@zeytekin
|
HERKESE MERHABALAR, HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZ, SEFALAR GETİRDİNİZ. KAN,VAHŞET,CİNAYET,CİNSELLİK, KÜFÜR VE BENZERİ OLUMSUZ ÖGELER İÇERMEKTEDİR. YAŞI KÜÇÜK VE OLUMSUZ ETKİLENEBİLECWL OKUYUCULARIMA VEDA ETMEK ZORUNDAYIM. KENDİNİZE CİCİ BAKIN. TÜM KİŞİLER, KURUMLAR VE OLAYLAR BİR KURGUDAN İBARETTİR. GERÇEKLİKLE BAĞLANTISI BULUNMAMAKTADIR. BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. SAVAŞ TANRISININ KALBİNE ONLİNE KİTAPLIĞINIZDA YER AYIRIRSANIZ ÇOK MESUT OLURUM. KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM.
⚔️
Valeria de Barbon, bir şifa olarak nitelendirilen doğumuyla başlayan hayat yolculuğunda dünyanın onu kötülüklerle büyüteceğinden habersizdi. 1998 yılının kış aylarında, en uzun gecenin ilk saatinde dünyaya gelmişti. Doğduğu gemi bir savaşın ortasındaydı. Yükselen silah sesleri geminin pis ve rutubetli kamarasında doğum yapan veliaht prensesin çığlıklarını bastıracak kadar yüksekti. Bir şifa olarak doğan prensesin minik bedeninde kan izleri vardı, sol avcunda bir kan pıhtısını saklıyordu. Minik prensesi annesinin rahminden alan Madam kendi elbisesinin uzun eteğinin iç kısmında kalan kumaşını yırttı ve onun minik bedenini sarmaladı. Bebeğin çığlık çığlığa ağlayışını durduramadı, kapıda bekleyen askerler odaya girerek silahlarını kirli yatakta kanlar içerisinde yatan veliaht prensese ve Madama doğrulttular. ‘’Prens öldü.’’ dedi, yaşlı kadın. ‘’Prenses hayatta.’’ Askerler kanlı ve dağınık yatakta, yeni doğum yapan veliaht prensesin kucağındaki kumaş parçalarıyla sarınıp sarmalanmış bebeğe baktılar. Kıpırdamıyordu, ağlamıyordu. Veliaht prenses Catalina acıyla dolu, bağırmaktan ve ıkınmaktan çatallaşan hasarlı diliyle ‘’Yalvarırım.’’ diye sayıkladı. ‘’O daha çok küçük.’’ Kraliyet Muhafızları Komutanı silahını indirdi, askerlerinden birine teslim edip kendisi için başlatılan savaşın ortasında doğan prensesi kollarının arasına aldı ve ona uzatılan silahı yeniden aldı. Minik prenses kötü ellerdeydi, kalbine yaslanan namlu bu savaşın en karanlık hamlesiydi. Catalina acıyla bağırdı, ‘’Hayır.’’ Hıçkırıkları yankılanmaya başlarken kucağındaki minik bedene sıkıca sarıldı. ‘’Yalvarırım öldürme. Oğlumu öldürdünüz, kızımı da öldürme. O benim son şansım. Yaşamak zorunda. Beni öldür ama onu öldürme.’’ Komutan kucağındaki bebeğe baktı. Sessizdi bebek, ağlamayı kesmişti. Havada duran çıplak, kanlı kolları silahın gövdesine çarptı ve bebek güldü. Gülüşü kalbine doğrultulan silahın namlusunu indirdi. Yapamadı Komutan. İnsan, kalbi ne kadar karanlık olursa olsun yeni doğmuş bir bebeği kurşunlayarak öldüremezdi. Kendisine gülen bebeği prensesi bildi Komutan, onu annesinin sıcak ve kardeşinin cesediyle dolu olan kucağına bıraktı. Bu vazgeçişi ve vicdanı o an için savaşı bitirse de yerini onlarca yıl sürecek yeni savaşlara gebe bırakmıştı. Minik prenses yaşadı ve varlığı bütün dünyaya duyuruldu. Kimi insanlar onu sevinçle karşıladı, kimi insanlar nefretle. İspanya, yeni prensesine kavuştuğu gece sarayında kızını bekleyen Kraliçe Valeria içtiği son şarabın ardından bir torununun ölüm haberini almış, yüreğini çökerten hüzünle kalp krizi geçirip hayata gözlerini yummuştu. Veliaht Prenses Catalina, bir zamanlar evi olan saraya kucağında prensesle ayak bastığında saraydaki herkes onun karşısında diz çöktü, ‘’Çok yaşa Kraliçe Catalina.’’ Yüzlerce ağızdan üç kez peş peşe dökülen bu cümleler Catalina’nın başına bir taç yerleştirdi ve onu seneler evvel sırt döndüğü tahta oturttu. İspanya, yeni kraliçesini tahta çıkartırken toprakları işgal edilmeye başlanmış ve bağımsızlığıyla toprak bütünlüğünü korumak için yeni savaşlar başlatmıştı. Tarih boyunca toprak ve bağımsızlık talep eden özerk bölgeler kendi rızalarıyla devlet egemenliğine girmiş, herkes bir fiil işgal edilen toprakları için seferberlik başlatmıştı. Tarih, en karanlık anlarından birini yaşıyordu. Yitirilen kraliçelerinin adının verildiği Valeria de Barbon, gözlerini savaşa açmış ve hayatının ilk sekiz ayında binlerce inanın can verdiği savaşların uzağında annesinden ayrı büyümüştü. Onun yaşamı annesinin ellerine takılan bir kelepçeydi. Kraliçe Catalina kızının hayatta kalıp ardında bıraktığı oğlunu iyileştirmesi karşılığında özgürlüğünü babasının ellerine teslim etmişti. Kıyılar İtalya’nın, batı Portekiz’in ve kuzey bölgesi Fransa’nın işgalindeydi. Tarihin eski defterleri arasında kalan devletlerini yeniden kurmak isteyen Müslümanlar da bu savaşın merkezine akın akın yerleşiyorlardı. İspanya kan kaybedercesine toprak ve güç kaybediyor, kraliçe sarayına hapsedilmişken devleti bu savaşları başlatan iktidar ve eşinin ölümüyle tacı alınan eski konsort kral yönetiyordu. Tarih yaprakları her geçen gün akıtılan yeni kanlarla yenilendi, yıl 2003 oldu. İspanya’nın en önemli tarihlerinden birine gelindiğinde yeni bir savaş başladı. Bu, halkın savaşıydı. Sokakların cesetlerle dolduğu, şehirlere bombalar yağdığı ve İspanya Silahlı Kuvvetlerine direniş başlatan halkı öldürme emrinin verildiği kara günlerde İspanya halkı kendi bağımsızlığı için yabancı ve yerli kuvvetlere karşı direnirken en uzun gecenin ilk saatlerinde darbe ilan edilmişti. Hükümet binalarına saldıran halk, kendilerini savaşa mahkum eden ve katledilmelerine göz yuman iktidarı ve kraliyeti hedef almıştı. Bu darbe girişimi İspanya için yeni bir kabus yaratmıştı. Kraliyet hanedanının bulunduğu İspanya Kraliyet Sarayı kuşatılıp baskına uğramış, saldırılar başlamıştı. Kraliçe Catalina ve kendi evinde canice katledilmiş, saray hizmetlileri öldürülmüş, Kraliyet Sarayı yağmalanmış ve Kraliyetin hazinesi el geçirilerek saray alev alev yakılmıştı. En uzun gecede bir kraliçe daha öldü ve İspanya tahtına yeni bir kraliçe çıktı. Valeria de Barbon. İspanya’nın Veliaht Prensesi Valeria henüz beşinci yaş gününde annesinin parçalanmış kalbinin üzerine basan katillerin ellerinde yüceltilip kraliçe ilan edilmiş ve oturduğu tahtta annesinin cesedini seyrederken isminin haykırılışını dinlemişti. İspanya Ordusu darbenin ardından güç kaybeden ve yanlış kararlar alan devletten kopmuş, bağımsızlığını ilan ederek kaybedilen topraklar için savaşan halkın gücü olmuştu. Kraliçe Valeria, güvenliği için yerleştirildiği adada kraliçe olarak yetiştirilmeye ve eğitimler almaya başlarken işgal edilen ülkesini seyretmek dışında hiçbir şey yapamıyordu. Bomba seslerinden uyuyamıyor, her an gelebilecek yeni bir saldırının korkusuyla baş etmeye çalışıyordu. Artık kraliçeydi ancak gücünün boyutunu ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Üzerine giydirilen kıymetli taşlarla bezeli gösterişli kırmızı elbisesi ve başına büyük gelerek içi pamuktan dolgularla doldurulan tacıyla tahta oturduğunda tarih 21 Aralık 2004’tü. Kraliçe Valeria, kraliçe oluşundan tam bir yıl sonra yapılan törenle tahta çıkabilmişti ve tahta yerleştirilen taze kan bütün silahları indirdi. İspanya için yeni bir devir başlamıştı. Beş yaşında kraliçe olan Valeria, başına takılan taçla durdurulan savaşı yeniden başlatacak ve kaderinin ona sunduğu kötülükleri göğüslerken bir ülkeye bağımsızlığını geri vermek için savaşacaktı.
⚔️ VE, PERDE KAPANDI. TANITIM BÖLÜMÜMÜZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? YENİ PERDEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
|
0% |