__Kendini fazla geriyorsun insan derken bakışları tekrar elbiseme ve ardından da yine yüzüme yönelmişti kaşları çatılmış bir şekilde sözlerine devam etti; Bu üzerindeki kıyafetleri nereden buldun insan?
__ Kıyafetleri su perisi verdi.
__ Yani bu saate kadar onunla mıydın?
__ Hayır tam olarak değildim.
__ Sözlerin çelişkili insan elbiseyi onun verdiğini söylüyorsun ama sonrasında tersini idea ediyorsun bu garip yoksa arkamdan bir şeyler mi çeviriyorsunuz derken bakışları kısılmış yüzümün her mimik hareketini izliyordu.
__ Dediklerin ile durumumun alakası yok cin kendince düşünceleri kafanda yorumlama diye lafa başlamıştım ki bir an anlatacaklarımı düşününce duraksamıştım gölde yıkandığımı ona nasıl anlatacaktım ki düşüncelerim arasında bir ikileme düştüğüm sırada su cininin sesi ile kendime gelmiştim.
__ Anlat su perisi ile ne işin vardı derken bu kez sesi öfke barındırıyordu ama onun bu patavatsız tavırları ve soruları beni gitikçe kızdırmaya başlamış sonunda daynamayıp gölde yıkanırken ışık cinleri kıyafetlerimi aldı ve alay edip beni zor durumda bırakarak arkalarına bile bakmadan gittiler diye patlamıştım ve beni o halde su perisi bulup yardım etti hepsi bu yoksa şu an ne durumdaydım bilemiyorum.
__Seni defalarca uyardım insan sürekli kendi kafanın dikine gidip ait olmadığın bu dünyada tek başına dolanıp duruyorsun bu karşılaştığın küçük bir sorun daha kötüleri ile de karşılaşabilirsin bir daha buradan benden izinsiz ayrılmayacaksın.
__Evet bu dünyaya ait olmayabilirim cin ama bu senin her dediğini yapacağım anlamına gelmiyor her gittiğim yere senide götürecek değilim herhalde daha neler derken bir an onun yüzüne baktığımda kafasında gezinen düşünceler ile gözleri gölgeler ardına gizlenmişti konunun nereye varacağını kestiren cin bir anda gözlerini kaçırıp geriye çekilmişti bu hareketi ise benim gözümden kaçmamıştı.
__ Bu dik kafalılığın bir gün kafana dert açacak insan ikimize de işkence etmekten vazgeçip son dileğini artık dilemelisin derken yine gözleri zifiri karanlığa bürünmüştü.
__cine bir adım yaklaşarak gözlerinin içine meydan okuyan bakışlarla bakarken; Varlığım seni bu kadar mı korkutuyor cin yoksa seni korkutan başka bir şey mi var derken ona bir adım daha yaklaşmıştım bu hareketimden sonra ise cinin tümü ile dikkati dağılmış benliği karanlıktan sıyrılmıştı.
__ Senden korktuğumu mu düşünüyorsun insan derken gözlerinde anlam veremediğim bir tehlike sezmiştim birden iki elini de yaslanmış olduğum ağaca yaslayarak beni iyice köşeye sıkıştırmıştı ben ise bu hareketi hiç beklemediğimden onu benden uzaklaştırma iç güdüsü ile onu itmeye çalışırken parmaklarım onun açık yakasındaki çıplak göğsünün üzerinde öylece asılı kalmıştı onun ise bakışları göğsünde takılı kalan ellerime kaymış ardından bakışlarını yüzüme çevirmişti ama şu an onun gözlerinde bu halimle eğlenen bakışlarını görünce bir sinir gelmişti onun bu ani hareketi nefesimi kesmeye yetmiş sanki nefes almayı bile unutmuş gibiydim ve onun derin mavilikteki o gözlerine bakmaya bile cesaretim yoktu.
__ Fazla geriyorsun kendini insan.
__ Senin yanında gerilmemem mümkün mü cin benimle oyun oynamaktan vazgeç derken onun gözlerine bakamıyordum bile ama bakma hatasında bulunmuştum bir kere benimle dalga geçerken de olsa onu her defasında böyle gülerken gördüğümde bocalıyordum peki ama beni bu denli bocalatan neydi ondaki bu cinden hoşlanmaya başlamış olamazdım herhalde kafamı allak bullak eden bu ani düşünce onun saçında bir tutam beyaz görmem ile son bulmuştu bunu daha önce hiç görmemiştim; Saçın saçında! beyaz var cin bu nasıl oldu derken benim sorumla birlikte cinin dikkati tamamen dağılmıştı ve hızla yanımdan uzaklaşıp eve girmişti peşinden gittiğimde ise onu aynada saçına bakarken bulmuştum.
__Bu da ne böyle? neler oluyor? ben değişiyor muyum yoksa ama bu bu! Olamaz neden böyle bir şey oldu kalbim böylesine yastayken bana neler oluyor karanlığa bürünmüş benliğimi bu denli değiştiren ne ben sadece Safir yanımda iken kendimi böyle hissederdim yoksa bunca asır sonra eski halime mi dönüyorum beni bu denli değiştiren ne?
"Kendi kendine söylenen cine baktığımda duyguları arasında bir ikileme düşmüş halde kendi ile savaş verirken görmek beni şaşırtmıştı o an onu bu denli sarsan neydi anlamamıştım.
__ Neyin var Arat?
__Bu seni ilgilendirmez insan beni bir saniye olsun rahat bırak derken gözlerinde bir tedirginlik sezmiştim onu bu denli tedirgin eden neydi bilmiyorum ama ona her defasında yardım etmek için yaklaşsam da tedirginliği daha çok artıyor kendisine yaklaşmamı istemiyordu bana bakarken o an dudakları titremeye başlamış gözleri anlam veremediğim bir şekilde dolmuştu ve yanımdan hızla uzaklaşıp yine kayıplara karışmıştı o günden sonra üç gün boyunca onu bir daha hiç görmemiştim onun bu şekilde kaçıp gitmesine bir anlam verememiştim o gittikten sonra bende dışarıya çıkmamış o evde kalmıştım ama üç gün boyunca hiç bir şey yemediğim için bedenim artık yorgun düşmüş ve hastalanmıştım başımı kaldıracak halim bile kalmamıştı. Susuzluktan dudaklarım kurumuştu bir ara dışarıya bakarken yorgun düşen bedenim daha fazla dayanamamış olduğum yere yığılmıştım kendimden geçerken dudaklarımdan bir kaç cümle dökülmüştü; sana ihtiyacım var Arat neredesin çık artık ortaya lütfen dön artık senin yardımına ihtiyacım var derken bedenime bir ağırlık çökmüş derin bir uykuya zorluyordu sanki o an gözlerim kapanırken birinin yüzüme dokunduğunu hissetmiştim ama gözlerimi açacak kadar bile gücüm kalmamıştı artık ve kendimden geçmiştim gözlerimi açtığımda ise kendimi bir mağaranın içinde büyük bir taşın üzerine uzanmış bir şekilde yatarken bulmuştum yoksa beni buraya getiren su cini miydi yerimden doğrulup kalktığımda ise biraz başım dönmüştü gözlerim onu etrafta ararken hiç bir yerde onu göremeyince biraz hayal kırıklığına uğramıştım yerimden kalkıp etrafa göz atarken mağarada küçük bir su göleti görüp oraya doğru yürümeye başlamıştım kendime gelmek için ellerimi gölete daldırıp yüzümü yıkarken suyun serinliği bana çok iyi gelmişti o an sudaki yansımama takılmıştı gözlerim ama birden sudaki yansımanın üzerine su cininin yansıması düşünce irkilmiş ve paniklemiş bir şekilde ona doğru dönerken su ciniyle burun buruna gelmiştik o derin mavilikte gözleriyle yine birbirine kilitlenip kalan bakışlarımızda gördüğüm şey onunda benden farksız durumda olmadığını söyler gibiydi bizim aramızda neler oluyordu böyle. Bu saplandığım düşünceler onun başını yana çevirip dudaklarından bir kaç kelime dökülmesiyle son bulmuştu.
__Sonunda kendine gelmişsin insan derken bana sırtını dönmüştü.
__Evet beni buraya sen mi getirdin burası neresi cin?
__Evet seni buraya ben getirdim burası benim gizli mabedim gibidir insan kimi zamanda başımı dinleyebileceğim bir sığınağımdır.
__ Demek burası senin sığınağın buranın insana huzur verici bir yanı var bu garip ama siz cinlerinde bu tür yerleri seveceği aklıma gelmezdi doğrusu.
__Neden siz insanlar gibi duygularımız yok mu sanıyorsun bizlerde bazen huzura ihtiyaç duyarız ve kendimize bir sığınak ararız.
"Onun son sözlerinden sonra ona diyecek hiç bir söz bulamamıştım onun gözlerine takılıp kalan bakışlarımı fark eden cin ile aramda küçük bir sessizlik olmuştu onun şu an aklından neler geçtiğini merak etmeye başlamıştım acaba şu an onun aklından neler geçiyordu.
__Bana neden öyle bakıyorsun insan?
"Onun bu sorusu ile o an elim ayağıma dolanmıştı ama kendimi bir şekilde toparlayıp benim üzerime odaklanmış olan dikkatini dağıt malıydım ve sonunda derin bir nefes alıp kendimi toparladım ama hala o an onun gözlerine baka bilecek cesaretim yoktu.
__Hiç sadece öylesine gözlerim dalmış derken şu an söylemiş olduğum sözlerin en saçma söz olduğunu biraz geç fark etmiştim aramızdaki bu sessizlik beni oldukça germeye başlamıştı bir an ondan uzaklaşmak için bir iki adım öne doğru gitmiştim ki eteğim bir taşın arasına sıkışmış sendelemişdim tam yere düşüyordum ki su cini beni kollarımdan yakalamış yukarıya doğru kaldırmıştı benim ise bakışlarım onun yüzünde öylece takılı kalmış etrafına yayılan bir sürü minik ışık zerreleri dikkatimi çekmişti daha önce burada olmayan bu ışık zerreleri nereden geliyordu böyle diye düşünürken bütün etrafımızı kısa süre içinde çevrelenmişti bu çok garip bir duyguydu ama bu görüntü çok güzeldi bir tanesine uzanıp dokunduğumda ise o ışık zerresi ikiye bölünüp yine etrafta uçmaya başlamıştı.
"Bunlar nereden geliyor cin bu çok güzel hayatımda bu kadar güzel bir şey görmemiştim derken yüzümdeki gülümseye takılıp kalan cinin bakışlarını fark ettiğimde biraz şaşırmıştım neden hiç bir şey söylemeden öylece bana bakıyordu ona baktığımı fark eden cin bir an geri çekilip tam giderken kolyem onun yakasına takılmıştı bunu fark eden cin ise bir an duraklamış bakışları yakasına takılan kolyeme kaymıştı ben ise o panikle takılan parçadan kolyemi kurtarmak için kolyeme uzandığım an da ellerimiz kolyemin üzerinde birleşmişti bir süre ikimizde yerimizde öylece dona kalmıştık ama birden bu anı başımızdan aşağıya sarkan bir örümcek bozmuştu ve o an öyle çok korkmuştumki çığlık çığlığa geri çekilirken ayağım bir taşa takılıp dengemi kaybetmiştim düşerken birden cinin yakasına yapıştığım için o panik esnasında benim bu hareketimi beklemeyen cin ise tümüyle dengesini kaybetmiş geriye doğru düşerken onuda benim ile birlikte çekmiştim paldır kültür yere düştüğümüzde ise cinin yakasına sıkı sıkı yapıştığım için cin benim üzerime düşmüştü o an aramızda gelişen bu yakınlık sebebi ile kazayla da olsa ne o yerinden kıpırdaya biliyordu nede ben ve baştan tırnağa o an kızardığımı hissediyordum kalbim o an sanki bana ihanet ediyor gibiydi neden böyle delice çarpıyordu kalbime neden söz geçiremiyordum ama bu sefer sadece benim kalbim bu denli hızlı çarpmıyordu en az benimki kadar hızlı atan cinin kalbini de duyabiliyordum bu kez duygularım o kadar karışıktı ki düşmüş olduğum bu durumdan nereye kaçsam gözlerim sonunda yine onun gözleriyle kesişiyordu o an akıp giderken zaman titreyen ellerim arasından bunu bilerek mi yapıyordu bilmiyorum ama benim ellerimin titrediği gibi onunda gözlerinin içinin titrediğini göre biliyordum peki bu taştan adam neden bir tepki verip üzerimden kalkmıyordu benim tüm benliğimden rahatsız olan bu adam her kelimesinde benden nefret ettiğini defalarca tekrarlasa da şu an ters giden bir şeyler vardı yoksa biz bu çekişme arasında birbirimize alışmaya mı başlamıştık hayır bu olamazdı aklımdaki sorulardan sıyrıl malıydım belkide yine o benimle oyun oynuyordu belkide tek amacı son dileğimi dilettirip benden sonsuza dek kurtulmaktı onun tutsağı gibi hareket eden kalbim içten içe isyanımı duymalı onun etkisinden kurtulmalıydım diye aklımda kurarken üzerimdeki bu etkiyi bozan ilk o olmuştu birden su cini kendini toparlayıp ayağa kalktığı sırada hemen ardından bende apar topar ayağa kalkmıştım su cini ise o an benim yanımdan hiç bir şey söylemeden sırtını dönüp uzaklaşmıştı her şeye bir cevabı olup beni sürekli iğneleyen bu adam sanki bir çıkmazdaydı neler oluyordu yoksa o da benim gibi ne olduğunu anlamadığı karma karışık duygularının arasında bocalıyor muydu onun bu hali beni korkuttuğu kadar bir merak içerisine de sürüklüyordu bu merak ne zaman başladı bilmiyorum ama onun aniden bana doğru dönüp yüzüme dikkatle bakarken bir şeyler söylemek istediği açıktı.
__ Dinle insan sürekli bu dikkatsiz patavatsız hareketlerin kendinle birlikte beni de bir çıkmaza sürüklüyor artık bana sorun çıkartma diye kelimesini tamamladığında onun dudaklarından dökülen bu kelimeler neden canımı yakıyordu bilmiyorum ama benim canım yandıkça onun canının yanmasını da istiyordum oysaki onun bu iğneleyici tavırlarına çoktan alışmam gerekirdi fakat onun bu kelimelerinden sonra ona ne kadar bir şeyler söyleyip canını yakmayı istesemde sadece oradan uzaklaşmayı seçmiştim yol boyunca titreyen ellerimi uzun elbisemin eteklerinin içinde saklamaya çalışırken içten içe sessizce çoğalan çığlıklarımı bastıramıyordum bir türlü o kendini ne sanıyordu ben ondan uzaklaşmaya çalıştıkça o bana daha fazla yaklaşıyor aramızda sebepsizce oluşan bu sakarlıklar sonunda onun aşağılamaları ile birlikte bana geri dönüyordu bu düşüncelerle zihnim boğuşurken ayaklarımın beni nereye getirdiğini bilmeden yorulmadan bilmediğim bir yolda saatlerdir ilerliyordum sonrasında ise yorgun düşmüş bir taşın üzerine oturmuştum etrafıma baktığımda bu yeri daha önce hiç görmediğimi fark etmiştim yüksek bir yamacın tepesindeydim ve etrafı kuş bakışı izlemek birazda olsa beni sakinleştirmişti birden bozan havanın ardından yağmur damlaları tenime değerken beni sakinleştirmiş o an içimi bir huzur kaplamıştı gözlerimi kapayıp yağmurun akışına bırakmıştım kendimi yağmur iliklerime kadar işlemişti ama o an bu umurumda bile değildi gözlerimi açıp gök yüzündeki yağmur bulutlarına bakarken bir şey dikkatimi çekmişti gök yüzünde bir insan görmüştüm tıpkı bir meleğe benziyordu üzerinde bembeyaz bir kıyafet vardı sırtındaki pelerini binlerce parçaya ayrılıyor etrafında uçuşuyordu saçları ise altın sarısı ipek gibi omuzlarını geçiyordu onu gördüğüm gibi oda beni görmüş yanıma doğru yavaşça süzülüp inmişti bana doğru yürürken yağmur kesilmiş güneş tekrar bulutların arasından sıyrılmış etrafı aydınlatıyordu o kişi ise tam önümde durmuş gülümseyerek bana bakıyordu o kadar güzel bir gülüşü vardı ki gözlerimi onun yüzünden alamamıştım o an teni ise o kadar beyazdı ki kar gibi parlıyordu gözleri yosun yeşiliydi küçücük dudaklara sahipti yüz çehresi ise kusursuzdu ona takılıp kalan bakışlarımı fark ettiğinde ellerini arkasında kenetleyip yüzünü benim yüzüme yaklaştırarak gülümsemişti bense bu hareketi beklemediğimden şaşkınlıkla gözlerim kocaman açılmış bir şekilde ona bakarken başımı biraz geriye çekerek çekimser bir şekilde ona bakmaya devam etmiştim.
__Bizim alemden olmayan bir insan Tuana söylemişti de inanmamıştım demek gerçekten bizim dünyamıza gelen bir insan varmış.
__ Siz siz! kimsiniz? Tuanayı yani su perisini nereden tanıyorsunuz?
__Ben yağmur perisiyim insan Tuana benim kardeşim olur ismim Aysar ve sanırım senin isminde Mihrap derken bir adım geri çekilmişti ama bakışları ile hala beni inceliyordu tıpkı benim de o an onu incelediğim gibi.
__Su perisinin kardeşisiniz demek ama su perisinin bir kardeşi olduğunu bilmiyordum seninle tanıştığıma sevindim Aysar yağmur perisi olduğunu söylemiştin yoksa demin önce yağmuru yağdıran sen miydin?
__ Evet bendim korkarım demin önceki yönlendirdiğim yağmur üzerinize yağdı benim yüzümden ıslanmışsın hasta olmanı istemem derken birden ufak ılık bir rüzgar esintisi üzerimdeki kıyafetimle birlikte saçlarımı da kurutup ortadan yok olmuştu bunu yapan ise Aysarın ta kendisi olmalıydı artık doğa üstü şeylere şaşırmıyordum aksine çok sıradan bir şeymiş gibi karşılamaya başlamıştım sanırım çalkantılı hayatım gördüklerimden daha zordu.
__Sen ve kardeşin benim iylik perilerim olmalısınız.
__ Şu üzgün suratındaki ifadeyi de silebilseydim o zaman senin iyilik perisi olabileceğim fikrini kabullenirdim şunu bilmen gerek ki mutsuz halinden şaşkın halin daha güzel Mihrap sana üzgün olmak yakışmıyor sanırım canını sıkan su cini yanlış mı düşünüyorum diye sorduğunda bir an ona ne diyeceğimi şaşırmıştım. Galiba benden başka herkes su cinini tanıyor ve onun ne kadar kaba bir varlık olduğunu biliyorlardı.
__Boş ver ondan bahsetmeyi istemiyorum yağmur perisi şu an sadece huzura ihtiyacım var.
__Tamam sormadım say öyle ise peki benimle uçmaya ne dersin diye sorduğunda bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım.
__Uçmak ben bunu yapabileceğimi hiç sanmıyorum Aysar yüksekten pek hoşlanmıyorum.
__Korkak bir kız değilsin değil mi Mihrap derken gülümsemişti.
__ Niyetin beni kışkırtıp ikna etmek ise bu şekilde beni ikna edemezsin Aysar.
__ O halde seni başka bir şekilde ikna etmeliyim derken birden beni belimden tutup gök yüzüne doğru havalanmıştı korkuyla gözlerimi kapattığımı gören Aysar; Korkma seni bırakmam haydi gözlerini açıp etrafa bak Mihrap bu manzarayı görmeyi istiyeceğine eminim.
__ Sen çılgının tekisin kardeşine hiç benzemiyorsun Aysar bunu yaptığına inanamıyorum ve hayır gözlerimi açmayacağım sana daha öncede korktuğumu söylemiştim son sözlerim ile birlikte onun güldüğünü işitmiştim.
__ Çılgın olduğumu söylerler ama sende bir çılgınsın yoksa bunu inkar mı edeceksin hadi bana güven ve gözlerini aç Mihrap.
"Önce gözlerimi açmakta tereddüt etsem de gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamamıştım gördüğüm görüntü büyüleyici idi bulutların üzerinden periler diyarını izliyor gibi hissetmiştim kendimi ağaçların üzerinde küçük küçük evler alabildiğine yeşillik ve etrafı saran rengarenk çiçekler daha önce hiç görmediğim varlıklar sudan oluşan bir gök kuşağı ve üzerinden kayan küçük kanatlı periler dikkatimi çekmişti bazıları o kadar büyüktüki devasa boyutlardaydı onlara bakarken biraz ürkmüştüm doğrusu sonra Aysarla birlikte sudan oluşan rengarenk gök kuşağının üzerinden kayıp sonu kocaman büyük bir göle inen suya dalmıştık bu o kadar garipti ki sanki dünyada yürüyor gibiydim halbuki suyun içinde ilerliyorduk ve garip olan bir şey daha vardı ki sanki suyun içinde değilmiş gibi nefes alabiliyordum derine indikçe oldukça büyük su hayvanları dikkatimi çekmişti ve o hayvanlarla yüzen su perileri vardı bu ilginç bir görüntüydü ilerledikçe gördüklerim karşısında büyülenmiştim sanki ve yaşadıkları yere geldiğimizde dev gibi beyaz istiridye kabuklarından yapılma bir ev görmüştüm bu çok güzeldi yosunlar ve bazı bitkiler evin bazı bölümlerini sarmıştı.
__ Burası bizim yaşadığımız yer Mihrap nasıl buldun burayı?
__ Bu büyüleyici Aysar burası çok güzel.
__ Beğenmene sevindim Mihrap gel hadi seni Tuananın yanına götüreyim seni görünce sevinecektir.
__Olur tamam gidelim derken Aysarla birlikte Tuananın yanına gittiğimizde beni görünce oldukça şaşırmış ve aynı zamanda da çok mutlu olmuştu.
__ Gözlerime inanamıyorum Mihrap hoş geldin kardeşim bu sürprizine bayıldım beni çok mutlu ettin.
__ Mutlu olacağını biliyordum kardeşim misafirimizi ağırlamakta sana düşüyor artık.
__ Memnuniyet ile kardeşim hoş geldin tekrar Mihrap hadi gel sana etrafı gezdireyim deyip o gün akşama kadar bana etrafı gezdirip benimle ilgilen miştiler ilk defa o gün kedimi bu kadar iyi ve değerli hissetmiştim tüm kötü anılarımı unutmuş neşeli bir gün geçirmiştim cinin yanına dönme vaktim geldiğinde tekrardan Aysar beni alıp o bölgede bırakmıştı.
__ Buradan ileriye gelemem bu yasak Mihrap lütfen kendine dikkat et yardıma ihtiyacın olduğunda bizim nerede olduğumuzu artık biliyorsun demişti gülümseyerek.
__ Çok teşekkür ederim Aysar sayenizde çok güzel bir gün geçirdim bunun için size minnettarım.
__Lafı bile olmaz bize ihtiyaç duyduğunda her zaman yanındayız Mihrap bunu sakın unutma artık gitmeliyim tekrar görüşmek üzere deyip tam giderken birden su cini Arat ortaya çıkınca ne yapacağımı şaşırmıştım ikisinin arasında bakışlarım gidip gelirken her an kötü bir şeyler olacağını sezmiş ve tümüyle gerilmiştim.
__ Benim bölgemde ne işin var senin. Diye öfkeyle soran sesini işittiğimde bir an ne yapacağımı şaşırmıştım.
__ Bölgene girip seni rahatsız etmek değildi amacım su cini ama bu insana zarar gelmeden buraya getirmem gerektiğini düşündüm haksız mıyım ona zarar gelmesini istemezdin değil mi?
"Aysarın son sözleriyle birlikte Aratın yüzü tamamen gerilmiş ve sinirlendiği çok açıktı bunu yüzünün her mimik hareketinden anlayabiliyordum o an sanki patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
__ Getirdiğine göre o halde benim mekanımdan uzaklaşmalısın Aysar. Derken artan öfkesi beni korkutmaya başlamıştı.
__ Bende gitmek üzereydim zaten değil mi Mihrap demişti bana dönerek.
__ Evet diye kekelemiştim ona cevap verirken bu çok kötü bir durumdu doğrusu.
__ Git o halde neyi bekliyorsun sabrımın taşmasını mı. Derken her yerde bir hırıltı halinde yankılanmıştı bu kez sesi bu çok ürkütücüydü o an ise tek fark ettiğim değişmeye başladığıydı ve gözlerine baktığımda gördüğüm şey karanlıklar ardına gizlenen diğer yanının ortaya çıkmaya başlamasıydı yine gözlerini zifiri bir siyahlık kaplamaya başlamıştı ve bunu fark ettiğimde tüm benliğimi bir korku kaplamıştı o an boynundan başlayarak kollarına kadar yayılan yine o ince damarlar belirmişti ardından öfkeyle sıktığı ellerindeki uzayan tırnaklarına yönelmişti birden tüm dikkatim ve bu kötüye işaretti artık tehlike çanlarının sesini kulaklarımda duyuyor gibiydim.
__ Aysar lütfen git kötü bir şey olmadan git lütfen derken cinin önüne geçmiştim; O sadece bana buraya kadar eşlik etti cin ona bir şey yapma dediğimde tüm dikkati birden bu kez bana yönelmişti üzerimde gezinen bakışları bir hayli gergin ve öfkeliydi.
__ Peki gidiyorum Mihrap korkmana gerek yok onunla asla kavga etmem nede olsa kardeşiz değil mi Arat. Derken onun son sözleri ile şok olmuştum.
__Şansını fazla zorlama Aysar sen benim ne kardeşim olabilirsin nede dostum biliyorsun ateşle oyun olmaz derken son sözleriyle onu uyardığı her halinden belliydi ve sabrının taşmak üzere olduğu ise her haliyle kendini ele veriyordu.
"Aysarın son sözlerinden sonra iyice afallamış ne diyeceğimi şaşırmıştım onlar nasıl kardeş olabilirdi bir türlü aklım almıyordu o bir periydi Arat ise bir cin açıkça daha onun hakkında bilmediğim ne vardı su cini Aratın ardındaki bu sır neydi öfkesinin sebebi bu denli etrafındaki herkese karşı nefreti ve güven duymamasının sebebi ne olabilirdi bilmiyorum ama bir şeyler yapmazsam çok kötü şeyler olacaktı ve su cini bu çok açıktı ki durmayacaktı ve ona karşı Aysarın pek şanslı olacağını hiç sanmıyordum çünkü su cini ondan kat kat güçlüydü bir şeyler yapmalıydım o panikle Aysara dönerek lütfen artık git Aysar beni sağ salim buraya bıraktın işte şimdi geri dönmelisin.
__ Tamam gidiyorum lütfen kendine iyi bak deyip kaçamak bakışlarla su cini Arata bakarak hiç bir şey demeden ortadan kaybolmuştu. Bense o gittikten sonra artık su cini Aratla karşı karşıyaydım.
__ Onunla ne işin vardı İnsan? Diye sorarken hala ses tonundan anladığım kadarıyla öfkesi dinmemişti.
__ Neden soruyorsun cin bu seni neden ilgilendiriyor dediğimde aniden yanıma gelmiş beni çenemden yakalayıp arkamdaki ağaca çivilemişti onun öfkeden hazel sarısına bürünmüş gözleri ile kesişmişti bir an gözlerim her yerimden kıpırdayışım da beni ağaca iterek sırtımı ağaca yapıştırıp diğer koluyla da yerimden kıpırdamama engel oluyordu.
__Benimle sakın oyun oynama insan ben senin oyun oynayabileceğin bir kişi değilim.
__ Canımı yakıyorsun cin bırak beni diye bağırmıştım.
__ Belkide anlaman için canını yakmam gerekiyordur. Demişti gözlerimin içine bakarak.
__ Kes artık neyi anlamalıyım beni eninde sonunda öldüreceğini mi cin bunu her defasında hatırlatıyorsun zaten söylemene bile gerek yok ama bu hareketlerinden bıktım artık ben bir insanım taş değil diye bağırmıştım.
__ Evet insan bu doğru seni öldürmeyi her şeyden çok arzuluyorum bu yüzden artık daha fazla şansını zorlama. Derken beni daha da kötü ağaca iterek sıkıştırmıştı.
__Seni durduran ne cin o halde hadi öldür beni ne duruyorsun.
__ Şansını fazla zorlama insan. Derken bu kez sesi bir hırıltı halinde etrafta yankılanmış fazlasıyla korkma ma neden olmuştu.
__ Şans mı ben şansa inanmam cin beni madem bu kadar çok öldürmeyi istiyorsun seni engelleyen şey nedir?
__ Beni engelleyen her ne ise bilki onuda kısa bir sürede aşacağım insan. Derken bu sözlerinden sonra görüyordum ki sanki bir ikilem arasında kalmış gibiydi o an onu bu ikileme sokan her ney ise onu tüm varlığıyla inkar etmeye çalışıyordu ve bunu fark ettiğimde en az bende onun kadar şaşırmıştım ama ona kendisini engelleyen şeyi sorma cesaretini de bir türlü kendimde bulamamıştım ve bunun tam aksine davranarak beni rahat bırakmasını söylemiştim.
__ Beni o zaman rahat bırak bende gözüne görün meyeyim böylece senide kızdırmamış olurum cin. Diye üzerine basa basa tamamladığım kelimemin ardından cin başını ağır ağır sağa sola sallamasından anlıyordum ki bana bunu asla yapamazsın dermiş gibiydi ve yüzünde ne bir alay nede bir acıma vardı sadece beni tehdit eden uyarıcı bakışlarını gözlerime dikmiş kısık bakışlarla bana bakıyordu ve o yine bildiğini okuyordu. Onun bu gösterdiği tepkiden sonra ise onunla konuşmanın bir kez daha ne kadar imkansız olduğunun farkına varmıştım. Ve tek yapa bildiğim yanından uzaklaşıp onunla kaldığımız eve doğru ilerlemek olmuştu yol boyunca ilerlerken ise arkamdan sesizce beni takip ettiğini biliyordum eve vardığımızda ise ağaca çıkmak için hamle yaptığımda beni beklemediğim bir anda elbisemin sırtından tutarak ağacın gövdesinde bulunan evin önüne sıçramıştı onun beklemediğim bu ani hareketinden sonra fazlasıyla rahatsız olup ayaklarımın yere bastığını hissettiğimde onu göğsünden iterek geri çekilmiştim bu hareketimden sonra ise gözlerindeki sis perdesi ile gölegeler ardına gizlenen cin hızla benim üzerime doğru ilerlerken bir şekilde kendisine engel olmuş yanımdan bir rüzgar gibi öylesine geçip gitmişti sonrasında ise evin kapısını kırar gibi açıp içeriye girdiğini görmüştüm onun bu ürkütücü bakışlarından sonra doğrusu içeriye girme cesaretini bir türlü kendimde bulamamıştım ve öylede olmuştu aramızdaki esen bu soğuk rüzgar beni ne kadar korkutup tüm benliğimle içimi ürpertse de ona zayıflık göstermem beni daha çok ezmesi demekti bu düşüncelere saplanıp kalmışken ayaklarım beni hemen evin kapısının yanında hafif bir çıkıntı gibi duran oturak konumunda ağaç dalına oturmamı gerektirmişti onunla ne yapacaktım o keskin bir bıçak gibiydi hatta o kadar acımasızdı ki kimi zaman kendisine bile tahammülü olmadığını hissediyordum o aldığı nefese bile her an isyan ediyordu kalbinde kimseye karşı en ufak bir merhamet ve yumuşama bile yoktu ondan kimi zaman nefret ediyor kimi zamanda hiç bir insana duymadığım bir acıma duygusuyla onun için üzülüyordum belkide onun bu kadar sert ve asi olmasının sebebi yalnızlığıydı. Bu düşüncelerle oracıkta nasıl içim geçmişti bilmiyorum ama bir sıçramayla cinin sert bir şimşek gürültüsünü andıran sesi üzerine uyanmıştım.
__ Benim sabrımı taşırmadan içeriye gel insan. Diye bana çemkirdiğini duyduğum anda o anın verdiği panikle çok korkmuş birden ayağa kalktığım sırada sendelemiş yere düşmüştüm canım bu düşme sırasında öyle çok yanmıştı ki gözlerimi acıdan açamıyordum bile ince ince içten içe inlerken sesim duyulmasın diye olabildiğince çığlıklarımı susturmaya çalışsam da hemen karşımdan gelen cinin sesi ile dikkatim o yöne kaymıştı ona doğru baktığımda ise yüzünde gördüğüm bir alaycılık vardı.
__ Sen daha yürümesini bilmiyorsun insan belkide senin canını yakmama bile gerek yok bunu nede olsa benim yerime sende yapıyorsun demişti içten içe gözlerinden okunan hazzı fark ettiğimde canımın acısını unutup hızla ayağa kalkıp karşısında dimdik durmaya çalışıyordum bu hareketimden sonra ise bir kaşını kaldırıp diğer elini de kapının hemen eşiğindeki menteşeye yaslayarak pür dikkat bana bakıyordu biliyordum ki yine hiç eğlenmediği kadar eğlence konusu bulmuştu kendine ve bu da beni çileden çıkarıyordu onun bu tavrıyla yine kan beynime sıçramıştı düşünmeden hareket etme gereğini o an nereden hissetmiştim bilmiyorum ama ona meydan okurcasına hızla yanına doğru ilerleyerek tam karşısına dikilmiştim aramızda artık bir adımlık mesafe kalmıştı ve ben içimdeki tüm nefreti ona kusarcasına onun gözlerinin içine bakıyordum biliyorum ki o bunu yapacağımı belkide adım gibi biliyordu ve karşımda hiç eğlenmediği kadar eğleniyor beni baştan aşağıya süzüyordu bu da beni çileden çıkarıyordu.
__ Eğleniyor musun eğlen cin ama unutma en son gülen her zaman iyi güler elbet benim de o günlerim gelecek diye ona meydan okurken alayla yüzümü inceleyen gözleri kısılmış kaşları ise hafifçe çatılmıştı aramızdaki bir adımlık mesafeyi de o bana doğru attığı bir adımla ortadan kaldırmıştı yüzüme dikkatle bakarken sonra ani bir hamleyle bir nefeslik mesafe kadar yüzüme doğru eğilerek gergin yüz hatları ve alaycı dudaklarından şu sözler dökülmüştü onun bu ani hareketiyse yine elimi ayağıma dolamış ondan kaçma cesaretini ya da uzaklaşma cesaretini benden tümüyle alıp götürmüştü.
__ Bazen biliyor musun insan bu cesaretin hoşuma gidiyor ama ta ki o büyük burnunu fazla havaya dikip benle hiç bir zaman yarışamayacak kadar küçük olan o beynini fazla zorluyorsun bu yüzden kendini fazla yorma nede olsa sonuç ve netice her zaman aynıdır tüm yolların bana çıkarken nereden alıyorsun bu meydan okuma cesaretini. Diye kelimesini tamamladığında tekrar aynı konumuna dönerek bir adım geri çekilmişti benim ise var gücümle tutuğum nefesimi şimdi bırakmış rahat bir nefes almıştım ama sinirden adeta baştan aşağıya kızardığımı hissediyordum o benimle oyun oynadığı gibi beni resmen aşağılıyordu bu dünyadaki tek zeki yaratık kendini mi sanıyordu yoksa.
__ Sen sen! bana bak derken bir an kekelediği mi fark edip elimle ağzımı kapatmıştım bu durumun verdiği hazla adeta onun çok büyük bir keyif aldığı her halinden belliydi. Bu durumda beni ağzımdan çıkanı kulağım duymayacak konuma kadar getirmişti; Sen sen! kendini beğenmiş ukala hatta kendini zeki zanneden balık zekalı birisin diye kelimemi tamamladığımda doğrusu hem ölesiye korkuyordum hemde ona meydan okumaktan kendimi de bir türlü alıkoyamıyordum ve artık geri çekilemezdim ok yaydan çoktan çıkmıştı o an ise onun yüzüne dik dik bakarken onun bakışlarında bir boşluk sezmiştim ya son sözlerimin verdiği etkiyle beni tamamen kesip biçmek istiyordu ya da kafasında yine bin bir tilki dolanmaya başlamıştı.
__ Balık doğrusu siz insanlar arasında deyimleriniz ve kıyaslamalarınız bile ucuz insan bu yüzden artık şu çeneni kapat ve içeriye gir hava kararıyor diye kelimesini tamamladığında bende ardından içeriye girmiştim ama ona öyle çok kızıyordum ki şu an adeta evin içerisinde ne kadar eşya varsa kafasında paraladığı mı hayal ediyordum doğrusu bunun hayali bile bana büyük bir keyif veriyordu. Sonrasında ise evin bir köşesine çekilip oturmuş onu izlemeye başlamıştım onun üzerinden ayırmadan izlediğim kısık bakışlarımı gören cin ise bir ara duraksamış bana doğru dönmüştü.
__ Ne o insan aklından ne tilkilikler geçiyor bana bakıp pek bir eğlenir gibisin ama aklında kurdukların başında paralanmadan vazgeçsen iyi edersin bir an önce ağzının suyunu sil ve aklını başına al.
__ Ne o cin aklımı okuyamayınca teorilerinde şaşıyorsun doğru aklımdan seninle alakalı bir şeyler geçiriyorum ama bunlar senin tahmin ede bileceğin şeyler değil hatta övündüğün o sivri zekan dahi yetmez demiştim cümlemi bitirdiğimde ise başımı çevirip gözlerimi onun üzerinden ayırmıştım o ise bu kelimemden pek hoşlanmamış olsa gerekti ki hızla yanıma doğru gelip üzerime doğru eğilerek eliyle çenemi yakalamış ona bakmam için beni zorlamıştı bu ani hareketinden sonra ise ben ne şaşkınlığımı gizleye biliyordum nede korktuğumu ne kadar çabalasam da onun elinden kurtulmayı bir türlü başaramıyordum.
__ Eğer aklındakileri öğrenmeyi isteseydim insan bunu zorla da sana söyletebilirdim ve sivri zekama gelince onu çoğu zamanlar kullanmadığım da olanları biliyorsun yani o sivri zekamı kullandığım zamanlarda senin hayatta kalma şansın ne kadar var bunu bir daha düşün ve onu öfkemle bir araya getirmemek için elinden geleni yap çünki doğrusu öfkem her zaman ağır basmıştır bunu iyice düşün diye gözleri ile beni iğnelediği her an bakışları adeta içime işliyor gibiydi sonrasında ise birden geri çekilip yanımdan aniden uzaklaşmıştı o yanımdan uzaklaşınca bende rahat bir nefes almıştım ama onun bu ani hareketleri içimde adeta yer ediyor beni baştan tırnağa anlam veremediğim bir biçimde düşüncelere sürüklüyordu. Bu duyguların beni iyice sarıp sarmaladığı ve nefes alamadığımı hissettiğim her an ve onun yanından uzaklaşırken içten içe düştüğüm bu duyguları anlamasını o an istemiyordum çünkü daha adını bile koyamadığım bu duygular karşısında onun daha fazla oyuncağı olmaya tahammülüm yoktu o gün bu olanlardan sonra tamamen ikimizde sesiz kalmıştık ertesi gün ise o uyurken evden sessizce ayrılmıştım sonrasında ise ayaklarım beni yine o göl kıyısına getirmişti gölün bir kenarındaki taşın üzerine oturmuş etrafı seyrederken gölde oynayan hayvanlara takılmıştı bir an gözlerim ama daha önce böyle bir hayvan hayatımda hiç görmemiştim boyları yaklaşık yarım metre civarında olmalıydı her biri en az üzerinde üç renk taşıyordu gözleri o kadar büyüktü ki hiç bir hayvanda bu kadar büyük bir göze daha önce hiç rastlamamıştım oysaki gözlerine göre ağzı ve burnu çok küçüktü küçük hafif boynuzları vardı tüyleri ise hiç yoktu vücudunun büyük bir bölümü yuvarlak oval beneklerle doluydu bu beneklerin çoğunluğu yeşil mavi ve pembe renklerden oluşuyordu doğrusu hem çok sevimli hem çok korkutucu tabiri anlaşılan onlar için bire bir uygundu ve sessizce ayağa kalkıp onları ürkütmemek için oradan ayrılırken birden su cini Arat karşımda belirmişti bende o anın verdiği panikle ona nasıl yapışmış ve dengemi kaybederek onunla birlikte suya düşerken beni var gücüyle itip sırt üstü suya düşürmüştü kendisi ise suya düşmekten kıl payı kurtarmıştı o an ben ise suyun içinde öylece bocalarken bir yandan öksürüp yuttuğum suları çıkarmaya çalışırken neredeyse nefes alamaz bir hale gelmiştim kısa süre sonra kendimi toparlayınca suyun içinde ona bağırmaya başlamıştım.
__ Şu halime bak senin yüzünden neredeyse boğuluyordum lanet olasıca derken onun alayla bir kaşını kaldırıp beni izleyen bakışlarını gördüğümde ise suyun içerisinde adeta sinirden tepinmeye başlamıştım o ise tamamen beni görmezden geliyor ve o sözlerime karşı hiç bir cevap vermiyordu o esnada benim bağırtılarıma karşı ürken hayvanlar kaçışırken beklenmedik bir şey olmuş içlerinden biri su cinine çarpıp onunda hemen yanıma düşmesine neden olmuştu su cini suyun yüzeyine çıktığı zaman ise bu kez onun halini gören ben tüm öfkemi unutmuş kahkahalarla gülmeye başlamıştım ilahi adalet bu olsa gerekti. O an fazlasıyla gülmemden rahatsız olan cin ise yanıma gelip beni suya doğru tekrar itip sırt üstü suya düşmeme neden olmuştu sonrasında ise arkasına bile bakmadan sudan dışarıya çıkmış yanımdan uzaklaşmıştı. Ben ise o an toparlanmakta baya zorlanmış olsam da bir şekilde toparlanıp sudan çıkmayı başarmıştım ve az ileride su cinini giderken gördüğümde ise daha fazla dayanamamış ona doğru avazım çıktığınca bağırıp şu sözleri söylemiştim; sen gördüğüm en acımasız yaratıksın ne oldu gülmem hoşuna gitmedi mi ama benim senin şu sudan çıkmış balığa dönmüş halini görmek pek bir keyfimi yerine getirdi ve yaşadığım sürece gördüğüm bu halini hep hatırlayacağım su ciniymiş adı üzerinde papucumun su cini derken son sözlerimi sarf ederken biraz sessiz söylemeyi tercih etmiştim çünkü bu son sözlerimden sonra onun ne tepki vereceğini kestiremiyordum nede olsa onun sağı solu hiç belli olmuyordu ve sonunda canı yanan yine ben oluyordum O an söylenirken o hızla onu bile geçtiğimi şimdi fark etmiş ve soluksuz evin yolunu tutmuştum. Fakat ilk defada olsa bu sefer beni kaile almamış gibi görünüyordu ardımdan sessizce beni takip ederken doğrusu şöylede düşünmüyor değildim ona pek güven olmazdı ve onun bu sessizliği hayra alamet değildi tıpkı onun bu hali fırtına öncesi sessizliğe benziyordu cinin kaldığı eve vardığımızda bu sefer benim yukarıya çıkmama bile yardım etmemişti ve şimdiden içimi bir korku sarmıştı ya beni artık kayile almıyordu ya da söylediklerimi duymamıştı ama ben doğrusu bir üçüncü olasılığı da düşünmüyor değildim ya beni duymuşsa o zaman ne yapacaktım ben ikinci seçeneğin olmasını içten içe daha çok istesem de biliyordum ki düşünmeyi bile istemediğim bu üçüncü gerçek içeride beni bekliyor gibiydi parmak uçlarımda korka korka içeriye girdiğimde yolumda ilerlerken onun olduğu yere yaklaşmış ama daha fazla ileri gitmeye cesaret edememiştim ve bu da neyin nesiydi daha önce bunu burada hiç görmemiştim odanın ortasına boylu boyunca beyaz bir örtü asılmıştı sonunda merakıma yenik düşüp örtünün arkasında ne karıştırdığına baktığımda öylece yerimde kalakalmıştım su cini beline kadar beyaz bir örtü sarmış ve üzerindeki tüm kıyafetlerini ıslak olduğu için çıkartmış olduğunu gördüğümde o an başımdan aşşağıya sanki kaynar sular dökülüyor gibi hissetmeme neden olmuştu gördüğüm bu görüntünün etkisiyle gözlerimi onun üzerinden ayıramıyordum bir türlü gün ışığında teni kar gibi parlıyordu; Aman Allahım bu utanç verici ben ise neler düşünüyorum sadece üstünü değiştiriyormuş bu haldeyken beni bir yakalarsa ölmek bile beni kurtaramaz resmen biterim bana usulünce işkence yapar her halde diye kendi halimle dalga geçerken şimdi ona yakalanmadan nasıl kaçacağımı düşünüyordum o anın verdiği gerginlikle yüzümde oluşan topak topak terleri silmeye çalışırken bir yandan da düştüğüm bu utanç verici durumdan kurtulmaya çabalıyordum ama düşüncelerimden bir türlü sıyrılıp kendimi toparlayacağım yerde dahada bocalayıp bir heykel gibi yerimde öylece kaldığımı fark ettiğimde artık çok geçti ben ne olduğunu bile anlamadan cin tam örtünün yanına gelmiş boynundaki kolyesini çıkarıyordu bunu gördükten sonra ben ise o panikle geri çekilmeye çalışırken örtüye takılmış ve çığlık çığlığa örtüyle birlikte cinin üzerine düşmüştüm neye uğradığını şaşıran cin bile ne olduğunu anlamadan benimle birlikte yere yuvarlanmıştı ve yine düşmenin etkisiyle onunla burun buruna gelmiştik. Sen o örtünün arkasında ne arıyordun kadın diye bana bağırdığında öyle çok korkmuştumki ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette elim ayağıma dolanmıştı. Şimdi ona ne diyecektim en ufak bir fikrim bile yoktu ama bu kez başım büyük dertteydi bir an önce bu işin içinden sıyrılacak bir şeyler bulmalıydım.
__ Bilerek olmadı afedersin cin yatağın üzerinde bir örümcek görünce kaçarken örtüye takıldım ve gerisini sende biliyorsun derken söylediğim bu yalana ben bile inanmamıştım.
__ Biliyor musun insan tam bir kaçıksın bir örümcekten korkuyorsun ama beni dikizlemekten korkmuyorsun öylemi onun son sözleriyle benim yalanımı yemediğini ve başından beri onu izlediğimi fark ettiği demek oluyordu ki bu defa gerçekten başım büyük dertteydi o panikle ayağa kalkmaya çalışırken tekrar onun üzerine düşmüştüm ve cinin yüzüne baktığımda yüzünde öfke barındıran hiç bir ifade göremeyince çok şaşırmıştım sonra bakışları çıplak göğsünün üzerindeki ellerime kayınca bende durumun daha yeni farkına varmış ve o panikle ayağa kalkmıştım benim ardımdan o da kalkınca panikle birden sırtımı ona dönmüştüm bu hareketimden sonra ise cinin dikkati tamamen üzerime yönelmişti.
__ Ne saçmalıyorsun sen neden seni dikizliyecekmişim sadece kazayla üzerine düştüm hepsi bu vücudunun nesini dizikliyeceğim sana bakmaya meraklı değilim ben nereden bu fikre kapıldın bilmem derken onun yüzüne bakmadan konuştuğum için çok rahat konuşmuştum ama içim içimi yiyordu şu an bir yandanda kendimi ele vereceğim korkusuyla elim ayağıma dolaşmıştı.
__ Bilmem nesi cazip geldi de dikizledin sana sormalı insan.
__ Hey! Ben seni dikizlemedim tamam mı diye parlamıştım birden ona dönüp.
__ Eminim öyledir insan daha sen kendi yalanına inanmazken bana mı inandırmaya çalışıyorsun.
__ Seninle çene yarışına girmeyeceğim cin neye inanmayı istiyorsan ozaman ona inan derken camın kenarındaki oturağa oturmak için eğildiğimde çok kötü yere düşmüştüm kafamı kaldırıp baktığımda ise oturağın biraz daha ileride olduğunu fark ettiğimde yerin dibine girmiştim resmen başımı kaldırıp cinin yüzüne bakmaya bile cesaret edemiyordum tamamen rezil olmuştum yerden kalkmaya çalışırken hiç beklemediğim bir an da cin yanıma eğilip beni kolumdan tutup kaldırmak için hamle yaptığında onun yüzüne bakamamıştım bile.
__ Aklın nerede senin insan. Derken yüzündeki gülümsemeye takılmıştı bir an gözlerim.
__ Ne var insanlık hali düşemem mi bana gülmeyi kes cin o yüzündeki gülümsemeyi görmeyecek kadar kör değilim.
__ Neden gülmek yasak mı komik bir şey gördüğünde gülersin değil mi sizin değiminizle.
__ Bunu komik mi buluyorsun sen ama bana göre hiç komik değil.
__ Ama bana göre komik insan hadi konuşmayı bırakta üzerindeki ıslak kıyafetlerini çıkar ve benim kıyafetlerden rahat bir şeyler giy üzerine.
__ Hayır çıkarmayacağım neredeyse kurudular zaten üzerimde.
__ Çıkarmayacak mısın hasta olup başıma dert mi olmak istiyorsun sen çıkartmayacaksan o halde ben mi çıkarayım ne dersin insan derken bakışları kısılmıştı birden.