43. Bölüm

Alıntı 2

Anastasia Zeze
zezeizim

Öhöm öhöm. Zeze geldi hanımlar ve beyler. Lafı uzatmayacağım.

Yarın akşam 21:00 da yeni bölümden buluşalım canlarım.

Kendinize cici bakınız zeze kaçar.

Kaçmadan, wp kanalına gelmeyi unutmayın. Aşağıya bağlantıyı paylaşıcam. linki kopyalayın.

 

 

 

Kurt ve Kulaksız, elleri ve gözleri bağlı şekilde sandalyelerde uslu uslu oturuyordu. İstedikleri olmuştu — Çetin onları esir almıştı.

 

Adım sesleri yaklaştı. Ardından Çetin’in o tanıdık, iğrenç tınılı sesi odayı doldurdu:

“Hoş geldiniz baylar.”

 

“Bay’ının amına koyayım,” diye mırıldandı Kurt.

 

Çetin ‘cıkk’ diye kınarcasına ses çıkardı.

“Kurt, çok ayıp. Hiç yakışıyor mu o ağza böyle pis küfürler?”

 

“Daha güzelleri de var, duymak ister misin?” dedi Kurt, sırıtıp.

 

Çetin refleksle başını olumsuz yönde salladı.

“Kulaksız, senden ses çıkmıyor?” Bu kez ona döndü.

 

“Ben görünüyor muyum lan?”

diye alay etti Kulaksız.

 

Çetin pis bir kahkaha attı.

“Hiç değişmemişsin. O iğrenç şakaların hâlâ yerli yerinde.”

 

“Ne tesadüf, sen de hiç değişmemişsin. Ben senin beyin nakli geçirdiğini düşünüyordum.”

 

Çetin’in dişleri gıcırdadı. Adamlarına işaret etti. Kurt ve Kulaksız’ın göz bantları aniden çözüldü.

 

Kurt, Çetin’i baştan aşağı tiksintiyle süzdü.

“Yıllar yaşlandırmış seni diyeceğim ama… zaten yaşlıydın.”

 

Çetin sinirle üzerine yürüdü.

“Sen çok mu gençsin?”

 

Kurt cilveli bir hareketle başını yana eğdi.

“Şu hâlimle bile genç kızlara taş çıkartırım. Kıskanma, götüm.”

 

Kulaksız, ‘ciddi misin lan?’ dercesine baktı.

Kurt da hemen karşılık verdi:

“Kızlara mı dedim ben?”

 

Kafa salladı Kulaksız.

“Bak görüyor musun? İçim hâlâ escort.”

Kurt kahkahayı bastı.

 

“Baş orospu hep sen olacaksın, sıkma canını,” dedi Kulaksız, gülüşünü bastırmaya çalışırken.

 

Çetin’in yürüyüşündeki aksaklık hâlâ geçmemişti; Asi’den kalan bir hatıra gibi. Sağ gözünde korsanları andıran siyah bir bant vardı — miras yine Asi’dendi.

 

“Planınız ne?” diye sordu Çetin, iyice gerilerek.

 

“Valla ben bu yaz Bodrum’a kaçmayı planlıyorum, Kulaksız’ı bilemem,” dedi Kurt.

 

“Ben huzurevine yerleşeceğim,” dedi Kulaksız, omuz silkerek.

 

Çetin öfkeyle bastonunu yere vurdu ama ikili onu hâlâ ciddiye almıyordu.

 

“Yıllar sonra karşıma çıkmanız tesadüf olamaz. Bunu hepimiz biliyoruz.”

 

“Benim haberim yok,” dedi Kulaksız, göz ucuyla odayı süzerek.

Tanıdıktı burası. Rutubetli duvarlar, köşedeki paslı demir merdiven… Burası bir zamanlar Asi'nin tutulduğu, örgütün ana karargâhıydı.

 

Kurt cevap vermedi. Esnedi.

“Ben biraz uyuyacağım, siz takılın. Ama sessiz olun ha,” deyip gözlerini kapattı.

 

“Konuşman için sana süre tanıyorum Kulaksız.”

 

Kulaksız hâlâ etrafı inceliyordu.

“Sana diyorum,” diye bastırdı Çetin.

 

“Ha, bana mı? Kusura bak, tek kulakla zor oluyor duymak,” dedi Kulaksız.

 

Çetin bastonun ucuyla Kulaksız’ı dürttü, sonra aniden sertçe bacağına indirdi.

“Bir daha beni duymamazlıktan gelirsen, öteki kulağını da keserim!”

 

Kulaksız göz devirdi.

“Sizin örgütte de bir kulak fetişi var arkadaş…”

 

“Mekanımda ne işiniz vardı?” diye sordu Çetin.

 

“Genç adamlarız Çetin. Bazı ihtiyaçlar işte,” dedi Kulaksız, gözleriyle pantolonunun önünü işaret ederek.

 

Çetin’in bastonu bu sefer çok daha sert indi.

 

Acıyla inleyen Kulaksız, inatla güldü.

“Seninki kalkmıyor diye benimkine ne suç? Kıskanma bu kadar.”

 

Çetin bir kez daha vurdu. Kulaksız bu kez neredeyse bağıracaktı.

“Kalkarsa kaçacak yer ararsın Çetin. Götünü seviyorsan rahat bırak benim oğlanı.”

 

“Öt Kulaksız, yoksa seni hadım ederim!” diye kükredi Çetin.

 

Tam o sırada Kurt araya girdi:

“Lafınızı sikle kesiyorum ama bence de Kulaksız üremesin ya.”

 

Kulaksız çapkınca sırıttı. Kurt’u işaret etti.

“Piç, benim evden gelen inleme seslerimden rahatsız oluyor. O yüzden beni hadım ettirmek istiyor.”

 

Kurt güldü.

“Ulan sadece ben mi rahatsızım? Bütün site rahatsız. Bir de her gece gelen hanımefendiler...”

 

“Hepiniz kıskanıyorsunuz beni,” dedi Kulaksız, burnu havada.

 

“Kesin zırvalamayı!” diye bağırdı Çetin.

 

“Sen niye anırıyorsun eşek gibi? Gayet iyi duyuyorum ben,” diye güldü Kurt.

 

Çetin hâlâ farkında değildi ama Kurt ve Kulaksız onu ustaca oyalıyordu.

 

Sinirle odadan çıktı. Kapıdaki adamlardan birine döndü, dudaklarından sadece şu kelimeler döküldü:

“Başlayın.”

 

Kurt ve Kulaksız kahkahalar atarken kapı açıldı. Elinde büyükçe bir çantayla kel bir adam içeri girdi.

 

“Hoş geldin... Gösteriye hazır mısınız?” diye sordu, sırıtarak.

 

“Başladı bizim mesai,” diye mırıldandı Kurt.

 

Kel adam çantayı yere bıraktı, kilidini açtı. İçinden çeşitli işkence aletleri çıkarttı. Bir kerpeten alıp ikilinin karşısına geçti.

 

“Peki beyler... Kimden başlamamı istersiniz?”

 

“Benden,” dedi Kulaksız hemen.

 

“Olur mu lan? Benden başla keltoş,” diye atıldı Kurt.

 

“Sen yaşlısın. Önce ben.”

 

“Hoşt köpek,” dedi Kurt cilveyle salınarak.

“Ben daha on sekizlik delikanlıyım.”

 

“Siktir git!”

 

“Susun be!” diye bağırdı kel adam, iyice sinirlenerek.

 

Kurt göz devirdi.

“Senden başlıyorum,” dedi kel adam ve Kulaksız’a yaklaştı.

 

“Hatırım kalırdı zaten, amına…”

 

Kulaksız cümlesini tamamlayamadan acıyla inledi. Kerpeten baş parmağına saplanmıştı.

 

“Ebenin amına koyayım, kel!” diye kükredi.

 

Kel adam kahkaha attı.

“Nasıl? Güzel mi böyle?”

 

“Çok iyi,” diye hırıltıyla mırıldandı Kulaksız.

Parmağının koptuğunu sanmıştı, ama sadece tırnağı çekilmişti.

 

Kel adam yeniden çantasına döndü. Bu kez kabloları çıkardı.

Kurt ve Kulaksız olacakları tahmin edebiliyordu. Kablolar odanın dışına kadar uzandı. Uçlarından biri jeneratöre, diğerleri ikilinin bacaklarına bağlandı.

 

“Planınızı açıklarsanız elektrikten kurtulursunuz. Ama yok… yine susacağız derseniz... Elektrik sizi yakana kadar durmam.”

 

Kurt, kablo bileğine dolarken başını hafifçe yana çevirdi.

"Bu kabloyu Migros’tan mı aldınız? Çok güven vermiyor."

Kulaksız oflayarak başını salladı.

"Geçen sefer kıvılcım çıkacağına, prize sinek girdi, dumandan boğuluyorduk."

 

Kel adam gözlerini devirdi.

"Yorum yapmayı kesin artık."

 

"Yorum değil bu, kullanıcı deneyimi," dedi Kurt, dişlerinin arasından sırıtarak.

Kulaksız ekledi:

"Bir de puanlama sistemi getirin. Mesela 'elektrik veriş hızı: 3/10', 'acı dengesi: 2', 'insanlık: 0'."

 

Kel adam elini düğmeye uzattı.

"Son sözünüz var mı?"

 

Kurt göz ucuyla Kulaksız’a baktı.

"Benim var. Bu sefer sigorta atmasın. Geçen sefer ışıklar gidince biz de gidecek gibi olduk."

 

Kulaksız burnunu çekti.

"Ayrıca elektrikten sonra gözüm üç gün ışıltılı kaldı. Mahalle beni Avatar sandı."

https://whatsapp.com/channel/0029VbAyek4InlqW1XKxgC2k

 

 

Bölüm : 06.07.2025 21:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...