Ve gün doğdu.
Güneşin Wrald diyarında doğmasıyla sessizliğe bürünen diyar dansına kaldığı yerden devam etti. Kuşlar şarkı söyledi,rüzgar eşlik etti,ağaçlarsa sakince dinledi. Yunus balıkları, sirenler güneşi selamlamak için kilometrelerce yüzdü. İnsanlar yüzlerindeki gülümsemeyle bu görsel şölene saygı duyup ayak uydurdu.
Wrald diyarı`nın bir tarafı ahenkle dans etmek için uyanmışken, bir tarafı karanlığı selamlayıp Aydede masallarıyla uyuya kaldı.
Herkes mutluydu,krallıklar sınırlarını koruyor ve halkını düşünüyordu.Ta ki ilgalar, krallıkların boyunduruğu altında yaşamaktan sıkılarak kendi krallığını kurmaya karar verip büyük savaşı başlatana kadar.
Tüm düzen alt üst oldu. Diyardaki renkler soldu,güneş bir daha kendini göstermedi,gökyüzü gri rengini kendine meskeneyledi maviye sırttını döndü. Diyardaki insanlar,hayvanlar vahşileşti. Ağaçlar kurudu,kuşlar dönmemek üzere göç etti. Nehirlerden su yerine kan aktı. Affı olmayan büyük günahlar işlendi. Bir baba bir gün önce sevip öptüğü kızını kendi elleriyle öldürürken, diğer tarafta çoçukluk arkadaşı olan iki gençten sarışın olanı arkadaşının boynunu keserek son oyunlarının oynanmasına neden oldu.Toprak üstündeki kanı istemedi kurudukca kurudu.
Tanrılar diyarlarındaki huzurun bozulmasına sinirlendi. Büyük bir tufanla savaşan herkesi yok ettiler. Artık diyarda ki 10 krallıktan sadece 5 krallık hayattaydı ve onlarında bildiği tek şey artık hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağıydı çünkü tanrılar sevgiyle baktıkları bu diyarın toprağına artık nefret ekmişlerdi.