__ Ben ben! Size aşığım efendim sizi seviyorum dediğinde kalbimi bir şey öyle bir sıkmıştı ki korktuğum başıma gelmişti duyduklarımı duymamayı tercih ederdim o an Aratın vereceği cevaptan korktuğum için hemen oradan ayrılıp uzaklaşmıştım istemsizce gözlerimden göz yaşlarım boşalırken nereye gittiğimi ne kadardır yürüdüğümü bile bilmiyordum fazla uzaklaştığımı anladığımda ise artık çok geçti etrafıma baktığımda ona yakın zombi bana doğru geliyordu göz yaşlarımı silip geri geri giderken hepsi hızla bana doğru koşmaya başlamışlardı.
__ Lanet olsun bir bu eksikti; Onlardan kaçarken bir anda bir ayı kapanına yakalanıp yere serilmiştim canım öyle çok yanmıştı ki çığlık çığlığa bacağıma yapışmıştım kapanın sivri parçaları etime girmişti zombiler kanın kokusunu alınca daha da hızlanmışlar bana daha da çok yaklaşmışlardı parmaklarımı kapana sokup bileğimden ayırmaya çalışırken boğazımdan tiz bir çığlık yükselmişti canım öyle yanıyordu ki artık sonumun gelmiş olacağından korkuyordum kapanı zorlukla açıp etimden çıkarırken acıyla inledim sonunda kapanı çıkarmıştım ama ayağa kalkamıyordum bir türlü bacağım çok kötü bir durumdaydı geri geri sürünürken hepsi başıma toplanmış tam bana saldıracakları sırada hepsi gözlerimin önünde toza dönüşüp yok olmuştu korkuyla kafamı kaldırıp baktığımda Arat ile göz göze gelmiştik o an gözlerinde gördüğüm korku ve öfke beni şaşırtmıştı.
__ Ne yapıyorsun sen kendini mi öldürtmeye çalışıyorsun deli kadın derken saniyesinde yanıma gelip bacağıma bakmıştı.
__ Dokunma canım çok yanıyor diye cırlamıştım o can acısıyla.
__ Aslında daha çok yanmalı neden uzaklaştın bu kadar kafanda ne vardı senin diye öfkeyle sorgulayan bakışlarını yüzüme çevirmişti.
__ Başkasının yakmasına gerek yok sen yeterince yakıyorsun zaten dediğimde bir süre yüzüme sessizce bakmıştı bileğimde ki yaramı iyileştirirken aslında yüreğimin daha çok acıdığını bilmiyor muydu bu adam.
__ Söylesene İnsan senin canını nasıl yakabilirim?
__ Neden buraya geldin Arat söylesene beni üzmek için mi? Dedim neredeyse ağlamak üzereydim acaba kabul etmişmiydi o kadını.
__ Madem bizi dinledin İnsan neden sonuna kadar kalmadın dediğinde göz göze gelmiştik ve ben neredeyse ağlamak üzereydim yine her zamanki gibi aklmı okumuştu ve gözlerimi kaçırıp ayağa kalkmaya çalıştığımda beni omuzlarımdan tutup buna izin vermemişti; Cevap ver neden sonuna kadar kalmadın?
__ Bırak beni! Demek orada olduğumu biliyordun ne yapmalıydım durup o kadını kabul ettiğini mi duymalıydım dediğimde sinirle karışık güldüğünü görünce hepten sinirlenmiştim onu itip kalkmaya çalıştığımda yine beni bırakmamış saçlarımdan yakalayıp kendine doğru çekmişti.
__ Aptal sen koca bir aptalsın derken nefeslerimiz birbirimizin yüzüne vururken kendimi ondan kurtaramıyordum bir türlü yine her zaman olduğu gibi soluğumu kesmişti; onu sevdiğimi mi sanıyorsun? ani gelen bu sorusu beni hepten bocalatmıştı nereden bile bilirdim onun kalbinden geçenleri.
__ Sevmiyor musun derken bakışları dudaklarıma kaymıştı başını yüzüme yaklaştırdığında sanki mideme binlerce kelebek hücum etmişti o ise dudaklarımdan teğet geçip yüzünü boynuma yaslayıp saçlarıma doğru çıkmıştı kokumu içine çekerken konuşmaya devam etmişti.
__ O böyle kokabilir mi ona böyle yaklaştığım da kalbimi göğüs kafesine karşı savaş açtırabilir mi beni ne kadar değiştirdiğinin farkında değil misin kalbimde senden başkasına yer yok aptal kadın ben buraya sadece sensiz yapamadığım için geldim eksik yanımı tamamlamak için dediğinde zorlukla yutkunmuştum.
__ Sen sen! Neler söylüyorsun derken şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırmıştım o ise bana daha da fazla yaklaşıp belimden kavrayıp vücuduna bastırmış onun göğsünde ezilirken aniden dudakları dudaklarımın üzerine arzu ile kapandığında midemdeki kelebekler bir bir özgürlüğünü ilan etmişti ve sanki vücudumun her yerine dağılmıştı soluğumu kesen bu adam da tıpkı benim ona aşık olduğum gibi bana aşıktı yaşadığım acı yitmiş yerini büyük bir mutluluğa bırakmıştı o beni seviyordu dudaklarının sıcaklığı kalbime işlerken sanki bu duyguyu ilk kez bu denli yoğun hissediyordum beni bıraktığında oldukça utanmış yanından kaçmıştım geri döndüğümde yüzümün halini gören herkes beni soru yağmuruna tutmuş köşeye sıkıştırmıştı.
__ Sen nerelerdeydin canım yüzünün bu hali ne hasta mısın kıpkırmızı olmuşsun?
__ Sen iyi misin Mihrap?
__ İyim biraz dinlenmeliyim derken diğerlerinin sorularını es geçip odama kaçmıştım kendimi yatağın üzerine atıp çığlık çığlığa yastığı yüzüme kapatmıştım tüm bu yaşadıklarıma hala inanamıyordum duygularım karşılık almıştı o da beni seviyordu aklımda bir sürü güzel düşünce ile uykuya daldığımda kendimi perilerle bir savaşın içinde bulmuştum hepimiz periler tarafından köşeye sıkıştırılmıştık ve bizi yakalayan periler Arata karşı bizi koz olarak kullanılıyorlardı bizim yüzümüzden Arat yakalanmıştı ve Perilerden biri ona çöküntü sırasında kayıplara karışan o kara büyü kitabı ile büyü yapıyordu Aratın ise o an yere düşüşünü görüyordum yüzünün sarardığını büyü yüzünden acı çeke çeke gözümüzün önünde öldüğünü ve benim elimden o an hiç bir şey gelmediğini görüyordum rüyadan çığlık çığlığa uyandığımda ter içindeydim; bu da neydi böyle kötü bir rüya görmüştüm ve etkisinden de bir türlü kurtulamamıştım yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkayıp dışarıya çıktığımda herkes bahçedeydi.
__ Günaydın canım neyin var yüzün sapsarı?
__ Bilmiyorum kötü bir kabus gördüm sanırım etkisinden hala kurtulamadım Arat nerede?
__ Abim sabah erken saatlerde kabilesinden bir kaç kişi alıp etrafa bakmaya gitti sen gerçekten kötü gözüküyorsun Mihrap ne gördün de seni bu kadar etkiledi dediğinde onlara anlatıp anlatmamak da başta tereddüt etmiştim ama sonunda anlatmayı tercih etmiştim.
__Rüyamda periler tarafından yakalanmıştık ve o lanet kara büyü kitabını bulmuşlardı ve Arata kara büyü yapıyorlardı hiç birimiz bir şey yapamıyorduk onu gözlerimizin önünde öldürüyorlardı dediğimde hepsinin suratında korku belirmişti yerlerinde put gibi kalmışlardı.
__ Umalım da sadece bu bir kabus olsun canım.
__ Belki de bir uyarı beynim durdu lanet olsun biz o kitabı nasıl unuttuk.
__ Bu aklımızdan tamamen çıkmış olurda o kitap gerçekten ellerine geçerse bu hepimizin sonu olur dedi endişe ile ve devam etti; Ne kardeşlerime nede sizlere bunun olmasına izin veremem.
__ O halde o kitabı onlardan önce bulmalıyız ama nasıl yerini bile bilmiyoruz.
__ Ben biliyorum dediğimde herkesin gözü benim üzerime dönmüştü.
__ Nasıl yani nerede olduğunu biliyor musun onun yerini bize hemen söylemelisin Mihrap dedi ellerimi tutup.
__ Beni ayinde kurban edecekleri yerde çöküntünün altında kaldı onun yerini size nasıl tarif etsem.
__ Dur canım ben ne yapacağımı buldum şimdi sakin ol ve derin bir nefes al olur mu senin zihnine gireceğim ve o kitabın yerini bulacağım dediğinde başımla onaylamış Tuananın zihnime girmesine izin vermiştim o an zihnime giren Tuana ile hipnoz olmuş gibiydim ve istediği görüntüyü yakalayan Tuana zihnimden çıkınca anca kendime gelmiştim.
__ Kitabın yerini biliyorum hadi acele edelim abi onlarla birlikte giderken aklımda mantığımda ardım da bıraktığım Arat da kalmıştı ona bir şey olabilme düşüncesi bile tüm benliğimi kemiriyordu kalıntılara geldiğimizde Arat ile ilk karşılaştığım o anlar bir bir gözümün önüne gelmişti ölümüne korktuğum bu varlığa şimdi deli gibi aşıktım kalıntıların altındaki Kara Davut kitabını bulabilmek için Tuana ve Aysar güçlerini kullanarak kalıntıları yukarı doğru kaldırmaya alanı temizlemeye başlamışlardı sonun da Kara Davut kitabını bulmuştuk Aysar kitabı aldığı sırada Periler tarafından birden kuşatılıp etrafımız sarılmıştı daha ne olduğunu bile anlamaya fırsatımız olmadan etrafımızı saran Periler bizim savunmamızı düşürüp saldırıya geçmişti Tuanaya mavi ışıktan bir mızrak savurdukları sırada Ali Tuanayı itip onun önüne geçmişti mızrak kalbini parçalayıp geçerken hepimiz yerimizde öylece donup kala kalmıştık Alinin donuk bakışlarla dizlerinin üzerine düşüşünü gördüğümüzde hepimizin gardı düşmüştü bu anımızdan yararlanan periler arkadaşlarımı tek tek gözümün önünde yakalayıp öldürüyorlardı bense liderleri görünen bir peri tarafından üzerime atılan bir ağla yakalanmıştım. Tuananın boynuna mavi ışıktan bir halka attıklarında Aysar Tuanayı korumaya çalışırken perilerden bir kadın Seheri tek bir hamleyle biçip geçmişti boynundan başlayıp karın boşluğuna kadar inen derin bir yara alan Seher gözlerimizin önünde ağzından burnundan kan boşalarak çok kötü bir biçimde can vermişti Seherin bu halini gören Aysar delirmiş gibiydi gözlerinde yaş donup kalmıştı onun bu halinden yararlanan periler elindeki kitabı alıp Aysarı da kıskıvrak yakalamışlardı onlar bu anı mı bekliyordu gitmemişler ve dünyamızda bir yerlerde gizlenmişler mi idi ve Kitabı bulduğumuz anda da kafamıza çökmüşlerdi tüm arkadaşlarımı kaybetmiş hislerim artık acıyla körelmişti delirmiş gibiydim çığlık çığlığa arkadaşlarımın adını haykırırken bir bir yere düşen cansız bedenleri beni daha da çok çılgına çevirmişti Tuana da benden farksız görünüyordu bakışlarını bir dakika olsun Aliden ayıramamıştı yerinde donmuş kalmıştı öylece boynunu sıkan halkayı dahi fark etmiş bir hali yoktu.
__ O kitap ile ne yapmayı planlıyorsun adi senin nasıl bir vicdanın var öldürdüğün arkadaşlarımın o insanların ne suçu vardı diye bağırdığım da görüyordum ki acımızdan zevk alıyorlardı.
__ Suçları düşmanımızın yanında olmaları bu kitap ile ne yapacağıma gelince derken kitabı açıp bir şeyler mırıldanmaya başladığın da kitabın sayfaları hızla açılırken içinden çıkan siyah ışık huzmeleri perinin beynine akıyor gibiydi gözleri zifiri siyaha bulanan peri yaptığı şeyi bitirdiğinde yüzünde sinsi bir gülümseme ile kitabı kapatıp bizlere döndü; Korkmayın ilk sizi öldürmeyeceğim abiniz Arat'ı öldürürken sizlere o anın her saniyesini izleteceğim.
__ Seni adi pislik dostlarımı değer verdiğim kadını öldürdün bunu yapmana asla izin vermeyeceğim.
__ Sen bir şeytansın onca insana kıydın abimi öldürmene izin vereceğimizi mi sanıyorsun adi herif.
__ Bunu nasıl yapacaksınız çok merak ettim bu halde mi bana engel olacaksınız derken kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
__ Perinin sözlerinden sonra Arat gelmesin diye içten içe Allaha dua ediyordum gördüğüm kabus gerçeğe dönmüştü bu şeytan kılıklı peri sevdiğim adamı da öldürecekti tıpkı arkadaşlarımı öldürdüğü gibi korkularım ile boğuşurken kulaklarıma Aratın sesi çalınmıştı korktuğum başıma gelmişti sesin geldiği yöne baktığım da onunla göz göze gelmiştik ve onun gözlerinde gördüğüm şu an asla geri adım atmayacağıydı biliyordum o gitmeyecek kendini bu zalimlerin eline bırakacaktı; Hayır! Arat yalvarırım gelme kaç buradan diye bağırdım son bir umut.
__ Kitap elinde kardeşim git çabuk buradan.
__ Kahretsin!
__ Yerde yatan ölmüş insanlara baktığım da artık onlar için yapabileceğim hiç bir şey yoktu karşımda gördüğüm bu perilerin şakası yoktu sevdiğim kadının ve kardeşlerimin yakalanması benim elimi kolumu bağlamıştı canım pahasına da olsa artık geri çekilemezdim ya canımı ortaya koyacaktım ya da birlikte ölecektik kardeşlerimi ve sevdiğim kadını bırak senin istediğin benim..
__ Bu ne sürpriz bizi hiç uğraştırmadın kendi ayaklarınla geldin Arat derken perinin dudaklarından ölüm büyüsü için bazı sözler dökülmeye başlamıştı her bir cümlede Arat fenalaşmaya gözlerinin rengi değişmeye başlamış yerinde donup kalmıştı ve hiç birimiz ona ne yardım edebiliyor nede yerimizden kıpırdaya biliyorduk onun okumaya devam etmesi ile Arat dizlerinin üzerine düşmüş öylece yerinde kilitlenip kalmıştı gittikçe boynundan yüzüne doğru yayılan siyah damarlar ortaya çıkıyor ve tüm vücuduna yayılıyordu acıyla bağırdım Arat diye sevdiğim adamı gözlerimin önünde öldürüyordu o lanet peri ve benim elimden de hiç bir şey gelmiyordu.
__ Hayır! Arat! yapmayın yalvarırım durun öldürme onu.
__ Abi! Hayır hayır! Kes şunu seni piç kurusu kes şunu diye bağırdı onun büyüsüne karşı tam ağzını açmıştı ki peri susturma büyüsü ile hem Tuanayı hem de Aysarı susturmayı başarmış şimdi her ikisine de Aratın o halini çırpınışlarını zorla izletiyordu.
__ Arat! Hayır yapma diye bağırırken umursuz canilerin hiç biri merhamete gelmiyor durmuyordu Aratın gözlerinin içine bakıyordum çaresizce son bir kez konuşuyordu sevdiğim benimle yine beynimde geziniyordu özgürce.
__ Seni seviyorum bunu sakın hiç bir zaman unutma Mihrap senden ne kadar kaçsam da her çıkış sanaydı ikinci bir şans tanıdı hayat bana ama bu kadar kısa olacağını bilemezdim kalbimi yeniden aşk ile dolduran kadın derken acıyla gerilmişti tüm vücudu.
__ Beni bırakma Arat ben sensiz yapamam ki eksilirim benliğimi yitiririm ben sensiz yapamam Arat ölürüm hayır! Arat hayır!
__ Beni unutma derken cümleleri tükenmişti o an Arat gözlerimin önünde yere yığılmış artık kendinden geçmişti bağırdım sesim çıkmayana dek İsyan ediyordum herkese her şeye beni tutan periyi nasıl atlatmıştım o anın verdiği acıyla onun elinden nasıl kurtulduysam Aratın yanına koşmuş yere çökmüştüm o kıpırdamıyordu güzel yüzü solmuştu aklımı kaçırmak üzereydim onu dizlerimin üzerine çekip sımsıkı sarıldım yüzümü yüzüne dayadım teni soğuktu yüzü solmuştu sevdiğimin benimde yüreğim buz tutmuştu onunla birlikte tükenmekte olan gözyaşlarım onun yanağından Aşağıya süzülürken daha da sokuldum sevdiğime kollarımla sardım sarmaladım soğuk bedenini onu benden alamasınlar diye o güzel kokusunu son kez çektim ciğerlerime bitmiş mi idi her şey umutsuzluğa yelken açıyordu benliğim o çaresizliğimin arasında dedemin sözleri yankılanmaya başlamıştı kulaklarım da silinmekte olan anılarım canlanıyordu beynim de Umudunu yitirme her şeyden üstün olan bir Yaratıcı vardır ezeli ve ebedi çaresiz misin aç yüreğini yaratıcına dedemin yıllar önce öğrettiği dua dökülmeye başlamıştı dudaklarımın arasından.
"Yüce Rabbimiz, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lütfet. Sözlerim ile gök kızıla bürünmüş idi birden göğün dört bir tarafını saran şimşekler o an sanki içimde kopan fırtınaya eşlik ediyordu yer beşik gibi sarsılmaya başlamıştı herkes put gibi kalmıştı yerinde hiç biri kıpırdayamıyordu daha da sarıldım sevdiğim adamın bedenine sürekli aynı sözler dökülüyordu dudaklarımdan. Aniden etrafı saran sis perdesiyle göz gözü görmez bir hal almıştı korkuyla sarıldım sevdiğimin bedenine gök yüzün de aniden beliren yedi tane ışık kütlesi hızla yanımıza indi her biri öyle büyüktü ki herkes hayret ve korkuyla bakıyordu parlaklıkları bir insanın gözünü alacak kadar keskindi o ışık kütlelerinin her birinden bir insan sureti belirdi tenleri bembeyaz kusursuz bu varlıkların vücudunda ilk dikkatimi çeken her birisinin farklı renklerde kanatları olduğuydu ve gözlerini açtıkları anda her biri etrafımızda ne kadar kötü peri varsa yok etmişti o kadar hızlılardı ki yüzlerinde tek bir mimik oynamıyordu ne öfke ne acıma hiç bir duyguyu barındırmıyordu bütün heybetleri ile karşımız da duran bu varlıklar da neydi kimdi nereden gelmişlerdi bilmiyordum yoksa duama mı karşılık gelmişlerdi diye aklımdan geçirirken o an içlerinden beyaz kanatlı olanı bir adım öne çıkıp bana doğru geldi onları gördüğümden beri üzerimde tuhaf bir ürperti ve ağırlık vardı ve bu devasa varlık tam karşıma gelip az önce aklımdaki düşüncelerime karşılık konuşmaya başlayınca nutkum tutulmuştu karşısında.
__ Bizler Amele'i Mümessil Melekleriyiz evet senin duana icabet Rab tarafından gönderildik İnsan bizler yüce kainatın idare ve düzeninden sorumlu melekleriz siz insanlar duaya sarılmayı bıraktı inancı zayıf düştü ve kullanılması yasak olan kitap asırlar sonra tekrar gün yüzüne çıkıp kullanıldı biz tekrar kainatın düzenini sağlamak için geldik derken kitabı tek bir el hareketiyle havaya kaldırıp saniyeler içinde yok etti kitap binlerce toz zerresine dönüşüp rüzgarla savrulup yok oldu.
__ Si.. ssiz! Melek misiniz ama na.. nasıl?
__ Evet bizler insan suretine bürünmüş kainatın düzeninden sorumlu Melekleriz insan.
__ Şükürler olsun abime yardım edin lütfen.
Arat abi derken o da yanıma diz çökmüş Aratın solmuş yüzüne dokunup göz yaşlarına boğulmuştu.
__ Sevdiğim adamı yavaşça dizlerimin üzerinden indirip o Meleğe doğru yaklaştım; Yalvarırım bana yardım edin sevdiğim adamı kurtarın ona kara büyü yapıldı dedim çaresizce. Sözlerime karşılık önce yerde yatan Arata baktı sonra bakışlarını bana çevirip Melek konuşmaya başladı.
__ Bu yarı Cin yarı Peri olan varlık büyü yüzünden hayat ve ölüm arasında sıkışıp kalmış o ne yaşıyor ne ölü kullanılması yasak olan Kitaptan yapılan bu büyü hem bedel alır İnsan hem bedel ödetir sen ne istediğini biliyor musun şimdi.
__ Ne olursa olsun yalvarırım söyleyin o benim her şeyim ne bedel gerekiyorsa yapacağım o böyle bir ölümü hak etmiyor.
__ Sen ne dediğini farkında mısın insan Bedeli oyun mu sanıyorsun bu sandığın kadar basit bir bedel değil.
__ Onu kaybedemem yalvarırım ne yapmam gerektiğini söyleyin bana?
__ Bu bedel ikinizden de çıkacak insan daha bu bedelin ne olduğunu bile bilmiyorsun.
__ Nedir ödemem gereken bedel o halde söyleyin bileyim?
__ Sevdiğin adamın zihninden seninle ilgili tüm anıları silinecek İnsan seni hatırlamayacak o seni sevdiğini bile anımsamayacak ve sen gün be gün değişeceksin vücudun katlanamayacağın acılara tabi tutulacak derin yavaş yavaş dökülmeye başlayacak ve sen sonunda acı çeke çeke öleceksin böyle bir bedeli ödemeye hazır mısın onun için?
"Meleğin sözlerinden sonra ödeyeceğim bedel hayatım dahi olsa düşünmeden canımı bin kez verirdim sevdiğim adam için şu an kalbimi acıtan ise onun beni son nefesimde dahi bir kere bile hatırlamayacak oluşuydu olsun bu da kafiydi bana onun o deniz mavisi gözlerini tekrar görecektim ya yeter ki sevdiğim nefes alsın da benim nefesimde onun olsun ödeyeceğim bedel canım dahi olsa ben bu bedele razıyım dediğimde Melek düşünceli ve şaşkınlık içinde dikkatle baktı yüzüme Meleğin dediklerini duyan Aysar ile Tuana kararıma önce karşı da çıksalar benim halimi gördükten sonra kararımı asla değiştiremeyeceklerini anlayıp çaresizce susmuşlardı.
__ İstediğin buysa İnsan sana tek diyebileceğim bu büyüyü Biz Melekler bozamaz bu bizleri aşar bu kara büyüyü bozacak tek kişi yedinci katmanda yaşayan kara büyü hakkında hüküm sahibi Mitonadır.
__ Onu nasıl bulabilirim?
__ Onu bizim yardımımız olmadan asla bulamazsın insan buradaki görevimizi bitirdiğimizde seni o katmana bırakırız gerisi sana kalmış bizim iznimiz yoktur o katmana girmeye dediğinde son kez bakmıştım sevdiğim adamın yüzüne.
__ İyi bakın sevdiğime o size emanet Aysar.
__ Bundan emin misin Mihrap bunu yapmak zorunda değilsin derken zorlukla konuşuyordu.
__ Evet eminim Aysar lütfen kararıma saygı duyun ben böyle istiyorum derken diz çöktüm Aratın yanına Melekler kendi görevlerini yapmak için harekete geçtiğinde son kez sarılıp öptüm sevdiğimi titreyen ellerim ile solmuş yüzünün her çehresine dokunarak ezberledim yüzünü Tuana sonun da dayanamayıp yanıma çöküp sarılmıştı bana.
__ Sen nasıl bir kalbe sahipsin böyle Mihrap sizin nasıl bir kaderiniz varmış.
__ Onun kaderi benim ölümüm ile hayat bulmak benim kaderim ise onun aşkıyla ölüme sürgün olmak Tuana dedim. Melekler ise o an her birisi gökyüzüne yükselip ayrı yerlere dağılmıştı çok geçmeden ne yaptılarsa döndüklerinde içlerinden beyaz kanatlı olanı bana doğru yaklaştı.
__ Dünyanızda artık perilerin ve cinlerin hükmü kalmadı ve hepsi olması gereken yerdeler İnsan ve dünyanızdaki virüs yüce yaratıcının sayesinde insanların üzerinden kalktı şimdi gitme vaktidir kararın değişmediyse seni götürmeye geldik.
__ Sevinmeli idim buna ama sevincin kırıntısını hissetmiyordum yüreğimde buradan gitmeden önce sizden son bir şey istiyorum.
__ Nedir İnsan söyle?
__ Bunu giderken söyleyeceğim dedim Tuana ve Aysarla vedalaştım; Aysar Arata dikkat edin onu koruyun ne olursa olsun olur mu.
__ O senin sevdiğin adam olduğu kadar benimde abim Mihrap gözün arkada kalmasın geleceksin tekrar göreceksin onu belki tek çözümü bu değildir ha! benim ümidim hala var.
__ Gitme zamanıdır artık dediğinde son kez baktım hepsine Tuana Alinin yanına diz çökmüş son kez vedalaşıyor olmalıydı arkadaşımla belli ki ona söyleyecek çok şeyi vardı Aysar ise Seherin ölüsünün yanında diz çökmüş göz yaşlarına boğulmuştu Melekler ile gökyüzüne doğru yükselirken beni tutan Meleğe son isteğimi söylediğimde uzunca baktı bana.
__ Sizden son isteğim Aratın beni hatırlamadığı gibi oradaki Aysar ve Tuananın da beni unutmasını istiyorum beni hatırlayıp hiçbirinin acı çekmelerini istemiyorum dediğimde Melek başını eğdi onaylarcasına.
__ İstediğin buysa bunu yaparız dedi ve içlerinden biri havaya elini kaldırıp zaman akımını onlar için durdurmuştu işaret parmağını onlara doğru yönlendirdiğinde parmak ucuna onların başından çıkan küçük ışık kütleleri çekilmeye başlamıştı yaptığı şey bittiğinde ise diğer Melek devasa mavi renkteki kanatlarını çırptığında zaman tekrar kaldığı yerden akmaya başlamıştı bizde gözden kaybolup oradan uzaklaşmıştık o kadar hızlı ilerliyorduk ki beni bir ışık kütlesinin içine almışlardı uzay boşluğunu geçtiğimizde sırasıyla beyaz, mavi, yeşil, sarı, mor, siyah, renk saydam görünümlü bir katmandan geçmiştik ve kırmızı bir katmana geldiğimizde durmuştuk sanırım gideceğim yere gelmiştik; İşte insan Mitonanın yaşadığı yer bu katmanın ardında bize bundan sonrasında izin yoktur İnsan onu bulduğunda olanları anlat sana yardımcı olacaktır ama bedeli dediğim gibi ağırdır Allah yardımcın olsun.
__ Teşekkür ederim dediğimde Melekler beni beyaz bir ışık kütlesi içinde katmana doğru bıraktılar katmanın içine doğru savrulurken aklımda bin bir düşünce ile katmanın derinliklerine doğru çekiliyordum binlerce ışık zerresinin içinden geçiyordum sonunda bir dünyanın tabanından bulutlara kadar gelmiştim ve hızım iki katına çıkmıştı o kadar hızlı yere doğru iniyordum ki yere çakılır isem korkarım zerre mi dahi bulamazlardı korkuyla tam yere doğru çakılacağım sırada kırmızı bir ışık tarafından çevrelenmiş çembere alınmıştım bu ışık hızla yere çakılmamı engellemişti kırmızı kalkanın dışında mor damarlara benzer şimşek kıvılcımlarını andıran şeyler vardı etrafımdaki ışık dağıldığında yemyeşil koca bir alanda bulmuştum kendimi karşım da koca bir şelalenin önünde tuhaf giyimli bir adam duruyordu beni ilk gören oydu bense onu şu an fark etmiştim gözlerinin hareleri sarı oldukça beyaz tenli bellerine kadar inen düz kızıl saçları ve kızıl renk kanatları ile oldukça garip görünüyordu üzerinde beyaz bir kıyafet sırtından ve kollarından her yere döküm salmış uzun yamalar uçuşuyordu boyu neredeyse iki metre vardı benim onu o an incelediğim gibi o da beni inceliyordu.
__ Vaktin geceye büründüğü zamansız bir bakışla yeni bir boyuttan gelen gözlerinde kendi krallığıma bakakalmış bu kadında kimdi neden bana böyle baka kalmıştı. Şaşkınlık ve merakla o da kadını inceliyordu kimdi bu ürkek bakışlı krallığımdaki kadına izin vermeli miydi hükmettiği krallığındaki varlığına yoksa kendi hükümsüzlüğü ile kadını mı kuşatmalıydı.
"Karşımda gördüğüm bu kişi mi kurtarmıştı demin önce beni acaba aradığım adam bu olabilir miydi ona doğru yürümeye başladığım da pür dikkat keskin gözlerini üzerime dikmiş beni izliyordu tam karşısına geldiğimde ona sorup öğrenme gereği duymuştum; Siz Mitona mısınız diye sorduğumda karşımdaki adamın yüzünde şaşkınlık oluşmuştu.