@zeyzey26
|
Herkes hayatta zaman zaman seçimler yapmak zorundadır.Bu seçimlerin doğurduğu sonuçları sırtlanmak ve kabul etmek zorundayızdır.Bazen sonuçlar mutlu etsede bazen hayatımızın en kötü kararıdır ama bazı seçimler de vardır ki başka şık hakkı yoktur ve sadece bir seçim hakkınız vardır. Ya seçmek zorundasınızdır yada yine seçmek zorundasınızdır ve sonucu sizi muhakkak mutlu etmeyecektir. Bende bu seçim hakkı olmayan insanlardan biriyim tek bir yolum var ve o yolu yürümek zorundayım.Mesela ailenizde sizin seçiminizde olmayan bir meseledir ama bu zorunluluk bazılarının şansı olurken bazılarınında hayatlarının kararmasına sebep olur bir seçim hakkım olsaydı bir aile seçermiydim bilmiyorum ama şuan o eve ulaşan bu yokuşu yürümem gerektiğini biliyorum. Beş yıldır ilk defa hür iradem ile gelmemeyi seçtiğim bu şehre bu mahalleye teyzemin telefonu ile tekrar geri dönmek zorunda kaldım eğer annemin çok hasta olduğunu hatta geçenlerde pazarda bayıldığını öğrenmeseydim sanırım hala hür irademin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak İstanbulda sevdiğim hemşirelik mesleğini icra ediyor olurdum ama gel gör ki buradayım ve her zaman nefret ettiğim bu yokuşu tekrardan tırmanmak zorundayım bana göre şehrin en dik yokuşu olan Sevenler mahallesinin girişindeyim elimdeki koca valizle yokuşu çıkmaya çalışıyorum. 'Bu yokuşu buraya koyanın.. bu yola bu yokuşu yapan adamın ben..' diye söylenirken valizimin elimden alınması ile ne olduğunu şaşırdım ve valizimi elimden alan şahsın kafasına içinde 400 sayfalık kitabımın olduğu çantamı düşmanıma vururcasına geçirdim hemde bir defa değil tam üç defa, beni durduran ise valizimi tutan şahsın çantamı da tutmasıydı.. - Dur be kızım, benim Bora kafamı yardın tuğla mı taşıyorsun çantanda ne bu. - Bora ? Evet kafasına huncarca vurduğum kişi benim çılgın bir kararla sırf beni seviyor diye sevgili olduğum ama sevmediğim için yapamayıp altı ay sonra ayrıldığım Bora. - evet benim ne bu hırs kızım ya valla çok acıdı. - İçimde kaldıysa demekki..Sende birden hırsız gibi yaklaşmasaydın korktum ne yapayım. - baktım zorlanıyorsun yardım edeyim dedim kötü mü ettim. - Teşekkür ederim de önceden bir seslenseydin başına yemezdin 400 sayfalık kitabı. - Sen hayırdır geri mi döndün, yoksa gelmemeye yemin etmiş gibiydin. - evet öyleydim ama maalesef gördüğün gibi. - Annen için mi? sadece kafamı evet manasında sallayarak cevap verdim ve beraber yokuşu tırmanmaya başladık elinden valizi almadım tabiki her ne kadar eski sevgilim olduğu için gurur yapıp ona minnettar olmam gereken şeyler yapmamam lazımdı ama gel gör ki Sevenler yokuşu..Bora ben görmeyeli sanki daha da uzamış ve vücut yapmıştı ve hala yakışıklı olması su götürmez bir gerçekti ben de zamanında bu yakışıklılığına aldanmış belki severim umudu ile çıkma teklifini kabul etmiştim başta herşeyçok güzel ilerlesede bizim ilişkimizde oturmayan ve uyuşamadığımız yönler vardı mutlu değildim ilerletmek için çok uğraşssam da olmadı o da mutlu değildi ki mutluluğu başka kollarda aramış beni başka biri ile aldatmıştı.Beni düşünceleerimden ayıran yine Bora oldu. - Eee nasıldı İstanbul hemşire olmak istiyordun en son. - İstanbul kalabalık gürültülü ama herşeye rağmen güzeldi ve evet hemşire oldum hatta bir sağlık ocağında çalışmaya başlamıştım ki dönmek zorunda kaldım. - Şimdi ne yapacaksın peki. - Burada bakınıcam birşeyler bakalım. Konuşurken yolun bittiğini ve evin önüne geldiğimizi fark etmemişim Bora'ya teşekkür edip onu gönderdim.Şimdi asıl seçim başlıyordu girmek ve girmemek arasında kalmıştım bu evden çıkışım olaylıydı tekrar girmeyi aklımdan bile geçirmiyordum ama şimdi tekrar burada olmak beni ççok zorluyordu. Benim babamla ilişkimiz normal baba kız ilişkilerinden farklıydı hiç bir zaman anlaşamaz ve sürekli kavga ederdik zaman zaman beni sevmediğini bile düşünürdüm, bana bakışları o kadar nefret dolu olurdu ki bir baba kızına nasıl böyle bakabilir diye düşünür bazende arkadaşlarımın babalarının onlara bakışları ile kıyaslama yapardım.Zor ve sığ bir adamdı kabul, karakterlerimiz ve düşünce yapımız farklıydı kabul, ama kabul edemediğim ve bir babaya yakıştıramadığım şeyler vardı bakışları da bunlardan biriydi. Bir baba kızından para esirgermiydi benim babam esirgerdi küçüklüğümden beri birşey almak istiyorsam kendi paramı biriktirir öyle alırdım harçlığımı bile annem babamın kendine verdiği paradan verir yettiremediğim yerde de okulda aç kalırdım.Bana olan tutumunu hiç bir zaman anlamadım ve anlamayacaktım, annemin çalışmasına izin vermez benim de okumama karşıydı kız kısmı okuyupta ne yapacaktı ona göre, evden kaçışımda bu yüzden olmuştu okumak için ısrar etmiş sınava kaçak göçek girmiştim kazandığımı öğrendiğinde ise delirmişti halamın kızı benimle yaşıttı onu da okutmamışlardı bir akşam kuzenim ile konuşurken ona kazandığımı söylemiştim tabi bunun çok büyük bir hata olduğunu halamın babama söylemesi ile anlamıştım.Ailenin bile insana düşman olması ağır geliyor bazen, o gece yediğim dayağı unutamam o gün yemin ettim kendime babama inat okuyacağım ve ayaklarımın üstünde duracağım kimseye muhtaç olmayacağım ilk yaptığım tecihte yerleşip bir gece gizlice kaçmıştım tabi kaçtıktan sonra onun için artık bir kızı yoktu reddetmişti beni belkide işine gelmişti 'bu eve artık giremez o' 'benim artık öyle bir kızım yok' gibi ahkamlar kesiyormuş orada burada komşulardan aldığım duyumlar bu yöndeydi.Velhasıl eve girmek benim için çok zordu ama yapmak zorundaydım annem için.Annem ise herzman bizim aramızda harap olur orta yolu bulmaya çalışırdı babam bile olsa kendimi ezdirmemeye çalışırken annem arada ezilirdi belkide o yüzden artık vücudu kaldırmıyor ve orada burada bayılıyordu.Bir hışımla zile basmış ve annemin kapıyı açmasını bekledim annem elinde mutfak havlusu ile kapıyı açmış ve beni görünce şaşırmıştı yüzündeki bir yandan mutluluğu ama aynı zamanda da babama nasıl açıklayacağını bilemeyen ikide kalmışlığı görmek kalbimi sızlattı, ne olurdu güçlü bir anne olsaydın da ben bu kadar güçlü olmak zorunda kalmasaydım anne. - Sevinmedin galiba Reyhan hanım. - olurmu öyle deli kız şaşırdım beklemiyordum haberde etmedin ondan. -haber etseydim ne olacaktı anne süpriz yapmak istedim sana. - iyi etmişsin yavrum benim gel gel içeri kapıda kaldık. en sonunda içeri almayı akıl eden annemin arkasından bavulum ile bende girdim.Girdiğim anda burnuma dolan koku ile gözlerim yaşardı anne yemeği kokusu, senelerdir hasret kaldığım koku, okurken bir yandan yemek yapmak çok zordu çoğu zaman hazır yemeklerden alır onlarla geçiştirdim şimdi ise bu koku bana cennet giibi geliyordu özlemiştim annemin yemeklerini, annemi beklemeden ben sarıldım ona kocaman çünkü artık dayanılacak gibi değildi özlemi onun herzmanki o mis kokusunu çektim içime daha da sıkı sarıldım. -Dur kız kıracaksın kemiklerimi. -Özlemişim anne. -bende bende özledim seni çok kızım keşke gitmeseydin be yavrum hasret bırakmasaydın şu ananı. - Hadi içeri geçelim anne bunları sona konuşuruz babam içeride mi. - yok gelmedi daha iştedir. Babamın da olmayışı ile rahat rahat içeri doğru adımladım evin senelerdir aynı olan salonuna girdim hala hiçbir şey değişmemişti sadece annemin çiçek koleksiyonuna yeni çiçekler katılmıştı onun da tek takıntısı bu çiçeklerdi belkide kafasını onlarla dağıtıyordu ama babama onlar bile batıyordu. salonda televisyonun karşısındaki üçlü koltuğa oturdum annemde yanıma gelsin diye elimi yanıma patpatladım bir kaç kez oda geldii yanıma oturdu şimdi yüzünde ki hasret daha bir anlaşılırdı. - Neler yaptın onca sene aramadın sormadın da babanda izin vemedi arayamadım senden sonra seni aramayayım diye ev telefonunu da iptal etti. - Okudum anne hemşire oldum. - oh güzel kızım benim şimdi hemşire mi oldun sen.Diyip saçlarımı sevdi zamanında annemde okumak çok istemiş ama dedem ona da izin vermemiş benim kadarda dik başlı olmadığı için denilene razı olmuş yaşı gelince de ilk gelen görücüye verilmiş, hep içinde ukdeydi okumak bilirim, benim de okumamı çok istedi ama babama sesini çıkaramadığı için birşey yapamadı şimdi onun hayallerini gerçekleştirdiğim için mutluydu biliyorum. - Sen ne yaptın anne hastaymışssın geçen gün de bayılmışsın pazarda doktora gittin mi ne dedi. - Sen nasıl öğrendin.Teyzen mi söyledi.Evet dercesine kafamı salladım - hemen ne yetiştirdi acaba sana yok bir şeyim iyiyim ben, tansiyonum düşmüş bayılmışım o kadardan ne olacak. - Anne saçmalama böyle birşey söylenmez mi hem önemli birşey olmasa teyzem zaten söylemezdi.biliyorsun dönmemi istemiyordu o bile dön dediyse kesin birşey vardır doğruyu söyle. - yok kızım merak etme mahallenin sağlık ocağına gittim yaptırdım testlerimi merak etme çıkmadı birşey. - Anne gerçekten mi bak başka doktora gidelim olmaz öyle sağlık ocağı ile. - aa kızım yok diyorum hem bak artık hemşiremde yanımda bana iyi bakar.Gitmiyeceksin tekrardan dimi. - yok merak etme gitmeyeceğim burada iş arıyacağım. annem iş diyince durgunlaştı babamdan korkuyordu biliyorum yeni kavgaların habercisiydi çünkü bu, geldiğim için kimbilir nasıl tantana koparacaktı birde iş dersem hepten coşacaktı ama onu dinlemeyecek ve çalışacaktım boşuna okumadım ben onca sene.Ve biliyordum ki annemin ciddi bir rahatsızlığı olmasa teyzem bana kalk gel demezdi çünkü bu süreçte en büyük destekçim teyzem olmuştu oda okumamı çok istiyordu ben genelde hep teyzeme benzetilirdim asi yapımda ona çekmiş babam da kızdığı zaman hep teyzemin kulaklarını çınlatır bu akılları ondan aldığımı söyler aklımı çeldiğini idda ederdi.Anneme eşyalarımı yerleştireceğimi söyleyip odama çıktım odamı da çok özlemiştim orası benim kaçış mağaramdı sığınağımdı, hala herşey yerli yerinde duruyordu ben yokken annemin devamlı bu odayı da temizlediğine emindim. valizimi dolabın yanına bıraktıktan sonra cama doğru yürüdüm odayı havalandırmak için camı açtım bu camdan bakmayı çok severdim tabi bu camı sevmemin diğer sebebi ise penceremin karşısındaki pencereydi oraya bakar bakar hayaller kurardım tabi o zamanlar çocuktum, yine hayallere dalıp gideceğim sırada karşımdaki cam birden açıldı ve elinde sigarası ile onu gördüm oda bende şaşkınlıkla birbirimize baktık eminim ikimizde bu karşılaşmayı beklemiyorduk beş yıl boyunca ondan haber almamıştım en son onu onun düğününde görmüştüm birdaha da onunla karşılaşmamış düğününden bir ay sonra da şehri terk etmiştim şimdi ise onun burada ne aradığını sorguluyordum kendimce eminim oda sorguluyordur ikimizde şaşkınca hala bakmaya devam ediyorduk ki başı ile selam veren ilk o oldu bende onu taklit edip başımı salladım ama konuşmaya cesaretim yoktu bu yüzden hemen camı kapatıp perdeyi çektim kalbimin hala onu görünce çarpması hayra alamet değildi çünkü onu unutmuştum bitmişti hani içimdeki tüm herşey evli bir adam için atmamalıydı böyle olmazdı.Elimi kalbime götürüp sakinleşmesini sağladım onun için attığı ilk zamanları bile hatırlıyordum mutsuzluğumun içindeki en güzel anılardı onlar ben küçüklüğümden beri hayyrandım ona o benim için her zaman bir kahramandı babamın elinden bir çok kez o kurtarmıştı beni babam dövdüğünde yaralarımı o sarardı mahalledeki bütün çocuklar yüzüklü şeker yediğinde benim de canımın çektiğini görür gider benim için yüzüklü şeker alırdı mahalledeki kızlarla kavga ettiğimde gelir o beni sakinleştirirdi ona göre bu nedenlerden dolayı hayranlık besliyordum benimki ona göre aşk değildi 'Büyüdüğünde bana beslediğin sevginin aşk olmadığını anlarsın senin ki aşk değil bir abine olan hayranlık' demişti ama ben hislerimden emindim evet belki küçükken bir hayranlıktı ama büyüdükçe ne hissettiğimi bilecek kadar aklım yerindeydiona hislerimin farkllı olduğunu ilk onun onaltıncı doğum günün de anlamıştım harçlıklarımı biriktirip onun için ufak bir gemi almıştım çünkü hayali gemi kaptanı olmaktı o gün herkes aldığım hediye ile dalga geçmişti ama o ' bu gemi bana herzman hayallerimi hatırlatacak bunu hep saklayacağım pamuk şekeri' demişti bana hep pamuk şekeri derdi sürekli pamuk şeker yediğim için, o doğum günün de annesi Necla teyzelerin tarafından bir kız gelmişti ve o kıza olan bakışlarını çok kıskanmıştım ilk zamanlar hissettiğim o kızgınlık duygusunun ne olduğunu anlmasamda yaşım ilerledikçe bunun kıskançlık olduğunu anladım hislerim bana göre çocukluk değildi ama ona göre öyle olması beni çok kırmıştı. çocukluktan beri ona olan ilgimiin farkındaydı biliyorum ama bunu önemsemiyordu ama lisenin son senesinde onun için yazdığım bir mektubu, onun için yazılmış çok mektubum vardı ona yazmak onunla dertleşmek gibiydi ama bundan onun haberi yoktu tabiki, taki ozamanlar en yakın arkadaşım olan ama şimdilerde yüzüne bile bakmadığım arkadaşım ilayda herkesin içerisinde alay ederek okuduğunda ciddi olduğumu anlamıştı mahalledeki toplanma yerimiz olan çınar altında toplanmıştık yine o da vardı ilaydanın mektubu nasıl aldığından haberim bile yok konu bir şeklide benim yazma yeteneğime yazdığım yazılara gelmişti o zamanlar okulun gazetesine yazardım herkes çok beğenirdi ilayda da o anda mektubu çıkardı ve ' bakın size yazar kızımızın örneklerinden getirdim diyip herkesin içinde okumuştu ona olan duygularımın bu şekilde ulu orta dökülmesimiydi beni sinirlendiren yoksa ilaydanın arkadaşım dediğim insanın bunu alay konusu etmesi mi bilmiyorum o an okadar gözüm dönmüştü ki bir hışımla ilaydanın elinden alıp ona tokat atmış ve oradan uzaklaşmıştım arkamda koca bir sessizlik bırkmıştım herkes hem benim ona olan aşkıma hemde ilaydaya attığım tokata şaşırmıslardı ilayda da bu tokatı beklemiyor olacak ki oda donmuş ve hiç birşey yapmamıştı arkamdan gelen tek kişi tabiki oydu beni kolumdan tuttuğu gibi bizim mahallenin alt sokağına sokmuş oradaki boş arazide mektubun doğruluğunu sorgulamıştı inkar edecek bir şey yoktu kabul ettim ' evet doğru' diyebilmiştim yüzüne bakamadan benim ona bile söylemeye kıyamadığım tertemiz aşkımın bu şekilde herkesin içinde öğrenmesi beni utandırmıştı ilk kelimesi ' saçmalama' olmuştu hayal kırıklığı ile yüzüne kaldırmıştım bakışlarımı ' saçmalamıyorum bu şekilde öğrenmeni istemezdim ama doğru diyebilmiştim' o anki gözlerime bakışının anlamını hala çözemedim o zamanda anlamamış ve uzun süre bakışmıştık en son o kafasını iki yana kendine gelmek ister gibi silkelemiş ve 'hayranlıktır o aşk değildir küçükkende dibimden ayrılmazdın çocukluktan kalma hayranlıktır' demişti. gözlerinin içine yapma der gibi bakıp ' ne hisstettğimi bilecek yaştayım küçükken farklıydı şuan farklı' dedim dalga geçer gibi gülmüş ellerini cebine sokmuş gözlerini benden kaçırarak ' Çocuksun kızım sen bana göre pamuk şekersin sen elime doğdun büyüdüğünde bana beslediğin sevginin aşk olmadığını anlarsın,senin ki aşk değilbir abine olan hayranlık unutursun merak etme' demişti o konuştukça ben kahroluyordum ' çocukmuyum gerçekten benim yaşımdaki herkesin sevgilisi var farkında mısın ben seni hiç bir zaman bir abi olarak görmedim bunu biliyorsun hem kalbimdekiler hakkında nasıl bu kadar kesin hüküm verebiliyorsun ben ne hissttiğimi gayet iyi biliyorum ' dedim tekrardan ağzını açıp kalbimi parçalamasını istemiyordum o yüzden ' senden bir karşılık beklemek için sevmedim ben seni sen ister inan ister inanma daha fazla birşey söylemene gerek yok ' diyip arkamı dönüp evin yolunu tuttum sinirimden öyle hızlı yürüyordum ki kalbim çarpıntı yapmaya başlamıştı böyle bir rahatsızlığım vardı fazla yorulunca stres olunca üzülünce kalbim çarpıntı yapmaya başlar bu da benim günlük yaşantımı çok etkilerdi eve kadar arkamdan takip etmiş arada ' yavaş yürü kalbin çarpıcak' diye ikazlarda bulunsa da onu dinlemedim dinlemeyeceğimi de biliyordu eve gelince ona bakmadan direk eve girip kendimi odama yatağıma atmış ve içim dışarı çıkasıya kadar ağlamıştım onun yanında ağlamamak benim için büyük bir başarıydı çok bile dayanmıştım herkesin öğrenmesine mi yanayım onun bu şekilde öğrenmesine mi bilmiyorum ama o anki kalp acısı hala içimde sonraki bir kaçgün onunla karşılaşmamak için çaba sarf etmiştim ama sonrasında sevmek suç mu ben ayıp bir şey yapmadım diyerek dim dik durmaya ve ondan kaçmamaya gayret etmiştim ilaydadan tabi ki de bunun hesabını sormuştum bunu yapma sebebini tabiki çok kötü bir tecrübe ile bir kaç ay sonrasında öğrenecektim , bu olaydan sonra Fatihten kaçmamış kendimce aşkımı ispatlamaya çalışmıştım tabiki her defasında da onun duvarına toslamış aldığım yaraları umursamadan devam etmiştim taki Fatih ve ilaydayı sokak arasında öpüşürken görene kadar dünyamın başıma yıkıldığı o gün, kalbimin bir daha onarılmamak üzere parçalandığı gün, o günden sonra hayatım zaten tepetaklak olmuştu onları orada gören tek ben değildim ilaydanın babası İlyas amcanın ' ne oluyor lan burada' diye feryadı bile benim Fatihe olan donmuş bakışlarımı çözememişti gözlerinden alamıyordum kendi mi oda beni görür görmez 'Pamuk şekeri' diye mırıldanmış ve oda gözlerime kitlenmişti o zamanki duygu yoğunluğum sayesinde gözlerindeki manayı çözememiştim onun bendeki gözlerini İlyas abinin yumruğu ayırmıştı herkes çığlıklarla etrafımıza toplansa da ben donmuş vaziyette hala Fatihe bakıyordum gözlerinde bir yanlışlık olduğuna dair ip ucu arıyordum sanki kendini belli etse düştüğü bu durumdan onu kurtaracaktım ama ilyas abi ona vurmaya devam ederken yediği dayakların arasında bana bakarak susuyordu ben bunu hakkettim dercesine. inanıyordum Fatih suçsuzdu ve ilayda suçluydu ilaydanın Fatihi sevdiğini ve benimle bu yüzden alay ettiğini o zaman anlamıştım tabi,ama iş işten geçmişti mahalledi amcalar ilyas abinin elinden Fatihi zor almışlar ilyas abiyi sakinleştirmişlerdi ama tabiki İlyas amca bunun peşini bırakmamıştı çünkü kızının namusu gitmişti o gece Fatihlerde toplanmışlardı annemde gitmşti o gece bana ne kadar gel diye ısrar etsede kalbim bu kadarına dayanmazdı onları yanyana göremezdim orada alınan kararı annemden öğrenmiştim Fatih ve İlayda evleneccekti sadece bir öpücük beni fatihten ebediyen ayırmıştı çünkü kirlenmiş bir namusu ! ancak evlilik temizlerdi milletimiz ne kadarda temiz olmayı seven bir milletti sevmek suçtu okumak suçtu bir erkek ile arkadaş olmak konuşmak suçtu namus hep kızda aranır evlendirerek temizlenirdi ama karakterde ki namussuzluğu kimse sorgulamaz ve birşeyde temizleyemezdi.Çıkan karar sonucu hemen saati umursamadan Fatihe mesaj atmıştım onunla konuşmam lazımdı bana göre kendini kurtarabilir böyle bir şeye kurban gidemezdi gecenin bir vakti annem ve babam uyduktan sonra Fatihi cinar altına çağırmıştım çünkü bizim mahallede en sakin ve bizi kimsenin görmeyeceği yer orasıydı çınar altı dediğimiz yerde mahallenin tepesinde yerleşim yerlerinden uzak şehrin ayaklarımızın altında olduğu boş bir arazide çınar ağacının altına biz gençlerin banklardan kurduğumuz kendimizice bir yerdi arada orada buluşur orada çekirdek kola yapardık fatihten önce gittim ve onu beklemeye başladım sabırsızca benim sabırsızlığıma rağmen elleri cebinde ama omuzları düşük ve göz altlarının bile çöktüğünü belli eden bir fatih sakin adımları ile bana yaklaştı onu görünce ağlamamak için kendimi zor tuttum gözlerine baka kalmak benim habimdi sanırım yine aramızdaki o sessiz bakışma gerçekleşti oda benden gözlerini alamıyor bende alamıyordum sessizliği bozan yine fatih olmuştu. - ee niye çağırdın beni bu saatte uyuyacaktım ben. - sen şakamısın gerçekten bu gün hiç birşey olmamış gibi birde uyuyacakmıydın. - evet ne var ki. - ne mi var Fatih farkında mısın seni zorla evlendiriyorlar ve sen uyumaktan mı bahsediyorsun.Keyifsiz bir ufak kahkaha attı - Zorla olduğunu nereden çıkardın. Ağzım açık şaşkınlıkla suratına baka kaldım doğru kelimeyi bulmaya ve onu ikna etmeye çalışıyordum. - bana ilaydayı sevdiğini söyleme tamam mı buna hayatta inanmam o kızın ne kadar kurnaz olduğunu biliyorum seni buna mecbur bıraktı biliyorum ama sen bunu inkar edersen kurtulursun bu evlilikten sırf o kız seni öptü diye evlendiremezler seni hangi zamandayız hem sen kendi kararlarını alabilecek yaşta bir adamsın büyükler sen istemediğin sürece ilyas abiyi ikna edebilirler bence hem... hızlı bir şekide onu ikna etmek isteyen cümlelerimi onun sesi böldü - pamuk şekeri.. bana seslenince susup ona baktım o ise içimi yaralayan sözlerine başladı. - Ne anlatıyorsun sen Allah aşkına zorla olduğunu sana düşündüren nedir, orada gördüğün herşey gerçekti onu öptüm ailelerin bu kadar erken öğrenmesi tabiki beklediğim birşey değildi ama ne yapalım ileride olacak olan şey niye olmasın ki. - Hayır .. hayır sen İlaydayı sevmiyorsun ki tanıyorum seni sen sevdiğin insanlara ona bakığın gibi bakmazsın sevsen hem ben anlardım yapma lütfen evlenme onunla.Bak ben senden karşılık beklemiyorum tamam mı ama bunu da yapma kendine lütfen. İşte bu sözlerimle okkalı bir kahkaha atmıştı dibime kadar girmiş ve gözlerimin içine bakıp aklımdan hiç çıkmayan ezberlediğim o cümleleri söylemişti - Umay! Sen kendini ne sanıyorsun sence ben senin yüzünden sevmediğim istemediğim bi evlilik yaparmıyım tanıyamamışsın demekki beni bak evleniyorum işte seviyorum onu. 'Seviyorum onu' bir söz kaçkez beynimde yankılanabilirdi kaçkez yıkabilirdi beni ama Fatih beni yıkmaya devam ediyordu acımasızca. - Çocuk değilim diyorsun ya bana, madem değilsin göster büyüdüğünü ve dünyanın senin etrafında dönmediğini anla kurtul şu takıntından.Kendine olan sevgimi bir takıntı olarak görüyordu demekki artık sinirden titriyordum o kadar çok kırmıştı ki beni onarılmayacak bir yara bırkmıştı bende ama ben Umay Karaca yıkılmayacaktım ona bunu göstermeyecek ve o çok istediği şeyi yapacaktım. gözlerine dik dik bakarak daha da yaklaştım ona artık aramızda hiç mesafe yoktu sadece o çok uzun olduğu için kafamı kaldırıp bakıyordum ona elimden geldiğince nefretle bakmaya çalıştım suratına bu sözlerine rağmen sevdiğin adama ne kadar nefretle bakabilirsem tabi. - Görüceksin takıntı diye bahsettiğin şeyden kurtulucam unutucam seni hemde öyle bir unutucam ki sen bile şaşırıcaksın. Omzuna çarpıp hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm daha sonra bu adımlarım koşmaya döndü bunun sonucunun beni kötü etkileyeceğini bilsemde koştum arkamdan gelmemişti bu gün uyarmamıştı beni koşma dememişti hızla eve girip direk odama attım kendimi artık tutamıyordum hıçkırıklarımı annemlerin uyanması bile umrumda değildi sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım kalbim okadar acıyordu ki elim kalbimin üstüne gitmişti durduramıyordum kendimi hızlı hızlı nefes almaya başlamıştım durumum hiç iyiye gitmiyordu kendimi sakinleştirmem lazımdı ama yapamıyordum kalbimin çarpıntısı artık canımı acıtmaya başlamıştı başım dönmeye başlamış yatağıma tutunarak yere çökmüştüm sonunda annem sesimi duyup korkarak odaya girmişti ne olduğunu tabiki anlamadı annem arada olan kalp çarpıntılarından biri olduğunu düşündü büyük ihtimalle beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben sakinleşmiyordum artık halimden korkan annem babama bağırmaya başlamıştı babamda koşarak odaya girdiğinde oda halimden korkmuş olacak ki koşarak ambulansı aramıştı ama ben ambulansın geldiğini hatırlamıyordum çünkü bir süre sonra bayılmıştım son duyduğum annemin ismimi haykırışıydı..Uyandığımda sabah olmuş ve evde koluma serum takılmıştı büyük ihtimalle kalp ritimlerimi düzenleyici bir serum takmışlar ve sakinleştirici iğne vurmuşlardı normalde kalp çarpıntım çok ciddi bir sorun değildi hızlı yürümemem, koşmamam, heycanlanmamam,öfkelenmemem , korkmamam ,derin strese girmemem lazıımdı tabi ki bunları yaşıyordum veya yapıyordum sonuçları dün geceki gibi olmuyordu sadece kalp çarpıntım oluyor ilacımı içip uzanınca geçiyordu dün geceki bir krizdi kalbim artık düne dayanamamış ve iflas etmişti dünü nasıl atlatırım bilmiyordum onu unutmak istemiyordum ama yapmalıydım.o günden sonra artık ruh gibi geziyordum Fatih kendi ile birlikte yaşam enerjimide almıştı benimle tabi arada babam ile yaptığımız okul kavgaları sayesinde annem bu halimi ona veriyordu işte ozamnki aklımla Fatihi unutmak için ve bunu ona ispatlamak için Boranın çıkma teklifini kabul etmiştim Fatihe ben mutluyum bak seni unuttum demenin bir yoluydu bu benim için Bora ile ilişkim tabiki kulllağına gitmişti çünkü arada çınar altında toplandığımızda Borayı da çağırıyordum ve onun yanında Bora ya aşıkmış gibi bakıyordum seviyormuş gibi davranıyordum herkes tabiki şaşırmıştı Bora ile olan ilişkime çünkü daha düne kadar Fatihe olan karşılıksız sevgim konuşuluyordu ama rolümü öyle bir oynamıştım ki herkes inanmıştı arada Fatihin bana olan bakışlarını yakalıyordum ama ona rağmen Boraya sarılıyordum. Bu olaylardan 6 ay sonra fatih ve ilaydanın düğünleri oldu peki ben ne yaptım düğüne gidip birde bir güzel göbek attım evet bunu yaptım düğün boyunca hiç oturmadım bunun sonucunda bir taşikardi nöbeti daha geçirsemde umrumda olmadı ve onların düğününden sonra da zaten Boradan ayrılıp babam ile kavgamızdan sonra evden kaçıp şehri terk ettim. Sonrasında bir daha Fatihin adını bile anmadım hatta Fatihin kızkardeşi Feraye benim en yakın arkadaşımdı onunla konuşmalarımızda bile ondan bahsetmesine bile izin vermedim benim için Fatih devri hiç olmamışçasına kapanmıştı.
Hava kararana kadar odamdan çıkmadım valizimi yerleştirdim kitaplarımı yerleştirdim olmadı birde odamı temizledim annemin düznli temizlediğine emin olsamda kendimi oyalamak için bunu yaptım annem arada yanıma uğrayıp yardım etmek istesede onu dinlenmesi için hep geri çevirdim bir yandan da akşam babam gelene kadar babamla savaşmak için güç toplamaya çalışıyordum kendimi her türlü tepkiye hazırlıyordum tabi ki artık eski Umay yoktu dövdürmezdim kendimi ama bir kızın babası ile savaşması inanın hiç kolay olmuyordu.zil sesini duyduğumda babamın geldiğini anladım derin bir nefes alıp odamın kapısını açtığımda annem ile babamın seslerini duydum. - hoşgeldin bey -hoşbulduk dedi keyifsizce yorgunluğu sesine yansıyordu inşaat ustasıydı ve çok yoruluyordu annem geldiğimi söylemeye çalışarak gevelemeye başladı nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ve babamın tepkisinden korkuyordu. - şey bey sana birşey diyeceeğim ama celallenme hemen tamam mı - ne diyeceksen de Reyhan çok yoruldum yemek yiyip uzanmak istiyorum. Annem ezilip büzülmeye devam ediyordu kızının geldiğini evine döndüğünü söylemek bu kadar güç olmamalıydı bunu mutlulukla heycanla söylemeliydi, belkide babama bunu süpriz yapmalıydık yada bir pasta alıp eve dönüşümü kutlamalıydık mesela, ben babama kocaman sarılmalı ve babamdan sevgi sözcükleri duymalıydım bir daha evden gitmemem için babam benden söz istemeliydi normalde böyle olmazmıydı bizde niye böyle oluyordu insan kaç yaşına da gelse her zaman normal baba kız ilişkilerine özenebiliyormuş demekki. Daha fazla annemi can çekiştirmemek için karşısına çıktım ve ' ben geldim' dedim. babam beni göür gömez kızarmaya ve köpürmeye başladı anneme dönüp - bunun bu evde ne işi var reyhan ben sana demedim mi bu kız bir daha bu eşikten geçemez diye - nejat ne olur öyle deme bizim kızımız o bizim. - benim böyle bir kızım yok dedi ve bu sefer bana dönerek üstüme yürümeye başladı annemde bir yandan onu durdurmak için kolunu tutuyordu. - Defol bu evden senin bu evde yerin yok bu evden nereye gittiysen oraya git Defol. diye üzerime doğru kükredi ama yılmamaya çalışarak karşısında durdum. - sen istesende istemesende buradayım artık ne yaparsan yap elinden geleni ardına koyma senin karşında artık eski Umay yok ne kendimi ne de annemi ezdirmem artık sana sen bize bir yaparsan bundan sonra ben sana bin misliyle gelirim haberin olsun....
İlk bölüm sonuuuuu... o kadar heycanlıyım ki ilk kitabım ilk heycanım duygularım tarifsiz bundan sonrası sizin takdirinize kalmış inşallah beğenir ve beni takip edersiniz bu da beni mutlu eder.. ilk kıtabım olduğundan dolayı yanlışlarım olabilir tavsiyelere tabiki açığım sizlerin nezdinde kendimi geliştireceğim inşallah lütfen beğenmelerinizi ve yorumlarınızı eksik etmeyin olur muuu..
|
0% |