Yeni Üyelik
13.
Bölüm

SU CİNİ BÖLÜM 12

@zifiri

"Mihrap; Sen sen! Durmuş neye bakıyordun öyle burada ne işin vardı cin diye kelimemi tamamladığımda havlu mu tekrar üzerime sarmış fakat dışarıya çıkma cesaretini kendimde bir türlü bulamamıştım şu an o kadar çok utanıyordum ki onun yüzüne bakabilecek cesaretim bile yoktu fakat merakıma yenik düşüp hafifçe banyonun kapısını aralayıp ona doğru baktığımda onun çoktan bana doğru sırtını dönmüş olduğunu görmüştüm bu beni biraz rahatlatmış olsa da olanları hatırladıkça sanki başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyordu olanlarıunutmak istiyordum fakat biliyordum ki bu görüntüyü ne benim zihnimden nede onunkinden silmem imkansız dı ve bu talihsiz kazayla su cinin beni bu halde gördüğüne hala inanamıyordum bu utanç verici olay yüzünden şu an neredeyse yerimde tepinmek üzereydim fakat gittikçe artan bu sessizlik beni içten içe tedirgin etmeye başlamıştı ama ne var ki hiç beklemediğim bu sessizliği bozan ilk kişi de su cini olmuştu. "Arat; Orada daha ne kadar saklanmayı düşünüyorsun insan üzerine git hemen bir şeyler giyin.

"Mihrap; onun sözleri üzerine şu an ben hiç olmadığım kadar şaşkın ve tedirgindim ama o ise olanları görmezden mi geliyordu yoksa aklında başka fikirler mi vardı sonuçta o bir cin de olsa erkek olduğu gerçeğini değiştirmiyordu kafamda gezinen bu sorular bir toz dumanı gibi aklımdan bir anlıkta olsa kalkınca birden gözüm üzerimde ki havluya tekrar kaymıştı üzerime hemen bir şeyler giyinmeliydim ama su cini buradayken bunu nasıl yapacaktım çaresizce tekrar ona seslenmek zorunda kaldığıma hala inanamıyordum; hey! sen oradayken odama girip nasıl kıyafetlerimi alacağım diye kendi kendime söylenirken kekelediği mi şimdi fark etmiştim o ise durduğu konumu hiç bozmayarak yerinden kıpırdamamıştı ve hala bana arkası dönüktü.''Arat; dinle insan sana bakmaya meraklı değilim kıyafetlerini nasıl alacağına da gelince bunun için önce o saklandığın delikten çıkman gerekli değil mi kıyafetlerin bu odada olduğuna göre bu durumda kıyafetleri benim sana getirmemi beklemiyorsun herhalde diye üstüne birde dalga geçince hepten yerimde bocalayıp kıpkırmızı kesilmiştim ama benimle böyle iğneleyici konuşup dalga geçmeye hakkı yoktu onu buraya nede olsa ben davet etmemiştim o an nasıl böyle bir şeye cesaret ettim bilmiyorum ama öfkem miydi bana bu cesareti veren yoksa aptallığım mı bilmiyorum birden banyodan çıkıp cinin karşısına dikilmiştim bu hareketimi oda beklemiyor olmalıydı ki bir an duraksamıştı fakat bu şaşkınlığı umduğumdan daha kısa sürmüştü üzerimde dikili kalan bakışlarıkısık ve alaycıydı bu kez ben ise bu hareketimden sonra ne geri gitme cesaretini nede anlamsızca ona karşı açmış olduğum bu meydan okumayı geri çekmeye niyetim yoktu ne kadar çocukça ve anlamsızca da olsa bir kaç kelime dökülü vermişti dudaklarımdan o an; sen sen! Ne kadar kendini beğenmiş ve ukala bir varlıksın hiç utanman da yok buraya pat diye geldin ve bir şeyler gördün ne kadarını gördüğünü de bilmiyorum ama o görüntüyü hemen aklından silsen iyi edersin. Diye kelimemi tamamladığımda daha dudaklarımdan yeni dökülmüş olan bu bir kaç cümle için şimdiden pişmanlık duymaya başlamıştım.

"Arat; buraya gelmemin tek sorumlusu sensin insan çünkü belayı bir mıknatıs gibi üzerine çekiyorsun ve ne kadarını gördüğüme gelince tümünden mi yoksa fazlalıklarından mı bahsetmemi istiyorsun derken son cümlelerini üzerime bakarak söylemişti beni imalı bir şekilde baştan aşağıya süzerek şu an fark etmiştim ki onu tama mi ile kışkırtmıştım oysaki bir kaç saniye öncesi benimle göz göze bile gelmekten kaçınıyor ve olayları geçiştiriyordu, bu meydan okuma benim açımdan yanlış bir adım olmuştu, ama bunun farkına varmam da biraz geç olmuştu.

"Mihrap; seni ben davet etmedim imalı ve kibirli bakışlarını çek üzerimden cin ve buradan git beni fazlasıyla tedirgin ettiğin yetmedi mi sen çok kötü ve vurdum duymazsın. Diye kelimemi tamamladığımda onunla aramdaki mesafeyi daha da uzatmak için bir kaç adım geri gitmiştim o ise bu son kelimelerimden sonra bana doğru diktiği bakışları beni daha da çok utandırmak yada köşeye sıkıştırmak istermiş gibi bir hal almıştı benim geriye doğru gittiğim adımlar duvara doğru sıkıştığımı fark ettiğimde bitse de onun benim üzerime doğru gelmekte olan adımları durmamıştı bana doğru iyice yaklaştığında korkudan kalbim delice göğüs kafesime savaş açmış gibi hızlanmış ve utancımdan baştan aşağıya kızarmaya başladığımı hissediyordum o ise sol kolunu tam başımın yanına yaslayıp eliyle çenemden kavrayıp onun yüzüne bakmam için beni zorlamaya başlamıştı elini çenemden çekince sağ taraftaki boşluğa bir an hamle yapmaya çalıştığımda bu sefer sağ eliyle de önümü kesmişti sırtım duvara dayandığında iyice köşeye sıkışmış ve panikle ellerimi bir barikat gibi onun göğüs hizasına sabitleyip kenetleyerek bana daha fazla yaklaşmasına engel olmaya çalışsam da buna pek engel olabildiğim de söylenemezdi ve o an olabildiğince ondan bakışlarımı kaçırmaya çalışsam da onun vurdum duymaz bu tavırları beni daha da fazla bocalatıyordu o ne yapmaya çalışıyordu şimdi diye aklımdan geçirirken su cini birden geri çekilmiş beni rahat bırakmış ve tekrar bana doğru arkasını dönmüştü fakat bana söyleyecek hala bir kaç lafı olduğu her halinden belliydi.

"Arat; sence ben bu durumdan utanmalı mıyım ya da sana arkamı dönmem vurdum duymazlıkmı bu konuyu irdeleyen sence ben miyim fazla düşünüyorsun insan ama yanlış düşünüyorsun ve bir şeyi de unutmuşa benziyorsun ben zaten sizin gibi olamam çünkü ben sizin alemden bir varlık değilim eğer bu durumdan yararlanmak isteseydim bunu az önce ki tavrımdan da anlamış olamayacak kadar aptal biri olduğunu düşünmüyorum da bunu yapabilecek kadar gücüm olduğunu da pekala fark etmişsindir ama şu var ki siz insanlar beni tiksindiriyorsunuz bu durum ya da başka bir durum benim için bir şey ifade etmiyor aklında saçma şeyler türetme insan. Şu an anlamıştım ki az önceki yaptığı hareketle bana bir ders vermek istemiş doğrusu bunda da fazlasıyla başarılı olduğu gibi beni de fazlasıyla utandırmıştı. O an ise bir şeyler söylemek zorundaydım ne kadar konuşmak istemesem de bu durumun üzerine bir şeyler söylemeli ve sadece beni kabahatli çıkartmaya çalışan cini alt etmeliydim yoksa bu durumda susarsam cinin söylediklerini kabullenmiş olacaktım.

"Mihrap; ben böyle bir şey düşünmedim cin sen sadece bana kendi düşüncelerini kabullendirmeye çalışıyorsun bunlar benim sözlerim değil senin sözlerin."Arat; Ne diyormuşum ben dediklerimden sen ne anladın; derken yine adım adım bana doğru yürümeye başlamıştı bense o bana yaklaştıkça geri geri gidiyordum ve iyice tedirgin olmaya başlamıştım ondan kaçarken sırtım duvara değdiğinde artık köşeye sıkışmış olduğumun farkına varmıştım o ise tam karşımda durmuş bir elini duvara dayayarak yüzünü bana doğru yaklaştırmıştı; Aklından neler geçiyor senin kaçık kadın dedi ve bu sefer göz göze geldiğimizde beni utandırmak ister gibi değil gözlerinde daha çok canımı yakmak istermiş gibi bir ifade vardı ve onun gözlerinde öfke patlamaları yaşandıkça gözlerini git gide zifiri bir siyahlık sarmaya başlamış ve aniden su tanelerine dönüşüp ortadan kaybolmuştu ben ise karmaşık duygularla öylece yerimde kala kalmıştım şu an fark ediyordum ki o beni öldürecek kadar öfkelendiği bir anda ortadan kaybolmuştu ve ben yine kendi kendime söylenmeye başlamıştım; bu bu! ne sanıyor kendini kibirli kendini beğenmiş cani onu buraya ben davet etmedim kendi geldi beni kurtarmış olsada bunu yapmasının sebebi dilek dilememi istemesi olduğu gerçeğini değiştirmiyor ahh! şimdi bunları düşünme şu an düşünülecek daha önemli şeyler var neyse ki gitti burasını da keşfettiler lanet ucubeler artık daha fazla burada kalamam acilen burayı da terk etmeliyim dedim ve aklımı toparlayıp aceleyle üzerimi giyinip yanıma lazım olabilecek bir kaç şey alarak hemen oradan ayrılmıştım artık nerede yaşayacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu yolumda ilerlerken benzini ful olan kırmızı bir otomobil bulmuştum üzerinde anahtarı yoktu kabloları koparıp kısa devre yaptırarak sonunda otomobili çalıştırmayı başarmış hemen yola koyulmuştum ve daha önce hiç bilmediğim yerlere doğru uzun bir yolculuğa çıkmıştım kim bilir beni bu uzun yolculuğun ardında neler bekliyordu bilmiyordum ama şu an kendimi daha önce hiç olmadığım kadar oldukça özgür ve huzurlu hissediyordum yollara dökülmüş evrim geçirmiş bir sürü insan vardı ama aracın hızına hiç biri yetişememişti yolumun üzerinde bir sürü kasaba geçmiştim ama benzin bitene kadar durmaya niyetim yoktu ve nitekim de öyle olmuştu üç yüz kilo metre sonra otomobilin benzini bitmişti artık daha fazla araç işime yaramazdı otomobilden inip gecenin karanlığında kendime emniyetli bir yer aramaya koyulmuştum acaba su cini şu an neredeydi ve yine bir yerlerden beni izliyor olabilir miydi diye düşünmeye başlamıştım ahh! nereden aklıma geldi yine bu off! neyse kendime bu geceyi geçirebileceğim emniyetli bir yer bulmalıyım derken kalın gövdeli bayağıca büyük bir ağaç dikkatimi çekmişti bu geceyi bu ağaçta geçirebilirim sanırım yarında başımın çaresine bakarım deyip ağaca tırmanmaya başlamıştım ağacın tepesine kadar neredeyse çıkmıştım kalın düz sıh bir dalını seçip üzerine oturup sırtımı gövdesine dayadığım da gerçekten de çok yorulmuş ve biraz dinlenip güç toplamaya ihtiyacım vardı ruhen ve bedenen öyle yorulmuştum ki artık hiç bir şeye takatim kalmamıştı. Bir ara gök yüzünde ki yıldızlara takılmıştı gözlerim o kadar çok yıldız vardı ki gökyüzünde bu bana eski günleri hatırlatmıştı eskiden de böyle ailem ile gök yüzündeki yıldızları izlerdik. Bir zamanlar benimde bir annem babam ve küçük bir erkek kardeşim vardı ama üç yıl önce onları kaybetmiştim o gün aniden gözümde canlanmıştı sanki. O gün babam yine yiyecek aramak için sokağa çıkmıştı ama geri dönerken peşine takılmış bir grup evrim geçirmiş insanı fark etmemişti eve geldiğinde annem kapıyı açmıştı ben ise yukarı ki katta bebek odasındaydım annemin çığlığı üzerine bebeği kucağıma alıp aşağıya doğru koştuğumda evrim geçirmiş insanlar çoktan içeriye doluşmuşlardı babam bir kaçına vurup annemin etrafına yaklaşmalarına engel olmaya çalışıyordu sonunda bir kitaplığı önlerine devirip annemi de alarak hep birlikte yukarıdaki kata kaçmıştık babam kapının ardına bir şeyler koyup bir süre onları engellemişti ama çok güçlülerdi ancak bu onları bir süre engelliye bilmişti annem kardeşim ile beni tavan arasında ki pencereden çıkarırken onunla göz göze gelmiştik; biz onları oyalarken kardeşini alıp kaç buradan derken gözleri yaş dolmuştu yoksa hepimiz burada öleceğiz çok kalabalıklar başka şansımız yok kızım derken çaresizce babama bakmıştıannemin o bakışları hiç bir zaman gözümün önünden gitmiyordu oradan onlarsız gitmeyi istemesem de arada küçücük bir bebek vardı eyer onları dinlemeseydim erkek kardeşimde bu vahşetten nasibini alacaktı çaresizdim gitmeyi istemiyordum ama başka seçeneğim de yoktu annemin tam bebeği kucağıma verdiği sırada evrim geçirmiş insanlar kapıyı bir hışımla kırıp içeriye doluşmuşlardı annem pencereyi üzerime örterken; kaç lütfen kızım başka seçeneğin yok durma kardeşini kurtar diye bağırmıştı onların kana susamış yüzlerini unutamıyordum bir türlü o an cama doğru bazıları yöneldiğinde bende çatı merdivenine yönelmiştim kardeşimi sıkı sıkı kendime bağlayıp merdivenlerden inerken annem ve babamın çığlıkları her yerde yankılanıyordu o an elimden ağlayıp kendimi kahretmekten başka bir şey gelmiyordu onlar böyle bir ölümü hak edecek hiç bir şey yapmamıştı aynısının kardeşimin başına da gelmesini istemiyordum çatıdan indiğimde

Loading...
0%