Yeni Üyelik
14.
Bölüm

SU CİNİ BÖLÜM 13

@zifiri

__ Bugün döndüm evlat haber vermeye fırsatım olmadı ama bende yanına uğramayı düşünüyordum şu an da ama sen erken davrandın derken gülümseyerek Arata sarılıp sırtına vurmuştu Arat ise Alazı selamlayıp sarılmasına karşılık vermişti tek bildiğim ikisi de o an mutlu görünüyordu; Evlat buraya bir insan getirmek yasak biliyorsun bundan çok geç haberim oldu nasıl böyle kendini tehlikeye attın ya onun burada olduğunu öğrenirse o baş belası o zaman ne olacak oğlum bundan seneler önce ne olduğunu çok iyi biliyorsun perilerle aramızda olup bitenleri unuttun mu evlat? Alazın son sözleriyle Aratın yüzündeki mutluluk birden kaybolmuş yerini öfke bırakmıştı.
__ Öğrensinler baba bak ben buradayım kaçmıyorum hayatının hatalarını yapmayı istiyorlarsa bu kez onları durdurmayacağım ta ki bir daha bizim aleme karışana kadar bu kez onları öfkem karşılayacak ve nefretim yakacak bırak ne olacaksa olsun.
__ Ah! Oğlum böyle yapma sana kaç kere dedim öfke keskin bir bıçak gibidir önüne geleni kesip biçer ama sonunda hep yine senin canın yanar evlat.
__ Öfkem babamın öldürüldüğünü öğrendiğim gün başladı nefretim ise beni ve babamı bırakıp adaletsiz bir yaşamı seçen annem aşıladı onlar için öfkem ve nefretim artık kaçınılmaz baba ama şimdi bunları seninle konuşmayı istemiyorum seni görmeyeli uzun zaman oldu bunca zaman neler yaptın merak ediyorum bunları konuşmaya ne dersin.
__ Biliyorum ne desem fikrini değiştiremeyeceğim evlat peki öyle olsun ama sana zarar gelmesini istemiyorum bunca zamandır ne yaptığıma gelince dolaştım gitmediğim görmediğim yerlere gittim evlat sana anlatacak çok maceralarım var demişti gülümseyerek oğluna.
__ Bana bir şey olmayacak baba gel hadi eve geri dönelim şu maceralarını dinlemeyi istiyorum demişti alaycı yarı gülümser bir halde. Onları o an izlemek oldukça garip gelmişti bana Arat onun yanındayken hiç olmadığı kadar huzurlu ve mutlu görünüyordu sanki o öfkeli hali gitmiş yerine bambaşka bir adam gelmişti onlara baktığımı fark edince su cini bana doğru dönmüştü birden; bizi öyle daha ne kadar şaşkın şaşkın izlemeye devam edeceksin insan görünen o ki babam ile çoktan tanışmışsın at şu şaşkınlığı üzerinden artık hadi düş önümüze sende.
__ Oğlum nezaketine ne oldu senin derken hafifçe dürtmüştü Aratı.
__ O nezaket dilinden anlayanlardan değil baba beni dürtmene gerek yoktu.
__ Bende tam aksini düşünüyordum ne garip nezaketi bildiğini bile sanmıyorum ya neyse diyerek önlerine geçmiştim ama Alazın gülmesini işitebiliyordum ardımdan bu sözlerimden sonra Aratın bunu bir zaman sonra acısını çıkaracağında da emindim ama arada onun damarına basmayı seviyordum sanırım.
__ Bir ara bunu konuşuruz o halde insan uzun uzun. Aratın bu son sözlerinde ince bir tehdit sezmiştim bu demek oluyordu ki tutamadığım çenem yine başıma bela açmıştı eve vardığımızda ikisi uzun uzun konuşmuş özlem gidermişlerdi ben ise sonunda dayanamayıp bir yere kıvrılıp uyuya kalmıştım bir ara bir ses üzerine uyanmış ayağa kalkmıştım sesin geldiği yere doğru yürüdüğümde Alaz ve Aratı karşılıklı oturmuş gülüp konuşurlarken görmüştüm ama bir gariplik vardı Alaz sürekli hıçkırıyordu sanki sarhoş gibiydiler bunun imkansız olduğunu düşünsem de yanlarına yaklaştığımda ellerinde içtikleri bir bardak tuhaf bir içecek fark etmiştim ikisi de beni görünce gülmeye başlamışlardı.
__ Sizin neyiniz var? tıpkı sarhoş olmuş gibi davranıyorsunuz o elinizdekiler de nedir?
__ Bunlar mı diye kahkayla gülmeye başlamıştı bunlar cin içeceği sizin deyiminizle şarap insan aa! Af edersin Mihrap demeliydim değil mi.
__ Size inanamıyorum siz kör kütük sarhoşsunuz.
__ Öyle ise ne olmuş sen hiç sarhoş olmadın mı demişti bir kaşını kaldırarak?
__ Şimdi bu dediğin ile ne alaka ben bilerek sarhoş olmadım bir kere bizim atıştığımızı gören Alaz tam bir iki cümle söyleyecek iken birden olduğu yere düşüp sızmıştı bu halleri oldukça komik de olsa bana sarhoş olduğum o günü hatırlatmıştı.
__ Sanırım sızdı onu alıp yatırsam çok iyi olacak.
__ Senin ondan farkın ne sanki sen ondan farklı durumda mısın şu haline bak.
__ Ne varmış halimde insan bana laf yetiştireceğini yardım et de onu yatağa yatıralım.
__ Kim ben mi?
__ Burada senden başka bir kişi olmadığına göre insan şarabı ben içtim ama senin kafa iyi gibi bu akşam ne iş?
__ Aman tamam anladım baş belası bir yandan ona söylenirken bir yandan da Alazı kaldırıp zorla taşıyarak yatağa yatırmıştık sonrasında ise Arat bir kaç adım ileri giderek başının altına bir yastık alıp yere uzanıp yatmıştı bir an ona öylece baka kalmıştım uyurken ne kadar masum ve savunmasız görünüyordu o an üşüyeceğinden korkup içeriden bir örtüyü alıp onun üzerine tam örterken aniden beni kolumdan yakalayınca geri çekilmeye fırsatım bile olmamış dengemi kaybedip yanına düşmüştüm onunla yan yana olmanın verdiği heyecanla bir an ne yapacağımı şaşırsam da onun uyanmaması için içten içe dua etmeye başlamıştım o elimi tutmasına rağmen o an uyanmamıştı ama elimi de bırakmamış aksine sıkıca sarılıp yanına doğru çekmişti ben ise uzun uzun öylece hiç kıpırdamadan ona baka kalmıştım ve saatlerce onu seyretmiştim belkide bir daha onu böyle yakından görmeye fırsatım dahi olmayacaktı kim bilir hayat insana neler getiriyordu hayatın bana verdiği bu değerli parçaya böyle bir ana sığdırmak güzeldi benim için arada içeriye esen rüzgar saçlarını yüzüne doğru savuruyor bembeyaz teninin üzerinde kömür siyahı saçları geziniyordu ama o bundan pek rahatsız oluyor gibi durmuyordu yüzünde anlam veremediğim bir huzur vardı sanki elimi uzatıp yüzüne düşen saçlarını geriye iterken yine gözüme o beyaz renge bürünmüş bir tutam saçı dikkatimi çekmişti elim onun saçları arasında gezerken birden aynı renk ışık zerreleri etrafta belirip binlerce parçaya bölünüp etrafımızda gezinmeye başlamışlardı bir an paniklemiş bir halde onun elini elimin üzerinden çekmeye çalıştığım sırada tamamen benden tarafa dönerek beni tam bileğimden sıkıca yakalamıştı ve o derin mavilikteki gözleri bir an aralanınca neredeyse kalbimin duracağını sanmıştım o ise bu durumuma hiç aldırış etmemişti.
__ Yerinde öylece kal insan sen yakınımda olduğun zaman anlam veremesem de öfkem ve nefretim karanlıklar ardına saklanıyor ve yeniden nefes aldığımı hissediyorum derken yeniden gözlerini kapatmıştı ben ise öylece yerimde ona baka kalmıştım o an ona hiç bir şey diyememiştim azımdan tek bir kelime bile çıkmamıştı zaman sanki o an durmuş sadece bizim için akıyordu o sarhoşluğun etkisiyle mi böyle konuşmuştu bilmiyordum ama o an için bu beni neden bu denli mutlu etmişti anlayamamıştım bir an gözlerim bileğimi tutan eline kaymıştı diğer elimi onun elinin üzerine koyup gözlerimi kapatmıştım ve birden etrafımızı saran o minik ışık zerreleri ile uykuya dalmıştım sabahın yüzüme vuran ilk gün ışığıyla uyanan ise ilk ben olmuştum o telaşla elimi onun elinin üzerinden çekerken gözleri aralanmış kendine gelmişti olanların daha yeni farkına varan Arat ise kolumu bırakmamış öylece bir süre yüzüme baka kalmıştı bu denli yüzümde asılı kalan bakışlarında neden bir duygu kitlenmesi vardı anlayamamıştım.
__ Senin benim yanımda ne işin var insan?
__ Onun bu son sözleri neden yine bu denli canımı acıtmıştı bilmiyorum ama o hep böyleydi ve sanırım hiç değişmeyecekti ve bana böyle yaptıkça onunda canının yanmasını istiyordum o anki çoğalan öfkemle birlikte bir iki cümle dökülmüştü dudaklarımdan; Dün üzerini örterken elime kene gibi yapışınca bende seninle birlikte yerde sabahladım cevabım yeterince açık oldu mu şimdi kolumu bırakırsan elimi yüzümü yıkamaya gideceğim derken su cinin azından tek bir kelime dahi çıkmamıştı ve birden elimi bırakınca rahat bir nefes alıp bende ayağa kalkmıştım elimi yüzümü yıkamak için göl kenarına gittiğimde ise küçük parmak boyutundaki perilerin göletin çamur birikintisi kısmında birbirleri ile oynadıklarını görmüştüm o kadar minikler diki etraflarına sarı bir ışık saçıyorlardı üzerlerini ise çiçekler ile örtmüşlerdi onları izlerken beni fark ettiklerinde birden biri çamur birikintisinin içine girmiş diğerleri ise suya dalmıştı şaşkınlıkla olanları izlerken çamur birikintisine giren peri birden öksürerek dışarıya çıkmış kendi kendine çemkirmeye başlamıştı o kadar hızlı konuşuyordu ki ne söylediğini bile anlamamış o anki hali o kadar komiğime gitmişti ki gülmeye başlamıştım benim bu halimi gören peri ise bir an yerinde duraksamış hayretle bana doğru bakıyordu ama bu hareketim onun hoşuna gitmemiş olacaktı ki yerden aldığı bir avuç çamuru suratıma fırlatmıştı ben ise suratıma yediğim çamur yüzünden neye uğradığımı şaşırmış bende ona bağırmaya başlamıştım; Hey! Neden bunu yaptın gülmek suç mu?
__ Hayır değil ama vara yoğa gülmek özellikle de böyle bir durumda iken bana gülersen suç insan senden korkup kaçarken yanlışlıkla çamura daldım ve sen bana güldün çok mu komik bu şu halime bak.
__ Özür dilerim benden neden korktunuz ki benden size bir zarar gelmez derken yüzüme bakan peride gülmeye başlamıştı.
__ Neyse boş ver insan sende şu an oldukça komik görünüyorsun bizi korkuttun ama senin bize zarar vereceğini düşünürken hiçte öyle olmadığını fark ettim sen iyi bir insana benziyorsun adın ne senin?
__ Adım Mihrap ya sizin derken birden su cininin sesiyle duraksamıştım periler ise onun sesiyle birden suya dalıp kaçıp gözden kaybolmuşlardı görünen o ki su cininden korkuyorlardı.
__ Yine kendine yeni arkadaşlar edinmişsin ne yazık ama arkadaşlıkları kısa sürdü insan.
__ Acaba senden korktukları için olabilirmi cin.
__ Korkmalılar insan korku nerede durmaları gerektiğini öğretir onlara sende korkmalısın derken kaşları çatılmıştı.
__ Bu şekilde nereye kadar devam edeceksin cin etrafındaki herkesi korkutarak uzaklaştırırsan sonunda yalnız kalırsın bunu mu istiyorsun?
__ Korkması gereken korkmalı insan benim yalnız kalmaktan korktuğumu mu sanıyorsun belkide yalnız kalmaktan sen korkuyorsundur.
"Beklenmedik bu sözleri üzerine bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım; Evet cin ben yalnız kalmaktan unutulmaktan korkuyorum doğru peki sen hiç kendine sordun mu şuraya derken işaret parmağımla onun kalbinin üzerine dokunarak; Kalbin yalnız kalmayı istiyor mu karanlıklar ardına öfkenin ardına gizlenmek istiyor mu diye hiç sordun mu Arat? Son sözlerimden sonra Aratın yüzü birden değişmişti şaşkındı ve tümüyle sersemlemişti o an beklemediği bu sorum karşısında gözlerini hiç gözlerimden ayırmadan öylece bana baka kalmıştı.
__ Sen ne demeye çalışıyorsun insan? Azında yine ne geveliyorsun bunu bilmiyorum ama aklından geçen her neyse bir an önce aklından silsen iyi edersin.
__ Evet aklımdan bir takım şeyler geçtiği doğru cin ama dilin başka kalbin başka söylüyor aslında sen ölesiye yalnızlıktan ve etrafındaki değer verdiğin kişileri kaybetmekten korkuyorsun.
__ Sen ne saçmalıyorsun insan; derken bakışlarını benden kaçırıp etrafımda dönmeye başlamıştı şu an oldukça sinirli gözükse de bu kez susmaya niyetim yoktu bu zamana kadar susmam hiç bir şeyi değiştirmemişti aksine bana acıdan başka da bir şey de getirmemişti; Dün gece bana söylediklerini hatırla cin belki o zaman hafızan tazelenir yoksa dün gece söylediklerini inkar mı edeceksin.
__ Dün gece çok sarhoştum insan sana ne söylemiş olabilirim ki? Şimdi azında bir şeyler geveliyorsun Derken merakla yüzümde gezinen bakışları o an bir cevap arıyor gibiydi.
__ Sen olanları kendine bile itiraf edemiyorsun kalbin başka söylüyor dilin başka dün gece elimi tutup adeta gitmemem için tüm sarf ettiğin sözlerimi merak ediyorsun o halde söyleyeyim o sarfettiğin sözleri Arat; Sen yakınımda olduğun zaman anlam veremesem de öfkem ve nefretim karanlıklar ardına saklanıyor ve yeniden nefes aldığımı hissediyorum dedin sözlerin bunlardı söylesene Arat tüm bu sözleri söyleyen sen gerçekten ne hissediyorsun bunu anlamıyorum?
__ Sorunun cevabı sana karşı hiç bir şey hissetmiyorum insan o gece fazlasıyla sarhoştum bilirsin sarhoş insanın söyledikleri kaile alınmaz derken bana karşı daha önce merakla bakan bakışları şimdi bakışlarımdan kaçar olmuştu ve biliyordum ki benim sarhoşken kendimi savunduğum sözlerle beni vurarak konuyu tamamen kapatacaktı ve öylede olmuştu doğrusu bir daha aynı konuyu irdelemeye cesaret edememiştim onun yanından uzaklaşırken bu sefer beni durdurmamış o da sessizce yanımdan uzaklaşıp gitmişti ben ise yol boyunca ayaklarımın beni nereye götürdüğünü bilmeden saatlerdir yürüyordum düşünüyorum da ondan ne duymayı istiyordum ki bundan bir kaç hafta önce ondan kurtulmanın yollarını arayan ben ona alıştığımın yanı sıra sanki yanında kalmak için bahaneler türetiyor gibiydim bu saçmalıktı gururum öylesine kırılmıştı ki artık mücadele gücümü tamamen yitirmiştim şu an onun yanından kaçar gibi uzaklaşmam ise sanırım adını koyamadığım duygulardan ve ondan tamamen uzaklaşıp biraz kendi kendime kalmak isteğimdi sonunda ise ayaklarım beni Alaz ile gitmiş olduğumuz o yere götürmüştü daha fazla gidemeyeceğimi anlayınca dizlerimin üzerine çöküp orada bulunan bir ağacın gövdesine yaslanmıştım zihnimde tekrarlanırken onun sözleri belkide tek gerçek anlam veremediğimiz duygulardı diye derin düşüncelerle nasıl içim geçmişti bilmiyorum ama rüyamda bilmediğim bir yere doğru yürüyordum etraf sessizdi ama alabildiğine yeşil koca bir alan ile çevriliydi etrafımda ise binlerce yeryüzünden aşağıya inen milyonlarca minik ışık zerreleri vardı o ışık zerreleri her toprağa değdiğinde topraktan filizlenerek çıkan rengarenk çiçekler etraflarına saçtıkları bin bir tane renkli tomurcuğa dönüşüp doğanın yeşil bitki örtüsüne karışıyordu fakat o çiçeklerin arasında yürüyen biri dikkatimi çekmişti o kişiye daha dikkatli baktığımda onu bir yerlerde görmüş olduğumu fark etmiştim bu bir kadındı ve daha dikkatli baktığımda bu kişinin bir zamanlar Aratın sevmiş olduğu kadının ta kendisi olduğunu anlamam uzun sürmemişti kısa bir süre sonra ise o da beni fark etmişti üzerinde ise bembeyaz bir elbise vardı elbisesi yerlere kadar sürünüyordu ama yüzünde anlayamadığım bir keder bir hüzün gizliydi eliyle bana peşinden gitmem için işaret ettiği sırada uykumdan uyanmıştım yerimden doğrulup kalktığımda kendi kendime bir rüyaymış diye aklımdan geçirirken önümden geçen o kadını gördüğümde bunun bir rüya olmadığını fark etmem uzun sürmemişti şaşkındım ve bir o kadar da ürkmüş tümüyle ürpermiştim o bildiğim kadarıyla bir ölüydü ve şimdi bana neden görünüyordu bana anlatmaya çalıştığı bir şey mi vardı onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken o yine sessizliğini koruyor peşinden gitmem için bana işaret veriyordu ilk önce peşinden gidip gitmemekte kararsız olsam da sonunda korkum değil merakım galip gelmiş ayağa kalkıp peşinden giderken sonunda ormanlık bir alanda kocaman kayalıkların olduğu bir mağaraya girmiştik ve bir yerde durup sessiz olmam için beni uyarmıştı sanırım gizlenip benim bir yere bakmamı istiyordu onun dediğini yapıp kayalardan birinin arkasına saklanıp bakmamı istediği yöne baktığımda ise az ileride duran iki kişi dikkatimi çekmişti bunlar birer cindi ve içlerinden birini çok iyi tanıyordum neredeyse beni öldürmeye kalkan o ateş cinin ta kendisiydi diğer cini ise ilk kez görüyordum Beril denilen o kadın elindeki sarılı bir kağıt parçasını diğer cine vermişti.
__ Al bu mektubu ve perilerin liderine götürüp ver dikkatli ol ve kimseye yakalanma.
__ Peki efendim nasıl isterseniz deyip mektubu da alarak ortadan kaybolmuştu ben ise olanları anlamaya çalışıyordum o cin gittikten sonra Beril denen o kadın ise kendi kendine bir şeyler söylendiğini duymuştum.
__ Lanet insan seni ilk geldiğin gün öldürmeliydim Aratı benden çok kimse sevemez bunu anlamadığı için yıllar önce Safiri de yolumdan çektiğim gibi senide çekeceğim insan nede olsa bir cinin aklıyla baş edemezsin tıpkı yıllar önce sizlerden bir insanı kolayca kandırıp kara büyü öğretip Safiri önümden çekdiğim gibi bu yüzden seni yolumdan çekmek daha kolay olacak derken alttan alttan sinsice mağaranın içinde yankılanan kahkahalarını duyabiliyordum ve yıllardır Arat bitmek bilmeyen bir nefretle insanlarla arasında koca bir uçurum açtığı gibi yalan bir davanın peşinden koşuyordu bu gerçeği ona söylemeliydim bu intikam onu daha fazla köreltmeden bir şeyler yapmalıydım fakat aklım öylesine karışmıştı ki bir an bakışlarım beni buraya getiren Safire kaydığında onun umutsuzca ağlarken görmüştüm yüzüme yalvaran bakışlarla bakıp su cinine yardım et lütfen ona yardım et gerçekleri öğrenmesini sağla demiş ve ruhu ortadan kaybolup gitmişti bir anda ben ise o kaybolduktan sonra ne yapacağımı şaşırmıştım tüm bu duyduklarımı su cinine anlatmalıydım ama nasıl o an gizlice mağaradan çıkıp geri döndüğümde ise rahat bir nefes alıp eve vardığımda kapının önünde beni ilk karşılayan Alaz olmuştu görünen o ki Arat evde yoktu bu da beni azda olsa hayal kırıklığına uğramıştı yüzümdeki endişeli hali gören Alaz ise hızla yanıma gelip beni soru yağmuruna tutmuştu.
__ Neyin var insan? çok kötü görünüyorsun bu halin ne?
__ Arat nerede? Alaz diye ona sorduğumda şaşırmıştı.
__ Arat burada değil neden sordun bir sorun mu var derken hala kapının önünde konuşuyorduk.
__ Onunla konuşmam gerekli o nerede olabilir Alaz? Derken su cinin sesiyle duraksamıştım onun arkamdan ansızın gelmesi beni bocalatsada kendimi toparlayıp tüm gerçeği ona bir şekilde anlatmalıydım.
__ Benim ile ne konuşacaksın insan senin ile bu gün yeterince konuşmadık mı.
"Onun bu son sözlerinden sonra iyice bocalamıştım su cini sabahki konuşmamızdan bahsediyordu ama konumuz şimdi bu değildi ki nefesimi toparlayıp senin ile başka bir konuda konuşmak istiyorum cin.
__ Başka bir şey mi benim ile ne konuşacaksın insan?
__ Safir hakkında konuşmayı istiyorum dediğimde ise bana bakan bakışları tümüyle değişmiş kaşları çatılmıştı.
__ Safir mi sen neden bahsediyorsun insan Safir hakkın da ne konuşabilirsin ki derken sesine yansıyan öfkeyi hissetmiştim.

__ Bu gün Safirin ölümüyle ilgili gerçekleri açığa kavuşturacağım cin bu gün öğrendiklerimi sende bilmelisin Safirin ölümünün ardında yatan bilmediğin bir sır var ve onun ölümüne sebep olan kişi Beril adındaki o ateş ciniymiş Berilin gözlerini öfke ve kıskançlık kör etmiş ve şimdide bir şeyler planlıyor demiştim bir solukta oysa ki bu kelimeleri ona nasıl anlatacağım diye yol boyunca düşünüp bir ikileme düşsem de şimdi hepsini bir solukta söylemiştim su cinine ama ona tüm bu olanları anlattığımda sanki tüm benliğini kaybetmiş gibiydi.
__ Sen neler saçmalıyorsun insan? Diye parlamıştı birden o sinir ile üzerime doğru yürümeye başladığını fark ettiğimde önce biraz korkmuş ve hüsrana uğramıştım ama Alaz onu kolundan yakalayıp kenara çekmişti birden.
__ Sakin ol evlat nerede duracağını bilmelisin diye bağırmıştı ona.
__ Baba bırak asıl o nerede duracağını bilmeli Safiri onlardan biri öldürdü o bir insandı Beril değil her halde buna da inanmamı beklemiyorsun benden derken öfkeden burnundan soluduğunu fark etmiştim.
__ Oğlum bir dinlesen bize ne anlatmaya çalıştığını belkide bizim bilmediğimiz bir durum var belkide haklıdır.
__ Baba yeter o yalan söylüyor diye bağırırken sesi her yerde yankılanmıştı ve yine o ince siyah damarların boynunu ve tüm vücudunu sarmalamaya başladığını görmüştüm bana duyduğu öfkesiyle birlikte gözlerini yine zifiri bir siyahlık kaplıyordu git gide ve bana bu defa öyle farklı bakıyordu ki bu öylesine bir bakış değildi bu defa ki bakışları öfke nefret ve tiksinti barındırıyordu su cininin bu hareketinden sonra ise artık ona söyleyecek hiç bir sözüm kalmamış ve azımdan tek bir cümle dahi çıkmamıştı o an tek idrak ettiğim cinin bana inanmadığıydı bu o an ne kadar duymayı beklemediğim bir durum olsa da tek gerçek onun bana bir nebze dahi güvenmediğiydi.
__ Oğlum yeter hadi uzaklaş buradan kendine gel ona zarar veremezsin diye bağırmıştı bu bağırışmadan sonra ise bir an ikisi de göz göze gelmiş ama sonunda Arat bağırarak hızla yanımızdan uzaklaşıp gitmişti onun gidişinin ardından ise Alaz bana doğru döndüğünde görüyordum ki bakışları beni nasıl avutacağını bilmiyor gibiydi; İyi misin kızım?
__ İyi değilim Alaz o bana inanmadı.
__ Benim dahi aklım olanları almıyor Mihrap her şeyi tane tane en başından anlat çünkü ben sözlerinden hiç bir şey anlamadım? ve tüm bu anlattıklarına nereden kapıldın nasıl inandın anlatırmısın.
__ Neyi anlatayım baksana sen bile bana inanmıyorsun şüpheyle bakıyorsun anlatsam inanacak mısın ki derken istemsiz bir şekilde gözyaşlarım akmaya başlamıştı ve neden böyle olmuştu neden ağlıyordum bilmiyorum ama göz yaşlarımı bir türlü zapt edemiyordum. Fakat olanları birine anlatmazsam sanki yok olup gidecekmişim gibi hissediyordum. biri gerçekleri en azından bilmeliydi derken nasıl kelimeler dökülmüştü dudaklarımdan bilmiyorum ama bir şekilde bir ucundan söze başladığımda gerisi çorap söküğü gibi gelmişti; Onu gördüm önce rüyamda ama uyandığımda görmüş olduğumun bir rüya olmadığını fark ettim diye söze başladığımda Alazın bakışlarında bir boşluk beni anlamaya çalışan gözlerinde ise bir belirsizlik görmüştüm.
__ Neyi kimi gördün Berili mi diye söze atıldığında sözlerimi tamamen anlamadığını fark etmiştim.
__ Hayır Safiri gördüm.
__ Safiri mi diye cümlemi tekrarlarken bocaladığını fark etmiştim şaşkınlıkla; Nasıl yani sen Safiri nasıl gördün Mihrap o öldü bunu sende biliyorsun.
__ Biliyorum bu kulağa garip geliyor evet o öldü Alaz ama bana göründü işte bir şekilde bunu nasıl yaptı bilmiyorum ama benden yardım istediği çok açıktı ve bana göstermeyi istediği şeyi gösterip ortadan kayboldu derken önce şaşkınlık barındıran Alazın bakışları şimdi merak barındırıyordu.
__ Dur bir dakika sakin ol ve ağlamayı bırakıp bana her şeyi doğru düzgün anlat Mihrap? deyip Safir sana neyi gösterdi?
__ Safir bana görünüp beni Berilin olduğu yere götürdü ve onların konuşmalarına kulak misafiri oldum iki kişiydiler Beril daha önce hiç görmediğim bir cine bir mektup verdi ve o mektupta ne yazdığı hakkında en ufak bir fikrim yok ama tek bildiğim o mektubu gizlice baş periye yolladığıydı ve o mektubu yolladıktan sonra Beril mağara gibi bir yerde kıskançlık ve öfkeyle bazı cümleler sarf etti bu duyduğum cümleler öyle cümlelerdi ki keşke birer yalan olsaydı.
__ Baş perimi ona bir gizli mektup mu yolladı bu cin neler karıştırıyor böyle ne yapmaya çalışıyor olabilir pek bir şey anlamadım bu kafa karıştırıcı peki Mihrap orada duyduğun şeyler nelerdi? seni bu denli bocalatan ne?
__ Aratı kimseye bırakmayacağını ve Safiri etkileyen o büyüyü bizden olan o insana onun öğrettiğini söylüyordu Alaz yani kara davut kitabının insanlardan birinin eline geçmesinin sebebi o dahası o kitap da ki o tesirli büyüyü ona öğreten ta kendisi bunu nasıl yaptı bilmiyorum ama o yaptı Alaz o Arata aşıkmış ve Safiri bir engel olarak görüp ortadan kaldırmış işte anladın mı.
__ Beril tüm bu sözleri söyledi öylemi yani o bunca zamandır Arata aşıktı ve bizlerden bir şekilde bunu saklamayı başardı ve yıllarca Safirin dostuymuş gibi görünüp onu sırtından bıçakladı ha! buna inanamıyorum Safir onu kardeşi gibi görürdü Mihrap tüm bunlara inanamıyorum o hepimizi yıllardır kandırıyor muymuş.
__ Evet Alaz işte her şeyi öğrendin ne var ki sen bana inandın ama o inanmadı gözlerindeki nefreti gördüm Alaz o bana asla inanmayacak.
__ Sakin ol Mihrap onu tanırım aklı karışmış olmalı biliyorsun o Safiri çok sevdi onun için bu kadar öfkelendi ona biraz zaman tanı.
__ Bilmiyorum artık hiç bir şeyden emin değilim Alaz onun gözlerindeki nefreti tiksintiyi gördüm bana hiç daha önce böyle bakmamıştı belkide sen olmasaydın beni öldürebilirdi de kim bilir artık ne yapacağımı bilmiyorum derken gökten aşağı inen önümüzde birden iki adam belirmişti kıyafetleri uzuncaydı üzerlerini örten kaftanları zifiri siyahtı yüzlerinde ise peçe vardı saçlarını yukarıdan bağlamış siyah bir kurdaleyle salmışlardı biri esmer kavruk tenli mavi gözlüydü saçları ise siyahtı en az bir doksan boyların daydı diğeri ise onun aksine sarışındı gözleri ise elaydı anlında bir yara izi vardı ve boyu sağlam bir seksen vardı kollarında ise gümüşten bileklikler vardı bu kişiler bir cine benzemiyordu bir peri olmalıydılar ama o an yolunda gitmeyen bir şeyler vardı onların gelişi hayra alamet gibi durmuyordu.

Loading...
0%