@zezeizim
|
Uykulu gözlerimi duyduğum sessiz inleme'lerle araladım. Kafamı yan çevirdiğimde iniltilerin Alkan'dan geldiğini fark ettim yattığım koltuktan hızla doğruldum. Üç koca adımda Alkan'ın yanında dizlerimin üzerine çöktüm. Yine yumrularını sıkıyor, anlamsız mırıltılar çıkarıyordu. "Alkan beni duyabiliyor musun" Diye sordum alnında biriken teri baş ucuna bıraktığım mendille silerken. Kafasını sağa, sola yavaşça salladı bunu beni duyduğu içinmi yoksa başka birşey içinmi yaptı bilemiyorum. Yanık elinin yumruğunu sıkınca canı acımış olmalıki güçlüce inledi. Daha fazla kendine zarar vermemesi için yanık olan elini tuttum. Ellerimi, ellinin üzerinde hissedince aniden irkildi ne olduğunu bile anlayamadan sağ elini boğazımda hissettim gözleri yavaşça aralandı. Ellerimi boğazımda hissettiğim baskıyla sağ ellinin üzerine koymak için hızla çekiyordumki Sağ bileğimi kavradı. Sol elimle, sağ bileğini tutum itmeyi denedim ama başaramadım. Fazlasıyla güçlüydü. "Se- sen kim- kimsin. " "Be-ben Zelal. " "Sa-sana ya-yardım edi-edicem" Boğazımı sıkan el yüzünden nefesimi toparlayıp konuşmakta zorlansamda kendimi ifade etmeyi denedim. "Zelal" Dedi hırıltılı çıkan bir sesle ardında eli sıktığı boğazımı rahat bıraktı. Bir kaç kez öksürerek nefesimi topladım. Sağ elim hâlâ sol avucunun içindeydi. Elimi yavaşça çekmek istedim ama başarılı olamadım. Günlerdir yaralı yatan bir adama göre fazla güçlüydü. "Zelal" Dedi tekrardan ufak ufak kafasını salladı. "Zelal" Avucunun içine hapsettiği elimi yavaşça bıraktı. İki elinide görebileceği kadar kaldırdı kısa sayılmayacak bir süre ellerini inceledi. Ellerini incelemesi bitince yavaşca bana döndü. Siyah gözleri önce uzun ve kıvırcık saçlarıma takıldı dikkatlice inceledi kıvırcık saçlarımı. Ardından bakışları kahverengi harelerimle buluştu. Daha sonra bakışları burnuma ve çeneme düştü. "Su" "Ney? " " Su verirmisin" "He tamam. Hemen geliyorum" Mutfağa koşup büyük bir bardak su doldurdum, hemen Alkan'ın yanına döndüm. Bardağı yere bırakıp Alkanı su içe bileceği kadar kaldırdım. Yastığı sırtına destek yapıp geri çekildim. Bardağı Alkan'a uzattım. Uzun ve ince parmakları bardağı sardı ama sanki ağır bir şey tutuyormuş gibi zorlandı. Eline aldığı bardağı dudaklarına götüremeden yere indirdi. Oysa boğazımı sıkarken oldukça güçlüydü. "Yardım etmemi istermisin?" "Gerek yok." Dedi derin bir soluk aldı. "Kendim içerim." "Peki" Yavaşça bardağı dudaklarına götürdü. Küçük bir yudum aldı, yutkunurken boğazı acımış olmalıki yüzünü ekşitti. Hızlıca odayı taradı siyah hareleri. "Zelal lavabo ne tarafta."diye sordu sesi pürüzlü ve kalındı. "Koridorun bitiminden sola dön, havlu asılı olan kapı." Yüzüme tuhaf bir bakış attı. Ellerini yere bastırarak doğrulmaya çalıştı. Canı acımış olmalıki yüzünü ekşitti, saftorik Zelal adam suyunu zor içti yardım etsene. "Yardım edeyim. " Dizlerinin üzerinde duruyordu, bir elimi sırtından geçirip tutmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Cüssesi bana göre oldukça genişti. Bundan vazgeçtim sağ kolunu kaldırıp altına girdim. Alkan kalkmak için çabalamak yerine bana hayalet görmüş gibi bakmakla meşguldü. Omuzumdan sarkan elini bileğinden tutum boşta kalan elimide sırtına destek yaptım. "Ağırlığını bana ver daha rahat kalkarsın" Sözümü dinledi ve ağırlığını bana verdi. Ağırlığını ver diyen ben değilmişim gibi Alkan ağırlığını verir vermez düştüm. Düşerken Alkan'ıda çekmiş olmalıyımki Alkan'da üzerime yığıldı. Ben "ağğ" Diye bağırırken Alkan'da güçlüce inledi. "Ne diye bukadar yüklendin üstüme be" Diye sinirle çıkıştım. Alkan yan dönerek kendini yere bıraktı, böylelikle üzerimden çekilmiş oldu. "Sen demedinmi ağırlığını ver diye kızım." "Ben dedim ama insan okadarda yüklenmez ya!" Sinirle yerden kalktım omuzum ve bacağım çok acımıştı. "Sabır Allah'ım." Ağzımın içinden Alkan'ı taklit ederek tekrar yanına gittim. "Gel hadi yardım edeyim." Elimi, koluna uzattım. "Vazgeçtim boşver" "Şimdi gene düşeriz falan boşver." Ben, ona kızgın bakışlar atarken, o yerden destek alarak yatağına, yattı. Kapı tıklayınca Alkan'a bakmayı bıraktım ve kapıya koştum. Gelen annem ve babamdı. "Hoşgeldiniz" "Hoşbulduk kızım." Dedi babam. Annem kafa salladı. Bu onun dilinde hoşbulduk demekti. "Asker nasıl pansumanları tarif ettiğim gibi yaptın dimi Zelal." "Yaptım fıstığım. Hatta sana bir süpriz'im var" Dedim yüzümdeki geniş gülümsemeyle. Annem emekli hemşire olmasına rağmen Alkan'ın durumu, onu fazlasıyla yıpratmıştı. Dün sabah, babamla ikisi erkenden uyanmış, hazırlanmış ve şehir merkezine Alkan için gerekecek ilaçları almaya gitmişlerdi. Annem ayakkabılarını çıkarıp banyoya girdi. Ellerini ve yüzünü yıkayıp çıktı. Babam odun ve kömür getirmek için bahçenin arka tarafına geçti. Salondan içeri girdiğimde Alkan'ı kendini incelerken buldum. Üzerindeki şortu çekiştirerek inceliyordu. Evet üzerinde şort vardı hemde babamın şortuydu. Annem, Alkan'ın sadece altındaki boxerı ile kalmasını istemişti çünkü bacağında çok derin bir kesik yarası vardı. Babamsa 'böyle birşeye asla izin veremem üstü zaten çıplak.'diyerek Alkan'a eski ve oldukça büyük olan şortunu giydirmişti. Tabi şortu giydirmeden önce leğene sıcak su yapıp Alkan'ın bütün vücutunu kan ve çamurdan arındırmıştı. Alkan geldiğimi anlamış olmalıki şaşkın yüzü bana döndü. "Ne gülüyon kız." Dedi yapmacık bir sinirle. "Hiç... " Dedim harfleri uzata uzata biraz daha konuşursam kahkaha atma olasılığım vardı. Yüzümdeki salak sırıtışı silebilmek için dudağımı ısırdım. Ben içeri girip koltuğa oturmadan babam elinde odun çuvalıyla içeriye havalı bir giriş yaptı. Alkan'ı uyanık görmeyi beklemediği için oldukça şaşırdı. Alkan babamı görünce dondu kaldı. "Selamünaleyküm" Dedi babam yüzüne samimi bir tebessüm yerleştirdi. "Aleykümselam" Dedi Alkan, ellerini yere koyup yattığı yerden dikleşmeye çalıştı. Yaraları acımış olmalıki yüzünü ekşitti. Babam, Alkan'ın dikleşmeye çalıştığını fark edince kaşlarını çattı. "Kalkma evladım kalkma hastasın sen yat dınlen." Dedi babacan bir tavırla. "Saygısızlık olur efendim" Dedi Alkan mahçup bir tonda. "Başlatma lan saygından! Azıcık büyük sözü dile" Dedi babam onu tanımayan biri şuanda kızgın olduğunu düşünebilirdi. "Peki efendim." Dedi Alkan süt dökmüş kedi gibi yerine geri uzandı. Annem salon kapısından içeri girdiğinde kısa sayılmayacak bir süre Alkanla bakıştılar. Annem şaşkın bakışlar eşliğinde Alkan'ı süzüyor. Alkan ise Mahçubiyet ve şaşkınlığı aynı anda yaşıyordu. "Sen ne zaman uyandın?" Diye sordu annem şaşkınca. Annemin sorusuyla Alkan bana döndü, "ben ne zaman uyandım?"dedi. Annemin ona sorduğu soruyu oda bana soruyordu. "Bilmem bir saat olmuştur bence." Diye yanıtladım sorusunu. Alkan anneme döndü yüzüne salak bır sırıtış ekledi ve "bir saat olmuş." Diye yanıtladı annemi. Annem, Alkan'ın bu haline tıpkı onun gibi sırıtarak karşılık verdi. "Yemek yediniz mi çocuklar?" Diye sordu babam. "Hayır baba yemedik" Dedim. "Çarşıdan gelirken köfte ekmek almıştık. Siz onları hazırlayın bende sobayı canlandırayım ev soğumaya başlamış." Alkan'a döndüğümde yüzünde allak bullak bir ifade vardı. Sanki hem utanıyor hemde birşeye üzülüyor gibiydi. Babam sobayı tekrardan alevlemek için içine kuru, küçük dal parçaları attı. Annem çoktan mutfağa gitmişti. Annemi fazla beklememek için bende mutfağa geçtim. 🎋🎋🎋 ALKAN SOYKAN Bulunduğum odanın içini gözlerimle tekrardan taradım nerede olduğum veya ne zamandır burada olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Adının Zelal olduğunu öğrendiğim kız annesiyle mutfağa gittiğinde adını bilmediğim orta yaşlı adamla tek başıma kalmıştım. Çok insan görüp tanımıştım bu aile iyi insanlara benziyorlardı yinede tetikte olmalıydım. Ama uyandığımdan beri kasıklarımı patlatıcak ratede olan tuvalet ihtiyacım pekte yardımcı olmuyordu. Evin kızı olan Zelal'den yardım istemiştim ama cılız bedeni beni gaddaramamış ve birlikte düşmüştük. Orta yaşlı adamın boyu uzundu, çok kilolu değildi ama hafif bir göbek çıkıntısı vardı. Gözleri mavi, yüz hatları oldukça belliydi. Kalın kaşları eve geldiğinden beri çatıktı. Saçlarında yılların yorgunluğu olduğunu belli eden aklar vardı. Genel olarak iyi birisine benziyordu. Tuvalet ihtiyacımı gidermek için kendisinden yardım istemeye karar verdim. Hafifçe öksürüp amcanın ilgisini çekmeyi denedim başarılı olmuştum. "Lavobayu kullanabilir miyim efendim." Diye sordum. Yaşlı adamın çatık kaşları gevşedi yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu. "Tabi oğlum. Gel sana yardımcı olayım." Dedi ve yanıma geldi. Kolumun altına girdi bir elini arkamdan kaburgalarıma destek yaparak beni kaldırdı. Ayağa kalkınca başım bir fırıldak gibi dönmeye başladı. Bir elimi hızla dönen başıma attım boşta kalan elimle yanımda duran yaşlı adama sıkıca tutundum. "İyimisin oğlum?" Diye sordu yaşlı adam. Cevap veremedim başım dönüyor, gözlerim kararıyor, kulaklarım uğulduyordu. Ellerimi uğuldayan kulaklarıma sıkıca bastırdım. Yaşlı adam birşeyler dedi ama anlayamadım. Dizlerim titremeye başladı düşücek gibi olduğumda iki elin beni sıkıca sardığını hissettim. Ardından bir başka elin varlığını yüzümde hissettim ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bırakın beni demek istedim. Ellerinizi üstümden çekin demek istedim ama olmadı yapamadım. Ne kadar zaman geçti bilmiyor ama kulaklarımdaki uğultu aniden durdu. Gözlerimi yavaşça araladım. Yüzümdeki elin sahibi Zelal'in annesine aitti. "İyimisin oğlum?" Diye sordu Zelal'in babası. "İyiyim iyiyim teşekkür ederim." Diyebildim güçlükle. İyiyim demiştim ama beni sıkı sıkıya tutan kolları bir an olsun gevşememişti. "Sanırım tansiyonum oynadı." Dedim mahçup bir tavırla. "Tansiyon olduğunu sanmıyor. Kafana aldığın darbelerden dolayı hafif bir beyin sarsıntısı geçirmiş olmalısın ani hareketler yapma bir daha" Dedi yüzünde gerçekten üzgün bir ifade vardı. Kafamı sallamakla yetindim. "İzninizle lavaboyu kullanabilirmiyim?" Diye tekrardan sordum. "Gel oğlum götüreyim seni." Dedi Zelal'in babası. "Siz zahmet etmeyin efendim yeterince yük oldum zaten size." Dedim mahçup bir tonda. "O ne demek öyle! Sen bize yük falan değilsin! Sen bize tanrı misafirisin." Dedi Zelal'in babası. "Ayrıca bana sürekli efendim diyip durma! Benide sinir etme!" Diyede ekledi çatık kaşlarından gerçekten sinirlendiği belliydi. Ama bu sinir öfkeden uzak bir babanın çocuğunu yanlış birşey yaptığında ürksün bir daha yapmasın diye yaptığı yalancı bir sinir gibiydi. Güldüm bu tavrına "peki. birdaha demem" Dedim "Benim adım Fırat. İster Fırat amca de, ister Fıratbaba de. Ama efendim deme!" "Tanamdır Fırat amca. Bende Alkan." Dedim. "Biliyoruz." Dedi Fırat amca Kaşlarımı çattım. "Künyende adın yazıyor." Dedi ve güldü. İçim rahatlamıştı iyi insanlara benziyorlardı ama yinede tedirgindim. Ağır adımlarla salonun çıkışına yöneldik. Zelal solan kapısının dış kısmındaydı göz göze geldiğimizde küçük bir gülümseme sundu. Salondan çıkınca uzun ve geniş bir koridor vardı. Sağ tarafta kapısı yarım açık bir oda vardı. Aralık kapıdan görebildiğim kadar büyük bir yatak vardı. Aralık kapının yanındaki odanın kapısı tamamen kapalıydı. Bir kaç adım sonra büyük bir vazo ve içindeki renkli füskül otlarla oynayan kara bir kedi vardı. Kara kedinin bulunduğu yerin üç adım sonrasında koridor ikiye ayrılıyordu. Hayatımda hiç bukadar büyük bir köy evi görmemiştim. Hatırladığım kadarıyla buradan sola dönecektik. Hızlı yürüyemiyorum sanki omuzlarımda fil oturuyordu. Koridorun sonunda kapısında açık mor bir havlu asılı olan kapı vardı. Yan tarafta duran düğmeden ışığı açtı Fırat amca, benimle birlikte tuvaletinin içine kadar girdi. "Tutunarak işini halledebilirmisin yardım edeyim mi? " Diye sordu. "Yeterince yardımcı oldun Fırat amca teşekkür ederim." Dedim mahçup bir ifade ile. " Tamam. Bir ihtiyacın olursa çekinme söyle ben koridordayım haberin olsun." Dedi. Babacan bir tavırla sırtımı okşadı ve çıktı. Tuvalet ihtiyacımı giderdik ten sonra Ellerimi yıkamak için lavabonun önüne geçtim. Aynadaki yansımama baktım uzun uzun sandığım kadar kötü gözükmüyordum. Sağ kaşımın üzerinde beyaz bir sargı bandı vardı. Suratımda yer yer geçmek üzere olan morlukların daha büyükleri çıplak üst bedenimde de vardı. Karnımın sol tarafında kaburgamdan kasıklarıma kadar kapatan büyük beyaz bir bandaj vardı. Üzerimdeki şortun sağ paçasını yukarı sıyırdığımda kasıklarımdan dizime kadar kalın bir bandaj daha vardı. Sol avucumun içi tamamen yanmıştı. Hatırlıyordum bu yanığın nasıl olduğunu konuşmamı istemişlerdi konuşmayınca elimi yanan ateşe tutmuşlardı. Aynadan sırtıma bakmaya çalıştım oradada morluklar ve yaralar vardı. Ama dikkatimi çeken asıl şey sırtıma çizilen kafesti. Evet buna kafes derdik üşürmüş olan kişilere yapardı büyüklerimiz. Batikon ile kafes çizerlerdi sırtımıza. Vücutum tertemizdi kanlar ve çamur lardan eser kalmamıştı. Benimle bukadar ilğilenmişmiydiler gerçekten. Bir kez daha minnet duydum bu aileye. "Alkan iyimisin oğlum" Diye seslendi Fırat amca. "İyiyim Fırat amca çıkıyorum şimdi" Diye seslendim. Ellerimi yıkadım ellerimde kalan suyu hafifçe suratıma sürdüm. Ardından elimi yüzümü havluya silip çıktım. Fırat amca beni bekliyordu. Tekrardan koluma girdi ve salona geçtik. Zelal ve annesi küçük bir yer sofrası kurmuş bizi bekliyorlardı. "Alkan sen yatağına uzanarak yemek yiyebilirsin" Dedi Zelal'in annesi. "Sofraya saygısızlık olmasın sofrada yiyebilirim" "Sen nasıl rahat edersen öyle olsun oğlum" Dedi. Fırat amcanın yardımıyla sofraya oturdum. Daha doğrusu sofranın arkasında kalan koltuğa sırtımı yaslıyarak bacaklarımı uzattım. Fırat amca sırtıma ve yanıma yastıklarla destek yaptı. Zelal sağ tarafımda oturuyordu. Saçlarını tek kuyruk yapmıştı. Zelal'in sağında annesi oturuyordu. Fırat amca ise ayak ucumda yerini almıştı. Zelal yanından küçük bir tepsi aldı ve içine sofranın üzerinde duran alüminyum folyo ile kaplı olan bütün ekmek lerden bir tanesini bıçakla ikiye bölüp koydu. Yanına büyük bir bardak ayran ve salatalık domates koydu. Ardından bana doğru döndü. "Tepsiyi kucağında tutabileceğini sanmıyor sana ufak bir sofra getireyim." Dedi. "Hayır. gerek yok kucağımda tutabilirim tepsiyi." Dedim. Zelal büyük bir tereddütle kafa salladı ve tepsiyi bana uzattı. Tepsiyi aldım ve sol bacağımın üzerine yerleştirdim. Üç kişilik bir aile olmalarına rağmen dört bütün ekmek köfte vardı. Sofrada belkide başka bir aile üyesi daha vardı ama şuan evde değildi. Bana ise onun hakkı verilmiştir belki diye düşündüğüm için parmak uçlarımla Zelal'in koluna dokundum. Ekmeğini ısırmaya çalışıyordu. Isırmaya çalıştığı ekmekle bana baktı. Yarım ekmeklerden bir tanesini ona uzattım. Sonunda ısırdığı ekmeği işaret ederek. "Benüm vor. O senün" Dedi ağzı dolu olduğu için kelimeleri doğru söyleyememişti. "Bana bu yeter" Dedim diğer yarımı göstererek. Elindeki yarım ekmeği birazcık havaya kaldırdım. "Bu fazla ziyan olmasın." Dedim. Aslında yerdim ama üstlerine yük olmak istemiyordum. "Hayır. O senin ye onu." Dedi ve ayranında büyük bir yudum alıp yuttu. "Ben bile bir bütün ekmek yiyebiliyorum sende yersin. Nazlanma." Diye tabiri caizse beni biraz azarladı. Ve önündeki köfte ekmekten koca bir ısırık aldı. "Bu bana gerçekten fazla." Dedim elimdeki ekmeği havaya kaldırarak. "Yani Alkan birşey demiyeyim diyorum ama beni sinirlendiriyorsun. Ye işte oğlum kocaman adamsın anca doyurur o ekmek seni." Diye çıkıştı Zelal'in annesi. Birşey demek için ağzımı açmıştım ki Fırat amca ayağıma küçük bir fıske vurdu. "Ferda sultanı kızdırma! Döver yoksa seni akıllı uslu ye yemeğini."dedi. Kafa salladım ve elimdeki köfte ekmeğin yemeye başladım tadı efsaneydi. Belkide günler süren açlığım yüzünden bana öyle geliyordu. Koridorda gördüğüm kara kedi şimdi büyük sobanın arkasında yatıyordu. Yavaşça yattığı yerden kalktı. Ayaklarımın üzerinden geçerek Zelal'in kucağına çıktı ve Zelal'in ayranını içmeye başladı. "Sütlaç sana mutfakta ayran verdim. Ne diye benimkini içiyorsun." Bir dakika sütlaçmı? Zifiri siyah bir kedi aynı zamanda ayran içiyor ve adı SÜTLAÇ fazlasıyla tuhaf. Şöyle düşünürsek belkide yanmış bir sütlaç olabilir gibi bilemiyorum kararsız kaldım. Zelal bardağı sütlaç'ın ağzından çekti ve kendi içti sütlaç bu duruma sinirlenmiş olmalıki Zelal'in kucağını terkedip bacaklarımın üzerine yattı. Zelal kaşlarını çattı ve sütlaç'ın kıçına bir sille çaktı. "In onun kucağından yaraları var." Diyerek sütlaç'a uyarıda bulundu. Sütlaç mırıltılar çıkartarak tepsime yöneldi ve ağzına bir salatalık alıp yemeye başladı. "Alkan sen kız korksun. Senide rahat bıraksın." Dedi Zelal. "Sorun yok yiyebilir." Dedim Zelal kafa salladı ve tekrardan yemeğine yöneldi. Ekmeğimin arasından bir tane köfte çıkartım tepsinin sütlaç'a yakın olan yerine koydum. Parmaklarımla sütlaç'ın kafasını sevdim. Sütlaç köfteyi kokladı ve bıraktı. Tekrardan salatalık tabağına yönelip bir dilim salatalık aldı ve onu yemeye başladı. "Kız sen vegan kedi misin?" Diye sordum gülerken. Zelal koca bir kahkaha attı ve elini dolu ağzına kapattı. Zelal'in kahkahasına diğer aile üyelerid eşlik etti. Bana döndü ve eliyle bir dakika işareti yaptı hızlı hızlı çiğnedi ağzındaki ekmeği yarısını yuttu ağzında kalan ekmeği ise yanağına iteledi. Sol yanağında koca bir top varmış gibi gözüküydu. "Sütlaç dişi değil, erkek"dedi gülerek. " Nasıl kız değil?" Diye sordum. Bu kadar güzel bir kedi nasıl erkekti. "Alkan görmüyor musun erkek işte" Dedi gülmeye devam ederken. "Hayır erkek değil bu kız." Kimse bu kedinin erkek olduğuna beni inandıramazdı kızdı bu kedi belliydi. Zelal bana doğru eğilince kulağıma birşey söyleyeceğini anladım ve Zelal'e doğru eğildim. "Alkan görmüyor musun hayvanın cinsel organları var. Sence dişi kedide varmı onlardan." Zelal bana yaklaştığında sofraya oturduğumuz dan beri kokusunu aldığım ama yanılğı sandığım koku etrafımı sardı. Muhteşem bir limon ve algılayamadığım bir koku etrafımı sardı. Kafamı silkeleyip beni esir alan kokudan kendimi çekmek istedim ama başarılı olamadım. Boğazımı temizledim ve Zelal'in kulağına eğildim. "Hani neredeler bas baya kız bu." Dedim. Kahkaha sesi yükselince kafamı öne uzattım Zelal'in annesi ve babası bize gülüyordu. Zelal onların gülmelerini umursamadı ve bana dönüp "erkek o erkek. Üç yıllık kedimin cinsiyetini bilemeyecek kadar safmıyım ben" Dedi bir yandan üç parmağını kaldırdı ve gözüme gözüme salladı. İnat bir adamdım kucağımdaki tepsiyi yere bıraktım. Sütlaç'ı tutup kendime çektim. Kediyi kucağıma sırt üstü yatırdım ve alt bacaklarının arasındaki tüyleri elimle araladım. Siktir. Hemde siktir kere siktir. Kedi gerçekten erkekti. Aferin oğlum hep kendini böyle rezil et tamammı. "Tüyleri çok uzun ondan kız sandım." Dedim umursamaz bir tonda. "Hehe tabi tabi" Dedi Zelal elini yukarı aşşağı sallarken. Umursamaz görünmeye çalışarak kediyi sevdim ve bıraktım. Ferda teyze ve Fırat amca yemeklerini bitirmiş bize gülüyorlardı. "Ay çocuklar alemsiniz yani. Akşam akşam ne güldürdünüz bizi." Dedi Ferda teyze gülmeye devam ediyordu. "Sen yıllarca oku çalış çabala yüzbaşı ol ama bir kedinin cinsiyetini bileme." Dedi Zelal ağzının içinden kendi kendine söylenir gibiydi. Ama duymuştum bir kere yemeğimi yemeye kaldığım yerden devam ederken. "Ne alakası var kızım bunun yüzbaşı olmakla." Dedim "Ne bileyim ben ne alası varsa var" Diye çıkıştı dengesiz miydi bu kız "Kendin dedin" "Yo demedim sen yanlış duydun" "Neyse ne boşver" "Hadi yemeğinizi yiyin sonrada Alkan biraz dinlensin" Dedi Ferda teyze. Son lokmamıda aldım ve elimi ve ağzımı ıslak mendille sildim. Islak mendili boşalan kartona geri sıkıştırıp tepsinin köşesine bıraktım. "Ellerinize sağlık, Kesenize bereket" "Afiyet olsun oğlum" Dedi Fırat amca. "Şifa olsun çocuğum" Dedi Ferda teyze. "Zelal kalk ellerini yıka sonrada Alkan'a pansuman yap annem hadi" Dedi Ferda teyze. "Tamam sofrayı kaldırayım yaparım." Dedi Zelal. Ardından Ferda teyze salondan çıktı. Fırat amca "hadi gel seni yatağına yatırayım" Dedi ve elini uzattı. Beni yerime yerleştirdikten sonra ahıra ineceğini söyleyip gitmişti. Yattığım yatak tam sobanın yanındaydı sıcağı görünce bir kedi gibi mayıştım göz kapaklarım siyah harelerimi örtmeye başlayınca direnmedim. Gözlerim kapalıydı henüz uykuya dalmamıştım. "Pansuman vakti." Zelal neşeli sesiyle içeriye girdi elinde şıklattığı birşeyler vardı. "Alkan uyudunmu?" "Hayır ama her an uyuyabilirim" "Pansuman yapcam sana sonra seni rahat bırakıcam istediğin kadar uyu" Kafa salladım belli belirsiz uykunu sıcak kolları içine çekiyordu. "Özür dilerim" Diye mırıldandım belli belirsiz. Zelal'in sıcak elleri yaralarımın üzerinde geziyordu. arada sızlıyordu yaralarım ama umursamadım. "Ne anlamadım" "Sabah seni boğduğum için özür dilerim." Dedim zorlukla sonra uykunun sıcak kolları beni içine çekti. Birinci bölüm sonu. Kurguyla ilgili yorumlarınızı bekliyorum sağlıkla ve huzurla kalın. 🎋✨ |
0% |