@zeyzek
|
Lâl ile el ele okula doğru yürüyorduk. O konuşmadığı için ya gözlerimizle ya da işaret dili ile konuşuyordu. Duyabilir ama konuşamıyordu. "Aç mısın?" Başını onaylarcasina sallamasi ile yanda ki pastaneyi gözüme kestirdim. "Aç olmasan şaşardım zaten Lâl." Güldü. "Sen burada bekle ben poğaça falan alıp geleyim." Onaylaması ile pastenye girdim. İşim bitince diretk çıktım ve Lâl'e baktım. Karşısında tanımadığımız bir kadın ve adamın durması ile hızla yanına gidip elini tuttum ve yanıma çektim. Lâl'e baktım. "Kim bunlar?" Bilmiyorum dercesine omuz silkti. Kadın ve adama döndüm "Kimsiniz?" Gözlerinde anlayamadığım garip bir şefkat ve sevgi ile bakıyorlardı bize. Lâl korkup elimi sıkınca elini okşadım. "Sakin ol, yanında ben varım" bana bakıp tebessüm etti. Kadın en sonunda konuştu. "Sonunda bulduk sizi..." Sinirle konuştum "hanım efendi, kim olduğunuzu ve bizi neden durdurduğunuzu sorabilir miyim? Aksi takdirde inanın bana bacaklarıma güveniyorum" Adam güldü ve karısına baktı. "Dedim sana" kadın tebessüm etti ve tekrar bize baktılar. Bu sefer adam konuştu. "Şimdi hanımlar, kendi isteğinizle mi gelirsiniz yoksa en azından her şeyi anlatana kadar biz mi götürelim."
Dehşetle Lâl'e döndüm. "Kız Lâl valla ben varım falan dedim ama şuan bende korkmadım değil bi yani bişeyler yap!" Lâl bana senden bir bok olmaz bakışları atıp elini ve onları gösterdi. Ne demek istediğini anlamıştım. "İşaret dili biliyo musunuz?" Onaylamaları ile Lâl ön plana geçti. Ellerini kaldırdı ve işaret dili ile konuşmaya başladı. "Ne istediğinizi ve ne olduğunuzu anlamadık. Ayrıca bizi zorla hiç bir yere götüremezsiniz!" Lâl'in alnından öpüyorum. Deli cesaretini vardı kızın. Şahsen şuan dibimizde bizim en ufak hareketimizi bekleyen korumaları gördükçe benim götum tutuşuyordu. Adam şefkatle konuşmaya başladı. "Her şeyi anlatmamız için bizimle gelmemiz lazım. Hem, önemli bir sır" Son dedikleri şeyler ile benim merak damarıma basmışlardı. Malum merak hayatımın çoğu bölümünde olduğu için burda da devreye girmişti. Melul melul Lâl'e baktım. "Şeyy, ben biraz merak ettim de..." Lâl kızgınca bana baktı. Bu demek oluyordu ki şu aptal kafanı çalıştır, daha onları tanımıyoruz bile. Kendine gel! Oflayip geri dibimizdeki ikiliye döndüm. Gülümseyerek bize bakıyorlardı. Heyecanlı gözüküyorlardı. Dayanamayıp sordum. "Neymiş o sır?" Sözümün bitmesi ile anında koluma bir cimcik yedim. İnledim ama bozuntuya vermeden durdum. "Özür dilerim Lâl, ama çok ağır yerden vurdular beni" Lâl elini elimden çekip kızgınca durdu. Adam ciddilesti. "Önce hastaneye gitmeliyiz" bende ciddilestim ve tekrar moduma döndüm "sebep?" "Çünkü DNA testi yaptırmalıyiz" Titremeye başladığımı hissediyorum. Aynı zamanda Lâl de direkt elimi tutmuş ve sıkmaya başlamıştı. Durumumuzu fark etmiş olmalılar ki bize doğru bir adım attılar. Lâl'i de kendimi de bir adım geriye çektim. "Sakın! Teması sevmez Lâl." Direkt birleşik ellerimize bakmışlardi. "Benim temasım hariç" diye ekledim. Adam derin bir nefes alıp adamlarına bir işaret yaptı. Adamlar direkt beni tuttu. "Noluyo be! Bırakın beni!" Lâl diretk bana doğru gelmiti. Sonra ise kızgınca kadın ve adama dönüp bir şeyler söyledi. Şuan tam göremiyordum. Adam konuştu "Lâl, size anlatmamıza izin verin. Hilâl daha sert çıkıştı ve kaçmamanız için tutturdum. Sakin ol" Lâl bir şeyler daha söyledi. Adam biraz rahatlamıştı. "İşte böyle" korumalar beni bırakması ile direkt lâl'in elini tuttum ve herkesten uzaklaştım Lâl bana döndü ve ellerini kaldırdı "onlarla gidip ne diyeceklerini dinleyelim. Başka çaremiz yok gibi görünüyor" Lâl kabul ederse bende ederdim. "Peki..." Adama döndüm "geliyoruz" .
.
. Şuan yaşadıklarımı şaka olarak söyleseler gülme krizine girerdim sanırım. Ama maalesef tamamen gerçekti. Adamın ismi Tuğra kadının ismi ise Ceyda idi. Asıl olay ise anne ve babamız çıkmasıydı. Olayı öğrendiğimizde ufak çaplı -asla ölümcül değil- bir astım krizi geçirdim. Evet, astımım vardı. Lâl ise benim kriz geçirmem üzerine sürekli laf sokuyordu ve bir kaç kez üstlerine -yanlışlıkla- su falan dökmüştü. İkizim de ikizim. Şuan ise arabalarında evlerine gidiyorduk. Engel olmaya çalışmıştık fakat reşit olmadığımız için polis çağırmış ve bizi zorla götürmüşlerdi. Reşit olunca planlarımız var evel Allah. Ama kaçma girişimi için reşit olmayı beklemeyi düşünmüyoruz tabiki. Lâl ile bir birimize sokulmuş ellerimizi sım sıkı tutarak arka koltukta oturuyorduk. Ön koltukta Ceyda oturuyor, Tuğra beyde arabayı sürüyordu. Şahsen korumalı olup şoförleri olmamalarına şaşırmıştım. Araba durduğunda Lâl'e baktım ve bakışlarımla elimi bırakma, bu sefer ciddili seni korurum merak etme bakışları attım. Sırıtıp başını salladı. Tuğra bey heyecanlı ve gülümser bir şekilde kapıyı açması ile arabadan indik. Alayla güldüm "Saray gibi evde ikiniz mi yaşadınız gerçekten?" Ceyda hanım cevapladı "hayır. Abileriniz ile birlikte" ani bir şekilde şokla açık gözlerle ona baktım "ne?" Güldüler. Tuğra bey konuştu "abileriniz var. Hem de 4 tane" Allah kahretin... Lâl elimi bıraktı ve ellerini kaldırdı "ay siz bittiniz birde çocuklarınız mı başladı?" Lâl'in böyle demesi ile yüzleri düştü ve önlerine döndüler. Tuğra bey hareketlenmeye başlayıp konuştu "hadi içeri girelim" İç çekip Lâl'in elini tuttum ve yavaş yavaş ilerlemeye başladık. Lâl elimi sıkıp bırakınca ona baktım. Sıçtık bakışları atıyordu. Onu onayladım ve surat astım. Ceyda hanım kapıyı açtı. "Geçin bakalım" dedi. Aynı anda derin bir nefes alıp içeri girdik. İçeriye böm böm baktığımızı görünce tuğra bey duruma el attı ve elini belime koyup girişteki koridori geçirdi ve sağa yönlendirdi. "Eliniz..." Diye mırıldandım. Oflayip elini çekti. Ay bir de ofluyor manyak! Sanki kırk yıllık kızı! Salon diye düşündüğüm yere geçmemiz ile oğullarını gördük. Hepsi bizi süzmeye başladı, tabii bizde onları. Ceyda hanım konuştu "beyler, kardeşleriniz. Kızlar, abileriniz" ay sağol hanımefendi, bizde heykel sanmıştık! Lâl titrek bir nefes alınca ona daha da yaklaştım. "Sakin ol, sorun yok" sadece onun duyacağı şekilde konuştum. "Supergirlin burda tatlım, relax" kıkırdadı. Bende hafifçe gülümsedim ve tekrar önüme döndüm. Oğullarına baktığımda garip bir ifadeleri vardı. Özlem, sevgi, şefkat, merak... Tuğra bey boğazını temizledi ve konuşmaya başladı "oturun isterseniz kızlar, tanışalım. Ailenizi merak etmiyor musunuz?" Lâl kızgınca elimi sıktı bende derin bir nefes aldım ve oflaya puflaya koltuğa oturduk. Ceyda hanım lâl'in tuğra bey benim yanıma oturmuştu. Ceyda hanım konuşmaya başladı "En büyük abiniz Yaman, 28 yaşında. İkinci abiniz Alaz, 26 yaşında. Üçüncü abiniz Kaan, 24 yaşında. Dördüncü abiniz Altay, 22 yaşında. Sizde kendinizi tanıtın bakalım" Lâl'e baktım. İstemediğini söylüyordu gözleri ile. Oğullarının anlamalarını umut ederek işaret dili kullandım. "İstemediğini biliyorum ama ne kadar hızlı geçersek bu fastı, o kadar hızlı kurtuluruz. Dayan lütfen" derin bir nefes alıp başını salladı. Tuğra beye döndüm. "Oğullarınız işaret dili biliyor mu?" Tuğra bey onayladı. Neyse ki lâl'in açısına konuşmamı görmezlerdi. Yani, okuyamazlardı. Lâl ellerini kaldırdı ve başladı. "Ben Lâl Akay, bilirsiniz diye düşünüyorum. 16 yaşındayım. 11. Sınıfa geçtim. Bu kadar." Bana baktılar. Derin bir nefes alıp başladım "Hilâl Akay. Aynı bilgiler, bi farklılık yok. Ya sormayayım diyorum ama, hanginiz hanginizsiniz sizde söyler misiniz?" Bunu demem ile Lâl ve ben hariç herkes gülümsedi. Oğulları konuşmaya başladı. "Ben Yaman, en büyüğünüzüm, sadece benim sözüm geçer. Eh, siz ayrıcalıklısınız tabii." Diğeri hevesle sözü devraldı "bende ikinci en büyük Alaz. Yaman abime bakmayın siz, biraz egoludur. Kıyamaz o bize" diğeri sözü devraldı honurdanarak "Ben Kaan, üçüncüyüm. Kıyamaz falan hikaye, açıkçası sizi bilmem ama bize şeytan gibi" son olarak Altay olduğunu anladığım kişi devraldı "anlamışsınızdır zaten, dördüncü olarak Altay. Biraz cahil insanlar var. Ama umarım eğlenirsiniz" bitirdiklerinde hevesle bize bakmaya başladılar. Lâl ellerini kaldırdı "tamam" o kadar şeye gülüp yorum yapmamızı beklediler sanırım, çünkü biraz afallamislardi. Bu sefer ben konuştum "bizim için zor bir gündü. Nerede kalacağız?" Ceyda hanım ayağa kalktı. "Göstereyim hemen. Ayni oda da mı kalırsınız yoksa fark-" "aynı" diye direkt cevap verdim. Gülümsedi. En üst kata çıktık. Çok şükür asansör vardı da üç kat çıkmamıştık. Yoksa orayı çıkmamak için yerde bile yatabilirdim. Koridorun ucunda ki odanın hemen yanındaki odaya geldik. "Burası odanız" başım ile teşekür ettim ve odaya girip kapıyı kapattık. Odayı inceledim. Bayağı mükemmel bir odaydı. Lâl'in koluny dürttüm "kız zilli, zengi odası yapmışlar bize kız!" Lâl gülüp göz devirdi ve gidip yatağa oturdu. Ben kumralın en açık tonu, bal gözler. Lâl ise gece siyahı saçlar ve siyah gözler ile pek ikiz tipi vermiyorduk. Ama yüz sekillerimiz aynı olduğu için andırıyorduk. Yataklarimizin arasında çekmeceli küçük bir masa vardı (şuan isimlerini unuttum) yataklarimiz ise gayet rahat duruyor ve yeteri kadar genişti. Test etmek için kendimi yatağa fırlattım. Evet, yumuşacıktı. "Yataklar da çok rahat. Şükür taş gibi yataktan kurtulduk. Malum yurt bizi at olarak gördüğü için" alayla güldü. Ellerini kaldırdı "hemen sahiplendin bakıyorum. Gideceğimizi unuttun sanırım?" "Saçmalama unutamam. Ama diretk gitmek yerine biraz kalalım bence. Kötü davranmadilar, bence biraz dinlenelim. " "Peki." Yatağa uzandım ve esnedim. Sonra bir fermuar hissettim. Gözümü açıp baktım. Okul forması ile duruyordum! "Lâl, okul forması ile mi duracağız? Ne giyeceğiz biz şimdi ya?" Gözleri ile dolabı gösterdi. Haklıydı maalesef. "Emin misin? Ayıp olmaz mı?" Göz devirdi ve bir kendini bir beni gösterdi. Bu, bizim için alındi, bizim ya hani? Demekti. Haklıydı. Bir şey diyemedim. Dolaba ilerleyip bir Lâl'e bir kendime eşofman aldım. İkimizde giyindik. Uykum vardı, saat zaten erkendi. "İyi geceler ikiz" diye mırıldandım ve uykuya daldım, zaten o da gözlerini kapatmıştı
BİTTİİİİİ Nasıldı?
|
0% |