@zeyzek
|
Zaten kullanmadığım, sadece birkaç lokma aldığım çatalı masaya bıraktım. Boğazımı temizleyip onlara döndüm. Aferin kızım, böyle devam! "Bakın, sesim çıkmıyor kendimi yormak istemiyorum. Ama gerçekten istemiyoruz." Yönümü onlara çevirdim. Boynum ağrıyordu malum. "Bir şeyde bile olsa, tek bir şey bile olsa böyle sakince çözmek istiyorum. Zor değil. Her şeyi bu kadar zorlamanız, iyi değil. Ben kısıtlamaya, zorlamaya gelemem. Lâl de aynı şekilde." Nefeslendim. Burnum iki dakika açılabilir miydi? "Ayrıca, bu nereden çıktı şimdi? Bizim haberimiz bile yok ya!" Sonda istemsiz yükselmiştim. Tuğra bey boğazını temizledi. Benle aynı sakinlikte konuştu. Ama onunda dizginlediği bir şeyler var gibiydi. "Siz, bizim kızımızsınız, ailemizdensiniz. Siz bir Koper'siniz. Akay'ı nasıl aldınız bilmiyorum, ama bundan sonra Koper olmanız gerek. Geç bile kaldık bunun için." Kapıya dayanan, kapıyı açmaya çalışan sinirlerimi salma vakti geliyordu. Sesli bir nefes aldım. "Tekrar söylüyorum. Sakince halletmek istiyorum. Zorlamayın lütfen." Sonda sakince söylemiştim, ama mal olsa anlardı sinirlendiğimi. "İtiraz yok. Bu iş, olacak." O da benimle aynı tonu kullanmıştı. Açıyorum kapıyı, ahali! Çıkın bakalım! "Sonuna kadar kaybetmeyi mi istiyorsunuz?" Bağırmıyordum ama 'bağırsan daha iyiydi' tonu vardır ya, o tondaydım. Yutkundular. "Kabullenmeniz gerek artık." Bu ses Kaan'ındı. Ona ne oluyordu be? "Neyi, tam olarak hangi konudan bahsediyorsun? Bir çok zararınız var malum." Kimse bir şey diyemedi. Lâl'e baktım. Bana güvenircesine bakıyordu. Göz kırpıp tekrar önüme döndüm. Boğazımı temizledim. "Demek istediğim, yeter. Bir şey yapamıyoruz, 18'imizi bekliyoruz diye, kabullendik sanmayın." Ayağa kalktım. Peşimden Lâl'de kalktı. "Afiyet olsun." Dedim ve oradan çıktım. Peşimden Lâl'de geldi. Elimi tuttu. Sırıttım. Asansöre ilerledik ve bindik. Kata geldiğimizde direkt odaya gittik. Lâl önüme geçip fotoğrafımı çekiyor gibi yaptı. Kahkaha attım. Alkışladı. "Ben reddetmek diye buna derim!" Güldüm. "Sağol heyaatım." Cat walk yürüyüşü ile yatağa gittim. Süzülerek yatağa atladım. Ben en son hastaydım? Sanırım ilaç gerektiğinden fazla etki etmişti. Lâl de yatağa oturdu. Somurttu. "Açım." Kaşlarımı çattım. "İn aşağıya ye o zaman." Omuz silkti. Gururuna yediremiyordu heralde. Bildirim gelmesi ile telefonuma baktım. Asena idi. Asena: Hilâllll Kaan sana açılmaya karar vermiş ama nasıl yapacağını bilmiyormuş bana dedi ki sen söyle zaten geleceğinden pek umudu yokmuş Kabul ederse ona kapım her zaman açık Reddederse yolu açık olsun De dedi Bir gün Kaan ile bunu yaşayacağıma emindim. Ama kendisi yapar diye beklemiştim. Olsundu, temiz çocuktu. Siz: ona özür dilediğimi ve onu hâlâ arkadaş olarak çok sevdiğimi söyle Asena: timamm Kanka bir denese miydiniz ama ya Temiz çocuk şimdi hakkını yiyemem Siz: evet iyi birisi Ama cidden sevemiyorum Aşk olmadıktan sonra sevgili olmanın ne anlamı var Asena: haklısın aşkım Tamam söylerim ben Hadi öptümm Siz: bende öpüyorumm Şimdi dikkat ettim de yazım hatası yapmamıştım. Ciddi konularda yapamıyordum sanırım. İg'ye girdim ve gezmeye başladım. Karşıma Ufuk'un gönderisi çıktı. Gitar çalarken çekilmiş bir fotoğraftı. Ay, ay! Gitara bak be! Daha fazla kapılmayıp fotoğrafı geçtim. Biraz daha dolandıktan sonra uykum gelmişti. İlaç ve hastalığın etkisiydi tahminen. Telefonu kapatıp kendimi uykuya bıraktım. İlahi bakış açısı Hilâl'in bombası sonrası herkes suskundu. Tuğra ne yapacağını düşünüyordu. Kızlarını dinlemek mi, yoksa onları tamamen almak mı? Tamamen alırsa, sonsuz zamanları olurdu. İlla ki alışırlar diye düşünüyordu. Ama onları dinlerse daha iyi olur, ve alıştıkta ama sonra zaten soyadlarına alırım diye düşünüyordu. Normalde bunu yapardı, ama peşlerinde Tolga Akay gibi bir bela vardı. Ve acele etmeleri gerekti. Çok arada kalmışlardı. Yaman konuştu. "Bakın, onları koruyabileceğimizden eminseniz bekleyelim. Ama hâlâ o Tolga şerefsizi bizim için tehlikeliyse, alalım." Kardeşlerini tekrar kaybetmek istemiyordu. Tuğra yüzünü elleri arasına aldı. "Bilmiyorum. Tolga'dan her şeyi beklerim. Onları koruyabilecek gücümüz var, ama Tolga'nın sinsiliği bir tilki de bile yoktur. Bulur bir şeyler." Alaz bile arada kalmıştı. Kardeşleri dedeleriyle mutluydu. Ama o ailesini düşünmeden nasıl nankörlük ederdi? "En iyisi almak. Aldıktan sonra istedikleri kadar beklesinler. İsterlerse 1-2 yıl. Nereye kadar uzatacaklar?" Altay'dı bunu diyen. Ceyda konuştu. "Ama eğer dinlersek ve daha çabuk alışırlarsa da kendileri gitmek istemeyecek. Ve kökten hallolacak." (Ben bile arada kaldım şuan. Kime kıysam bilemiyorumm) Bu sözlerden sonra herkes sustu. Zor bir karardı. Ya garantiye alacaklardı, ya riske atacak ve daha çabuk halletmeye çalışacaklardı. "Herkes iyice düşünsün. Akşam tekrar konuşalım. Kafam kazan gibi oldu." Tuğra ayağa kalktı ve çıkışa ilerledi. Şirkete geçecekti. Arkasından Yaman da çıktı. Kaan da gitti. Altay kütüphaneye gideceğim diyerek çıktı. Sadece Alaz kaldı. Annesiyle bakıştı. "He, anne. Ne diyeceksin?" Ceyda yutkundu. "Sen ne düşünüyorsun bu konuda?" Omuz silkti Alaz. "Düşünmüyorum. Eğer yolun sonunda birisi kalıcı, zor bir zarar alacak olursa devreye girerim sadece." Dedi. Sonra ise ayağa kalktı ve odasına gitti. Ceyda dertle yere baktı. Ne olacaktı bu ailenin hâli? BİTİTUTSS Nasılll Çünkü kısa bir bölümdü, pek elestirecek biseyde yoktu Gece bir tane daha atayim da sey kalmasin diye attım. Yarin atamam falan Öpüldünüzzzzz
|
0% |