Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@zeytan34


7.Bölüm


Evin kapısını Mehmet Bey çaldığında Ekber : ''Burada kim oturuyor? Selçuk'un nişanlısı da burada oturuyordu.'' Diyerek etrafa bakındı.

Ne arıyorlardı ki burada?

Zaten yorgunum birde misafirlik çıktı.


Meral Sultan kapı açılmadan : ''Zaten onlara oturmaya geldik Selçuklar da burada.'' dedi.


Kapı açıldığında hoş geldin faslına girişen annesiyle babasına bakıp sıra kendine gelince -hoş bulduk- dedikten sonra Ela'yı gördü: ''Yenge elimdeki yemekleri nereye bırakayım?'' diyerek elindeki tepsileri gösterdi.


Ela mahcubiyetle :''Kusuruma bakma görmedim hemen alıyorum. İlay!'' diye içeri seslendi. Yandaki kapıdan çıkan İlay ,Ekber'i görmesiyle suratını astı.

Birileri artık burada ne aradıklarını söyleselerdi de Ekber rahatlasaydı...


Ela , Ekber'in elindeki tepsiyi alıp İlay'a verdi.


Ekber: ''Bizimkiler ne tarafta yenge?'' diye sorduğunda bakışlarını kapılara doğru çevirdi .


Ela panikle : ''Hemen şurası Ekber.'' Diyerek salonun kapısını gösterdi.


Salondan içeri girdiğinde onu genişçe bir oda karşıladı.

Gri tonlarında koltuk takımını, yemeklerin olduğu masayı ve içerideki kalabalığı gördüğün de azda olsa rahatladı.


Hemen büyüklerin elinden öpüp Selçuk'un yanına oturdu...


Selçuk gülerek : ''Hoş geldin kardeşim.'' dediğinde

Ekber yorgunlukla arkasına yaslanıp : ''Hoş bulduk kardeşim.'' dedi.


Ailelerin selamlaşma faslı bittiğinde Selçuk'un babası Tevfik Bey : ''Ekber hoş gelmişsin , okul nasıl oğlum?'' dedi sohbet açmak ister gibi...


Ekber en samimi sesiyle: ''Valla ne olsun Tevfik amca iyi işte sınavlar bitti bu sene son sonrası da hayırlısı işte, siz nasılsınız gelemedim yanınıza iş güç kusura bakmayın.'' dedi mahcup sesiyle...


Tevfik Bey samimi bakışlarıyla : ''Olur mu evladım ne kusuru sen de benim oğlumsun Selçuk neyse sende osun bizim için. Eee İstanbul'u nasıl idare ediyorsun, derslerin falan nasıl?'' dedi alttan alta dünürlerine bakarak.


Ekber'i sevdiğini gözlerine sokarak... Dürüstlüğü, efendiliği, çalışkanlığı hakkında kısa bir konuşma geçtiğinde Ekber gözlerini hafif kapatıp dinlendirdi.


Ekber : ''Vallahi Tevfik amca bu son senem kısmetse bu sene ki dersleri vereceğim sonrada buralarda işin başına geçerim yani okuldan arkadaş buraya şube falan açacaklar bende baş mimar olarak burada işe başlamayı düşünüyorum inşallah .'' dedi bakışlarını yere eğerek.


Tevfik Bey merakla : ''Nasıl yani arkadaşların nasıl açacak burada? Anlamadım evlat...'' dedi kaşlarını çatmış ayak ayak üstüne atarak .


Mehmet Bey de söze girip: ''Bende anlamadım oğul.'' diyerek kaşlarını çattı.


Ekber : ''Şöyle açıklayayım; arkadaşın babasının şirketleri var, beni de istediler mimar olarak. İşte çalışır mısın falan diye. Yani nasıl anlatayım okulda başarılı olanlara böyle büyük şirketler takip edip iş imkanı sağlıyor. Arkadaşta bana teklif etti bende memlekette işe girmeyi düşündüğümü falan söyledim arkadaşta babasına söylemiş işte onlarda buraya şube açacaklar buralar da çalışacaklarmış. Bende konuştum şartlar uygundu falan ama işte okul bittikten sonra tekrar konuşacağız nasipse buralardan uzağa gitmeyeceğim yani...'' diye lafı toparlardı.


Kadınlar dikkatle konuşulan konuyu dinlerken Ela ile İlay'ın babası

Şahin Bey lafa girip : ''Hayırlısı evlat hayırlısı. Eee evlenmeyi düşünmüyor musun?'' dedi gülerek.


Selçuk'un annesi Saliha Hanım : ''Oğlumuz öyle kendi başına hareket etmiyor kısmetse evlenmeyi anne babasına bırakıyor. Anne babası ne der ise o da onu diyecek. Hayırlısı Şahin Bey belli olmaz o da oğlum gibi kızını ister belki he ne dersin?'' diye alttan alttan laf vurdu.


Meral Hanım ve Mehmet Bey merakla Şahin Beyin ağzından çıkacak cümleye mi bakıyorlardı yoksa Ekber mi yanlış anlıyordu?


Ekber Saliha teyzesinin söylediği sözle şaşkına dönüp Selçuk'a baktı Selçuk şaşkınlıkla bilmiyorum şeklinde kafasını salladı.


Şahin Bey yöneltilen soruyla şaşkınlığını atlatıp mutlulukla : ''Valla biz daha büyük kızı evlendirmedik ama böyle damadım olacaksa hayırlısı diyelim.'' dedi.


Kalbi hızlı hızlı atıyordu.


Etrafında ne oluyordu hala anlamış değildi.


Ela'nın annesi Meyra Hanım : ''Hadi efendim sofraya! Aç kaldınız valla.'' Dedi mahcubiyetle.


Selçuk'un annesi Saliha hanım : ''Ne aç kalması dünür? Daha çok kahveni içeceğiz bu gidişle, çok yemek yiyeceğiz.'' diye laf attı ortaya.


Ekber Selçuk'a dönüp ''Noluyo lan burada?'' diye fısıldadı.


Selçuk şaşkınlıkla : ''Ne bileyim lan bende seninle aynıyım.'' dedi sinirle.


Ekber ve Selçuk büyüklerin oturmasını bekledi. Masa dolunca Meyra Hanım : ''Gençler sizi mutfaktaki Masada ağırlasak? Yer kalmadı artık kusura bakmayın.'' dedi mahcup sesiyle.


Yaşlı kadın bizim yüzümüzden utandı diye düşündü Ekber.


Selçuk lafa girip : ''Ne kusuru anne hem biz orada daha rahat ederiz.'' dedi ortamı yumuşatmak ister gibi.


Meyra Hanım gülümseyip mutfağa doğru yürüdü. Meyra Hanımın peşinden Selçuk ve Ekber gittiler. Mutfağa giren Meyra Hanım : ''Kızlar masayı hazırlayın da gençler de yesin.'' Dedi emir vererek.


Ela gülümseyip : ''Anne sen geç içeri biz hazırlarız şimdi.'' dedi yüzünde güller açarak.


Meyra Hanım mahcubiyetle : ''Geçin gençler şöyle, ayakta kaldınız. Bende içerideyim bir şey lazım olursa isteyin.'' dedi.


Selçuk masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu.


Ekber'in aklı hala içeride geçen sohbetteydi. Aklında bir sürü düşünce geçerken ayakta bekledi.


Bunu gören Selçuk : ''Sevgilim ayakta kaldın kucağıma otur istersen?'' diye Ekber'i güldürmeye çalıştı. Çünkü Ekber'in canının sıkıldığını anlardı. Bunun için bir bakışı yeterdi.


Selçuk sonunda kızıp : ''Oğlum hey sap gibi dikilme otursana baban bu gün seni yormamış herhalde.'' dedi


Selçuk'un sesiyle kendine geldiğinde sandalyeyi çekip oturdu.


Ekber bel ağrısı artınca : ''Yok lan ölüyorum. Her yerim tutuldu bugün. Sen buraya bizimkilerin de geleceğini biliyor muydun?'' dedi. Alttan alttan içeride geçen sohbetten haberi olup olmadığını anlamaya çalıştı.


Selçuk Ekber'in ciddi sorusuna hızla : ''Yok! Benim akşam yemeğine burada olacağımdan bile haberim yoktu, Ela söyledi.'' dedi.


Bu sırada Ela ve İlay yemekleri sofraya düzmeye başladılar.


İlay elinden geldiğince Ekber ile ilgilenmemeye çalıştı. Bardakları tepsiye koyduğunda bile yüzüne bakmamaya çalıştı.


İçi sıkıldığında Ekber masadan kalkıp balkona doğru yürüdü.


Selçuk kolunu tutup ''Bir sorun mu var kardeşim yemekleri mi beğenmedin sevdiğin su böreği de var.'' dedi gözleriyle işaret ederek.


Ela yemekleri beğenmediğini duyunca : ''İstersen sevdiğin bir şeyler hazırlarız, olmadı kahvaltı hazırlarız.'' dedi telaşla.


İlay mırıltılı şekilde -Oldu! Beyimizin uşağı vardı...- diye geçirdi.


Ekber : ''Yok yenge her şey dört dörtlük.'' dedi.


Ekber Selçuk'a dönüp : ''Hatun canım sıkıldı iki dakika tüttüreyim geliyorum biri gelirse haber ver.'' dedi işaret ederek .


Bunalmıştı. İçini kasvet bürümüştü .


Selçuk : ''Tamam kardeşim'' deyip önündeki yemeklerden atıştırmaya başladı.


Ela meraklanıp :''Selçuk bir sorun mu var?'' dedi.


Selçuk ne diyeceğini bilemeyip İlay 'a bakıp Elay'a döndü: ''Sonra konuşuruz Ela.'' Dedi.


Ela Selçuk'un İlay'ın orada olduğunu ve rahatsız olduğunu düşünüp: ''İlay içeri git bak bir şey eksik mi , bir şey lazım mı bir sor.'' dedi.


İlay: ''Tamam.'' Diyerek içinden ofladı.


İlay'ın çıkmasıyla Ela : ''Anlat!'' dedi.


Selçuk: ''İçerdeki sohbetten anladığım kadarıyla Ekber'e kardeşini isteyecekler.'' Elindeki sarmayı ağzına attı.


Ela: ''Nasıl yani? Ama...'' deyip susar ne diyeceğini bilemedi.


Selçuk dudak büküp : ''Bende anlamadım zaten. Ekber'e ailesi birini bulacaktı da İlay olacağını bilmiyorduk.'' dedi.


Ela : ''Peki Ekber'in bundan haberi var mıydı?'' diye merakla nişanlısının o çok sevdiği gözlerine bakarak sordu.


Selçuk : ''Sence Ela? Tabi ki de yoktu. Hem Ekber küçük diye İlay'a yan gözle bakmaz bile. Ekber böyle bir şeyden haberi bile yokmuş yani yemekten.'' dedi.


O sırada Ekber mutfağa girdi.


Ela , Ekber'e bakarak kardeşi için fazla büyük değil mi diye aklından geçirdi. Kardeşinin ondan iyisini bulamayacağını düşündü.


Ekber masaya oturup arka cebindeki telefonu masaya koyup atıştırmaya başladı.


İlay'ın içeri girip : ''Abla Meral teyze ayran istiyormuş benim elimden.'' Diyerek elindeki tepsiyi tezgaha bıraktı.


O sırada atıştıran Ekber İlay'ın söyledikleriyle öksürmeye başladı.


Selçuk Ekber'in boğulduğunu görünce yerinden kalkıp sırtına vurmaya başladı aynı zaman da: ''Helal kardeşim helal.'' deyip sırtına vurdu.


İyice öksürdüğünde Ekber zorla : ''Su!'' dedi.


Suyu kaptığı gibi Selçuk Ekber'e verdi. Ekber suyu içip kendine gelmeye çalıştığı sıra da Selçuk : ''İyi misin kardeşim?'' dedi.


Kıpkırmızı olan Ekber zar zor : ''İyiyim iyi.'' dedi.


Ela İlay'a dönüp : ''Pat diye girilir mi? Bak ne yaptın!'' diye azarlamaya başladı.


İlay: ''Benim ne suçum var? Mutfağa da mi izinle gireceğim?'' diye masum masum Ekber ile Selçuk'a bakmaya başladı.


Ela: ''Daha ne olucak? Bağırarak söylemene gerek yok ayran orada al götür.'' dedi sinirle.


Ekber İlay'ın kendisi yüzünden azarlanmasına katlanamayıp : ''Yenge bücürün suçu yok fazla kaçırdım zaten o yüzden oldu.'' Dedi yutkunmaya çalışarak .


Ekber yüzünden azarlanan İlay birde bücür denmesiyle iyice sinirlenip: ''Benim suçum ne , bu bunak tıkınıp boğulunca ben suçlanıyorum." İlay'ın söylediklerini duyup içeri giren Meyra Hanım: ''Ne dedin sen küçük hanım, sana ben misafirle böyle mi konuşmayı öğretmedim mi? Çabuk odana cezalısın misafirler gitsin senle konuşacağız.'' Dedi sinirle.


Ekber kendisi yüzünden azarlanmasına mahcup olup :''Yapmayın ben kızdırdım kızın suçu yok lütfen kusuruma bakmayın.'' dedi.


Meyra Hanım : ''Olur mu evladım öyle şey.'' dedi mahcup bir şekilde.


Ekber: ''Şey Meyra teyze sizden bir şey istesem...''deyip yerinden kalktı.


Meyra Hanım şaşkınlıkla : ''Buyur evladım yapabileceğim bir şey ise...'' dedi.


Ortam iyice gerilmeye başlamıştı . Ekber'in gittikçe yorgunluğu artıyordu.


Ekber: ''Evet efendim annemi çağırır mısınız? Bir şey söylemem gerekte.'' dedi.


Meyra Hanım başı ile onaylayarak : ''Tabi oğlum.'' deyip mutfaktan çıktı, arkasından İlay sinirlenip o da mutfaktan çıktı.


Ekber kafasını iki yana sallarken Selçuk : ''Bir sorun mu var kardeşim?'' dedi. Ekber'in kafasının bozuk olduğunu anlayarak.


Ekber : ''Benim eve gitmem lazım kardeşim, işim vardı internette , aklıma geldi de...'' dedi panikle.


Nasıl kaçacağını deli gibi düşünerek.


Selçuk ''Telefondan olmuyor mu hatun?'' dedi merakla.


Ekber kaşını kaldırarak hafif sitemle : ''Olmuyor kardeşim akşam mesaj at senin taksinle biraz gezelim.'' dedi. İçeriden gülerek gelen Meral Sultan : ''Bir sorun mu var yakışıklım?'' dedi.


Ekber , Ela'ya dönerek ''Yenge beş dakika müsaade etsen...'' dedi . Ela kafasını sallayıp mutfaktan çıkar çıkmaz Ekber : ''Ne oluyor anne Allah aşkına?'' dedi bir anlık sinir patlamasıyla.


Meral Sultan

şaşkınlıkla : ''Ne oluyormuş?'' deyip oğlunun derdini anlamaya çalışarak .


Ekber : ''Anne İlay denen kızı bana istemeyeceksiniz değil mi?'' diye bir ümitle sordu.


Bu olmazdı.

Olamazdı. 


Loading...
0%