__Seni sinsi insan ona ne yaptın Arata ne yaptın ha! Üzerime doğru yürümeye başladığında, ben ne diyeceğimi şaşırmış geri geri gitmeye başlamıştım.
__ Ben ben! Ona bir şey yapmadım desem de karşımdaki bu çılgın kadın yalancı diye bağırarak beni kenara itip su cini Aratın yanına çömelmişti.
__ Arat lütfen aç gözlerini ona ne yaptın seni aşağılık kadın senin canını okuyacağım bu kez elimden kurtulamayacaksın.
__ Ben ona isteyerek hiç bir şey yapmadım dememe kalmamıştı ki yine cin hızla bana doğru bir hamle yaptığı sırada su perisi çıkagelmişti ve Beril denilen o cinin elini bileğinden yakalayıp geri doğru kırmış bu hamleyi beklemeyen cin ise acılar içinde anlamadığım bir şekilde yere kapaklanmıştı. Onun bu şekilde acı içinde kıvrandıran neydi sebebini merak ediyordum su perisinin o kadının tuttuğu bileğine daha dikkatli baktığımda cinin bileğini baştan aşağıya griy damarlara benzer ince bir şeklin sardığını fark ettiğimde su perisi Tuana'nın ona güç kullanmış olduğunu ve sanırım Beril denilen o cininde onun kullanmış olduğu güce karşılık verecek kadar güçlü olmadığıydı.
__ Sen nereden çıktın su perisi hemen beni bırak nasıl olur da bizim işimize burnunu sokarsın.
__Piyangodan çıktım cin kimsenin işine burnumu sokmak gibi bir huyum yoktur ama ne yapayım bir ucube gördüm mü dayanamıyorum kendinden zayıf olanlara gücün yetiyor değil mi ama bu kez bu zorbalığına izin vermeyeceğim cin şimdi gözümün önünden kaybol ve buradan bir an önce uzaklaş.
__ Tamam lanet olasıca bırak da efendimiz Arat'ı da alayım.
__ Hayır cin onu almadan buradan gideceksin o zaten iyi ve birazdan kendine de gelir ve onunla ilgilenecek kişide zaten burada ve o sen değilsin şimdi buradan toz ol.
__ Bunu neden yapıyorsun su perisi?
__ Çünkü o kadar kötüsün ki bunu etrafındaki her şeye bulaştırıyorsun ve istediğin şeye ulaşmak için yapamayacağın entrika yok şimdi daha fazla sabrımı taşırmadan gözümün önünden kaybol sesi her yerde yankılanmıştı ve gözleri daha da bir koyu maviye büründüğünde Beril adındaki cin çaresiz bulunduğumuz yeri terk etmiş bende rahat bir nefes almıştım.
__ Teşekkür ederim Tuana sen olmasaydın doğrusu şimdi kim bilir nasıl bir halde olurdum.
__ Lafı bile olmaz canım hem o bunu çoktan hak ediyordu kısmet bu güneymiş. Derken neredeyse uyanmakta olan su cinine bakıp sanırım ben artık gitsem iyi olacak Mihrap lütfen kendine dikkat et ne zaman yardımıma ihtiyacın olursa bana seslen olur mu tam giderken onu durdurmuş aklımı kurcalayan o soruyu ona sormaya karar verdim.
__ Dur lütfen öğrenmek istediğim bir şey var?
__ Nedir o Mihrap söyle seni dinliyorum.
__ Bizi öfke tılsımıyla bağlayan senmiydin su periri?
"Tuana ise bu sorumdan sonra biraz duraksamış yüzü endişeli ve üzgün bir hal almıştı.
__ Üzgünüm Mihrap bunu yapan bendim evet ama kötü bir niyetim yoktu inan sadece Aratın kendi benliğine dönmesini istedim kalbini saran bu karanlıktan kurtulmasını bu tılsımı yapmamın sebebi buydu lütfen yanlış şeyler düşünme o ne kadar kabul etmeyi istemesede artık bazı şeyleri kabul etmek zorunda üzgünüm Mihrap şimdi gitmeliyim o uyandığında beni burada görür ise korkarım kötü şeyler olur diyerek ortadan kaybolmuştu benim ise o an kafam allak bulaktı şimdi ne yapmalıydım bilmiyordum o anın verdiği panikle kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bir an göğüs kafesimden çıkacağını sanmıştım tereddüt ile onun yüzüne baktığımda Aratın mavi gözleri aralanmış kendine gelmeye başlamıştı bense o anın verdiği panikle ona sırtımı dönerek bir iki adım ilerlemiştim ki ardımdan bana seslenen su cininin sesiyle duraklamış idim.
__ Orada dur insan sen nereye gidiyorsun? Biz öfke tılsımıyla bağlıydık ve nasıl çözüldük.
__ Çünkü başını taşa çarpıp bayılmışdın cin bu yüzden hatırlamıyorsun.
__ Evet şimdi hatırlıyorum sen bir kurbağadan korkmuştun o sırada ne oldu ise oldu demek bu yüzden bir şey hatırlamıyorum peki öfke bağı nasıl çözüldü diye sorarken gözleri kısılmış ve her mimik hareketimi izlemeye koyulmuştu bense o anın verdiği panik ile hepten bocalamış bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım yüzüme öyle dikkatli bakıyordu ki gözlerimi bir an ondan kaçırma ihtiyacı duymuştum ama o ise bu hareketimden sonra daha bir dikkatli yüzümü incelemeye başlamıştı yerden kalktığı sırada bana doğru her adım atışında bende bir adım geri gitmeye başlamıştım.
__ Öfke tılsımını su perisi bozdu sonrada gitti.
__ Demek öfke tılsımını su perisi bozdu öylemi peki şu an neden yalan söylediğini hissediyorum acaba?
__ Ben gerçekten doğruyu söylüyorum tılsımı su perisi bozdu derken iyice kekelemiş köşeye sıkışmıştım o ise ani bir hareket ile birden beni çenemden yakalayıp yüzüne baktırmak için başımı yukarıya kaldırmıştı ben ise bu hareketi beklemediğimden öyle savunmasız yakalanmıştım ki hepten yerimde bocalamış ve titremeye başlamıştım.
__Yalan söylüyorsun insan ve bunu bile söylerken beceremiyorsun.
__ Şu an kendimi oldukça köşeye sıkışmış hisset semde o an için beni içten içe saran tüm benliğimi kaplayan öfkem daha baskın çıkmış ve onun elini iterek bir adım geriye çekilmiştim; Hayır ben yalan söylemiyorum sana doğruları anlattım o an öyle çok korktum ki bir cinde olsan benim yüzümden sana bir şey oldu sandım ben sen değilim benim yüzümden kimseye bir şey olmasını istemem tüm gerçek bu ama sen neye inanmayı istiyorsan ona inan o halde cin ve benim ile oyun oynamayı bırak bu hareketlerinden hoşlanmıyorum senden zayıf olabilirim ama bu benim ile dalga geçip oyun oynamana izin vereceğim anlamına gelmez sınırlarını aşma artık cin deyip ona sırtımı dönmüştüm o an hissettiğim gerginlik tüm vücudumu etkilemiş ve kaskatı kesilmiştim kısa bir sessizliğin ardından hala ardımda olduğunu düşünerek o korkuyla dönüp baktığımda onun çoktan gitmiş olduğunu görmüş derin bir nefes alıp rahatlamıştım bir süre boşlukta gibi öylece etrafta dolaşmış sonunda cinin beni götürdüğü o eve geri dönmüştüm o küçük eve girdiğimde ise su cinini pencerenin kenarındaki yatağın üzerine uzanmış uyurken bulmuştum uyurken onu izlemek çok garip bir duyguydu siyah perçemli saçları odanın içine giren rüzgar ile birlikte yüzünün etrafında uçuşuyor yüzünü gölgeler ardına gizliyordu üzerinde beyaz bir gömlek vardı ve açık yakası göğsünden başlayarak göbeğine kadar iniyordu yakasının açık kalan kısmından boynundan başlayarak göbeğine kadar inen birbirine karışık ağaç köklerini andıran siyah bir dövme vardı teni o kadar beyazdı ki güneş değmemiş gibi parıldıyordu ama anlında biriken topak topak terleri gördüğümde onu rahatsız eden ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sezmiştim başını sürekli sağa sola çevirmeye başlamış öfkeyle ellerini sıkıyordu sanırım kötü bir kabus görüyordu onu izlerken sağ gözünden aşağıya bir damla göz yaşının süzülüp aktığını gördüğümde bakışlarım öylece onun yüzünde takılı kalmıştı bu kadar can yakan ve etrafına bu denli öfke kusan cin ağlıyor muydu şu an hissettiğim şaşkınlık ve karmaşık duygular birbirine girmişti o nasıl bir kişiliğe sahipti böyle onu bu denli etkileyen neydi şu an rüyasında ne görüyordu ki bu denli gözlerinden bile yaş akıta biliyordu onu seyrederken adımlarım kendiliğinden beni onun yanına sürüklediğinde hala gözlerimi ondan alamamıştım şu an o kadar savunmasız ve masum görünüyordu ki onda beni bu denli etkileyen neydi diye düşünmeye başlamıştım onun gözünden süzülen o göz yaşı beni öylesine derinden etkilemişti ki hissettiği o her neyse onu bu denli bocalatan ve üzen bir an önce onu zihninden kazıyıp silmeyi istemiştim titreyen elimi ona uzatmış ve yanağından süzülmekte olan göz yaşını silerken su cini birden uyanmış ve gözlerimiz birbiri ile kesişmişti o an ne ben yerimden kıpırdaya bildim nede o ikimizde öylece birbirimize baka kaldık sanki zaman bizim için durmuştu aramızdaki anlam veremediğim bu sessizliği ilk bozan ise o olmuştu.
__Ne var? bana neden o kadar dikkatli bakıyorsun insan?
"Ben ise bu hareketi beklemediğimden olsa gerekti ki bir süre konuşmadan öylece ona baka kalmıştım sonrasında ise kendimi toparlayıp yüzünün sağ tarafındaki göz yaşıyla ıslanmış yanağını işaret ettiğimde o ise bunun yeni farkına varıyordu akan gözyaşını silerken tedirginlik ile gözlerini benden kaçırmış sırtını dönmüştü.
__ Uyurken seni bu denli etkileyen ne idi Arat ? Ne gördün de bu haldesin?
__ Bu seni ilgilendirmez insan.
__ Doğru beni ilgilendirmez sormadım say o halde niyetim seni rahatsız etmek değildi.
__ Rahatsız etme öyle ise derken birden öfke ile bana doğru dönmüştü.
__ Neden öfkeni bana kusuyorsun ben sana hiç bir şey yapmadım ama sen her defasında bana bir düşman gibi davranıyorsun bu hiç adil değil Arat ben bu öfkeni hak edecek hiç bir şey yapmadım derken daha sözümü tamamlamama fırsat bile vermeden kaçar gibi odadan çıkıp gitmişti ve o günden bu yana onu bir hafta boyunca hiç görmemiştim aklım öyle çok karışıktı ki artık ne yapmam gerektiğini bilmiyordum dışarıya çıkmış yürürken ayaklarım yine beni o gölün kıyısına götürmüştü yorulduğumu hissedince sonunda bir kayanın üzerine oturup gölün üzerine yansıyan rengarenk ışık huzmelerini seyretmeye başlamıştım sonra burnuma kötü bir koku gelmişti bu kokunun ise benden geldiğini fark ettiğimde biraz şaşırmıştım aslında uzun zamandır banyo etmiyordum ve bu kadar kötü kokmam da normaldi sanırım hazır gölün kenarındayken aklıma gölün içinde yıkanmak gelmişti ve öylede yapmıştım gölün suyu o kadar sıcaktı ki bu bana çok iyi gelmişti vücudumu tamamen yıkadıktan sonra saçlarımı suya salmıştım ve suyun içinden çıkmadan bir süre öylece suyun keyfini çıkararak yüzmüştüm ve şu an bu gölün suyu bana öyle iyi gelmişti ki bütün bedenimin rahatladığını hissediyordum o sırada kıyafetlerimi almak için sudan dışarıya tam çıkıyordum ki kıyıda kıyafetlerimi alan ışık cinlerini görünce onlara bağırmaya başlamıştım...
__ Hey! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz bırakın kıyafetlerimi sizi bücürler.
__ Sana söylemiştim burada olduğun sürece sana burayı dar edeceğiz insan.
"Bana yeminlenen o ışık cini ile kıyafetlerimi alan diğer cinler kıkır kıkır gülerek ortadan kaybolmuşlardı bense suyun içinde öylece kalakalmış kendi kendime yine söylenmeye başlamıştım; Baş belaları şimdi ne yapacağım ben diye söylenirken su perisi Tunanın sesi ile düşüncelerimden sıyrılmıştım.
__ Birinin benim yardımıma ihtiyacı var sanırım.
__Su perisi ah! Seni gördüğüme o kadar sevindim ki anlatamam başım dertte lütfen bana yardım et.
__ Sakin ol canım tamam sana yardım edeceğim o sinsi bücürlerin ne yaptığını gördüm ama yetişemedim. Maalesef kaçtılar şimdi senin için ne yapabiliriz bir bakalım deyip sudan çıkarak havaya doğru uçtu etrafına bakınırken bende acaba ne yapacak diye şaşkınlıkla onu izliyordum sonrasında elini havaya kaldırıp suya hükmedercesine kendi dilince bir şeyler söylemeye başlamıştı söylediği her kelime ne ise gök yüzünde bir su damlasına dönüşüyor ve gölün içine karışıp etrafımda bin bir renk huzmesine dönüşüyordu sonra bir gök kuşağı gibi hırçın dalgalarla renklere şekil verirmiş gibi tüm renkleri etrafımda topluyordu daha sonra ise bir şeylerin vücudumu sarıp sarmaladığınıhissetmeye başlamıştım su adeta vücudumda şekilleniyor sonra o renkler bir yama haline bürünüp üzerimden akıp gidiyordu bu ta ki üzerimde tamamen şekillendirdikleri yeşil bir kıyafete dönene kadar devam etmişti her şey olup bittiğinde ise gözlerime inanamamıştım bu büyük bir mucizeydi ama mucize olduğu kadar benim bu durumdan kurtulmamı da sağlamıştı Tuana benim iyilik perim den farksızdı her şey olup bittiğinde sudan dışarı çıkıp üzerime bakındığımda ise neredeyse vücut hatlarıma göre birebir üzerime oturmuş yeşil tavus kuşunu andıran renklerle bezeli bir elbise duruyordu elbisenin üzeri ise incecik su tanelerine benzer taşlar ile çevriliydi her detayı adeta ayrı bir incelikle tasarlanmış gibiydi ve boyundan askılı elbisenin göğüs hizasına kadar inen derinliği vardı tüm beli ise saran ince kurdelenin üzeri küçük yeşil parlak taşlarla bezeliydi ve ayaklarımın altına kadar inen uzunca bir elbiseydi; Şaşkın bakışlarımı fark eden su perisi Tuana bana gülümserken dudaklarından bir iki cümle dökülmüştü; Evet Mihrap artık hazırsın ufak bir detay haricinde.
__ Neymiş o detay?
__ Saçların.
"Elinde oluşturduğu bir ışık küresini bana doğru yollayınca bir an ne yapacağımı şaşırmıştım ama o ışık zerreleri binlerce parçaya bölünüp saçlarımın en ince ucuna kadar girip tarar gibi saçlarımı düzeltip kurutmuştu ve ışık yok olduğunda saçlarıma dokunurken gözlerime inanamamıştım saçlarım güneş gibi parlıyordu buğday sarısı saçlarımın rengi bu kez daha bir parlaktı.
__ Çok güzel oldun arkadaşım haydi şimdi git ve burada neden olduğunu unutma Mihrap burada düşmanın çok ne olursa olsun su cininin yanından ayrılma diyerek ortadan kaybolmuştu ben ise bir süre daha orada kaldıktan sonra havanın kararmaya başladığını fark ettiğimde eve doğru yola çıkmıştım ağacın yanına vardığımda ağacın üzerine nasıl tırmanacağı mı kara kara düşünürken yine keşke su perisi burada olsa da bana yardım etse diye düşünüyordum fakat her zaman su perisi bana yardım edemezdi ya çünkü su perisinin de cinin bölgesine pek fazla yaklaştığını görmemiştim sanırım bu kısım cinin bölgesi olmalıydı su perisi de bu yüzden bu sınırı hiç geçmiyordu önce aklımdan su cinine bağırıp seslenerek yardım istemek geçmişti fakat bana en son ki çemkirmesini hatırlayınca ondan yardım istemektense ağaçtan aşağıya düşmeyi yeğelediği mi fark etmiştim bir şekilde kendi başımın çaresine bakacak ve o ağaca tırmanmanın bir yolunu bulacaktım elbisemdeki her dökümlü olan parçayıellerimle toplayarak bir araya getirmek için baya bir zorlanmış olsam da sonunda her parçayı bir diğeriyle bağlamış bir arada toplu durmasını sağlamıştım ağaca tırmanmaya başladığımda ise bir an gözlerim elbisemdeki dekolteye kaymıştı bir şekilde yukarı çıkınca bu bölümü saçlarımla kapatmam gerektiğini düşünüyordum çünkü cinin karşısında tekrardan utanç verici bir duruma düşmek istemiyordum düşüncelerimin arasından bir an sıyrılmış güvenli bir şekilde tümüyle yukarıya çıkmaya odaklanmıştım ve neredeyse yukarıya varmak üzereydim ama tamamen ter içinde kalmıştım elimi yukarıya attığımda kendimi yukarıya çekmek için bir hamle yaptığım sırada ise birden su ciniyle burun buruna gelmiştik ve ben o anki panik ile nasıl çığlık çığlığa tutunduğum dalı bırakmış olduğumu anlamadan aşağıya doğru düşerken su cini beni birden kolumdan tutarak yukarıya doğru çekmişti ve ayaklarımın yere bastığını hissettiğimde hemen onun elini iterek ileriye doğru bir kaç adım gidip üzerimi başımı düzeltmiştim o ne zaman bana dokunsa ya beni utandırıyor yada etrafımda olan her şeye zarar veriyordu üstümle başımla uğraşmaktan bir an cinin varlığını tamamen unuttuğumun farkına varmam pek uzun sürmemişti başımı kaldırıp ona doğru baktığımda ise elbisemdeki bağlamış olduğum etek bölümündeki parçalara dikkatle baktığını fark ettiğimde nasıl bu utanç verici duruma düştüğüm için yine kendi kendime kızıp söylenmeye başlamıştım ve yine cinin diline düşecek bir hata yapmıştım o her zaman bir yerlerde mutlaka bir kusur bulup benimle dalga geçecek bir konu bulurdu özellikle benimle olan bölümleri ise çok çabuk kavrıyordu ona alay konusu olmamak için eteğimdeki düğümleri hızla çözmeye çalışırken elim ayağıma dolanmış yine kendi kendime söylenmeye başlamıştım düğümleri sökemedikce adeta yerimde tepiniyor gibiydim onun şu anki halime bakarak ne kadar büyük bir haz aldığını ona bakmadan bile hissedebiliyordum yine onun için dalga konusu olmuştum galiba hayatta benim kadar onun için eğlence konusu olan hiç bir canlı yoktu elbisemdeki düğümleri çözmeyi başardığımda derin bir nefes alarak ona doğru döndüğümde hala yüzüme alaylı bir ifadeyle baktığını görünce kan beynime sıçramıştı yine cin beni sinir etmişti.
__ Kendine başka eğlence konusu ara bana bakarak bu kadar eğlendiren seni ne hala anlamadım yani yüzündeki alaylı ifadeyi görmeyecek kadar aptal değilim çek gözlerini üzerimden cin.
"Benim bu sözlerimden sonra yüzündeki alaycı ifade bir o kadar daha artmış beni baştan aşağıya süzmüş ve bana doğru ağır adımlarla gelmeye başladığını fark ettiğimde bende geri geri kaçmaya başlamıştım etrafıma baktığımda ise ondan saklana bileceğim hiç bir yer yoktu doğrusu onu bu zamana kadar ne engelleye bilmişti ki.
__ Benim İle oyun oynamaktan vazgeç üzerime gelme beni fazlasıyla geriyorsun zaten.
"Desem de hala üzerime doğru geldiğini fark ettiğimde bir kaç adım sonunda arkamda ilerleye bileceğim bir adımlık mesafe dahi kalmadığını sırtım ağacın gövdesine çarptığında anlamıştım. ve onun bana doğru gelmekte olan adımlarını sayarken artık aramızda bir kaç adımlık mesafe dahi kalmamıştı. Bu yakınlık beni iyice germişti. birden su cini elini başımın yanına yaslayarak bir adım daha yaklaşıp kulağıma bir şeyler fısıldamıştı.