Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@zeyzek

Gloss'umu da sürünce hazırdım. Missss gibi olmuştum. Dün abimle gidip kıyafet almıştık. Ben bugün için koyu kırmızı bir gömlek ve siyah pantolon seçmiştim. Ama kış olmasını umursamadan çokta uzun seyler almamıştım. Soğuk bendim yaz bişey olmazdı. Abimi biraz zor ikna etmiştim ama çok zorlamıyordu.

Tabii erkeklerle gezmeye giderken neden böyle giyindiğimi falan sorunca kavgaya girmiştik. Mükemmel bir savunma yaparak kızların da olduğu ve dışarda olacağımızı söylemiştim. Oflayıp puflamıştı. Ama kazanan kimdi?

Tabiki ben!

Gloss'umu sürdüm. Boy aynasının karşısına geçtim. Gerçekten afet olmuştum yahu! Egolu bir insan değilim, ama bu ayrı bir mükemmellikti yani.

Gülücükler saçarak odamdan çıktım. Aşağı indim ve karşılarına geçtim. Hevesle etrafıma döndüm. "Nasıl?"

Onlarda bana uydu ve hevesimi kırmadı. "Gözlerim kamaştı ya, ışık saçan bir afet var karşımızda Lâl." Lâl güldü. "Ve, güzeller güzeli Hilâl karşımızda sayın seyirciler!" Kahkaha attım. Zaten yan yanalardı. Hızla ikisinin üstüne atladım. Bir Lâl'in bir abimin yanağını öptüm. Geri çekilip sırıtarak onlara baktım.

Abim yanağını siliyordu. "Ne var kızım senin dudağında! Vıcık vıcık bişey bulaştı yanağıma!" Kahkaha attım. "Ay sakin ayol, gloss sürdüm." Kaşlarını çatıp bana baktı. "Glo, ne?" Daha çok güldüm. Lâl'in de sinirleri bozulmuş olmalı ki histerik bir şekilde güldü. Yoksa şuan o da sinirle yanağını silmeye çalışıyordu.

"Ay abartmayın, alt tarafı gloss. Geçer birazdan. Neysem, benim çıkmam gerek abi. Sen mi bırakırsın ben mi gideyim?" Ayıp ettin der gibi baktı. "Nasıl gideceksin oraya. Ben bırakırım." Başımı salladım ve telefonumu çantama koyup kapıya ilerledim. Bugün hava gerçekten iyiydi. Çok kötü değildi yani en azından.

Arabaya bindik. Abime gideceğimiz yeri söyledim. O sürmeye başlarken ben susmayan telefonuma baktım.

 

11/B Kızlarıı💅🏻

Asena: Kızlar, bordo mu kahverengi mi?

Elif: Kanka bence bu havaya bordo gider. Kahve tam sonbahar rengi çünkü.

Parla: Ay katılıyorum. Kesinlikle öyle. Hem bende koyu mor giyinmiştim, uyumlu oluruzzz.

Alara: Kızlar bence hepimiz koyu bir renk giyinelim. Cidden çok uyumlu olur.

 

 

 

 

 

 

Siz: Ay ben koyu kan kırmızısı giyindim üstüme. Altıma da siyah pantolon giydim. Üşürüm diye de gri bir ceket aldım. Sizce olmuş muu?

Parla: kankaaa olay bişey olmuş bencee. Kız bize de erkek bırak, hepsini toplama!

 

 

 

 

 

 

Siz: sağol aşkım. Senin kombin de güzel bayağı. Beğendim.

Asena: ay bende borda giyineyim de uyumlu olalımm

Elif: Ben ne giysem

 

 

 

 

 

 

Siz: ✋🏻if bence sende koyu lacivert giy, insanlar hem uyum hem güzellik görsün.

Elif: aman ne komik şaka kanka. ✋🏻if ne ya? Neysem. Ay mantıklı lacivert. Okeyy onu giyiyorumm.

Merve: Kızlar ben koyu kahverengi giyindim. Ama ıslak toprak rengi gibi, bayağı koyu yani. Bence güzel de oldu.

*Fotoğraf*

Asena: analar neler doğuruyor be!

Parla: cidden efso olmuş

 

 

 

 

 

 

Siz: Kanka, sonbahar rengini kışın giyip mükemmel durdun ya, helal olsun. Taş gibi kızsın

Merve: sağolun ballarımm

Hira: ayy, bacılarım da bacılarımm. Hepiniz efso olmuşsunuz. Bende koyu yeşil giyeyim de, rengarenk boya paleti gibi olalımm

Elif: Lâl gelmiyor mu ya? Bakıyor ama hiç yazmadı

Lâl'imm: yok ya ben gelmicem kızlar. Yorgunum valla, bu soğukta hiç çıkamam yani.

Elif: neysem, senin için bir daha ayarlarız böyle. Bise olmaz.

Midem bulanınca telefonu kapattım ve çantama koydum.

"Ay kızlarla olan ne giysem muhabbetine kıyafet düşünmek cidden zor iş ya." Güldü. "Bir sürü olay varken dert ettiğiniz konu mükemmel hanımefendi." Bende güldüm. "I am just a girl, beyfendi."

Şakalaşarak geçen yolun sonunda gelmiştik. Bir çardakta oturan sınıfımı görebiliyordum. Abime döndüm. "Sağol abicim. Zahmet oldu, kusura bakma." "Ne zahmeti prenses. Duymamış olayım." Gülümseyip yanaklarını öptüm. "Görüşürüz abi." Hafif bir tebessüm etti. "Görüşürüz prenses."

Arabadan inip çardağa doğru ilerlemeye başladım. Hissetmiş gibi parka adım attığım an Egemen kafasını kaldırıp bana baktı. Garipti bu çocuk da ya.

Bana bakıp gülümsedi. Bende minnacık bir tebessüm edip yürümeye devam ettim.

Beni ondan sonra ilk gören Parla olmuştu. "Hillo gelmiş, hoş gelmiş!" Bana geldi ve sarıldı. Bende ona sarıldım. "Ay gören de 5 yıldır görüşmedik sanacak Parla. En son 4 gün önce görüştük." Güldü. "Olsun canım, özlemişim yinede." Geri çekilip tekrar yerine oturdu. Bende kızların arasına sıkıştım. 9 erkek 7 kız olarak kalabalık bir gruptuk. Lâl hariç tüm sınıf gelmişti. Sınıf az kişiydi, çünkü eşit ağırlık seçen kişi sayısı çok azdı.

Gerçi Egemen sayısal diyip dururken, ben burayı seçince o da oraya gelmişti. Egemen, yapma çocuğum.

(ARKADAŞLAR, BURASI ÖNEMLİ. EGEMEN, YANİ HİLÂL'İ SEVİYOR DEDİĞİM KİŞİNİN İSMİ DEĞİŞİYOR! ARTIK SEVEN KİŞİNİN İSMİ KAAN! !!KİŞİLER AYNI SADECE İSİM DEĞİŞTİ!! EGEMEN MASUM GİBİ GELDİĞİ İÇİN SEYTAN BİR İSİM KOYDUM)

Kaan bana bakıyordu. Ona bakmıyordum ama hissediyordum. Rahatsız olmuştum ama ne yapsam onu da bilememiştim. Rahatsızca Asena'ya yaklaştım.

"Kanka, şuan Kaan bana mı bakıyor? Çaktırmadan bak!" Asena bu işlerin ustasıydı. Ağaca bakmaya çalışıyor gibi yapıp bakmıştı. Bana yaklaştı. "Evet kanka, az önce de ona baktığımda sana bakıyordu. Bayağı dalmış gibi ama, inceliyor gibi değil yani. Bir salyası akmadığı kalmış salağın." Çaktırmadan güldü. Sinirim bozulmuştu. Bende güldüm.

"Ee, böyle kuru kuru oynanmaz uno. Marketten bişeyler alalım!" Poyraz'ın açlığı, bir gün beni bitirecekti. Biz okula genelde bir şeyler getirirdik aç hayvanlar olduğumuz için. Hep bizim yemeğimize de çökerdi.

"Git al kardeşim, tutan mı var?" Mustafa, paran kıymetli anladık. Sus.

"Lan Mustafa, sende beş kuruş para vermemek için varya!" Yiğit Mustafa'nın ensesine vurdu. Mustafa inleyip öne eğildi.

Asena, Acil durum toplantısı! Bakışları atınca Hira devreye girdi. "Ya siz gidin topluca, alıp gelin. Biz bekleyelim burda." Tartışma halindeki erkekler bize döndü. Kaan hâlâ bana bakıyordu.

E ama yetti be!

"Aynen ya, bence de. Biz burayı bir silelim ıslak mendille, çok pis duruyor. Sizde o arada alıp gelin." Kaan'ın bakışları konuşunca dudağıma kaydı. Konuşmam bitince tekrar gözlerime odaklandı.

"Tamam o zaman. Beyler cüzdanlarınızı alın, ortak ödenecek. Mustafa, hiç boşa uğraşma kardeşim, sende para vereceksin." Kaan bir anda ayağa kalkıp bunları söylemişti. Beni mi bekliyordu yani? Manyak.

Onlar gidince Asena masaya oturdu. Bende onun yanına oturdum. 7 kız nasıl sığmıştık bilmiyordum ama aynı şeydeydik (ismini unuttum) zaten.

"Kızlar, bu Kaan Hilâl'e abayı yakmış gibi. Çünkü okulda zaten biliyorsunuz, sonra buraya geldiğinden beri gözü Hilâl'de ve o diyince kalktı gitti. Ay, gerçekten çok heyecanlandım ben!" Asena abarta abarta anlatınca tabii kızlar da coşmuştu.

Parla atıldı. "Ya, yakışıyorlar aslında. Biri gece birisi gündüz gibi oluyorsunuz yan yana. Boy farkı fazla biraz, onun dışında iyi. Kızım, zaten Kaan'ın kasları maşallah yani. 11. Sınıfta nasıl bu kadar yapmış anlamadım ama bayağı kaslı. Yakışıklılık desen, o da var. Bence deneyebilirsin." Beklentiyle bana bakmaya başladılar.

Dertlice yere baktım. "Bilmiyorum ya, şuan ilişkiye girebilecek bir psikoloji ve durumda değilim. Biliyorsunuz durumları, anlatmıştım. Hem olaylar, hem Kaan'ı aynı anda yürütemem. Hem, ben Kaan'ı arkadaş olarak görüyorum. Onu aşk anlamında sevmiyorum ki."

Elif elini boş ver der gibi salladı. "Of, boşver o zaman. Sevmeyerek başlanan ilişki imkanı yok yürümez zaten. Hem ona mı kaldın canım? İllaki çıkar karşına birisi."

"Aynen öyle. Takma yani. Çıkma teklifi ederse reddet, üzülürse psikolojisine girersen boku yersin." Dedi Alara.

Başımı salladım. "Ay, tamam. Bana karşı duygularını belli ediyordu zaten, ama ben takmıyordum. Ama bu ara iyice şey yapmaya başladı, sıkmaya başlamıştı artık. Yakında teklif de edebilir.

Merve tam konuşacakken erkeklerin geldiğini fark ettim. "Sus." Dedim ve oturma yerine indim. Benimle birlikte Asena'da inmişti.

Poşetleri masaya bıraktılar. En sevdiğim yiyeceklerden ve içecek vardı.

Karpuzlu fuse tea, hayatımın anlamı.

Poyraz aç ayı gibi oturduğu gibi poşetlere saldırmıştı. Bende gelmeden önce bişey yememiştim, açtım.

Yağız Poyraz'ın ensesine vurdu. "Lan ayı, mal mısın oğlum sen? Kaçmıyor ya poşet." Bu çocuğa da yazık ya, gelen geçen ensesine yapıştırıyor.

Kızlar poşetteki yiyecekleri çıkartırken ben telefonumdan ig bakıyordum.

Her şey dizilince telefonu kapattım ve masaya döndüm. Çeşit çeşit abur cubur vardı. Yoğunlukla benim favorilerim vardı. Çok şükür bugün de aç kalmamıştık.

İçecekleri ben dolduracaktım. Cola, Karpuzlu fuse tea'm, fanta, sprite, ve şeftalili fuse tea (reklam değil bayağı saydım ama nihahaha) vardı. Elim direkt karpuzluya gitti. Bardakları dizdim ve kendime doldurduktan sonra onlara döndüm. "Bundan içen var mı?" Parla elini kaldırdı. "Ben içerim." Ona da doldurdum. Diğerlerine doldurmamıştım, çünkü başka karpuzlu içen yoktu. Kendileri doldursundu canım? Elleri mi yok?

.

.

.

(Geçmenin sebebi olay patlatacak olmam.)

Gülmüş, eğlenmiştik. Şuan toplanıyorduk. Gidecektik.

Karpuzlu fuse tea'yi sadece ben içmiştim. O zaman neden almışlardı ki? Erkeklerin hiç biri içmemişti ama almışlardı. Kızlar da cola falan demişti gitmeden önce. Garipti, ama neysemdi.

Şuan çöpleri topluyorduk. Eğlenceli olduğu için parktan bir yere geçmemiştik. Çok üşümemiştik de.

Son çöpü de çöp kutusuna attım. "Bittiii." Dedim ve çardağa baktım.

Hira saate baktı. "Ay saat 18:30 olmuş. Hava karardı zaten. Gidelim artık." Hepimiz onayladık.

Herkes birbiriyle vedalaşmıştı. Beni Alaz abimin alacağı yer onlara ters olduğu için tek gidecektim.

Tam gidiyordum ki bileğimin tutulması ile arkama döndüm. Egemen'di.

"Hilâl, biraz konuşabilir miyiz?" Başımı salladım. "Tabii. Dinliyorum."

"Şey, benim uzun zamandır söylemek istediğim bir şey var aslında..." Devam ediyordu ki omzuma birisi dokununca yarım kaldı. Arkama döndüğümde bunun Lâl olduğunu gördüm. Sırıtarak bana bakıyordu.

"Kız, sen nasıl geldin buraya?" Tamamen ona döndüm. Alayla güldü. "Bana olan kitap sözünü unuttum mu sandın? Ya, kitapsızlıktan delireceğim! Yakınlarda bir kitapçı var, oraya gidelim. Alaz abinin bir kaç işi varmış, o da o ara onları halledecek. İşi bitince bizi alacak. Hızlı olmalıyız!" Egemen'e bakıp selam verdi. Egemen'in yüzü asılmıştı. Ama baş selamı verdi.

Egemen'e mahcup bir şekilde baktım. "Özür dilerim, Lâl birden gelince yarım kaldı sözün. Kusura bakma." Ellerimle oynayarak yere bakıyordum. Her zaman işe yarardı.

Ellerimi tutunca ona baktım. Tebessüm etti. "Önemli değil. Bir sonraki görüşmemiz de konuşuruz. Git sen, aceleniz varmış. Görüşürüz." Acelemizin olduğunu nerden anlamıştı be? İşaret dilini biliyor muydu?!

Sıçmıştık!

Hiç bozuntuya vermeyip salağa yattım. "Görüşürüz." Arkamı döndüm ve yürümeye başladık. Lâl fark etmemişti detayı sanırım. Aslında bir yönden iyiydi. İki saat stres olup bir şeyler sayacaktı çünkü.

Kitapçıya girdiğimizde Lâl direkt ilgisi olduğu kitaplara saldırdı. Bende ilgimi çeken şeylere bakarak yavaş yavaş arkasından geliyordum.

Arkadan düşme sesi duymam ile oraya döndüm. Lâl elindeki kitapları yere düşürmüş şok içerisinde karşısına bakıyordu.

Hızla yanına ilerledim. "Noluy-" diyecektim ki baktığı yere bakınca bende aynı şekilde kalıp korku içinde yutkundum.

Altay, şuan tam olarak karşımızdaydı.

BİTİSSSS

Nasılll?

Ya bu bölüm lâl'in bir anda gelmesi saçma gelmis olabilir, ama olayalri yaratabilmem icin oyle bir sey yapmam gerekti.

Egemen sizce ne diyecekt? Bence biraz belli oldu ama olsun

Bu kadar rahat bolum yeter, kaos baslasinnnnn. Niahhahahah

!!SPOİİİİ!!

Birazda Lâl ceksin ama dimi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​

 

 

 

 

 

 

​​​

 

Loading...
0%