Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Veda(5.)

@zezeizim

Yeni bölümden hepinize merhaba.

Satır arası yorumlarda buluşalım.

Keyifli okumalar.

 

 

 

 

Zelal Aktan

 

 

Göğüsümde ki hissettiğim ağırlıkla gözlerimi araladım. Kulaklarım çınlıyor, göğüsüm sızlıyordu.

Bulanık gören gözlerimi yavaş yavaş kırpıştırdım. Ağzım kupkuru olmuştu.

Sağ kolumu gıdıklayan birşeyler vardı. Görüşüm netleşmeye başladığında fark ettim odayı gece lambası aydınlatıyordu.

 

Bir süre dümdüz tavana baktım.

Ardından sol el bileğimi tutan biri olduğunu fark ettim.

Belki ben uyurken Reyhan yanıma girip yatmıştır diye düşünüp umursamadım.

 

Sağ elimi havaya kaldırdığımda elime dolanan Reyhan'ın, kıvırcık sarı saçlarıyla karşılaştım. Tam tahmin ettiğim gibiydi. Yorgun bir tebessüm yayıldı dudaklarıma.

 

Ardından fark ettiğim detayla gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Reyhan sağ tarafımda yatıyordu.

Sağ kolum tamamen çıplaktı.

Pekii ben ne zaman soyunmuştum?

Daha önemlisi beni kim soymuştu?

Hassiktir! Asıl soru sol elimi tutan kimdi?

 

Yaşadığımız bölge teröristlerin bol olduğu bir bölgeydi. Acaba Reyhan camı açık unutmuştu da içeri bir terörist mi girmişti?

Korkudan altıma edicektim.

Yanıma bakma cesaretini bir türlü gösteremiyordum.

 

"Zihninden saçma sapan senaryolar uydurup kendini korkutmayı kes!"

Diyen bir kadın sesi doldu kulaklarıma. Yanımdaki kişi bir kadınmıydı yani? Sanki bu kadının sesini daha önce duymuştum, ama nereden?

 

"Nabzın yükselmeye başlıyor. Sakin olsan iyi edersin çünkü kalbin ikinci bir spazmı kaldıramaya bilirmiş"

Bakışlarımı yanımda dümdüz yatan kadına çevirdim. Gözleri hala kapalıydı.

 

Bir süre yüzünü izledim konuşamayacak kadar yorgun hissediyordum.

Baş parmağıyla tutuğu bileğimi yavaşça okşadı.

 

Hayat çok garipti işte daha sabah gülüp eğlenirken öğleden sonra kalp spazmı geçirmiştim.

Yani hatırladığım kadarıyla öğleden sonraydı.

 

Yanımda yatan kadın yavaşça gözlerini açtı bir kaç saniye bakışları tavanda asılı kaldı. Ardından karanlıktan rengini seçemediğim gözlerini bana çevirdi. Yüzünü yüzüme eşitledi.

 

Elinin içindeki bileğimi bırakmadı.

Baş parmağı usul usul nabzımı okşadı.

"Sen kimsin?" Diye sordum güçlükle kadın hem çok tanıdık hemde bir okadar yabancıydı.

 

Yorgun bir tebessüm peydah oldu dudaklarında. "İsmim Başak. Alkan komutanın timinde askerim." Dedi baş parmağı durdu hafifçe nabzıma baskı uyguladı. Çekmedim avucundaki bileğimi ne yaptığının farkındaydım. Ses çıkarmadım.

 

"Bende Zelal Aktan." Diyebildim güçlükle sesim bir fısıltıdan ibaretti.

Beni duyduğundan bile emin değildim.

Göğüsümde hissettiğim hafif sızıyla yüzümü buruşturdum.

 

"İyimisin?" Diye sordu Başak.

İyi olup olmadığımı bile bilmiyordum.

Tek bildiğim çok yorgun olduğumdu.

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında boğazımdaki kuruluk tekrar kendini hatırlattı.

 

Gözlerimi kapatmadan önce dikkatle beni izleyen Başak'a, "su verir misin?" Dedim. Başak yavaşça elindeki elimi yatağa bıraktı. Yattığı yerde doğruldu, sırtını yatak başlığına yaslayıp yatağın yanındaki komidinin üzerindeki sarı sürahiye uzandı.

 

Sürahinin yanındaki üzerinde sarı çicek desenleri olan bardağı suyla doldurdu. Bardağı komidinin üzerine geri bıraktı. Yönünü bana çevirdi. Göğsümün üzerinde yatan Reyhan'ı dikkatlice benden ayırıp yastığa bıraktı.

 

Beni koltuk altlarımdan tutup yavaşça doğrulttu. Bir elini belime sardığında dik tutmakta güçlük çektiğim kafam omuzuna düştü. Başak ise arkamdaki yastığı sırtıma destek yapmaya çalışıyordu. Yastıklarla işini bitirmiş olmalıki boşta kalan elini omuzuna düşmüş olan kafama koydu.

 

Elini kafama destek yaparken olduğum yerde sırtımı yumuşak yastıklara dayadı. Ardından komidinin üzerine bırakmış olduğu bardağı aldı. Boşta kalan eli kafama destek yaparken bardağı dudaklarıma dayadı. Küçük yudum larla suyumu içtim.

 

Başak elindeki bardağı tekrar yerine bırakıp bana döndü. "Uzanıcak mısın?" Diye sordu.

Yavaşça kafamı salladığımda bir elini ensemede diğerini kalçalarımın altında hissettim narin bir hareketle beni yerime tekrar yatırdı.

 

Korktuğum gibi çıplak değildim.

Üzerimde bir atlet vardı. "Teşekkür ederim" Diye mırıldandım Başak'a bakarak.

Belli belirsiz tebessüm etti.

Ardından oda yanıma geri uzandı.

Usulca bileğimi tekrar kavradı. Ses etmedim askerdi o, bu güne kadar hiçbir askerden kötülük görmemiştim.

 

Tam tersi bir askerin bana emanet ettiği kalbi bedenimde yaşatmaya çalışıyordum. Göğsümde hissettiğim ani acıyla irkildim. Boştaki elimi hızla göğsüme attım.

 

Başak usıl usul yatağın içerisinde yüzünü bana döndü. Elimi göğsümden çekti. Kendi elini iki göğsümün arasına koydu. Parmak uçlarıyla saat yönünde daireler çizmeye başladı. Masaj yapıyordu. Her zaman Reyhan'ın yaptığı masajı bu kez tanımadığım bir kadın yapıyordu.

 

Elleri çok yumuşak değildi. Muhtemelen silah tutmaktan nasırlaşmıştı. Ama bu beni asla rahatsız etmiyordu. Sert elleri yavaş yavaş göğsümün üzerine masaj yaparken tekrardan uykunun eşsiz tatlı kollarına kendimi bıraktım.

 

🎋🎋🎋🎋

 

Alkan Soykan

 

Yaramı tekrardan sarmaya çalışan Serdar'a öfkeli bir bakış attım.

Şerefsiz bir yandan yaramı sarıyor bir yandan da saçma sapan şeyler söyleyip canımı sıkıyordu.

 

Serdar'ın piç sırıtışlarına daha fazla katlanamayarak uzandığım sedyede gözümü kapattım.

"Komutanım bişey sorabilir miyim?"

Duymamazlıktan gelmeyi denedim.

"Komutanım Uyumadığınızı farkındayım."

 

Çokta umurumdaydı. "Sar şu yarayı artık Ahmet Albay bizi bekliyor." Dedim ters ters. Şerefsiz Serdar bu halime alışkın olduğuna umursamadan tekrar "ama önemli bir soru. Sorayım mı?" Diye sordu.

 

Bu Allah'ın cezasından kurtuluş yoktu taktımı takıyordu şerefsiz.

"Sor" Dedim tersler gibi. Küçük bir öksürükle boğazını temizledi.

"Rütbeden çıkabilir miyim?" Diye sordu. Tek gözümü açıp nefret dolu bir bakışla Serdar'a baktım.

 

Şerefsiz yine Zelal'le ilgili bir soru soracaktı. Geldiklerinden beri Zelal'le ilgili soruları bitmemişti şerefsiz lerin.

"Çık Serdar çık! Sen rütbeden çık. Ben çileden çıkayım." Elindeki son yapışkan bantıda bacağıma yapıştırdı.

 

İki adım geri çekildi önümden.

"Abi ben anlıyorum seni. Yengeyi o şekilde bırakmak huzursuz etti seni." Dedi üzgün bir yüzle. Bir bakıma haklıydı aslında içimde geçmek bilmeyen bir endişe vardı Zelal'le ilgili.

 

Kalbini tutarak yere yığıldığında içimi garip bir endişe kaplamıştı ozaman dan beri geçmiyordu içimdeki endişe.

Serdar kalp nakli olmuş hastalarda stres, üzüntü, ani heyecan gibi durumlarda kalp spazmının normal olduğunu söylemişti.

 

Ön muayenesini yapmış ardından kalbi için sakinleştirici bir ilaç yapmıştı. 'Bu gece uyanmaz rahat rahat uyur." Demişti. Her ne kadar Serdar'a sağlık konusunda güvensem de aklımın Zelal'de kalmasına engel olamıyordum.

 

Zelal fenalaştıktan sonra Ahmet Albay, Zelal kendine gelmeden yola çıkmak istememişti. Çünkü Zelal'in ardından Ferda teyzenin tansiyonu düşmüş, Reyhan ise Kaya'nın üzerine bayılmıştı.

 

Anın gerginliğiyle gülmemiştim ama daha sonra bu konuyla ilgili Kaya'yla epey alay edecektim. Çünkü zavallı Reyhan ciyak ciyak ağlarken bir anda koltukta uyuklamakta olan Kaya'nın üzerine yığılmıştı.

 

Reyhan ayıldığında ise Kaya öküzü zavallı kızı 'bayılacak başka yer yokmuydu da üzerime bayıldın.' diye paylamış ardında da çenesine sağlamından bir tokat yemişti.

 

Bu olaydan da anladığım kadarıyla Aktan kızları şiddete oldukça meyilliydiler.

"Abi sen dönünce yenge burada mı kalacak?" Diye soran Serdar'ın sesiyle düşüncelerimden arındım.

 

"Oğlum yenge diye birşey yok! Anladın yok!" Artık sinirlenmeye başlamıştım bir yanlış anlaşılma vardı. "Allah razı olsun. Beni buldular iyileştirdi ler bu kadar başkada birşey yok!" Diye çıkışmama bıyık altı gülen Serdar'a içimden en sağlam larından uzunca sövdüm.

 

Dışımdan sövsem de faydası yoktu anlamıyorlardı. Boşuna güzel ağzım yoruluyordu. "Kalk hadi Ahmet Albay'ı daha fazla bekletmeyelim yoksa ağzımıza sıçacak" Dedim yattığım sedyeden kalkarken.

 

Tam ayağa kalkmış üzerimdeki Atahan'ın yedek pantolonunu düzeltmeye çalışıyordum ki omuzuma sağlamından bir yumruk inince yana doğru sende leyip kafamı duvarın çıkıntısına vurdum.

 

Serdar hayvanı ise "olmuş bu iş. Artık bir yengemiz var." Diye olduğu yerde tepinmekle meşguldü. Kafasına tokatı patlattım. "Yenge menge yok!" Diye şiddetle bağırdım. Serdar hayvanı umursuzca omuz silkti. "Yenge var." Dedi.

 

"Yenge yook!"

"Var!"

"Lan yok diyosam yok!"

"Var diyorsam var!"

"Yok amına koyduğum yok!" Diye tabiri caizse kükredim.

Serdar omuz silkti. "Tamam abi yok" Bu kez "var" Diye çıkıştım.

 

Şerefsiz Serdar kahkaha atarak gülmeye başladığında sinir tepeme çıktı. Serdar'a okkalı bir tekme sallamak için ayağımı uzattım ki yer bir anda ayağımın altından kaydı.

Kıçımda bir sızlama oluştu.

 

Serdarın kahkahası ise koskoca reviri inleten bir hal almıştı. Düşmemin sebebi ise insanı cinnete sürükleyen cinstendi. Demin Serdar karaktersizi yüzünden çekemediğim pantolonum bacaklarıma dolanmıştı.

 

"Gülme sikerim belanı senin" Dedim parmağımı sallayarak. Gülmesine engel olmaya çalıştı ama olamadı. Bir bakıma haklıydı da çok komik düşmüştüm. Kendim değil bir başkası benim gibi düşmüş olsaydı bende gülerdim.

 

Serdar iki elimi tutarak beni düştüğüm yerden kaldırdı. Pantolonumu topladıktan hemen sonra elimi Serdar'a uzattım "telefonunu ver." Serdar hemen ciddileşti. Elini kargo pantolonunun diz hizasındaki cebine atıp telefonunu çıkardı.

 

"Buyur abi. Yengenin durumundan benide haberdar et." Diyip odadan çıktı. İlk başta Başak'ı aramayı düşünsem de eğer Zelal'in yanındaysa telefonun sesinden korkar diye düşünüp mesaj uygulamasına girdim.

 

Yavru kurt diye kayıtlı olan numaranın üzerine tıkladım.

Hızlı kısa bir mesaj gönderdim.

 

Gönderen:Serdar

Başak, Zelal'in son durumu ne?

Ağrısı geçti mi?

 

Telefonu pantolonumun cebine koyup revirin içindeki lavaboya gittim.

Soğuk suyla elimi yüzümü yıkadım. Ellerimi kurularken cebimdeki telefon titredi.

 

Yavru Kurt:

Zelal bir kaç dakika önce uyanıp su içti. Hafifde olsa ağrısı vardı. Geri uyudu. Yanındayım komutanım aklınız burada kalmasın.

 

Serdar:

Tamam Başak. Teşekkür ederim.

 

Başak'a mesaj attıktan hemen sonra revirden çıktım. Koşar adımlarla toplantı odasına geçtim.

 

****

 

Parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırıp derin bir soluk çektim. Dumanın acı tadı boğazımı yakarak ciğerlerime ulaştı.

Ciğerlerimde ki dumanı başımı gökyüzüne çevirip havaya bıraktım.

 

Bu gece yağış yoktu. Gökyüzü adeta yıldızlı bir görsel şölen sunuyordu.

Parmaklarımın arasındaki sigara bittiğinde baş ve işaret parmağımın arasında sıkıştırarak söndürdüm.

 

Elimle küçük bir çukur kazıp izmariti içine attım. Ardından küçük çukuru tekrar kapattım. Kazıldığı belli olmasın diye ayakkabımın ucuyla toprağa hafif hafif vurdum.

 

"Selen üsteğmen hâlâ gelmedi. Bişey olmuş olabilir mi?" Diyen Armanç'a çevirdim kafamı. Kasaturasının ucuyla toprağı eşeliyordu.

"Eğer peşine biri takıldıysa önce onu halleder ondan kurtulana kadar buluşma bölgesine yaklaşmaz." Diye fikrini belirtti Yasin.

 

Yasin istihbarat subayıydı. Sahada çok büyük işler başarmış Türkiye'de bulunan en büyük örgütün arasına sızmıştı. Bizim timden değildi ama bize çok yardımı dokunuyordu.

 

Atahan'ın omuzumu sıkan eliyle kafamı ona çevirdim. Üzerindeki askerî parkayı çıkardı. "Al giy şunu"

Parkayı uzattığı elini yavaşça ittim.

"Gerek yok. Benim var zaten." Dedim.

 

Gergince yanıma sokuldu. "Alkan al şunu beni sinir etme. Zaten yaralı halinle operasyona geldin." Kalın kaşları iyice çatıldı. "İyiyim ben yok bişeyim." Dedim kendimden emin bir ses tonuyla.

 

"Neren iyi? amınakoyim." Elini sert bir şekilde yaralı bacağıma atıp hafifçe sıktı. Ardından kan olmuş elini gözüme sokar gibi yüzüme tuttu.

"Bak! Bu kan senden akıyor. Hemde taze akıyor. Neden biliyor musun? Çünkü yaralı bacağınla bu siktimin buluşma noktasına kadar yürüdün! Buda bacağındaki o kahrolası yarayı zorladı kardeşim. Anlıyor musun?"

 

Bir çift ateş topu gibi duran ela gözlerinden ne denli sinirlendiği belli oluyordu. "Henüz operasyona gideceğimiz net değil. Selen'den gelen habere göre operasyona gideceğiz. Eğer iyi olmasaydım gelmezdim." Ilımlı yaklaşmaya çalışıyordum aksi taktirde yüzümün orta yerine demir gibi olan meşhur yumruğunu geçirebilirdi.

 

"Selen'dem gelen haber ne olursa olsun sen operasyona katılmayacaksın." Dedi itiraz kabul etmeyen ses tonuna geçiş yapmıştı.

Aslında rütbe olarak üstün olan bendim. Benimle bu şekilde konuşması yanlıştı ama o benim kardeşimdi.

 

Atahan'la çocukluk arkadaşıydık aynı evde büyümüş, aynı kaptan yemek yemiş, aynı askerî okuldan mezun olmuştuk. O yüzden benimle bu kadar rahat konuşabiliyordu.

 

Elimi omuzuna attım dostane bir şekilde hafifçe sıktım. "Buraya kadar gelmemin bir sebebi var. Operasyona ben katılmak istesemde ihtiyar izin vermez." Dedim

 

Bakışlarımla üç metre ötemde elindeki dürbünle ileriyi gözetleyen Ahmet Albay'ı işaret ettim.

Atahan iyice sinirlenmiş olacak ki elindeki parkayı yüzüme atıp Albayın yanına geçti.

 

🍋🍋🍋🍋

 

Zelal Aktan

 

Pek sevgili kuzanimin üzerime döktüğü bir tas sıcak suyla yerimden sıçradım. "Allah seni bildiği gibi yapsın! Haşladın beni!" Diye bağırdım. Gözlerimi açıp arkama bakmaya çalıştığımda gözüme kaçan şampuanın köpüğüyle bir elimi gözüme atıp ağlanmaya başladım.

"Şu atamalar bir yapılsada kurtulsam senden salak." Sesim sonlara doğru iyice kısıldı. Dudaklarım büküldü.

 

Artık ağlanmıyor gerçekten ağlıyordum. Ne zaman kalbimle ilgili bir sorun yaşasam en az bir hafta arabesk modda gezip her şeye ağlardım. "Ay dur ağlama aşkım." Reyhan'ın ellerini çıplak omuzlarımda hissettim.

 

"Nasıl ağla mıyım ya? Haşlandım resmen." Hafif kızaran omuzlarımı Reyhan'a gösterdim parmağımla.

Kendimde kızaran omuzlarımı Reyhan'a gösterirken fark etmiştim oysa. ağla ağla valla ağla Reyhan alışık zaten senin gereksiz ağlamalarına. Hiç dikkat çekmezsin ağla. Diyen iç sesimi dinleyip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

 

"Aşkım, bitanem, kumralım vallahi su okadar sıcak değil. Senin derin çok hassas azıcık sert dokunsak sen zaten kızarıyorsun. Hadi ağlama bitanem." Reyhan önümde diz çökmüş gözyaşlarımı silmeye uğraşıyordu.

 

Banyonun kapısı bir anda açıldı. İçeriye elinde su dolu pembe bir kovayla Başak girdi. Bakışları beni bulunca yüzü ekşidi. Reyhan'a dönüp " Bu kez niye ağlıyor?" Diye sordu.

 

"Suyu ılıtmadan döktüm biraz canı yandı galiba." Diye yanıtladı Reyhan. Başak elindeki pembe kovayı yere koyup ayağıyla kakaladı kapıyı kapatıp bana yaklaştı.

 

"Zelal hadi ağlama güzelim bak soğuk su getirdim." Şehadet parmağıyla pembe kovayı işaret etti. Hıçkıra hıçkıra ağlarken Başak'a döndüm.

"Ama ben yandığım için ağlamıyorum ki" Dedim

 

Başak ellerini bir anne gibi köpüklü saçlarımda gezdirdi. "Ya niye ağlıyorsun ozaman?" Elimle köpükten yanan gözümü işaret ettim.

"Gözüme köpük kaçtı çok yanıyor" Diye küçük bir çocuk gibi ciyakladım.

 

Bak bak yalana bak nasıl yalan konuşuyor. Sende Alkan gidiyor diye ağlamıyorsan bende demli çaya dönüşeyim. Yalancı soytarı.

 

Lanet olası iç sesimin bugün konuşası gelmişti. Sabahtan beri kendi içimde herşeyi itiraf ediyordum. Reyhan yüzüme doğru ofladı. Ayağa kalkıp Başak'ın getirdiği kovadan su alıp büyük mor kovada ki sıcak suyu ılıtmaya başladı.

 

Başak kazağının kollarıyla yüzümdeki köpük ve gözyaşlarını sildi. Bu hareketi beni dahada arabekse bağlatı. Kollarımı önümde diz çökmüş Başak'ın boynuna dolayıp kocaman sarıldım.

 

Başak böyle bir hareketi beklemiyor olacak ki geniş omuzları kasıldı.

Çok geçmeden bu duruma alışmış olmalı ki ellerini yavaşça çıplak sırtıma sardı.

 

Islak olduğum için kızında üzerini ıslatmıştım ama ne yapayım sarılmaya ihtiyacım vardı. Hem sarılmayı istemese kızardı bana. Kızmadığına göre sarılmak onada iyi hissetirmişti.

 

Başak küçük bir öksürükle boğazını temizledi. "Zelal bak vücudun buz gibi olmuş önce duşunu aldıralım sana sonra bol bol sarılırız." Dedi.

Haklıydı. Üşüyordum. Mardin zaten soğuktu üstüne üstlük güne elektirik ve su kesintisiyle başlamıştık.

 

Birde ben zorla duş almak istemiştim.

Ama hem Serdar'dı galiba o arkadaşın vurduğu sakinleştirici ilaç ve uyandığımdan beri gereksiz ağlamalarım mecal bırakmamıştı.

 

O yüzden beni yıkama görevini Reyhan ve Başak üstlenmişti.

Nakil ameliyatımdan sonra Reyhan, annem ve yengem hariç yanında soyunduğum ilk kişi Başak'tı.

 

'Bende yardım ederim duş almana. Tabii sende istersen.' dediğinde ilk baş tereddüt etmiştim ama sonra bu fikri mantıklı gelmişti. Altımda sadece sarı renkli bir iç çamaşırıyla önlerine oturduğumda ilk başta çekinsemde şuanda utanma kalmamıştı.

 

Başak'ta tıpkı Reyhan gibi sevencen bir kızdı. Bizede çok çabuk alışmıştı. Kollarımı Başak'tan çekince tekrar çıplak göğüslerime sardım. Reyhan ılıttığı suyla köpüklü kafamı durulamaya başladı.

 

Başak ise banyo askılığından aldığı sarı banyo lifine vanilyalı duş jelini döküp köpürttü. Reyhan su döküyor Başak ise beni keseli yordu. Bense küçük bir çocuk gibi onların beni yıkamasını bekliyordum.

 

Nihâyet kızlar beni yıkamayı bitirmiş sarı yumuşak bornozumu giydirmişlerdi. Artık kendimi daha iyi hissediyordum. Sakinleştirici ilaçın etkisinde de biraz olsun kurtulmuştum.

 

Başak kıvırcık saçlarımı kurutmaya çalışıyor Reyhan ise bana kıyafet seçiyordu. Reyhan düşünceli bir tavırla baktığı dolapa elini atıp sarı bir eşofman takımı çıkardı. Koluna astığı eşofman takımıyla birlikte iç çamaşır çekmecesine yöneldi.

 

Çekmeceyi uzun uzun karıştırıp en sonunda bir tane altlık iç çamaşırı seçmeyi başardı. Eline aldığı kıyafetleri yatağın diğer ucuna bırakıp saçlarımla savaşan Başak'a yardıma geldi.

 

Başak'ın kömür karası saçları göğüs hizasında ve düzdü. Benim saçlarım ise popomun üzerine geliyordu ve artı olarakta kabarık ve kıvırcıktı. Reyhan'ın saçlarıda benimle aynı olduğu için saçlarımı zorlanmadan kuruttu ve şekillendirdi.

 

Kızlar kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtiğinde bende üzerimi giyinmeye başladım. Kıyafetlerimi giydikten sonra bandana larımı koyduğum çekmeceye yöneldim.

 

Bandana çekmecesini alt üst ettikten sonra beyaz puantiyeli siyah bandanamı bulmayı başardım.

Her renk ve desende bir sürü bandanam vardı.

 

Odadan çıktığımda Sütlaç kapımın önünde oturmuş bekliyordu. Eğilip Sütlaç'ı kucağıma aldığımda tüylü kafasını boynuma sürtmeye başladı.

"Acıktın mı oğlum?" Diye sordum karnını okşarken.

 

Sütlaç kısık mırıltılar çıkararak kafasını omuzuma koydu.

Birlikte mutfağa girdiğimizde, Başak salatalık doğruyor Reyhan ise ocağın başında birşeyler yapıyordu.

 

"Kızlar size yardım etmeyi çok isterdim ama inanın kolumu kaldıracak halim yok." Dediğimde Başak yalancı bir telaşla "sen ağlama yeter gerisini biz hallederiz" Dedi.

"Kesinlikle Başak'a katılıyorum. Gerekirse herşeyi tek başıma yaparım yeterki ağlama" Sesine tıpkı Başak gibi yalancı bir telaş eklemişti.

 

"Ay ne abarttınız sizde be alt tarafı iki kere ağladım." Dedim gülerek.

İkiside vahşet görmüş gibi bakmaya başladik larında üç parmağımı havaya kaldırıp tereddütle "belki üç olabilir" Dedim. İkisininde bakışlarında zerre değişim olmayınca isteksizce dördüncü parmağımıda kaldırdım.

 

"Hadi sizin hatrınız için dört olsun" Dedim. Başak elindeki bıçağı tezgahın kenarına bırakıp yanıma geldi.

"Zelal, seni üzmek istemem ama uyandığından beri tam altı kez hıçkıra hıçkıra ağladın." Dediğinde ona kızgın bakışlar attım.

 

Cidden üşenmeyip kaç kez ağladığımı mı saymıştı yani. Başak ona attığım kızgın bakışları komik bulmuş olacak ki gür bir kahkaha attı. Başak'ın gür kahkahasını bölen şey kapının alacaklı gelmiş gibi tıklaması oldu.

 

Başak'ın eli hızla beline gitti. Koşar adımlarla mutfaktan çıkıp kapıya yöneldi. Reyhan, Başak'ın ardından eline aldığı bıçakla peşine koştu. Kucağımdaki Sütlaç'ı sandalyeye bırakıp bende peşlerinden koştum.

 

Başak kapıyı açtığında karşımızda Alkan ve timi vardı. En önde duran kişi hatırladığım kadarıyla Kaya'ydı.

Ayakkabılarını çıkarıp hızla içeriye girdi. Tam önümde durup elini uzattı.

"Geçmiş olsun yenge. Ben Kaya."

Uzattığı elini tutup hafifçe sıktım.

 

"Memnun oldum Kaya. Bende Zelal." Dedim içten bir gülüşle.

Kaya kulağıma eğilip fısıltıyla.

"Yenge tuvalet ne tarafta? Biraz zor durumdayım da" Dedi.

"Koridorun sonundan sola dön havlu asılı olan kapı." Dedim.

 

"Eyvallah" Diyip hızla tuvalete koştu.

Reyhan'ın, Kaya'nın ardından "öküz herif" Dediğini duydum ama tepki vermeme fırsat vermeden birisi beni sertçe kendine çekip sarıldı.

 

"Yengem... Çok korkuttun bizi." Dedi içli içli. Sesinden tanıdığım kadarıyla bu Arkın'dı. Sarılmasına hafifçe karşılık verdim. "Sizi korkuttuğum için özür dilerim. Ama bir yanlış anlaşılma var." Dedim zorlukla.

 

Kollarını bedenimden çekti ama yanımdan ayrılmadı. Bir kolunu omuzuma atıp kendine doğru çekti.

Kabarık saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. Bu kadarını beklemiyordum. Şaşkınlıkla kafamı yüzüne kaldırdığımda "yengemm" Diyip saçlarımı karıştırdı.

 

Alkan, Arkın'ın elini omuzumdan çekip iteledi. "Oğlum siz laftan anlamıyor musunuz? Elli kere mi anlatcam size yenge menge yok."

Diye çıkıştı.

Arkın, Alkan'ın deli gibi bağırıp onu itmesini zerre umursamayarak Başak'a döndü " Ooo Başak reis bizim mabadımız donsun soğuktan sen burda yengem lerle rahat rahat takıl."

 

Alkan, Arkın'a bundan adam olmaz bakışları atarak bana yöneldi.

"Nasıl oldun?" Diye sordu.

Yüzüme koca bir gülümseme yer edindi. "İyiyim. Başak ve Reyhan sağ olsun bana çok iyi baktılar."

 

Aynı gülümseme Alkan'ın yüzünde de oluştu. "Çok korkuttun bizi. Özellikle de beni." Dedi hadii gene iyisin o'da bizim için endişelenmiş. Dedi iç sesim. "Sende beni korkuttun" Dedim tripli tripli.

 

Neyin tribini attığımı bende bilmiyorum. "Neden? Ne yaptım ki ben?" Diye sordu. Kaşlarımı çatıp "daha ne yapacaksın bu halde göreve gitmişsin." Dedim. "Merak etme göreve gitmedim. Başka birşey için gittim. Ama iyiyim." Dedi.

 

"Hoş geldiniz. Geçsenize içeriye kapıda kalmayın" Diye cıvıldayan annemin sesi geldi.

"Hoş bulduk Ferda hanım." Diye karşılık verdi Ahmet bey.

 

"Yengecim, ben Armaç" Diyen bir sesle aniden irkildim. Bu dün Kaya'nın tekme attığı çocuktu.

"Bende Zelal. Memnun oldum." Dedim. Kafasını sallayılıp kocaman sarıldı bana. Sağolsun Arkın sayesinde sarılmaya alışmıştım.

 

Bende kollarımı Armanç'ın kaslı bedenine doladım. Armanç'la ayrıldığımızda Ahmet bey yanıma yaklaçtı. Babacan bir tabırla, "Zelal kızım nasıl oldun?" Diye sordu.

 

"Daha iyiyim." Dedim gülümseyerek.

"Korkuttun bizi kerata" Dedi gülerek.

Aynı şekilde gülerek "kusura bakmayın. Arada oluyor böyle şeyler" dedim. Ahmet bey omuzumu sıvazlayıp içeriye geçtiğinde önümde bir adam belirdi ama görüş açımda sadece geniş gövdesi vardı.

 

"Geçmiş olsun. İsmim Atahan." Dedi ve gitti. Ardından baktığımda tek gördüğüm geniş, iri yarı bir fizik ve uzun boy oldu. İnsan bir tokalaşırdı. Diye geçirdim içimden.

 

"Selamünaleyküm yenge. Ben Serdar"

Diyen kumral adam elini uzattı.

Uzattığı elini tutup sıktım.

"Aleykümselam Serdar, bende Zelal."

Serdar'ın yüzünde derin bir tebessüm oluştu. "Nasılsın? Ağrın falan var mı?"

Elimi havaya kaldırıp şehadet ve baş parmağımı birleştirip ucunda hafif bir boşluk bıraktım. "Birazcık var."

 

"İznin olursa seni bir kez daha muayene edebilir miyim?" Diye sordu. Şimdi hatırlamıştım bu Başak'ın bahsettiği askerî doktor olan adamdı. "Tabii" Dedim tebessüm ederek.

 

Benim yanımdan çekilip Reyhan'a tuvaletin yerini sordu. Reyhan eliyle tarif ettiğinde o tarafa doğru gitti.

En son içeri giren kişi canım annem oldu. "Nasıl oldun annem" Bir eli yüzümü buldu çenemi okşadı.

"İyiyim annecim merak etme" Dedim gülerek. Annem kızlarlada konuşup onlarında yüzünü sevdikten sonra misafirlerin yanına geçti.

 

Mutfağa geri dönüyorduk ki Reyhan'ın sözleriyle adeta dünyam yıkıldı. "Zelal biliyon mu kalbini tutarak bayıldığında Serdar üzerindekileri yırttı. İçine sütyen giymediğin için bütün bu grup cicilerini gördük."

 

Nefesim kesildi. Göğüsüme bir değil bin tane fil oturdu. Allah'ım nolursun şaka olsun lütfen. Diye Allah'a yalvardım içimden. "Ha bide şey vardı. Hozan mı ne vardı. Bide o gördü." Diye ekleyen Başak'ın sesiyle birlikte başım dönmeye, gözlerim kararmaya başladı.

 

Sakın tekrardan bayılma! İçimizde sütyen yok. Saçmalama be ne bayılması! Başak elini omuzuma attı gülerek "aman boşver. Yiğidin malı meydanda olur siktir et." Dedi.

 

Söylemesi kolaydı. Bir kişi yada iki kişi görmemişti ki kaç kişi görmüştü.

Hem üstelik hepside erkekti.

Ben sabahtan beri herkes yara izimi görmüş diye üzülüyordum meğer çok daha önemli şeylerim görünmüştü.

 

"Gerçekten herkes gördümü cicilerimi" Diye sordum ağlamaklı bir sesle. İkiside aynı anda "evet" Dediler.

Gözümden bir yaş tanesi düşüp çeneme indi.

 

"Ay başladı gene ya" Diye isyan etti Reyhan. Başak avuç içini eyvah dercesine alnına sertçe vurdu.

Hızla bana dönüp omuzlarımdan tutup hafifçe salladı. "N'olur ağlama lütfen" Çocuğunu susturmaya çalışan bir anneden hiçbir farkı yoktu.

 

İçimi çekmeye başladığımda olayı Reyhan devraldı. "Ağlamazsan sana kahvaltıda Süryani çöreği ve sıcak limonata veririm" Asla hayır diyemeyeceğim cinsten bir teklifti.

 

Hızla gözyaşlarımı silip burnumu çektim. Bu teklifin üzerine cicilerimin derdine düşemezdim. Hem artık yapacak birşey yoktu olan olmuş biten bitmişti.

 

****

 

 

 

Annem zorla Ahmet beyi kahvaltıya kalmaya ikna etmişti. Hep birlikte kahvaltı etmiştik. Şimdi ise benim odamda Serdar, beni muayene ediyordu. "Yenge şimdi kuvvetlice iki kere öksür" Dedi. Yenge konusunu konuşmuştuk ama asla umurlarında değildi. Hâlâ yenge aşşağı, yenge yukarıydı.

 

Alkan, onların hep böyle olduğunu çok takmamam gerektiğini söylemişti. Yıllardır Alkan'ın yanında hiç kadın görmemişler ve artık Alkan'ı evlendirmek istiyorlarmış. bunu söyleyen kişi ise Başak'tı.

 

Ne söylersek söyleyelim özellikle Arkın'ı ikna edememiştik.

'Bu gün olmassa yarın, yarın olmazsa sonraki gün illaki siz sevgili olucaksın ben hissediyorum.' demiş ve konuyu kapatmıştı.

 

Güçlü iki öksürükten sonra Serdar sırt üstü yatmamı istemişti. Hemen sırt üstü yattım üzerimdeki kalın kazağı çıkarttırmış atlet giymemi istemişti.

Parmak uçlarını hafifçe sol göğüsüme bastırdığında "acıdı" Diye sızlandım.

 

"Sakin ol. Derin nefes al." Diyip bu kez parmaklarını saat yönünde bastırarak çevirdi. "Serdar ağrı çoğaldı." Diye hafifçe inledim.

 

"Tamam yenge kazağını giyebirsin."

Bakışları yatağın yanındaki masada oturmuş dikkatle bizi izleyen Allah'a döndü. "Komutanım tahlil ve radyolojik görüntüler olmadan net bişey söylemek tabiki doğru olmaz."

 

"Elle muayeneye göre şuan ki durumu normal gözüküyor." Dedi.

Alkan bir elini gür sakallarına atıp sıvazladı. "Göğüsün deki ağrı ve acıma normal mi?" Diye sordu.

 

"Yengemin vücutu hasas komutanım. Yani normal diye bilirim"

Alkan'ın bakışları beni buldu.

"Götürelim mi seni hastaneye"

Kazağımı hızla kafamdan geçirip giydim. Kafamı olumsuz anlamda salladım. "İstemem hastane falan. Dinlenince geçer hep oluyor zaten."

 

Alkan huzursuzca kafa salladı.

"Sen nasıl istersen öyle olsun."

"Ben iyiyim gerçekten eğer iyi olmasam giderim zaten hastaneye." Dedim.

 

"Yenge sen yinede bu ağrılar bir kaç gün sürerse bi hastaneye git mutlaka."

Dedi Serdar. Geniş bir tebessümle "giderim. Sanada çok teşekkür ederim" Dedim.

Serdar yatağın ucuna bıraktığı çantasından bir krem çıkarıp Reyhan'a uzattı.

 

"Ağrısı olduğu zaman saat yönünde ve saat yönünün tersinde masaj yaprak bu kremi sürersin. Bu onu rahatlatır."

Reyhan kendisine uzatılan kremi alıp Serdar'a "teşekkür ederiz. Ama bu ilaç size lazım olabilir ben bunun fotoğrafını çekeyim. Merkez'e iner alırım." Dedi.

 

"Merkez'e inecek yol bulursan alırsın." Diye terslendi Kaya.

"Biz bütün yollar Kar'dan kapalı diyoruz, hanımefendi Merkez'e inerim diyor." söylenmeye devam etti Kaya.

 

Sanırım Kaya, Reyhan'dan pek haz etmemişti. Çünkü kahvaltıda da hafif anlaşmazlıkları olmuştu.

Reyhan, Kaya'ya doğru sinirle döndü.

"Sizin iyiliğinizi düşünüyorum beyefendi. Biz bir şekilde Merkez'e ineriz ama siz dağda yaralanırsanız inemezsiniz ve bu ilaç belkide birinizin hayatını kurtarır." Diye o'da hafifçe yükseldi.

 

Kaya kaşlarını mümkünmüş gibi biraz daha çattı.

"Biz kendimizi düşünürüz Reyhan hanım size gerek yok" Dedi ters ters.

Reyhan tam konuşmak için dudaklarını aralamıştıki araya Atahan girdi.

 

"Tamam. uzatmayın. Hadi çıkalımda kız dinlensin." Diğerlerini beklemeden odayı terk etti.

Tuhaf bir adamdı. Atahan'ın peşinden herkes odadan tek tek çıktı.

 

En arkadan çıkan kişi bendim.

Çıktığımızda Ahmet beyin ve timin geri kalanlarının toplandığını gördük. Kapıya doğru geçiyorlardı.

 

Kapının önüne çıktıklarında fark ettim ki pek sevgili oğlum Sütlaç yine Alkan'ı kucağına yayılmış mutlu mutlu kendini sevdiriyordu.

 

Bu deli kediye ne oluyor Allah aşkına diye soran iç sesimi yanıtsız bıraktım. Çünkü bende anlayamıyordum.

Sütlaç iki yaşında bir kediydi. Onu bulduğumda henüz gözleri bile kapalıydı. Eve getirdiğimde her şeyiyle kendim ilgilenmiştim sanırım o yüzden kendini benim dışımda kimseye sevdirmezdi.

 

Alkan'a karşı olan sevgisi beni oldukça şaşırtıyordu. Gerçi şaşıran tek kişi ben değildim. Annem, babam ve Reyhan'da bu konuya oldukça şaşkındı.

 

Başak'la kısa bir vedalaşmanın ardından askerî aracı hazırlamak için ilk çıkan o olmuştu.

Ardından Armaç yanıma gelmiş sımsıkı sarılıp tekrar geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştu.

 

Kaya'yla kısaca tokalaşmıştık. Alkan'a baktığımız için teşekkür etmiş ve o'da çıkmıştı.

Atahan kısaca herşey için teşekkür etmiş çıkmıştı.

 

Şimdi ise yine Arkın'la sarılıyorduk.

"Yengecim kendine çok dikkat et. Her zaman bir telefon uzağındayız haberin olsun" Dedi.

"Sizde kendinize çok dikkat edin." Diye karşılık verdim. Nihayet sarılmamız bitmişti.

 

Ahmet bey tekrardan "Zelal kızım çok geçmiş olsun. En ufak sıkıntıda bana ulaşabilirsin. size bir can borcumuz var artık." Dedi.

"Teşekkür ederim Ahmet bey." Dedim kocaman bir tebessümle.

 

Alkan yanıma yaklaşıp Sütlaç'ı kucağıma bırakıp kafasına bir öpücük kondurdu. Ardından geniş kollarını bana dolayıp kulağıma eğildi.

"Umarım kader bizi bir kez daha karşılaştırır limon kokulu" Diyip hızla yanımdan ayrıldı. Diğerleriyle de kısaca vedalaşıp teşekkür ettikten sonra askerî araca bindi.

 

Araç uzaklaşmaya başladığında yerimden kımıldayamadan öylece Alkan'ın son sözlerini düşündüm.

Umarım kader bizi yeniden karşılaştırır diye terarladım sözlerini. kimse duymayacak. kimse bilmeyecekti. ama bu günden sonra benim en büyük dileğim bu olacaktı.

 

 

 

 

Bölüm sonu

 

 

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

 

Sizce Alkan ve Zelal bir daha nerede ve nasıl karşılaşır? Bir fikriniz varmı?

 

Sütlaç'ın, Alkan'a olan sevgisinin sizce bir nedeni varmı?

 

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayı.

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere sevgiyle kalın.

🌸🍋🌸🍋

 

 

 

 

Loading...
0%