Yeni Üyelik
19.
Bölüm

SU CİNİ BÖLÜM 18

@zifiri

"Ali; yok artık dünyamız iyice istila altına mı alındı biri burada neler olduğunu bana da anlatabilir mi acaba yoksa keçileri kaçırmama ramak kaldı derken su cini Arat Aliye doğru dönerek ona susması gerektiğini belirtmişti ve tekrar su cini Aysar ve Tuanaya dönerken kaşları çatılmış ve bir hayli gergin tavırları ile dudaklarından bir iki cümle dökülmüştü...

"Arat; burada ne işiniz var diye sormuştu.

"Aysar; buraya seni bulmak için geldik Arat periler alemi ile cinler alemi birbirine karıştı seni arıyor periler hakkında ölüm emrini çıkardılar bizde buna egel olmak için buradayız demişti.

"Tuana; bilmelisin ki bundan sonra senin yanındayız gerekirse cinler alemiyle bir olup periler alemiyle savaşacağız bu savaşı bizden biri başlattı ve adalet yerini bulmalı demişti.

"Mihrap; sizler neler diyorsunuz periler alemi neden savaş başlattı neden Aratıöldürmeyi istiyorlar diye sormuştum.

"Arat; çünkü baş periyi öldürdüm insan sebebi bu ama beni görmeyi bu kadar arzu ediyorlarsa bu isteklerini gerçekleştirebilirim demişti.

"Aysar; saçmalama Arat buraya sen hayatta kalasın diye geldik ve dünyadaki kara Davut kitabını bulup yok edene kadar sen cin alemine dönmemelisin unuttun mu cin alemine hükmeden her şey o kitapta yazılı peri alemi de bunu biliyor ve sana karşı bunu kullanmaktan çekinmeyecekler o kutsal kitabı bulurlarsa derken sözlerinde ciddi olduğu her halinden belliydi.

"Mihrap; sen sen! Baş periyi mi öldürdün Arat? Peki şimdi ne olacak demiştimkorkuyla.

"Arat; bu savaşı ben başlatmadım gerekirse onları da öldürürüm derken öfkelendikçe tekrar değişmeye başladığını görünce onu sakinleştirmek için bir şeyler yapmalıydım...

"Mihrap; peki şimdi ne olacak zaten bizim dünya bir virüs altında sizlerde anladığım kadarıyla kendi dünyalarınızı terk edip buraya geldiniz peki burada nasıl hayatta kalacaksınız yaşam kaynaklarınız burada yok kara davut kitabına gelince o ayin yerinde göçük altında kalmış olmalı derken Tuana ve Aysarın bakışları toz toprak içinde kalmış Aliye kaymıştı...

"Ali; Hey! niye bana öyle bakıyorsunuz hiç toz toprak içinde kalan bir insan görmedinizmi ne tuhafki dünyamıza gelirken beni toza toprağa bulamadan fark edebilseydiniz bu halde olmazdım en azından demişti onun son sözleri ile Aratın ona baktığını fark eden Ali; tamam ben sustum diyerek kenara çekilmişti.

"Aysar; kusura bakma insan seni görmek için fazla vaktimiz olmadı ve anlaşılan Arat burada bir hayli insan arkadaşlar edinmişsin kendine ama hala bu arkadaş sana pek alışmış gibi görünmüyor derken bakışlarını Arata doğru çevirmişti bir kaşını alayla kaldırarak.

"Arat; hiç komik espiri anlayışın yok Aysar ve dost edinmeye gelince benden kimseye dost olmaz bunu en iyi sen bilirsin derken sözleri ve bakışlarıyla Aysarı iğneliyor gibiydi birden ortamın gerildiğini fark eden Tuana ise söze atılarak ortamı yumuşatmak istermiş gibi bir hali vardı.

"Tuana; sakin olun beyler bizlerin şu an daha büyük sorunları var ve Arat bizler sana yardım etmek için buraya geldik ve bilmen gerekir ki seni koruduğumuz da periler tarafından çoktan dışlandık artık bizimde senden başka kimsemiz yok bundan sonra hep beraberiz büyük bir savaş kapımızı çalmak üzere buna hazırlıklı olmalıyız demişti.

"Mihrap; bence artık tartışmayalım ve geceyi geçirecek bir yer aramaya başlayalım ve bir şey daha var ki bir grup arkadaşım daha hala bu ormanın içinde yaşam mücadelesi verirken önce onları bulmalıyız derken su cini Arat bana doğru dönmüştü.

"Arat; belki de orada kalmaları onlar için en hayırlı yoldur derken imalı ve umursamaz bakışları sanki beni sınıyor gibiydi belki de bu kelimeden sonra hemen lafa atılacağımı biliyor ve sadece beni kızdırmak istiyor gibiydi her zamanki gibi bunuda çok iyi başarıyordu.

"Mihrap; hemen onları bulalım derken kısık bakışlarla onun yüzündeki her mimik hareketini inceliyordum.

"Arat; bu sadece bir öneriydi diyerek eliyle gideceğimiz yönü göstererek o yöne doğru ilerlemeye başlamıştı onun bu hali hareketinden sonra bir mana çıkarmış olsa gerekti ki Aysar alttan alttan gülümsemişti bir kaç dakika öyle sessizce ilerlerken ormanın içinde Arat Aysara doğru dönerek benim yanımda barınmak istiyorsan arkamdan alttan alttan gülmeyi kesmelisin derken sesi bir hayli uyarıcıydı bu kelimelerinden sonra ise Tuana Aysarı hafifçe dürtmüş kulağına bir şeyler fısıldamıştı söylediği kelimeleri ne kadar duyamasam da onların bu hareketinden sonra ise ağır adımlarla yanımda ilerleyen Ali bana doğru eğilip kısık sesle bir iki cümle söylemişti...

"Ali; bence bu cin Aysar denilen kişiye fena kıl oluyor sebebini anlamasamda bunu hissedebiliyorum doğrusu onu benimde gözüm pek tutmadı o yanındaki hatunla da ne kadar içli dışlı öyle hakkını vermek lazım pekte güzel aslında demişti.

"Mihrap; orasını bilemem ama Aysarın yanındaki onun kız kardeşi ve aynızamanda da onlar su ciniyle de kardeş sen pek muhabetlere girme çoğu zaman bende kaçınıyorum derken hemen önümüzden yürüyen Tuana bize doğru dönerek hafifçe gülümsemişti anlaşılan söylediğimiz her kelimeyi harfi harfine duymuş pekte komiğine gitmişti yolumuzda bir kaç saattir ilerlerken sonunda üç dört tane hayatta kalmayı başaran arkadaşlarımıza rastlamıştık bu kişiler Pusat, Vedat, Halil ve Seherdi önce onlarda Arat Aysar ve Tuanaya alışmakta bir hayli zorlanıp korksalar da sonunda onları kabullenmekten başka bir çareleri olmadığını anlamaları uzun sürmemişti işte o günden sonra saatler günleri günler haftaları kovalamıştı bu süre içerisinde ne kadar Aratla Aysar didişip kavga etseler de sanırım aralarındaki kardeşlik bağı çoktan kurulmuştu doğrusu onların bizim hayatımıza girdiklerinden beri her şey yolunda gidiyor ve korkmadan rahatça uyuyor ve besleniyorduk fakat biliyordum ki bu iyi günlerimiz bitecek ve savaş kapımızı çalacaktı Arat karşıma çıktığından beri her yerde yanımda oluyor ve asla arkasından ayrılmama izin vermiyordu adeta o benim gölgem gibiydi ve bana kendi gölgesinden başka hiç bir şeyin değmesine izin vermiyordu doğrusu onun bu hareketlerine pek alışık olmasam da o bu haline beni çoktan alıştırmıştı biz onunla gece ve gündüz kadar farklı olsak da bizi birbirimize çeken görünmez bir bağ vardı bu kimi zaman bitmeyen kavgalar çekişmeler bazen de onu ölesiye eğlendiren sakarlıklarım olsa da zaman onun yanında akıp gidiyordu artık saklanmıyorduk zebanileşmiş insanlar artık onlardan saklanıyordu fakat iki üç gündür yolunda gitmeyen bir şeyler vardı kimi geceler Arat sessizce dışarıya çıkıyor öylece uzun uzun gök yüzünü izliyordu bir şeylerden tedirgindi ama bunu hiç kimseyle paylaşmıyordu bundan iki gün sonra ise hava tamamen bozmuş adeta mevsimler birbirine girmişti on on beş dakikada bir havanın dengesi değişiyor kimi zaman kar kimi zaman yağmur kimi zaman ise şimşekler gök yüzünü büyük bir gürültüyle sarmalıyordu artık Aysar da Tuana da Arat gibi bir şeyleri bekliyor gibiydi ve korkulan gün gelip çatmıştıbu gün hava adeta delirmiş gök yüzünden ateş ve şimşek kıvılcımları düşüyordu bize ise sadece o an hazır olmamızı söylemişlerdi Tuana etrafımızı büyük bir su çemberiyle çevreleyerek bizi dış etkenlerden korumak için harekete geçmişti artık her yerden çıkıyorlardı kimisi kum gibi toprak altından kimisi gök yüzünden bir yağmur tanesi gibi toprağa düşüyordu gördüğüm manzara dehşet vericiydi adeta soluğum kesilmiş daha önce neredeyse hiç görmediğim ırklar değişik nesiller gözüme çarpıyordu biliyordum ki bazıları Aratı almaya gelmiş bazıları ise perileri yok etmeye gelmişti ve tüm bu yaşananlara rağmen Tuana ve Aysar Aratı korurken Aratta aynı şekil de onları kolluyordu ve onlar ölümüne savaşın üzerine giderken hiç birinin pes etmeye niyeti yoktu belki de bu savaş günlerce belki de aylarca sürecekti ama onlar ya hep yanımızda olacaktı ya da hep birlikte ölecektik.

"Ölüm sessizliği bu olsa gerekti gördüğüm bu dehşet verici görüntü karşısındakorkuyu iliklerime kadar hissetmiştim ama bu ölüm korkusu değildi kaybetmekorkusuydu. Dünyamdaki bu virüs zaten tüm sevdiklerimi elimden almıştı şimdi ise Arat'ı kaybetme korkusunu yaşıyordum bu seferki savaş bizim savaşlarabenzemiyordu ve görüyordum ki biz insanların onların karşısında en küçük bir şansı dahi yoktu Kara büyü kitabını bulmak için ilerlediğimiz yolda hiç beklemediğimiz bir anda kapana kısılmıştık. Tuananın yapmış olduğu su kalkanına doğru hamle yaptıklarında Aysar onları su fırtınasıyla karşılamıştı ama o kadar kalabalıklardı ki çok geçmeden saniyeler içinde tüm periler etrafımızı bir karınca sürüsü gibi sarmıştı köşeye sıkıştığımız ümitlerimizin tükendiği o dehşet anında yerden ve havadan ateş halkalarının içinden ardı ardına çıkan Aratın kabilesi gelmiş perilere karşı korumak için atağa geçmişlerdi.

"Arat; zamanlama harika bu bizlere biraz süre kazandırır siz insanlar birbirinizeyakın durun kalkandan çıkmayın derken kalkandan kendisi çıkmaya tam hazırlandığı sırada boğazımı sıkan o kaybetme korkusuyla onu bileğinden yakalamıştım benim bu hareketimden sonra Aratın tüm dikkati üzerime yönelmiş gözlerini gözlerime kilitlemiş kısık bakışlarıyla bana bakıyordu.

"Mihrap; kalkandan neden çıkıyorsun Arat onlar senin peşinde kendini tehlikeyeatıyorsun son sözlerim ile Aratın bakışları onun bileğini tuttuğum elime ardından da yavaşça tekrar yüzüme doğru çıkmıştı.

"Arat; garip insan yoksa sen benim için endişeleniyor musun derken sesindeinceden inceye bir alay sezmiştim.Bu benim canımı sıksa da gerçek buydu onun için gerçekten endişe duyuyordumve ona bir şey olacak korkusuyla tüm benliğimi bir panik sarmıştı. Bilmiyordu kionunla geçirdiğim bu kısa süre içinde sol yanımda öyle bir yer edinmişti ki kendine soluduğum hava aldığım nefes olmuştu.

"Aysar; biraz da bu endişenin kırıntısını sen duysan hiç fena olmaz Arat bu konuda Mihrap endişe duymak da çok haklı.

"Arat; başıma duygu tercümanı mı kesildin Aysar doğrusu bu gözlerimi yaşarttısonra ağlaşırız ama birimizin de dışarı çıkması lazım o da ben oluyorum derken Mihrabın arkadaşları pür dikkat bizi izliyordu ama cesaret edip de ağızlarından tek bir kelime de çıkmamıştı bu da benim işime gelirdi.

"Mihrap; benimle dalga geçmenden hoşlanmıyorum Arat ama evet senin içinendişeleniyorum her zaman burnunun dikine gidiyorsun çünkü derken Arat sözümü bir anda kesmiş birden yüzüme doğru yaklaşınca o an nefes almayı bile unutmuş öylece ona bakakalmıştım.

"Arat; hoşlandığın şeyi konuşalım o halde ne dersin derken bir kaşını alayla havaya kaldırmış yüzümün her mimiğini inceliyordu adım kadar emindim ki o şu an benim kendime bile itiraf edemediğim ve aklımdan geçen düşüncelere odaklanmış olduğuna emindim o an bunun düşüncesi bile beni köşeye sıkıştırıp baştan tırnağa kızartmaya yetmiş ve aniden ondan gözlerimi kaçırmış bir iki adım geri çekilmiştim.

"Arat; onun bu şekilde yüzünün kızarması ve utanması hoşuma gidiyordu en güzeli ise onun düşüncelerinde özgürce gezinmek idi ve bu sefer ona hissettiğim bu duyguların bir karşılığı olması hem beni şaşırtmış hem de içimi rahatlatmıştıbu kadın beni seviyordu tıpkı benim de onu sevdiğim gibi ama itiraf da edemiyordu onun düşüncelerinde özgürce gezinirken gözlerimi onun beni büyüleyen o eşsiz güzellikteki zümrüt yeşili gözlerine kenetlemiştim.

"Mihrap; benim soluğumu kesen bu keskin bakışıyla onun bileğini tutan elimi aniden geri çekme gereği duymuş ve öylede yapmıştım; bana niye öyle bakıyorsun ne demek istiyorsun derken çok kötü kekelemiş panikten adeta kurduğum cümleleri yutmuştum onun ise bu halimle eğlendiğine adım kadar emindim.

"Arat; Daha ne kadar tutacaksın.

"Mihrap; N.. Ne! diye kekelemiş idim ona bakarken ve aniden bakışlarının dudaklarıma kaydığını görünce bir an nefes almayı unutmuş öylece ona bakakalmıştım bu adam bana ne yapıyordu böyle neden gözlerimi ondan kurtaramıyordum bir türlü onun gözlerinin büyüsüne kapılmış derinlere çekilirken birden yüzüme doğru eğilince gözlerimi o korkuyla kapatmıştım yanaklarıma hücum eden sıcaklık ile tüm yüzümün o an alev alıp yandığını sanmıştım ve birden kulağıma doğru eğilince boynuma çarpan o sıcak nefesi ile sanki ayaklarımın zembereği o an boşalmışta yere yığılacak gibi hissediyordum tüm bu hisler beni köşeye sıkıştırdığı yetmiyormuş gibi Aratın dudaklarından dökülen son bir kaç cümle ile yerimde iyice afallamıştım.

"Arat; Nefes al artık kendini her türlü ele veriyorsun Mihrap.

"Mihrap; O anın şokuyla olanları hazmetmeye çalışıyordum o bana az önce ilk defa adımla mı seslenmişti evet adımla seslenmişti üstelik beni de az önceki değimiyle köşeye sıkıştırmıştı düşüncelerimden Tuananın sesiyle sıyrılmış onun gözlerine hapsolmuş gözlerimi beni o büyüleyen eşsiz mavilerinden kurtarmıştıbu da sanırım Tuananın sayesinde olmuştu yetişmeseydi kalbim oracıkta bu heyecana daha fazla dayanmaya bilirdi.

"Tuana; hiç değişmeyeceksin Arat kalkandan çıkmanı istemiyor hiç birimiz anlasana periler zaten senin peşinde bunu bile bile nasıl çıkarsın biz onlarıoyalarız Abim ile sende insanları güvenli bir yere götür.

"Arat; onlara birlikte karşı koymazsak hiç bir şansınız yok çok kalabalıklar ve İnsanlar kalkanın içinden çıkmadığı sürece korunurlar ve bu konu tartışmaya kapanmıştır deyip kalkandan çıkarken gözleri yine o zifiri siyahlığa bürünmüştü siyah tırnakları uzarken vücudunda ki siyah dövme ateş gibi parlamaya başladığın da vücudundan siyah kanatlarını çıkarmış perilere doğru yönelmişti bir yandan ateşi kullanıyor diğer yandan su gücüyle perileri kıskıvrak yakalayıp yerden çıkardığı ağaç kökleri ile sarıp yok ediyordu Tuana ile Aysar da Aratın geri adım atmayacağını anladıklarında kalkandan çıkmış perilere karşı atağa geçmişlerdi korkuyla olanları izlerken yüreğim ağzımda her an tetikteydim Aratın kabilesi de onlara yardım ediyor perileri geri püskürtüyordu sonunda büyük kayıp veren periler toplanarak geri çekilmiş kaçmışlardı ama bu savaşın bitmiş olduğunu göstermiyordu her şey durulduğunda cin kabilesinden bir kadın Arata doğru yürümeye başladığında dikkatim o yöne kaymıştı kimdi bu kadın onun profilini incelerken teninin esmere yakın saçları ise siyah dalgalı bir şekilde kalçalarına iniyordu bir seksen boylarında hafif etine dolgun yeşil gözlü bir kadındı.

"Tina; efendim onları geri püskürttük lakin vaz geçtiklerini hiç sanmıyorum siz bizim liderimizsiniz bu savaş son bulana kadar sizi koruyacağız.

"Arat; bunu yapmak zorunda değilsiniz Tina kabileme bir şey olsun istemiyorum.

"Tina; bende size bir şey olsun istemiyorum efendim siz bize Alazın emanetisinizderken Aratın elini tutmuştu o an hissettiğim kıskançlık duygusu ile kalkandan çıkıp yanlarına vardığım da ikisi de bana dönmüştü.

"Mihrap; onların ellerine baktığım da Arat baktığım yeri fark edip alayla bir kaşını havaya kaldırıp bana bakınca Tuana ile Aysara yönelmiştim; şimdilik gittiler sizce bundan sonra ne olacak derken bir yandan da göz ucuyla Arata bakıyordum.

"Aysar; çok kayıp verdikleri için çekildiler ama tekrar geleceklerdir buna hazırlıklı olmalıyız.

"Tuana; benim düşüncem de bu abim haklı.

"Ali; çok güzel şimdilik yaşıyoruz yani geri dönebilirler.

"Tuana; evet İnsan maalesef öyle.

"Tina; evet plan kurup tekrar saldıracaklardır bunun için bir sonraki adımlarınıtahmin etmeliyiz.

"Arat; o halde planlarını kafalarına geçirmek boynumuzun borcu oldu derken budüşüncesiz umursuz halleri beni sinir ediyordu her seferinde bu adam benidelirtmeyi başarıyordu doğrusu.

"Mihrap; ava giderken avlanmayalım da belanın kucağına atlamakta çok ünlüsün bu sıralar.

"Tina; ben ve kabiledekiler onu koruruz o bizim liderimiz derken hayran bakışlarla Arata bakışını yakaladığım da sinirden göz devirmeden edememiştim.

"Mihrap; koruyun canım koruyun tabi...

"Arat; bu arada yaralılarımızı toparlayın ve tedavi edin Tina.

"Tina; tabi efendim bu arada siz yaralandınız mı bir şeyiniz yok değil mi?

"Mihrap; ah! Evet kalbinden yara almış olabilir bir kontrol et istersen dediğimdeherkesin gözü benim üzerime dönünce azımdan çıkan kelimeler yüzünden şimdiden pişmanlık duymaya başlamıştım her zamanki gibi öfkelendiğimde çenemi tutmakda başarılı olamamıştım.

"Arat; hımm! Teşhisi sen koyduğuna göre sen kontrol etmelisin o halde derken bana doğru yürümeye başlayınca paniklemiş kendi kafama sıkmıştım resmen hay! dilimi..."Mihrap; ne ne! Teşhisi ben doktor muyum hem bir şeyin yok senin devrelerin dışında derken konuyu hemen değiştirmek için bizimkilere dönüp hadi biz kalacak bir yer bakınalım yiyecek de bulmalıyız hem diyerek kaçış yolunu bulmuştum ama adım kadar da emindim ki şu an Arat bu halim ile çok eyleniyordu nede olsa aptal gibi oltaya gelmiştim.

"Ali; bu defa yol bizi nereye sürükleyecek bakalım umarım yiyecek bir şeylerbuluruz.

"Mihrap; bilmiyorum hayat nereye sürüklerse Ali barınacak bir yer ve yiyecekbulmaktan başka çaremiz yok."Seher; ben çok acıktım yürüyecek halim kalmadı daha fazla.

"Aysar; yardım etmemi ister misin?

"Seher; biraz dinlensek toparlarım da şu an çok kötüyüm.

"Tuana; abi sen en iyisi Seheri taşı baksana hiç iyi görünmüyor.

"Seher; hayır! Buna gerek yok sadece biraz dinlenmeliyim.

"Aysar; sana gerek olup olmadığını sormadım ki yürüyecek halin bile yok derkeneğilip bir çırpıda Seheri kucağına almıştı Aysarın bu hareketinden sonra pancar gibi kızaran seherin komik hallerini izliyordum bu ikili aslında fena görünmüyordu ve büyük ihtimal Seher Aysardan etkileniyordu yol boyunca bu komik ikiliyi izlerken gözlerim Arat'ı aramıştı önde gidenler arasında göremeyince ardıma dönüp bakarken Arat ile burun buruna gelmiştik o ne ara bu kadar yakınıma gelmişti ve ben fark etmemiştim.

"Arat; ne o İnsan beni mi arıyordun dedi sırıtarak.

"Mihrap; sen sen! Ne ara bu kadar yakınıma geldin derken adeta kurduğumcümleleri yutmuştum.

"Arat; ben zaten sana hep bir nefes kadar uzaklıkta değil miydim sende benigöremeyince bunu yadırgadın sanırım derken ellerini arka ceplerine sokup yüzüme doğru eğilince o an nefes almayı unutmuştum ve yine aklımı almıştı bu adam.

"Mihrap; Allah'ım yine nefes alamıyorum kaldım yine nefes al kızım nefes al diye telkin etsem de kendimi o bu kadar yakınımdayken bu imkansızdı.

"Arat; nefes al insan nefes al derken gülerek yanımdan uzaklaşınca anca nefesalabilmiş kendime gelmiştim bu adam bir gün beni öldürecekti ona ne ara bu kadar tutulmuştum ben aklımı esir alan bu düşüncelerimden bir an sıyrılıp arkadaşlarımın ardından yürümeye devam ettim sonunda arayışlarımız sonucunda yiyecek içecek bir şeyler bulmuştuk akşama doğru bir yerde ateş yakıp bir şeyler yiyip içtikten sonra herkes ateşe yakın yerlere serilip uzanmıştıkimimiz uyumuş kimimiz birbirleri ile sohbette idi bense Arat ile ateşin başında oturmuş odunların yanışını izliyordum o da beni bedenime öyle bir yorgunluk düşmüştü ki olduğum yerde uzanıp uykuya dalmıştım sabaha doğru uyandığımda kendimi Arata sarılırken bulmuştum ben uyanmıştım ama o daha uyanmamıştı bu fırsattan yararlanıp uzun uzun izledim onu uyurken öyle tatlıgörünüyordu ki ona hayran hayran bakmamı engelleyemiyordum uyanmasına yakın yavaşça geri çekilmeye çalıştığım da uyanmış bir gözünü açarak muzipçe konuşmaya başlamıştı ve ben yine yakalanmıştım.

"Arat; sen beni mi izliyordun üstelik üzerimde uyumuşsun.

"Mihrap; hiçte bile niye izleyecekmişim seni uyku hali o ne yapıyım gelip dibimeyatmışsın.

"Arat; ee! sende fırsatı kaza etmemişsin bahanen buysa bunu kendi gözlerimle gördüm şimdi inkar mı ediyorsun yemezler derken sırıtmıştı.

"Mihrap; sen yanlış görmüşsün derken ayağa kalkıp yine her zaman ki gibitopuklamıştım ama ardımdan sinsi bir gülüşle beni izlediğine emindim; nöbeti sen mi tuttun Aysar?

"Aysar; evet ben tuttum sen nasılsın bitkin görünüyorsun.

"Mihrap; iyim ben derken Aysarın yanın da yatan Sehere kaymıştı bakışlarım.

"Aysar; ne kadar da masum uyuyor öyle değil mi?

"Mihrap; evet ve sen bu masuma kapılıyorsun galiba derken gülümsemiştim Aysar ise bakışlarını kaçırıp hemen kızarmıştı.

"Aysar; bunu da nerden çıkardın yo yok öyle bir şey derken utancından kekelemişti bana ise bu hali çok komik gelmişti konuşmamıza uyanan Seher ayıldığın da onlara bakışımı görüp o da kızarmış çok utanmıştı.

"Seher; sizler uyanmışsınız niye beni de uyandırmadınız amma çok uyumuşumderken hala esniyordu.

"Aysar; çok yorgun görünüyordun uyandırmak istemedik.

"Mihrap; evet canım nasıl uykunu alabildin mi?

"Seher; aldım aldım Aysarlar yanımızda olmasa idi bu kadar rahat uyuyamazdım bebekler gibi uyudum sağolsun dedi gülümserken.

"Arat; o halde son uykucumuzu da uyandırıp yola koyulalım derken uyuyan Tuanaya doğru yaklaşıp başından aşağıya su dökünce neye uğradığını şaşıran Tuana birden panikle ayağa fırlamıştı kendine gelince de yaygarayı koparmıştı onun bu halini izlemek çok komiğime gitmişti.

"Tuana; ama yaa! Bu yapılır mı ne güzel uyuyordum alacağın olsun abi sana bensorarım derken hepimiz şaşırmıştık ama en çokta Arat şaşırmıştı çünkü ilk defaArata abi demişti bu onun için hem garip hemde güzel bir duygu olmalıydı bunuyüzünde oluşan ifadeden görebiliyordum.

"Arat; fenamı güzellik uykundan uyandırdım."Tuana; ben zaten güzelim bak bunu kabul ediyorum ama her güzel böyle mi uyandırılır aşk olsun abi derken kıkırdayınca Ali de lafa atılmıştı.

"Ali; doğruya doğru derken bütün gözler ona dönünce arkadaşlardan biri gülüp midesine dirsek atınca olayın yeni farkına varıp kendini ele verdiği için hemen pancar gibi kızarmıştı.

"Tuana; gizli hayranım varmış sanırım diye gülünce Ali hepten bocalamış yanakları kulaklarına kadar daha da kızarmaya başlamıştı onların bu komik hallerine gülerken yola çıkmış yeni bir arayışa girmiştik. Sonunda kalabileceğimiz yeni bir yer keşfetmiş etrafı kontrol etmeye başlamıştık bulduğumuz yer iki katlı koca bir villaydı odaları kontrol ederken zombiler tarafından öldürülmüş insan cesetlerine rastlamıştık o kadar korkunç bir manzaraydı ki bir anne bebeğini korumak için çabalarken yakalanmış yerde onun kucağı arasında ikisinin parçalanmış çürümek üzere olan cesetleri vardı az ileride ise odanın dışında bir erkek cesedi duruyordu nasıl bir vahşetti bizimde sonumuz da böyle mi olacaktı ölümümüz ya yaratığa dönen bu zombiler tarafından ya da Aratın ölmesini isteyen Periler tarafından olacaktı ölüleri toparlayıp gömdükten sonra hepbirlikte etrafı toparlayıp temizlemiş yaşanacak bir hale getirmiştik.

"Tina; biz etrafta nöbet tutacağız efendim siz isterseniz dinlenin.

"Arat; dikkatli olun.

"Tina; merak etmeyin efendim derken yanımızdan uzaklaşmış dışarıya çıkmıştıbu kıza nedense bir türlü ısınamamıştım Arata yaklaşmasından hoşlanmıyordum herkes dinleneceği odalara çekildiğinde bende üst katta eski odama benzeyenküçük bir oda keşfetmiştim dinlenmek için odaya çekildiğimde yatağa uzanmıştım ama gözüme bir türlü uyku girmiyordu gözlerimi tavana dikmiş öylece bakıyordum acaba o şu an da ne yapıyordu uyuyor muydu ya da o kızın yanında mıydı düşünceler beynimi kemirirken böyle yatıp uyuyamazdım yatağımdan kalkıp odadan çıktığım da kimseden çıt çıkmıyordu hepsi dinleniyor olmalıydı çaresiz bende dışarıya bahçeye çıkmıştım hava biraz serin olduğu için biraz üşümüştüm ama temiz havada iyi gelmişti gök yüzüne baktığımda bir sürü yıldız vardı onları izlemeye o kadar dalmıştım ki ardımdan gelen Arat'ı fark etmemiştim ta ki bana seslenene kadar.

"Arat; ne o İnsan uyku tutmadı galiba?

"Mihrap; sen olmadık yerlerden birden neden çıkıyorsun böyle dengemi bozuyorsun Arat dediğimde ellerini kollarına dolayıp sırtını duvara yaslarken alayla bir kaşını yukarı kaldırmıştı yine yüzümün her ayrıntısını inceliyor gibiydi neden onu gördüğümde her defasında mideme binlerce kelebek hücum ediyordu.

"Arat; dengeni nasıl bozuyorum İnsan yoksa benden korkuyor musun?

"Mihrap; senden ne diye korkacakmışım derken adeta diklenmiştim ona ben yürek mi yemiştim resmen onu kışkırtmıştım.

"Arat; korkmuyorsun demek.

"Mihrap; evet korkmuyorum neden korkmalı mıyım derken kekelemiş ona yine eğlence çıkarmıştım.

"Arat; ne zamandan beri deyince bir an duraksamış ona ne cevap vereceğimi

şaşırmıştım bana doğru yaklaşmaya başlayınca yine nefesim kesilmiş öylece ona baka kalmıştım bakışlarımı ondan kurtaramıyordum bir türlü.

"Mihrap; senin bana zarar vermeyeceğini anladığımdan beri derken adeta kurduğum cümleleri yutmuştum.

"Arat; kalbinin sesini buradan duyabiliyorum İnsan derken yine gülümsemişti ben ise an onun gamzesinde asılı kalmıştım.

"Mihrap; benim ile uğraşma Arat derken bir iki adım geri gitmiştim bu hareketim ise Aratın gözünden kaçmamıştı ama haklıydı biraz daha üstüme gelirse korkarım kalbim duracaktı ; söylesene Arat neden buraya geldin derken onun benim üzerimde ki dikkatini dağıtmak istemiştim ama içten içe ne diyeceğini de merak ediyordum.

"Arat; çünkü beni çağırdın İnsan dediğinde şaşkınlıktan bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım.

"Mihrap; be.. ben mi ben seni ne zaman çağırmışım.

"Arat; dilin çağırmadı belki İnsan derken iyice yaklaşmıştı bana ve sözlerine devam ederken işaret parmağını kalbimin üzerine getirip devam etti; beni çağıran burasıydı dedi. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam yoksa benim kendime bile açıklamaktan korktuğum düşüncelerimi ona olan hislerimi biliyor muydu anlamış mıydı yani; sen sen! Buraya benim için mi geldin dediğimde gözlerimin içine öyle bir bakmıştı ki yine onun o eşsiz mavilerinde tutsak kalmıştım.

"Arat; evet buraya senin için en çok da derken aramızda kısa bir sessizlik olmuştu.

"Mihrap; en çok da diye onun sözlerini tekrarlamıştım cevabını duymak istiyordum bir yanım bunu duymaktan korksada.

"Arat; en çok da kendim için.derken bana daha çok yaklaşmıştı.

"Mihrap; kendin için mi neden diye sorduğumda aramızda yine bir sessizlik oluşmuştu Aratın tam cevap vereceği sırada araya yine şu Tina denen kadın girince sözleri yarıda kalmıştı ve ben sinirden neredeyse yerimde tepinmek üzereydim.

"Tina; efendim uyumamışsınız uyku tutmadı mı sizi de?

"Arat; öyle Tina nöbet nasıl gidiyor?

"Tina; etraf temiz efendim merak etmeyin.

"Mihrap; size iyi geceler diyerek yanlarından uzaklaşmıştım bu kadına fazlasıyla sinir olmuştum odama vardığımda kendimi yatağa atıp öfkeyle battaniyeyi başıma çekmiştim sinirden yatağın içinde dönüp dururken kapım çalmıştı yatak da doğrulup kim o dediğimde kapının ardında ki ses.

"Seher; benim Mihrap Seher müsait misin?

"Mihrap; gel Seher müsaitim dediğimde odama gelen Seher yanıma yaklaşıp yatağa oturmuştu.

"Seher; kusura bakma senide rahatsız ettim ama odana girerken seni görünceuyumadığını anladım bende biraz sohbet etmek için yanına gelmeyi istedim.

"Mihrap; iyi yapmışsın nedir canını sıkan seni biraz sıkkın gördüm?

"Seher; iyim sadece aklım karışık ve korkuyorum dediğinde şaşkınlıkla bakmıştım ona.

"Mihrap; nedir aklını karıştıran arkadaşım neyin var?

"Seher; sanırım ben aşık oldum deyince pat diye az daha kendi tükürüğümdeboğuluyordum.

"Mihrap; dur tahmin edeyim bu kişi Aysar olabilir mi dedim gülerek.

"Seher; nereden bildin derken yüzündeki şaşkınlığa gülmüştüm.

"Mihrap; çünkü bu dışarıdan baktığında belli oluyor üstelik ikinizde birbirinize boş değilsiniz Seher dediğimde Seher gözlerini heyecanla kocaman açmıştı buhali daha da komiğime gitmişti.

"Seher; nasıl yani Aysarda mı bana bir şeyler hissediyor diyorsun?

"Mihrap; evet ikinizde birbirinize karşı boş değilsiniz ama bunu itiraftaedemiyorsunuz ona biraz cesaret ver görürsün bak açılacaktır sana.

"Seher; öylemi dersin dedi heyecanla.

"Mihrap; tabi ki bana güven dedim gülerek Seher heyecanla bana sarılıp art ardateşekkür ederken sırtını sıvazlayıp ona çok mu aşkısın dedim.

"Seher; evet bu nasıl oldu anlamadım bile ama ben ona çok kötü tutuldum Mihrap dediğinde kalbimi sıkıştırmıştı bu son sözü bende anlayamamıştım Arata nasıl tutulduğumu ona hangi ara bu kadar bağlanıp sırılsıklam aşık olduğumu Seher odadan çıktığında kendimi yatağa atıp gözlerimi yine tavana dikmiştim acaba o çıyan gelmeseydi Arat bana ne diyecekti içim içimi yerken düşüncelerim arasında uykuya dalmıştım. O uykuya daldığında yine yanına gitmiştim onu böyle izlemek hoşuma gidiyordu bana sol yanımda bir kalp taşıdığımı hatırlatan bu kadın beni çok değiştirmişti eski ben ben değildim artık sırf her şeyi bırakıp onun ardından buraya kadar gelmiştim çünkü benliğim her seferinde çığlık çığlığa onun adını haykırırken kendi alemimde kalamamıştım soluğumu kesen bu kadına tutulmuştum o benim yaşama sebebim olmuştu ve onu hiç bir şey ile paylaşamazdım artık ve o benimdi öyle de kalacaktı yastığına serilmiş sarısaçlarına uzun uzun baktım Mihrabın ve usulca yaklaşıp saçlarının kokusunu içime çektim o kadar güzel kokuyordu ki uzanıp saçlarına dokunduğum sırada yerinde dönüp elini elimin üzerine atınca öylece kala kalmıştım zorlukla yutkunmuş onun çehresini izlemeye dalmıştım beni öylesine etkiliyordu ki bu kadın her seferinde beni kendisine hayran bırakıyordu bir süre daha onuseyrettikten sonra gün doğumuna yakın odasından ayrılmıştım. Ertesi sabah yüzüme vuran gün ışığıyla uyanmıştım iyi bir uyku çekmiştim ve güne dinç kalkmıştım odamdan çıktığımda herkes bahçede toplanmış ateş başında birşeyler yapıyorlardı yanlarına yaklaştığım da ateşin başında koca bir et kızarttıklarını görmüştüm doğrusu bu görüntü beni baya acıktırmıştı beni gören Ali hemen lafa atılmıştı.

"Ali; günaydın Mihrap tam zamanında uyandın et de pişmek üzere Arat sabahyakaladığı bizon ile geldiğinde hepimiz çok şaşırdık bu adam harika ya bizdegördüğün gibi erkeklerle işi halledip pişirmeye aldık midemiz bayram edecek dedi gülerek.

"Mihrap; elinize kolunuza sağlık çok güzel görünüyor doğrusu görüntü karnımıacıktırdı derken etrafa baktığım da Arat'ı görememiştim acaba o neredeydi ki;kendisi nerede etrafta yok?

"Aysar; etrafı kontrol etmeye gitti gelir birazdan.

"Mihrap; etrafa baktığımda Tina denen şu kadını da görememiştim kesin o da onun yanına gitmişti böyle bir fırsatı kaçıracağını sanmıyordum ve düşüncelerimionaylayan görüntü az önce yan yana bu tarafa doğru gelen Arat ile Tinayıgördüğümde bütün iştahım kaçmıştı.

"Tuana; gel abi tam zamanında yetiştin et de pişti.

"Aysar; bir sorun var mı Arat?

"Tina; yok Aysar bey her şey yolunda.

"Aysar; buna sevindim hadi sende gel Tina bir şeyler ye.

"Tina; teşekkür ederim efendim derken gelip ateşin başına Aratın yanına oturmuştu etten koparttığı ilk parçayı Arata verince sinirlerim hat safa yapmıştı. Ali Tuana ile bana koparttığı etten bir parça uzattığında öyle dalmıştım ki onu duymamıştım bile daha sonra Seherin beni dürtmesi ile kendime gelmiştim.

"Seher; tatlım eti alsana Alinin eli havada asılı kaldı nereye daldın yine?

"Mihrap; kusura bakmayın dalmışım teşekkür ederim deyip eti aldığım da pek fazla yiyememiştim çünkü olan iştahım da kaçmıştı etin yemediğim tarafını geri bırakıp ayağa kalktığım da Tuana nereye gidiyorsun diye sorduğun da duş almaya gideceğimi söyleyip eve geri dönmüştüm odada ki gardropu karıştırdığım da giyecek kapalı mavi renk kısa pantolonlu bir got tulum bulmuştum altına beyaz kısa kollu bir buluz alıp alt gardropa baktığım da bir kaç sağlam iç çamaşırı bulunca buna çok sevinmiştim seçtiğim kıyafetleri yatağımın üzerine serip havlumu alarak odamdaki banyoya girdiğimde suyu açıp altına girmiştim duşta bulduğum şampuan ve güzel kokulu sabunları kullanmak bana çok iyi gelmişti saçlarımı kremleyip duştan çıktığım da güzelce kurulanıp hazırladığım kıyafetleri giyinmiştim saçlarımı güzelce kurulayıp tarayıp yandan örüp omuzumdan aşağıya salmıştım tam odadan çıkacağım sırada Seher gelmişti.

"Seher; çok tatlı olmuşsun canım sonunda hepimiz İnsan gibi görünüyoruz.

"Mihrap; teşekkür ederim canım doğrusu duş almak iyi geldi kıyafetler bulmamzaten büyük bir şanstı üzerimdekileri ne zamandır giydiğimi bile hatırlamıyordum.

"Seher; seni çok iyi anlıyorum canım bende senden farksızdım burada bulduklarımdan giyindim bende.

"Mihrap; iyi yapmışsın derken Seherle birlikte dışarı çıkmıştık herkes halabahçedeydi Arat ile bir an göz göze geldiğimizde ona kızgın olduğum için bakışlarımı ondan kaçırmıştım.

"Tuana; çok hoş olmuşsun tatlım.

"Mihrap; teşekkür ederim deyip bahçedeki salıncağa oturmuştum Arat ateşin başından kalktığın da ne yapıyor bu diye bir an onu izlemeye başlamıştım amayerinden kalktıktan sonra bana doğru geldiğini görünce bir an ne yapacağımı şaşırmıştım o ise yanıma gelip oturmuştu ve ben başımı çevirip ona bakamıyordum bile yine kalbim isyan bayrağını çekmiş göğüs kafesime savaş açmıştı. "Arat; neyin var dünden beri sende bir gariplik var İnsan dediğinde zorlukla yutkunmuştum bu adam bana kalp krizimi geçirtmeye çalışıyordu böyle.

"Mihrap; bir şeyim yok derken yine çok kötü kekelemiştim.

"Arat; o halde neden gözlerini kaçırıp yüzüme bakamıyorsun dediğinde şaşkınlıkla ona dönmüş yüzüne öylece baka kalmıştım.

"Mihrap; neden yüzüne bakamayacakmışım diye geçiştirmeye çalışmıştım onu osırada yanımıza Tinanın gelmesi ile dikkatim tamamen dağılmıştı.

"Tina; efendim sizinle bir iki dakika konuşabilir miyim dediğinde kalkıp onun saçına yapışasım gelmişti yine kara kedi aramıza girmişti.

"Arat; tamam geliyorum diyerek onun ardından gittiğinde içimden Arata saydırmaya başlamıştım bu adam beni deli ediyordu acaba bu kadın onunla ne konuşmak istemişti içimdeki kurt beynimi şimdiden kemirmeye başlamıştı bu böyle devam edemezdi kalkıp gizlice peşlerinden gitmiştim ikisi de ağaçlık bir yere gitmiş bir göl kenarında konuşmaya başlamışlardı onlara biraz yaklaşıp bir ağacın arkasından ne konuştuklarını dinlemeye koyulmuştum biliyorum bu yaptığım doğru değildi ama kalp bunu dinlemiyordu işte.

"Arat; benimle ne konuşacaktın bir sorun mu var Tina?

"Tina; efendim size söylemem gereken bir şey var!

"Arat; seni dinliyorum?

"Tina; ben ben! Bunu size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama bunu sizden daha fazla saklayamayacağım efendim.

"Arat; neyi?

"Tina; ben ben! Size aşığım efendim sizi seviyorum dediğinde kalbimi bir şey öyle bir sıkmıştı ki korktuğum başıma gelmişti duyduklarımı duymamayı tercih ederdim o an Aratın vereceği cevaptan korktuğum için hemen oradan ayrılıp uzaklaşmıştım istemsizce gözlerimden göz yaşlarım boşalırken nereye gittiğimi ne kadardır yürüdüğümü bile bilmiyordum fazla uzaklaştığımı anladığımda ise artık çok geçti etrafıma baktığımda ona yakın zombi bana doğru geliyordu göz yaşlarımı silip geri geri giderken hepsi hızla bana doğru koşmaya başlamışlardı.

"Mihrap; Lanet olsun bir bu eksikti; onlardan kaçarken bir anda bir ayı kapanına yakalanıp yere serilmiştim canım öyle yanmıştı ki çığlık çığlığa bacağıma yapışmıştım kapanın sivri parçaları etime girmişti zombiler kanın kokusunu alınca daha da hızlanmışlar bana daha da çok yaklaşmışlardı parmaklarımı kapana sokup bileğimden ayırmaya çalışırken boğazımdan tiz bir çığlık yükselmişti canım öyle yanıyordu ki artık sonumun gelmiş olacağından korkuyordum kapanı zorlukla açıp etimden çıkarırken acıyla inledim sonunda kapanı çıkarmıştım ama ayağa kalkamıyordum bir türlü bacağım çok kötü bir durumdaydı geri geri sürünürken hepsi başıma toplanmış tam bana saldıracakları sırada hepsi gözlerimin önünde toza dönüşüp yok olmuştu korkuyla kafamı kaldırıp baktığımda Arat ile göz göze gelmiştik o an gözlerinde gördüğüm korku ve öfke beni şaşırtmıştı.

"Arat; ne yapıyorsun sen kendini mi öldürtmeye çalışıyorsun deli kadın derken saniyesinde yanıma gelip bacağıma bakmıştı.

"Mihrap; dokunma canım çok yanıyor diye cırlamıştım o can acısıyla.

"Arat; aslında daha çok yanmalı neden uzaklaştın bu kadar kafanda ne vardı senin diye öfkeyle sorgulayan bakışlarını yüzüme çevirmişti.

"Mihrap; başkasının yakmasına gerek yok sen yeterince yakıyorsun zaten dediğimde bir süre yüzüme sessizce bakmıştı bileğimde ki yaramı iyileştirirken aslında yüreğimin daha çok acıdığını bilmiyor muydu bu adam

"Arat; söylesene İnsan senin canını nasıl yakabilirim?

"Mihrap; neden buraya geldin Arat söylesene beni üzmek için mi? Dedim neredeyse ağlamak üzereydim acaba kabul etmişmiydi o kadını.

"Arat; madem bizi dinledin İnsan neden sonuna kadar kalmadın dediğinde göz göze gelmiştik ve ben neredeyse ağlamak üzereydim gözlerimi kaçırıp ayağa kalkmaya çalıştığımda beni omuzlarımdan tutup buna izin vermemişti; cevap ver neden sonuna kadar kalmadın?

"Mihrap; bırak beni! Demek orada olduğumu biliyordun ne yapmalıydım durup o kadını kabul ettiğini mi duymalıydım dediğimde sinirle karışık güldüğünü görünce hepten sinirlenmiştim onu itip kalkmaya çalıştığımda yine beni bırakmamış saçlarımdan yakalayıp kendine doğru çekmişti.

"Arat; aptal sen koca bir aptalsın derken nefeslerimiz birbirimizin yüzüne vururken kendimi ondan kurtaramıyordum bir türlü yine her zaman olduğu gibi soluğumu kesmişti; onu sevdiğimi mi sanıyorsun?...ani gelen bu sorusu beni hepten bocalatmıştı nereden bile bilirdim onun kalbinden geçenleri

Loading...
0%