@zgeyuu
|
-ATEŞ SÖNMEDEN- Hayatı kimilerine reçete gibi sundular. İmzalayıp önümüze koydular. Buna uyarsan yaşarsın, eğer uymazsan hayatta kalamazsın dediler. Sabah, öğle ve akşam... Üç öğün bize sunulanı yaşadık. Umudun en ufak kırıntısını bile yok ettiler. Bizi mutsuzluğa mahkum ettiler. Ruhumuzu karanlığa hapsettiler. O ufacık umudu geri istiyorum ben. Ruhumu karanlıktan çıkaracak umudu geri istiyorum. Reçeteyi yırtıp atmak istiyorum. Artık umut var demek istiyorum.
Bu sabah umuda uyandım. İçimde ki küçücük umut parçası artık ışıklarını yaktı. Neye, kime ya da ne için umut ettiğimi bilmiyorum. Sadece ruhumu karanlıktan çıkarıp beni mutlu etsin istiyorum. Beni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Bu da kendime sözüm olsun.
Gözlerimi sabitlediğim tavandan çekip düşüncelerimden sıyrıldım ve banyoya ilerledim. Yüzüme bir kaç defa soğuk su çarpıp uykumun açılmasını sağladım. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra yüzümü kurulayıp aynada ki yansımama baktım. Dalgalı saçlarımı ellerimle düzeltip odama ilerledim. Yatağımı topladıktan sonra dolabımdan siyah dar pantolon ve üzerine siyah bol tişört alıp hızlı bir şekilde giydim. Hafif eyeliner çektim ve dudaklarıma parlatıcı sürdüm. Aynada ki görüntüme bakıp tebessüm ettim.
Bugün iş görüşmesine gideceğim. Üniversiteye gitmek yerine ben iş görüşmesine gidecektim. Hayallerimi yaşamak yerine üvey babamın isteklerini yerine getirmek zorundaydım. Çalışıp ona para getirmek zorundaydım. Kendime bir söz vermiştim. Artık üzülmeyeceğim demiştim. O pislik adam için değil, bundan sonra annem için çalışacağım. Biliyorum ki benim için de umut vardı. Bir gün benim de yüzüm gülecekti.
Komidinin üzerinde titreyen telefonumu elime aldım. Çocukluk arkadaşım Buketten mesaj gelmişti.
Gönderen: Buket Günaydın Meyracığım. Umarım uyanmışsındır. Yoksa açlıktan bayılacağım. Beni baygın bir şekilde görmek istemiyorsan beş dakika içerisinde burada olmalısın. Seni seviyorum.
Buket'in mesajına gülümsedikten sonra cevap yazmaya başladım.
Gönderilen: Buket Sakın bayılma canım arkadaşım. Beş dakikaya oradayım. Bende seni seviyorum.
Telefonu arka cebime koyup odamdan çıktım.
"Sevda! Şu kızına söyle sokaklarda dolanmasın, gitsin iş bulsun çalışsın. Bir faydası olsun." elinde ki kumandayı koltuğun kenarına bırakıp televizyona odaklandı.
"Unuttun heralde, senin mideni doyurmak için iş görüşmesine gidiyorum sevgili üvey babacığım." dedim öfkeyle.
Annem mutfaktan çıkarken elinde ki çaydanlığı masanın üzerine koydu. Bana yalvaran gözlerle bakarak susmamı istedi.
"Hiç öyle bakma anne. Bundan sonra kendimi ezdirmeyeceğim bu adama." öfkeden deliye dönmek üzereydim. Eski Meyra yok artık karşısında.
"Bak bak laflara bak. Lan sen bu cesareti nereden buluyorsun." dediğinde çoktan ayağa kalkmıştı. Hem konuşup hem üzerime yürümeye başladı.
"Yeter! Anladın mı? Yeter!" diye bağırdığım da yanından geçip kapıya doğru ilerledim.
Kapıyı açtığımda annemin sesini duydum. "Kızım nereye gidiyorsun?" Arkamı dönüp anneme hüzünle baktım. "Merak etme anne Buketlere gidiyorum." dedim.
Beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıyı kapattım. Sokakta yürürken biraz önce olanları düşündüm. Hayatımda ilk kez o adama karşı gelmiştim. Sesimi çıkarabilmiştim. Bu sefer ona istediğini vermedim. Susmadım. Kendimi ezdirmedim. Güçlü hissetmeye başladım. Yüzümde belli belirsiz tebessüm oluştu. Buketlerin kapısının önüne geldiğimde zile bastım ve bekledim. Evlerimiz çok yakındı. Aynı sokakta oturuyorduk. Otomatik kapı açıldığında içeri girdim. İkinci kata çıktığımda Buket beni kapıda bekliyordu.
"Neredesin kuzum ya, beş dakika dedin on beş dakika oldu."
"İçeri geçelim anlatırım." ayakkabımı çıkarıp içeri girdim.
Ayten teyzenin mutfaktan gelen sesiyle oraya yöneldim. "Hoş geldin güzel kızım." Tebessüm edip sarıldım. "Hoş buldum Ayten teyzem."
"Yine döktürmüşsün ellerine sağlık."
"Hadi siz masaya oturun, bende çayları doldurayım." çaylarımızı doldurduktan sonra Ayten teyzede sandalyesine oturdu. Güzel sohbetler eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra masayı toplayan Ayten teyzeye yardım ettik.
"Annen nasıl Meyracığım."
"Nasıl olsun Ayten teyze, biliyorsun. Bütün gün o adama hizmet ediyor." masada son kalanları tezgahın üzerine koyduktan sonra sandalyeme oturdum.
"Ah güzel kızım benim. Elimizden keşke bir şeyler gelse, çok üzülüyorum Sevdanın bu hallerine."
"Üzülme Ayten teyze. Artık o adama annemi ezdirmem. Sabah tartıştık. Artık susmayacağım. Korkmuyorum ondan. İşe başlayacağım. Para biriktirip en kısa zamanda küçük bir ev tutar, annemide yanıma alırım." dediğimde Ayten teyze dolu gözleriyle bana baktı.
"Kızım sen bir başına nasıl ev tutabilirsin. Kiralardan haberin var mı?"
"Biliyorum Ayten teyze kolay değil. Olmayacakta. Ama imkansızda değil. İlk önce para biriktirmem lazım. Hemen olacak iş değil zaten." Buket oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Kollarını boynuma doladı.
"Benim kardeşim aklına koyduğunu yapar. Hem bizde yardım ederiz anne."
Ayten teyzede ikimize aynı anda sarıldı. "Benim güzel kızlarım. Tabi ki yardım ederiz."
"Sizin varlığınız, yanımda olmanız yeter Ayten teyze." Onlardan ayrılıp minnetle gülümsedim.
"Hadi hadi çabuk kalk iş bulmaya gidiyoruz sana." Buket kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı.
"Tamam Buket sakin ol. Kolumu kopardın." dediğimde çoktan kapının önünde bulmuştum kendimi. Ayakkabılarımızı giyip evden çıktık. Otobüs durağına doğru yürürken Buket, "Nasıl bir iş arıyoruz?" diye sordu.
"Bilmiyorum. Kafe olabilir."
"O zaman Kadıköy'e gidelim." dedi heyecanlı bir şekilde konuşarak.
"Bakıyorum da benden çok heveslisin."
"Ay biliyorsun Meyra benim küçükken en büyük hayalim, kafe sahibi olmaktı. Birden öyle heyecana kapıldım." dediğinde güldüm.
"Yani çok büyük sayılmazsın. Daha 19 yaşındasın. Belki ileride hayalin gerçek olur. Asla vazgeçme hayallerinden." dediğimde aklıma kendi hayallerim geldi.
Başkalarına hayallerinin peşinden gitmesini söylerken, ben hayallerimi çatı katına kilitlemiştim. Ve anahtarını kaybettim. Kim bilir belki bir gün benim de hayallerim gerçek olur. Anahtarı bulamazsam da kapıyı kırarım belki.
"Ne düşündüğünü biliyorum." Bukete bakıp buruk bir tebessüm ettim.
"Sende hayallerinin peşini bırakma. Belki bir gün kazandığın o üniversitede konservatuar okuyacaksın."
"Kazandığım halde gidemedim Buket. Bu benim en büyük hayalimdi. O pislik adam yüzünden hayalimi yaşayamadım ben." dediğimde gözümden bir damla yaş süzüldü.
"Tamam güzelim ağlama. Sil göz yaşını ve hayallerine tutun. Bak bugün sana iş bulacağız ve her şey istediğin gibi olacak. Paranı kazanacaksın, annenle ayrı eve çıkacaksın ve hayallerini gerçekleştireceksin."
"İyi ki varsın." Bukete sıkıca sarıldım.
"Sende iyi ki varsın."
Durağa geldiğimizde Kadıköy otobüsüne bindik. Yaklaşık yarım saat sonra Kadıköy'e geldiğimizde otobüsten indik. İş ilanı yazan dört kafeye baktık. Ama hiç biri olmadı.
"Off Buket yok işte, bulamıyoruz." dediğimde Buket kolumdan tutup çekti.
"Bak şurada bir ilan var yeni açılmış. Hadi gidip oraya bakalım." dediğinde duvarda ki ilanda yazan adrese gittik.
"Köprüaltı Bar."
"Gidiyoruz Meyra burası olmaz." dediğinde kolundan tuttum.
"Kaç saat oldu bulamadık Buket. Burası son şansım. Bu işe ihtiyacım var." Kolundan tutup barın girişine doğru ilerledim. "Kızım manyak mısın sen? Annene barda çalıştığını nasıl söyleyeceksin."
"Bilmesine gerek yok. Kafede garsonluk yaptığımı söylerim." içeri girdiğimizde çalışanlardan biri bize doğru yaklaştı.
"Kusura bakmayın şu an kapalıyız. 1 saat sonra açık olacağız."
"Biz. Yani ben iş görüşmesi için gelmiştim." dedim gülümseyerek.
"Öyle mi? O zaman ben sizi patronun yanına götüreyim." dediğinde başımla onayladım. Uzun bir koridordan geçip merdivenlerden aşağı indik. İlk olarak gözüme çarpan siyah bar tezgahı ve önünde ki kırmızı ağırlıklı bar tabureleriydi. Locada ki koltuklarda bar tabureleri gibi kırmızıydı, masalar siyahtı. Yani mekanda kırmızı ve siyah renklerine ağırlık verilmişti. Tam karşımızda bir merdiven daha vardı. Yukarıda da ayrı localar vardı. Ve bir kapı vardı. Karşı merdivene doğru yürüyen garsonu takip ettik. Merdivenden çıkıp sol taraftaki kapıya doğru ilerledik. Sanırım patronun odası burasıydı. Garson kapıyı çaldı ve beraber içeri girdik.
Ne yani patron yirmili yaşlarında bir genç miydi? Tahminen yirmi iki yada yirmi üç yaşında vardır. Düşüncelerimi dağıtan garsonun konuşması oldu.
"Patron bu bayan iş görüşmesi için gelmiş." dediğinde eliyle beni gösterdi.
Patron dediği genç adam bilgisayarın ekranından gözlerini ayırmadan konuştu.
"Tamam başlasın hemen."
Buketle birbirimize şaşkınca baktık. Yüzüme bile bakmadan beni işe almıştı.
"Nasıl yani. Hemen şimdi mi?" dediğimde bilgisayar ekranına odaklanmıştı. Önemli bir işi vardı heralde.
"Senin için uygunsa başla. Yada yarın gel. Keyfin bilir." dediğinde Buketle tekrar gözlerimiz kesişti.
"Ta- tamam." diyebildim sadece. Kapıdan çıkarken sinirle bağırdı.
"Lan lan beni vuruyor. Lan orospu çocuğu ben düşman değilim. Gel oğlum gel gel. Lan atla şuradan."
Kapıdan çıkmadan son kez başımı çevirip baktığımda garson, "Patron biraz meraklıdır bilgisayar oyunlarına." dedi gülerek.
"Meraklı değil de, bağımlı gibi..." dedi Buket. Gülerek karşılık verdiğimizde garsona döndüm. "Bu barı o mu işletiyor?" Merdivenlerden inip barın önüne geldiğimizde oturmamız için bar taburesini gösterdi.
"Evet. Yani iki ortaklar aslında. Birde Ateş bey var. Onu bu saatlerde bulamazsınız. Genelde akşam saatleri gelir. Öğle saatlerin de ise Atalay bey gelir."
"Anladım." dedim başımı aşağı yukarı hareket ettirerek. "Şey. Ben ilk defa böyle b..." ne söyleyeceğimi anlamış olmalı ki lafımı bitirmeden araya girdi.
"Merak etme ben sana yardımcı olacağım." dediğinde gülümsedim. "Bu arada ben Eray." uzattığı elini sıkıp tebessüm ettim.
"Memnun oldum. Ben de Meyra. Buda en yakın arkadaşım Buket." diyerek Buketi gösterdim. Eray elini Bukete uzatıp sıktı. "Memnun oldum."
"Bende." Buket gülümseyip elini çektikten sonra bana döndü. "Ee ne düşünüyorsun, hemen başlayacak mısın?" Buketin sorusuna hızlıca başımı salladım. "Evet, hemen başlamak istiyorum. Kaybedecek vaktim yok." dediğimde Eray ellerini birbirine çırparak konuşmaya başladı. "Evet güzellik, o zaman mesaimiz başlasın."
Buket, bizimle vedalaştıktan sonra Eray'ın yönlendirmeleriyle işi kavramaya başladım.
Saat ilerledikçe insanlar gelmeye başlamıştı. Bir ara annemi arayıp iş bulduğumu haber verdim ve geç gideceğimi söyledim. Saat 21:30'a gelirken bar çoktan dolmuştu. Erayın ve diğer garsonların yardımıyla alışmaya başlamıştım. Yorulduğumu anlayıp barın önünde biraz durdum. Eray yanıma gelip yüksek sesle konuştu. "Yoruldun mu?"
"Alışkın olmadığım için biraz yoruldum. Ama sorun değil zamanla alışırım." Eraya yaklaşıp yüksek sesle cevap verdim. Barın içi çok gürültülü olduğu için birbirimizi güçlükle duyuyorduk.
"Birazdan canlı müzik başlayacak. Atalay bey her akşam şarkı söyler. Sesi çok güzeldir." deyip göz kırptı.
"Öyle mi?" dedim heyecanla. Eray bir şey söylemeden başını sallamakla yetindi.
Atalay bey sahneye çıktığında çok büyük bir alkışla karşılandı. Barmen içkileri hazırladıktan sonra gülümseyerek önüme itti. Gülümsemesine karşılık verdikten sonra içkileri servis etmek için tepsiyi aldım. Sahnenin çaprazında ki locaya içkileri servis etmek için ilerledim. Masaya içkileri bıraktıktan sonra gülümseyerek arkamı döndüm. Aniden kolumdan tutup çekilmemle iri cüsseli bir adamın yanına oturmuştum. Kalkmaya çalıştım ama adam daha sıkı tutmaya başladı kolumu.
"Hey güzelim sakin ol." dedi sırıtarak.
"Bırakır mısınız? Canımı acıtıyorsunuz." dedim kolumu kurtarmaya çalışırken.
"Nazlanma güzelim. Ne tatlı canın varmış. Tadına bakmak için sabırsızlanıyorum." dediğinde büyük bir kahkaha attı. Boşta kalan elimi yüzüne geçirdiğimde kahkahası yarım kaldı. Al bakalım tatlımıymış. Şerefsiz! Öfkeyle üzerime gelmeye başladı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp içimden bildiğim bütün duaları okudum. Tam o anda ne olduğunu anlamadan, başka bir el diğer bileğimden çekti. Yok ya kesin ben bir günah işledim. Başka bir açıklaması olamaz.
Ani hareketle çekilmenin etkisiyle dengemi kaybedip başımı kolona çarptım.
"Ah!" diye bir inilti çıktı dudaklarımın arasından. Bir bu eksikti.
Müzik sesi kesilmiş herkes bize bakıyordu. Beni çeken kişi, ah pardon duvara fırlatan kişi demeliydim. Beni rahatsız eden adama sağlam bir yumruk geçirdi.
"Lan orospu çocuğu. Seni buraya gömerim." dediğinde bir yumruk daha geçirmişti adamın suratına.
"Ateş sakin abiciğim." diyerek gelen Atalay beye şaşkınlıkla baktım. Ne yani bu... Bu benim diğer patronum olan Ateş miydi?
Atalay bey, Ateş beyin kolundan tutup merdivenlere yönelirken bana baktı.
"Sen evine git biraz dinlen yarın devam edersin." dediğinde başımla onayladım.
Patronlarım gözden kaybolunca hızlı adımlarla çantamı aldım ve barın çıkışına yöneldim. Barın önünde duran taksiye bindim. Taksiciye evimin adresini verdim. Bir süre sonra eve geldiğimizde taksiciye ücreti ödeyip taksiden indim. Oldukça sessiz bir şekilde eve girdim.
Odama geçip üzerimdekilerden kurtulduktan sonra banyoya gittim. Ilık bir duşun ardından yatağıma uzandım ve gözlerimi kapatıp olanları düşünmeye başladım.
İlk iş günümde bile belayı üzerime çekmeyi başarmıştım. Pislik herif. Irz düşmanı sapık adama bildiğim bütün küfürleri sıraladıktan sonra uykunun kollarına bıraktım kendimi. |
0% |