Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm👩‍⚖️

@zeynoa4747

Okumadan önce yıldızı parlatmayı unutmayalım⭐ lütfen..

 

Ahmet Kaya🎤nerden bileceksiniz

 

Sınır 100 oy 150 yorum

Sınır geçmeden bölüm gelmeyecektir¯⁠⁠_⁠(⁠ツ⁠)⁠_⁠/⁠¯

 

Satır arası yorumlarda buluşalım mıヾ⁠(⁠˙⁠❥⁠˙⁠)⁠ノ

 

Bu yüzden şimdiden elleriniz dert görmesin 🤭

 

Wattpad hesabımı takip etmeyi unutmayın 🌼☘️

ZeynoA4747

 

Keyifliy okumalar....

 

_______________________________

 

Gece derin bir uykuya yatmış gibiydim.

Sanki hiç birşeyi yaşamamış gibi gözlerimi açtım. Bir durgunluk vardı üzerimde.

Sanki ben ben olmaktan çıkmış ruhum bedenimi terketmiş boş hissediyordum.

Alışkanlıktan olsa gerek ellim sol yanıma attım, boştu.

Tuhaf.. Sol yanımın boş olması garip geliyordu bana.

Her sabah sevdiğim adam tarafından uyandırılırken, Şuan tek uyanmak gözlerimin dolmasına neden oldu.

Güçsüz olmadığımı göstermek beni yoruyordu, yanlız kaldığımdaysa ağladığım kadar ağlıyordum ve teselliyi kendime yine ben veriyordum.

Yataktan kalktım gibi soluğu banyoda aldım rutin işlerimi halledip abdest aldım ve çıktım banyodan.

Giyinme odasından seccademi aldım namaz elbisemi giydim ve iki rekat Sabah namazını kılmaya başladım.

Namazımı eda edip dua etmeye başladım Rabbime.

"Allah'ım sen her sıfattan noksansın.

Hiç bir kulunu darda bırakmazsın.

Derdi verdiğin gibi dermanıda verirsin,

Biliyorum. bu benim sınavım, imtihanım Rabb'im bu imtihanın da üzerinden gelmeyi nasip eyle.

Senden başka sığınacak kimsem yok Allah'ım senden başka kimse bana yardım edemez sen ol demeden olmaz hiç birşey. Sen hiç bir kulunun omuzlarına taşımayacağı yük vermesin.

Ayetlerde geçtiği gibi; biz seni hayır ve şer le imtihan ederiz.

Bu evlilikte benim en büyük imtihanım.

Biliyorum bu imtihanımın ardında benim için kolaylık var buna sığınıyorum.

Ama canım yanıyor Allah'ım, nefes alamıyorum. Kendimi güçsüz hissediyorum. Kimsesizlik ilkez bellimi büktü. Bir annem yok dizlerine yatacağım. Bir babam yok dağ gibi arkamda duracak.

Ben ilkez yetim ve öksüzlüğümü iliklerime kadar hissettim.

Canımdan can gidiyor." Dedim göz yaşlarım devam ederken..

"Allah'ım bana güç ver, sabır ver, kuvvet ver. Yardım her adımda bana kolaylık ver beni bu dünyada yanlız koma.

Çaresiz bırakma. Senden başka gideceğim bir kapım kimsem yok. Beni yanlız bırakma Amin." Dedim.

Göz yaşlarımı ellimin tersiyle silerken.

Secdeden kalktım seccademi topladım eski yerine koydum. Giyinme odasına girdim. Bir etek ve üzeri içinde bir Kazak aldım. Bu benim en sevdiğim kazağımdı..

Kabanımıda aldıktan sonra giyinme odasından çıktım.

Çantamın içine telefonu mu, şarj aletimi koydum. Baş ucumda duran parfüm şişesine takıldı gözlerim hiç düşünmeden onu alıp çantamın içine fırlattım. Cüzdanımı da kontrol ettikten sonra çantamın fermuarını çektim.

Sabah erken olduğu için kimse kalkmamıştı. henüz buda işime gelirdi.

Kimsenin yüzünü görmek istemiyordum.

Hava kapalıydı ve yağmur yağabilirdi.

Kabanımı üzerime geçirdim. Çantamı ve laptopumuda alarak oda'dan çıktım.

Kapıyı ardımdan kapattım ve merdivenlere doğru hızlı adımlar attım.

Sabahın serinliği yüzümü yalayıp geçti. Sessizlik her zaman olduğu gibi ruhumu dinlendirdi...

Ama bu sessizlik yerini haykırışa bırakacaktı yeri geldiğinde.

Kendime bir söz verdim. Artık kimseyi umursamak yoktu.

Canım yansa bile bu konaktan gidecektim hiç kimse mâni olamayacaktı gidişime...

Herkes yaptığının bedelini ödeyecekti.

Rojin bu evin içine Serhan'nın karısı olarak girdikten sonra işler değişecekti.

Onlar nasıl ki beni yok saydı, bende onları yok sayacak hayatıma bakacaktım..

Serhan önceliğim di...

Düne kadar aşkından deli divane olduğum adam'ı ben dün gece öldürdüm kendi içimde..

Herkesle yüzleşecektim. Teker, teker..

Avlunun kapısını açtığım gibi kendimi dışarı attım.

Korumalar açılan kapıyla başları bana döndü. Umursamadım her birinin gözlerinde şaşkınlık emaresi dolaşıyordu.

Sabahın köründe beni beklemiyorlardı...

Bu görüntüye alışsalar iyi olacaktı, bundan böyle bu saatlerde ben bu evden çıkmış olacaktım..

Kaçmak benim lügatımda yoktu. hiçbir zamanda olmamıştı. Savaşçı bir ruhum vardı. Kendimi bildim bile mücadele etmeyi, severdim..

Bu bir kaçış değildi bu bir duruştu..

"Gelin ağam hayırlı sabahlar?"

Hayır mı? Hayrı mı kalmıştı? Bu işin..

Sustum cevap vermedim. Yanından geçip gittim sadece. Herkes üzerine düşeni nede güzel yapmıştı öyle..

Yapılan şeye karşı üç maymunu oynamayı tercih etmişlerdi.

Onlar için ağaların sözü gelininlerin sözünden üstündü..

Düne kadar saygı gösterdiğim kim varsa,

bugün hiçbiri o saygıyı hâk etmiyordu..

'Neden? Neden beni aptal yerine koydunuz? Neden güvenimi, onurumu zedelediniz? Neden beni elbirliğiyle öldürdünüz' demeyi istedim.

Ama demedim anlamsızdı...

Arkamdan gelenin kim olduğunu biliyordum dönüp bakmadım..

Serhan önlem amaçlı peşime Ömer Bey'i takmıştı. Ama bilmiyordu ki ben istesem onu şuan atlata bilirdim..

"Gelin ağam arabayı getireyim nereye isterseniz bırakayım sizi?" İnsanlar nasıl olurda hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlardı hayatlarına..

Dün konakta kıyamet koptu, herkes gibi onunda benim için bir öneminin kalmadığını görmüyor muydu?

Görmüyordu, görmüyorlardı? Paramparça olan ruhumu görmek istemiyorlardı..

"İstemez ben kendim giderim Ömer bey?" Bey demem'le ardımdan gelen adımları bir kaç saniye durdu.

Beklemiyordu ona her gün abi diyen kızın bir günde yabancı gibi davranmasını beklemiyordu..

"Ömer bey mi? Gelin ağam siz bana hiç Ömer bey demezdiniz?" Evet demezdim. Ama artık diyecektim.

"Evet demezdim. Haklısınız ama dün olanlardan sonra fark ettim ki insanlarla arama bir mesafe koymamın zamanı gelmiş ve geçiyordu. Hiç kimseye değerinden fazla değer vermemem gerekiyormuş.

Herşeyi bildiği halde üç maymunu oynayan insanlarla arama mesafe koymam gerektiğini gösterdi.

Bundan mütevellit..

Siz benim için dünden sonra yabancı olduğunuz için sahip eki koymama, yada saygı göstermeme gerek yok öyle değil mi? Ömer bey?" Dedim kinaye içeren sesimle..

"Haklısınız gelin hanım? Ama bende emir kuluyum?" Emir kuluymuş Ömer bey beni aptal sanıyor galiba yeri geldiğinde onunda sözünün dinleğini biliyordum.

İsteseydi en başından gelip bana anlatırdı ama yapmadı, yapmak istemedi.. oda sonuçlarına katlanacaktı...

"Eminim öyledir? Her neyse beni rahat bırakın ve işinizin başına dönün?"

"Benim işim sizsiniz gelin ağam? Serhan' Ağa'mın kesin talimatı var?" Durdu adımlarım.

Benim durmam la oda durdu.

"Ben bir eşya değilim, yada nefes almayan her hangi birşey değilim.

Kısacası ben senin işin değilim Ömer bey? Senin işin yeni gelin ağan. Ben değilim!! Bunu kafana sok? İkincisi senin Ağa'nın emirleri beni bağlamaz adı üstünde senin ağan benim değil?" Dedim dişlerimin arasından tıslayarak..

"Ama..ama gelin ağam?"

"Aması falan yok bundan sonra, Serhan Ağa'nın emirleri doğrultusunda ilerlemeyeceğim,ve onunla bağlantısı olan tek bir insan evladığını dâhi yanımda , yörem de, yakınımda görmek istemiyorum.. anlaşılmayan birşey?" Öfke kokan sesimle..

"Bunu yapamam ağam keser beni?"

"Sence bu beni ne kâdar ilgilendirir?"

"Gelin ağam yapmayın etmeyin, Serhan ağam'ı biliyorsun?"

"Yogg bilmiyorum onuda en az sizin kâdar tanımıyorum, artık bu yüzden aranızda olacak sorunlar sizi ve ağa'nızı ilgilendirir. ve derhâl önümden çekilin? Ve en iyi bildiğiniz şeyi yapın" deyip yürümeye devam ettim.

Ardımdan seslensede bir kaç defa umursamadan yoluma devam ettim..

Yürüdüm, yürüdükçe nefes aldığımı hissettim.

Nefes aldığım evde dünden beri nefes alamıyordum.

Bütün duygularım alınmış boş bir kabuktan farksızdım.

Kalbîmde açılan yaranın etrafı iltihaplanmış, sızlıyordu.

Geçtiğim her sokak bir anıydı benim için..

Serhan'la geçtiğimiz yollar, sokaklar, yaşadığımız olaylarla doluydu.

Sevdamızın şahidiydi...

Ve o sevda'dan geriye kalan paramparça olan anılardan ibaretti..

Oysa ben böyle hayal etmedim, bir günde hayallerim başıma yıkıldı..

Sevmek böyle değildi ki?

Sevmek sevdiğini kalbini yerinden sökmek değildi.

Sevmek ölmeden öldürmek değildi sevdiğini.

Sevmek? Tamamlanmaktır.

Sevgiyi tanımlasam şöyle derdim;

'Sevmek uçsuz bucaksız gökyüzüne benzer. Seni özgür kılar, huzurlu hissettirir.

Güvende olduğunu, hissettirir.

O yokken özlediğinde, onsuz nefes alamadığın da. Her an her saniye kokusunu anımsadığın da.

Dünyanın bir çift gözden ibaret olduğunu, ve onun etrafında döndüğünde anlam kazandığını bilirsin.

Özlemek!! Bu öyle bir özlemdir ki, öleceğini zannedersin.

Senden, uzakta olsa bile hissedersin varlığını.

Ve hiç bir sevgi içinde ihaneti barındırmaz, sevmek böyledir işte.

Kendi çıkarları uğruna, sevdiğine ihanet eden insan hiç sevmemiştir..

Bir kalbe iki sevgi sığmaz? Sığdırmaya kalksan birini ölüme mahkûm edersin.

Bu hikâyede ölen taraf bendim.'

Arada sevgi namına birşey olmasa bile ihanet ihanettir.

Serhan'nında yaptığı da tam olarak buydu..

Güneş gökyüzüne yükseldikçe. Sokaklarda ki sessizlik yerini seslere bırakıyordu..

Durağa yaklaştıkça, insanların fısıltıları çoğalıyordu. Az çok tahmin ediyordum konuşulanları. Umursamayıp yürümeye devam ettim.

Durağa vardığımda bir kaç kadın vardı bana bakıp kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlardı.

Haber umduğumdan daha çabuk yayılmıştı Mardin'e...

Onları umursamadığımı belirtmek için çantamdan Bluetooth, kullaklımı çıkardım, gibi telefonuma bağladım.

Bulunduğum durumu en iyi şarkıyı dinlemeye başladım..

Bazen bütün sesleri susturmak için kaçmak isteriz. Müzik dinlemek en iyi kaçıştı..

"Nasıl da aldanıp sevmişim seni

Nasıl da ömrümü vermişim sana"

Aldanıyorduk, insanlara hak etmeyen kişiler uğruna ömrümüzü çürütüyorduk..

 

"Aşk yalanmış sevda yalan

Keder oldu bana kalan

Bir masal'mış bu yaşanan

Yalanmış yalan."

 

Evet aşkta, sevda'da yalandı..

 

Saçlarımın önüme düşmesiyle kullağımın arkasına sıkıştırdım.

Başımı çevirdiğimde şehiriçi'nin geldiğini gördüm.

Şehiriçi'nin durakta durmasıyla yolcular yavaş yavaş binmeye başladı, herkes bindikten sonra sıra bana gelmişti.

Kartımı okutuktan sonra boş bir koltuğa oturdum ve başımı cam'a yaslayarak akıp giden yolu ve ordan oraya koşturan insanları izlemeye başladım..

 

"Aşk yalanmış sevda yalan

Keder oldu bana kalan

Bir masalmış bu yaşanan

Yalanmış yalan.

 

Yalanmış bakışın gözler yalanmış

Yalanmış gülüşün sözler yalanmış,"

 

Doğru söze ne denirdi ki.

Serhan'nın bana olan bakışları, sözleri, gülüşleri, ilgisi, yalandan ibaretti..

Şarkının nakaratı da dediği gibi;

 

'Keder oldu bana kalan.'

Öyleydi de...

 

Şehiriçi'nin durmasıyla bazı yolcular inerken yeni yolcular biniyordu.

Herkes bir koşturma içindeydi.

Benim ineceğim yer dört durak sonraydı..

İnsanların bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Herkesin ağzında kuma olayı ve benim kısır olduğum vardı..

Kimsenin bana acımasını istemiyordum.

Herkesi aynı kefeye koyamazdım, sabahtan beri acıyan gözler yerine, bazı kişilerin gözünde hüznü gördüm.

Ama buna rağmen dönüp bakmadım..

Hiç kimsenin haddine değildi bana acımak.

Benden daha acınası kişiler vardı bu hayatta...

İnsanların acıları hakkında konuşmak doğru değildi. Onların acılarıyla beslenmek etik değildi..

Yaşlı bir kadının yanıma oturduğunu gördüm göz ucuyla. Arasıra bana baktığını hissediyordum.

Ama ben gözümü pencereden ayıramıyordum.

Bir anda sıcak bir ellin soğuktan buz kesilmiş ellimin üzerine koyduğunu hissetim. İlk başta refleks sandım.

Usul, usul elimi okşamasıyla refleks olmadığını anladım..

Bakışlarım önce ellerime ondan sonra yavaş yavaş kadının yüzünü buldu..

Bana öyle bir bakışı vardı ki. Sanki seni anlıyorum der gibi. Güçlü ol , pest etme..

Onun gözlerinde de şuan benim harelerim'de olduğu gibi saf acı vardı.

Geçmişin ona verdiği acılar ve o acılardan geriye kalan açılan yaralar vardı..

Söylemediği halde, bunu gözlerinde görebiliyordum..

O acıyı anlatacak kelimeler yoktur..

İçinizde kopan fırtınaları sizden başka hiç kimse iyi bilemez..

En pati yapmak başkadır, aynı acıları yaşamak başkadır..

Ve bu kadın o acıları bire bir yaşamıştı, ve beni anlıyordu..

Gözlerimi usulca ellinden yüzüne çıkardım bakışlarımı..

Bir müddet ne o konuştu nede ben..

Suskunluğu ben bozdum.

"Hêwîyamı ji xudeye?"(Umudum Allahtan'dır) Deyip sustum.

Kaldığım yerden devam ettim..

 

"Dayê dinya xayîne?"(Anne dünya haindir?" Onun bana verdiği cevap yüreğime dokundu..

"Na keça mîn dinya xîrabe.

mîrov xayîne." (Hayır! kızım dünya harabe. İnsanlar hain.)

Kızım lafını öyle içten söyledi ki, gözlerim doldu.

Ah güzel kadın sen neler çektin? Senin gözlerinde ki bu hüzün niye?

Evlat acısı mı çektin? kızım deyişinden bile belliydi. Hasret vardı o serserinişte..

Ama sonuna kadar haklıydı. Dünya aynı dünyaydı, insanlar aynı insanlar değildi..

İneceğim durağa yaklaşıkça o kadının yolculuk boyunca elli mi okşayan ellini aldım önce öptüm sonra anlıma koydum.

Ve işten bir şekilde gülümsedim.

Benim gülümsememle oda gülümsedi.

Bu kısa yolculuk sırasında oda bende bakışlarımızla konuştuk o anladı ben anladım.

İnmeden önce son kez ellimi tuttu ve tek bir cümle döküldü dudaklarından.

"Sebîr bikê keça mîn sebîr bikê jı bîrnekê etejî rebbekîte heyî?"

(Sabret kızım sabret unutma ki seninde bir rabbin var?)

"Sağbî Dayê, tu her hebî ez jî bir nakım tucarî. axê keskî lıcem keskî namînî. Rojate bî mîne xeş"

(Sağ olasın anne sen hep var ol. Ben unutmuyorum hiç bir zaman. Kimsenin ahı kimsenin yanına kalmıyor. hayırlı günler.)

"Etejî keça mîn atejî."

(Seninde kızım seninde.)

Şehir içinin durmasıyla son kez yaşlı kadına baktım.

Ve şehir içinden indim. Ve üniversiteye doğru yürümeye başladım..

Derin bir nefes çektim içime beni neler beklediğini az çok tahmin ediyordum..

Yüzüme bakıp arkamdan konuşacaklar dı her zaman yaptıkları gibi..

Attım her adım'da gerçeklere bir adım daha yaklaşıyordum.

Omuzlarım dik bir şekilde ana binaya doğru yürümeye devam ettim.

Ben ilerledikçe insanların bakışları beni buluyordu.

O bakışlar arasında yürümeye devam ettim. Terli ellerimi üzerime sildim. Şarkı bittiğinde kullalıklarımı çıkarıp, çantamın içine koydum..

Bir grup kız bana bakıp gülüyorlardı.

Dudağımın kenarı alayla kıvrıldı.

İnsanların özel hayatlarına karışacaklarına dönüp bir kendilerine baksalardı önce.

Ben gülünecek halde değildim, olsaydım diğer kadınların yaptığı gibi yapardım.

Çekilirdim köşeme salya sümük ağlar, kaderime boyun eğerdim.

Ama ben bunların hiçbirini yapmadım, yapmayacağım da hiçbir zaman..

Bunları herkese göstermek içinde şuan insanlar içindeyim. Bu olayda benim hiçbir suçum, günahım yoktu..

Planımın ilk adımı Seda hoca'dan geçiyordu, onun odasına doğru gittikçe insanların sesleri daha net duyuyordum. Bir kaç kişi bilerek seslerini yükseltiyorlardı onları duymam için.

"Kız şuna bak? nasıl da insan içine çıkabiliyor? Ben olsam çıkamazdım?"

"Haklısın canım üzerine kuma geliyor ama onun umrunda bile değil? Baksana şu hal ve hareketlerine?"

"Kız sen onu bırak hani bu Serhan ağa çok seviyordu?"

"He vallahi demeki yalanmış kız sevgisi?" diyip gülmeye başladılar.

Dışardan yargılamak kolaydı, insanın başına gelmeden bilemezdi benim şuan yaşadıklarımı, hissettiklerimi...

"Kız duydun mu? Çocuğu olmuyor diye kuma geliyormuş?"

"Duydum kız duymam mı? Bütün Mardin bununla çalkalanıyor. Onu geçtim kuması da kocası'nın teyze kızıymış?" Dedi. Tanımadığım bir başka kız

"Kız ister misin? Serhan ağa ve teyze kızı bunu aldatıyor olsun?"

"Vallahi canım olur mu? Olur.

Hem ayrıca Elfin gibi kimsesi olmayan biri yanına yakışmıyor, Serhan ağa bunu anladıysa demek ki?" Deyip gülmeye devam ettiler.

Yakışmıyor derken? Adımlarım durdu, kan beynime sıçradı. Yavaş bir şekilde o kızlara döndüm..

Herşeyi, her lafı yutardım, ama kimsesiz lafını asla...

Onlara baktığımı gördüklerinde kahkahaları durdu.

Az önce laf eden kızın derince yutkunduğunu gördüm.

Yutkunmalıydı da...

Herkes nerde? Nasıl konuşulacağını bilmeliydi..

Her insan gibi benimde bir sabrım vardı, ve sabır taşım taşarsa karşımda babam dâhi olsa susmazdım. Susamazdım bu kendime yapacağım en büyük ihanet olurdu..

Kadının, düşmanı kadın olmamalıydı?

Hor görmemeli, aşağılayıcı zehir zemberek sözler sarf etmemeliydi. Kul hakkına girmemeli, en önemliside kalp kırmamalıydı..

Ama bu zamana kadar bana denilmeyen söz kalmadı. Ölen anne ve babama kadar laf ettiler.

Kimsesiz olmak, kötü birşey değildi. Bu dünyada kimse kalıcı değildi.

Ama insanlar sonu olmayan bir savaşın içine girmişlerdi.

Ve ben dün kendime bir yemin ettim, bana acımayana acımayacağım.

Madem onlar benim acımla besleniyor, bende onların acılarından ve gerçeklerden vururdum..

Yüzlerinden geçen ifadede korku emareleri bulunuyordu. Benim susmam ve onlara dik, dik bakmam onları korkutuyordu..

Koridoru büyük bir sessizlik sardı, herkes pür dikkat bizi izliyordu.

Adım attıkça onlar geriliyordu..

"Hoşunuza mı? Gidiyor bu halim? Zevk mi? Alıyorsunuz bu halimden?" Deyip bir adım daha attım.

"Siz insanlığınızı kaç paraya sattınız?

Bu son bir yılda arkamdan demediniz laf kalmadı? Madem bu kadar yürekli siniz, tuvalet köşelerinde dedikodumu yapacağınıza yüzüme neden söylemediniz?" Onlarla aramda bir metreden az bir mesafe vardı..

"Neden susuyorsunuz? Az önce kahkaha atıyor dunuz? Hadi şimdi de devam etsenize?" Bağırsam bu kadar etki etmezdi.

"İnsanları aşağılayarak, kırıcı laflar söyleyerek onlara ezik gibi davranarak ellinize ne geçiyor?..

Ben diyeyim size hiç...

Siz sadece benim değil bir sürü kişinin ahını aldınız? Almaya devam ediyorsunuz.

Acıyorum size? İnsanlıktan nasibini alamamışsınız..

Utanç duyuyorum. Sizin yerinize ben utanıyorum..

Benim gibi mağdur olan bir sürü kadın var? Çaresiz bir sürü kadın..

Bana utanmaz diyorsunuz?

Ben utanılacak hiçbir şey yapmadım di yüzsüz olayım, ben utanılacak birşey yapmadım ki? İnsan içine çıkmamayayım?

Ne yapmamı bekliyordunuz? Boyun eğmemi mi? Salya sümük ağlamamı mı? Ne bekliyordunuz söylesenize?" Dedim sesimi yükselterek.

Ben bu yolla niye baş koydum biliyor musunuz?

Ama doğru nerden bileceksiniz ki?

Annemin en büyük hayaliydi benim avukat olmam.. onları kaybettikten sonra ben annemi hayaline tutundum.

Çalıştım, direndim. Sabah akşam demeden dişim le, tırnaklarım la bu günlere kadar gelmeyi başardım.

Kimseye muhtaç olmadan, yardım istemeden geldim.

Ve sizin aşağıladınız? Hör gördüğünüz o kadınlara yardım elli uzatmak için..

Ama siz ne yaptınız her defasında size uzanan o yardım ellerini kestiniz kökünden..

İnsan yargılamak bu kadar kolay ve basit mi sizin için? Onları yargılayacağınıza kendi hayatınıza baksanıza?

Sizin hayatlarınız dört dörtlük mü?" Dedim.

"Neden susuyorsunuz? Cevap versenize?" Dedim koridorda bulunan herkese itaben.

"Cevabınız yok mu? Siz size dayatılan şeylere boyun eğe bilirsiniz?

Ama ben etmem. Kimsesizlik kötü birşey değil, ama buna rağmen kimsessizim diye kendimi ezdirecek te değilim..

Siz nerde nasıl konuşulacağını bilmiyorsunuz? Konuşurken karşınızdakinin de bir insan onunda duyguları olduğunu unutuyorsunuz?

Maalesef her insan şanslı doğmuyor annesinin karnında."dedim sustum...

Boğazım düğüm, düğümdü nefes almakta zorluk çekiyordum ama buna rağmen sesimin güçlü çıkması için uğraş veriyordum..

"Siz el bebek gül bebek büyürken bazı çocuklar ondan mahrum kalıyor, onlardan biride benim.

Ben yetimhanede büyüdüm, sadece bende değil benim gibi olan bir sürü çocukla aynı yerde büyüdüm büyümek zorunda kaldım yıllarca.

Bunun sizin için bir anlamı olmayabilir ama benim için anlamı çok büyük.

Hoş anlamanızıda beklemiyorum...

On sekiz yaşımda, hayatla olan mücadelem başladı. Düşünün? On sekiz yaşındasınız ve hiç bilmediğiniz bir şeye karşı savaş başlatıyorsunuz?

Ne hissederdiniz?

Korku mu? Endişe mi?

Ben bu ikisini dibime kadar yaşadım..

O günlerde ne çektiğimi bir ben bir Allah bilir..

Siz baba parası yerken, ben karnımı doyurmak için çalışıyordum.

Siz o mağza senin bu mağza benim derken ben okul masraflarımı karşılamakta zorluk çektim.

Siz her hasta olduğunuzda, bir derdiniz oldu ğunda annenizin dizine uzanıp nazlanırken, ben soğuk beton duvarlar arasında hep anne sıcaklığını aradım...

Şuan bile bu kız ne anlatıyor sabahtan beri bakışları atıyorsunuz bana?

Sizin hiçbir zaman yapmadığınız şeyi yapıyorum. Kendi hikayemi anlatıyorum..

Siz gerçeklerden kaçarken ben gerçekleri haykırıyorum...

Ben anlatmak istediğimde hep kaçtınız? Bana sağır, kör, dilsiz oldunuz.

Oysa biri gelip tanımak isteseydi onu ellimin tersiyle itmezdim.

Ama siz beni ellerinizin tersiyle hep ittiniz. İlk adımı hep ben attım ama siz bana bir adımı bile çok gördünüz.

Tuvalet köşelerinde hayatım hakkında o kadar şey söylediniz ki onlardan bir tanesi hala kullağımda çınlıyor.

'Aman kız ben olsam kocamın parasını yer otururum evimde neden okuyayım'

Ve sözler söylenirken bizzat benim şahsıma söylenildi.

Ben hiçbir zaman paraya bakan biri olmadım. Bir erkeğin parasına intima etmedim etmeyeceğim. Bir kadın istediği zaman herşeyi yapabilir.

Ama işte bazı beyinsizler herşeyi koca parası sanıyor."dedim kinayeli sesimle...

Ben anlatmak istedim? Ama siz anlamak istemediniz, son kez anlatacağım size ama kendi sözlerimle değil.

Hepinizin çok sevdiği bir şarkıcının sözleriyle anlatacağım. Ama eminim onu bile kullak ardı edeceksiniz.

'Siz benim neden yandığımı nerden bileceksiniz? Siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz?' umarım bu sözlerden sonra anlarsınız?

Ama sanmıyorum...

Mahkeme salonlarında hâkimlerin arkasındaki duvarda şu yazı vardır.

“ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR..”

Biz bu yolla adaleti sağlamak için baş koyduk.

Zenginlerinden karşısında ezilen insanların haklarını savunmak için.

Kocasından boşanmak isteyen ama şiddetle, evladıyla tehtid edilen kadınlara yardım etmek için.

Haklıların yanında haksızların karşında durmaya baş koyduk.

Ama siz bugün beni bir insanı yerden yere vurdunuz?

Yarın öbür gün müvekkiliniz kadın olduğunda benimle aynı şeyleri yaşadığı için onu yerden yere mi? Vuracaksınız.

Haklarını bu şekilde mi savunacaksınız?

Hayat vurmuş bir tekmede ben vurayım mı diyeceksiniz?

Eğer öyle yapacaksanız? Şimdiden yazıklar olsun size.

Bugün siz kendinizi benim yerime koyma gafletinde bile bulunmadınız?

Yanımda olmak yerine bir tekmede siz vurdunuz." Dedim gözümden bir yaş akarken.

Beni bu duruma düşürenlerden bir kez daha nefret ettim.

"Kendi hemcisini yerden yere vuran kişilerin bu bölümü okumaması gerekiyor.

Kendi ellerinizle o kadınları öldürür üzerlerine toprak atarsınız." Beni öldürdüğünüz gibi..

"Bu zamana kadar kimsenin hayatıyla ilgili yorum yapmadım, yapmamda bunu kendime yakıştırmam..

Ama madem öyle madem gerçekleri konuşuyoruz bugün.

O zaman gerçekleri ortaya dökme zamanı değil mi?" Dedim hedefimde Dilara varken..

Bana acımayana ben neden acıyayım ki?..

"Dilara tuvalet köşelerinde hayatım hakkında konuşurken yalan yanlış şeyler anlatırken kendi hayatını hakkındaki gerçeklerden de bahsettin mi?" Dedim dudağımı bükerek..

Evet benim kocam dediğim adam şerefsizin önde gideni. Bana olan aşkı da onun gibi bir yalandan ibaretti.

İhanetin en büyüğünü bana yaptı, yapmaya da devam edecek.

Sözlerimden sonra gözleri kocaman açıldı..

"Sen....s..sen ne demek istiyorsun?"

"Ben ne mi diyorum? Hım bir düşüneyim? Ha buldum gerçeklerden bahsediyorduk.

Sizinle yüz göz olmadığım için ilk başta sizi tanıyamadım ama size yaklaştıkça sizi tanıdım"ve devam ettim.

"Serhan ve kuzeni'nin beni aldattığını ima ediyordun. Yanlış mıyım?"

"Evet dedim seven adam neden sevdiğine ihanet etsin ki? Seni aldatıyordu ki hemen kuma'yı kabul etti."

"Bir konuda haklısın: Seven adam sevdiğine ihanet etmez..

Aldatma konusuna gelirsek? Aldatma bedenen yapılan birşey değildir. Aldatma zihnen bile olsa aldatmanın yanı sıra ihanettir..

Konu ihanetten açılmışken sen aynaya nasıl bakıyorsun merak ediyorum doğrusu?

Peki siz?"dedim bizi dinleyen kalabalığa bakarken.

Gerçekleri gördüğünüz halde? Duyduğunuz halde? Nasıl olurda sustunuz.

Neden üç maymunun oynadınız..

Yazıklar olsun cidden acınacak halde siniz?"

Sözde avukat olacaksınız ama bana dokunmayan yılan bin yaşasın derdinde siniz?

Şunu unutmayın ki: insanoğlu herşeyi ama herşeyi affeder ihaneti asla?".

Dedim yönümü Dilara'ya çevirdim.

Ve sen Dilara hiçbir zaman af edilmeyeceksin?"

"Senin ne demek istediğini anlamıyorum? Zırvalıyorsun?" Öfke kokan sesiyle..

"Anlamıyor musun? Anlamamazlıktan mı geliyorsun?..

Her neyse madem anlamadığını idea ediyorsun bende anlayacağın dilden konuşayım.

En yakın arkadaşının sevgilisiyle ilişkin varken, ve bunu kampüsün hemen hemen hepsi bilirken ve susmayı tercih ederken ihanet sayılmıyor mu?

Ben diyeyim sana: bu ihanetin ağa babası..

Gizem nerde? Dilara, neden şuan senin yanında yada kampüste değil.

Fark etmedin dimi? Çünkü gizem senin için hiç bir zaman değerli olmadı? Bu bir yıl boyunca hep çevremde ki insanları gözlemledim.

Ve şu işe bakın ki senin hal ve hareketlerin ilgimi çekti.

Gizem'in etrafındaki insanları izlerken gördüm seni. Daha sonra anfide Gizem'in çantasını karıştırırken.

İnsan durduk yere neden bir başkasının çantasını karıştırsın dimi? İnan bu soruyu çok sordum kendime bir cevap bulmadım.

Her neyse devam edelim..

Sonra Gizem'le arkadaş olmak için bir yerlerini yırtın ve başardın. Gizem'in

popüleritisini kullanarak kendine arkadaş çevresi edindin. Ama sana yetmiyordu.

Gizem'e yapılan en ufak bir iltifatı bile kıskandı. Çünkü sen?" Dedim parmağımı göğsüne vururken..

"Çünkü sen içten içe onu hep kıskandın. Hemde her şeyini.

Önce arkadaş çevresini ellinden aldın?

Öyle ki bir zamanlar, Gizem'in en yakın arkadaşları senin arkadaşların oldu, kızın arkasından saf, aptal, derken yüzüne karşı gülüyordunuz?.

Sözde kardeştiniz?..

Ama aptal olan sizler diniz

Gizem saf biriydi kalbinde kötülük yoktu sizler gibi entrikalar peşinde koşmuyordu.

Gizem'in en sevdiğim yanı bu oldu.

Sonra neyi fark ettim biliyor musun?"dedim dudaklarım yaladım.

"Kardeşim dedi kız ve sevgilisi olacak adam kız aldattığını fark ettim.

Ve acı olan iyise?" Dedim Dilara'nın arkadasında duran kız grubunu işaret ettim..

"Sözde bir zaman en iyi olan arkadaşlarının da bunu bildiği halde sustuğunu gördüm.

Tek kelimeyle iğrenç siniz?"

"Eee. Bilsen ne olacak ki az önce dediğin gibi: buradaki herkes üç maymunu oynuyor. Gizem desen salak, zaten ben ne dersem inanır. Şuan bile gidip anlatsan bile sana inanmayacak?" Dedi.

"Aslında bakarsan bana inanmasına gerek kalmadı kendi gözleriyle gördü ihaneti."

Gözleri far görmüş tavşan gibi açıldı.

"Nâ...n.. nasıl?" Korktuğunu görünce kahkaha attım..Zar zor durdurdum kendimi..

"Nasıl mı? Doğum gününde?"

"Doğum günü mü?"

"Evet doğum gününde.

Ben ihanetinizi fark eder fark etmez Gizem'e anlattım bazıları gibi üç maymunu oynamadım?"dedim sustum.

Verdiğim mesajı alan almıştı..

"Haklı olarak ilk başta inanmadı, red etti senin ona öyle birşey yapmayacağını falan söyledi. Ama nerden bilebilirdi ki benim onunla konuştuğum saatlerde senin onun sevgilisiyle ne naneler yediği.

Her neyse bende ona bir öneride bulundum, zor olsa'da kabul etti.

Senin telefon konuşmana şahit oldum.

Ve ben o gün bir karar verdim.

Gizem'in doğum gününde bende oradaydım hiçbiriniz varlığımı sorgulamadı bile. O kadar önemsizdim gözünüzde.

Gizem ortalıkta mutluluk rolü kesti. İçten içe dua ediyordu eminim ki. Söylediklerimin doğru çıkmasın diye..

Pasta zamanı geldiğinde bütün sevdikleri yanındaydı sen, sevdiği adam, arkadaşları daha ne olsun dimi?.

Aşk insanın gözünü kör eder.

Gerçekleri gördüğü hâlde inanmak istemez. Gizem'de onlardan bir tanesiydi..

Gecenin kızı Gizem iken sevdiği adamın gözü sürekli senin üzerindeydi. Seni yiyecekmiş gibi bakıyordu. Ki sende en az onun kâdar cüretkardın.

Gizem ilk o an fark etti bir şeyleri ama yinede konduramadı.

Aradan bir yarım saat geçmişti ki çok acil bir işi olduğunu söyleyip çıkıp gitmişti erkek arkadaşı. Ondan bir yarım saat sonra sen migrenin tuttuğunu söyleyip ayrılmıştın.

Her zaman olduğu gibi yandaşların migren yalanına inanmadılar çünkü onlarda senin kimin yanına gideceğini biliyorlardı?" Dönüp o üçlüye baktım.

Tek kelime çıktı ağzımdan..

"Zavallısınız?"dedim onlara bakarken.

"Ama üzgünüm bilen sadece onlar değildi."dedim.

"Ne demek istiyorsun,?" dedi Dilara,

"Bekle! anlatıyorum sabırlı ol azıcık. Sen gittikten beş dakika sonra arkadaşların ayrıldı onların ayrılmasıyla partide bitmiş oldu.

Herkes gittikten sonra, Gizem sevgilisini aradı ama açmadı, aradı aradı, ama sonuç değişmedi.

Gizem'e bildiklerimi anlattıktan sonra hiç kimsenin aklına gelemeyeceği bir şey yaptı? Sizin saf dediğiniz kız sizi ayakta uyuttu ve siz görmediniz?.

Sevgilisinin telefonuna bir uygulama indirmiş. Ona gelen mesajlar, aramaların hepsini görüyor ve okuyordu. Ve o uygulama sadece onunlada sınırlı kalmıyordu aynı zamanda konum tespitide ediyordu.

Ama sevgilisi şerefsiz olduğu kadar uyanıktı, seni erkek isminde kaydetmişti.

Seninle olan mesajları, aramaları siliyordu. Ta ki o güne kadar..

Ben ve Gizem ödev yapıyor gibi gösterip aslında konuşuyorduk, sonra sevgilisi geldi oturdu, Gizem'le konuştular bir müddet sonra o kalkıp tuvalette gitti. Ama masada telefonu unuttu.

İşe bak ki o sıra sen mesaj attın ve Gizem bunu gördü.

Ve doğum gününe iki gün vardı işte ilk şüphe tohumları o gün yüreğinde peydah oldu.

Doğum gününde herşey çorap söküğü gibi söküldü.

Aradı açmadığını görünce konum tespiti yaptı bil bakalım konum nereyi gösteriyordu?" Dilara tirtir titriyordu.

Karşımda, değerli en az Dilara kâdar şoktaydı.

'Yalancının mumu yansıyan kâdar yanar'

"O konum senin evinden geliyordu Dilara? Ve o gün Gizem ilk darbeyi yedi sevdiklerinden ve buna rağmen yine inanmak istemedi biliyor musun?

Onun evinden çıkıp senin evine doğru yol aldık, apartmanın önünde durduğunda hâl ağlıyordu

Onun acısını ben kalbîmde hissettim. Her göz yaşı hançer olup yüreğime işledi. Kendimi onun yerine koydum ve öyle bir acı yaşadım ki tahmin bile edemezsin?

Her neyse"dedim ve devam ettim.

"Arabadan inerken ayakları geri geri gidiyordu. Apartmandan içeriye girip daire'nin önünde durduk paspasın altına koydun anahtarı alıp kapıyı açtık.

Kapıdan ilk girdiğimizde yerde duran elbiseler karşıladı bizi? Gece boyunca birbirinizi aç gözlerinizle yiyip bitirdiğiniz için? Benim için sürpriz olmasa' da Gizem için aynı şeyi söyleyemem gördüğü anda ağzını sıkı sıkı kapattı sesi çıkmasın diye.

Hoş o sıra eve hırsız bile girse duymazdınız o ayrı mesele..

Biz ilerledikçe, atılmış kıyafetler devam ediyordu. Seslerde cabası.

Bir kadın olarak ben o gün senin adına da utandım..

Gizem'i durdurmak istedim ama durmadı. Bir yandan siz işinizi görürken diğer yandan Gizem'in ne kadar aptal ve salak olduğunu konuşup kahkaha attıyordunuz.

Ama Gizem salak yada aptal değildi.

Sadece çok sevdi, sevdiği adamın onu en yakın arkadaşıyla, kardeşim dediği kızla aldatacağını bilmiyordu.

Kapıyı açıp size baktı, ikinizi çırılçıplak bir şekilde gördü, ben buna şahit olmamak için duvar dibindeydim ama o her ayrıntısıyla gördü.

Kapıdan çıkarken, öyle gür bir şekilde kapattı ki duydunuz mu bilmiyorum. O gün o kız sabaha kâdar benim omuzumda ağladı teselli buldu.

Öyle bir feryat etti ki yer ve gök bile bu feryat karşısında sessiz kalmadı. Yağan her bir yağmur damlası? Gizem, in acısına, göz yaşlarına eşlik etti onunla beraber bende ağladım.

Bana tek birşey söyledi; 'Allah affetse bile ben affetmeyeceğim' dedi."

Bütün gerçekler ayyuka çıktığında, Dilara başını yerden kaldıramıyordu, sesler çoğaldıkça çoğaldı.

Ama herşey bununla da sınırlı kalmamıştı. Gizem gitmeden önce onlara büyük bir sürpriz yapıp gitmişti.

"Gerçeklerin ulu orta dökülmesi acı veriyor dimi Dilara? Seninle ilgili olan şeylerin insanlar arasında konuşulması, ağızlarına meze etmesi canını yakıyor dimi?

Şimdi beni anlıyor musun?"Dilara sessiz kalmayı tercih etti.

"Şunu hiçbir zaman unutmayın ki?" Dedim ve bir tur etrafımda döndüm. Sözüm bu bölümde okuyan her keseydi.

"Kadınları hiç bir zaman hafife almayın, gün gelir siz ne olduğunu anlayamadan aldığınız soluğu keser. Zekasını asla hafife almayın, yaralı bir kadının intikamı diğer intikamlardan acı olur?

Şekil a' da olduğu gibi," dedim ve bize doğru koşturarak gelen Ege'yi gösterdim.

Nefes nefese kalmış bir şekilde yanımıza ulaştı. Hızlı koştuğu için nefesi kesilmişti. Derin nefesler eşliğinde Dilara'ya baktı. Sonra derince yutkundu.

"Biz bittik Dilara? Gizem herşeyi öğrenmiş?"Dedi ona alaylı bir bakış attım.

"Bunun için geç kaldın Ege'cik? Dilara herşeyi benim ağzımdan öğrendi."Dedim.

"Ha bu arada benim ikinize söyleyeceğim bir şeyler var?" Dilara arkadaşları onu teselli ediyordu, benim hakkımda konuşan insanlar şuan Dilara'nın ihanetini konuşuyordu.

Ege' ifadesiz bir şekilde bana ve Dilara'ya bakıyordu neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Gizem, üç gün önce gitti. Bizden önce mevzun oldu diyebiliriz."deyip sustum.

"Gitmeden önce sizden intikamını aldı.

Dilara ve Ege bugünden itibaren artık bir eviniz yok?" Dilara şok olmuş bir şekilde başını kaldırdı.

"Nâ..n..na.. nasıl yok?"

"Derken?" Dedi Ege

"Oturduğunuz evler Gizem'in babasına ait değil mi?"

"Evet"

"Evet" dediler aynı anda.

"Nesini anlamadınız? Bu beyinle okumanız bile mucize?

Gizem o kadar saf ve iyi biriki yıllarıdır arkadaşı ve sevgilisinden bir kuruş bile almadan evlerinde oturmalarını sağladı.

Ama şu işe bakın ki sevdiği adam ve kız arkadaşı ona ihanet etsin ne acı?" dedim dudağımı bükerek..

İki evde dün satıldı eşyalarıyla birlikte.

Ve bu sabah yeni ev sahipleri evlerine yerleşmiş çoktan..

Ha bu arada Ege?"dedim. Üzülmüş gibi yaparak ona baktım.

"Hani şu Gizem'in sana aldığı motor vardıya, sanayide olan işte oda satıldı.

Yani sen hem evin'den hemde motorundan oldun," kişisel eşyalarınızı kapıcılardan alabilirsiniz?" Deyip Dilara'ya döndüm. Ona söyleyeceğim bir kaç şey daha vardı.

"Biliyor musun? Dilara. Benim bir ailem olmaya bilir. Ama en azından gidecek bir evim var. Başım sıkıştığında, yardımıma koşacak bir kardeşim var senin kimin var?

Bugün benim hakkımda konuşanlar şuan senin hakkında konuşuyor? Mardin'nin dilinde olabilirim ama beni senden farklı kılan şey bu: herkes beni kısır sanıyor sanmaya devam etsinler. Gün gelir gerçekler ortaya çıkar muhakkak ve o gün geldiğinde dönüp baktıklarında beni göremeyecekler."

"Sanada bir kaç lafım var?"deyip yönümü Ege'ye çevirdim..

"Tek bir soru?

Değdi mi? Dört yıllık ilişkinize ihaneti karıştıracak kadar değdi mi?" Cevap vermedi.

"Birgün gelecek çok pişman olacaksın?

Gizem'in sana bakarken gözlerinden taşan aşkını, bulamadığında köpek gibi pişman olacaksın.

Zevk uğruna heba ettiğin aşkını Dilara sana vermediğin de anlayacaksın? Ama herşey için çok geç olacak"

"Bu kâdar kolay mı? Ya sevginin sizin için hiç mi kıymeti yok. Bir kaç saat zevkten ibaret mi sizin sevginiz? Bunu her iki taraf için söylüyorum.

Uzaktan sevmeyi bilmiyor musunuz? Dokunmadan, kırmadan, soldurmadan..

Hırs uğruna ne hâle geldiğinize bir bakın?"dedim tekrar Dilara'ya döndüm.

"Sen sevildiğini mi? Sanıyorsun Dilara?

Ege, seni sevdiği için mi? Seninle birlikteydi?

Öyle birşey olsaydı Ege, çoktan Gizem'e gerçekleri anlatır seninle devam ederdi. Yoluna? Ama Ege hem seni hem de Gizem'i kullandı?

Gizem'i parası için? Senide ihtiyaçları için? Ve bunu kendine yapan sendin? Kendine bunu yakıştıran sendin?

Ege, Gizem'in gerçekleri öğrendiği anda onu terk edeceğini biliyordu.

Oda tıpkı senin gibi?

Onun aptal olduğunu düşündüğü.

Gizem'in ona olan aşkına güvendi.

Hiç bir zaman anlamayacağını sandı

Ondan vazgeçmeyi sandı ama yanıldı?

Yanıldınız?"dedim bakışlarım her ikisi arasında gidip geldi.

Son sözlerim herkes için geçerliydi.

"Hiç bir kadın başka bir kadının hayatı üzerine yuva kuramaz mutlu olmaz!!.

Böyle seveceksiniz biz kadınları sevmeyin!!

Herşeyim dediğiniz adamları yıkacaksanız? Sevmeyin!!

Omuzlarınıza ağır gelecek olan sevdaları taşımayın!!!

Çünkü ihanetin erkeği, kadını olmaz.

İhanet ihanettir.

Ve ben bir kadın olarak ne ihanet ederim nede ihaneti kabul ederim?

Ben kendime yakıştırmadığım şeyi bir başkasına yakıştırmam? Ama canımı yakanlarada eywallah demem?" Sesim koridor boyunca yankı yaptı.

Suskunluğum onlara cesaret verdi. Söyledikleri herşeye kulak tıktım.

Korktuğumdan değil? Çünkü gerçeği ben bildikten sonra kimin ne dediği umrumda olmazdı.

İşte bundan dolayı hep sustum...

"Siz hepiniz benim susmam'dan cesaret aldınız? Korktuğum için mi? Konuşmadım sanıyorsunuz? Söylenen herşeye kullak tıkadım.

Çünkü gerçeğinin ne olduğunu bilen bendim, yaşayan bendim. Sizin atmanız tutmanız umrumda olmadı ama şimdi?

Özür diliyorum kendimden!!

O kadar anlatmama rağmen anlamadığınız için, kendimi anlatma gayesi içine girdiğim için kendimden özür diliyorum.." deyip sustum, artık ses çıkartma vaktiydi...

"Bundan sonra benim hakkımda konuşmadan önce durup bir düşünün? Zira bana açtığınız yaralar kadar canınızı yakarım."deyip arkamı döndüğüm yürüdüm..

İnsanlar yol veriyordu bana.

Ne ara kalabalıklaştığını bilmedim koridorda başım dik bir şekilde ilerlemeye devam ettim.

İnsanlar karşında güçlü olmak için herşeyi yapıyordum hiç derdim yokmuş gibi birde insanların boş konuşmalarını çekiyordum.

İnsan yorulur mu? Ben yoruldum? Tükendim? Ayaklarım beni taşıyamıyordu artık.

Arkamdan söylenen şeyleri duymamayı? tercih e

derdim ama duyuyorum işte. Ardımdan bıraktım her birey konuşmaya devam ediyordu.

Sabret dedim kendime sabret?

Geçecek herşey gibi bunlarda geçecek?

Daha fazla ayakta kalmayacağımı. Bildiğim için öğrencilerin hiç uğramadığı sadece benim ve hilal'in keşfetti odada aldığım soluğu.

Kapıyı açtım odanın içine girer girmez, kapıya sırtımı dayandığım yere çöktüm ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim......

 

Yeni bölüm geldi.

Ne düşünüyorsunuz?

Elfinin direnişini nasıl buldunuz?

Gizem'e üzüldünüz mü?

İnstgram hesabım afran_direnis_vera_officiall

Wattpad zeynoA4747

 

Siz kendinize değer verdikçe değerli olursunuz 💜 🌼

Loading...
0%