Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@zeyzek

Çok kritik bir andı gerçekten. Ben bile tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım. Lâl ise elleri titrer bir şekilde duruyordu. Lâl'e yaklaştım "burdan zamanı geri alma şansımız var mı ya. Biraz şey oldu da" Lâl sessizce güldü ve o da stresle elleriyle oynamaya devam etti. Hayır biz başlayamıyoruz tamam da, onlar neden susuyor ya!

Tuğra bey boğazını temizledi. "Kızlar, konuşacak mısınız?" Yutkundum. Lâl'e döndüm. Başını iki yana salladı. Ben yapamam, diyordu. Bu konu beni aşar, diyordu. O zaman ben yapardım. Çünkü bazı konular hariç ben hep lâl'in dili olmuştum. O ister ben korurdum. O da çoğu zaman benim suskunluğum olurdu. Biz hep birbirimizi tamamlardık. Yine yapardık.

Ciddileştim ve omzumu dikleştirip boğazımı temizledim. "Geçmişi sormak istiyoruz. Bizi alıp getirdiniz, altını çizerim ki zorla. Ve hâlâ bir açıklama yapılmıyor. Sebep? Oyuncak mıyız biz. İki sevgi gösterisine kanacak kişiler değiliz. Yaşımız küçük olabilir, ama emin olun gözümüz dönerse kimseyi görmeyiz." Tüm ciddiyetimi kullanıyordum şuan. Rekora koşuyorum ahaliii, yetişin izleyin.

Lâl elimi tuttu. Destek verircesine okşadı, sevdi, oynadı, sıktı. Kısaca yanındayım, dedi. Korkma, hi'nin lâl'i yanında. (Burada isimden yola çıkarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Umarım saçma gelmemiştirr)

Derin bir nefes alıp Lâl'e gülümsedim ve tekrar onlara baktım. Afallamışlardı, e tabii üzgün de duruyorlardı. Yapacak bir şey yoktu. Gerçekler can yakardı.

Tekrar konuştum. "Dediğim gibi, açıklama tek istediğimiz şey. Ama yalan söylerseniz er geç ortaya çıkar, yalan söylemeyin lütfen. Biz doğduktan sonra ne oldu? Bir anda neden bizi aldınız? Neler oluyor anlatın istiyoruz sadece" bir süre yere bakarak düşündüler. Sonra tuğra bey yavaşça bize döndü.

"Siz doğduktan sonra direkt alınmadınız bizden. 2,5 yaşınıza kadar bizimleydiniz. Sonra, en başından sizi isteyen dedeniz çıktı ortaya." Yutkundu ve gözlerini bir süre kapatıp açtı. Devam etti "onlar benim veliahtım dedi. İzin vermedik en başta, sakladık sizi ondan. Aramızda bir savaş başlamıştı, biz o dönem çok güçlü değildik ve üstümüze çok geliyordu. Bu dönemde abileriniz de tehlikeye giriyordu, siz de, bizde. Sizi almak için bizi bir öldürmediği kalmıştı." Ya şaka mı ya? Neden biz, neden? Tuğra bey devam etti "en sonunda bize bir tehdit ile geldi. 'ya ikizleri bana verin ya da hayatınızı mahvedeyim, tüm gücünüzü, servetinizi elinizden alayım' demişti." Bu nokta da karısı ile bakıştı. "Mecburen verdik..." Lâl ellerini kaldırdı "peki sonradan neden aldınız?"

"Çünkü o sizin büyümenizi bekledi. Bunca zaman hep onun gözetimi altındaydınız. Başınıza bir şey gelmesini hep engelledi. Belki fark etmediniz ama peşinize adam takmış bile olabilir, ki bence yaptı. Şuan biz almasak o sizi yanına alacak ve eğitecekti. Veliaht yapacak ve sizi karanlık yollara sokacaktı." Yurkundu ve devam edemeyip sustu.

Lâl ile bakıştım. Kırgın, kızgın ve üzgün görünüyordu. Aynı duyguları bende yaşıyordum. Güç ve para için verilmemize mi yanalım? Zorunluluktan, vicdanları rahat kalması için kurtulduğumuza mı yanalım?

Boğazımı temizleyip ciddiyetle onlara döndüm. "Anladık. Ama şunu belirtmek isterim ki, güç ve para için bunu yapmanız, kırıcı. Ne olacaktı alsaydı? Gidip normal insanlar gibi bir meslek sahibi olur kurtulurdunuz! Ünlü olmayıp, normal bir insan gibi geçinmek zorunuza mı gitti! İkinci olarak, böyle vicdanınız rahat olması için almanıza gerek yoktu. Çünkü şuan bunları duymak yerine bir bunakla eğitim görmeyi yeğlerdim. Ya, sabahtan beri bunu dert ediniyoruz biz. Çok mu üstlerine gittik, haksızlık mı yaptık diye düşünüp durduk ya! Bu muydu yani!? Güç, para, vicdan mıydı sebebiniz!"

Lâl'in elini sıkıca tutup kendimle birlikte kaldırdım. "Bundan sonra, sınırlar çizili. Ha hâlâ zorlama peşindeyseniz, evinizde sizi boğmak istiyen kişilerle yaşayacaksınız. Ama tamam, gidin derseniz de bizi mutlu edersiniz. Şimdi, siz mi bırakırsınız biz mi bitirelim?" Ceyda hanım gözleri dolu bir şekilde kalktı ve bize yaklaştı.

"Kızlar, yapmayın böyle. Biz sizi zorunluluktan bırakmadık ki hem. Lütfen, lütfen dinleyin bizi" sesi titriyordu. "Üzgünüm, ama sizin geçerli bir sebebiniz yok. Diyeceğim ki bencil olma Hilâl, yapmaları gerekti ama düzgünce geçinmek gayet kolay bir şeydi, bu canımı yakıyor" halsiz hissetmiş olmalı ki hemen yanındaki kocasının koluna girip gözlerini kapattı ve gözünden bir damla yaş aktı.

Sıra Lâl'in di. Sessiz savaş, suskunluk...

Titreyen ellerimi saklamaya çalışarak kapıyı açtım. "İyi akşamlar" çıktık ve kapıyı kapattık. Derin bir nefes çektim ama yetersiz geliyordu. Lâl durumu fark etmiş olmalı benim bile taşımadığım astım ilacımı çıkartıp bana verdi. Çok bile durdurmuştum zaten krizini.

İlacı alıp ağzıma götürdüm ve bir kaç fıs sıktım. Daha başlamadan sıktığım için çabuk geçiyordu.

Daha iyiydim. "Hadi gidelim. Zenginlik maceramız buraya kadarmış kardeşim" dedim. Lâl burukca gülümsedi. Ellerini kaldırdı. "Çok istemiştim düzgün sebepleri olsun ve onları sevelim, güvenelim diye. Gerçekten kırdı." Üzgün olduğunu biliyordum. Bahçede çıkışa doğru yürürken kolumu omzuna attım. Zaten aynı boydaydık. "Üzülme kardeşim. Biz bunun da üstesinden geliriz. Tabii yaşlı bunak bizi bulmazsa" alayla güldü. Nefret listemin başında şuan o adam geliyordu.

Bir günde neler yaşamıştık be. (Yazar tavsiyesi askolarim, her an her şey olabilir, her seye hazır olun ve mutlu oldugunuz zamanlar başka seyelr düşünmek yerine anın tadını çıkarın)

Koruma zorluk çıkarmadan önümüzden çekilmişti. Anlaşılan biyolojiklerimiz bazı şeyleri kabullenmişti.

Kaldığımız yurda doğru yürürken önümüzü bir araç kesti. Tahmin ediyordum kim olduğunu.

Bizim için savaş asıl şimdi başlıyordu...

Koper'lerin ev şuan (abiler gelmiş)

"Ya baba, ne demek gitmelerine izin verdiniz! Ne güzel düzelmeye başlamışken ne oldu şimdi yine ya!" Alaz sinirli bir şekilde ailesinden cevap almaya çalışıyordu. Eve gelmişlerdi ama kız kardeşleri yoktu ve anne ile babası hiç iyi görünmüyordu.

Yaman kardeşini tuttu "Sakin ol Alaz. Belli ki onlarda iyi değil, bağırma" Alaz abisini dinlemeye çalıştı ama olmuyordu! Kız kardeşleri için canını bile verirdi, küçüklüklerinden bir anı bile silinmemişti ve şimdi onlara tam kavuşmuşken yine gitmişlerdi!

Kaan sinriliydi ama sakin olmaya çalışarak konuştu. "Açıklayacak mısınız artık ne oldu? Bilmek hakkımız ve söylemediğiniz sürece daha kötü olacak" dedi.

Tuğra oğullarını tanıdığı için her şeyi anlattı (iki saat uzatmaya gerek olmadığı için böyle yazdım)

Şuan tüm ev sessizdi. Abiler kardeşleri ve anne babaları arasında kalmış, kötü bir durumdaydılar. Ceyda hanım ise ağlıyordu. Kızlarını seviyordu, hem de çok seviyordu ama onlar da haklıydı. Ceyda hanım da Tuğra beyde pişmandı. Oğullarının da onlara kötü olmasından çok korkuyorlardı ve ilk olarak onların anlayışlı olmalarını umut ediyorlardı.

Uzun süre sonra Yaman konuştu. "O adamın ellerine bıraktınız şuan farkındasınız değil mi?" Ceyda hanım ve Tuğra bey daha da kahroldu.

Alaz sinirini tutamıyordu artık. "Nasıl yaparsınız bunu ya!? Zorla tutmak vardı, biz konuşurduk en kötü! Önceden yapmadığınız şey miydi sanki?!" Ceyda hanım bir yandan ağlarken konuştu. "Oğlum, Hilâl direkt meydan okudu bildiğin bize. Tehdit bile etti ya!" Daha kötü ağlamaya başladı.

Altay kardeşlerinin kötü tarafını, kötü derken sinirli ve gözü dönmüş tarafını çoktan fark etmişti. Ailesi görmezden gelmişti sadece. Özellikle hilâl'in siniri ve kardeşini koruma duygusunun çok güçlü olduğunu düşünüyordu. Lâl daha çekimser konuşurken Hilâl düşünmeden konuşabiliyordu. Hilâl meydan okuduysa durumun kötü olduğunu çok daha ciddi anlamıştı.

Dayanamadı ve konuştu "Hilâl'in sinirinden ben bile korkuyorum. Bence biraz zaman tanımalıyız. Onlarda düşünecektir. Bir birilerine her zaman destek çıkıyorlar. Lâl bize daha yakındı her zaman. Lâl isterse Hilâl düşünmeden kabul eder dönmeyi." Dedi.

Herkes bunu mantıklı bulmuştu. Tuğra bey tüm ihtimalleri düşündüğü için bir seçenek sundu. "Ya Lâl de istemezse. Hilâl imkanı yok kendi isteğiyle gelmez ama Lâl isterse gelir evet, ama Lâl çok kırgın bakıyordu. Bakışlarından belliydi. Geleceklerini sanmıyorum" dedi.

Alaz şuan sadece başlarına bir şey gelip gelmediğini düşünüyordu. Ya o adam hiç vakit kaybetmeden geldiyse, ya başlarına bir şey geldiyse, ya kötü durumdaysalar...

Herkes sustu ve sessizce düşündü. Kötü bir durum vardı, hem de çok kötüydü.

Ve Koper ailesi yıllar sonra yine aynı sebepten bu kadar çaresizdi...

BİTİİUYİİİ

Nasılll??

Biraz mtku gidiyoedu bende deidm ki bas kaosu kizim zeze.

Hem birisi (evet maalesef sadece bir kişi🤧) kizlar soguk olsun istemiş. Bende en ufak gazla bunu yaomayi istiyeodum zaten. İsime geldi tabii. Ve yapsitridimmm

Gelecek bolum tanisacagiz meshur dedemiz ile. Bunu da soyelyip kaciyorummm

Ha bu arada, lütfen oy atinizzz

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%