__ Sakın haddini aşma insan çünkü benimde bir sabrım var sakın bunu unutma yoksa seni kendi ellerim ile öldürürüm kurtulmaya çalıştıkca üzerimde ki ağırlık ve baskısını daha çok artırıyor beni daha da yatağa bastırıyordu. Ve o an gözlerini yine zifiri bir siyahlık kaplamış boğazından çıkan hırıltı ve inilti ile son sözlerinden sonra yine ortadan kaybolmuştu ben ise o an zorlukla nefesimi toparlayıp ayağa kalkmış bir süre devamlı öksürüp durmuştum kendimi toparladığım sırada ise odaya Pusat adındaki komutan girmişti.
__ Evet yemeğin geldi aç olmalısın hepsini yiyip karnını doyur diyerek yemek tepsisini masaya bırakırken yüzümün halini gören Pusat hızla yanıma gelmiş; Hey! Sen ıyımısın? Yüzün bembeyaz kesilmiş.
__ İ.. İyim! Teşekkür ederim Pusat sanırım kan şekerim düştü merak etme toparlarım yemeği yiyince derken onun yüzümde takılı kalan bakışları sanki bir şeyler sezmiş gibiydi ve o an ne kadar saklamaya çalışsam da yüzümde ki gergin ifadeyi fark etmiş olmalıydı ama ona ne anlata bilirdim ki asla bana inanmazdı ve sanırım bir deli olduğumu düşnürdü.
__ Sen öyle diyorsan pekarla Mihrap seni yemeğin ile baş başa bırakıyorum o halde afiyet olsun diyerek odadan çıkmıştı. Bende artık daha fazla kendimi tutamamış ağlamaya başlamıştım titreyen elimle yemek yemeye çalışsam da bir türlü bunu başaramıyordum en sonunda yemeği olduğu gibi bırakıp yatağa uzandım ne zaman bitecekti bu kabus bilmiyordum ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Boynumda ki annemden bana tek kalmış olan kolyeye baktığımda en zor zamanlarımda bile bir şekilde teselli oluyor huzur buluyordum belkide kolyedeki parlaklık ve siyah bir çiçek görüntüsü beni bu kadar rahatlatıyordu diye düşünürken uzun uzun kolyemi seyretmeye başladığımda içim geçmiş uykuya dalmıştım ne kadardır uyuyordum bilmiyorum ama uyandığımda gece olmuştu dışarıya çıktığımda ise bir gurup insan ateş yakmış askerlerle birlikte ateşin başında oturmuş içiyorlardı tam geri dönecektim ki bana seslenen Pusatın sesiyle durmak zorunda kalmıştım...
__ Sonunda uyandın mı gelsene sende yanımıza Mihrap.
__ Ben sizi rahatsız etmeyeyim deyip tam odama dönüyordum ki yine Pusatın sesiyle durmuştum anlaşılan pusatın beni rahat bırakmaya niyeti yoktu.
__ Ne rahatsız etmesi haydi sende gel buraya bir daha ne zaman bir araya geliriz kim bilir belkide yarın ölürüz değil mi sende bu anı yaşa bizim gibi dertleri dibe vur ne dersin. Deyip yanıma gelmiş beni de ateşin başına oturtmuştu bunu ne kadar istemesem de fakat bir konuda haklı olabilirdi yarına sağ çıkacağımız bile kesin değildi belkide bu son günümüzdü diye düşünürken birden hemen yanımda oturan kadına kaymıştı bakışlarım elinde tuttuğu içecekten bir yudum alırken öylece sessizce ateşe doğru bakıyordu sonrasında ise birden iri yeşil gözlerini üzerime çevirip zoraki bir gülümsemeyle selam vermişti o an bu kadının neden bu kadar mutsuz göründüğünü anlayamamıştım ama her halinden bıkkın bir tavrı vardı. Yaklaşık otuz yaşlarında olmalıydı saçları ise kızıl uzun düz bir şekilde bellerine kadar iniyordu.
__ Merhaba ben Seher ya senin adın ne birden elime bir içecek tutuşturmuştu; Hadi sende iç.
__ Benim adımda Mihrap memnun oldum bana verdiği içecekten bir yudum aldığımda tadı çok hoşuma gitmişti. Üzümden yapılmış bir içecek olmalıydı bir bardak iki bardak derken koca bir kabı bitirmiştik ve ayağa kalkmak istediğimde bunu başaramamış başım dönmeye başlamıştı. Bir de nedense devamlı yerli yersiz hıçkırıyordum etrafımda ki insanlar sürekli dönüyordu bu durum beni tedirgin edince yanımdaki kadına bana ne verdin diye sorduğumda kırmızı şarap deyince alkollü bir içecek içtiğimin şimdi farkına varmış iş işten çoktan geçmişti. Bunu daha önce neden söylemedin diye çıkışmıştım kadına ama kafamı kaldırıp baktığımda bir çok kişi gibi o da sızmış ve ateşin başında yere serilmişti. Zorla ayağa kalkıp başım dönse de oradan uzaklaşmayı başarmıştım etrafta gezinirken boş bir gözlem kulübesi görmüş o yöne doğru yalpalaya yalpalaya gitmiş. Tahta merdivenlerin tepesine kadar çıkmıştım. Gök yüzündeki yıldızlara hayran hayran bakarken derin bir nefes alıp iç çekmiştim. O an ise kendi kendime sarhoşluğun verdiği etkiyle yine söylenmeye başlamıştım; Gök yüzü bana ailemi ve hayatımı geri ver diye defalarca haykırıp gökyüzüne doğru bağırmıştım. Bunu o an saatlerce yapa bilirdim. Fakat kulağıma çalınan bir ses üzerine dikkatim o yöne doğru verdiğimde ses aşağıdan geliyordu benim ise tek düşündüğüm o an gök yüzüyle arama giren kişinin kim olduğu ve onun böyle bir anda beni rahatsız etmemesi gerektiğiydi. Fakat aşağıya baktığımda siyah gölge gibi seçemediğim bir insan vardı ama sarhoşluğun ama karanlığın verdiği etkidenmidir bilinmez onu bir türlü seçemiyordum tek duyabildiğim.
__ Senin orada işin ne insan?
"Bu kelimelerden sonra ise sanki başıma koca bir balyoz düşmüş gibi bu kişinin cinden başkası olmadığını anlamam fazla uzun sürmemişti şimdi ise birken iki tane olmaları beni çileden çıkarıyordu daha bir tanesiyle uğraşamazken iki tane cini doğrusu hiç çekemezdim ve bunu o da bilmeliydi.
__ Yinemi sen burada da mı senden rahat yok birken iki oldunuz zaten sen çekilmez birisin bir sen daha istemiyorum git hadi git! buradan.
__ Sen yine ne saçmalıyorsun insan ve orada işin ne?
__ Sen sen! Yine beni iğnelemeye mi geldin ve buradaki işime gelince bu seni hiç ilgilendirmez ona laf yetiştirirken birazcıkta olsa dilim sürçmüştü ve sarhoşluğun verdiği etkiyle yine hıçkırmaya başlamıştım.
__ İnanmıyorum sen sarhoşsun ve görüyorum ki şimdiden zaafların olmaya başlamış ilk günden kafayı çekmişsin ama oradan inmez isen fena halde yere çakılacak gibi duruyorsun insan.
__ Evet sarhoşum istersem de buraya çıkarım istersem de aşağıya düşerim sana ne derken sendelemiş zorlukla merdivenin yanında duran korkuluğa son anda tutunarak dura bilmiştim ve bu da onun yüzünden olmuştu o tam bir baş belasıydı.
__ Hey! Varlığın bile bana zarar görmüyormusun git hadi git! buradan.
__ Ne kadar kaçık bir insansın sağın solun belli olmuyor ne halin varsa gör istersen düş kafanı patlat doğrusu bu olursa çok memnun olurum diye arkasını dönmüş gidiyordu ki yine ben çenemi tutamayarak lafa atılmıştım benim sözlerimden sonra ise cin duraksamış tekrar bana doğru dönmüştü.
__ En büyük kaçık sensin be! yapıştın yakama gitmek bilmiyorsun eyer buradan düşersem de korkarım orada zevkten dört köşe olursun bu laftan sonra hıçkırarak ağzımı tutmuştum yine boyumdan büyük laf etmiştim ve bu sefer korkarım benim boynumu kesin kıracaktı onu bir şekilde bir şeyler yapıp durdur malıydım.
__ Ora ile benim aramda fazla mesafe yok insan sabrımı zorluyorsun bana doğru bir iki adım daha attığında korkudan tutunduğum korkuluğu birden bırakınca dengemi kaybedip çığlık çığlığa aşağı düşmüş yüksekliğin verdiği korku ile gözlerimi kapatmıştım. Aşağıya ise sert bir düşüş ile çakılmayı beklerken tam aksine yumuşak bir şeyin üzerine düşmüştüm. O an gözlerimi açmak ve açmamak arasında tereddüt ederken gözlerimi açtığımda yarı sinirli yarı şaşkın bana bakan cinin bakışlarını gördüğümde o altta ben üstte duruyordum düştüğüm noktada onun üzeri oluyordu ortamın verdiği şaşkınlıktan mıdır yoksa gerginlikten midir bilmiyorum o kalkmaya çalıştığında ben onu tekrar yere düşürtüyordum ben kalkmaya çalıştığımda ise onun katkısı olmasa da sanırım sarhoşluğun verdiği etkiyle tekrar onun üzerine düşüyordum bu durum bir kaç kere daha tekrarlandıktan sonra cin öfkeyle bağırarak beni omuzlarımdan tutup sarsarak; Dur artık eyer bir kez daha üzerime düşersen korkarım boynunu kıracak kadar beni öfkelendirecek'sin onun bu kelimesinden sonra gözlerim kocaman açılmış daha da fazlalaşan hıçkırıklarım onun yüzünde iki kaşının arasında belirmekte olan bir sinir kasının seyirdiğini fark ettiğimde o panik ile ağzımı kapatmış gözlerimi yummuştum o ise bir tepki vermiyor ve sağ eliyle sol omzuma vurarak gözlerimi açmam için beni uyarıyordu önce gözlerimi açmak ve açmamak arasında tereddüt etsem de sonunda merakımdan gözlerimi açtığımda bana öylesine bağırmıştı ki korkuyla ayağa fırlar gibi kalkmaya çalıştığım da sanki onun boynu ile benim boynum arasında takılı bir ip varmış gibi beni ona doğru geri çekmişti. Ve korkarım ki şu an dudaklarımda hissettiğim onun sıcak dudaklarıydı. Utancımdan yerin dibine geçmiştim resmen nasıl cesaret edip gözlerimi açıp onun yüzüne bakacaktım bilmiyorum ama cin bu olanlardan sonra kesin bu defa beni öldürecekti diye düşünürken hala ondan bir tepki gelmeyince merakımdan mıdır yoksa küçük bir ihtimalde olsa kalpten ölmüş olasılığından mıdır gözlerimi açtığımda gözlerini hiç gözlerimden ayırmadan bir kaşını kaldırmış daha hala beni ne kadar taciz edeceksin dermiş gibiydi bu bakışından sonra panik ile tekrar geri gitmek isteyişimde bir şey boynumdan beni tutmuş ona doğru tekrar geri çekmişti bu sefer kendi panik olan su cini aniden beni iki bileğimden tutup hızla kendisi ile ayağa kaldırmıştı beni her geri itmek isteyişinde birbirimizden uzaklaşamıyor ve birbirimize bir o kadar daha fazla yakınlaşıyorduk bizi birbirimize bu denli yakınlaştıran şeyi merak edip dönüp baktığımızda gözlerimiz bir birine takılı kalan kolyelerimize kaymıştı teredüt ile onun yüzüne doğru çıkan bakışlarım gözleriyle kesiştiğinde keskin kısık bakışlar ile beni süzdü ve sanki yüzünde daha ne kadar ileriye gideceksin acaba dermiş gibi bir ifade vardı.
__ Daha ne kadar ileriye gideceksin insan merak ediyorum doğrusu diye o an düşündüğüm kelimeleri tekrarlamıştı.
__ Ben hiç bir şey yapmadım gerçekten ne olduğunu bilmiyorum nasıl geldin oraya ben niye bu sözleri söyledim sen niye gitmedin hiç bir şey bilmiyorum derken sürekli aynı kelimeleri tekrarladığımın bile farkına varamayacak kadar sarhoştum ta ki bir gök gürlemesi gibi çıkan cinin sesi ile birlikte ani bir hareket İle cin beni sırtına vurup; Eğer tek bir kelime daha ağzından çıkarsa korkarım ne kendime hakim olabileceğim nede sen sabaha çıkabileceksin insan bu yüzden seni odana götürdüğümde hemen uyuyup zıbarsan iyi edersin. Ne kadar sarhoş olsam da onun bu ikazından sonra azımdan tek bir kelime dahi çıkmamıştı onun sırtında odama doğru giderken nasıl kendimden geçtiğim ve sabah olunca bu olanların ne kadarını hatırlayacağımı dahi bilmiyordum ve nitekim öylede olmuştu ertesi sabah gözlerimi açtığımda kendimi odamda kendi yatağımda bulmuştum ve başımda korkunç bir ağrı vardı düne dair doğru düzgün hiç bir şeyi hatırlayamıyordum hatırlamaya çalıştığımda ise başıma korkunç bir ağrı saplanıyordu.
__ Lanet olsun dün neler oldu tek hatırladığım dünkü o kadının bana verdiği içeceğin alkollü içecek olduğuydu sonrasında ne oldu hatırlayamıyorum buraya nasıl geldim off! hiç bir şeyi hatırlamıyorum derken odaya Pusat girmişti...
__ Günaydın başın nasıl sanırım dün ilk defa alkollü bir içki içtin.
__ Günaydın evet ilk defa bilmeyerek de olsa içmiş oldum bilseydim ağzıma bile sürmezdim sahi dün neler oldu hiç bir şeyi hatırlamıyorum beni buraya kim getirdi?
__Üzgünüm bunu bende hatırlamıyorum dün bende sızmış kalmışım öyle sahi hiç bir şey hatırlamıyor musun?
__ Hayır gerçekten hiç bir şeyi hatırlamıyorum dün beni buraya getiren kişiye oldukça zorluk çıkarmış olmalıyım sanırım ona bir özür borçluyum.
__ Takma kafana kimse ortaya çıkar herkes dün içmişti zaten bir sorun çıkacağını sanmıyorum buradaki herkes yardım severdir demişti sırıtarak.
__ Bundan pek emin değilim ama öyle olsun sen buraya neden gelmiştin bu arada?
__ Ha! sahi seni kahvaltıya çağırmaya gelmiştim derken masanın üzerindeki yemeklere kaymıştı bakışları ama sen dünkü yemeklerden ağzına bile sürmemişsin neden yoksa yemekleri beğenmedin mi ?
__ Yok hayır sadece dün çok yorgundum yatarken uyuya kalmışım diye geçiştirmiştim onun sorusunu.
__ Öyle olsun neyse bu arada sana temiz kıyafetler getirdim üzerindekilerini atıp bunları giyersin diyerek kıyafetleri masanın üzerine bırakarak odadan dışarıya çıkmıştı.