@zeyzek
|
Dürtülmemle gözlerimi açtım. "Hilâl, uyan hadi." Erkek sesiydi, ama kimdi seçememiştim. "Kız öldün mü? Uyansana." Homurdandım. "Ne var ya?" Başımı diğer tarafa çevirdim. Gülme sesi geldi. "Uyan hadi." Yavaşça gözlerimi açtım. Altay'dı lan bu! Yutkundum. Oturdum. Bir süre bakıştık. Ne düşündüğünü anladı. "Senin yüzünden götümde 37 numara terlik numarası var Hilâl. Ne düşünüyorsun abicim?" Omuz silktim. "Biraz gırgır şamata olsun dedim ya." Diye mırıldandım. Örgümü açtı. "Ya, n'yapıyorsun ya!" Dedim ve örgüm bozulmadan tuttum. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Sırıttı. "Neyse affettim hadi bu seferlik. Görevli Nur abla görmüş de o söyledi, yoksa hâlâ inanmamışlardı bana. Kanıtlayamasam görürdün sen." Tokamı aldım ve tekrar bağladım. Cevap vermedim. "Ne diye uyandırdın beni? Ne güzel uyuyordum." Yandaki yatağa baktım. "Hem Lâl nerede?" Ayağa kalktım. "Saat kaç?" Tişörtümden tuttu. "Ya yeter ama, ne istiyorsunuz tişörtümden!" Ona döndüm. "Lâl aşağıda, karla oynuyor. Saat 18:30 civarı bir şeydi en son. Lâl istedi uyandırmamı, seninle oynamak istiyormuş. Bizimle oynanmıyormuş mu ne." Kar tutmuş muydu? Cama koştum. Perdeyi açıp baktım. Her yer bembeyaz olmuştu. Gülümsedim. "Ayy, kar tutmuş! Ne zamandır bunu bekliyorum ben!" Koşarak odadan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Salona gidince direkt bahçeye çıkan kapıya koştum. Üstümü hiç umursamadan yanda ki terliği alıp giydim ve dışarı çıktım. Lâl beni görünce gülümseyecekti ki üstümü görünce gülümsemesi bir anda şoka bıraktı. Bana baktı. Kaşlarını çattı. "Manyak mısın kızım sen! Üstüne baksana! Öyle mi çıkılır?" Bunu duyana kadar üşüdüğümü hissetmemiştim. "Ayy!" Anında içeriye girdim. Donuyordum! Tuğra bey ile Ceyda hanım aşağı iniyordu ki benim hâlimi görünce şok oldular. İlk Ceyda hanım tepki verdi. "Hilâl! O üst ne kızım? Öyle dışarı mı çıktın birde!" Titrerek oraya doğru koştum. "Hiç akıllanmazsın sen." Diye homurdandı Tuğra bey. Onları dinlemeyip odaya çıktım ve üstüme kap kalın bir kazak giydim. Altıma da daha bir eşofman giydim. Hapşırdım. Anında gelirdi benim hastalığım. Yine başlıyorduk. Ofladım. Hasta oluyordum! "Ya sadece 30 saniye kaldım, anında hasta olayım zaten." Kazağıma iyice sarılıp odadan çıktım. Mont almayı unuttuğumu görünce odayaa geri dönmeye başladım. Yere bakarak ilerliyordum ki birine çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda Alaz abim olduğunu gördüm. Ona göz kırpıp odama koştum. O da arkamdan geldi. Arkamdan odaya girip kapıyı kapattı. "Naber?" Gülümsedim. "İyi abi, sen?" Yatağa oturdu. "Bende iyi. Sabah yaptığın olay hakkında ne düşünüyorsun güzelim? İyi bir azar çektik de biz." Ellerimi arkamda bağlayıp masum gibi göründüm. "Yaa, öyle mi olmuş. Şaka yapayım demiştim." Kaşlarını kaldırdı. "Yaa, şaka yapmak istedin demek?" Başımı salladım. Melül melül baktım. "Kar oynayalım mı biraz ya?" Altında bir tuzak sezmiştim. Ama kar oynamak istiyordum. "Oluur." Dedim çocuk gibi. Sonra giyinme odasından mont alıp geldim. "Hadi gidelim." . . . "Ya, yeter! Şeytan mı taşlıyorsun be adam!" Abim dışarı çıktığımızdan beri bana kar topu atıyordu. Hemde normal bir insanın yapabileceği bir seviyede değildi bence. Bas bayağı taş gibi ve ışık hızında fırlatıyordu ayı. Hedefini tam on ikiden vuruyordu. Nefes nefese duvarın arkasına saklandım. Zar zor kaçmıştım. Yerden kar aldım ve top yaptım. Hazır olarak havaya kaldırdım ve beklmeye başladım. Bir anda arkamdan kafama darbe alınca çığlık attım. Hışımla arkama döndüm. Alaz abim sırıtarak bana bakıyordu. "Borde bereli misin, ninja mısın mübarek! Nesin sen ya!" Diye isyan ettim. Kahkaha attı. "Sence?" Lan bu adam cidden bordo bereliydi. Elimi alnıma vurdum. "Oynamıyorum ben!" Diye huysuzlandım ve kara bata çıka yürümeye başladım. Tüm aile dışarıdaydı şuan. Herkes karla oynuyordu. Kulübenin çatısının altından geçeyim derken çatıda ki karların kafama dökülmesiyle yere yapıştım. Çığlık attım. "Ay gebereceğim artık, yeter!" Diye kurtulmaya çalışarak isyan ettim. Kurtulayım derken daha beter olmuştum. İki kol belimi kavradı ve beni yukarı çekti. Şuan kar topu olabilirdim. Beni büyük kar topu sanıp almamışlardır umarım. Ağzımdaki karı tükürdüm ve yüzümdekileri temizlemeye başladım. Eldivenimde de kar vardı, bu yüzden pek bir etkisi olmamış, hatta daha kötü olmuştu. Hangi yaptığım iş benim yararıma olur ki zaten! Arkamdan bir kahkaha sesi geldi. Baktığımda Kaan olduğunu gördüm. Huysuzca ona baktım ve kucağından zıplayıp indim. Karda bedenimin izi çıkmıştı. Rezildi. Ayağımla bozdum ve huysuzca yürümeye başladım. Herkes gülmemek için zor tutuyor gibiydi kendisini. Lâl yanıma geldi. Kahkaha attı ve yüzümde ki karı temizledi. Çok sağol ya! "Oynamıyorum ben! Hep benim üstüme geliyorsunuz, haksızlık var! Şu cadıya hiç atılmıyor, anca ben!" Arkamı dönüp kapıya ilerlemeye başladım. Hastalığım kendini belli etmeye başlamıştı. Giderken birden durdum. Şiddetle hapşırdım. Burnumu çekip içeriye girdim. Arkamdan Ceyda hanım geldi. "Hasta oluyorsun sanırım. Hemen üstünü değiştir, ben sana ıhlamur yapayım iç. En azından ağır geçmez." Ona bakmadan yukarıya çıktım. Odaya girip giyinme yerine ilerledim. Üstümdekileri çıkartıp yeni şeyler giydim. Ev sıcaktı ama acayip üşüyordum. Titreyerek aşağıya indim. Burnum akmaya başlamıştı. Boğazım yanıyordu. Acayip bir üşüme vardı, hemde peteklerin hepsinin açık olmasına rağmen. Halsiz gibiydim. Kısacası, 3-4 günlük bir serüven beni bekliyordu. Sweatshirtime iyice sarıldım ve asansöre ilerledim. Hiç merdiven inecek hâlim yoktu. Asansöre bindim ve aşağı indim. Ayağımı sürterek yavaş bir şekilde yürüdüm. Halsizlik şimdiden üstüme çıkmıştı. Salona gidip koltuğa oturdum. Yutkununca boğazımın acıması ile boku tamamen yediğimi anladım. Tüm hastalıkları toplayıp olmuştum sanırım. Adım sesi duymamla kafamı kaldırıp kim olduğuna baktım. Ceyda hanımdı ve elinde bir bardak vardı. Sanırım bana nane limon yapmıştı. İyide, ben onu da içemiyordum ki. Yurtta Nurgül abla hasta olduğumda hep yapardı. Ama hepsinde içtim diyip döküyordum. Acaba o yüzden mi bunlar başımıza geldi. Gülümseyerek yanıma geldi ve oturdu. "Hadi iç annecim, iyi gelir. Şimdiden solmuşsun, anlaşılan ağır geçecek." Bardağı aldım. Bir süre kedili bardakla bakıştık. Kokusu bile midemi bulandırmıştı. "Şimdi şöyle ki, ben bunu içemiyorum. Yani çok kötü geliyor ya, mide bulandırıcı." Dedim tatlı tatlı. Kaşlarını çattı. "Olmaz, içmelisin. İyi gelir birtanem." Bakışlarımı tekrar bardağa çevirdim. Yutkundum. Bu sırada Lâl gelmişti. Karlarını kapının girişinde silkeledi. Ayakkabısını da çıkardı ve içeriye girdi. Bize kısa bir bakış atıp koşarak merdivenlere gitti. Ha bu arada, evde ayakkabı giyilmiyor. İsteyen terlik giyiyor, isteyen çıplak ayak geziyor. Bence böyle daha iyi. Benim tarafım çıplak ayak (kastettiğim çorapla bu arada) gezmekti. "Sen içmeye başla, bende battaniye getireyim sana." Ceyda hanım ayağa kalktı ve ilerleyip koridordan bir yere döndü. Ama nereye gittiği hakkında bir fikrim yoktu. Zaten evde çok az yer biliyordum. Kaldığımız oda, mutfak, salon, yemek odası, bahçe. Bu kadardı. Bizim odamız 2. Kattaydı. 1 ve üçüncü kata hiç girmemiştim. Merdivenden ayak sesi geldi ama bakmadım. Nane limonu nasıl içeceğimi düşünüyordum. Oflayıp bir yudum aldım. Anında midem ağzıma geldi. Zorlukla yuttum. Bardağı sehpaya koydum ve arkama yaslandım. Kokusu bile berbattı be Yanıma Altay oturdu. Bir bardağa bir bana baktı. "Geçmiş olsun. Annemin özel karışımı, tadı berbattır ama iyileştirir. Denesene." Ofladım. "Çok meraklıysan sen iç. Midem ağzıma geldi bildiğin, içemiyorum ben öyle şeyleri. Berbat." Güldü. "Mideniz de pek hassas hanımefendi." Göz devirdim. Olamaz mıydı? Ceyda hanım elinde battaniyeyle ortama giriş yaptı. Bardağı görünce kaşlarını çattı. "İç demedim mi ben sana?" Yanıma geldi ve battaniyeyi bildiğin Altay'ın yüzüne fırlattı. Sonra bardağı alıp ağzıma götürdü. "İç bakayım." İlk kafamı geriye çeksem de bir el kafamı tutunca kaçacak yerim kalmadı. Mecburen ağzımı açtım. Yavaşça içirdi. Bardağı çekince hızla arkamı döndüm. Tuğra neydi. Kaşlarımı çattım. "Bu yaptığınız, hiç hoş değildi. Görmüyor musunuz istemediğimi ya? Zorla içtiriyorsunuz!" Güldü. Tekli koltuğa oturdu. Bardağı yarılamıştım. Uzunca içince çokta hissetmiyordu. Tekrar uzatınca bu sefer bardağı elime aldım ve yavaşça içtim. Bunu görünce gülümsedi ve fırlattığı battaniyeyi alıp bebekmişim gibi her yerime sardı. Huysuzca battaniyeye baktım. "Bu ne ya? Kozanın içindeki kelebek miyim ben?" Battaniyeyi çözmeye çalıştım. "Cidden isyan etmediği şey yok." Diye bir homurtu geldi kulağıma. O kişiye baktığımda Kaan olduğunu gördüm. Kaşlarımı çatıp savunma moduna geçtim. "Sanane? İstemediğim şeyleri, istemediğimi belirtiyorum! İsyan etmiyorum." Burun kıvırıp önüme döndüm. Merdivenlerin sonunda Lâl'i görmemle şükür çektim. Tımarhanelik olacaktım yoksa. Hızla yanıma geldi ve Ceyda hanımla aramızda olan boşluğa atladı. Benim iki saat çözemediğim battaniyeyi tekte açtı ve yanıma girdi. Kapı kapatır gibi kendi yanından kapattı. İyiki battaniye büyüktü. Bu sırada Alaz ve Yaman da gelmişti. Alaz abim önüme mandalina poşeti bırakınca bildiğin gözlerim parladı. Bunu pek yansıtmayıp. "Teşekkür ederim." Dedim. Ama içimden ona sımsıkı sarılıp yanaklarını öpmek geçiyordu. Ortamda bir sohbet vardı ama ben iyice halsizleşmiştim. Mandalinayı soymaya bile gücüm yetmiyordu. Ne oluyordu bana ayol? Burnumun akmasıyla burnumu çektim. Sehpada peçete vardı. Onu yanıma aldım ve burnumu sildim. Öksürdüm. Ardından hapşırdım. Burnum aktı, sildim. Halsizlik tuttuğu için iyice mayıştım. Üşüdüm, battaniyeye iyice girdim. Gözümü zor açmamla başımı yana yaslayıp gözlerimi kapattım. Çok üşüyordum. Sanki kutubun ortasında çıplak kalmış gibi üşüyordum. Battaniyeye iyice sarıldım. Başım bir omza yaslandı. Birisi beni kolunun altına aldı. Hissediyordum ama gözümü açamıyordum. Ve şundan emindim, bu kişi Lâl değildi. Lâl'in iri kolları yoktu ki. Sıcak bir el alnıma değdi. "Çok ateşi var, normal değil bu kadar olması." Üstüm açıldı. Huysuz mırıltılar çıkarıp battaniyeyi aradım. Ama yoktu. Elime değen ilk sıcaklığı kucağıma çektim. Ona sıkıca sarıldım. Birisi beni kucağına aldı. Sesler uğultu gibi geliyordu. Aşırı uykum vardı. Dayanamadım ve kendimi bıraktım. İlahi bakış açısı Yaman kucağında Hilâl ile banyoya ilerliyordu. Önünde de annesi vardı. Kardeşinin aşırı ateşi vardı. Havale geçirebilirdi. Bu yüzden endişeyi her uvzunda hissediyordu. Hilâl sürekli bir şeyler mırıldanıyordu. Kaşlarını çatıp inliyordu. Kötüydü. Lâl de korkuyla peşlerinden geliyordu. Yaman'ın kucağında ki Hilâl'e korkuyla bakıyordu. İyi miydi ikizi? Sonunda banyoya geldiklerinde Ceyda kapıyı açtı. Önden Yaman girdi ve kardeşini küvete oturttu. Sırtını kendisine yaslandırttı. Saçlarını okşadı. Ceyda hanım üzgünce suyu soğuğa ayarladı. İyiliği için bu lazımdı. Hilâl bedenine değen soğukluğu hissetti ama ayılamadı. Sadece sımsıkı tuttuğu kolu daha fazla sıktı. Yaman burukça gülümsedi. Kardeşini ilk kucağına aldığında da ilk koluna sarılmıştı. Hilâl sonunda gözlerini açtı. Ceyda hanım derin bir nefes aldı. Korkmuştu uyanmayınca. Hilâl ağlamaklı bir ses çıkardı. Konuşmaya dili dönmedi. Yaman saçını okşadı ve öptü. "Dayan güzelim, dayan. Az kaldı." Ateşini kontrol etti. Azalmıştı. "Anne yeter bence, azalmış zaten. Uyandı bak." Ceyda onayladı ve suyu kapattı. Yaman ıslak olmasını umursamadan Hilâl'i kucağına aldı ve ayağa kalktı. Banyodan çıktı ve odalarına doğru gitti. Ceyda durdurdu. "Bugün bizim odada yatsın, bir şey olursa uyandırız." Yaman onayladı ve anne babasının odasına ilerledi. Odaya gelince Hilâl kucağında yatağa oturdu. Onların hemen arkasından tüm abi tayfası, Tuğra, ve Lâl girdi. Lâl'in elinde kazak ve eşofman vardı. Yaman yarı uyuyan yarı uyanık Hilâl'i yatağa bıraktı. Erkekler odadan çıktı. "Kuzum benim. Nasıl hasta olmuş." Dedi ve Hilâl'in alnını öptü Ceyda. Lâl eşofmanı değiştirmişti. Ceyda da sweatshirti çıkardı ve kazağı giydirdi. Ceyda Hilâl'i tutarken Lâl yatağı açtı. Ceyda Hilâl'i yatağa yatırdı ve üstünü örttüler. Herkes geri içeriye girdi. Alaz'ın elinde ilaç vardı. Hilâl bulduğu sıcaklığa iyice sokuldu ve uykusuna devam etti. "Tamam bundan sonrasına biz bakarız çocuklar, siz uyuyun dinlenin." Tuğra bey herkesi odasına göndermişti. Lâl hariç. O ürkekçe Hilâl'e bakıyordu. Tuğra yavaşça Lâl'e ilerledi. Yüzünü avuçları arasına aldı. "Biz bakarız ona yavrum. Sende dinlen hadi. Tamam mı?" Lâl istemese de başını salladı. Yavaşça odadan çıkıp kapıyı kapattı. Ceyda çoktan kızının yanına uzanmış saçlarıyla oynuyordu. Tuğra da yanlarına ilerledi. O da Hilâl'in diğer tarafına geçti. Hilâl ortalarında kalmıştı. "Uyuyorken çok masum durmuyor mu? Tipe bak ya." Ceyda hanım gülümseyerek kızının yanağına makas attı. Tuğra da güldü. "Keçi inadı olmasa hep masum." Ceyda güldü. "İnat ederken de çok tatlı ama. Hele bir huysuz tipi var, onu yapınca ısırasım geliyor yanaklarını." Tuğra başını salladı. Yatağa girdi ve yandan ışığı kapattı. Karısını öptü. "İyi geceler yavrum." Sonra kızını öptü. "İyi geceler biriciğim." Evde herkes uykuya daldı. Trajokomik bir geceydi. BİTİUTTİTSS Nasıllll Ya sonu nasil bitirsem bilemedim. O yzuden birden oylece kapattım Ne dusunuyosunuz gidişat hakkında Fazla kaos yazmıştım. Biraz normale doneyim dedim. Merak etmeyin, bende kaos çok BU ARADA, 4K OKUMA OLMUSİSZZZ💋😻🥳🥳🎀🙊 Tesekkur ederimm Yorum ve oylarınızı bekliyorumm
|
0% |