__ Benden ölesiye korkman güzel insan bu sana nerede durman gerektiğini gösterir ve görüyorum ki seni öldürmek içinde özel bir çaba sarf etmeme gerek yok bu şu anlık aklımda olmasa da derken Alinin üzerinden bakışlarını bana doğru çevirmişti benim ise bu bakışlardan sonra onun yüzünde şaşkınlıkla gezinen bakışlarımı kaçırmış ve şimdi onun yüzüne bakma cesaretini bir daha kendimde bulamamıştım biliyordum ki o her zamanki gibi kısık bakışlarla beni inceleyerek bir açığımı bulmak için yine zihnimi okuyordu onunda dediği gibi artık su cininin kurallarının geçtiği noktadaydık. Tüm cesaretimi toplayıp ona en sonunda sormam gereken soruyu sormuştum; Buraya ne için geldin su cini Arat diye ona sorduğum sorunun cevabını merakla beklerken etrafımızdaki çalılıklardan gelen bir kaç çatırtı ile tüm dikkati üzerimde olan su cininin bakışları çalılıklara doğru yönelmiş o yöne doğru döndüğümde ise bizlere doğru hızla gelmekte olan yirmi otuz tane kadar dönüşüm geçirmiş insan gözüme çarpmıştı o kadar vahşi ve iğrenç görünüyorlardı ki vücutları tamamen kan ve pislik içerisindeydi bizleri gördüklerinde ise avlarını paylaşmak istemeyen vahşi hayvanlar gibi hızla üzerimize doğru koşmaya başlamışlardı su cini ise onların bize doğru koştuğunu görünce etrafımızı siyah bir sis perdesiyle sarmalayarak bir çember oluşturmuştu çembere değen her zombi ise önce alev alıyor sonra bir kül dumanı halinde yere saçılıyordu doğrusu şu an beklediğim cevabın üzerine su cini onlardan kurtulacaktı biliyordum ama onların ansızın gelişi benim sorum içinde güzel bir kaçış olmuş gibiydi ve o bunu yaparak adım kadar emin olduğum bir şey varsa bu soruyu ona bir daha sorma cesaretini kendimde bula bileceğimden emin değildim...
__ Çünkü seninle kapanmamış bir hesabımız var daha insan derken görüyordum ki o tekrar zihnimde gezinmeye başlamış kendi kendime sormakta zorlandığım sorulara üstü kapalı bir şekilde cevap vermişti.
__ Hesap mı son dileğimle birlikte bir daha benim yüzümü görmek istemeyeceğini düşünüyordum fakat görüyorum ki hala öfkeni kontrol edemiyorsun şimdi ise kapanmamış bir hesabı kapatmaya geldin öylemi derken korkudan ve heyecandan titreyen dizlerim beni ayakta tutmakta zorlansa da onun karşısında zayıf yanlarımı göstermeye niyetim yoktu ve tekrar Aliye dönüp baktığımda onun çoktan kendinden geçmiş olduğunu görünce hızla yanına eğilip nabzını kontrol etmiştim nabzı çok yavaş atıyordu ve biliyordum ki artık ona benim yardım etmem mümkün değildi tekrar su cinine dönüp baktığımda içten içe onun karşısında ezilen bakışlarımla ona yardım etmesi için yalvarıyordum su cini Arat ise tamamen üzerimde kısılmış bakışlarla bana doğru ilerlerken onun aklındaki düşünceleri bilememek değil daha çok beni her zaman yenilmekte olduğu öfkesi korkutmaya başlamıştı o yine karşıma çıktığı bu anda yoksa o tamamen kendi benliğini kayıp mı etmişti bir nefes kadar bana yaklaştığında adeta bakışları içime işliyor git gide hazel sarısına dönen gözleri beni tepeden tırnağa beliren bir korkuyla sarıp sarmalıyordu ta ki onun yüzünde takılı kalan bakışlarım aklımda belli belirsiz gezinen sorularla Alinin yanına doğru eğilmesiyle son bulmuştu su cininin ona yardım etmeye çalıştığını görünce kaskatı kesilen vücudum rahatlamış derin bir nefes almıştım yoksa su cini Arat onu bıraktığım zamandan bu yana çok farklı birimi olmuştu onun vücudundan çıkarak etrafa saçılarak uzayan siyah ışık halinde beliren damarlar Alinin vücuduna girerek beyaz su damlacıkları halinde vücudundan çıkıyor binlerce parçaya bölünüp etrafa saçılıp kısa bir sürede yok oluyordu ta ki bu etkileşim Alinin bacağındaki yara tamamen kapanıncaya kadar sürmüştü Ali normal nefes alışına döndüğü zaman su cini ayağa kalkıp birkaç adım geri çekilmişti bir kaç saniye Alinin üzerinde sabitlediği bakışları bir şey olmasını bekliyor gibiydi olmasını beklediği şeyin ise Alinin yavaşça aralanan gözlerinden anlıyordum ki onun kendisine gelmesini bekliyordu bu olanlar büyük bir mucizeydi ve bu mucize Alinin hayatını kurtarmıştı.
__Neler oluyor en son kendimden geçtiğimi hatırlıyorum Mihrap peki o nerede bizi sağ mı bıraktı yani peki o burada değilse ya o zombiler onlardan da hiç bir iz yok ve aklımı kaçırmaya ramak kaldı bacağıma bakıyorum ne yaradan nede acıdan hiç bir eser yok neler oluyor burada o nereye kaybolduysa geri gelecek hemen toparlanıp kaçalım buradan bilirsin bir cine asla güven olmaz o an Alinin aklının çok karıştığını hemen bir kaç adım arkasındaki ağaca yaslanmış bir şekilde onu izleyen su cinini bile fark etmediğini görünce bir şeyler yapıp daha fazla konuşmaması için onu susturup su cininin öfkesiyle karşı karşıya bırakmamak için hemen onun arkasında dikkatlice onu izleyen su cininin varlığından bir şekilde haberdar etmeliydim çünkü su cininin yüzüne baktığımda Alinin üzerinde takılıp kalan bakışlarının git gide kısıldığını fark etmiştim bu da iyiye işaret değildi hemen Alinin yanına doğru eğilerek omzundan tutup sakinleşmesi için bir kaç kelime sarf etmiştim...
__ Sakin ol zombiler artık yok onları su cini yok etti ve hayatını da o kurtardı derken hemen arkasında duran su cininin olduğu tarafı elimle işaret ettiğimde Alinin yüz hatları tamamen gerilmiş hemen arkasında duran su cinine bakıp bakmamak arasında bir ikileme düşmüş gibiydi... __ Beni o mu kurtardı? derken kekelemiş ve tam karşısına geçen su cinini gördüğünde bir hayli bocalamış bakışlarını yerde sabitlenmişti onun bu halini gören su cini ise bu durumdan bir hayli keyif alıyor gibiydi.
__ Evet insan senin hayatını ben kurtardım bunda şaşırılacak bir şey yok fakat bir şeyi unutmuşa benziyorsun ne zaman öleceğine yalnızca ben karar vereceğim derken su cinin gözleri Alinin yüzüne bakarken daha da bir kısılmış tehditkar bakışları onu yine korkutmayı başarmıştı.
__ Çok güzel yani şimdilik ölümden yırttım fakat beni ne zaman öldüreceğin de belli olmaz diyorsun bunu bir kez daha düşünelim belki bir uzlaşma yolu buluruz ha! Su cini derken gülmeye çalışıyordu ama içten içe su cininden ölesiye korktuğu da çok açıktı.
__ Bence şansını zorlama insan derken alayla alttan alttan gülümsemişti. Su cininin bu tehditkar konuşmasından sonra ise Alinin ağzından bu sefer tek bir kelime dahi çıkmamıştı anlaşılan su cininin mesajını çok iyi algılamış ve onu kızdırmaktan kaçınıyordu.
__ Onu kurtardığın için teşekkür ederim cin fakat buraya neden geldiğini anlayamadım.
__ Artık cinler ve Periler aleminde yapacak hiç bir şeyim yoktu ve bu hayatın çok sıkıcı olmaya başladığını anladığımda aklıma sizler geldiniz seninde bir zamanlar dediğin gibi senden başka bu denli beni kim güldürebilir ki derken yine beni alttan alttan iğnelemiş ve sinirlendirmenin yollarını arıyor gibiydi.
__ Benimle dalga geçmeyi bırak su cini gerçekten neler oldu sen nasıl gedin buraya seni en son bıraktığımda durumun pek iyi değildi Beril denen o cine ne oldu neler yaptın? derken bir yandan da Alinin pür dikkat bizi dinlediğini görebiliyordum bir çok bahsettiğimiz konuyu anlamasa da.
__ İşte bu da benim alışkanlığım olmuş insan Berile gelince o hak ettiği yerde şimdi tek bilmen gereken bu derken kelimeleri nasıl geçiştirdiğini görünce yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sezmiştim.
__ Yolunda gitmeyen bir şeyler var değil mi derken Alinin bir şeyler mırıldanmasıyla su cininin de benimde dikkatim Aliye yönelmişti.
__ Ne zaman her şey yolunda gitti ki şimdi yolunda gitsin derken onun üzerinde sabit kalan bakışlarımızı fark ettiğinde iki elini de hafifçe yukarıya kaldırıp ben sadece kendi kendime düşünüyordum siz bana bakmayın derken bize doğru arkasını dönüp bir kaç adım ileriye doğru gitmişti ve adım gibi biliyordum ki yine kendi kendine söyleniyordu fakat birden Alinin üzerine doğru gelen kocaman bir ışık kütlesi dikkatimizi çekmişti Ali ise bunu çok geç fark ettiğinden kaçmaya bile zamanı olmamıştı ışık kütlesi büyük bir gürültüyle yere düştüğünde yer sarsılmış Ali sırt üstü yere düşerek üstü başı toz toprak olmuştu fakat Arat bir şeylerden tedirgin olmuş olsa gerek ki kaşları çatılmış bir barikat gibi önüme geçerek kısık gözlerle ışık kütlesini izliyordu ve bir süre sonra gözleri gamaştıracak kadar etrafa saçılan ışık kütlesinin yavaş yavaş azalmasıyla içinden bize doğru gelmekte olan iki insan sureti belirmişti bizlere biraz daha yaklaştıklarında bu kişilerin Tuana ve Aysar olduğunu anlamıştık ben ise onları burada görmenin şaşkınlığıyla cine doğru dönmüştüm.
__ Burada neler oluyor ben hayal mi yoksa rüyamı görüyorum onların burada ne işi var Arat? __ Merak etme insan rüyada değilsin o gördüklerini bende görüyorum ta kendileri diye cevap vermişti bense onların neden bizim dünyamıza geldiklerini merak etmeye başlamıştım...
__ Yok artık dünyamız iyice istila altına mı alındı biri burada neler olduğunu bana da anlatabilir mi acaba yoksa keçileri kaçırmama ramak kaldı derken su cini Arat Aliye doğru dönerek ona susması gerektiğini belirtmişti ve tekrar su cini Aysar ve Tuanaya dönerken kaşları çatılmış ve bir hayli gergin tavırları ile dudaklarından bir iki cümle dökülmüştü...
__ Burada ne işiniz var?
__ Buraya seni bulmak için geldik Arat periler alemi ile cinler alemi birbirine karıştı seni arıyor periler hakkında ölüm emri çıkardılar bizde buna egel olmak için buradayız.
__ Bilmelisin ki bundan sonra senin yanındayız gerekirse cinler alemi ile bir olup periler alemiyle savaşacağız bu savaşı bizden biri başlattı ve adalet yerini bulmalı.
__ Sizler neler diyorsunuz periler alemi neden savaş başlattı neden Aratı öldürmeyi istiyorlar?
__ Çünkü baş periyi öldürdüm insan sebebi bu ama beni görmeyi bu kadar arzu ediyorlarsa bu isteklerini gerçekleştirebilirim.
__ Saçmalama Arat buraya sen hayatta kalasın diye geldik ve dünyadaki kara Davut kitabını bulup yok edene kadar sen cin alemine dönmemelisin unuttun mu cin alemine hükmeden her şey o kitapta yazılı peri alemi de bunu biliyor ve sana karşı bunu kullanmaktan çekinmeyecekler o kutsal kitabı bulurlarsa.
__ Sen sen! Baş periyi mi öldürdün Arat? Peki şimdi ne olacak?
__ Bu savaşı ben başlatmadım gerekirse onları da öldürürüm derken öfkelendikçe tekrar değişmeye başladığını görünce onu sakinleştirmek için bir şeyler yapmalıydım...
__ Peki şimdi ne olacak zaten bizim dünya bir virüs altında sizlerde anladığım kadarıyla kendi dünyalarınızı terk edip buraya geldiniz peki burada nasıl hayatta kalacaksınız yaşam kaynaklarınız burada yok kara davut kitabına gelince o ayin yerinde göçük altında kalmış olmalı derken Tuana ve Aysarın bakışları toz toprak içinde kalmış Aliye kaymıştı...
__ Hey! niye bana öyle bakıyorsunuz hiç toz toprak içinde kalan bir insan görmedinizmi ne tuhafki dünyamıza gelirken beni toza toprağa bulamadan fark edebilseydiniz bu halde olmazdım en azından demişti onun son sözleri ile Aratın ona baktığını fark eden Ali; tamam ben sustum diyerek kenara çekilmişti.
__ Kusura bakma insan seni görmek için fazla vaktimiz olmadı ve anlaşılan Arat burada bir hayli insan arkadaşlar edinmişsin kendine ama hala bu arkadaş sana pek alışmış gibi görünmüyor derken bakışlarını Arata doğru çevirmişti bir kaşını alayla kaldırarak.
__ Hiç komik espiri anlayışın yok Aysar ve dost edinmeye gelince benden kimseye dost olmaz bunu en iyi sen bilirsin derken sözleri ve bakışlarıyla Aysarı iğneliyor gibiydi birden ortamın gerildiğini fark eden Tuana ise söze atılarak ortamı yumuşatmak istermiş gibi bir hali vardı.
__ Sakin olun beyler bizlerin şu an daha büyük sorunları var ve Arat bizler sana yardım etmek için buraya geldik ve bilmen gerekir ki seni koruduğumuz da periler tarafından çoktan dışlandık artık bizimde senden başka kimsemiz yok bundan sonra hep beraberiz büyük bir savaş kapımızı çalmak üzere buna hazırlıklı olmalıyız.
__ Bence artık tartışmayalım ve geceyi geçirecek bir yer aramaya başlayalım bir şey daha var ki bir grup arkadaşım daha hala bu ormanın içinde yaşam mücadelesi verirken önce onları bulmalıyız derken su cini Arat bana doğru dönmüştü.
__ Belki de orada kalmaları onlar için en hayırlı yoldur derken imalı ve umursamaz bakışları sanki beni sınıyor gibiydi belki de bu kelimeden sonra hemen lafa atılacağımı biliyor ve sadece beni kızdırmak istiyordu her zamanki gibi bunuda çok iyi başarıyordu.
__ Hemen onları bulalım derken kısık bakışlarla onun yüzündeki her mimik hareketini inceliyordum.
__ Bu sadece bir öneriydi diyerek eliyle gideceğimiz yönü göstererek o yöne doğru ilerlemeye başlamıştı onun bu hali hareketinden sonra bir mana çıkarmış olsa gerekti ki Aysar alttan alttan gülümsemişti bir kaç dakika öyle sessizce ilerlerken ormanın içinde Arat Aysara doğru dönerek benim yanımda barınmak istiyorsan arkamdan alttan alttan gülmeyi kesmelisin derken sesi bir hayli uyarıcıydı bu kelimelerinden sonra ise Tuana Aysarı hafifçe dürtmüş kulağına bir şeyler fısıldamıştı söylediği kelimeleri ne kadar duyamasam da onların bu hareketinden sonra ise ağır adımlarla yanımda ilerleyen Ali bana doğru eğilip kısık sesle bir iki cümle söylemişti...
__ Bence bu cin Aysar denilen kişiye fena kıl oluyor sebebini anlamasamda bunu hissedebiliyorum doğrusu onu benimde gözüm pek tutmadı o yanındaki hatunla da ne kadar içli dışlı öyle hakkını vermek lazım pekte güzel aslında.
__ Orasını bilemem ama Aysarın yanındaki onun kız kardeşi ve aynı zamanda da onlar su ciniyle de kardeş sen pek muhabetlere girme çoğu zaman bende kaçınıyorum derken hemen önümüzden yürüyen Tuana bize doğru dönerek hafifçe gülümsemişti anlaşılan söylediğimiz her kelimeyi harfi harfine duymuş pekte komiğine gitmişti yolumuzda bir kaç saattir ilerlerken sonunda üç dört tane hayatta kalmayı başaran arkadaşlarımıza rastlamıştık bu kişiler Pusat, Vedat, Halil ve Seherdi önce onlarda Arat Aysar ve Tuanaya alışmakta bir hayli zorlanıp korksalar da sonunda onları kabullenmekten başka bir çareleri olmadığını anlamaları uzun sürmemişti işte o günden sonra saatler günleri günler haftaları kovalamıştı bu süre içerisinde ne kadar Aratla Aysar didişip kavga etseler de sanırım aralarındaki kardeşlik bağı çoktan kurulmuştu doğrusu onların bizim hayatımıza girdiklerinden beri her şey yolunda gidiyor ve korkmadan rahatça uyuyor ve besleniyorduk fakat biliyordum ki bu iyi günlerimiz bitecek ve savaş kapımızı çalacaktı Arat karşıma çıktığından beri her yerde yanımda oluyor ve asla arkasından ayrılmama izin vermiyordu adeta o benim gölgem gibiydi ve bana kendi gölgesinden başka hiç bir şeyin değmesine izin vermiyordu doğrusu onun bu hareketlerine pek alışık olmasam da o bu haline beni çoktan alıştırmıştı biz onunla gece ve gündüz kadar farklı olsak da bizi birbirimize çeken görünmez bir bağ vardı bu kimi zaman bitmeyen kavgalar çekişmeler bazen de onu ölesiye eğlendiren sakarlıklarım olsa da zaman onun yanında akıp gidiyordu artık saklanmıyorduk zebanileşmiş insanlar artık onlardan saklanıyordu fakat iki üç gündür yolunda gitmeyen bir şeyler vardı kimi geceler Arat sessizce dışarıya çıkıyor öylece uzun uzun gök yüzünü izliyordu bir şeylerden tedirgindi ama bunu hiç kimseyle paylaşmıyordu bundan iki gün sonra ise hava tamamen bozmuş adeta mevsimler birbirine girmişti on on beş dakikada bir havanın dengesi değişiyor kimi zaman kar kimi zaman yağmur kimi zaman ise şimşekler gök yüzünü büyük bir gürültüyle sarmalıyordu artık Aysar da Tuana da Arat gibi bir şeyleri bekliyor gibiydi ve korkulan gün gelip çatmıştıbu gün hava adeta delirmiş gök yüzünden ateş ve şimşek kıvılcımları düşüyordu bize ise sadece o an hazır olmamızı söylemişlerdi Tuana etrafımızı büyük bir su çemberiyle çevreleyerek bizi dış etkenlerden korumak için harekete geçmişti artık her yerden çıkıyorlardı kimisi kum gibi toprak altından kimisi gök yüzünden bir yağmur tanesi gibi toprağa düşüyordu gördüğüm manzara dehşet vericiydi adeta soluğum kesilmiş daha önce neredeyse hiç görmediğim ırklar değişik nesiller gözüme çarpıyordu biliyordum ki bazıları Aratı almaya gelmiş bazıları ise perileri yok etmeye gelmişti ve tüm bu yaşananlara rağmen Tuana ve Aysar Aratı korurken Aratta aynı şekil de onları kolluyordu ve onlar ölümüne savaşın üzerine giderken hiç birinin pes etmeye niyeti yoktu belki de bu savaş günlerce belki de aylarca sürecekti ama onlar ya hep yanımızda olacaktı ya da hep birlikte ölecektik.
"Ölüm sessizliği bu olsa gerekti gördüğüm bu dehşet verici görüntü karşısında korkuyu iliklerime kadar hissetmiştim ama bu ölüm korkusu değildi kaybetme korkusuydu. Dünyamdaki bu virüs zaten tüm sevdiklerimi elimden almıştı şimdi ise Arat'ı kaybetme korkusunu yaşıyordum bu seferki savaş bizim savaşlara benzemiyordu ve görüyordum ki biz insanların onların karşısında en küçük bir şansı dahi yoktu Kara büyü kitabını bulmak için ilerlediğimiz yolda hiç beklemediğimiz bir anda kapana kısılmıştık. Tuananın yapmış olduğu su kalkanına doğru hamle yaptıklarında Aysar onları su fırtınasıyla karşılamıştı ama o kadar kalabalıklardı ki çok geçmeden saniyeler içinde tüm periler etrafımızı bir karınca sürüsü gibi sarmıştı köşeye sıkıştığımız ümitlerimizin tükendiği o dehşet anında yerden ve havadan ateş halkalarının içinden ardı ardına çıkan Aratın kabilesi gelmiş perilere karşı korumak için atağa geçmişlerdi.
__ Zamanlama harika bu bizlere biraz daha süre kazandırır siz insanlar birbirinize yakın durun kalkandan çıkmayın derken kalkandan kendisi çıkmaya tam hazırlandığı sırada boğazımı sıkan o kaybetme korkusuyla onu bileğinden yakalamıştım benim bu hareketimden sonra Aratın tüm dikkati üzerime yönelmiş gözlerini gözlerime kilitlemiş kısık bakışları ile yüzüme bakmıştı.
__ Kalkandan neden çıkıyorsun Arat onlar senin peşinde kendini tehlikeye atıyorsun son sözlerim ile Aratın bakışları onun bileğini tuttuğum elime ardından da yavaşça tekrar yüzüme doğru çıkmıştı.
__ Garip insan yoksa sen benim için endişeleniyor musun derken sesinde inceden inceye bir alay sezmiştim. Bu benim canımı sıksa da gerçek buydu onun için gerçekten endişe duyuyordum ve ona bir şey olacak korkusuyla tüm benliğimi bir panik sarmıştı. Bilmiyordu ki onunla geçirdiğim bu kısa süre içinde sol yanımda öyle bir yer edinmişti ki soluduğum hava aldığım nefes olmuştu.
__ Biraz da bu endişenin kırıntısını sen duysan hiç fena olmaz Arat bu konuda Mihrap endişe duymak da çok haklı.
__ Başıma duygu tercümanı mı kesildin Aysar doğrusu bu gözlerimi yaşarttı sonra ağlaşırız ama birimizin de dışarı çıkması lazım o da ben oluyorum derken Mihrabın arkadaşları pür dikkat bizi izliyordu ama cesaret edip de ağızlarından tek bir kelime de çıkmamıştı bu da benim işime gelirdi.
__ Benimle dalga geçmenden hoşlanmıyorum Arat ama evet senin için endişeleniyorum her zaman burnunun dikine gidiyorsun çünkü derken Arat sözümü bir anda kesmiş birden yüzüme doğru yaklaşınca o an nefes almayı bile unutmuş öylece ona bakakalmıştım.
__ Hoşlandığın şeyi konuşalım o halde ne dersin derken bir kaşını alayla havaya kaldırmış yüzümün her mimiğini inceliyordu adım kadar emindim ki o şu an benim kendime bile itiraf edemediğim ve aklımdan geçen düşüncelere odaklanmış olduğuna emindim o an bunun düşüncesi bile beni köşeye sıkıştırıp baştan tırnağa kızartmaya yetmiş ve aniden ondan gözlerimi kaçırmış bir iki adım geri çekilmiştim.
"Onun bu şekilde yüzünün kızarması ve utanması hoşuma gidiyordu en güzeli ise onun düşüncelerinde özgürce gezinmek idi ve bu sefer ona karşı hissettiğim bu duyguların bir karşılığı olması hem beni şaşırtmış hem de içimi rahatlatmıştı bu kadın beni seviyordu tıpkı benim de onu sevdiğim gibi ama itiraf da edemiyordu onun düşüncelerinde özgürce gezinirken gözlerimi onun beni büyüleyen o eşsiz güzellikteki zümrüt yeşili gözlerine kenetlemiştim.
__ Benim soluğumu kesen bu keskin bakışıyla onun bileğini tutan elimi aniden geri çekme gereği duymuş ve öylede yapmıştım; Bana niye öyle bakıyorsun ne demek istiyorsun derken çok kötü kekelemiş panikten adeta kurduğum cümleleri yutmuştum onun ise bu halimle eğlendiğine adım kadar emindim.
__ Daha ne kadar tutacaksın.
__ N.. Ne! diye kekelemiş idim ona bakarken ve aniden bakışlarının dudaklarıma kaydığını görünce bir an nefes almayı unutmuş öylece ona bakakalmıştım bu adam bana ne yapıyordu böyle neden gözlerimi ondan kurtaramıyordum bir türlü onun gözlerinin büyüsüne kapılmış derinlere çekilirken birden yüzüme doğru eğilince gözlerimi o korkuyla kapatmıştım yanaklarıma hücum eden sıcaklık ile tüm yüzümün o an alev alıp yandığını sanmıştım ve birden kulağıma doğru eğilince boynuma çarpan o sıcak nefesi ile sanki ayaklarımın zembereği o an boşalmışta yere yığılacak gibi hissediyordum tüm bu hisler beni köşeye sıkıştırdığı yetmiyormuş gibi Aratın dudaklarından dökülen son bir kaç cümle ile yerimde iyice afallamıştım.