Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm: Kanlı Çakı

@zeynwpsx

Fazla ses vardı. Bende gözlerimi yumdum

Küçük kardeşim ağlıyordu. Ama onu susturamazdım, çünkü ben de ağlıyordum. İyi bir abla olmalıydım. Güçlü olmalıydım. Küçük ellerimle kapıyı tutuyordum. İçeriden bağırış sesleri geliyordu.

Kapıdan hızla ayrılıp odadaki tahta sandalyeyi zorlukla kaldırıp kapıya dayadım. Belki o canavar kapıyı açmaz diye...

Kapı zaten çürüktü. Bir tekmeyle kolayca kırılırdı. Hızlıca kardeşimin yanına koştum. Ona sarılıp "Korkma ben burdayım, sana bir şey olmasına izin vermem." dedim titreyerek. "Ben senin ablanım, ablalar kardeşlerini korur." O sırada annemin bağırış sesleri arttı.

"Tamam, tamam" dedi annem soluklanarak.

 

 

"Beni al kızlarımı bırak gitsinler, onlara

zarar verme. Yalvarırım, onları bırak" Annemin yalvarışları içimi acıtıyordu. O kendini bizim için feda ediyordu ve ben öylece saklanıyordum. Belki 8 yaşındaydım ama annemi korumalıydım.

Kardeşime dönerek "Burda saklan ve hiç ses çıkarma, ben hemen geleceğim" Bir yandan da yandaki dolabı gösteriyordum. Oradaki dolaba saklanırsa canavar onu belki bulamazdı.

Korkakça kafasını salladı ve dolaba, eski kıyafetlerin arasına girdi. "Sakın sesini çıkarma" diye onu uyardım ve kapının önündeki sandalyeyi çektim.

"Sana yalvarırım onlara bir şey yapma, bak ne istiyorsan yaparım ama onla-" annem daha cümlesini tamamlayamadan canavar ona sert bir tokatı daha geçirdi.

 

 

Daha fazla saklanamadım ve hızlı adımlarla salona, onların yanına ulaştım. Canavar annemin üzerindeki eski yırtılmış hırkanın boğaz kısmını bir eliyle kavramış, diğer eliyle ise onu dövüyordu.İkiside benim geldiğimi görmemişti.

"Annemi rahat bırak!" diye bağırdım. Sesim düşündüğümden daha fazla çıkmıştı. Canavar hızla kafasını bana çevirdi. "Seni pis velet!" diye bana bağırınca annem bana zarar verecek korkusuyla "Kızım içeri git kardeşini koru, sana zarar verece-" demesine kalmadan canavar ona bir tokat daha geçirdi.

Annemin kafası yana döndü ve ağzından daha fazla kan geldi. "Anne!" diye haykırdım ve ona doğru koştum. Tam o sırada canavar beni saçımdan çekerek yere itti.

   

 

Sırtım yere çarpmanın etkisiyle sızlarken ayağa doğrulmaya çalıştım. Tam kalkmak üzereyken yanağıma çarpan bir el beni yere serdi. Gözlerim dönmeye başladı ama yılmadım. "Anne, uyan anne" diye sayıklamaya başladım. Canavar tek eliyle kazağımı kavradı ve bana "Seni aşağılık velet!" dedi ve tekrar bir tokat indirdi. Tokatı sertliğiyle kafam yana döndü. "Baba yapma" diye fısıldadım. Evet ona ilk defa baba demiştim. Hak etmese bile...

"Ne dedin sen?" diye bağırdı bana. Daha küçüktüm ve o yüzüme tükürerek, beni tokatlayarak konuşuyordu.

"Baba dedim." Yüzüme bir daha tokat geçirince acı bir çığlık attım. O sırada cebinden çıkardığı çakıyı yüzüme yaklaştırdı. O çakıyı çok iyi tanıyordum. Daha önce kollarıma kesikler attığı çakıyı...

 

   

Bu sefer yüzüme doğru tutuyordu çakıyı.

Kazağımı tuttuğu eli beni yere fırlattı. Kaçmak için çabalamaya bile zaman vermeden elindeki çakıyı kaşımın hizasından dudağımın hizasına kadar bir yara açtı. Sağ yanağımdan kanlar süzülüyordu...

Acı bir haykırışla bağırdım. Bu acı katlanılmazdı. Küçük parmaklarım saĝ yanağımın üzerindeki yaraya dokundu. Dokunduğum gibi daha çok acıdı.

Gözlerimde ki yaşlar yaraya dokundukça daha çok bağırıyordum.

Canavar bir şey demeden elindeki kanlı çakıyı yere yanıma attı ve mutfağa doğru gitti. Muhtemelen içki içecek ve bizi dövmeye devam edicekti.

O gittiği gibi annemin yanına gittim. Göz yaşlarım onun soğuk bedenine değiyordu.

 

 

"Anne" dedim ve onu uyandırmaya çalıştım.

Yanağımdaki acı hala yerindeydi ama o acı annemi böyle görmekten daha acı verici değildi....

"Anne, uyan anne!" diye hıçkırarak ağlamaya başladım. "Anne, beni duy anne!" soğuk bedenine sarıldım. Ağlamaya devam ederken kapı çarpma sesi duydum. Canavarın içkisi bitmiş olmalıydı. O yüzden içki almaya gittiğini düşündüm.

Anneme daha sıkı sarıldım. Küçük kulağımı annemin kalbine yasladım. Hala atıyordu! Bunun sevinciyle küçük bir çığlık attım. "Anne uyanabilirsin, kalbin atıyor!" diye bağırdım sevinçle. Annemin dudakları yavaşça hareket edince kulağımı

dudaklarına yaklaştırdım. Annem bir kaç kere kekelesede ne dediğini anlamıştım.

"Ben seni koruyamadım. Sen kardeşini koru"...

   

Kulağımı annemin dudaklarından çektim.

O sırada annemin gözleri yavaşça kapandı

"Ama anne sen bizi korusun ki." dedim. Oysaki annem çoktan hayata gözlerini yummuştu ve bizi koruyamazdı...

Annemin yanağını öptüm. "Söz anne, kardeşimi koruyacağım."

Bir süre anneme sarıldım. Kokusunu içime çektim ve ağladım. Sonra yanağımın acısıyla kendime geldim. "Abla annem orada niye yatıyor? Yatağında yatsın". Kafamı ona çevirmeden önce saçımla yaramı kapattım. Görürse benden korkabilirdi.

"Sadece çok uykusu varmış, yatağına gitmeye üşenmiş" diyebildim sadece ve kafamı ona çevirerek gülümsedim. Bu zoraki bir gülümsemeydi...

   

"Hadi şimdi o sevdiğin ayıcığını al, dışarı çıkalım."

Annemde olan gözleri bana döndü "Ama şimdi karanlık ben korkarım."

"Hayır korkmana gerek yok ben burdayım seni korurum. Hadi ayıcığını al hemen gidelim" dedim. Biraz düşünsede koşarak içeri girip ayıcığını alarak geri döndü. O içeri gittiği zamanda anneme son kez sarılıp öptümüştüm ve yerdeki çakıyı cebime koymuştum.

"Hadi gidelim Derya" dedim elimi ona uzatarak. Elimi tuttu ama "Annem kızmaz mı?" diye sordu. Gülümsemeye çalışarak "Hayır gitmemizi o istedi." dedim. Cümle bitirdiğim zamanda kapının ardından canavarın homurdanma sesi yükseldi. Kapıyı tekmelemeye başlayınca Derya'nın elinden tutup onu bizim odamızın camının önüne getirdim.

   

 

Camı açınca soğuk rüzgar suratıma esti.

Kardeşimi zorlukla kaldırarak camdan dışarı bıraktım. Ev zaten gecekonduydu. Bu

yüzden cam ile yer arasında fazla yükseklik yoktu.

"Abla üşüyorum" dedi titreyerek. Sıkıca üstündeki kazağa sarılıyordu. Odanın içinde gözlerimi gezdirdim. Yerdeki hırkamı görünce koşarak hırkanın yanına gittim. Hırkayı elime aldığımda canavarın "Neredesiniz?!" diye bağırdığını duydum. Eğildiĝim yerden kalktım ve camın önüne geldim. İlk önce sağ bacağımı öteki tarafa geçirdim sonra sol. Artık dışarıdayık. Hırkayı hızlıca Derya'ya giydirdim.

"Şimdi koşma zamanı." dedim bir oyunmuş gibi. "Ama ayakkabılarımız yok" dedi. Elini sıkıca tuttum "Ayakkabıya gerek yok hadi."

İkimize çıplak ayaklarla koşmaya

 

 

başladık. Arkamızdan onun sesini duydum "Sizi bulup öldüreceğim, pislikler!"

Adımlarımız yavaşlamadı aksine hızlandı.

O gece arkamıza bile bakmadan o evden kaçtık. Belki herşeyi unutabilirdik ama yüzümdeki yara bana bu gece hatırlatacaktı. Unutmam o kadar imkansızdı ki...

Derya ile evden çok uzaklaşmıştık. Boş bir çöp tenekesinin yanına oturduk. Derya başını omzuma yasladı ve ağlayarak "Eve gidelim mi burası soğuk." dedi. Cevap veremedim çünkü benimde gözümden yaşlar akıyordu. Ve verecek cevabım da yoktu. Bir kolumu ona sardım. Isıtmak için.

Diğer elim ise cebimdeki çakıya uzandı. Cebimden çıkarıp avucumun içine sakladım.

Bende başımı Derya'nın başının üstüne

koydum...

 

"Annem ve sen, ikiniz için yaşıyacağım. Başka nedenim yok"

Loading...
0%