Yeni Üyelik
15.
Bölüm

SU CİNİ BÖLÜM 14

@zifiri

"Arat; şuraya bir açıklık getirelim insan ben senin bakıcın değilim artıkaldı ki geçit ikimizi de ayrı yerlere savurdu bu yüzden bağırmayı kes sesinin tonuna da dikkat etmezsen ne olacağını biliyorsun demişti uyarıcı bir ses tonu ile.

"Mihrap; bana sessiz ol mu diyorsun bu yaratıklar beni neredeyse öldürüyordu derken o küçük cinin kükrer gibi çıkan sesiyle irkilmiş su cinininarkasına geçmiştim.

"Cin; hey! sen kime yaratık diyorsun derken gözleri ateş kırmızısına bürünmüştü bana bakarken ve sonra sözlerine devam etmişti efendim bu insanı siz buraya getirmediniz değil mi bu bir gerçek olamaz siz kuralları çiğnemiş olamazsınız değil mi dedi pür dikkat efendim diye hitap ettiği su cinine bakarak.

"Arat; evet onu buraya ben getirdim derken git gide artan öfkesini dizginlemeye çalıştığını fark etmiştim.

"Cin; ama efendim bunu nasıl yaparsınız o bir insan ve burada olmamasıgerekiyor bu kurallarımıza aykırı biliyorsunuz demişti.

"Arat; sen beni sorgulamaya mı kalkıyorsun ışık cini sakın aklının ermediği şeylere yorum yapayım deme kurallara da sıra gelince bugün kurallarımızı yıkan da ben değildim o ve şimdi bu insan burada derken ben ise o an onların konuşmalarını hayretler içerisinde dinliyordum.

"Cin; affedin efendim ben öyle demek istemedim ama ben hiç bir şey anlamadım nasıl bu insan kuralları bozmuş olabilir ki neler olduğunu anlatır mısınız lütfen derken diğerleri de pür dikkat olanları izliyordu.

"Arat; kara Davut kitabını kullanarak beni dünya alemine sürüklediler burada gördüğünüz kadında beni insanlar alemine çağıranlardan biri ve bir dilek ile ona mühürlendim hepsi bu öğrenmek istediklerinizi öğrendiğinize göre şimdi gözümün önünden kaybolun hemen derken sesi her yerde yankılanmıştıgözlerini ise yine o zifiri karanlık kaplamaya başlamıştı su cini Aratın değiştiğini fark eden ışık cinleri ise korkudan yere kapaklanmış başlarını yere eğmişlerdi.

"Cin; affedin efendim bunu bilmiyorduk onu sizin getirdiğinizi bilseydik bunu yapmazdık derken bakışları bana yönelmişti birden; efendimize bunu yaptığına pişman olacaksın insan bunu hayatın ile ödeyeceksin zamanı geldiğinde tekrar görüşeceğiz deyip hepsi ortadan yok olmuştu ben ise öylece yerimde kala kalmıştım.

"Arat; evet insan son bir dileğin kaldı son dileğini iyi düşün derken gözleri kısılmıştı bana bakarken.

"Mihrap; biliyorum hatırlatmana lüzum yok Su cini ama dikkat et burada ölür isem son dileğimi dilemeden sende ebediyen dünyada kalırsın bunu istemezsin değil mi demiştim onu uyaran bir sesle. O ise son sözlerim ile birlikte üzerime doğru yürümeye başlamıştı ama benim geri çekilmeye niyetim yoktu artık cesur olmalıydım yoksa sonum o cinin dediği gibi olacaktı.

"Arat; evet bunu biliyorum seninde bunu hatırlatmana gerek yok insan diye kelimesini tamamladığında yerinde durakladığını görünce rahat bir nefes almış şimdi ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. "Mihrap; güzel o halde ikimizde birbirimizi anladığımıza göre burada nasıl yaşadığını dünya insanlarından neden nefret ettiğini hepsini anlatmanıistiyorum su cini derken bir şekilde gergin ortamı dağıtıp konuyu değiştirmiştim çünkü ona ne zaman meydan okusam sonunda canı yanan hep ben oluyordum.

"Arat; pekala bunu öğrenmeyi çok istiyorsan sana istediğini vereceğim derken sağ elini hafifçe yukarıya kaldırıp parmakları ile havaya şekil verirmiş gibi bir kaç saniye içinde önümüzde koca bir görüntü belirmişti sanki bu geçmişten gelen bir görüntü aynası gibiydi bu gördüğüm görüntüler asırlar öncesine ait olmalıydıinsanlar bile çok farklı görünüyordu teknolojinin var olmadığı bir çağa ait olmalıydı bu insanların ve cinlerin hep birlikte yaşadığı anın delili olsa gerekti sonra su cininin sözleri üzerine bir an ona dönmüştüm; görüyor musun insan bir zamanlar bizlerde sizlerle birlikte yaşıyorduk ta ki sizden bir erkeğin bizim cin alemimizden bir kadına aşık olup kara büyüyle ona sahip olana kadar o kadar aç gözlü ve nankörsünüz ki o an istediğinizi almak için yapamayacağınız kötülük yok demişti. "Mihrap; ne nasıl! yani cin aleminden bir kadına mı hem de bir insan mıaşık oldu bu mümkün olamaz nasıl olur böyle bir şey dedim o ise bana inanmıyorsan izle o halde insan dedi dönüp baktığımda ise cin aleminden çok güzel bir kadın dikkatimi çekmişti doğayla iç içe bin bir renkte çiçeklerin içinde masumca dolanıyordu gözleri yeşil ayaklarının altına kadar uzanan simsiyah saçları vardı o kadar beyaz bir teni vardı ki tıpkı beyaz bir kar tanesini andırıyordu zarif narin çok güzel bir vücuda sahipti küçücük kıp kırmızı ince dudakları vardı bir seksen boylarında olağan üstü güzellikte bir kadındı üzerinde kar beyazı uzunca bir elbise vardı kıyafeti omuzlardan açıktı ona baktığımda neredeyse teni üzerindeki kıyafet kadar beyazdı ve tıpkı bir elmas gibi ışıldıyordu tam bu sırada onun yanındaki bir yüz tanıdık gelmişti bana daha dikkatli baktığımda gözlerime inanamamıştım bu kişi su cininin ta kendisiydi onun yanında çok mutlu çok farklı görünüyordu onun saçları ise şu anki gibi kömür siyahı değildi kar gibi ışıl ışıl beyaz ipek gibi bellerini geçen uzun düz saçları vardı onunda üzerinde ipekten beyaz bir kıyafet vardı o kadar mutlu ve huzurlu görünüyorlardı ki onun bir an su cini olduğuna inanamamıştım oradaki sen misin diye sormuştum şaşkınlıkla o ise evet benim peki o yanındaki kadın kim diye sorduğumda bana dönerek o sevdiğim kadındı ve ömür boyu seveceğim tek kadın diye cevap verince bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım sevdiğin kadın mı peki şu an nerede dediğimde ise küçük bir sessizlik olmuştu aramızda sanırım yanlış bir zamanda yanlış bir soru sormuştum af edersin özel hayatın beni ilgilendirmez sormadım farz et dediğimde bana dönerek o öldü demişti bunun üzerine bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım nasıl yani diye sorduğumda ise o kendini bundan dört yüz yıl önce öldürdü diye karşılık vermişti ve sözlerine devam etti öldüğünde yanında değildim o zamanlar insanlar ile iç içe yaşadığımız günlerdi ve ben gördüğün bu yerde idim Safirin kendisini öldürmesinin sebebi ise siz insanlardan bir adamdı insanların kullanması yasak olan kara Davut kitabını bir şekilde bulup o kitaptan öğrendiği kara büyü ile Safire adice sahip olmasıydı sözlerine devam ederken yumruklarını sıktığıbembeyaz kesilmiş ellerinden hala ne kadar öfkeli ve nefret dolu olduğu belliydi bu yaşadıklarını anlatırken hala içinin acıdığı ve onu çok özlediği her halinden belli oluyordu ama kendini bir şekilde kontrol etmeyi başarıyordu ve zorda olsa sözlerine devam etti sevdiğim kadın yaşadıklarından sonra kara büyünün etkisi geçtiğinde daha fazla dayanamayıp kendiyle birlikte o adamı öldürdü böylece cin alemi ve insanlar alemi bu olaydan sonra kara Davut kitabı ile sonsuza dek ayrıldı evet insan oğlu işte her şeyi öğrendin siz insanlar kara Davut kitabınıkötüye kullandınız onun ile kara büyü yaptınız ve yıllar geçse de siz insanların hiç değişmediğinizi kendi gözlerim ile tekrar gördüm ve saklı olan kitabı bir şekilde yine bulup kötü emelleriniz için kullanmaya kalktınız öğrendiklerimden sonra iyice aklım karışmış bir ikileme düşmüştüm o an onun bize olan öfkesini ve nefretini şimdi daha iyi anlayabiliyordum fakat bir insanın günahını neden tüm insanlara bağlıyordu.

"Mihrap; yani su cini Arat sen beş yüz yıldır yaşayan bir cinsin öylemi diye sormuştum ona.

"Arat; evet insan ben beş yüz yıldır yaşıyorum biz cinler sizden uzun yaşarız ve zamanı geldiğinde bizlerde sizin gibi ölürüz demişti ve devam etti öğrenmek istediklerini öğrendin insan şimdi üçüncü dileğini dile derken bu kez sabırsızdısesi.

"Mihrap; evet her şeyi değil ama öğrendiklerimden sonra nefretini ve öfkeni şimdi daha iyi anlayabiliyorum ama her insan aynı olamaz su cini sana burada katılmıyorum unutma şeytanda meleklerin başıydı ve hata yaptı insanların kötüsü varsa sizinde var ve dahası tüm insanları bir kefeye koyamazsın doğru öğrenmeyi istediklerimi öğrendim ama her şeyi değil ve zamanı geldiğinde sana son dileğimi de söyleyeceğim ama daha vakti gelmedi dedim.

"Arat; daha ne öğrenmeyi istiyorsun insan benimle oyun mu oynuyorsun yoksa niyetin sabrımı sınamak mı derken gözleriyle sanki ateş saçıyor gibiydi bana.onun bu öfkesinden oldukça korksam da zayıf yanımı ona gösteremezdim şu an tek bildiğim güçlü olmalı ve ona bir açık vermemeliydim derin bir nefes alıp ona baktığımda kaşlarının çatılmış bir halde öfkeyle bana baktığını ve her mimik hareketimi kısık bakışlar ile incelediğini görünce bir an ne yapacağımı şaşırsam da kendimi bir şekilde toparlamayı başarmıştım; oyun oynamayı sevmem cin bunu en iyi sen yaparsın beni boşuna daha fazla zorlama dilek dileyeceğim zamana ben karar vereceğim ve anlayamadığım bir şey daha var ki sen beşyüz yıldır yaşadığını söyledin yani sen beşyüz yaşındasın öylemi siz hiç yaşlanmıyormusunuz bu güzelliğini nasıl korudun ve nasıl böyle genç kalabildin derken azımdan çıkan son sözle kendimi yine zor bir duruma sokmuştum su cinin ise öfkeli bakışlarının yerini meraklı bakışları almıştı ve bu merakı hiç hoşuma gitmemişti adım adım üzerime doğru gelirken dudaklarından şu sözler dökülmüştü; güzel diye kelimemi tekrarlamıştı lakin üzerime gelen adımları hala durmamıştı bir şekilde durumu toparlamalıydım ama nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu son anda aklıma gelen bir sözle lafa atılmıştım; yani gençliğini neye borçlusun demek istedim derken birden tam karşımda bir kadın belirmişti ve onun gelişiyle bu durumdan kıl payı kurtulmuştum gelen kadının teni bembeyaz idi bana bakan koyu mavi gözleri donuk ve bir o kadar da tehlikeli bakıyordu kulakları küçük ve sivriydi tıpkı su cini Aratın ki gibi ve bir yetmiş beş boylarında ince zarif bir vücudu vardı saçları arkadan küt kesimli kısa ve öne doğru sivri perçemleri iniyordu tırnakları ise simsiyahtı üzerinde baştan aşağıya siyah pantolonlu deri bir kıyafet vardı boynundan göğsüne inen kırmızıbir dövmeye sahipti ve ok gibi kaşları vardı dudakları ise kırmızı renkte kalın ve dolgundu bana bakarken kaşları çatılmış gözlerini benden bir an bile ayırmadan Su Cini Arata ardı arkası kesilmeyen sorular yağdırmaya başlamıştı...

"Kadın; bu kadın kim Arat ve bizim alemden olmayan bu kadının bizim aramızda işi ne derken onun gözlerindeki o anlamsız nefretinin sebebini anlayamamıştım bir türlü. "Arat; ne zamandan beri sana hesap verdiğimi gördün Beril nerede duracağını artık öğrensen iyi olur demişti. Ben ise aralarındaki bu gerginliğin sebebi olduğum için o an oldukça tedirgindim.

"Beril; en azından bana bir açıklama borçlusun kısa süre önce birden ortadan yok oldun ve şimdi bu alemden olmayan bir insanla geri döndün bunun yasak olduğunu bile bile neden bunu yapıyorsun Arat diye sormuştu.

"Arat; bu benim sorunum ve kendimi sana bir açıklama yapmak zorunda hissetmiyorum dahası ne yaptığım seni ilgilendirmez ve bundan sonra ne yapacağımda sakın haddin olmayan şeylere burnunu sokayım deme derken birden beni bileğimden tutup çekerek oradan uzaklaştırmıştı. "Mihrap; ne yapıyorsun bırak beni diye o an ona ne kadar çıkışsamda aksine beni bırakmamış peşinden sürükler gibi götürmüştü.

"Arat; artık bana daha fazla sorun çıkarmanı istemiyorum konuşmayı kes ve yürü insan diye öfkeli bir sesle bana bağırmıştı.

"Mihrap; kes şunu kendimde yürüyebilirim bu ne öfke bırak bileğimi derken bir an beni bırakacağını düşünürken tam aksine birden beni belimden tutup büyük ağaçlardan birinin üzerine doğru bir sıçramayla havalanmıştık ağacın gövdesindeki eve vardığımızda beni yere bırakıp geri çekilmişti.

"Arat; burası dünya değil insan sakın kafana göre hareket etmeye kalkma her zaman şansın yolunda gitmeyebilir bunu unutma ben senin yerinde olsam bir an önce dilek dileyip kurtulurdum demişti ve ardından ağaçlara doğru sıçrayarak su tanelerine dönüşüp ortadan kayboluşunu izlemiştim söylediklerinden sonra beni konuşturmamıştı bile o her zaman böyle birisi miydi bilmiyorum ama şu an öfkeli olsam da kendimi denetlemek zorundaydım ve bundan sonra olacaklar hakkında en ufak bir fikrim olmasa da şimdi ne yapacağıma dair yeni şeyler düşünmeliydim su cininin beni getirdiği eve dönüp baktığımda dışarıdan güzel ve şirin görünüyordu evin pencerelerinin kenarlarıboydan boya sarmaşıklarla kaplıydı elimle kapıyı itip içeri girdiğimde ise ilk gözüme çarpan bir yatak ve ağaçtan yontulup şekil verilmiş küçük bir masa olmuştu etraf öylesine tozla kaplıydı ki burayı gören uzun süredir evde kimsenin yaşamadığını bir bakışta anlayabilirdi bu koşuşturma ise beni öylesine yıpratmış ve yormuştu ki yatağın bir kenarına oturup arkama yaslanarak camdan dışarıyıseyretmeye başlamıştım rüzgar sanki daha bir artmış hava bozmuş gibiydi dışarıyı seyrederken gözlerim kapanmış öylece uykuya dalmıştım ne kadardır uyuduğumu bilmeden odadaki bir ses üzerine uyanmıştım o anın verdiği uyku sersemliği ile kendime geldiğimde karşımdakinin kim olduğuna bakmak için başımı kaldırıp etrafı kontrol ederken birden karşıma dikilen kadının bu gün cinin yanında gördüğüm o kadının olduğunu fark etmem pek uzun sürmemişti apar topar ayağa kalktığım sırada ise aniden yanımda belirmişti...

"Mihrap; burada ne arıyorsun diye sormuştum ona.

"Beril; bu soruyu benim sormam gerekmez mi sence insan derken sesi tehlikeli ve bir fısıltı halinde çıkmıştı ve bu da hiç hoşuma gitmemişti.

"Mihrap; bugün cevabını almadın mı neyin peşindesin sen? Ona neden böyle bir cevap vermiştim bilmiyordum ama sezgilerim midir iç güdülerim mi her ne ise beni ona karşı uyarıyordu ve buradan bir an önce gitmesini istiyordum neden bilmiyorum ama.

"Beril; sakın benimle oyun oynamaya kalkma insan derken birden beni boynumdan yakalayıp yatağın üzerine çivilemişdi bana ne yapıyorsa o an yerimden bile kıpırdayamıyordum ne sesim çıkıyordu nede konuşabiliyordum bana bakarken ki gözlerinin rengi alev kırmızısına bürünmüştü ve yüzünde devamlı bir sinir kası seğiriyordu vücudum gittikçe halsizleşiyor sanki an be an bir buz parçasına dönüşüyor gibiydim o anki öfkesini bana kusarken azından şu cümleler dökülmüştü acımasızca; seni buraya Arat neden getirdi bilmiyorum ama buraya gelerek sonunu hazırlamış oldun insan ve ölümün benim ellerimden olacak derken şu an tek bildiğim kendimden geçmek üzere olduğumdu tüm benliğimi derin bir uyku kaplamıştı gözlerim istemsiz kapanırken zorla dudaklarımdan bir iki cümle dökülmüştü o an su cini Aratın ismini söylerken tüm gücüm tükenmiş gibiydi bir ara sanki su cininin sesini duyar gibi olmuştum yoksa beynim mi beni yanıltıyordu ya da bir rüyamı görüyordum.

"Arat; sen ne yaptığını sanıyorsun ahmak kadın hemen onu bırak.

"Beril; bırakmazsam ne olur Arat yoksa benimi öldürürsün derken adeta öfkeden burnundan soluyordu.

"Arat; seni ahmak o insana son bir kutsal dilekle daha bağlıyım eyer olur da ölürse dünyada ebediyen hapis kalırım ve son bir dileği kalmışken ölürse seni kendi ellerimle gebertirim Beril bunu gözümü kırpmadan yaparım derken gözlerinde bunun aksini gösterecek en ufak bir tereddüt bile yoktu Beril ise onun sözlerinden sonra beni bırakmış geri çekilmişti.

"Beril; sen neden bahsediyorsun nasıl oldu bu Arat diye sormuştu su cinine.

"Arat; gözümün önünden hemen kaybol Beril ve dua et bu insan ölmesin yoksa onun peşine ilk ölecek kişi sen olacaksın derken Aratın nasıl öfkelendiğin'in farkına varan Beril adındaki ateş cini paniklemiş ve durumun ciddiyetini fark edip Su Cininin yapacaklarından korkmuş olsa gerekti ki onun son sözlerinden sonra tek bir söz bile söylemeden ortadan kaybolup gitmişti. Benim ise artık dayanacak gücüm kalmamış o an kendimden geçmiştim kendime geldiğimde ise baş ucumda bir sandalyeye oturmuş duvara yaslanarak uyuya kalmış su cini Arat'ı görünce biraz şaşırmıştım uyurken öylesine masum görünüyordu ki tüm gece başımda beklemiş benimle ilgilenmiş olmalıydı ayağa kalkmaya çalışınca biraz başım dönmüştü yinede kendimi toparlayıp yataktan aşağıya inip ona doğru ilerlerken bir iki adım atmıştım ki yine ani bir baş dönmesiyle yere serilirken çıkan ses üzerine su cini Arat'ı uyandırmıştım o ise aniden yerinden kalkıp yanıma çömelince bir an ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Arat; kendine gelmişsin ama ayağa kalkacak kadar iyi olduğunu hiç sanmıyorum insan daha ayağa kalkacak kadar iyi olmadın derken beni omuzlarımdan kavrayıp tekrar yatağa yatırmıştı yastığımı düzeltirken bir an göz göze gelmiştik ama ona nedense asla güvenmek içimden gelmiyordu bir türlü.

"Mihrap; ben iyim ne zamandır beri kendimde değildim diye sorduğumda aramızda kısa bir sesizlik olmuştu.

"Arat; bir haftadır kendinde değilsin insan. Onun bunu yapacağını tahmin etseydim bir şekilde ona engel olabilirdim derken bakışlarında bir endişe belirtisi sezmiştim.

"Mihrap; endişelenme neden endişeleniyorsun ki bir gün bunu sen yapmayacak mıydın zaten dedim ona bakarak o ise son sözlerimden sonra suratının ifadesi birden değişmiş kaşları çatılmıştı aramızda kısa bir sessizlikten sonra su cini sözlerime karşılık vermişti.

"Arat; doğru tamda dediğin gibi insan son bir dileğin için seni hayatta tutuyorum beni sana bağlayan şey bu ve zamanı geldiğinde bu bağı ben koparacağım bunu kendi ellerim ile yapacağım demişti tehditkar bir sesle."Mihrap; bundan şüphem yok işte su cini ama merak ettiğim bir şey var bana saldıran o kadın kimdi merak ettim diye ona sorduğumda su cini hiç birşey söylemeden bir süre öylece bana bakmıştı bu kısa sessizliğin ardından bunu neden merak ediyorsun diye sorduğunda biraz şaşırmıştım insanın kendisini öldürmeye çalışan bir kişiyi merak etmesi normal birşey değilmiydi yerimde o olsaydı kendiside benim gibi karşımdakinin hayatıma neden kasdetmeyi istediğini ve kim olduğunu sormazmıydı diye düşünürken dudaklarımdan bir iki cümle dökülmüştü o an; Çünkü o kadının bana neden saldırdığını merak ediyorum dahası beni senin yanında gördükten sonra deliye dönmesi onun tavırları daha çok aşık bir kadını andırıyordu dedim ona bakarak.

"Arat; sen ne demek istiyorsun insan böyle bir şey olamaz senin ile benim aramda ne olabilir ki kıskanılacak sen bir insansın ve düşmanımsın bundan başka bir şey düşüneceğini hiç sanmıyorum sende bu olanlardan başka şeyler çıkarma saçma fikirlerini de kendine sakla demişti kızgın bir sesle.

"Mihrap; bir dakika su cini şuraya bir açıklık getirelim bu söylediklerimi düşünen ben değilim bana saldıran o kadın ve şunu bilmelisin ki dünyada son ikimiz kalsak ta sana dönüp bakacak en son insan bile değilim senden önce bunu ben belirtmeliyim ki seninle aramızda Hiç bir şey olamaz kafandan neler geçiyor böyle bilmiyorum ama konuyu bu denli saptırman ilginç su cini.

"Arat; o halde hem fikiriz insan seninde dediğin gibi dünyada ikimizde kalsak biz düşmanız değil mi ve bunu hiçbir şey değiştiremez derken birden bana doğru eğilip yüzünü bana doğru yaklaştırınca korkudan gözlerimi kapatmış ellerimin arasındaki battaniyeyi sıkıyordum o ise şu cümlelerle devam etmişti; ve sana kim olduğumu daima hatırlatacağım insan demişti yarı alaycı yarı tehditkar bir sesle.

"Mihrap; bunu hatırlat mana bile gerek yok bunu gayet iyi biliyorum cin lütfen artık bu ani hareketlerden vazgeç derken iyice rahatsız olmuş üzerime örtülen battaniyeye daha bir sıkı sarılıp resmen dibine gömülmüştüm gözlerimi açtığımda ise onunla bir an göz göze gelmiştik ikimizde bir süre öylece yerimizde kala kalmıştık onda beni bu denli etkileyen ne olabilirdi bilmiyorum ama o an iyice bocalamış aklım karışmıştı fakat o an tek bocalayan kişi de ben görünmüyordum ve bu sessizliği de aniden açlıktan guruldayan midem bozmuştu içten içe bir bu eksikti derken yüzümün halini gören cinin ilk defa böyle yüzünde öfke barındırmayan içten bir gülümseme görmüştüm onun gülümsemesiyle yanağında bir gamze belirmişti.

"Arat; anlaşılan miden acıktığını haber veriyor insan derken hala gülümsüyordu.

"Mihrap; evet olamaz mı acıktım işte taştan yapılmadım ya ben insanım acıkabilirim bu normal bir şey değil mi sence dedim dik dik ona bakarak.

"Arat; anlaşıldı sana açlığını giderecek bir şeyler getirmeliyim o halde ve sen yerinden kıpırdama ve benim gelmemi bekle diyerek odadan dışarıya çıkmıştıyarım saat sonra cin elinde küçük içi dolu bir şişe ile geri gelmişti.

"Mihrap; o nedir cin yoksa bir su mu diye sorduğumda su cini evet öyle diye karşılık vermişti ben ise onun sözlerinden sonra alaylı bir sesle o su benim açlığımı mı giderecek şimdi demiştim ona bakarak.

"Arat; evet açlığını giderecek insan onu sizin dünyanızın suyu ile karıştırma bu su bizim dünyamızın kaynağıdır ve biz bundan besleniriz tüm açlığımızısusuzluğumuzu giderir demişti.

"Mihrap; bu inanılmaz öyle ise bakalım bu suyun tadı nasılmış derken su cininin sesini işitmiştim."Arat; bunu bilmen için önce içmelisin değil mi demişti alaycı bir sesle; benimle alay etmesinden oldukça nefret etsem de o an ona bir şey demek içimden gelmemişti suyu içtiğimde ise tadı biraz acı gelmişti tıpkı maden suyunu andırıyordu tadı ama şu an onun dediği gibi açlığım ve susuzluğum dinmişti bu çok şaşırtıcıydı kendimi şu an daha iyi ve dinç yenilenmiş gibi hissediyordum ayağa kalktığım sırada kapıdan içeriye yine o tehlikeli kadının girdiğini gördüğümde tümüyle gerilmiş olduğum yerde kilitlenip kalmıştım onunla göz göze geldiğimde yine o ateş kırmızısı gözlerini üzerime dikmiş o an sanki beni kesip biçer gibiydi

Loading...
0%