@zezeizim
|
sizlere yeni bölüm getirdim. Satır arası yorumlarda buluşalım. Keyifli okumalar
𝔸𝕝𝕜𝕒𝕟 𝕊𝕠𝕪𝕜𝕒𝕟
Önümde akan görüntüyü tekrar başa sardım. Kameranın görüşü tekrardan kirli yıkık dökük bir hücreyi en net şekilde göstermeye başladı.
Abim izbe hücrenin en köşesinde yatıyor. Elleri kanlı, yüzü kanlı, yarı çıplak vücudu kanlı. Üst bedeni tamamen çıplak, altında parçalanmış bir kot pantolon var. Görüntü siyah beyaz ama kanlar ve yaralar fazlasıyla belli.
Görüntüde abimin küçük bedeni titremeye başladı. Tahmini yedi yada sekiz yaşlarında bu görüntülerde. Kadraja uzun boylu göbekli bir adam dahil oluyor. Abimin titreyen küçük bedeni irkiliyor.
Kafasını kaldırıp gelen kişiye bakmayı deniyor ama kaldırdığı kafası her defasında geri düşüyor. Yanına yaklaşan iri adam ayağını titreyen küçük elinin üzerine koyuyor. Abim direnmeye çalışıyor. Yüzü acıyla kasılıyor ama inlemiyor.
Kadraj işte burda yakınlaşıyor. Artık abimin küçük yüzü tam karşımda. İri adam bişeyler mırıldanıyor. Ayağını havaya kaldırıp,bir böcek ezer gibi abimin elini eziyor.
Bu kez abim acıya dayanamayıp kuvvetlice bağırıyor. "Noldu? Canın mı acıdı dayıcım?" Diye soruyor iri adam. Ardından pis bir kahkaha atıyor. Abim boşta kalan eliyle kaşından akan kanı siliyor.
"Hayır acımadı. Hadi bir kez daha yap!" Diye karşılık veriyor. İri adam pis bir kahkaha atıyor. Güçlü bir tekmeyi abimin karnına indiriyor. Abimin küçük bedeni iri adama arkasını dönüyor yattığı yerde cenin pozisyonuna geçiyor.
Küçük olan bedeni dahada küçülüyor. Adam pis bir kahkaha daha atıyor. "Atarlı babasının, atarlı oğlu." Adam, abimin sırtına ard arda üç tekme indirip kadraj dan çıkıyor.
"Sevgili yeğenime aldığım pahalı mamadan getirin. Bu gün çok yoruldu karnı doysun." Metal bir sandalyeyi sürükleyerek abime en uzak ama kameranın en net çektiği köşeye geçip oturdu.
Sıska bir adam elinde konserve bir kutuyla geldi. Konserveyi açıp içine bir kaşık koydu. Abimin önüne iteledi. Abimin arkası dönük olduğuna konserveyi görmedi bile. İri adam başıyla bir işaret verdiğinde arkadan iki adam daha geldi.
Biri oldukça kısa ve sıska, diğeri ise kısa ve keldi. İki adam hınçla abimin kollarına girip oturur pozisyona getirdiler. Kollarını bıraktılar ama yanından kalkmadılar. Sıska adam ıslak konserve köpek mamasını abimin önüne itelediğinde, iri adam gür bir kahkaha attı.
"Asi bak bu mamanın kıymetini bil oğlum. Türkiye'deki en pahalı ve kaliteli yaş köpek maması o önündeki."
Abim kafasını kaldırıp iri adama baktı. "Kaliteli mamalara benim ihtiyacım yok. Ama senin belli ki var dayıcım al sen ye." Ayağının ucuyla mamayı itekledi.
İri adamın yüzü sinirle kasıldı. Samimiyetten uzak bir gülümsemeyle, "anlaşıldı Asi'nin bu gün iştahı yok." Oturduğu yerden sakince kalktı. Abim başını dahada dik tutuyordu artık.
Abimin yanına kadar geldi. Yalancı bir hüzünle, "canım yeğenim ama bak kamera kayıtta" Parmağıyla kamerayı işaret ettiğinde abim dişlerini sıkarak kameraya baktı. "Bu videoyu babana göndereceğiz. Sana kötü baktığımızı düşünmesi beni çok üzer. Hadi ye mamanı." Abimin başını okşayıp tekrar yerine geçti.
Abimin yaşına göre oldukça sert bakışları hâlâ kameradaydı. İri adam başıyla diğer adamlara bir işaret verdiğinde abimin iki yanında duran adamlar kollarına girdi. Önündeki sıska adam abime bir tokat vurup köpek mamasını ağzına tıkıştırdı.
Midesi bulanmış olmalı ki omuzları sarsıldığında gözünden arsız bir damla yaş firar etti. Bakışlarını kameradan çekti. Kuvvetlice öğürdüğünde sıska adam ikinci kaşık mamayı ağzına tıkadı. Kusmasın diye büyük elini ağzına dayadı.
Abim çırpındı ama olmadı. Gözlerinin kızardığı siyah beyaz görüntüden bile belliydi. Gözlerinden yaşlar sicim gibi akmaya başladığında el mecbur ağzındaki köpek mamasını yuttu.
İri adam pis pis sırıtarak ayağa kalktı duvara asılı olan kameranın tam karşısına geçti. Yüzüne kocaman bir gülümseme ekleyip, el salladı. "Enişte nasılsın bu gün? Bak canım yeğenim bana emanet çok iyi bakıyorum ona aklın burda kalmasın."
Sırıta sırıta abime yöneldi. Abim kafasını dik tutmaya çalıştığında yüzüne sağlam bir tekme geçirdi. Abimin yüzü kanla kaplandığında kayıt bitti.
Kaydı başa sarmak için hamle yaptığımda Atahan elini bilgisayarın üzerine koyup kapattı. "Yeter artık!" Diye dişlerinin arasından tısladı. "Ata çekil seni kırmak istemiyorum." Ata'nın elini tutup itekledim.
Atahan çevik bir hareketle önümdeki bilgisayarı duvara vurdu. Duvara toslayan bilgisayar ikiye ayrılıp yere yapıştı. Artık sinir bütün beynimi ele geçirmişti. Sıktığım yumruğumu önümdeki ahşap masaya indirdim. Yetmedi bir kez daha ve bir kez daha. Beynimde bir siren çalıyor, bir ışık gözlerimi kör ediyordu sanki.
Önümdeki ahşap masayı altından tutup odanın bir köşesine savurduğumda Ata kollarımı yakaladı. Arkamdan kollarımı çarpraz birleştirdiğinde ayağımla önümdeki sandalyeye tekme vurdum. Sandalye tekmenin şiddetiyle savrulup duvara vurdu.
"BIRAK!" Diye bağırdığımda Atahan zorlamadan bıraktı. Ata'nın elinden kurtulduğumda yerdeki masaya yöneldim masayı tuttuğum gibi duvara geri savurdum. Masanın ayakları kırıldı ve yere indi.
Yetmedi sinirim çıkmadı. Beynimdeki sesler susmadı. Çalışma odasının sol köşesindeki kitaplığı tutup odanın diğer köşesine savurdum.
Bütün kitaplar odanın dört bir köşesine dağıldı. O an beynimde daha büyük bir şimşek çaktı. Sıktığım yumruğumu ilk kendi şakağıma indirdim. Yetmedi. Yetmezdi. Bu kez sıktığım yumruğumu ard arda duvara indirmeye başladım. Deli gibi bağırıyor, duvarı yumruklu yordum.
Birinin beni sırtımdam tutup yere çektiğini hissetim. Kurtulmak için hamle yaptığımda kollarıma giren iki kişiyi hissettim sesleri duyuyor ama kim olduklarını bir türlü algılayamıyordum. Göğsümün üzerine yere yatırıldım. Yüzüm yerle birleştiğinde sırtımda bir ağırlık vardı. Ardından kalçam da bir sızı hissettim.
Kalçama bir yangın dolduğunda beynimde çakan şimşek bıçak değmiş gibi kesildi. Ama kulaklarımda olan uğultu lar gitmedi. Başımı kaldırmayı ve çırpınmayı denediğimde başıma bir el bastırdı.
🍋🍋🍋
ℤ𝕖𝕝𝕒𝕝 𝔸𝕜𝕥𝕒𝕟
Yüzümdeki salak gülümsemeyle Arkın'dan gelen mesajı açtım.
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: yengecim hayırlı cumalar.⭐
Yüzümdeki gülümseme dahada derinlik kazandı. İki gündür Arkın'la sürekli konuşuyorduk. Çok samimi bir adamdı. Tek kötü huyu fazla yengeci biriydi. İki gündür sürekli Alkan'la aramızda hiçbir şey olmadığını söylememe rağmen sürekli yenge deyip duruyordu.
Olsundu. Öyle kabullenmiştim kendisini. Çok bekletmeden mesaj yazmaya başladım.
Sanada hayırlı cumalar Arkın❣️
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: yenge ama bu olmadı. 👉❣️
Neden?
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: lütfen böyle şeyler yapma yenge! Kendimi kötü hissediyorum.
Neden emoji kullanmanın nesi kötü?
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: emoji kullanmak kötü değil yenge. Alkan dışında birine kalp atman kötü. 😡
Arkın'dan gelen mesajla gür bir kahkaha attım. Anlaşılan gerçekten sevgili olmadığımıza inanmıyordu.
Alkan'a neden kalp atayım ki?
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: ya yenge herkese yapında bu numaraları bana yapmayın 😏
Ne numarası?
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: ya yengecim ben anlıyorum. Tamam gizli yürütmek istiyorsunuz. Saygım var. Ama benden de gizlemeyin yani😉
Arkıncım gerçekten öyle bir şey Yok. Biz Alkan'la sadece arkadaş olduk hepsi bu.
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: aynen yenge.🤪
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: sadece arkadaş.
😄😄😄
Elimdeki telefonumu koltuğun üzerine bırakıp salondan çıktım. Mutfakta bir şeylerle uğraşan annemin yanına gittim. Arkasından yaklaşıp sarıldığımda irkildi.
"Ay Zelal aklımı aldın be kızım."
"Sanki evde Reyhan'la benden başka birimi var anne?"
"Ne bileyim kız korktum işte aniden gelince." Gülerek kollarımı annemden çözdüm. Buz dolabının kapısını açıp içine bakmaya başladım. İki tane yeşil elma ve bir limon alıp kapağı kapattım.
Elmaları güzelce yıkayıp soymadan dilimledim. Üzerlerine bir bütün limon sıkıp iki tane de çatal aldım ve mutfaktan çıktım. Reyhan en son kendi odasında Sütlaç'ı taramakla meşguldü.
Reyhan'ın bizim evdeki odası salonun kapısından çıktığınızda hemen sağınızda kalıyordu. Reyhan'ın odasına girdiğimde Sütlaç sırt üstü yatıyor. Reyhan ise Sütlaç'ın göbeğini tarıyordu.
Yanlarında Sütlaç'ın dökülen tüylerinden minik bir yığın oluşmuştu. "Bitmedi mi hâlâ tarama işiniz?" Dediğimde Sütlaç umursamadı bile Reyhan ise Sütlaç'ın arka patisini tutup taramaya başladığında, "bizim tarama işimiz biter mi hiç? Baksana kendinden daha büyük bir tüy yığını var. Bu sene kaz tüyü yastık değil, kedi tüyü yastık terçih edeceğiz artık. Dedi
"O zaman biraz ara verin taranmaya çünkü elma getirdim."
Reyhan kafasını salladı ve taraktaki kalan son tüyleri de yumak yapıp yığının üzerine ekledi. Sütlaç hâlâ sırt üstü yatıyordu. Reyhan, Sütlaç'a bakıp göz devirdi. Göbeğine vurup, "hadi kalk bu günlük bu kadar." Dedi.
Sütlaç tabiki Reyhan'ı dinlemedi. "O kadar sinir bozucu bir kedisin ki bazen seni ısırmak istiyorum." Sütlaç, kuyruğunu sallayan Reyhan'a yandan bir bakış atıp yatmaya devam etti.
Elimdeki elma tabağıyla yatağın üzerine oturdum. Kucağıma bir yastık çektim. Ağzıma bir dilim elma attım. Bu sırada Reyhan tüyleri yığdığı havluyu dürdü ve kenara bıraktı.
Yanıma geldi ayaklarını uzatıp sırtını duvara dayadı. Ağzına bir dilim elma atıp konuşmaya başladı. "Hâlâ konuşuyor musunuz Arkın'la?"
Ağzımdaki elmayı hızlı hızlı çiğneyip yuttum. "Evet. Biraz önce konuştuk." Reyhan kıkırdadı. "Bana öyle geliyor ki bu Arkın, Alkan ve seni evlendirmeden bu işin peşini bırakmıyacak"
Reyhan'a göz devirip ağzıma bir dilim daha elma tıkıştırdım. "Soçmolomo Royhon" Bu kez göz devirme sırası Reyhan'a geçti. "Ne var Zelal gayet yakışıklı bir bey kendisi."
Ağzına bir dilim elma attı. Hızlıca çiğneyip yuttu. "Hem bence Arkın haklı çokta yakışıyorsunuz." Dediğinde elma boğazıma takıldı. Elimi göğsüme atıp öksürmeye başladığımda Reyhan ayağa kalkıp sırtıma vurmaya başladı.
"Zelal iyi misin?" Son nefesimi bir dilim elma yüzünden vereceğim hiç aklıma gelmemişti ama sanırım öteki tarafa gidiyordum. Kuvvetlice öksürdüğümde Reyhan sırtıma öyle bir vurdu ki bir an ağzımdan fırlayan şeyin elma değil ciğerim olduğunu sandım.
Arkamı döndüğüm gibi Reyhan'ın koluna bir tane patlattım. "Sen salak mısın?" Diye çıkıştım. Reyhan'ın endişeli ifadesi bozguna uğradı. "Senin yüzünden geberiyordum."
Reyhan elini göğsüne atıp yalancı bir şaşkınlıkla, "aaa kız ben ne yaptım. Adamın adını duyunca sana bir haller gelmesi benim suçum mu?" Canım kuzenim beni sinir etmek için elinden gelen herşeyi yapıyordu sanki.
"Saçmasapan konuşma Reyhan. Adamla arkadaş bile değiliz." Reyhan alaylı bir ifadeyle kafasını hâlâ aynı pozisyonda yatan Sütlaç'a çevirdi. "Ben inandım. Sütlaç sende inandın mı?" Diye sordu.
Sütlaç tabikide Reyhan'ı umursamadı. Ben ise göz devirmekle yetindim. Birkaç dakika ikimizde konuşmadık. Sessizliği ilk bölen Reyhan oldu. "Film falan mı izlesek?
"Olur. Sen filmi seç ben içeriden telefonumu alıp geleyim." Reyhan kafasını olumlu yönde salladı. Eline televizyonun kumandasını alıp film bakmaya başladı.
Salona girdiğimde aklıma film izlerken atıştırmalık hazırlamak geldi. Telefonu mor puantiyeli sarı pijamamın cebine soktum ve mutfağa yöneldim. Bir tabağa kurabiye diğer tabağa ise çerez koydum.
Yanına içecek birşey olmazsa olmazdı. Birer tane sıcak süt hazırladım. Hepsini orta boy bir tepsiye dizdim. Elime aldığım tepsiyle birlikte Reyhan'ın odasının yolunu tutum.
Odadan içeri girdiğimde Reyhan hâlâ film seçiyordu. "Bulamadın mı hâlâ" "Buldum ama iki tane buldum. Onların arasında karar vermeye çalışıyorum." Kucağımdaki tepsiyle birlikte yatağın üzerine çıkıp yerleştim.
Sırtıma bir yastık koyup duvara dayandım. Reyhan'da filmi açıp tıpkı benim gibi oturduğunda tepsiyi aramıza aldık. Sütlaç nihâyet ölü gibi yatmayı bıraktı ve yanıma geldi.
Kafasını kollarıma sürtmeye başladığında sol elimle çenesini kaşımaya başladım. Sütlaç bu hareketi çok severdi. Biraz Sütlaç'ı kaşıdıktan sonra Sütlaç karnımın üzerine uzunlamaya yattı.
Elimi tepsiye attığımda bir kurabiye aldım. Kurabiyeyi ısıracakken burnuma dolan kokuyla aklıma o gün geldi.
Umarım kader bizi bir kez daha karşılaştırır limon kokulu. kurabiye limonludu. Alkan buradayken yaptığımda çok beğenerek yemişti.
Zihnimde canlanan o anla ısırdığım kurabiye ağzımın içinde öylece kaldı. Sanki boğazımı tıkıyordu. Kurabiyeyi dişlerimin arasında yavaşça ezmeye başlarken cebimden telefonumu çıkardım.
Arkın'dan, Alkan'ın numarasını isteyebilirdim. Ama bu kezde Arkın'ı aramızda bir şeyler olmadığına inandıramazdım. Telefondan mesaj uygulamasına girdim. Şimdi ne diyipte isteyecektim numarasını.
Herşeyden önemlisi Alkan ya benimle konuşmak istemezseydi. Vazgeçtim. Arkın'ın profil fotoğrafını tıklayıp büyüttüm. Profil fotorafında Alkan ve kendisi vardı.
İkisi yanyana duruyorlardı. Arkın'ın kolları göğsünde bağlı. Bacakları hafif açıktı. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Alkan'ın bacakları hafif açık bacaklarının arasında siyah cane corso cinsi büyük bir köpek vardı. Elleri üzerindeki deri ceketin ceplerinde bakışları dik ve ciddiydi.
Arkalarında yemyeşil bir orman vardı. Arkın'ın profilinden çıktığımda Arkın'dan bir mesaj geldi. Mesaj kutusuna girdiğimde gelen mesajın bir fotoraf olduğunu gördüm.
Fotorafın üzerine tıkladım ve büyüttüm. Fotoğrafta Arkın, Alkan ve tanımadığım iki kadın vardı. Alkan ve Arkın bir masada oturuyor Kadınlar ise arkalarından onlara sarılmıştı.
Hepsinin yüzünde içten bir gülümseme vardı. Alkan'a sarılan kadın benim yaşlarımda hatta belkide benden bile küçüktü. Yüzündeki gülümsemeden gözleri tamamen kısılmıştı. İlk başlarda dikkatimi çekmesede sanırım kız Albinoydu.
Saçları, kaşları ve teni cennetten düşmüş bir melek gibi bembeyazdı. Kabul etmeliyim ki çokta güzel bir kızdı. Hayran hayran kıza bakarken dikkatimi bu kez kendisine sarılmış olan kızın elini tutan Alkan'ın elindeki sargı çekti.
Sargı parmaklarından başlıyor bileğine kadar devam ediyordu. İçimde tuhaf bir huzursuzluk belirdi. Bu kez bakışlarım Arkın'ın arkasından ona sarılan kadına takıldı. Parlak sarı saçları omuzlarına dökülmüştü. Ne renk olduğunu anlayamadığım gözleri gülüşünün etkisi ile hafifçe kısılmıştı.
Yüzünde yer yer hafif kırışıklıklar vardı. Otuzlu yaşların ortasında olmalıydı. Yüzü bana bir yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramadım. Alkan'la ikisinin yüzünde hafif benzerlikler vardı. Belki de ablası olabilirdi.
Fotoğraftan çıktığımda Arkın'dan gelen yeni mesaj beni karşıladı.
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: görümcelerinle tanış yengecim😉 bana sarılan Alkan'ın, ablası Nil. Alkan'a sarılan Atahan'ın, kızkardeşi Lâl 🤗
Alkan'ın eline ne oldu?
𝘼𝙧𝙠ı𝙣: ufak bir kaza. Önemli birşey yok. Serdar önlem amaçlı sardı. 😇
Geçmiş olsun.
Eli için garip bir şekilde endişelensemde Arkın'a inanmıştım. Telefonumu yanıma bıraktım. Yerime iyice yayıldım. Sütlaç kucağımda uyuyordu.
🐺🐺🐺
𝔸𝕝𝕜𝕒𝕟 𝕊𝕠𝕪𝕜𝕒𝕟
Sinir krizinin üzerinden saatler geçmişti. Başımda hâlâ bir ağrı, elimde koca bir sargı vardı. Ablam ve Başak'ın balkonunda akşam yemeği yemiş Arkın'ın zoruyla birkaç fotoğraf çekinmiş şimdi ise balkonda sohbet edip kahve içiyorduk.
Ankara ayazında balkonda oturmak akıl kârı değildi. Ama bizde pek akıllı değildik. Saat gece yarısına geliyordu. Beynim hâlâ sabahki izlediğim video kayıtında olsada biraz bir şeyleri aklımdan çıkarmayı deniyordum.
Atahan'ın kaçamak bakışları arada bana uğruyor. Tekrar bir kriz gelip gelmeyeceğini anlamaya çalışıyordu. Yanımda oturan Kaya ara ara gözleriyle iyi olup olmadığımı soruyor iyiyim diye işaret etsemde geriliyordu.
Armanç'ın tedirgin bakışları ise sürekli Serdar'daydı. Hepsi fazlasıyla tedirgindiler. Bu tedirginliklerinin sebebi ise sabahki sinir krizini onlar dışında bilen tek kişinin ihtiyar oluşundandı. İhtiyarın şüpheli bakışları yüzümde dolaşıyordu.
"Evet hanımlar izninizle ben şahinleri mi alıp yarın için bir ön toplantı yapmalıyım."
"Aaa ama Ahmet bir bırakta çocuklar dinlensin artık. Hemen başlamanız şart mı yani?" Diye sinirle soludu. Nazlı teyze "Nazlıcım onlar asker asker yeteri kadar dinlendiler zaten."
Nazlı teyze daha fazla gerilmeden araya girdim. "Nazlı anne hem yarın benim raporumunda son günü uzun zamandır dosyalarla ilgili bilgim yok. Toplantı şart. Size iyi oturmalar."
Hep birlikte kalktık ve ihtiyarın evindeki toplantı odasına indik.
En baş köşeye ihtiyar oturdu. İhtiyarın soluna ben benim yanıma Kaya, Başak ve Armanç oturdu. İhtiyarın sağında ise sırasıyla Atahan, Arkın ve Serdar oturuyordu.
"çocuklar elimizdeki video kaydı dışında ne biliyoruz?" Diye soran ihtiyara Başak yanıt verdi. "Komutanım Asi Çakır Soykan sandığımızdan daha kapalı bir kutu. Ankara'da ölmeden önce yaşadığı evi derin bir araştırmaya aldık. Evin her yeri didik didik incelendi. Bulunan tek şey ise elimizdeki video kaydı ve kilitli çelik bir sandık."
"Sadığın anahtarı evden çıkmadı mı?" Diye sordu Serdar.
Başak kafasını olumsuz yönde salladı. "Maalesef hayır."
Kafayı yemek üzereydim babam ve abim bu kadar şeyi nasıl saklamıştı bizden. Abimin dayısı bir teröristti. Annesini öldüren kişi ise dayısıydı. Belkide abim video kaydındakilerden çok daha fazlasını yıllarca yaşamıştı. 🄱🄾̈🄻🅄̈🄼 🅂🄾🄽🅄
Sorularınızı şuraya alayım canım👉
Asi Çakır Soykan'la ilgili sorusu olan.
Sizce Alkan'ın, abisi ve babası başka ne saklıyor olabilir.
Ay size müjdeli iki haberim var unutmadan söyleyeyim.
1. Bölümler artık eski düzende gelmeye devam edecek. Yani her perşembe mutlaka bir bölüm gelecek.
2. Bizim limon çiçekleri çok yakında tekrar karşılaşacak bakalım nerede ve nasıl olacak.
Bir tanede sorum var sizce bölüm uzunluğu iyi mi biraz daha uzasın mi? |
0% |