@zeynoa4747
|
Okumadan önce yıldızı ⭐ parlatmayı unutmayalım. Satır arası yorumlarınızı bekliyorumヾ(˙❥˙)ノ Sınır 100 oy 150 yorum Sınır geçilmeden bölüm gelmeyecektir¯_(ツ)_/¯ Sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın. Bölüm şarkısı 🎤 Bengü Beker =sana yıldızları ödedim ben Kitappad= ZeynoA4747 ________________________ «Hilal'den» Rüya'nın en güzel yerinde, telefon çaldı. Gözlerimi dahi açamıyordum. Son üniversite senemizde annemizden emdiğimiz sütü burnumuzdan gelmişti. Son yılımız olduğu için profesörlerimiz diğer sınıflara göre bir hayli zorlamıştı bizi.. Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Dün sessize almayı unutum, içinde şuan onun ceremesini çekiyordum. Başımı yastıktan kaldırmadan el yordamıyla telefonumu bulup uyku kokan sesimle cevapladım aramayı. "Alo?" "Günaydın Hilal?" "Günaydın, günaydın'da bana gün hala aymadı? Ve sen aramasaydın, kaldığım yerden uymaya devam edecektim?" "Ne yapalım şansına küs, her neyse dün sana msj attım gördün mü?" "Nerden attın wasaptan mı? Normalden mi?" "Wasaptan attım?," "Dün hiç wassap'a bakmadım? Bu yüzden görmedim." "Bunu tahmin ettiğim için aradım zaten. Her neyse Halim hoca ek sınav yapacak bugün girecek misin?" "Ek sınav mı?" Dedim yataktan kalkarken. "Evet," "Saat kaçta?" "09.30," "Evet gireceğim canım onun dersinde bir notum düşük ek sınav ilaç gibi geldi"dedim saatte bakarken. "Buna sevindim canım tamam o zaman görüşürüz kampüste?" "Haber verdiğin için teşekür ederim canım görüşürüz?" "Rica ederim," Telefonu yatağa atıp banyonun yolunu tutum. Üşendim için banyo yapmaktan vazgeçtim. Rutin işlerimi halledip, çıktım banyodan. Yatağın üzerinde ki telefonumu alıp. Çalışma masama koydum. Pencereyi açıp odayı havalandırdım. Yatağımın çarşaflarını yenileriyle değiştirip serdim. Oda'daki dağınıklığı el çabukluğuyla toparladım. Giyinme dolabından kont pantolon, üzeri için siyah bir kazak alıp dolabın kapağını kapatım... Aynada son bir kez kendime baktım. Açtığım pencereyi kapattım. Telefonumu, çantamı yanıma alarak çıktım yatak odasından.. Saat 08.30 bir saatim vardı. Canım birşey istemediği için kahvaltıyı es geçtim kampüste birşeyler atıştırırdım. Ayakkabılarımı giyip kabanımı da yanıma alarak kapıyı kilitleyip çıktım evden.. Mardin'de havalar diğer şehirlere göre soğuk olmasa'da insanları hasta etmeye yeterdi? Ve benim şu aralar hastalanmak gibi bir hayalim yoktu. Arabamın kapısını açıp şoför koltuğuna oturdum. Ellimde ki kabanı ve çantamı yolcu koltuğunun üzerine bırakıp emniyet kemerimi bağlayıp, üniversitesiye doğru sürmeye başladım... Başarı insanın ellinde olan bir şeydi? Çabalayarak, mücadele ederek, başarı merdivenlerini tırmanan bilirdin? Son dört yıldır canla, başla bir mücadele veriyorduk. Bu dört yıl bize çok şey katmıştı? Hatalarımız dan ders almayı? Aynı hatalara düşmemeyi öğretti. Güzel dostluklar kazandırdı, güzel şeyler kattı sıkıcı ve maratonlu giden hayatlarımıza. Benim payıma düşen, sol yanımı dolduran, kalbimin sahibi olan adam ve aşkıydı.. Efe Kirmanşah, ismi bile bir dua gibi dökülüyordu dudaklarımdan. 'Fenaydı başa bela'ydı.' Ama tatlı bir bela.. Onu düşündükçe zaman duruyordu hayat ondan ibaretti. Ona duyduğum Sevgi öyle büyüktü ki ben bile kendime şaşırıyordum. 'Anlatılmaz yaşanır.' deriz ya öyle birşey. Yanında olmadığı her an özlemek. Hata ve hata yanındayken bile özlemek delilik değil de nedir?.. Onu düşünürken yüzümde peydah olan gülüş en büyük kanıt. Öyle bir sevgi ki tarif eder misin diye biri sorsa? 'Tarifi imkansız derim.' Her insanın sevme şekli farklıdır. Bazı insanlar dokunmaya kıyamaz, bazıları gözünden bir yaş damlası dâhi düşse dünyayı yakar akan o göz yaşı uğruna. Ve bazı sevgiler vardır ki, kalbi geç karşısındaki insanın ruhunu paramparça eder, kapanmayan yaralar açar. 'Allah kimseyi böyle bir sevda ateşine düşürmesin.' Yağmur bulutları Mardin, semalarını yavaş yavaş etkisi altına alıyordu. Böyle havalarda en sevdiğim şey? Penceremin önündeki koltuğuma oturup geçmişten, bugüne gelen şarkılar eşliğinde çay içmekti. Eski günleri özlüyorum.. Eskiler güzeldi, özeldi ama şimdi o eskilerden geriye eser yok.. Radio'yu açtım, favorim olan kanal'da durdum. Bu kadının enerjisine bayılıyordum. Aslında ben enerji dolu insanları seviyordum. Bunlardan biri benim her şeyim dediğim insandan başkası değildi. Elfin, hayat enerjim. O olmasaydı ben ne yapardım hiç bilmiyorum. Bu dünyada nazım'ı çeken kişi sayısı bir ellin parmağını geçmez. Hayatlarımızda iyiki dediğimiz insanlar muhakkak vardır? Ve o insanlar o kadar kıymetli ki, paha biçilmez. Özledim canımın içini. Dün aradım ama açmadı, gidince ona trip atacaktım. Aklımın bir köşesine yazdım. Radio'da en sevdiğim şarkı çalınmaya başlayınca yol boyu eşlik ettim. Bazı şarkılar vardır seni alır geçmişe götürür ruhuna dokunur, kalbine işler. 'Bana göre şarkılar insanların sesidir. Dile getirmek istedikleri şeyleri şarkı yoluyla karşındaki kişiye anlatmasıdır.'.. Üniversite'nin girişinden girip park alanına doğru ilerledim. Boş bir yer bulup arabamı park ettim. Emniyet kemerimi açıp çantamı ve kabanımı yanıma alarak arabadan indim. Kapıyı kilitleyip. Kampüse doğru yürümeye başladım. Hava soğuk olmasa'da esiyordu. Kabanımı üzerime geçirip, Eslem'e nerde olduğuna dair msj attım. Ondan msj beklerken önümde yürüyen kızların konuşmaları dikkatimi çekti. Geçip gidecektim ama Elfin'nin adını duyunca dinlemekten alı koymadım kendimi.. "Kız Elfin'ne acıdım ya Allah, dostumun başına vermesin. Kuma ne ya bu devirde kuma mı kaldı Allah aşkına?" "Haklısın canım haklısın da işte insanlar cahil olunca? Eski kafa olunca sonuç değişmiyor. Ama varya içimin yağları eridi, Sabah söylediği şeylerden ötürü. Artık birinin burada ki insanlara bir dur demesi gerekiyordu. Yıl boyunca arkadasından neler konuşuldu neler ama o bir kere bile olsun saygısını bozmadı? Kimsenin özel hayatı hakkında yorum yapmadı?" "Bacım bizim adımız çıkmış dedikoducuya. Erkeklerin arasında geçen muhabbeti duysalar gelip bizden özür dilerler?" "Orası öyle ama maalesef kanıtımız yok." "Biliyor musun? Elfin'nin yerinde olmak isterdim. Elalemin lafına aldırış etmeden, kendi ayaklarım üzerinde durmayı isterdim? Onun yerinde ben bu lafların hepsini işitseydim? Bütün kampüsün gözü önünde salya sümük ağlardım. İlk geldiği günü hatırlıyor musun? Herkes onu kendisini beğenmiş biri olduğunu düşüyordu. Ama ben hiçbir zaman onun öyle biri olarak görmedim. O ilk günden bu yana bir mücadelenin içindeydi? Onun ve bizim hayatlarımız arasında büyük bir fark vardı? Biz baba parasıyla, geçimimizi sağlarken, o hem okuyup hem çalıştı. Kendi, kendine yetinmeyi bildi. Ve şuan bölümün birincisi, inan bana bunu herkes başaramaz. Bu yüzden ona hayranım." "İnsanlar Elfin'e acıyarak bakıyor? Dönüpte aynaya bir kendilerine baksalar? Acınacak kişinin Elfin değil, Kendileri olduğunu görürler?" "Haklısın!! Söylediği herşeye katılıyorum. Görmedin mi? Elfin konuştuktan sonra kimsenin ağzını bıçak açmadı?" "Evet ya o neydi kızım kampüste nefes bile almayı unuttu insanlar. Osmanlı tokadı atsan bu kadar fayda etmezdi helal olsun." "İnsan görmek istediği şeyi görüyor? Karşısındaki insanın neler hissedeceğini düşünmeden, patavatsızca konuşuyor. Hâlbuki biraz durup düşünseler o kızın da bir kalbi olduğunu, ve o güçlü duruşun ardındaki kırılgan kız çocuğunu görecekler ama nerde, herkes bir kuyruk sokma peşinde?" "Öyle canım ama yapacak bir şeyimiz yok savunsak bile boşa kürek çekmiş oluruz? Ne diyeyim Allah sabır versin Elfin'e çok zor bir durumla karşı karşıya ama ben inanıyorum ki Elfin bununda üzerinden gelecek?" "Bencede o hayatımda gördüğüm en güçlü kadın." Az önce duyduklarım bir kamera şakası dan ibaret olsun. Buna ihtiyacım vardı. Kuma mı? 'Allahım bu nasıl bir yazgı ya Rabbim? Kardeşim dediğim insanın canı daha ne kadar yanacak? Kaç kişi tarafından daha diri diri mezara gömülecek? Ayaklarım beni taşımaz hale geldi. Ayaklarım boşaldı zaman akmayı bıraktı. Bir el boğazımı sıkıyordu sanki nefes almamı engelliyordu. Görünmez bir urgan boynuma dolanmıştı. 'Hayır... hayır.. hayır bu bir kabustan ibaretti ben uyanacağım ve herşey eski hâline dönecekti.' Sırtımı arkamdaki ağaca dayadım yere çöktüm. Ellerim saçlarımın arasındaki yerini almıştı çoktan.. Göz yaşların benden bağımsız akıyordu. Ne yapacaktım ben şimdi? Kardeşimi nasıl? Hangi şekilde teselli edecektim? Beynim işlevini yitirdi. Aklımı kaçırmak üzereydim. 'Serhan sen ne yaptın? Nasıl yapabildin. Bunu ona nasıl reva gördün? Nasıl kıydın? İnsan hiç sevdiğine kıyar mı? Sen nasıl kıydın? Nasıl ya nasıl?' ellerimin altındaki çimleri eziyor tüm gücümle toprağı sıkıyordum. Yalan mıydı onca şey? Elfin'e olan sevgisi, yaklaşımı yalan mıydı? Olamaz? Bu gerçek olamazdı? Bunu kabul edemezdim. Gözlerinde o sevgiyi görmemiş olsaydım kabul ederdim ama gördüm. Efe bana nasıl bakıyorsa oda Elfin'e öyle bakıyordu. Bir insan bu kâdar iyi rol yapamaz değil mi?.. "Allah'ım ne olur bana yardım et? Ben ne yapacağımı bilmiyorum?" Ellerimle yüzümü kapadım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum kampüsün ortasında. Gelip geçen insanlar yanımdan öyle geçip gidiyordu. Sahi biz insanlığımızı nerde kaybettik? Ne ara vicdanımız katılaştı? 'Allah kahretmesin ki hiç bir fikrim yoktu.' ağladığım yerden güçlükle ayağa kalktım. Bir an önce Elfin'i bulmak zorundayıdım kimbilir şuan ne haldeydi?. Göz yaşlarımı silip çantamdan telefonumu çıkardım. Eslem'e sınava girmeyeceğime dair mesaj attıp Elfin'i aramaya başladım... **** Yarım saattir Elfin'i arıyordum ama hiçbir yerde yoktu. Sormadığım, bakmadığım yer kalmamıştı. Yer yarılmış içine girmişti sanki. "Pardon bakar mısınız?" Deyip durdurdum önümde yürüyen kızları. "Buyrun ne istemiştiniz?" "Şey ben arkadaşımı arıyorum da acaba onu tanıyor musunuz?" "Arkadaşının adı ne?" "Elfin?" "Hukuk fakültesindeki Elfin mi?" "Evet.. evet o gördünüz mü?" "En son yukarı çıkarken gördüm onu?" "Teşekür ederim. Çok teşekkür ederim." Diyip kızları arkamda bırakarak yukarı doğru hızlı adımlarla çıkmaya başladım. Nasıl olurda aklıma gelmezdi? İlk bakmam gereken yere en son bakıyordum. Merdivenlere yaklaşıktıkça Elfin'nin ağlama sesini daha çok duyuyordum. Buraya öğrenciler pek gelmezdi, ben ve Elfin bunu bildiğimiz için kendimize mesken edinmiştik. Ne zaman canımız sıkın olsa, derslerden dem vursak soluğu burada alır konuşurduk. Bir nevi dert mekanımızdı. Elfin'nin hıçkırık sesleri koridoru dolduruyordu. Herkesin bildiğini Elfin güçlü biri olabilirdi? Ama gerçek bambaşkaydı. Adım atacak gücü bulamıyordum kendime.. Ne yapacağı mı bilmiyordum. Hangi teselli söz acısını azaltmaya yarardı? Daha doğrusu böyle bir acın için teselli edilecek söz var mıydı? Bundan emin değildim.. Hayatımız pamuk ipliğine bağlı, aradaki o ince ip koptu andan itibaren bizden geriye birşey kalmazdı? Doğru ve yanlışlarımız gibi? Elfin bu bir hafta içinde gözümün önünde eriyip gitti. Bir derdi olduğu belliydi. Ama eminim oda tahmin edemiyordu böyle birşeyi. Ona göre Serhan'la arasında bir sorun vardı? Hal edilmeyecek birşey değildi. Ama Serhan cephesinde belki işler öyle değildi.. Yine hep aynı soru çıkıyor karşımıza bu hikâyede seven kimdi?.. İşte bu soruyu yıllarca soruyoruz birbirimize ama cevap daha bulunamadı. Albert Einstein, bir çok şeyin cevabını bulurken bu sorunun cevabını bulsaydı insanlığı büyük bir dertten kurtarmış olacaktı.. Ama bulamamıştı. Bu sorunun cevabını belki hiçbir zaman öğrenmeyecek kaldığımız yerden devam edemeyecektik hayatımıza. Yada öğrenip bencil insanlar gibi görmemezlikten gelecektik... Son merdivene oturup bekledim, nasıl bir manzara beni bekliyordu emin değildim. Her bir göz yaşı kalbime işleyordu kardeşimin. Sanki o kuma denen zıkkım benim üzerime geliyordu. Öyle bir acı vardı içimde.. Sessiz göz yaşlarım ona eşlik ediyordu. Bu durum karşısında ne denirdi ki? Annem burada olsaydı muhakkak bir çözümü olurdu. Bütün algılarımı, kaybetmiş gibiydim... Ne kâdar oturduğum bilmiyorum. Ama artık Elfin'nin yanına gitmeliydim bu durumdan kaçamazdım. Ona destek olmalıydım. Yanlız kaldığımda onun yerinede ağlardım daha sonra. Arkadaş olmak, kardeş olmak böyle birşeydi değil mi? Onun çektiği acıyı senin acınmış gibi benimsemek ve yaşamak? Ayağa kalktım göz yaşlarımı sildim. Son basamağı çıkıp kapının önünde aldım soluğu. Ellim titreye, titreye açtım kapıyı. Kapının açıldığını duyunca Elfin'nin hıçkırık sesi kesildi. Anlaşılan benim yerime başka birinin geldiğini düşünüyordu. Beni gördükten sonra kaldığı yerden ağlamaya devam etti. Kapıdan içeri girip kapıyı ardımdan kapattım. Bir saniye bile harcamadan onu kollarımın arasına aldım. Denizde can simidi bulmuşçasına bana sarıldı.. Bilmek ve görmek arasında çok büyük bir fark vardır. Kişi kendi başına gelmeyen birşeyin acısını bilemez tahmin eder. Ama başına neyin geldiğini bilen insan tahmin etmez noktayı koyar.. Bizde böyle bir anın içindeydik.. "Burdayım canım! Yanındayım? Yanlız değilsin güzelim?"Deyip daha sıkı sarıldım. Böyle anlarda teselli sözcükleri yerine sarılmak daha fazla etki ediyordu. "Hilal? Canımdan can kopuyor kardeşim. Hissediyor musun? Ha. Kardeşin alevler içinde can veriyor görüyor musun?" 'Görmeyi istemezdim? Kardeşim. Seni böyle görmekten'se ölmeyi yeğlerdim.' Diyemedim... Kelimeler boğazımda düğümleniyor du. Sessiz göz yaşlarım kardeşimin acı feryatlarına karışıyordu.. "Biliyorum! Şuan ben sana ne söylersem söyleyeyim? Hangi teselli cümlesini kurarsam kurayım faydası olmayacak? Şuan yaşadığın acıyı inan bende şuan kalbimin en derininde seninle birlikte yaşıyorum. Acın taze kanıyor, hiçbir merhem fayda etmeyecek kanayan yarana. Biliyorum! Ama biz yan yana olduğumuz müddetçe herşeyin üstesinden geliriz Elfin bunu biliyorsun?" "Biliyorum! Allah kahretmesin ki biliyorum ama.. şuan.. öyle bir haldeyim ki inan nerdeyim, ne yapıyorum? Hiç bilmiyorum. Ben bu Elfin'i tanımıyorum. Uzun zamandır içimdeki kız çocuğuyla baş başa kalmadım. Unutmuşum bu hissi. Serhan unuturmuş bana? Kendime baktığımda bir yabancı görüyorum karşımda?.. Eski benden eser yok? En başa dönmüşüm gibi hissediyorum kendimi... Hilal? Ben çok yoruldum. Oturduğum yerden kalmayacak kadar yorgun hissediyorum. Ruhum bedenimden ayrılmış sanki? Taşıdığım yük ağır geliyor bana?.. Kimin günahının bedelini ödüyorum ben? Hım söyler misin bana? Bir fikrin var mı? Benim yok. HİÇBİR FİKRİM YOKKK!" Diye bağırdı kollarımın arasında. "NEDEN BUNLARI YAŞADIĞIM HAKKINDA HİÇ BİR FİKRİM YOK? DUYUYOR MUSUN? CEVAP VERRR? BEN GÜÇLÜ OLMAK İSTEMİYORUM HİLAL?..Ben güçlü olmak falan istemiyorum kardeşim? Anlıyor musun? İste-mi-yor-um?" "Anlıyorum canımın içi. Anlamaz olur muyum? Seni anlamam için seninle aynı şeyleri yaşamam gerekmiyor can parçam? Empati denen birşey var, bu dünyada vicdan sahibi olan her insan senin düştüğün bu durumu kavrayıp, sana yaklaşır. Bunun kadını erkeği'de yok.. Onu geçtim ben senin yerinde olsaydım çoktan o Serhan iti'nin kafasına sıkmıştım. Sen yine iyi dayanıyorsun? Bu hayatta görüp göreceğim en sabırlı insansın?" Deyip zaman tanıdım. 'Aşk, denen zıkkımın böyle bir tarafı olmamalıydı? Bir taraf acı çekerken diğer tarafın hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi kabul edilemez?.. Varsa ortada aşk denen şey her iki tarafında eşit şekilde acı çekmesi gerekiyordu bana göre? Ama aşkta bile adaletin a'sı bile bulamıyoruz? Neden acı bir tek kadınlar için var? Neden şuan Serhan Elfin'nin yanında olmak yerine evinde? Bunu kabul edemiyordum bir türlü... "Bazı insanlar güçlü olmaya bırakılır bi' tanem. Annemin sıkça kullandığı bir söz var; 'Güçlü olmaya bırakılan insanlar diğer insanlara göre bir sıfır önde başlar hayatta. Çünkü o kişiler hayatın gerçek yüzüyle yüzleşmiş ve onu mağlup etmiştir.' Anlayan insan için ne kâdar da manidar bir söz. Ama gel gör ki bu cümleyi öğeler içinde kullansan dâhi insanlar bakıp geçecek. Ayrıca Elfin? Hiç kimse senden güçlü olmanı beklemiyor? En azından ben,ve seni sevenler beklemiyor? Bizim yanımızdayken istediğin gibi, istediğin şekilde,davrana bilirsiniz? Hiç kimse... Ama hiç kimse sana karışamaz, ayıplayamaz? Gerçek Elfin'i tanıyan kişiler yeri geldiğinde, onun ne kadar azimli olduğunu istediği zaman neler yapabiliceğini en iyi bilen kişilerdir. Bizim yanımızdayken başka biri gibi davranmana gerek yok? Ağlamak mı istiyorsun? Ağla. Gülmek mi istiyorsun? Gül. Seni tutan kimse yok.. iyi ki varsın kardeşim? iyi ki sana sahibim" deyip daha çok sarıldı bana.. "Biliyor musun? Bu zamana kadar Allah'tan hiç büyük bir dua'da bulunmadım?" Dedi benden ayrılırken.. Elleriyle giymiş olduğu sweatshirt ucuyla oynuyordu. Elfin'nin ne zaman canı yansa ya elleriyle, yada kazağının kenarıyla oynardı.. "Bir parça huzur, bir parça mutluluk istedim çok değil? Sabrettim, dua ettim. Huzur'u sahibinde aramak yerine kullarında aradım? Acınasıca... Allah'tan gelen herşeye boyun eğdim. Bir günden bir güne hâşâ isyan etmedim. Etmem de... Çünkü biliyorum ki benim şêr gibi gördüğüm şeyin içinde bir hayîr var. Hayîr dediğim işin içinde bir şêr var? Bizi neyin beklediğini bilemeyiz?" Başımı onaylar anlamında salladım... "Kader öyle bir kördüğüm ki, nerede? Ne şekilde? Kimin ipiyle bağlanmış oluğunu bilemeyiz? Kader ağlarını örer, biz ise onu yaşarız... Bazı insanlar ufacık şeylerle bile mutlu olabilir? Mesela ben?" Deyip kendini gösterdi.. Devam etti kaldı yerden... "Bir çocuğun yüzündeki tebessüme şahit olsam mutlu olurum. Ama her insan aynı olamıyor işte? Kendinden ne kadar fedarlık edersen et, Ne kâdar ödün verirsen ver sonuç değişmez? Bak bana bu zamana kadar o kadar fedakarlık yaptım kendimden ödün verdim ellime ne geçti. Hiç kocaman bir hiç? Düşünüyorum değer mi diye? Değmezmiş.. Çok şey değil azıcık sevgi, azıcık merhamet, istedim. Ama olmadı? Ben ne yaparsam yapayım onların kalbînde bir arpa boyu yol alamadım.. Çabaladım çok çabaladım ama olmadı? O evde bir tek sıfatım var? İstemeyen gelin... İnsan havadaki buluttan bile nem kapar mı? Kapıyormuş ben bunu her gün Firuzan hanımın kendisinde gördüm," 'şeytan diyor git o konağı onların başına yık ama işte Elfin ellimi kolumu bağlıyordu.. "Dışardan bakıldığında şanslı olduğumu söylüyorlar. Ama bilmiyorlar ki o konağın içinde altın kafese tıkılan kuştan farkım yok?" İnsan oğlu o kadar kör bir varlık ki? Dışardan yargılar ona göre hareket eder? Ama ilerleyen zamanlar'da bu iş onların başına büyük bela açacaktı?... "Kuşların yeri gökyüzüdür dimi Hilal?" Başını omuzuma koyarken... "Özgür bir şekilde güneşe doğru kanat çırpmaları gerekiyor. Doğasından ayırıp, altın kafese koyarsan onu ölüme yaklaştırırsın. Buna gerek var mı?" "Yok bi'tanem bunların hiçbirine gerek yok? Malesef bu devirde küçük bir tebessüm'ü bile çok görüyor insanlar bir birine? Vicdanlarının bir sesi olup olmadığını bile düşünüyorum?" Deyip sustum. Ben o avlunun eşiğinden adım attığım ilk andan itibaren benim için vicdanların sesine kilit vurup anahtarı dipsiz kuyu'ya attılar." "Hani seninle bir keresinde o ses türkiye izlemiştik hatırladın mı?" Hoş bu konu nerden aklıma geldi onuda bilmiyorum?.. "Hı..hım" deyip başını salladı.. "Kerem Alışık'ın, şarkısı geceye damga vurmuştu? Meryem Uzerli bile göz yaşlarına hâkim olamamıştı. Tüylerimiz diken, diken olmuştu? Bizi şarkısı değil şarkının içindeki cümleler darma duman etmişti. Ne diyordu? Unutum?" Hatırlamaya çalıştım. Aklıma gelmesiyle ona döndüm. "Hatırladım. 'Ne zor şey insanın bildiğini anlatamaması. Ben diyip susması, sen diyip ağlamaklı kalması. Bana anlat diyorlar? Hım. Sonunda sarılamayacağın bildiğin'in birinin özlemi nasıl anlatılır ki?"Kısmından sonra bana eşlik etti gözleri kapalı.. "Aslında gitmelerin çare olmadığını biliyorum! Gitmekten başka çare olmadığı gibi. Anladım!..Anladım uzun söze gerek yok? Ben sana kavuşmayı öğretemedim? Ama sende bana ayrılmayı öğretmezsin.." Sustum..sustu gözünden düşen yaşlarla beraber. "O gün Efe'yle tartışmıştım biliyor musun? kerem Alışık'ın bu şarkısı tuzu biberi olmuştu? Ağlamam için?" "Evet akşama kadar sümüğünü çekmiştim."kederli,kederli gülerken. 'Senin yüzün gülecek'se o rezil anları tekrar, tekrar yâd ederim. Köksüz nilüfer'lerim. Yeter ki senin yüzün gülmeye devam etsin.' Şakadan koluna vurup sitem ettim. "Hiçte bile öyle birşey olmadı tamam mı!!" "Hilal?" Deyip tek kaşını kaldırdı. "O video'yu açtırma şimdi burda bana? Ayrıca ne yaptığının da gayet farkındaydım? Ama boşa zaman harcıyorsun? Ama inan bana dünden beri aklımdan bir saniye bile olsa çıkmıyor. Beynimin, içinde guguklu bir saat var tik tak, tik tak, hep aynı kelime dönüp duruyor.. Kuma, kuma, kuma.. Susturamıyorum? Mümkün olsa o anı hafızam dan siler atarım. Ama bu mümkün değil? Gittiğim her yerde benimle olacak anlıyor musun?"diyip ağlamaya kaldığı yerden devam etti. 'İnsanoğlu kaçmak istedi şeyin mahkûmu olur.' Bu cümle hayatımızın her anında vardır... Ben ne yaparsam yapayım. Elfin'nin yaşadığı o anları geriye alamazdım. Akan göz yaşımı ellimin tersiyle silip ona döndüm. "Elfin güzelim? Biz ne badireler atlatık seninle? Bir gün olsun düşmedik. Tökezlediğimiz zamanlar oldu? Ama yine pes etmedik. Dimdik ayağa kalkmasını bildik. Birbirimizden başka kimseye sırtımızı dönmedik. Bu mesleği seçerken zorluklarını bilip öyle baş koyduk bu yolla? Bizde geri adım atmak diye bir kural yok? İleriye bakacağız? Unutma ki; er meydanında tek bir kişi kalsa dâhi oyun devam eder. Sen kaybetmedin, onlar kaybetti? Serhan kaybetti? Sen değil.. Kaldır başını!! Ve bana bak Elfin Yiğit!! Bu savaşın tek bir galibi var oda sensin. Bu çöplük senin, burda senin borun ötüyor? Onlar buraya yabacı sen değil? Hayât mücadeleden ibarettir. Bu zamana kadar tek başına mücadele ettin? Tökezlediğin ilk engelde oturacak mısın? Yoksa kendin ve hayatın için mücadele mi edeceksin? Sen bir kişiyle değil birden fazla kişiyle mücadele edeceksin yeri geldiğinde? Seni onlardan bir adım öne taşıyan kalbîn ve iradedir?" Dedim ilk önce kalbini gösterdim. Sonra kafasını artık birşeyleri anlaması gerekiyordu.. "Fırtınalar kopa bilir? Ama önemli olan, fırtınanın hızı değil? O fırtınadan sağ kurtulabilmek.. Önünde seni bekleyen çetin bir fırtına var? Ve unutma ki sen yanlız değilsin. Ben her daim yanındayım? Arkanda, sağında, solunda ve önünde." "Biliyorum! İyiki varsın hakkını asla ödeyemem. Bu son bir yılda o kadar şey yaşadık ki. Hepsi slayt gibi gözlerimin önünden akıp gidiyor şuan? Sadece o anılar değil yurttan ayrıldığım anlar bir film karesi gibi gözlerimin önünden geçip gidiyor. Ne tuhaf," "Tuhaf olan ne?" On sekiz yaşımda yurttan ayrılırken kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyordum. Her ne kadar kendime itiraf edemesem'de korkuyordum da. Ne bir babam vardı nede bir annem. Tehlikeli sokaklarda geçireceğim ilk günüm olacaktı. Görmen lazımdı? O hâli mi? Kafamda milyonlarca soru var? Ve hiçbir sorunun cevabı bende yoktu! Gidecek bir evim bile yok, kendimi sokağa atılmış kedi gibi hissediyordum. Nereye gidecektim? Ne idü belirsiz birine kim? Niye yardım etsin?."Alaylı bir gülüş peydah oldu dudaklarında. "Kimse yardım etmez!! Düşene bir tekmeyi de biz vuruyoruz. Nankörüz çünkü? Sanıyoruz ki bu dünya yıkılmayacak? Dünya zenginlerin etrafında dönmeye devam edecek. Yoksullar aç kalmış, evsiz kalmış kimsenin umrunda değil! Düşünen yok!! Çünkü herkesten önce kendimizi düşünürüz. Oyunun kuralı böyle... Bak bize? Adaleti olmayan bu dünya için adaleti sağlamak için yemin ediyoruz? Peki? Kaç meslek taşımız ettiği yemine sadık kalıyor? Ben diyeyim sana bir elin parmağını geçmez? Neden biliyor musun? Çünkü biz parayı seven bir milletiz!! Ceblerine üç beş sıkıştır,suçlunun ağa babası olsan dâhi serbest kalırsın.. Biz böyle bir devir'de adaleti sağlamak için ter akıttık gece gündüz demeden. Ve şu işe bakın ki? İlk davamı almak yerine beni sırtımdan vuran adamı boşamak için. Dava açıyorum şaka gibi?" "Elfin insanoğlu kaderinde ne olduğunu bilemez? Bilen tek kişi Allah'tır." "Amênnâ.. Allah'tan korkmasaydım şuan Serhan, ailesi hata sülalesi diye birşey ortada yoktu?" "Seni ilk defa böyle görüyorum? Bu sen değilsin? Bu karşımda gördüğüm kadın tanıdığım Elfin olamaz?" "Evet o Elfin' değil çünkü? O kadın kocası tarafından diri, diri mezara gömüldü dün avlunun ortasında herkesin içinde. O kadın'dan geriye tek şey bir kaldı? Bir avuç toprak." "Hayır!! Savaş kılıçları asıl şimdi çekildi? Ama onun öncesinde bana cevap vermem gereken konular var?" "Ne gibi?" "Dün eve gittikten sonra ne oldu mesela? Kimden duydun? Kuma işini? Serhan nasıl kabul etti herşeyi? Eksiksiz anlat?" Bana anlatmadığı sürece içindeki zehiri akıtamayacaktı. Ve kendi kendini yiyip bitirecekti. Bu acıyı tek başına yüklenmesine izin veremezdim. Elfin benim canımdan bir parçaydı. Onu kurtlar sofrasına yem edecek hayalim yoktu.. Bu savaşta beraber yürüyecek tik. Elfin neye karar verirse versin? Bir adım arkasında olacaktım.. Elfin üniversitesi'ten çıktıktan dünle ilgili olan biteni anlatırken ağızım açık onu dinliyordum. Anlatırken canı acıyordu bunu görebiliyordum. Ona destek olmak için ellimden geleni yapıyordum. O konuştukça, onunla birlikte ağlıyordum. "En kötüsü de ne biliyor musun Hilal?" "Ne?" "Sevdiğin adamın ağızdan çıkan iki kelimeyle ruhu'nun azrail'in ellinde can çekmesini izlemek bu dayanılmaz.. Dünya senin için o an duruyor? Zemin ayakların altından kayıyor. Her yanın karanlığa gömülüyor. Ummadığın anda.. Altı yıl boyunca saçını heba ettiğin, sol yanım dediğin adam, bebek uğruna en önemlisi de kendi adına zeval gelmesin diye? Yıllardır birlikte olduğu kadını onunla kurduğunu, hayalleri, herkesin gıpta ile bahsettiği aşklarından bir an bile düşünmeden vazgeçebiliyor. Ve utanmadan, karşına çıkıp kuma'yı kabul ettim diye biliyor. Yüzsüzce... Biz kadınlar yeri geldiğinde ufak hataları, görmezden gelebiliriz. Altan alabiliriz, bazı şeyleri. Ama bu demek değildir ki? İhaneti affediriz.. İhanetin büyüğü, küçüğü yoktur. İhanet, ihanettir?.. İnan şuan içinde bulunduğum bu durum bile bana o kadar saçma geliyor ki dönüp bakıyorum? Hangi devirdeyiz diye? Bunlar olmadan önce iki medeni insan gibi oturup konuşabilirdik. Birbirimizden birşey saklamadan, dürüstçe, kaçak göçek, dövüşmeden, bir kaba koyabilirdik. Ama Serhan benden kaçmayı seçti. Sanki eşi değilde kırk el yabancıydım. Kendi başına hareket etmeyi, arkamdan iş çevirmeyi tercih etti her halükarda. Sanki ben onun hayatında hiç var olmamışım gibi, benimle evli değilmiş gibi kuma'yı kabul etti. Benim varlığımı hatırladığı an ne zamandı biliyor musun? Silahtan çıkan kurşun sayesinde Serhan ağa bir eşi olduğunu hatırladı. Bütün şarjörü üzerine boşaltmamak için zor tuttum kendimi? Önce Serhan ağa sonra Firuzan ve yaverlerine. İlkez kana bu kadar susadım'ı hatırlıyorum. 'sonra kendime sordum Elfin sen ne yapıyorsun? İstediğin gerçekten bu mu? Bunun için mi bu kâdar mücadele ettin. Ellimde ki silahtan çıkan son kurşunu ben Serhan Ağa'nın kalbine sıktım. Ben o son kurşunu bizim aşkımıza, hayallerimize, bu hayatı bana revan gören herkese sıktım Hilal? Ben onların selasını okudum Hilal. Onların karşısında ezilen, susan Elfin'ni göremeyecekler bundan sonra. Bana ne olacağını düşünmeden, sadece kendi adını düşünen, adımı kısır geline çıkaran her kimse birgün benden af diyecekler ama ben o gün değil onları affetmek bir yudum su bile vermeyeceğim. Buda Elfin sözü olsun?" "Senden'de beklediğim bu Elfin? Korkma ben senin her zaman yanındayım?" "Öyle bir boşluk var ki şuan iimde, bir tarifinin olduğuna bile emin değilim? Yaptığım tek sey kendi iç sesimle girmiş olduğum mahkeme bu kâdar... Düne kadar, ki? Bu arkamdan çevrilen dolapları, planları öğrenmeden önceydi. Geleceğime dair bir planım vardı. Ama şimdi oda yok?" Elfin'i böyle aciz ve çaresiz görmek beni bitiriyordu. "Tek bildiğim bir an önce şerefsiz kocam'a boşanma davası açmak. İçimdeki yangın öyle büyük ki? Her an herkesi, o ateşle yakabilirim. Ve ben başlarsam durmam." "Seni o kadar iyi anlıyorum ki? Senin yerinde olsam bir dakika bile durmazdım. Ama seninle bir yerde aynı fikirdeyim? Bir an önce o şeref yoksunu kocan'dan boşan." "Herşey bir yana ellimi hangi yöne doğru uzatsam. Boşlukla karşılaşıyorum. Hayatımda ilk defa hiç olmayacak bir şeyi yaptım. Koşulsuz, şartsız güvenmeyi, inanmayı seçtim. Kendimi bilinmezliğin kollarına bıraktım. Bir an bile tereddüt etmeden. Ve yapmış olduğum bu hata yüzünden Hayatım bir günde tepetaklak oldu. Ağlasam, bağırsam, isyan etsem, neye yarayacak? Söyler misin Hilal? Bana ne gibi bir faydası olacak?" Bak göz yaşlarım akıyor içimi ferahlatmaya yetiyor mu? Hayır!! Paydası yok. Dünden beri bunu düşünüyorum? Ve işin içinden çıkamıyorum. Neden her masal'da ilk masumların canı yanıyor? Neden kötüler'in yanmıyor? Biz masumların suçu ne?" Koluyla burnunu silerken. Gözünün önünde düşen saçlarını kulağının arkasına ittim. "Sizin hiç bir suçunuz yok Elfin?" başını kaldırırken. "Duydun mu beni? Sizin hiçbir suçunuz yok? Sizin tek suçunuz çok sevmek? Onun haricinde bir suçunuz yok!" "Demek ki onların gözünde var Hilal? Öyle olmasa üzerime kuma gelir miydi? Serhan bunu bana yapar mıydı? Yapmazdı? Hilal yapmazdı.. Onların tarafından baktığımda birden fazla sebep görüyorum. En başından istenmeyen bir gelin. Ve o gelinden doğmasını istemediği torunlar? Daha sayım mı?" "Gerek yok kardeşim ben anladım anlayacağı mı?" "Firuzan hanım istediğini elde etmek için herşeyi yapar Hilal? bu uğurda kendi öz evladını bile harcar." Deyip sessizliğe gömüldü.. 'Ah benim güzel arkadaşım, kardeşim. Sen sanıyor musun ki? Sana yapılan bu zulüm onların yanına kâr kalacak? Adaleti sonsuz olan Allah (c.c) akıttığın her bir göz yaşın için ayrı,ayrı hesap soracak? Onlar bu dünya'nın adaletine sığınırken, sen yegâne Allah'ın adaletine sığınıyorsun? İyilik eden iyilik bulur. Kötülük yapan kötülük bulur. Sen yeter ki sabret.' "Ağaların gözü önünde kısır damgası yedim? Sabahında bütün Mardin'inlerin dilinde kısır olarak anılıyorum. Bu bir kadın için ne kadar da onur kırıcı? Kısır olmadığım hâlde bu bana acı veriyor? Kalbim paramparça. Bunun bir tarifi yok bir izahı yok... Dönüp dolaşıp hep kusuru kendimde aradım, saygıda kusur mu ettim, diye ben gece gündüz yedim kendimi. En ufak bir engelde vazgeçilen ben oluyorum? İlk benim ellerimi bırakıyorlar? Tam bellim doğruldu diyorum tekrar bükülüyor? Ben yoruldum ya..çok yoruldum? Hep aynı kişilerle? Aynı zihniyetler'le Savaşmaktan yoruldum?" Yine bir sinir krizinin eşiğindeydik. "Serhan benim herşeyimdi? O varsa onunla birlikte herşeyle mücadele ederim sandım. Sarmış olduğunu sandığım yaraların yerine kendi açtığı yaralar ekledi. yaraları mı? Kendisinin açacağı derin yaralar için sardığını bilemedim? Oysa ben? onun için canımı vermeye hazırdım. Anlıyor musun? Canımı vermeye hazırdım?" Kısık, kısık çıkan sesiyle. Konuşmaya devam ediyordu. "Kısırlık kadına mahsus birşey değil? ELfin? Bu hepimiz biliyoruz ama sende iyi biliyorsun ki bu topraklarda yaşayan insanlar bunu bilse bile suçu yine hep kadında arar? Ne sanıyorsun koskoca Bejgin aşiretin vârisi Serhan ağa kısır olduğunu kabul edecek? Sence Firuzan hanım oğlunun adını çıkarır mı?" Hayır anlamında başını salladı.... Biliyorum ama kalbin acıyor Hilal, Kabulenemiyorum bir türlü.. Yaşadıklarım zoruma gidiyor?" 'Ah benim güzel kardeşim. En büyük acıyla sınandım diyordun? Hâlbuki gerçek acıyla asıl şimdi yüzleşiyorsun. Allah'ım kardeşim dediğim kadının hayatında nasıl bir yazgı var bilmiyorum. Ama biliyorum ki sen hiçbir şeyi sebepsizce olmasını istemesin lütfen ya Rabbim sen kardeşime sabır ver, onu bu imtihandan hayırlı bir şekilde çıkarmayı nasip eyle.' Bundan sonra nasıl bir yol izletecekti Elfin? Aklından ne geçiyordu? Kuma derken bile iğreti duyduğum o kelimenin gerçeğiyle nasıl mücadele edecekti? En önemlisi kuma gelen kişi kimdi?.. Hoş kim olduğun ne önemi var, aldatılmış bir kadının ruhunda açılan yaralara tuz basmaktan öteye geçmiyordu... Kardeşimi az çok tanıyorsam, durmayacaktı. İntikamını alıp, ardından bakmadan gidecekti. Bu uğurda bizi bile harcardı. Harcasındı. Onun acısını görmekten'se Bizi harcasın daha iyiydi.. Serhan kendi elleriyle, gömdü sevdiğim dediği kadını.. Hoş seven insan bunu yapar mı diye soracak olsanız? Yapmazdı derim. Böyle bir sevgi yok. İki kişilik bir hayatın üzerine kurulan, başka bir hayât sevgi değil midesizliktir. Cehennem ateşinin içine atıyorsa sevdiğini? Kanadı kırık bir kuş hâline getiyorsa? Onu en yüksekten itiyorsa ben buna sevgi demem.. Sevgi emek isteyen birşey, karşılıklı hayat bulduğunda. Sevgi güvenmektir, inanmaktır, sadakat tır, koşulsuz, şartsız hayatını ona adamaktır. Düştüğünde, ağladığında, acı çektiğinde, seni görüp yaralarını sarandır. Başka bir yarayı sarıp kendi yaranı açıyorsa bir insan bu sevgi değildir. Serhan Elfin'i sevmedi bana göre? Elfin onun için yasak bir elma'ydı. Herkesin kolay erişmediği biriydi, Serhan'nın kendisini sorgulamasına sebep olan kadındı Elfin. Bütün kadınlar tarafından ilgi gören Serhan Elfin'den görmeyince o ilgiyi, Onu tavlamak için herşeyi yapıp aşık olduğunu idea eden biriydi bana göre. Önümdeki bu tabloda bunu görüyordum. Elfin'i aldı kısa bir süreliğine mutlu, etti ona inanmasını, güvenmesini sağladı. Ve onu kendi elleriyle uçurumdan aşağıya itti.. Ve Elfin'nin son kırılmayan kanadını da böyle yaparak kırdı sonsuza kadar.. 'Ruhunda açılan yaralara bir yara da yıllardır aynı yastığa baş koydu adam tarafından açıldı.' kollarımın arasına duran kadın ürkek bir kuştan farksızdı şuan. Korunmaya muhtaç, çaresiz ürkek bir kuş... Ve bir gün bu kuş iyileşip ellerimizin arasından uçup gidecekti.. Ne kadar sustuk bilmiyorum susmaya ihtiyacımız vardı sanki. Elfin bu sessizliği bozmak istemiş olacak ki konuşmaya başladı... "Kısır olmadığımı biliyorum. Serhan'la boşu boşuna İstanbul'a kâdar gitmedim. İsteseydim burada bile doktora gidebilirdim? Ama sırf kendi adım ve onun adı hastane köşelerinden çıkmasın diye ilk fırsata İstanbul'a gittim. Gittimde ne oldu? O kendini temize çıkarırken, adı çıkan ben oldum, tertemiz sayfama kara leke çalındı. Söylesene Hilal? Aradan aylar geçse bile yıllar geçse bile insanlar unutur mu? Onlar beni her gördüğünde kısır gelin olarak hatırlanacağım." "İnsan unutmaz Elfin. Evet akıllarında öyle kalacaksın. Ama senin kısır olmadığını bilmediklerinden. Ve gün gelir gerçekler açığa çıktığında ilk buna sebep olanlar pişman olur?" "Dünden beri ne yerdeyim ne gökte? Sanki ben yokmuşum. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Olan bir şeymiş gibi hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar?" "Bencil insanlar kendilerinden başka kimseyi düşünmez Elfin? Hep onların isteği olmak zorunda. Çünkü bu insanlar böyle görmüş. Kendi çocukların üzerinde bunu göstermeye çalışıyorlar." "Doğru ama arada kalan kişiler yıpranıyor? Dünden sonra kimseye birşey kanıtlamak zorunda değilim. Madem beni kısır sanıyorlar öyle bilmeye devam etsinler. İstanbul'da öğrendiğim şeylerden sonra inan herşeyden önce kendi canımı düşünmek zorunda olduğumu fark ettim?" "Ne öğrendin?" "Kanımda belirlenemeyen bir maddeye rastlandı. Mardin'e döner dönmez. Herkesi göz hapsine aldım. Özeliklede Firuzan hanım, ve mutfaktaki sağ kolu Hacer hanımı?" "Elfin? Lütfen yanlış anladığımı söyle? Lütfen düşündüğüm şeyi yapmadıklarını söyle?" "Kendi ağzınla söyledin Hilal? ' kazanmak için kendi öz evladını bile harcar.' diyen sendin neden yapmasın?" Herşeyi bekliyordum da bunu asla!! "Kanıtın var mı?" "Var. Kimsenin olmadığı bir gün bazı yerlere ses ve görüntü kaydeden gizli kamera koydum. Mevzuniyetiyen sonra güya Serhan'la bu konuda konuşacaktım. Çünkü hiçbir evlat delil olmadan annesini suçlamaz? Yediğim, içtiğim ne varsa dikkat ettim. Çabalarım sonuç verdi. Buna kimlerin sebep olduğu ayan beyan ortada. Benim zoruma giden ise' bu son bir hafta o evden her çıktığımda ağaların toplanıp kuma'yı konuşması oldu. Evdeki herkes beni aptal yerine koydu, Yüzüme bakıp arkamdan güldüler." Dedi tırnaklarını avucuna saplarken... Değmeyecek insanlar için göz yaşı dökmek bana göre israftı... "Dün yanlış anladığım gibi iki dersim daha olsaydı? Beni salak yerine koymaya devam edeceklerdi. O kadar aptalım ki? İçimde oluşan huzursuzluğu bile Serhan'la aramda olanlara bağladım.. Çünkü başka bir ihtimal yoktu?" "Sen ne salaksın? Nede aptal? Aptal ve salak olan onlar sen değilsin? Sen çok saf ve masumsun Elfin? Herkesi kendin gibi görüyorsun? Üzgünüm bu dünya böyle bir yer. Herkes sen, ben olamaz? Başımıza ne geliyorsa içimizdeki bu insan sevgisinden gelmiyor mu?" Onaylar bir biçimde başını salladı.. "Demeki ne yapacağız onların oynadığı gibi oynayacağız? Bize acımayana bizde acımayacağız? "Ne yapıyoruz? Planın ne?" "Planın basit ilk işim Serhan ağa'dan kurtulmak. İkinci planım kaldığım yerden devam etmek hayatıma, başka bir şehirde bambaşka bir insan olarak." "İlk planını beğendim ama benim tanıdığım Serhan kolay kolay vazgeçmez?" "Biliyorum ama onun benden vazgeçmesine gerek yok? Çünkü vazgeçen taraf benim bu sefer? Bakıyorum da geçip giden yıllarıma değer mi diyorum? Şimdi anlıyorum değmezmiş. Kimsesizlik duygusu varya Hilal? İşte o insanı darma duman ediyor. Ve sen buna dur diyemiyorsun? En acısı da bu?" Deyip başını eğdi.. Annem, babam sağ olsaydı? Ben bugün bu muameleyi görmeyecektim. Güçsüz bir aile dâhi olsalar böyle bir hayatı yaşamamam için herşeyi yaparlardı. Çünkü anne ve baba evlatları için? Doğru olan neyse onu ister. Babam bana dağ olur sırtımı ona yaslardım. Sevgiyi başka kollarda aramak yerine anne ve babamın dizinin dibinde arardım. Ama kader, böyle birşey işte, beklemediğin imtihanlara tabi tutar. İster çocuk ol, ister genç boşluk aynı boşluk yeri doldurulmuyor?" Ne diye bilirdim ki? Haklı.. Bu dünyada en büyük boşluk anne, babanın boşluğuydu.. Bir yerde okumuştum; ' Baba sırtını dayadığın dağ ise anne herşeydir.' Ne kadar doğru bir söz dimi? İnsan sevdiklerini kaybedince anlıyor kıymetini.. "Güçlü olmak istemediğini biliyorum? Ama dışardan kendine bakma fırsatın olsaydı, bu sözlerinden utanırdın? Sen farkında değilsin ama insanlar sana gıpta ile bakıyor, hayranlık duyuyor Elfin, bu fakültenin bir çok yerinde senin gibi güçlü, ayaklarını üzerinde durmak isteyen kadınlar var? Bu sabah şahit oldum bir tanesine. Evet bu yaşadığın şey? Saçmalığın dibi bile olsa seni kendine örnek alan insanlarda var? Elfin Bejgin olarak değil? Elfin olduğun için?" "Ben bundan emin değilim?" Dedi burnunu çekerken.. "Emin ol öyle. Elfin den çok başkasın, anlatılmaz yaşanırsın? Kardeşim.. Döktüğün bu inci taneleri ne yazık? Ne zaman o konağa gelsem boğulacakmışım gibi hissediyordum. Öyle kötü bir enerji vardı ki? Anlatamam.. Bir kaç kez konakta bazı şeylere tanık oldum. Ve inan sen bile tanık olmak istemezdin. Çünkü senden başka kimse beni ilgilendirmiyordu.. Mutlu olduğunu görmek bana yetiyordu? Serhan seni mutlu ettikten sonra benim için gerisi boştu.. Sabahtan beri? Yani duyduğum andan itibaren bunu düşünüyorum? Biz mi aşk denen duyguya bu kâdar anlam kattık? Yoksa insanlar mı aşkı kirleti? Biz mi güzel seviyoruz? Yoksa onlar mı sevmeyi bilmiyor. Mukayese ediyorum? Kendimle etrafımdakilerle ama bir sonuca ulaşamadım... Fıruzan hanım sana olan bakışlarından iğrentiden de öte birşeyler var? Sanki seni bin defa öldürse içi rahtalmayacak mış gibi? Daha sonra dank etti tabi?" "Neyi dank ettin?" Bunu ona söylemeli miydim? Yoksa susmalı mıydım? "Nasıl söylenir inan bilmiyorum? Ama direk söyleyeceğim bugüne kadar söylememem saçmalık?" Bekliyorum der gibi bakıyordum. "Rojin?" Baktı önce suratıma, ciddi misin der gibi? Kahkaha atmaya başladı.. Korkmalı mıydım? "Hilal bunu en başından beri biliyorum ben. Bilmediğim birşey söyle?" "Nasıl yani?" "Nasılı yok? Fıruzan hanım en başından beri gelin olarak Rojin'i istiyordu. Ama Serhan Rojin'e o gözle bakmadı için korkusundan birşey diyemedi? Ama neye yarar emeline ulaştı en sonunda?" Emeline ulaştı derken ne demek istedi? "Derken?" "Hadi bana kuma olacak kadın kim diye sor?" "Yok ya? Bu kadarı da olmaz dimi Elfin?" "Tam aksine bu kadar Hilal? Kuma olacak kişi Rojin'nin ta kendisi?" 'insan bu kâdar şeyi yaşayıp? Nasıl ayakta durabilir?' "Ne diyeceğimi bilmiyorum? Şuan bütün kelimeleri tüketim ben?" "Sen duyduğunda böyle hissediyorsun ben yaşıyorum Hilal? Ben daha küçük bir çocukken hayât'la olan mücadelem başladı? Yoruldum, düştüm, ama tek başına ayağa kalkmayı öğrendim. Çünkü beni ayağa kaldıracak kimim kimsem yoktu? Öyle böyle derken büyüdüm. Eğitim hayatım önceliğim oldu. Hep çabaladım, durmadım, pes etmedim. Ve okul hayatım boyunca hep birinci oldum. Çünkü biliyordum hayatın acımasız yüzünü? On sekiz yaşıma bastığım gün yurttan ayrıldım. Artık bende diğer kimsesiz çocuklar gibi sokaklara ait'im. Yada ben öyle olduğumu sanıyordum!! Annem ve babam ölmeden önce bana küçük bir miras bırakıp öyle göç ettiler bu dünyadan.. Ve ben bunu yurttan ayrıldığım gün öğrendim? Çaresiz kaldığı an rabbin koşar ya yardımına? Benim tamda böyle oldu. Neslihan teyzem? Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Bana kol kanat geldi. Onunla yaşadığım o bir yıl bile bana bin yıl gibi geldi. Ne zaman tökezlesem düşmeme izin vermedi, bazen anne, bazen baba, bazen de abla oldu, yol yordam gösterdi. Şuan karşında böyle duruyorsam onun sayesinde. Bana acımadı gibi hayât ona da acımamıştı... İnsan kaybedince anlıyor kıymetlerini? Onu da annem ve babam gibi zamansız kaybettim. Ummadığım anda Rabbim aldı emanetini ve ben kendimi çırılçıplak sokağın ortasında kaldım.. Yine ve yeniden.. Canım Neslihan teyzem?"Bütün yaşadıkları yetmez gibi bir darbe daha yemiş kabuk bağlayan yarasından... "Benden gidenler, bana kendilerinden birşey bırakmayı seviyorlardı galiba. Yoksa Neslihan teyze neden evini üzerime yapsın dimi? Ama ben o evin soğuk duvarları arasında yapamadım? Her yerde o vardı ondan kalan hatırlar.. Yapabilirim sandım? Denedim de ama olmadı? Okula ve çalıştığım yere yakın bir ev buldum ve taşındım. O evide kiraya verdim. Halen de görüşüyoruz o kiracılar'la biliyor musun? Bir aile olduk. Ama yinede gidenin yerini tutmuyordu. Evden kazandığım parayla, 1+1 dairemin masraflarını ödüyordum. Okul ve iş arasında gelip gittiğim için evi doğru düzgün göremiyordum bile? Haliyle masraflar çok olmadığı içinde kazandım her kuruşu banka hesabıma atıyordum. İlerde lazım olacaktı bana biliyordum.. Yanılmadım da. Serhan'la evlendikten sonra bile onun parasına dokunmadım, harcamadım. Alışkın değildim çünkü, kendi paramı harcamaya alışmışım. Özel günler haricinde bana verdiği Kart'an harcama yapmazdım. Harcama yaptığım günler Serhan'nın ya doğum günüydü yada başka özel bir gün olurdu." Elfin'i ilk defa böyle görüyordum. Saydam, şeffaf, perdeleri olmadan, tüm çıplaklığıyla geçmişini bana anlatıyordu.. "Hep umut ettim? Ama hep. Belki o taşlanmış kalplerinde kendime bir yer edinebilirim diye ama olmadı. Bırakın yer edinmeyi bana saygı bile duymadılar? Herşeyin ama herşeyin farkındaydım. Rojin'nin Serhan'a bakarken ki bakışlarını, ilgisini hepsini görüyordum. Ama Serhan'nın ona nasıl baktığını da biliyordum. Çünkü Serhan beni seviyordu, gerisinin benim için bir önemi yoktu? Taki düne kâdar?" 'Sana ihanet edene kadar dimi Elfin? Duyunca ne hissetin? Nasıl dayandın? Nasıl katlandın? Ağlamayacağını bilsem şuan canının yanmayacağını bilsem senin yerinede ben ağlar ben acı çekmek isterdim.' "Bundan sonra körü körüne güvenebilir miyim? Bilmiyorum.. Sevdiğim insanlar tarafından ihanete uğramak beni bile yıktı geçti? Darma duman etti? Bundan sonra ne olacak hiç bilmiyorum? Tek bildiğim canım acıya, acıya Serhan ve ailesinden tamamıyla bağlarımı koparmak. Onun haricinde Kafa nereye' ben oraya hesabı Hilal?" Darbe ala, ala insan güçlenir derler. Böyle birşey gerçektende mümkün mü? Acı insanı olgunlaştırıyor mu? Yoksa alıştırıyor mu? Tartışılırdı.. 'Her şêr'de bir hayır her hayır'da bir şêr vardır.' Elfin için şêr gibi görünen bu olayın içinde hayîr olabilir miydi?.. Ayeti kerime'de şöyle diyor; 'Ben sizi hayır ve şêr'le imtihan ederim.' Bu Allah'ın bize açık bir mesajı değil mi? Sakin kafayla düşünüp, tart'ımızda? Gerçekleri görmek mümkündü.. Ve Elfin kendisi için doğru olanı neyse onu yapacaktı bundan şüphem yoktu.... "Ne olursa olsun, ben daima senin yanındayım Elfin? Kendin için doğru olan neyse onu yapacağını biliyorum? Sen bugün burda, bu oda'da geçmişin tozlu raflarını araladın. Sen bana ilkez gerçek Elfin'ni gösterdin. Geçmişinde'ki ve bugün ki Elfin'nin hâlâ aynı kişiler olduğunu gösterdin? Yaşadığın acıların hepsi seni güçlendirmiş, sen kabul etmek istemesen de gerçek bu?" "Kabul etmemek değil? Sadece ben?..Ben İlk ve son olsa bile güçlü durmak istemedim o kadar?" "Seni çok iyi anlıyorum? Ama yaşanan şeyleri değiştiremeyiz? Olan oldu herkes kendi hayatı için karar verdi? Şimdi sıra sende?" Dedim sırtını sıvazlarken.. "Ben kararımı dün verdim? O avluda Serhan kuma'yı kabul ettiğim dedi anda verdim. Burdan çıkıp doğru Seda hoca'nın yanına gideceğim. Ondan yardım isteyeceğim? Hiç kimse ama hiç kimse hayatım üzerine söz sahibi olamaz istemedim bir hayatta mahkûm edemez?" "Ha şöyle kendine gel? Sen bu değilsin, kalk ve onlara gerçek Elfin Yiğit'i göster? Söylemeden geçemeyeceğim?" Deyip tepkisine baktım.. "Neyi?" Gülmemek için kendimi zor tutuyordum ama yapmak zorundaydım. "Kocam bey olacak adam İnşeAllah, olur bana benzeyen kız çocukları istiyor? Ve ben senin sümüklerini temizleyeceğim diye soğuk betonda oturuyorum sabahtan beri? Olurda çocuğum olmasa? İlerde çocuğun olursa seninkini alırım? Böyle birşeyi ikimizde istemeyiz değil mi? Hadi kalk çıkalım bu oda'dan?" Deyip ayağa kalktım. Kendimi güvenceye almak için bir iki adım uzaklaştım. Ben onun bana atak yapmasını beklerken hiç tahmin etmeyeceğim şeyi yaptı. Kahkaha atmaya başladı... 'Bilseydim daha önce bu cümleleri kurardım.' Gülmeyi bırakıp ayağa kalktı beklemeden bana sarıldı. "Teşekür ederim? Yanımda olduğun için? B..k gibi giden günümü iyiye çevirdin için? Nasıl bir Sevap işledim bilmiyorum ama Rabb'im seni bana gönderdi. İyiki varsın, iyiki benim kardeşimsin." Beklemeden kollarımı ona sardım. Boğazım düğüm düğüm olmasına rağmen zor olsa'da konuşmayı başardım. "Rica ederim, kardeşler arasında teşekürün lafı olmaz? Aynı durumda ben olsaydım sende aynı şeyleri yapardın? Birşeyler yapmışsın ki Rabbim benim gibi zat-ı şahane birini karşına çıkardı?" Deyip güldüm. Oflayarak ayrıldı benden. "Bende nerde kaldı diyordum? Hilal hanımın yürüyen egosu diye?" "Ay canım o hep burda ama görmek isteyene?" Deyip göz kırptım yerden eşyalırımızı almadan önce.. "Doğru o hep burda kıymetlimiz."Dedi yüzüklerin efendisi deki simego'ya gönderme yaparak.. "Çocuk konusunda ciddiydim? Kocam olacak bey sağ olsun bir an bile ağzından düşürmüyor. Hayır yani yarın öbür gün kızım olursa benden daha çok seveceksiniz gibime geliyor?" Dedim dışarı çıkarken.. "Hilal? Şuan bana olmayan kızını kıskandığını söyleme?" "Neden oda bir dişi sonuçta?" Şok olmuş bir suratla bana bakıyordu. 'Ne ya insan yeri geldiğinde kızından bile kıskanır sevdiceğini?' "Yok..yok bacım sen kafayı yemişsin? Efe'yi gördüğüm ilk yerde şu evlilik işini bir kez daha gözden geçirmesini isteyeceğim?" "Abart Elfin abart?" Dedim ona trip atarken.. "Abart mı? Bu normal birşey mi?" "Bana göre evet," "Bu konu hakkında tartışmak istemiyorum en azından şuan. Sen neden geldin hani mevzuniyetiye kâdar yoktun?"'Ben neden geldim ya? Hatırladım' "Halim hoca ek sınav yapacaktı bugün. Onun dersinden zayıfım vardı biliyorsun? Sabah Eslem aradı o söyledi bunun için geldim." Deyip sustum. "Senin durumu öğrenincede girmedim?" "Ne yaptım dedin sen?" "Girmedim dedim?" 'Evet geliyordu gelmekte olan?' "Kızım sen manyak mısın? Neden girmedin?" 'Manyak değil psikopattım ama bunu senin bilmene gerek yok.' "Yogg manyak değilim? Sen bu haldeyken sınava mı girecektim yani?" "Evet aynen bunu yapacaktın?" "O zaman sen beni hiç tanımamışsın? Hem ayrıca ne bağırıyorsun kızım? Görende sonuncu oldum sanır alt tarafı sen birinci ben ikinci oldum bölümde? Seni mi kıskanacağım?" "Hay Allah'ım kızım ben onu mu diyorum? Sonuçta bir puan bile senin kaderini değiştirir?" Biliyorum ama sence şuan benim umrumda mı? Boşu boşuna ağzını yoruyorsun? Sınav bir saat önce bitti. Ve lütfen şu konuyu kapatır mısın artık rica etsem?" En son basamağı inerken.. "Allah'ım sen bana sabır ver?" "Âmin canım âmin cümlemize, Elfin o değilde Sabah burada ne yaşandı tam olarak? Geldim de herkes fısır fısır konuşuyordu?"Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı. Bir ara abartmış olmalıyım ki Elfin ağzımı kapatmış uyarmıştı beni. Yanından geçtiğimiz herkes bize bakıyordu. Ama ne ben nede Elfin, takmıyorduk. Konuşa konuşa bahçeye kâdar çıktık. Taksiyi beklemeye başladık. Evet arabam bir süreliğine Elfin'de olacaktı. Taksinin gelmesiyle Elfin'le vedalaşıp arabaya bindim.. Benim için gün burda son bulurken Elfin için yeni başlıyordu... ********* «Elfin'den» Hilal'i yolcu ettikten sonra soluğu Sevda hocanın yanında aldım. Kapıyı çalıp bekledim. bekledim. Gir sesini duyduktan sonra içeri girdim. Karşısındaki koltuğa oturup hâl hatrını sordum. Havadan sudan konuştuk... Onunla konuşmak istediğim konuyu dile getirmeye başladım. Ben anlattıkça, dinledi, yorum yaptı, neler yapılabiliriz hakkında konuştuk. Bütün hikayeyi eksiksiz bir şekilde anlattım. Naif bir kadındı Seda hoca. Sizin derdiniz onun derdi olurdu. Ve sizi o sıkıntıdan kurtarmak için herşeyi yapardı. Seda hoca benim için abla gibiydi. Onun adımlarını takip ediyordum. Naif kişiliğinin arkasında dişi bir kurt yatıyordu. Ve düşmanlarına o yönünü göstermekten çekinmiyordu.. Seda hoca'nın avukat bir arkadaşı varmış, boşanma davalarına bakan. Şuan benim için onunla görüşüyordu. Kısa bir konuşmadan sonra Seda hoca bana döndü. "Arkadaşım fakülteye yakınmış, bu konuyu yüz yüze görüşmek istediğini söyledi? Birazdan burada olur. Onu beklerken kahve içmeye ne dersin?" "Çok iyi olur hocam sabahtan beri birşey yemedim iyi gelir?" "Açsan yemek söyleyeyim sana?" "Aç değilim hocam canımda istemiyor zaten? Midem almıyor ama bir kahveye hayır demem?" "Emin misin?" "Eminim hocam," deyip gülümsedim ona. Kahvelerimiz geldikten sonra farklı konular hakkında konuşmaya başladık. Aradan yarım saat geçtikten sonra Seda hocan'nın bahsettiği arkadaşı Hurîcihan hanım geldi. Ama nasıl bir geliş.. O kadar zarif, duruyordu ki gözlerimi ondan alamıyordum. Yürüdüğü yer titriyordu heybetinden. Ben ömrüm boyunda hem bu kâdar zarif aynı zamanda avına odaklanmış Kartal gibi duran birini görmedim. Kılık kıyafeti, elline almış olduğu cüppesiyle göz dolduruyordu. İnsanın hayran olmaması içten bile değildi. Kendisine güvendiği belliydi. Oda'ya girdiği andan itibaren aura'sı her yeri sarmıştı. Küçük bir kız çocuğu gibi ellimi arkama atıp sallınmama az kalmıştı. Bende ilerde onun gibi olabilecek miydim? Bunun için kırk fırın ekmek yemem gerekiyordu. Ben ona hayranlıkla bakarken? O bana muazzama tebessümü sundu. 'Rabbim bu kadını boş gününde çizmiş.' demekten alı koymadım kendimi.. Kısa bir tanışmanın ardından koltuklara geçip oturduk, kahvesini beklerken Seda hoca'yla bugün ki davası üzerinde istişare yapıyordu. Boşanma davalarına çok vakıf olmasam da az çok biliyordum... Güzel geçen kahve eşliğinde ki sohbet bitmiş benim konuma gelmişti. Seda hoca'ya anlattığım herşeyi başından sonuna kadar Hurîcihan hanıma eksiksiz bir şekilde anlattım. Herşeyi ile muazzamdı bu kadın. Bütün asaletiy'le karşımda oturuyordu. Öyle yıkılmaz duruyordu ki gıpta ile bakmaktan alı koymadım kendimi. Onlar konuşurken onu incelemeye devam ettim. Belline uzanan simsiyah saçları. Ela gözleri küçük burnu ve bütün Kadınları kıskandıracak şekilde dolgun dudaklarıyla dehşet-ül vahşetti. Yelpazeleri bile kıskandıracak gür kirpiklerini saymıyorum bile. Üzerinde kumaş siyah bir pantolon beyaz ipek bir gömlek ve üzerinde pantolonun takımı olan ceket vardı. Siyah saçları hafif dalgalı arkaya doğru atmıştı. Ve bu ona güzel bir hava katmıştı. Makyaj olarakta tercihini rimel ve gloostan yana kullanmıştı. Kısa bir istişare yaptık aramızda. Bana yapmam gereken şeyleri söyledi nasıl bir yol takip edebilceğimizi konuştuk. En kısa zamanda dava'yı açacağını söyleyip konuyu kapattık. Serhan hakkında olan düşüncelerimi es geçmedik. Serhan'nın beni takip ettireceğini söylediğim için bütün görüşmeleri burada yapma kararı aldık. Böylece işimizi şansa bırakmayacaktık. Hurîcihan hanım'ın gitmesiyle bende Seda hocadan müsade isteyip çıktım oda'dan. Koridor boyunca başım dik bir şekilde yürüdüğüm. Sabah yaptığım konuşmanın emareleri insanların üzerinde duruyordu. Artık bir şeylerin farkına varmaları gerekiyordu. İnsanların özel hayatı hakkında yorum yapmamayı, burunlarını sokmamayı, Öğrenmeleri gerekiyordu. Allah'tan, kurtuluyordum iki yüzlü insanlardan.. Hilal'in arabasına binip ayrıldım fakülteden... Yarım saattir yoldaydım. Daha önce keşfettim uçuruma doğru yol alıyordum. Biz ne ara bu hâle geldik? İnsanların acılarından ne zaman zevk duyar olduk? Kadınlar ne zamandan beri hemcinsleri'nin kuyusunu kazar oldu? Onların hayatı üzerine yuva kurmaya başladı? Arabadaki sessizlik beni boğuyordu. Nefes almamı engelliyordu. Camları açıp rüzgarın yüzümü okşamasına izin verdim. Radio'yu açıp birbiri ardına çalınan şarkıları dinlemeye başladım. Ama içlerinden bir tanesi vardı ki? Beni darma duman etti. (Şarkıyı burda açıp dinleye bilirsiniz.) 'Cayıyorsam canım ederimden, Ne acımdan? nede kederimden? Sana yıldızları ödedim ben ama. Haberin yok bunun bedelinden? Bir yanım korktu, bir yanım aşık? Bir yanım yandı en güzelinden, bir yokuştum neleri aştım ama sana geldim tam ezelinden... Tek ellimle göz yaşlarımı sildim... Canım çok yanıyordu. Ruhum bedenimden ayrılıyordu. Ve ben hiçbir şey yapamıyordum... Arabayı uçurumun kıyısında durdurdum. Emniyet kemerini çözüp yan koltukta ki çantamı ve kabanı mı aldım ve arabadan indim. Rüzgar daha sert esiyordu. Uçurumun en ucuna kâdar yürüdüm. Korkmadım.. Bakışlarım ellimdeki çantaya kaydı, bugün ilk bağımızı koparıyordum. Çantanın içinden parfüm şişesini çıkardım, önemsiz birşeye bakar gibi baktım. Bir an bile tereddüt etmeden son gücümle benden uzak bir köşeye fırlattım. Cam kırıldı, kokusu rüzgara karıştı. Benim gibi paramparça oldu. Bakışlarımı ordan çekip bütün Mezopotamya'yı gözlerimin önüne seren mazarayı seyretmeye daldım.. Kalbîmde açılan yaralar geçit vermiyordu bana. Ayağımdaki prangarlardan kurtulma zamanıydı. Can yücelin bir şiirinde böyle bir dize var; 'kendime haksızlık ettim kimseye etmediğim kadar.' Ben kendime haksızlık ettim. Çok ödün verdim kendimden,insanlar beni sevsin diye, yapmayacağım şeyler yaptım ama sonu hep hüsranla sonuçlandı.. Sustum, huzurum için, mutluluğum için sustum. Görmezden geldim. Darbe aldım. Ve bu darbeyle ben yıkıldım.. Özgürlüğe bir adım vardı. Atsam o adımı bıraksam kendimi bu uçurumdan ne olacak ölmek haricinde... Hiç birşey!! Uçurumun dibine oturup ayaklarımı boşluğa doğru uzattım. Düşündüm.... düşündüm... yitip giden onca zamanı. Bir telafisi yoktu bunu bilmeme rağmen yinede düşündüm.. "Her sokağın ayrı bir hikaye? Her bir taşında sevda, göz yaşı var? Kederlere boğulmuş bir mazin var? Sevmenin yasak olduğu şehirsin sen? Sahi yetmedi mi? Daha kaç kadının sevdası kurban verilecek? Kaç can daha yitip gidecek? Sen herkesi sığdırdın tek bir şehir altında? Din, dil, ırk ayrımı yapmadan. O kadar insana yer vardı'da bir bana mı yerim yoktu? Herkese eşsiz güzelliğini sunarken cenneti vad ederken neden bana cehennemi yaşatın? Ey Mardin sana yemin olsun bir gün benden aldığın ne varsa? Sana ait bu insanlara inat alacağım işte o zaman gerçek Elfin Yiğit'le bire bir tanık olacaksın.. Ve o gün geldiğinde bana acımayana acıma yacaktım buda kendime ettiğim yeminim olsun."
Yeni bölüm geldi tam tamına 8.bini geçen bir bölüm oldu malesef kitappad bende çok kasıyor ve kopyala yapıştır yaptığım halde bütün bölümü aynı anda yapıştıramıyorum. Beni zorluyor bu durum her neyse eski bölümleri atacağım buraya burdan düzeltmeye başlayacağım haberiniz olsun. sosyal medya üzerinden bana ulaşabilirsiniz 🤍 afran_direnis_vera_officiall
|
0% |