve kimse böylesine güçlü bir aşireti karşısına almak istemezdi. Buna Bejgin aşireti de dahil...

 

Bugün Devrim ağa kimsesiz olmadığımı gösterdi bana. Ve benim ona bir vefa borcum vardı.Gözlerim doldu ona bakarken hemen başımı yere eğdim kimse görmesin diye.

 

Bu nasıl bir yazgıdır ki herşeyim dediğiniz insanlar, bir günde yedi el yabacı olurken size? İsmen tanıdığınız birinin yıllardır yanındaymışşınız gibi size hissitirmesi nasıl birşey bilir misiniz?..

 

Ondan güç alarak başımı dik bir şekilde kaldırdım. İlk onun gözlerinin içine sonra diğerlerine baktım...

 

"Evet ağalar Serhat ağa kararını kuma'dan yana kullandı ve bende boşanmaktan son sözüm budur sende al şu silahı Birdahaki sefer kimsenin almayacağından emin ol?"

 

Dedim ve Devrim ağa bir baş selamı verip kimseye bakmadan arkamı onlara döndüm. Kendime bir söz verdim..

 

Ben ELFİN YİĞİT BEJGİN annesi ve babasını bir gecede trafik kazasından kaybeden hem yetim hemde öksüz kalan.

 

Bütün zorluklara rağmen herşeyle mücadele edip bugünlere kadar gelen, kendi ayaklarının üzerinde duran kız.

 

Sevdiğim adam için kendi idealleri den vazgeçen Elfin. Bu konağa gelin geldiğimden beri her türlü hakarete, küfürlere mağruz kalan Elfin.

 

Yılmadım, pes etmedim, ses çıkartmadım. En büyük ihaneti, sevdiğim adam tarafından yedim. Ben bugünü asla ama asla unutmayacağım .Bana bunu reva görenlerin yanına bırakmayacağım..

 

İlk başta sevdiğim adam. Babası, annesi, ve özelikle ağayım diyenlerin yanına bırakmayacağım.

 

Benim için kurulan bu oyunu kuma'm bu eve gelin olduktan sonra başlarına yıkacaktım.

 

Kan kussam kızılcık şerbeti içtim diyeceğim. Bu süreç boyunca çok canım yanacaktı, göz yaşlarım sel olup akacaktı. Tırnağım'dan tutun saç diplerime kadar acıyada batsam

 

Kimseye eywalah'ım olmayacaktı....

 

 

Elfin yıkıp geçti ortalığı?

 

Serhan dahil herkese rest çekti.

 

Devrim Ağa'nın muazzam duruşuna ne diyorsunuz?

 

Yorumlarınız bekliyorum..

 

 

​​​​​​Sosyal medya hesaplarım.

 

Wattpad zeynoA4747

 

Instgram afran_direnis_vera_officiall.

 

​​​​Kitappad zeynoa4747..

 

 

Takip etmeyi unutmayın...

 

 

Unutmayın köksüz nilüfer'lerim siz kendinize değer verdikçe değerli olursunuz 💜

 

Bir daha ki bölüme kadar Allah'a emanet olun...

 

Loading...
0%