Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@zeyzek

Hilal

Araba durmuş ve kapısı açılmıştı. Binmemiz bekleniyordu. Ben ise çatık kaşlarla kapıya bakıyordum. Lâl korkudan tiriyordu ve elimi sıkıyordu ama yüzümde en ufak bir duygu kırıntısı bile yoktu.

Korkuyor muydum? Hemde çok.

Gösteriyor muydum? Hayır.

Çünkü gösterirsem güçsüz olduğumu sanarlardı. Ve ikizim tehlikeye girerdi.

Alayla güldüm. "Korkma ve. Baksana, kendisi bile gelmemiş."

Lâl ofladı. Ona döndüm. "Hilâl lütfen dönelim. Bak bu tehlike geçsin geri kaçarız. Korkuyorum kardeşim" rahatlatıcı bir tebessüm ettim ve lâl'in yüzünü avuçlarım arasına aldım. "Korkma Lâl. Ben yanındayım. Bunların sorumlusu onlarken yapamayız. Lütfen kardeşim, dayan biraz. Hem o bunak bize zarar vermez bence. Sadece elinde tutmak istiyor. Bir kaçık olduğumu biliyorsun, güven bana ordan da kurtarırım ben bizi"

​​​​​​Lâl korkuyordu ama o hep güvenirdi bana. Başını sallayıp tekrar arabaya döndü. Bende önüme döndüm.

Arkamızda ki sesleri anlamıştım. Çok kısık bir sesti ama birilerinin olduğunu hissetmiştim zaten. Duygusuz bir sesle konuştum "arkamızda ki bireyler, daha dikkatli olun. Sağır değiliz" arabanın ön tarafında oturan birisii vardı. Çok görünmüyordu ama gölgesi görünüyordu. Gülme sesi işittim. Arabadan gelmişti. Yaşlı bunak geldi derseniz şu adamların silahını bana verin, ve Hilâl'i listeden silin lütfen. Az önce gelmedi demiştim çünkü ve sesli söylemiştim. Rezil olmuştuk.

Arkama döndüm. Bize yaklaşmaya hazırlanan adamlar vardı. Sırıtıp önüme döndüm. "Arabada ki kişi kim bilmiyorum ama kendi adamına neden güldün şahsen anlamış değilim" dedim. Lâl sırası mı? Bakışları atıyordu ama bana her zaman uygundu.

İç çekip Lâl'i de çekerek arabaya yürüdüm. "Bizi kaçırıp, işkence edip, parçalara ayırıp ormana atmazsınız umarım. Mükemmel şahsiyetimin böyle yok olmasını istemem malum" dedim alayla. Önde ki adam bu sefer sesli gülmüştü. Birde şoför vardı arabada. Ama şoför sanki heykel gibi gram mimik yapmadan önüne bakıyordu.

Lâl durdu ve beni de kendine çevirdi. "Ne yapıyorsun? Kendi ellerinle teslim oluyorsun!" "Lâl, şuan bu kadar adamın içinde kurutulabilir miyiz sence canım! He!? Bı düşün bakalım!?" Lâl sinirle soludu ve göz devirdi. Sonra ise bana omuz atarak arabaya bindi. Bu aptal kız benim özel güçlerim olduğunu falan mı sanıyordu ne?

Kurtuluruz derken bu kadar erken zamandan bahsetmemiştim!

Göz devirip arabaya bindim.

Adam yola bakarken konuştu. "Bir an hiç çıkmayacaksınız sandım şuradan." Lâl sinirle bana döndü. ​​​"hani gelmemişti?" "Ya göremeyince öyle tahmin etmiştim, ne bileyim! Müneccim miyim ben." Adam konuştu "sürekli tartışma halindesiniz. Nasıl buralara birbirinizi öldüremeden gelebildiniz" alayla güldüm "biraz bekleyip başkalarını öldürerek rahatlıyoruz biz" adama az önce kendi hayatı hakkında spoiler vermiştim.

O da alayla güldü. "Kimseye elinizi bile sürmediğinize adım kadar eminim." Bende aynı şekilde karşılık verdim. "Bu hiç yapmayacağımız anlamına gelmez"

Adam etkilenmişe benziyordu. Sessiz bir ıslık çaldı "sevdim bunu." Bu sefer cidden güldüm.

Bir süre sonra konuştum. "Ya şimdi siz Tuğra beyin babası olan, bizi küçükken almaya çalışan o kisiniz değil mi? Teyit edeyim de sorun çıkmasın"

Bayağı güldü. Kafasını arkaya yaslamıştı. "Evet, sevgili torunum" ay sapık manyak. Kusma işareti yaptım. "Güzel fantezi. Kendiniz bir tane daha çocuk büyütüp neden veliaht yapmadınız?" Biraz duraksadı "tek çocuğum Tuğra değil. 3 çocuğum var. Birisi en büyük olan Tuğrul yani amcan. Baban ortanca. Bir de halan var, en küçükleri. Onlarla babanın aksine hâlâ görüşüyoruz ama veliaht olmayı kabul etmiyorlar. Çok zorladım, ama halan amcana sığınınca ikisi bir oldu. İstesem ikisini de bitirirdim ama ikinci şansım, yani sizler olduğu için gerek duymadım" vay anasını ya, o kadar seçenek arasından bize mi sıçradı gerçekten. "Peki Tuğra beyin oğullarını neden istemediniz?" Güldü. "Bu yola girmemek için abilerini feda eder miydin?" Hiç düşünmedim. "Hayır. Sizin kadar bencil bir insan değilim. Kendi menfaatlerim yüzünden başkalarının hayatını mahvedemem" bu sefer bir şey diyemedi. Soruma cevap verdi. "Tuğra çocuk yapmayı bırakana kadar bekledim. İçlerinden en iyisini seçmek için. Sonra siz oldunuz, ikizdiniz ve daha çocukken bile akıllıydınız."

Allah'ım, sen bana sabır ver! İki yaşında ne yapıp gözüne girmiş olabiliriz ya!

Lâl elleriyle oynuyordu. Takmamaya çalışıyor gibiydi. Bu da onun kendini rahatlatma sistemiydi.

Dayanamadım. Sordum, "ee, şimdi ne yapacaksınız bize?" Bu soruyu bekler gibi bir hâli vardı. Cevapladı. "İlk önce vakit geçiririz biraz. 1 ay falan. Sonra size belli başlı eğitimler veririm, bizzat kendim. Okulunuza gdiersiniz tabii engelleme gibi bir amacım yok ki olamaz zaten. Bunca zaman göstermeden korudum. Hayalet oldum. Şimdi de görünerek koruyacağım." Ya şimdi düşününce bunun bize Ceyda hanımın ailesinden daha çok katkısı olmuştu. Hep garip yerlerden tekme atıyordu hayat bize. Yetti be artık!

Hem bize bakarken gözünden bazı şeyler akıyordu böyle. Garip duygular, ama belli etmiyordu. Kötü şeyler değildi ama bu adama güvenecek değildim.

"1 saate evde oluruz anca. Uyuyun isterseniz" Lâl'in gözünden yorgunluk akıyordu. Bende yorgundum ama Lâl uyurken asla onu bırakmazdım. Lâl'i kollarım arasına aldım. "Uyu. Ben beklerim" ilk itiraz etsede benim ısrarım üstüne pes edip uyumaya başlamıştı.

Önde ki adam bana gururla bakıp. "Lâl'e annesi gibi davranıyorsun. Asla onu bırakmıyorsun. Yıllardır en çok senin kardeşine olan sevgini anladım. Onun da sana olan güvenini." Dedi. "Onu bırakmam ve kollamamam işine gelir gibi söyledin" gözünü yumup derin bir nefes aldı. "Beni tanımıyorsunuz. Ama tanışacağız" diye mırıldandı.

Tanışacağımı sanmıyordum. Lâl çabuk bağlanan birisi olduğu için belki biraz yaklaşırdı ama ben asla güvenmezdim. Bekleyip görsündü bizi

Ve ben Hilâl Akay, bundan sonra sadece kardeşim için vardım...

Alaz (ilahi bakış açısı)

Alaz artık her şeyi göze almıştı. Çok sevdiği (!) dedesinin kız kardeşlerini aldığı kesin olunca onları korumak için oraya gidecekti. O adam​​​​küçükken daha kız kardeşleri doğmadan önce söyledikleri hâlâ aklındaydı

Sen güçlüsün evlat, sen benim veliahtım olacak yegâne kişisin.

Dedesinin Alaz'a da zaafı vardı. Ama ikizler doğduktan sonra veliaht konusu kardeşlerine dönmüştü.

O adamın, ailesinden ikizler dışında tek kabul edeceği kişi Alaz'dı.

Ve Alaz, o lanet adamı sırf kardeşleri için kabul edecek ve oraya gidecekti.

Üniversite dönemlerinde her gün fakülteye gelip Alaz ile konuşurdu. Bunu ailesine söylememişti Alaz. O dönem kardeşlerini öldü biliyordu. Ve dedesini suçladığı için ondan kaçmak için her şeyi yapıyordu.

Dedesi gelip onunla ciddiyetle konuşup ben arkandayım, dedeni unutma. Şimdi, ikizlerin başına bir şey gelmeden gideyim demiş ve bir daha gelmemişti. Alaz bu cümleden sonra sorgulamak için çok aramıştı dedesini ama bulamamıştı. Bir süre sonra da bırakmıştı. Ama her zaman aklındaydı.

Asker olmuştu Alaz. Kara harp okulunu bitirmiş çiçeği burnunda (bu şeyi yanlış hatırlamış olabilirim) bir subaydı.

Kız kardeşleri için yıllık iznini kullanıyordu. Tam 2 ay izne çıkmıştı. Kolay olmamıştı bu kadar uzun izin almak. Bu iş için torpil kullanmıştı. Asla yapmayacağı bir şeyi yapmisti. Bu yüzden kendinden nefret ediyordu.

2 ay içinde bu işi halletmeliydi. İkizleri buraya getirmeyecekti. Gidip kendi evinde saklayacaktı. Orada onlara yeni bir hayat kuracaktı. Hayalleri vardı Alaz'ın. Ve tüm hayallerinde kız kardeşleri vardı.

İçine bir kaç parça giyecek şey koyduğu sırt çantasını sırtına attı ve odasından çıktı. Tüm aile salondaydı zaten. Soğukkanlı bir şekilde ilerliyordu.

Ceyda hanım Alaz'ı görünce halsizce ayağa ve oğluna doğru ilerledi. "Oğlum! Nereye?"

Alaz'ın bir başka zayıf noktası. Annesi.

Yavaşça durdu ve annesine döndü. "Gelicem. Yemin ederim gelicem annem. Bana biraz zaman ver olur mu? Lütfen" Ceyda oğlunun saçını okşamak istedi ama boyu yetmedi. Eğildi Alaz. "Gitme oğlum. Ben artık çocuklarımı bırakmak istemiyorum" oğlunun saçlarına derin bir öpücük bıraktı.

Alaz'ın gözü doldu ama hemen kendine geldi. Annesinin ellerini tuttu ve öptü. Elleri hâlâ avucundayken konuştu. "Ben seni ne zaman yanlız bıraktım anne? Gelicem dediysem gelicem. Ben hep sözümde durdum, hep dururum." Biliyordu Ceyda, Alaz olmasa bile ruhunun onun yanında olduğunu biliyordu. Son kez oğlunun saçını okşayıp alnını öptü "çabuk gel"

Ama Ceyda göreve gidiyor sanmıştı. Askeriye çağırdı sanmıştı. Alaz kendini korur sanmıştı. Oysaki Alaz bam başka bir savaşa gidiyordu.

Alaz ailesine söylememişti izin aldığını. Gerek duymamıştı. Arada çıkıp kafa dağıtıyordu, bunu askeriyeye gidiyorum diye geçiştiririm diye düşünmüştü. Şimdi ise çok farklı bir şeye vesile oluyordu.

Altay abisine bakıyordu. Çoğu kişi Alaz'ı pek takmazdı ama o anlıyordu ailesine göstermeden bir şeylerin acısını çektiğini. Ama hiç söylememişti gidipte. Çünkü Alaz abisi sevmezdi öyle seyleri.

Alaz arkada kalan ailesine kısa bir bakış attı ve çıkıp gitti. Arabasına bindi ve ilk olarak kendi evine sürdü arabayı. Evi ıssız bir yerdeydi. Ailesi dahil kimse bilmiyordu öyle bir evi olduğunu. Tüm işlerini orda halleder, orda kafa dağıtırdı. Küçük bir dağ eviydi zaten. Ama sessiz ve huzurlu bir yerdeydi.

40 dakika sonra

Alaz evine gelmişti. Bilgisayalardan Hilâl veya lâl'in telefonuna ulaşmaya çalışıyordu ama telefonları kapalıydı. Konumlarını tespit edememişti. En son çare oraya gitmek ve kontrol etmekti.

Alaz için zorlu bir savaş bu gece başlamıştı...

Hilâl ve Lâl

Araba durmuştu. Lâl gelene kadar uyumuştu. Arada bir şeyler mırıldanıp kaşlarını çatıyordu. Ben saçını okşayıp öpünce geçiyordu.

"Geldik" dedi yol boyunca soru sorduğum adam. Mesala ismi Tolga imiş. Tolga, Tuğrul, Tuğra mantığını şimdi anlıyordum. Lâl'in ismini o koymuş. Şahsen ben Ceyda hanım olsam izin vermezdim, ama neyse.

Bunca zaman yurtun bize yaptığı sayılı iyiliklerin sebebi oymuş. Okulda zorba çoktu ve Lâl ile dalga geçerler diye düşünmüştüm, ama bu da olmamıştı. Sebebi bilin bakalım kim?!

Günümüzde serseri çoktu ve kadınlara musallat oluyorlardı. Bize hiç olmamıştı. A, aa nasıl şaşırdım inanamazsınız!

Yurt veriyor sanıyorduk ama sadece bize para veriliyormuş. Onu da bu beyfendi gönderiyormuş. Şuan para aldık diye sevindiğim zamanları düşünüp lanet etmiştim.

Çoğu iyi ve mutlu anlarımızın hepsinde maalesef bu adamın payı vardı.

Hayatımızı mahvettiği gibi kurmuştu da bunak.

Lâl'i uyandırdım ve bulunduğu ortamı görünce bu sefer çabuk kendine geldi. Direkt elimi tuttu ve arabadan indik.

Bunağın arkasından yürüdük ve eve girdik. "Evinize hoş geldiniz kızlar" Lâl ile aynı anda göz devirdik.

"İşaret dili biliyor musun?" Güldü. "Lâl'in konuşamayacağını duyduğum an öğrenmeye başlamıştım. Doğduğunuzda öğrenmiştim." Lâl konuştuğumuz hiç bir şeyi bilmiyordu tabii. O yüzden benim kadar rahat değildi. "Bunak bey, kardeşim konuştuğumuz hiç bir şeyi bilmiyor. Biraz özet geçseniz diyorum" güldü. Çok pozitif adamdı. Her dediğime gülüyordu. "Bunak bey mi? Beğendim. Lâl benle gelsin, sende dinlen biraz." "Lâl'i tek bırakacağımı düşünemedin umarım?" Bu sefer biraz ciddilesmişti. "Hiç mi güvenmezsiniz insanlara? 1 saattir konuşuyoruz hiç mi bir şey değişmedi?" cevap için çok beklemedim. "Evet." Ofladı. "Vaz geçtim ya, sen açık sözlü olma." Bu sefer ben güldüm.

Lâl bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Ne konuştunuz ve neler oluyor der gibi bakıyordu. Lâl'e yaklaştım. "Dinle. Uyumayıp seni bekleyeceğim. Tehlikeli bir şey yaparsa en ufak ses çıkarman yeterli. Dinliyor olucam, sadece orda olmayacağım" Lâl ofladı. Ama reddetmedi de. Duyduğu diyaloglar muhtemelen onu meraklandırmıştı.

.

.

.

Bize bir oda vermişti. Ayrı odalar teklif etmişti ama biz istememiş ve aynı odada kalmayı seçmiştik.

Konuştukları her şeyi dinliyordum. Lâl henüz bir alarm göndermemişti. Hatta bunağın bayağı güldüğünü duymuştum.

"Tamam, iyi geceler hadi." Sanırım Lâl gitmek istediğini söylemişti. Ayak sesi de geliyordu. Odaya girip kapıyı kapattım.

Kısa süre sonra Lâl odaya girdi. Yüzü şaşkındı. Onun bu hâline güldüm.

"Noldu? Bunak beklediğin gibi çıkmadı mı? Dalga geçemeyeceğim çünkü bende aynı şeyleri yaşadım"

"Ya bu şaka mı ya! Biz nasıl bir şeyin içine düştük böyle! Çıldıracağım artık!" Elini saçına götürdü ve çekiştirdi. Kahkaha attım.

Uyku iyice bastırmıştı. "Sen uyudun ama ben uyuyamadım hanım efendi. İzninle, iyi geceler" birden off moduna geçip yatağa yığıldım.

En son hissettiğim şey ise Lâl'in yanıma sokulmasıydı.

VEEE BİTİSSSS

Nasılll??

Saat altıyı geçti ve ben sözümde duramadım özür dilerimmm. Ama işim uzadı ve gel bölüm yaz fslsn deroen boyle oldu.

Olaylari patlatiyoryum askolarrrr

Dedemiz hakkinda ne düşünüyorsunuz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​

 

 

Loading...
0%