Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@zeytan34

Kadir sinirle: " Evde evlenmeyeceksin duydun mu? Buradan siktir olup ya gidersin ya da vazgeçtiğini söylüyorsun,yoksa seni öldürüyorum."dedi.


Oğuz şaşkınlığı üzerinden atıp hızla yakalarını tutan grupları itip : " Kendine gel Kadir sen Mithat'ın akrabası olmasan, ben senin anlayacağın dilden konuşmasını bilirim demezdi." Diyerek derin bir nefes aldı.


Kadir deli gibi gülerek : " Konuşsana hadi , ondan uzak duracaksın "dediğinde Oğuz : " Ne sandın oğlu sen beni emir erin am , kiminle evlenip evlenmeyeceğim sana kalmamış sen kimsin ? " dedi.


Kadir hızla yumruğunu Oğuz'un çenesine indirip : " O'nun sevdiği oğlanım asıl sen kimsin beni seviyor deli gibi , benim önümdeki tek engel sensin " tekrar vuracağında Oğuz'un gelen yumruğu tutup sağ yumruğunu Kadir'in gözüne indirdi.


Oğuz sinirle:" Yerim ben lan , o kız seni sevmeyi sevmiyordu seni tercih ederdi ama yok beni tercih etti. Geri çekilip uzak dur yoksa gelecekte bir kaza çıkacak" dedi.


Saplantı ve aşk arasında ince bir çizgi vardır. Bazen aşkınımızın anlaşılabilmesi için sonuçların gitmemiz değişmesiyle birlikte ama bu gidişin bizi ne hızının düşeceğini bilmeden hareket etmiş kendimizi buluruz.


Mithat evden çıktıktan sonra Oğuz'un yanına gitti.


Karısının durumuyla ilgili konuşmalı bir yol haritası çizmeliydi. Odaya gireceği zaman bağrışmaları duyulup duyulduğu Oğuz'un ayakta, çenesindeki kanla dikildiği Kadir'in de yerde gözünü tutuğunu duyduğu: " Ne oluyor burada bu haliniz ne' diye kendini tutamayıp bağırdı.


Doktor Oğuz gülerek: "Bende bir bilsem, bu deli odamı basıp Birgül'den uzak durmamı istiyor. Yok efendim onu seviyormuş,şaka gibi.."dedi.


Kabullenmemeyiş, başkasını düşünmesini bile istemeyişimi derin bir derin bir hakikatin altında yatan bir sır perdeydi. O perdeyi aralayınca kendi benliğimizi, karşımızdakilere zaaflarımızı göstermekten korkmadık. Oğuz da bu buhranın bölümlerindeydi.


Kadir içeri girdiğinde gözlerini kullanıyordu.


Kadir: "Sen karışma ağam bu bizim aramızda "demekle yetindi.


Mithat bağırarak : " Sen kim oluyorsun da katılıyor diyorsun .Ben buranın ağasıyım bunu da geçtim o sevilen kız konuşan kişinin sahibi sayıldım .Beni çileden çıkarma, bir daha seni Oğuz'un ya da Birgül'ün çevresinde görürsem yapacaklarımdan ben mesul değilim. Şimdi burada kaybolan " verileri bitiriyor.


Mithat'ın da Oğuz'u savunmasına sinirlenen Kadir içinden - bu burada kalmayacak - diyerek odayı terk etti. Büyük acıların başlangıcındaki çatlaklar ve incinmeleri olduğu evredir.


Mithat kendini sandalyenin yanına bırakıp : "İyi yanlış birader" dedi.


Oğuz patlayan dudağını ovalayıp : "İyiyim de, hayırdır bu saate yetenekliydim ?" deyip sandalyesine oturdu.


Dudağına pamuğu bastırıp tampon uyguluyor. Mithat : "Bir sorun mevcuttu ama sizin durumu daha önemli Resmiyi çağırayım mı?" dedi.


Oğuz içinden Kadir'in dediklerini yapamıyorlardı, Birgül'ün bir ihtimali de olsa onu sevmeme ihtimali..


İhtimaller canını acıtan bir cam parçasıydı. Gün değişti, temalar daha da kanatlanıyordu.


Gülümseyen Oğuz : " Hafif bir yumrukla ölecek değilim ya boşver sen beni anlat bakalım "dedi.


Mithat derin bir nefes verdi. kolay değil.


Kendinde konuşma gücünü bulacak: "Karımda kist var ve tedavi etmem gerekiyorsa, iletmezsem ilerleyecek,eğerse de çocuğumuz olmayacakmış al bu raporlar tedavi anlarsın" diyerek koltuk temelinde sıkıştırıldığı dosyalar sağlamlaştırılır.


Oğuz dosyalarını incelerken Mithat'ın karısının geldiği taze gül vardı. Gülün çocuğunun al benisi Mithat'ı cezp etmişti. Kokusuyla mest olmuştu. Daha fazla günün yeni günleri ve gelecekleri vardı.


Oğuz dosyalarını indirip ciddiyetini toplayarak :" Peki tedavi ne zaman başlayacaksınız ? Ailenin ne dediği çocukların olmaması konusunda?" diye cümlelerini sıraladı..


Mithat'ın yalıtım malzemeleri: " Kimse bilmiyor Berfin de bir kısmını biliyor. Çocuğumun geleceği bilse hele asla olmayacağım bu işlem . O yüzden herkes duyurmadan halletmeliyim "dedi.


Oğuz şaşkın bakışlarıyla: "Yanlış mi yazdığım karınlarının haberi yok sadece ameliyat olacak teferruatları bilmiyor. Ailende bilmiyor ve sen çocuğunun gelişmesini bile safra ameliyat edeceksin. Kuma mi alacaksın Ağam ? " dedi sonunda sinirlenerek.


İnsanların kusurlarında yararlanan nefret ediyor Oğuz. bu kusurlarını kendi piyasaya çevirenlerden daha çok.


Mithat derin bir nefes verirken sinirle :" Saçma sapan konuşma, ne kuması arkamdan kısır demelerine alıştım en fazla yerime başkasını getirirler .Zaten ilk evliliğim zehirdi Berfin ile az da olsa huzur şimdi buldum gerekirse ağalıktan da feragat ederim yerime üstün olanı bulurum karim iyi olsun yeter :" diye cümlelerini bitirdiler.


İnsan sevmeye başlayınca, yaşamaya da başlar.


Oğuz şaşkınlık ve gururla : "Vay be Mithat sen bunları içerdin mi?" Eskiden değişmem ben ne dersem o, diyen Mithat aşk mi bu kadar değiştirildi? " dedi.


Sevmeye başlayınca, eskisinden farklı bir insan hikayelerimiz.


Mithat başını sallayarak : " Aşk mi bilemem . Ama eski ben olmayan insanlar çocuklaştığında olgunlaşırsın ya da büyürsün derler ama yaşadığım olaylar beni olgunlaştırdı. Çocuğum olmasın bütün gün karım ve ailemle mutlu olsam da yeter bana "dedi iç çekerek.


Oğuz arkadaşına üzülerek : " Peki ben bu ameliyatı ve yapılması gereken her şeyi her yerde duyurmadan hallederim. Ama karını bilgilendirirken öğrendikten sonra öğrenirse aranız iyi olmaz " diye uyarma ihtiyacı duyar.


Mithat yüzünü avuçlayıp : " Bilemediğim sen her şeyi zaten gizli tutarsın bir şey olursa telefondan bilgilendirirsin " deyip ayaklandı.


Oğuz arkadaşını onaylayıp kapıya kadar gruplara katıldı.


Berfin bütün gün Mithat'ı düşünmüştü. Bu yüzden tekrar Hocanın yolunu tuttu. Sefer yaşadıklarını ve geçen sefer boyunca kendini umutlandırdı.


Saç teli ve atletini anlaşması kocasına bir şeyler yazan hoca getirmişler yakmış tekrar suya katmış farklı öğeleri ekle sonunda bitirip yapacaklarını listelemişti.


Kocasının kıyafetlerine sıkacağı suyu verdi. Gece giyeceği kıyafete okuyacağı dualarına kadar aklındaydı. Eve gelindiğinde ilk iş kocasının bütün kıyafetlerine sıktı suyu saklandı.


Dualarını yaptı. En sonunda akşam yemeğine yardım etmek için aşağı indi yemek sıra yenmiş kahveler içildiği Ziya bey yeğenine dönen: " Haberin olsun belki de birini duyarsın Kenan ile Kadir'i de evlendirmek istiyorum . Senin marabalarında ya da aklında biri olursa bana söyle "dedi.


Mithat sürprizleriyle amcasına baktığında iki kardeşte başlarını eğip sustur. Sıra kendilerine geleceklerini bilse de Bahar evlenip gittiğinde zannediyorlardı. Bu kadar hızlı olması şaşırtmıştı.


Mardin hanım söze girdi : " Ziya istersen ben hallederim sen tasalanma bulurum eli düzgün hem bana nasip olmaz hiç olmaz mi ?" dedi heyecanla.


Kadir kendini tutamayıp fısıltıyla: "Sanki oyuncağını çok istiyor." dedi.


Mithat kaşlarını çatlayarak annesine bakmakla yetinmişti.


En sonunda isteyip değiştirmeye girdi. Duşunu alıp, yaşlanmakta olan kırmızılığını kırmızı şeffaf kırmızı geceliğini giydiğini kendini tutamayarak havlusunu düşürmeni beklemeden karısının boynundan öpüp : " Kar parçası neden bu kadar güzelsin " dedi.


Öpücüğün detayları Berfin : " Daha makyaj yapacağım "kocasına dönün : " Gerçekten güzel miyim "dedi mutluluktan mest olmuş bir ifadeyle ..


Mithat bu sefer karısının anlından öpüp :


" Bir kere sevdaya tutulmaya gör;


Ateşlerde yandığının resmidir.


Aşık diyorn, Mecnun misali kör;


Ne bilsin alemde ne mevsimidir.


Dünya bir yana, o hayal bir yana;


Ona bir meşaledir pervaneyim.


Altında bir ömür döne dolana


Ağladığım yer penceresi olup olmadığı?


Bir köşeye mahzun çekilmiş için,


Yemekten evinden kesilen için,


Sensiz uykuyu haram bilmek için,


Ayrılık ölümünün diğer adıdır." Deyip karısını kucaklayıp kesilmeye yatırdı.


Berfin kocasının göğsüne kedi misali tırmanıp : " Sesin ve şiirin güzelliğinin içine kattığı duyguların çok güzel "dedi .


Mithat gülerek biraz nüktedan bir sesle : " Hoşuna mi gitti kar parçası " dedi


Berfin başıyla onaylayınca Mithat : " Ben sana mecburum bilemezsin


Adını mıh gibi korurum


Büyüdükçe büyüyen gözlerin


Ben sana mecburum bilemezsin


İçimi seni ısıtıyorum.


Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor


Bu şehir o eski çamur


Karanlıkta bulutlar parçalanıyor


Sokak lambaları anında yanıyor


Kaldırımlarda yağmur kokusu


Ben sana mecburum sen yoksun.


Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur


İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur


Tutsak ustura ağzında yaşamaktan


Kimi zaman elleri kırar tutkusu


Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından


Hangi kapıyı çalsa kimi zaman


Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu


Fatih'te zayıf bir gramofon çalıyor


Eski zamanlardan bir cuma çalıyor


Durup köşe başında deliksiz dinlesem


Sana kullanılmış bir gök getirsem


Haftalar resimlerde ufalanıyor


Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem


Ben sana mecburum sen yoksun.


Belki haziran da mavi benekli çocuksun


Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor


Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden


Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun


Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor


Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin


Kötü rüzgar saçlarını götürüyor


Ne vakit bir yaşamaksem


Bu kurtlar sofrasında belki zor


Ayıpsız ama ellerimizi kirletmeden


Ne vakit bir yaşamak düşüncem


Sus deyip adınla başlıyorum


İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin


Hayır başka türlü olmayacak


Ben sana mecburum bilemezsin.


" dedi sonunda karısını kadınlarına kapanıp benliğini karısının benliğine katarak.


****


kota 5 takip 35 oy 40 yorum.


Bol bol yorum yapmayı unutmayınız lütfen


(1307 Kelime)


Loading...
0%